Hakan…
Anasını siktiğimin telefonu on kere çalmıştı, kayınvalide peşpeşe arasam telefon kendiliğinden açılır sanıyordu sanırım, eninde sonunda karşılaşacaktım, yüz yüze gelmektense telefonda konuşmak en iyisiydi.
” Alo?”
” Hakan! Seni ahlaksız, şerefsiz. Sen kızımı nasıl aldatırsın ha? Hiç utanma yok mu sende? Hem de en yakın arkadaşıyla. Boyun devrilsin emi, o çocukların yüzüne nasıl bakıyorsun sen he?”
Ağzıma sıçmaya kararlıydı, bu işten sıyrılmam çok zordu, ya doğruyu anlatacaktım Şeyma gibi ya da yalan konuşacaktım.
” Ya anne. Nermin anne. Ya bi saniye dur. Anlatayım.”
” Ne anlatacaksın? Çok merak ediyorum ne anlatacaksın?”
” Anne, sana ne dediler bilmiyorum ama olay öyle değil. Bu ikisinin arası açık, öyle bir muhabbet geçti aralarında, biliyorsun Şeyma’nın çocuğu olmuyor ya..” derken yine carladı.
” Soyu kurusun ahlaksız karının, gebersin!!”
” Ya bi dakika. Şimdi bunlar böyle her fikri değerlendiriyorlardı, işte hani benim onlara çocuk yardımı yapacağımı falan..” Ben ne diyorum ya, lan iki cümleyi bir araya götüremiyordum, alnımdan sicim gibi terler akıyordu. ” Ya işte çocuk yapabilmek için hani şey olur ya, şimdi döllenme falan oluyor..”
” Tühhh!! Yazıklar olsun sana!! Şeyma’yı siktim diyemiyor da bana neler anlatıyor. Yazıklar olsun sana. Kızıma kabahat buluyordum bir de. Boşasın senin gibi ahlaksıza, ben kızıma da torunlarıma da bakarım. Köpek!”
Telefonu yüzüme kapadı. Şeyma’yı siktim diyememiştim gerçekten de ve ana kız boşanmayı kafalarına koymuşlardı. İki hafta içinde beni rezil etmeyi becermişlerdi. İlk defa yapılan muamelenin bana yapılan bir oyun olduğunu düşünmeye başladım. Bunlar benden kurtulmak mı istiyorlardı?
Eve geldiğimde sinirden kıpkırmızı olmuştum, bir hışımla kapıyı açtım.
” Gökçe!!!”
Salonda görünmüyordu, çocuklar ödevlerini yapıyordu.
” Gökçeeeee!!”
” Ne bağırıyorsun yaa!! Deli misin sen?”
Sorduğu sorudan çok yüzündeki aşağılayıcı ifade artık beni çileden çıkarıyordu, hayatımda dövmemiştim ama çocuklar falan olmasa tekme tokat dalasım geliyordu ona.
” Delirttin evet! Sen annene ne anlattın da kadın bana kurulmuş bir ton laf etti. Amacın ne senin?”
” Amacım mı ne?” dedi ve sonra eliyle mutfağı işaret etti. ” Geç şuraya, çocuklar duyacak.”
Peşinden geçtim mutfağa.
” Ne bağırıyorsun sen? Söyle şimdi!”
” Bağırırım. Annen aradı, bir ton laf söyledi, Şeyma ile olan olayları duymuş, sen anlatmışsın sanırım. Bana şerefsiz merefsiz dedi..”
” Değil misin?”
” Ne değil miyim? Şerefsiz mi? Ya bak artık çok oluyorsun, doğru konuş benimle.” Üstüne yürüdüm ama ben böyle biri değildim ki? Benim bütün ayarlarımla oynamıştı.
” Gayet doğru konuşuyorum, hatta tek bir abartılı lafım yok. Bak Hakan, ben annemle konuştum, çünkü ona danışmam gerekiyordu. Şimdi artık da kafam rahatladı. Ben artık ölene kadar gözümün önünde sen ve Şeyma’nın sevişme görüntüleri ile yaşayamam, senden nefret ediyorum, senden nefret etmek zorunda bıraktın beni, onunla görüşmeye devam ederek de kendimden nefret ettirdin çünkü kendime saygımı sorgulatıyorsun bana. Bak ben artık yapamıyorum.”
” Ne olmasını bekliyordun? Herşeyi Şeyma ile sen organize ettin, erkek olarak hırslarıma yenik düşmüşsem bunun bedeli bu mu?” dedim sinirle.
” Bana göre az bile bu bedel. Olayı basite indirgemek işine geliyor ama ben hala onu arzuladığını biliyorum. Sana dedim, ben iki numara olmam. O yüzden konuşmamız gereken bunlar değil artık. Konuşmamız gereken belki de çocukların kimde kalacağı. Bu evin kime kalacağı.”
Bu konuşma gerçekten yapılıyor muydu? Gerçekten benden ayrılmak mı istiyordu bu kadın ya?
” Bu kadar nefret ettin benden demek, bu kadar korkusuzsun, illa boşanacağım diyorsun bana..”
” Korkusuz değil, kendime saygım var. Seni istemiyorum hayatımda.”
” Çocukları bırakmak istemezsem?”
” Çocukları bırakmayıp da ne yapacaksın? Bana şu kadar laf ettin hala diyemiyorsun ki ben Şeyma ile görüşmüyorum ya da onunla bir gelecek planlamıyorum. Kadından çocuk yapacaksın, ben kendi çocuklarıma bakarım. Sen de gelir görürsün. Tabi yüzün varsa!”
” Çok ağır laflar ediyorsun Gökçe. Bana siktir git diyorsun resmen!”
” Bilmem, diyorum belki, ben o kadar kibar olamıyorum aslında..”
” Çocuklara ne diyeceksin? Ben hadi gideyim şimdi bu evden, babanız nereye gitti diyeceksin?”
” Bilmem…”
” Beni yeterince rezil ettin bence. Ben annene söyleyeceğim yaşananları, sen de rezil ol, asıl senin ne mal olduğun duyulsun da bu yaptıklarının bedelini öde,” dedim. Şeyma haklıydı, herşeyden sıyrılıyordu.
” Komik olmayın. Herşey ortada, neyse o Hakan. Sen beni aldattın, ben değil.”
” Göreceğiz bakalım. Eşyalarımı almaya gelirim. Senin olsun evin.”
Gökçe…
Evden çıkıp giderken tek elim masada öylece kalakalmıştım mutfakta, gözlerim dolmuştu, ağlıyordum. Çok ağlıyordum. Kocam dediğim insandan ayrılıyordum, belki kurtuluyordum ama ağlıyordum işte.
” Babam nereye gitti anne?”
Gözyaşlarımı sildikçe yerine yenileri geliveriyordu, oğlumun sorusuyla inadına sen oldu.
” Niye ağlıyorsun anne? Babam birşey mi dedi sana?”
Sarılıp sıkıca ona öptüm, yine öptüm hala ağlarken. ” Gitti oğlum.”
Geceyi nasıl yaptığımı bilmiyorum. Annem sürekli arayıp konuşuyordu, inadına aklıma getiriyordu bu konuşmaları, herkes birşey diyordu.
Elime telefonu aldım. Çocuklar uyumuştu sonunda. Emre’yi aradım.
” Naber? Seni çok merak ettim Gökçe, yazarak canını sıkmak istemedim, anlatsana bana, ayrıldınız mı gerçekten?”
” Emre..”
” Efendim yavrum?”
” Yanımda olsaydın keşke..”
” Olmamı ister misin gerçekten?”
” Bilmiyorum Emre… Görüşmemiz lazım..”
Bölüm 23
Hakan…
” Neymiş.. Seninle aynı evde durmak istemiyorummuş. Evinin amına koyayım. Neymiş, onu aldatmışmışım. Sen beni aldatmadın mı lan sanki!”
Başım ağrıdan çatlıyordu.
” Kaçıncı katta oturuyordu bu yaa..”
” Hakan? Lan oğlum bağırmasana, bütün apartmanı ayağa kaldırdın!”
” Kalksınlar abi. Ben uyuyamadıktan sonra uyuyan dünyanın amın..” Ağzımı kapadı eliyle.
” Geç abi.. Geç içeri, manyak mısın nesin yaa..”
Eski dostum İhsan’ı aramıştım küfe gibi içtikten sonra ilk bulduğum meyhanede, evden ayrıldıktan sonra ne yapacağımı bilmiyordum, şeytan dürtüyordu Şeyma’nın yanına gideyim diye ama onun sonu Kadir ya da benim katil olmam gibi birşeydi. Ben de İhsan’ı aramıştım, eskiden beri görüştüğüm, ara ara oturup takıldığımız ve hiç evlenmediği için bekar evi olan bir dostumdu.
” Ne olum senin bu halin. Şişenin içine mi düştün? Üfff.. Leş gibi rakı kokuyorsun,” dedi ve beni salondaki kanepeye kadar koluma girerek götürdü.
” Ne var abicim elimde? Şimdi bira ile cila yaparız, kafamız da düzelir, nefesimiz de. Sana da aldım haa!”
” Ya sikicem rakını da biranı da, bir sakin dur ya. Neyin var senin, ne bu berduş haller. Eve niye gitmedin?”
” Ne demek eve niye gitmedin? İstemiyorsan kalkarız birader!”
” Lan oğlum, birşey demedim, az sakin ol ya, geç otur, al iç biranı,” dedi ve bir tane bana uzatıp bir tane de kendisi aldı.
” Bana diyor ki, niye siktin. Ben de diyorum ki sen sik dedin ondan siktim..”
” Kim kimi niye sikti? Ne anlatıyon oğlum sen? Gökçe.. Yani, yenge ile bir durum mu var abi?”
” Ex yengen kardeşim, ex yengen..”
” Ex yengem mi? Nasıl yani? Gökçe’ye birşey mi oldu?”
Elime telefonu aldım, alkolün verdiği cesaretle telefonun ekrandan Şeyma’yı bulup ara tuşuna bastım. ” Gökçe falam kalmadı abi. Artık Şeyma var..Alo? Şeyma!”
İhsan suratında n’oluyor der gibi bir ifade ile bana bakıyordu. ” Şeyma mı? Ne Şeyma’sı lan? Kadir’in eşi Şeyma mı?”
Şeyma…
” Hakan? Ya iki saattir sana yazıyorum bakmıyorsun bile şimdi Kadir evde neden arıyorsun? Sen sarhoş musun?”
Akşamdan beri beni sinirden çıldırtmıştı Hakan, Kadir evde bunalım modunda beni deli ediyordu, sanki biri ölmüş gibi sürekli mağdur edebiyatı, sürekli artık beni sevmiyorsun lafları ve ne olacak bu çocuk, hala doğurmak istiyor musun bunca olaydan sonra diye diye çekilmez bir çile haline bürünmüştü. Her zaman olduğu gibi en ihtiyacım varken ulaşamıyordum adama ve şimdi hiçbirşey olmamış gibi, gecenin on ikisinde beni arıyordu.
” Hee.. Sarhoşum, sorun mu olur senin için? Özledim aradım!”
” Ya Kadir evde diyorum, tuvalete kaçtım şimdi de duyarsa bir sürü kavga ederiz. Ya sen benim mesajlarıma neden dönmüyorsun? Sana kaç kere dedim, kaç kere yazdım..”
” Ehhhh.. Sikerim Kadir’ini de. Senin kocan benim artık. Çocuğunun babası değil miyim kızım? İstediğim saatte ararım..”
” Ya! Sen gerçekten zil zurna sarhoş olmuşsun. O işler öyle lafla olmuyor canım. Yanıma gelip koynuma girerken mi sadece romantik olunuyor? Geri kalan zamanda bu şekilde saçma sapan hareketler mi yapacaksın?”
” O iş tamam. Bundan sonra ben istediğim zaman ararım, ben hep müsaitim, sen de ol.. Şeyma’mı lan gerçekten o?..”
” O ses kimin? Yanında biri mi var senin?” diye sordum, arkadan bir erkek sesi geliyordu.
” He o mu? İhsan’la oturuyoruz ya, gidecek bir yer bulamadım da..”
” Gidecek yer bulamadın mı? Neden? Neredesin ki sen?”
” Söylüyorum ya kızım. İhsan’dayım. Gökçe’yle kavga ettik. Dedim ben seni istemiyorum artık, seninle uğraşamam dedim. Ben dedim Şeyma’yı seviyorum. Vurdum kapıyı çıktım!”
Nasıl yani? Duyduklarım doğru muydu? Gerçekten yaşanmış olamazdı bu. Benim tanıdığım Gökçe bu lafların üstüne ertesi gün boşardı Hakan’ı, birden istemsizce gülümsemeye başladım, aman Allah’ım, boşanacaktı Hakan.
” Sen ciddi misin? Gerçekten evi terk mi ettin?”
” Hee.. Bira içiyorum İhsan’la..”
Hakan’ın bu salak sözleri bile mutluluğumu gölgeleyemezdi, evinden ayrılmak zorunda kaldığı içmesini ve sarhoş olmasını ayıplayacak değildim, sonuç olarak bir düzeni vardı ve bozuluyordu ama ben buna çok mutlu olmuştum. Gökçe’nin bana karşı nefretini ve küçümseyici tavrını gördükten sonra nasıl olmayacaktım ki? Hayatım boyunca onun beni koruyup kollayıcı bir şekilde davrandığını sanırdım ama bu olay gösterdi ki o beni küçümsüyordu, kendine denk görmüyordu. Ama ben cevabımı eşini elinden alarak verecektim ona zaten.
” Yani.. Afiyet olsun da.. Yarın mı konuşsak bunu sen ayılınca? Üzüldüm diyemeyeceğim valla. Bence o evden uzaklaşman hayırlı olmuş.”
” Hayırlı olsun gülüm, yarın buluşalım mı seninle? Eski günlerdeki gibi, sevişiriz..”
” Yuh! Ya bak saçmalamanı normal karşılıyordum da gerçekten yuh yani. Yanında başka erkek varken dediğin lafa bak! Kapatıyorum ben Hakan! Sen de bir an önce ayılsan iyi edersin!”
Utancımdan yerin dibine girmiştim. İhsan evli olmadığı için aynı ortamda bulunmuyorduk çoğu zaman ama kim olduğunu biliyordum, yüz yüze gelmişliğimiz vardı ve Hakan’ın sanki benden herhangi bir kötü kadın gibi kolayca sevişiriz demesi içimi cız ettirmişti, çok utanmıştım. Onu uyarmam gerekiyordu ama önce Gökçe ile olan kavgalarını anlamalıydım.
Tuvaletten çıkıp salona geçecektim ki banyonun kapısını açar açmaz Kadir karşımdaydı, ürkerek geri adım attım, korkmuştum.
” Ayyy.. Ödümü kopardın!” dedim kızarak.
” Yine onunla konuşuyordun değil mi?” dedi Kadir.
” Kiminle?” dedim anlamazdan gelerek. ” Kimseyle konuşmuyordum.”
” Sen hep böyle yalancı mıydın Şeyma? Bu kadar mı evliliğimizi hiçe sayabiliyorsun. Benim evimde utanmadan onunla bu kadar rahat bu saatte konuşabilmen ne anlama geliyor? Bütün bunların sebebi benim makul bir insan olmam mı? Sırf evliliğimiz ve mutluluğumuz bozulmasın diye bütün bunlara ses çıkarmamam mı? Ama şunu bil herkesin bir sabrı vardır.”
” Ne sabrı? Ne anlatıyorsun sen Kadir? Ona bakarsan ben de bu evlilik bitmesin diye çok fedakarlık yaptım ama artık olmuyor. Senin bu bana kötü kadın imalarınla ne kadar dayanırım ben de o konuda sabrımı zorlamaya başladım..”
” Anlaşıldı. Sen yine o şerefsizin laflarına kapılıp kocana karşı tavır alıyorsun, ama şunu bil birgün pişman olacaksın. O gün yine bu kadar makul biri olur muyum görürüz.”
” Üff, çekilir misin önümden, benim yatıp dinlenmem lazım, karnımda bir bebek var ve bu saçma tartışmalara girmek istemiyorum,” dedim yanından ayrılarak. Arkamdan söyleniyordu. ” Onun bebeği.”
Hakan boşanırsa benim de artık boşanıp onunla ayrı bir yuva kurmam gerekiyordu, bu saçma sapan evlilikten sıkılmaya başlamıştım.
Hakan…
” Sikicem böyle işi yaa.. Bu da suratıma kapattı..”
” Abi siz ne yaşıyorsunuz ya? Sen az önce Kadir’in eşi Şeyma’ya sevişme mi teklif ettin?” diye sordu İhsan. Ne kadar mal olduğumu ancak ertesi gün anlayabilecektim, keşke viski içseydim dedim içimden.
” Zaten yapıyoruz. Gökçe’yle neden ayrılıyoruz sandın ki..”
” Vay anasına. Bu kadar rahatlık da garipmiş. Sen bir daha bu kadar içme abi, sana yakışmıyor bu laflar. Biri eşin biri de arkadaşının karısı. Madem böyle birşey var boşanın ne bok yiyorsanız yiyin..” dedi İhsan.
” Bilmediğin şeyler var kardeş. Ben ne dediğimi biliyor muyum? Ben günah keçisiyim..” dedim ve başımı geriye attım, kafam sanki bir ton çekiyordu, artık taşıyamıyordum. Gözlerimi bir an kapadım.
Gökçe…
O kadar yalnızdım ki.. Birine sarılmaya o kadar ihtiyacım vardı ki..
Çocukları okula yolladım ve annemi aradım, evin anahtarını ayakkabılıkta bıraktım, bana yardım etmesi gerekiyordu, evde benim yanımda kalacaktı bir süre, en azından hayatımı bir düzene koyana kadar. Çocukları evde karşılayacak birinin olması bana vakit yaratacaktı.
Emre ile sürekli göz göze geliyorduk işyerinde, bana bakışları o kadar endişeliydi ki, bu bir yandan hoşuma gidiyordu, benim derdimle dertlendiği çok belliydi, bir yandan da düşündürüyordu, zayıf yanlarımın ortaya çıkmaya başladığının farkındaydım. Aslında onun benim bu durumlarımdan faydalanmak gibi bir amacının olmadığını kalbimin en derinlerinde hissediyordum, çoğu zaman aklımla hareket etmiştim hayatım boyunca ama Emre ile karşılaşınca yıllardır uyguladığım aklımın kalbime üstün tutma politikamın sonu gelmiştim.
Öğlen beraber yemeğe çıkma teklifini tereddütsüz kabul ettim tabi ki.
” Neden yemiyorsun?” diye sordu.
” Hiç iştahım yok ki..”
” Olsun. Biraz olsun ağzına atar mısın şu tavuklardan. Bitkin görünüyorsun, anlıyorum seni ama hadi, zorla kendini.”
Bana bakışları sanki benden daha olgun, daha büyük, daha görmüş geçirmiş biri gibiydi ama bunların hepsini aşkla yaptığına adımın Gökçe olduğu kadar emindim. Ağzıma bir lokma attım ve gülümsemeye başladı.
” Böyle de iyiymiş aslında, ben dedikten sonra yapacaksan böyle herşeyi bana uyar. Kontrolü bana mı bıraksan acaba?”
” Hayatımı kontrol etmek isteyeceğin en son şey olabilir,” dedim.
” Aslında senin hayatını benim hayatıma katsak bütün sorun ortadan kalkar,” dedi.
İnsanın yüreği kabarır mı? Kabarıyordu işte. Her yanım çekiliyordu adama, ağzından çıkan her söz içime işliyordu, sadece izin vermem yetmişti buna, ona izin vermem, kendime izin vermem, kendimi onun bana olan ilgisine maruz bırakmam yetmişti ondan deli gibi etkilenmeme. Hakan’a olan sadakatim kırıldığı andan itibaren Emre zaten hakimiyetini kurmaya başlamıştı.
” Artık Hakan’la birlikte olmak istemiyorum Emre. Boşanmak istiyorum. Bunun geri dönüşü olmayacak.”
” Biliyorum Gökçe. Benim de düşüncem bu yönde. Senin ve çocukların faydasına olan bu görünüyor. Benim fikrimi soruyorsan hala Şeyma ile görüşüyor. İyi bir boşanma avukatı bulmalısın biliyorsun değil mi?”
” Biliyorum. Ben çocuklarımı da istiyorum, onlardan ayrılmak istemiyorum Emre, bana ihtiyaçları var.”
Emre derin bir iç geçirdi ve sanki söyleyeceklerini tartıyormuş gibi bir süre gözleriyle ufka doğru baktı, sonra da bana döndü, elinin birini masanın üstünde duran elime doğru götürdü, ayası ile yumruk halinde olan elimi kavradı ve hafifçe bastırmaya başladı, sonra da masaya doğru eğilip bana yaklaşmaya çalıştı, sıcaklığını ve ilgisini bir anda bu kadar çabuk bana geçirebilmesi çok ilgincime gidiyordu.
” Belki sana duygusuz gelebilir bazı söylediklerim ama boşanmak dünyanın sonu değil, aynı şeyi tekrar edip duruyorum, çocuklarının babalarıyla ilişkisi sona ermek zorunda da değil. Babaları sağ, babaları ile düşman olmak zorunda da değiller. Sana akıl verecek değilim, sen onunle ilişki seviyeni istediğin gibi ayarlarsın, buna eminim. Ama..”
Gözlerimin içine bakarken eriyordum, beni benden alıp görünmez bir kanalla kendi içine çekiyordu. Hani bazen insan dış görünüşün önemli olmadığını, aslolanın iç güzelliği olduğunu söyler, karşındaki insanda hoşlanacak yer bulduktan sonra kendine bahane yaratmak daha kolaydır, ama ya karşındaki insanın hem içi hem de dışı güzelse? Ben aşık oluyordum ve adamın içine düştükçe düşüyordum, kuyulardan kuyulara atıyordu beni ateşi, şu an boşanma falan hakkında konuşuyor olmamız gerekiyordu ama şu an hissettiğim cinsel çekimi kendime açıklayamıyordum.
” Ama ben senin yanında olmak istiyorum Gökçe. Seni istiyorum. Ailesiz büyümek nasıl birşey biliyorum, hepsini tahmin edebiliyorum, ama yanında olup sana destek olmak istiyorum. Bunu bil.”
” Biliyorum. Hissediyorum. Aslında bakarsan… Ben bundan utanmak falan da istemiyorum ya, ben senden yardım almak istiyorum. Yanımda olman benim için çok önemli,” dedim. Artık kendi başıma savaşmak istemiyordum, neden yardım teklifini reddedecektim ki.
” Her zaman yanında olacağıma şüphen olmasın. Ben seni seviyorum Gökçe,” dedi. ” Seni seviyorum ama daha çok sevebilirim, daha çok sevmeme izin verirsen, bu lafımın altını doldurabilirim.”
Dedikleri çok hoşuma gidiyordu.
” İzin verdiğimi biliyorsun Emre… Benim de seni sevdiğim çok açık sanırım artık..”
” Çok seviyorum diyebilmek için bana izin ver yeter. Yanında olmama izin ver. Herşeyini sevmeme iznin ver.”
” Herşeyimi sevecek misin gerçekten? Hiç mi sevmediğin birşeyim olacak,” dedim biraz oyunbozanlık yaparak.
” Dedim ya, ben önce yapıp sonra söylemek istiyorum. Önce herşeyini adım adım seveyim ve sevgimi göstereyim de, sonra bana bu soruyu yeniden sormak istersen sorarsın,” dedi kendinden emin gülümsemesiyle.
” Hmm. İlginç bir teklif, sanırım bunu kabul edeceğim,” dedim gülerek.
” Ben sözümün eriyimdir, herşeyini seveceğim, ama senin ihtiyaç duyduğun yerlerden başlayarak. Soruları çözmeye istediğimiz yerden başlayabilir miyiz öğretmenim diye sormak saçma olurdu. Senin istediğin ve ihtiyacın olan yerlerden başlayacağım.”
” Bak sen, demek öyle. Kendi ihtiyaç duyduğun yerler de mi varmış beni sevmek için?” derken ağzım kulaklarımdaydı.
” Yani, ihtiyaç duymak demeyelim de… Sana olan sevgimi icraata dökmek için ve gösterebilmek için daha somut yollara başvurulabilir diyelim.”
” Allah Allah. Daha da ilgi çekici hale geliyor biliyor musun bu konular,” derken masaya dirseğimi koyup başımı da oraya yasladım ve dalga geçmeye çalışır gibi sordum. ” Enteresan bir yöntemmiş, daha somut yolları biraz daha açma şansınız var mı efendim? Baş vurmak falan? Ne başı?”
Emre de benim oyunbaz halimden hoşlanmıştı. ” Efendim şimdi yollar ikiye ayrılır. Soyut yollar insanın içinde dolanan, kalbinden aklına, aklından kalbine çift gidiş geliş bal dök yala otoban gibi duygu seline benzer, böyle gider gelir, sevgi, aşk, meşk, çiçek, böcek falan taşır..”
” Yol yaptık diyorsun. AKP’lisin yani.”
” Yaparsa EmParti yapar diyorum. Sloganımız Sev EmPartiyi, Kap Sempatiyi.”
Gülmekten yarılmak üzereydim.
” Ama bizim partimizde somut yollar da var, biz öyle boş vaatlerin partisi değiliz. Bizi seçerseniz, biz AKP gibi gizliden yapmıyoruz,” dedi ve bana yanaşıp sessizce devam etti. ” Biz açık açık si.. Neyse..”
” Hii.. Terbiyesiz!” dedim ama gülmekten karnıma ağrılar girmişti. Sakinleşip kendimize geldiğimizde yine göz göze geldik. Manyak gibi gülümsüyordum, o da gözlerinin içi gülerek bana bakıyordu. Yine uzanıp elimi tuttu. Ben çok ama çok mutluydum sanırım. Böyle şeylerden hoşlanıyor muydum ben ya?
” Gökçem.. Akşam bana gelme şansın olur mu?” diye sordu Emre. Artık hem aşkla, hem de beni ne kadar arzuladığını belli edecek biçimde bakıyordu. Ona nasıl karşı koyabilirdim ki?
” Olsun mu?”
” Olsun yavrum..”
Bölüm 24
Gökçe…
Aynada kendime baktım ve yanaklarıma biraz daha allık sürerek, saçlarımı da tarağımla ufak dokunuşlarla düzelttim. Üstümde yeni aldığım siyah elbisem vardı, çok beğenmiştim, ne çok kısa ne de çok uzundu, bacaklarımı güzel gösteriyordu. Biraz parfüm sıktım, sonra da koyu kırmızı rujumla son dokunuşu yaparak hazır hale geldim. Topuklu giyecektim.
‘ Hala muhteşem görünüyorsun Gökçe’cim’ dedim kendi kendime. Kendimi hazırlıyordum bu buluşmaya, ikimiz de ne istediğimizi biliyordu bence, aynada gördüğüm kadını beğendiğim sürece özgüvenim yerine geliyordu.
Salona geçtim. Çocuklar kendi aralarında oyun oynuyorlardı, annem de kadın programı bakıyordu, yemek hazırlamıştı, işleri de yavaştan yapmaya başlamıştı, onu bakıcı gibi kullanmak istemiyordum ama eninde sonunda olacağı da oydu, bundan bıkana kadar, belki de yakınana kadar ben zaten itiraz edecek değildim.
” Çocuklar, ben şimdi bir arkadaşımla buluşacağım. Biraz geç kalabilirim ama siz ödevlerinizi yapıp yemeğinizi de yiyin, geç kalırsam beklemeyin. Uyuyun tamam mı? Ananenizi de üzmeyin sakın!”
” Tabi. Onlar hiç üzmez de..”
” Başkası mı üzer anne?”
” Aman, birşey demedim. Hem geç falan da kalma, vakitlice gel. Ne o öyle daha şimdideb akşam dışarı çıkmalar?”
” Ya anne, şimdi çocukların yanında.. Hani bilgi alacaktım ya avukat falan!? Konuştuk ya?” dedim gerilerek, çocukların yanında neden laf anlamıyordu ki.
Sonunda evden çıkabilmiştim. Arabanın koltuğuna oturdum ve navigasyondan Emre’nin adresini yeniden girdim, çok kötü bir huyum vardı, bir gittiğim yere en az on kere gitmeden asla bulamıyordum kendi başıma bu yüzden onun evine daha ne kadar gidip gelmem gerektiğinden emin değildim. Hoş, bu çok mu önemliydi ondan bile emin değildim.
Boşanma aşamasında, kocasından nefret eden ama başka bir adamdan da deli gibi etkilenen bir kadın olarak, onun evine kadar gidip onun koynuna girme fikri, bunu böyle söyleyince kulağa hiç hoş gelmiyordu. Fakat benim buna ihtiyacım vardı, ben bu savaşı çoktan kaybetmiştim, Emre’nin, Emre’nin sevgisinin esiri olmuştum ve bir doz almam gerekiyordu bu ilaçtan sanırım.
Yine evin önüne geldim ve yine telefona sarılıp geldiğimi haber verdim arayarak, zaten mesajlaşıyorduk bu sürede ama apartmana girip çıkarken temkinli olmak istiyordum hep.
Daha kapıdan girer girmez ona sokulmak istediğimi biliyordum, aramızda oluşan çekim bile kasılmalar yaşamama neden oluyordu, bu kadar istekli olmak hem hoşuma gidiyor hem de rahatsız ediyordu, yıllardır ipleri elime almamıştım belki de ama bunu da denemek istiyordum, onu bu kadar arzularken, kontrolü elime almak. Emre’nin sağlıklı bir cinsel hayatı olduğuna emindim benden önce, bir yanım romantik takılmak istiyordu ama bir yanım da onu deli gibi arzularken zincirlerimden boşalıp onu çıldırtmak.
İçeri geçtik ve arkamdan kapıyı kapattı.
” Hoşgeldin,” dedi. Göz göze gelmiştik. İçeri bile geçmeden ona sarılıp öpmek istiyordum. Bana doğru ilerlerken kollarımı aralamaya başladım, bana sarılmasını istiyordum, bunu tabi ki geri çevirmedi, sımsıkı sarıldı bana, o kadar sıkı ki, içime doluyordu bütün sevdası, bunu çok hissediyordum. Ten uyumu dedikleri şey miydi bu? O belki biraz daha yatak odasına has bir duygu olabilir, ruh uyumu belki de. Biz onunla sarılıyorduk ama gözlerimi kapattığımda sanki bir de uzaktan bizi izliyordum ikimiz sarılırken, ruhlarımız birbirine sarılıyor gibi.
Tekrar gözlerime baktığında artık beni öpmesi için hamle yapması gerekiyordu çünkü erimeye başlamıştım bile, dudaklarıma dudakları değdi, az önce ruhumu uzaktan izliyorum sanmıştım ama şimdi bedenimden ayrılan neydi acaba. Tutku, haz, adı herneyse en doruklarındaydım. Kontrolü almaktan bahsederken yine başka dünyalara götürmeye başladı beni.
Hem öpüşüyor hem de ilerliyorduk adım adım, yatak odasına gittiğimizi biliyordum. Hasret duygusu müthişti, onun tenini çok özlemiştim. Yatak odasına nasıl vardık bilmiyorum ama beni yatağa oturtup eğildi öpebilmek için, sonra da önümde diz çöktü. Dudaklarının tadı muhteşemdi, o ıslak his beni mahvediyordu ama son bir gayretle kendime geldim. Hala öpüşürken uzun kollu tişörtünü tutup çıkarmaya başladım, kollarını kaldırıp bana yardımcı oldu, sonra da kemerinin tokasına yapıştım.
Kendime hakim olamıyordum, onu çok istiyordum. Yine o da beni soymaya başladı ama ben ayağa kalktım ve ” Yatağa otur,” dedim. Gülümsemeye başladı. ” Emin misin?” diye sordu.
” Hiç olmadığım kadar,” dedim Emre’ye, yatağın ucuna oturunca pantalonun çekip çıkardım, artık sadece baksırı kalmıştı. Önündeki kabarıklığı gördüğüm anda amım yine kasılmaya başladı. Olduğum yerde doğrulup yanına geçtim, benim de üstümde sadece iç çamaşırı takımım kalmıştı. Ortamdaki erotizm dozu çılgıncaydı. Yanına oturup yine öpüşmeye devam ettim ama bu kez elimi kabaran sikine götürüyordum yavaş yavaş. Yavaş yavaş diyorum çünkü hafif kıllı göğsünde ve göbeğinde gezinmek, o tüylerin parmaklarıma ve elimin ayasına değmesi de çok zevkliydi. Sonunda elim sikini buldu, baksırın üstünden onu okşamaya başladım, yana yatmıştı, ortaya kaydırıp rahatlattım, elimle sürünerek severken, deli gibi öpüşüyorduk.
Emre’nin elleri de memelerimdeydi, bana dokunmasından çok tahrik oluyordum.
” Seni mutlu etmeyi çok istiyorum,” dedi.
” Şimdi benim sıram,” dedim daha aşağıya inip göğüs ucunu öptüm, dilimi çıkarıp hemen ucunda dil darbeleri atıyordum. Siki artık daha da sert gibiydi, ben hala okşarken dayanamayıp baksırını aşağıya indirdi, onu azdırabilmek hoşuma gitmişti, serbest kalan aletini elime alıp sıkmaya başladım sapından. Elimde kan basıncını hissedebiliyordum, diğer göğüs ucunu da öpüp yaladım ve sonra bir öpücük kondurdum dudaklarına.
” Benim de seni mutlu etmek için yöntemlerim vardır belki,” dedim ve elimle okşadığım sikine doğru eğilip, tam kafasının üstüne gelecek biçimde ağzımdan tükürüğümü çıkarıp akıttım. Yayılmaya başladı parlak kafasında, elimle alıp sıvazlarken tekrardan yukarılara çıktım ve boynundan, kulağının arkasından dilimle uyarmaya başladım Emre’yi. Zevk alıyordu çünkü ara ara yerinden zıplar gibi kasılıyordu, bu oldukça gülümsemeye başlıyordum.
Artık ben de dayanamıyordum, sikini elimden bir saniye bile bırakmadan yerimden kalktım ve önüne geçtim, bacaklarını araladım iki elimle diz kapaklarından tutarak. Aleti tüm ihtişamıyla sallanıyordu önümde, dimdikti ama kendini kastıkça oynuyordu. Topları kocamandı, beni spermleriyle doyurmak istediği çok belliydi. Hala gözlerine bakarken yüzümü yaklaştırdım yarağına ve tuttum, nefesimi hissedebildiğini biliyordum.
Sapından tutup dilimi dışarı çıkardım ve dilime vurmaya başladım hafifçe, onu kudurtmak istiyordum. Nasıl yapılacağı hakkında sadece içgüdüsel fikirlerim vardı. Sonra da kafasını lolipop yalar gibi yalamaya başladım, boşta kalan elimle de taşaklarına masaj yapıyordum, tırnak uçlarımla okşuyor, sonra avuçluyor, onu zevke getirecek yollar arıyordum.
Dayanamıyordum bu çekime. Hepsini ağzıma alasım vardı, izin de isteyecek değildim. Yavaşça kafamı ileri ittirdim, alabildiğim kadarını almaya çalışıyordum, gözlerim yaşarmak üzereydi ama durmadım, Emre zevkten gözleri parlayarak beni izliyordu.
” Seni zorlamak istemem,” dedi
” Sence zorla yapıyor gibi miyim?” diye sordum.
” Buradan bakınca gayet mutlu görünüyorsun,” dedi.
Elimle hala sikini sıvazlıyordum bunları konuşurken. ” Daha da mutlu edebilirsin istersen beni,” dedim.
” Nasıl yani? Daha mutlu olmam için bir tane daha dilin falan olması lazım, harikasın,” dedi. Gülerek toplarına masaj yapmaya devam ettim.
” İstersen dahasını da yapabilirim. Sen yapsan daha iyi hatta, eğer hoşuna gidiyorsa tabii.”
” Hmm.. Sanırım ikimiz de aynı şeyi istiyoruz,” dedi ve saçlarımı arkada toplamaya başladı. ” Hazır mısın?”
Gözlerimle onayladım ve eliyle başımı sikine doğru götürmeye başladı. Ağzıma aldım ama ittirmeye devam etti, ikimizde de tereddüt yoktu, bunu istiyordum. Dudaklarım kasıklarına varana kadar bastırmaya devam etti, kafası boğazımdaydı resmen. Gözlerim doluyordu ama geri adım atmıyordum. Sonunda ağzından çıkmama izin verdi ve nefes alabildim. Ama bu kez ben kafamı bastırdım, ona zevk vermek için yanıyordum.
Ağzıma hepsini soktuktan sonra saçımdan tutarak kafamı ileri geri yapmaya başladı, ağzımı sikiyordu adeta, ve ben bundan zevk alıyordum! Bacaklarımın arası ateş olmuştu. Bir süre böyle devam ettik ve salyalarım yayıldı aletine hep, sonunda beni bıraktı ve meme uçlarımı sıkıp oynamaya başladı. Ben artık dayanacak halde değildim, kucağına oturmak istiyordum.
Ağzım yüzüm tükürük içinde olmasına aldırmadan ona doğru yaklaşıp dudaklarından öptüm ve bana sarılmaya başlamak üzereyken işaret parmağımı hayır anlamında salladım gülerek. Göğsünden ittim ve yatağa uzandı. Üstüne doğru ilerledim ve amımla sikine sürünmeye başladım. Yarığımın arasındaydı siki şimdi. Su gibi akıyordum ve kolayca sürtünüyordum ona. Dudaklarından öpmeye başladım yine ama onu içimde istiyordum. Bacaklarımı iki tarafına yerleştirdim ve elimle uzanıp bacak aramda uzanan sikini buldum.
Olduğum yerde tek dizimi kırarak biraz havaya kaldırdım popomu ve sikinin kafasını girişime değdirmeye başladım. Konuşmuyordu ama içinden hadi dediğini biliyordum.
Bacak aram yanıyordu, söndürmemin tek yolu da onu içime almak olduğunun farkındaydı, yavaşça muhteşem görünen sikinin üstüne oturmaya başladım, amımda kayboldukça gözlerimin kaydığının farkındaydım. Kendimden geçiyordum adeta, o kadar ihtiyacım vardı ki içimi doldurmaya, her iki anlamda da. Sonunda hepsini içime aldım, aslında o şekilde durup durumu özümseyesim vardı ama Emre artık çıldırmak üzereydi.
Ellerimi göğsüne koyup olduğum yerde kasıklarımı hareket ettirmeye başladım, içimde ilerliyordu adeta bütün benliği ile, bu doygunluk hissi amımın duvarlarına değdikçe yerini zevke bırakıyordu. Yavaş yavaş ritmi tutturmaya başladık, o da kalça hareketleri ile bana yardımcı oluyordu, bana destek olmak için kollarımı okşayarak ellerime ulaştı, parmaklarımızı kenetledik, şimdi ellerinden destek alabiliyordum ve dengemi çok kolay sağlıyordum.
Güçlü ve genç bir adam olduğu için beni rahatlıkla taşıyabiliyordu, ellerimden destek alarak üstünden hoplamaya başladım, kalçamı havaya kaldırıp sikinin tam kafasına kadar geri çekiyor sonra da tekrar dibine kadar oturuyordum. Petrol kuyularındaki mekanizmaya benziyorduk, tek farkla, o benim am sularımı ortaya çıkarıyordu.
Aklım başımdan gitmek üzereydi. Dayanacak gücüm de kalmamıştı, bir yandan yoruluyordum, diğer yandan bacaklarımın bağı çözülüyordu. Emre bunun farkındaydı sanırım, yorulduğumu anladı ve ellerini belime götürüp olduğu yerde doğruldu, yatağa oturuyordu ve ben kucağındaydım hala, içimdeydi ve biraz daha gitsek gelecektim.
” Kendini bana bırak,” dedi ve ellerimi boynuna götürdü. ” Bana sarılabilirsin, sıkıca tutun, korkma ben seni taşırım.”
Bacaklarımı da belinin arkasına götürdü. ” Koalaları bilirsin yavrum,” dedi gülerek. ” Senin kadar tatlı olmasalar da tatlı havyanlar, bana sıkıca sarıl,” dedi ve birden ayağa kalktı hala içimdeyken.
Elleri iki kalça yanağıma yapıştı, beni çok rahat taşıyordu, ben de aynen dediği gibi sanki bir ağaç dalına tutunmuş gibiydim, kollarım ve bacaklarımla. ” Öp beni!” dedi
Öpmeye başladığım anda kalçalarımdan sıkıca tutarken beni becermeye başladı, hayatımda hiç tatmadığım bir şeydi bu, beni resmen ayakta ve kucakta sikiyordu. Ne nefesimi ne sesimi kontrol edebiliyordum, Emre’nin de durmaya niyeti yoktu, o da iyice şehvetlenmişti.
” Prezervatif takmalıydım,” diyebildi. Gelmek istediğini biliyordum.
” Ben korunuyorum,” dedim ama sesim titriyordu. ” İçime boşal!”
Bunu duymak ona yetmişti, sanırım hamile kalmamdan korkmuyordu zaten, bana olan ilgisi ve sevgisi, sözleri beni buna inandırıyordu, ikimiz de çekinmiyorduk anlaşılan, aşktan gözümüz dönmüştü.
” Aahhhhh!” diye inlemeye başladığında ben çoktan kendimden geçmiştim, sadece içime akan spermlerinin o sinsi sinsi ilerleyişini, içimi dolduruşunu, o akışkan ama iç gıdıklayan hissi fark edebiliyordum, bedenim elektriklenmişti.
Beni yatağa yavaşça bıraktı ve hala içimde ve üstümdeyken, son damlaları da içime bırakmak için zorlar gibi birkaç kasık darbesi ile sikmeye devam etti, sonunda gülümseyerek öpmeye başladı.
Ben kendimden geçmiştim zaten, kendime gelmem de biraz zaman alacaktı, üstümden çekilip yanıma kaydı, uzandı. Bana dokunmaya ve yüzümü sevmeye başladı. Cennette miydim acaba. En son ne zaman iliklerime kadar hissetmiştim bu hazzı? Bir önceki Emre ile olan sevişmemizde mi? Peki bu neydi? Allah’ım her seferinde iyice kapılıyordum rüzgarına adamın. Kendime gelmeye başladım ve ben de ona sarıldım, bacağımın birini üstüne attım ona sokularak ve önündeki kabarıklık sanki az önce beni mahvetmemiş gibi yeniden dimdikti.
Buna artık şaşırmıyordum çünkü Emre gerçekten çok iyiydi yatakta. Çok çok iyiydi. Bir yanım biraz sohbet etmek istiyor diğer yanımsa tekrar sikilmek istiyordu ama buna ben mi yoksa o mu karar verecekti bilmiyorum.
” Beni şaşırttığını itiraf etmeliyim,” dedi.
” Nasıl yani?” diye sordum.
” Yaptıkların.. Bakışların.. Dokunuşların.. Çok..”
” Çok?”
” Çok arzuluydu. Beni bu kadar istediğini.. Aslında yanlış oldu bu cümle, beni çok istediğini biliyordum ama bu şekilde, nasıl desem, azgın olabileceğini pek düşünmemiştim,” dedi. Sonra da yanlış birşey demiş gibi açıkladı. ” Azgın kelimesi pek hoşuma gitmedi, dur, şöyle açıklamam lazım..”
Parmağımın ucunu dudaklarına götürdüm. ” Şşhhh.. Ne demek istediğini anlıyorum. Hayır, kelimelerinle ilgili hiçbir hata yok, aksine ben sana bu azgın yönümü göstermek istedim, bunu düşünüyordum. Ben de şimdi kelimelerimi seçerek konuşmaya kalkarsam buna bir son veremeyeceğiz. Seni denek gibi kullanma anlamı çıkmasın. Ben sanırım yıllardır bu kadınsı halimi kaybetmişim. İstekli halimi. Seni ne kadar çok istediğimi fark ettiğimden beri zaten kendime engel olmaya çalışıyordum ama bunu istemiyorum. Seninle yeniden kendimi keşfetmek istiyorum Emre,” dedim.
” Açık olmanı hep seviyorum biliyor musun yavrum,” dedi daha sıkı sarılarak. ” Ben de seni sevmenin farklı bir yolunu bulabileceğimi düşünemiyordum, seni ilk sevdiğimi fark ettiğimden beri seni arzuluyordum ama bu kafamda seni başka kadınlardan ayrı yere koyarken kendimi ikna etmemde zor oluyordu. Ama artık biliyorum, sana olan yoğun duygularımı sözlerimle, hareketlerimle, bakışlarımla hep gösterebilirim ama seni koynuma aldığımda tamamına varıyor bu sevgi. Seninle bu kadar tensel bir uyum sağlayacağımı sadece tahmin edebiliyordum, şimdiyse yaşayarak sana bir daha aşık oluyorum,” dedi.
Sözleri kulağıma müzik gibi geliyordu artık. Daha çok sarıldım, artık ondan hiç utanmıyordum, yine ellerimle ona dokunmaya başladım. Hayır, sohbeti sonra yapardık, bir kere daha kollarında kaybolmam gerekiyordu.