2 gün otelde kaldıktan sonra evlere geçmiştik. Marinanın karşısında, büyük Arnavut Kaldırımları şeklinde merdivenlerle çıkılan bi konumdaydı villalar. Yeni bi tatil, eğlence, alışveriş ve kumar cenneti yaratıyorduk Kotor’da. Bize tahsis edilen villalar projenin ilk etapta biten kısmıydı. Balkondan muhteşem bi manzarası vardı. Aralık ayının ortasına gelmiştik. Kafa kaşıyacak vaktimiz yoktu neredeyse 15 gün boyunca. Tam olarak işten eve, evden işe şeklinde geçmişti günler. Cuma günü şirketin Ceo’su Cihan Bey gelmiş, Cumartesi topluca akşam yemeği için bilgilendirme maili atmıştı bizim ekibe.
Cumartesi sabah balkonda kahve içip, laptopta vakit geçiriyordum. Sosyal medya hesaplarında Özgü’nün teyzesini sürekli arıyordum, fakat hiçbir yerde bulamamıştım. Sadece Linkedin’de bulmuştum, o da benim işime yarayacak bi şey değildi. Yararlı tek bilgi Avukatlık Ofisi Çağlayan Adliyesi’ne yakındı. Bizim eve çok yakın, tesadüfen yolda bile karşılaşabileceğimiz bi konumdaydı.
Müge Hanım’ın villa benim oturduğumun 15-20 merdiven yakınında, merdivenlerin diğer tarafındaydı. Şortumu, kapşonlumu, ayakkabıları giymiş, kulaklıkları takmış, Müge Hanım’ın kapısına gelmiştim. Müge Hanım balkonda, o da taytını, spor kıyafetlerini giymiş beni bekliyordu. Kapıdan çıkıp bana doğru yürüyemeye başladı.
Ben : Günaydın Müge Hanım
Müge : Başlıycam şimdi ne kadar hanım varsa amk
Ben : Hahahahhaah Abla istersen Ahmet Abi’nin yanında da bu şekilde konuşalım
Müge : Ya sapık pezevenk, yol ortasında üstüme atlayacak nerdeyse
Ben : Abla bi de seni böyle görse taytla, dönsene bi
Müge : Hahahhaa gerizekalı sus sabah sabah
Müge Ablayla aramız muhteşemdi. Öz Ablamla arasında hiçbir fark yoktu. Şirket içinde samimiyetimizi asla belli etmez çok mesafeli konuşurduk. Bunun sebebi de olabilecek taciz, mobing tarzı şeylerin önüne geçmekti. Hele Ahmet Abi’nin yanında en ufak bi açık vermezdik.
Ben : Abla akşam şöyle transparanlı bi şeyler giysene, Ahmet Abi kalpten gitsin
Müge : Sadece o mu, baş sapık var masada oğlum
Ben : Ohaaaa Cihan götü de mi
Müge : Lan oğlum bi sen varsın bi de bizim yeni gelen çocuk var ya I.T’ci Selim, onun dışında kadın erkek herkes deli gibi kesiyor beni
Ben : Hayırdır yeni gelen çocuk falan, sübyancı seni
Müge : Bayılıyorum çocuğa yemin ederim, üstümü başımı parçalayasım geliyo çocuğu görünce, kaç yaşında o, sen kadar var mı
Ben : Aynen aynı yaştayız, 3-5 ay büyük benden, ayarlayayım bi gün dışarı çıkalım İstanbul’a dönünce
Müge : Hiç yok demem, kapatmam yaparım ben onu çalıştırmam valla, evde yatsın sabah akşam hahahahaah
Ben : Hahhahaha yalnız abla bi kaç kez denk geldik, herifin etrafı karı kız dolu
Müge : O iş bende, sen ayarla bi akşam yeter. He sizinkiler geliyo mu noldu o iş?
Ben : Hallettim geliyorlar, aldım biletleri
Müge : Offf harika be, 2 tane kız 1 hafta yanınızdan ayrılmam haberin olsun, bıktım abaza ayılardan
Sabah sporu bitmiş, dışarıda birer kahve içip eve dönmüştük. Akşam önce Müge Abla’yı sonra da Ahmet Abi’yi alıp mekana geçtik. Denizin üstünde nefis bi mekandı. Dizaynı, yemekleri, canlı Balkan Müzikleri her şeyiyle muhteşem bi yerdi. Gecenin bitiminde herkesin kafası güzel olmuştu, Ahmet Abi’nin bi tık fazlaydı. Ahmet Abi’yi eve bıraktık, Müge Abla’yla benim daireye geçtik.
Ben : Abla ne içicen, kahve yapıyorum önce
Müge : Yap yap, votka var di mi
Ben : Tamamdır, kahveyle birlikte votka elma suyu yapıyorum hemen
İçecekleri ayarladım, balkona çıktık. Sen benim odada yatarsın ben de salonda yatarım dedim, sorun yok der gibi başını salladı. Müzik yapsana ufaktan dedi, içeriden laptopu alıp balkona getirdim. Laptopu açtım ve o anda bi mucize gerçekleşti.
Müge : Aaaa Pınar Hanım bu
Ben : Sen tanıyo musun ?
Müge : Tabii canım, babamın şirketinin avukatı
Çantasından telefonunu çıkardı, instagramını açıp, profilinden bi fotoğraf gösterdi. Babasının şirketinin 25. Kuruluş Yılı Kutlaması ve Müge Abla ve Pınar’ın sarılmış bi pozları, fotoğrafta Pınar da taglenmişti. Ufak çaplı bi mucizeyle Pınar’ın hesabını bulmuştum. İçkiler bitti, Müge Abla’yı yatağa yatırdım, balkona geçip laptoptan Pınar’ın fotoğraflarına bakmaya başladım. Kafamı yukarı gökyüzüne kaldırıp, ellerimi birleştirmiş, Thanks God demiştim…