Yirmi iki saat sonra işte yine bu kapının önündeydim, Şeyma ve Kadir’in dairesinin girişinde.
Bugün bir türlü geçmek bilmemişti, her an o asla almak istemediğim telefonu alacağım ya da kötü bir mesaj gelecek stresi ile helak olmuştum. Mesai saatleri boyunca ne zaman telefonum çalsa, ne zaman mesaj sesi gelse Şeyma’dan artık devam etmek istemediği yönünde bir haber gelecek korkusu sinirlerimi bozmuştu. Asla ikinci bir deneme olmayacak deme ihtimali çok canımı sıkıyordu, sonuç olarak bütün gün üretkenliğim sıfıra indi, işle ilgili hiçbir şeye konsantre olamamıştım, aklımda dün akşamdan kalan sahneler bir bir geçiyordu tekrar ve tekrar.
Öğle arasına nasıl vardım bilmiyorum ama Şeyma’dan ses yoktu, mesai bitene kadar da arayan soran olmadı. Akşam olup eve geçince Gökçe kapıda karşıladı beni, ilk vereceği haberin Şeyma’nın bu akşamki planı iptal ettiği bilgisi olacak diye hazırlıklı gitmiştim ama aksine yanağımdan öperek selamladı beni. Yemeği çoktan hazırlamıştı.
Aksi yönde bir haber gelmeyince deli gibi sevindim içimden, dün gecenin sonunda, her ne kadar suçluluk ve utanç dolu anlar yaşasa da Şeyma, hamile kalıp anne olma isteği, ya da belki beni tekrar içine alma isteği baskın gelmişti bu düşüncelere. Bu da demek oluyor ki ikinci kez birleşme yaşayacaktık, dün kocasının ona asla veremeyeceği şekilde ona sunduğum erkekliğimi bir daha misafir etmeye karar vermişti.
Hazırlanıp çıktık ve evlerine vardık, kapıyı Kadir açtı, içeriden şimdiden çok yüksek sesle geliyordu televizyonun sesi. Görünüşe göre Şeyma beni yukarıda bekliyordu, Kadir bu kez elimi bile sıkmadı, eve davet de etmedi ki bu çok normaldi, ona hak veriyordum, konuşmuyorduk bile, karım aracı gibi görünüyordu iletişim kurmada. Eve geçtik ve salona gelince, oturma odasına bile girmeden Gökçe beni öptü ve sanki yatak odasına uğurlar gibi çocuğunu, beni yönlendirdi yukarıya çıkmam için. Bir an önce bitsin mi diyordu yoksa gerçekten çok mu anlayışlıydı bilemiyorum.
Yatak odasına girmeden önce elimi kapının kulbuna attım ama bir an duraksadım, kapıya tıklamalı mıydım yoksa dün gece içine spermlerimi akıttığım kadını sahiplenip izinsiz mi girmeliydim? Kapıyı tıklamamaya karar verdim, kapıyı açtım ve içeri girdim.
Şeyma yatağın bir ucunda oturuyordu ve odaya girince ben, kafasını kaldırıp bana baktı.
” Demek gelmeye karar verdin?” dedi o can alıcı gözlerini üstüme dikerek. Üstünde siyah, ipek gibi kaygan bir kumaştan gecelik vardı, yatağa oturunca boyu daha da kısalmış, baldırlarının üstüne gelmişti. Saçları daha canlı ve parlak görünüyordu bu akşam, omuzlarının üstündeydi iki taraftan, dudakları parıldayan ama sade sürülmüş bir rujla kaplıydı. Ve kesinlikle daha kuvvetli bir parfüm sıkmıştı bu sefer, bu hazırlıkların benim için yapıldığını bilmek içime bir heyecan dalgası yaydı.
” Evet,” diye cevapladım. ” Demek iptal etmemeye karar verdin?”
” İptal etmek istemedim,” diye tekrarladı dediğimi, sözleri ağzından çıktıktan sonra bir süre daha havada asılı kalıyordu sanki.
” Kadir ve Gökçe’yi ne yapacağız?” diye sordum, bundan sonra olayların farklı yürüyeceğiniz sezmiş olmanın verdiği özgüvenle.
Yüzü kızarır gibi oldu ama yanıtladı. ” Bu odada olanlardan asla haberdar olmamalılar. Asla. Eğer öğrenirlerse hem evliliklerimiz hem de arkadaşlığımız sona erer. Gökçe’nin kurallarının neredeyse hepsini çiğnedik dün.”
Söylediklerinin hepsi doğruydu. ” Haklısın. Ama en azından birinci ve sonuncu kuralı çiğnemedik,” diye sırıttım. Birinci kural, beş kere deneme hakkımız olduğuydu, son kural da beş geceden sonra bir daha asla bu konu hakkında konuşmamaktı, zaten bu iki kuralı dün gece çiğnememiz mantık olarak imkansızdı. Sonuç olarak işi şakaya vurmaktan başka yapacak bir şeyim yoktu ama onda da mimik oynayınca gülmemek için yüzünde, hoşuna gittiğini anladım.
” Bu kuralları asla çiğneyemeyiz Hakan, eğer evliliklerimizin en ufak bir önemi varsa bunun şakasını bile yapmasak iyi olur,” diye beni uyarır tonda devam etti. ” Gökçe’nin kurallarına sadık kalarak bunu becerebilir miyiz?”
” Bunun cevabının hayır olduğunu biliyorsun Şeyma,” diye yanıtladım. ” İkimiz de çok iyi biliyoruz ki bunu yeniden yapacaksak, hele ki dün gece bu kadar mükemmel hissettirdikten sonra, bu kuralları çiğneyeceğiz. Hatta şu an burada olmamız bile kuralları çiğnemeyi göze aldığımız için.”
Birden umutsuzluğa kapılmış gibi başını öne eğdi ama bir süre ağzını açmadı, bundan benim anladığım söylediklerimin haklı oluşunun onaylanmasıydı. ” Dün gece çok kötü hissettim.. Kadir’in yanında yatarken gece, onu aldattığımı hissettim. İçimde fırtınalar koptuğunu sezmiş olabileceğini düşündüm. Bu kadar hissetmeme rağmen bir yandan da memnundum. Bugün Gökçe’yi aramayı çok istedim, inan çok istedim ama… Senin üstümde olduğun anların düşüncesi…Bana çok geldi. Bu akşam burada seninle olma fikrine karşı koyamadım.” Bütün bunları sessizce dinliyordum ama dışarıdan, içimde coşkulu biçimde konuşan, haykıran ve yavaştan şehvetle azan biri vardı.
Bir an ben de dünden beri hissettiklerimi, yaşadıklarımı, onun hakkındaki duygularımı açıklasam mı diye düşündüm, gece karımla seviştiğimi ama sevişirken aklımın sürekli onda olduğunu söylemeli miydim? Bütün gün nasıl liseli bir aşık gibi telefonun başında beklediğimi, onu düşünmekten iş miş yapamadığımı, saatleri hatta dakikaları saymaktan delirmek üzere olduğumu.
Aksine, daha kontrollü biçimde konuştum. ” Ayağa kalk.. Yanıma gel.”
Bir an duraksadı, sonra ayağa kalktı ve bana doğru yürüdü. Göğüslerinin geceliğin altında oluşturduğu iki tatlı tepeciği zevkle seyrediyordum, benim için hazırlanmış olması çok gurur vericiydi.
Bana varmasına birkaç adım kala bekledi, gözlerini gözlerime dikti ve sonraki adımı kimin atacağıyla ilgili yarışıyormuşuz gibi sonraki adımı atmam için durdu. Karşılık olarak, ben de ona doğru ilerledim, bir adım önünde durdum, parfüm kokusunu artık ciğerlerimde hissediyordum, geceliğinin altındaki başdöndürücü güzelliğin davetkar çağırışlarını bacak aramda karşılıyordum, kan akışım hızlandı. Ama bir yandan da bu anın tadını çıkarmak istiyordum.
” Başlamadan önce,” diye daha da cesaretlenmiş biçimde konuşmaya başladım. ” Ben de bazı yeni kurallar koymak istiyorum.”
Kaşının biri yukarı kalktı hafifçe ve sorgular gibi oldu ama hemen bu küçük oyuna ayak uydurdu. ” Bak sen, neymiş bunlar?”
” Yeni bir numaralı kural,” diye anons etmeye başladım onu kendime daha çok çekip yaklaştırarak, dudakları hemen dibimdeydi. ” Bu odada suçluluk duygusu olmayacak, bu odada değilken biz, isteyen hislerini içinde yaşasın.” Sağ elimle arkasına doğru sokuldum sarılarak.
Suçluluk kelimesini duyunca yüzü düşer gibi oldu ama aldığı karara bağlı kararak hemen toparladı ve gülümsemesini sürdürdü. ” Kabul. İki numaralı kuralı ben koyuyorum o zaman.” O da bana sarılmak için elini belime doladı.
” Koy tabi ki,” diye cevaplarken biraz şaşırmadım desem yeridir oyunu devam ettirmesine kabullenerek.
” Kural iki. Sadece bu odada sevi.. bu odada birlikte olabiliriz.” Aslında önemli bir sınır çiziyordu ama devam etti. ” Ama, bu odanın her yerinde olabiliriz. Buna ebeveyn banyosu da dahil.” Cümlesini bitirdiğinde artık aramızdan su sızmayacak kadar yakındık birbirimize, dudaklarını aralayıp bana bakıyordu resmen, uzanıp alt dudağını kapmamam için hiçbir sebep göremiyordum onu öpmeye başlamadan önce.
” Harika bir kural,” diye fısıldadım ve elimle boynundan tuttum, saçlarını ve ensesini okşuyordum, kedi gibi mırıldanacaktı neredeyse bu hareketime, başını elime yaslar gibi geriye götürdü, okşamamı istiyordu.
” Üç. Ne yapmamız gerekiyorsa en kısa sürede yapacak, işimizi bitirecek ve aşağıya ineceğiz,” dedim ve ekledim. ” Ama yapılması gereken bir saat boyunca aşkla sevişmekse, yapılmasını gerekeni yapacağız ve sevişeceğiz.”
” Mmmm… Bu da iyiymiş,” diye cevapladı ve artık ikimiz de hemfikirdik ki, bu dediklerimiz artık kesin yaşanacaktı ve bu kafada devam edersek daha birçok kuralı yeniden yazacaktık. ” Dört numara. Minimum ne kadar soyunmamız gerekiyorsa o kadar soyunacağız,” diye kendi kuralını dayattı yine ama tam bunu derken ellerini kemerime götürdü, çok kısa sürede kemerimi açtı, fermuarımı indirdi ve artık kabara kabara keser sapına dönen aletime biraz olsun özgürlük alanı açtı. Eğilip önüme çevirdi gözlerini, gözleri ateş saçıyordu şimdi. Beni serbest bırakınca, geceliğinin ipini çözdü, gevşetti ve yavaşça üstünden çıkarmaya başladı, omuzlarından geçirip. ” Aynen böyle, alt tarafı komple çıkarıp, üstün kalacak.”
Muhteşem bedenini gecelikten kurtarıp ortaya serince odadaki zaten yüksek olan erotizmin boyutları had safhaya çıkmıştı. Geceliğin altında siyah, sıkıca memelerini saran bir sutyen vardı, neredeyse zor zaptediyordu memeleri çok da büyük olmamasına rağmen, taşıyordu dışarı. Karın bölgesi o kadar düz ve pürüzsüzdü ki saklamaya gerek duymuyordu, altında sutyenini tamamlayan bir külotu vardı ama kadınlığının o tatlı yarığının çizgisi boyunca neredeyse parlaya bir ıslaklık seziliyordu şimdi. Kusursuz bedeni odaya girdiğimden beri yaşanan ve konuşulan eylemler yüzünden tepki veriyordu azarak.
Kuralların bir boka yaramadığını ve dinlemediğimizi bildiğimden üstümdeki tişörtü çıkardım ve kot pantolonumdan da tamamen sıyrıldım, önünde sadece donumla kalmıştım, ikimiz de patlamaya hazır birer volkan gibi dipdibe duruyorduk. ” Beş,” diye fısıldadım. ” Tabi ki müstehcen konuşmalar yasak. Sadakatsizlik anlamına gelecek şeyler söyleyemeyiz. Mesela… Tanıdığım, zahmete bile girmeden göze erotik gelebilen en güzel kadınsın, seni yatağın ucuna götürüp, domaltıp, artık durmam için yalvartana kadar sikip içine döllerimi akıtmak istiyorum gibi şeyler.”
Ellerini göğsüme götürüp orada tuttu. ” Hayır. Asla böyle şeyler söylememeliyiz. Mesela benden şunu dememi asla bekleme. *Yarağının üstüne öyle bir binmek istiyorum ki beni kocamın asla yapamayacağı gibi esnet sikerken amımı ya da altıma alıp seni becerirken klitorisim sikine sürünsün, zevkten uçayım sen içime boşalırken*. Olmaz.”
Elini göğsünden aşağıya, göbeğime kaydı. ” Altıncı,” diye devam etti. ” Dokunmak yasak.” Bunu derken, bana yanaşıp başını göğsüme dayadı, sol elini baxırımın içine girdi ve narin parmakları ile sikimi çevreledi. Sıkmadan, elinin ayası ile sevmeye başladı beni, sonra da yavaş yavaş sıvazladı.. ” Eğer elimizi kolumuzu bir yere koymamız gerekirse dengede durmak için falan böyle,” derken bana daha da sıkı sarılıyordu ve elleri biraz hızlandı. ” Olabilir ama daha fazlası olmaz.”
Karşılık olarak elimi uzatıp sutyeninin üstünden memesini avuçladım ve aşağıya çektim kumaşı, elim sardı orayı. Meme ucunun avucumun içine batar gibi yarattığı his mükemmeldi.
” Yedinci kural,” derken sesim çatallaşmaya başlamıştı, eliyle hala beni kışkırtıyordu. ” Tutkulu davranışlar asla olmayacak birşey yaparken. Öpüşmek gibi şeyler…” Diğer elimle çenesinin ucundan tuttum ve dudaklarımız kavuştu, şaşırtıcı derecede kontrollü ve neredeyse merhametli bir öpücük kondurdum. ” Hele ağzımızı hiçbir şekilde kullanmamalıyız. ” Bunu der demez küçük, yumuşak dokunuşlarla ağzını, çenesini, yanaklarını, yüzünü, gözünü, boynunu öpmeye başladım. Sonunda vardığım yer memesinin hemen üstüydü.
Sutyenini ön tarafından açtım ve o kabarık fındık tanesini ağzımın içine aldım. Dilim ve dudaklarımla uyarmaya başladığımda dimdikti, ısırmamak için zor duruyordum ve Şeyma olabilecek en erotik ses tonuyla fısıldadı. ” Sekizinci kural… Hepsini unutuyoruz, kural falan yok.”