Akşam olmuştu. Ben evde işlerimi hallettikten sonra kızlarla yemek için akşam buluştuk. 2’sinin de yüzü gülüyor, Özgü ile aramızda olanlar hakkında konuştukları belliydi. Esin ufak tefek bi şeyler atıştırıp hadi ben sizi yalnız bırakayım, evde zaten yapılacak tonla iş var diyerek yanımızdan ayrıldı. Ayrılırken yarın kendini ayarla öğleden sonra bi şeyler içelim dedi. Bunun anlamı şuydu, benimle de başbaşa konuşmak istiyordu.
Yemek sırasında genel sohbet aileler hakkında bilgi tarzı şeylerdi. Şimdi bu noktada birbirimiz hakkında öğrendiklerimiz doğrultusunda Özgü’yü size tanıtacağım.
Özgü’nün yaşı 25’ti. Benden 1 yaş küçüktü. Annesi ve babası devletin çeşitli kademelerinde orta seviye bürokrat olarak çalışmışlar, 2’si de emekli olmuş, yaklaşık 3 yıl önce de boşanmışlardı. Yaşları epey vardı. 35’li yaşlarda evlenmişler, evlendikleri senenin akabinde hemen çocuk sahibi olmuşlardı. İlk çocukları Özgü’nün ablası İlke’ydi. Kızları 4 yaşına geldiğinde bir de erkek çocuk istediklerinden annesi Özgü’ye hamile kalmıştı. Ablası İlke Kimya Ögretmeni’ydi. Bundan 2 sene önce çalıştığı okuldaki Edebiyat öğretmeni Kerem’le evlenmiş İzmit’te yaşıyordu. Özgü’nün maddi durumu çok iyiydi. Üniversite zamanında arkadaşıyla birlikte ev tutmuş Cihangir’de. İtü Mimarlıkta okuyordu. Annesiyle babası boşanınca arkadaşından ayrılıp annesinin yanına dönmüştü. Annesinin hem dizlerinde sorun vardı hem de boşanma sürecinde antidepresanlara başlamış, bu durumda Özgü’de kaygılar yaratmıştı. Babası boşandıktan sonra Avusturya’ ya yerleşmişti. Ailedeki herkes Avusturya Lisesi’nden mezundu. Burada bir parantez açmak istiyorum şayet Avusturya Lisesi’ni biliyorsanız inanılmaz bi aidiyat hissi vardır mezunlarında. 2 kere pilav günlerine gitmiştim, orada buna kendim de şahit olmuştum. Kısacası konuşmanın temeli aile, ilişkiler üzerindeydi. Son olarak da babasının tek çocuk olduğunu, annesinin de 1 tane kız kardeşi olduğunu yani sadece 1 teyzesi vardı akraba olarak.
Yemek sonrası istersen bu gece de bende kalabilirsin teklifinde bulundum. Çok istediğini fakat annesi 2 gece yalnız kalırsa içinin rahat etmeyeceğini söyledi. Taksiyle Levent’e evine bıraktım. Ayrılırken boynuma sıkı sıkı sarıldı, hiç ayrılmak istemediği çok belliydi. Ben de ayrılmak istemiyordum, kulağına çok tatlısın dedim, sıcak bi öpücükle ayrıldık. Eve dönüp bira içerken Özgü’yü düşünüyordum, uzun zamandır birisi beni bu kadar etkilememişti…