Nisan ayı gelmiş, iş yoğunluğumuz artmıştı. Sezon açılışı yaklaştığı için 1. Etap konaklama yerleri, restaurantlar ve küçük kumarhanenin açılması gerekiyordu. Ana yüklenici İtalyan Firma ile terslikler ve problemler yaşıyorduk. Özgü’yle akşamları konuşuyor, durumu pek yansıtmıyordum. İzin alabilirsen 1 haftalığına yanıma gel demiştim. Çok mutlu olmuş, Mayıs başı gibi yanıma gelebileceğini söylemişti.
İlke’yle çok fazla iletişim kuramıyorduk. Eşinin olmadığı zamanlarda görüntülü konuşuyorduk. 1 buçuk ay olmuş, Pınar’la sexting iyice artmış, telefon numaramı ısrarla istiyordu. Sevgilim olduğunu, telefonla iletişimin sıkıntı çıkaracağını söyleyip, bunun önüne geçmiştim.
Cumartesi sabah Ahmet Abi ve Müge Abla’yla birlikte dışarıda kahvaltıya gitmiştik. Akşam 7 gibi İtalyanlarla iş yemeğimiz vardı. Kahvaltıda herkes biraz gergin ve stresliydi. Yemekte kesin büyük tartışmalar olacaktı.
Ahmet Abi : Ben en ufak bi şeyde basar dönerim İstanbul’a, bu yaşta kimseye eyvallah çekemem
Ben : Abi yok öyle bi dünya, adamlar hem işi bilmiyor hem de üstten üstten konuşuyor. Ben durmam valla ağzıma geleni söylerim
Müge : Tamam canım, biraz sakin olun. Bi bakalım ne olacak ne bitecek.
O esnada Özgü aramıştı, kısa bi süre konuşmuş, herkese selam söylemişti. Teyzesiyle birlikte Eren’in bi etkinliğinde olduklarını, akşam da teyzesinde kalacağını söyleyip kapatmıştı.
Yemek gergin başlamış, gerginlik gittikçe artmıştı. Bizim Ceo Cihan Bey her konudaki sıkıntılarımızı dile getiriyor, hiç beklemediğimiz şekilde arkamızda duruyordu. Şaşkınlık ve mutluluk vardı içimizde, gerekirse anında işi bırakırız bile demişti. Bu tavırlar karşı tarafın tutumunu etkilemiş, olaylar tatlıya bağlanmıştı.
Yemekten sonra topluca gece kulübüne gittik. Alkol resmen su olup akmıştı. Kafam çok güzel olmuş, sabah uyandığımda blackoutluk bi şeyler yaşayacağım belliydi. Gecenin ortalarına doğru telefonuma bakmıştım. Özgü iyi geceler mesajı atmış, kısa bi süre onla mesajlaşıp bizimkilerle bi kaç fotoğraf yollayıp, iyi geceler demiştim. Instagram’a bakınca Pınar’ın mesajlarını ve fotoğraflarını görmüştüm. Muhteşem görünüyordu ve acayip tahrik etmişti beni. Sevgilimle dışarıda olduğumu, eve dönünce yazacağımı söyledim.
Sabah gözlerimi açtığımda Ahmet Abi’nin salonda sızmış bi vaziyette buldum kendimi. Nasıl gelmiştik, ne olmuştu hiç hatırlamıyordum. Son hatırladığım barda peşpeşe tekila shot yarışı yaptığımızdı. Film orda kopmuştu bende ve gerisi boşluktu.
Bu gibi durumlarda telefona bakmaktan hep korkardım. Saçma bi şey yapmış mıydım, ne olmuştu fikri deli ediyordu beni. Arama kaydına baktım, kimseyi aramamıştım. Bu güzel haberdi, hemen watsapa baktım, Özgü’ye seni çok seviyorum, çok özledim yazmıştım. Özgü de sabah 8 gibi ben de seni yazıp öpücük yollamıştı.
Her şey gayet normaldi, bi sıkıntı yoktu. Taa ki Instagram’a bakana kadar. O anda dünya başıma yıkıldı, kalbim yerinden çıkacak gibi panik olmuştum. Pınar’a sol elimle sikimi tuttuğum bi fotoğraf atmıştım. Sol elin olma sebebi de muhtemelen şuydu, çok hoş bi bilekliğim vardı herkesin dikkatini çeken, ben olduğum belli olsun istemiştim.
Pınar görmüş, cevap vermemişti. Acaba Özgü’ye söylemiş miydi, kafayı yeme noktasına gelmiştim. Kendi kendime küfürler edip, dolaptan bi tane bira almıştım. Yer yarılsa da içine girseydim…