**Gökçe…**
Hayat bir labirent gibidir, bazen çok masumca bir oyun sanarak bir tarafından girersin, seni ne zaman nereye götüreceğini tahmin etmek imkansızdır, çıkmaz sokaklarla dolu odalarında hapsolursun beyninin, çıkıp kurtulabilirsen ne ala, çok önemli bir ders aldım deme şansın olur, ama ya yolunu bulamazsan? Kaybolan yıllarına, kaybolan zamanına mı daha çok üzülürsün, yoksa boşa giden emeklerine mi.
Yaz sıcağı terası olanca gücüyle ısıtıyordu, toplantıdan çıktıktan sonra paketimi alıp sigara içmek için mola vermiştim, havalar ısındıkça terasta daha çok insan oluyordu mola sırasında kahve ve sigaralarını içmek için temiz havaya çıkıyorduk. Gözlerim Emre’yi arıyordu. O günden sonra sigara içerken denk gelememiştik.
Dün akşam beni aradıktan sonra ofiste karşılaşmıştık ama laf atmamıştı bana, gölgeye geçip duvara yaslanmış ve önüme bakarak sigaramı içiyordum.
” Fazla sigaran var mı?” diye sorunca sonunda geldiğini gördüm kafamı kaldırıp. Hem şaşırmış hem sevinmiştim sanırım onu gördüğüme, yüzüm biraz olsun gülmüştü.
” Var ama sever misin bilmem, senin için fazla light kaçabilir,” dedim ve çakmağımla paketimi ona uzattım.
” Sizin elinizden zehir olsa içerim hanımefendi,” diye takıldı.
” Yok artık daha neler,” diyebildim. Sözleri nasıl istemek istersen oraya çekilebiliyordu belki, şaka yollu da olsa insana duymak istediği, onu mutlu edecek ya da güldürecek mesajı iletebiliyordu, bütün bunlar için hem beyin hem de duygusal zeka gerekiyordu. Adamdan etkilenmek istediğinde rüzgarına kapılmak sadece bir an meselesiydi.
” Denemesi bedava, gördüğün gibi sorgusuz sualsiz yakıyorum sigaranı,” dedi gözlerime bakarak.
” Alt tarafı bir sigara yakıyorsun,” dedim.
” O senin problemin, zehir verseydin görürdük ne olacağını.”
Hazır cevap adam. ” İhsan bey birşey dedi mi telefonunu açmamana?” diye sordum.
” Ne diyebilir ki? Onun ilacı benim. Ben olmasam kimse uğraşmaz onun usulsüz işlemleriyle, banka hesaplarını muhasebe kayıtlarına uydurana kadar göbeğim çatlıyor. Asıl seni aramasına şaşırdım, ama iyi oldu, sesini duymuş oldum.”
” Allah Allah, ne demek şaşırdım ya? Ambar bölümünde çalışıyorum sanki, ben de gelir giderle ilgileniyorum. Kadın olduğum için işimi küçümseme sakın,” diye kızar gibi tavır yaptım.
” Kadın olduğun için gayet mutluyum canım,” dedi. ” Hafta sonu gidiyor musun Cansu’nun düğününe?”
Yine aklıma getirmişti şunu, akşam işten sonra kuaföre gidecektim ama ne giyeceğim konusunda bir fikrim yoktu. ” Hiç gidesim yok ama ayıp olur. O kıza oldum olası ısınamadım, ne zaman evlenecek birini buldu onu da anlamadım. Biraz fazla relax takılmasa daha iyiydi sanki ama…”
” Relax derken? Güzel kız şimdi, n’oolmuş ofisteki bütün erkeklerin altına yattıysa, evlenmek onun da hakkı,” dedi gülerek.
” Hadi ya? Bu bütün erkeklere sen de dahilsin sanırım, bu kadar emin konuştuğuna göre. Hem kız artık evleniyor, çok ayıp bir şey, geçmişine sünger çekip aile kurmaya karar vermiş olamaz mı?” diye sevmesem de savundum hemcinsimi.
” Orospuya orospu da diyemez olduk. Evet herkesin altına yattı, hayır ben bu ofisten kimseyi si.. Kimseyle beraber olmam..”
” Ya sen baya baya açıldın bakıyorum da yanımda, ben sana çok mu yüz vermeye başladım? Güzel konuşur musun?”
” Tamam, düzeltiyorum. Yeterince iş arkadaşı ile tensel deneyimler yaşamıştı, sonunda ‘kendine’ uygun bir hayat arkadaşı bulmuş. Ben de aynı işyerinde çalıştığım hiçbir mesai arkadaşımla cinsi münasebette bulunmadım,” dedi cümlesini tekrar kurarak. ”Bulunmak isterdim ama işte..”
” Ama ne?”
İkimizin de sigarası bitmişti. Birden ciddileşti, o gülen yüzün yerini insanın içini delen kartal gibi bakışlar aldı, ağzından son sigara dumanını üfledi, izmaritini söndürdü, hala ondan cevap bekler gibi bakıyordum.
” Ama parmağında yüzük var,” dedi büyük hayal kırıklığına uğramış gibi.
Ne demek istediğini, kimi kastettiğini gün gibi biliyordum. İkimiz de biliyorduk. Söyleyecek söz bulamadım bir an, öylece bakıyordum ona sadece. Sonunda arkasını döndü ve uzaklaşmaya başladı ofise dönmek için, biraz sonra bana dönmeden seslendi.
” Düğünde görüşürüz cumartesi!”
**Hakan…**
*- Eve erken gel, kuaföre geçeceğim. Altıda orda olmam lazım. Yarın Cansu’nun düğününe davetliyiz. Gelmek zorunda değilsin. Ben çocuklarla giderim.*
Telefondaki mesajı okuyunca sinirlerim yine tepeme çıkmıştı, ne zaman tartışsak, ne zaman darılsak iletişimi kesip watsap moduna giriyordu, ölsem watsaptan sorardı öldün mü diye. Kendimi kandırılmış hissediyordum, hangi evlilikte yaşanmıyordu ki bu tür problemler? Severek evlendik, çok aşıktık, birbirimiz için ölüyorduk, evet aynen böyleydik ama ilk günkü gibi taze nasıl kalsın duygular? Sanki hergün Gökçe’yi aldatıyormuşum gibi davranması zoruma gidiyordu.
Evet erkekliğime yenik düşmüştüm, Şeyma ile baş başa kaldığımda kendime hakim olamamıştım ama kaç erkek olabilirdi? Suç ve ceza uyumsuz geliyordu bana. Beni kendinden uzaklaştırmak istiyorduysa kazanabilirdi. Şeyma’yı özlemiştim. Heyecan yaşamayı özlemiştim.
Öğlen arasın olunca telefona sarıldım. Şeyma’yı aradım, işten izin aldığı son gün bugündü yanlış hatırlamıyorsam.
” Alo?”
” Hakan? Hakan neredesin? İki gündür neden aramadın beni?” diye heyecanla konuşmaya başladı.
” Sakin.. Sakin ol yavrum. Aradım işte. İki gündür Gökçe ile uğraşıyordum. Arayamadım. Siz ne yaptınız? Kadir suçladı mı seni? Evde durumlar nasıl?” diye sordum. O piçe sinirim geçmemişti, karımı sıkıştırmasının hesabını soracaktım bir ama zamanı vardı.
” Köpürdü. Yatak odasına yerleştirdiği kamera görüntülerini izletmek istedi. Ağladım, bağırdım, çağırdım, onu suçladım. En başta izin veren sendin dedim. Kadın olarak ne yapabilirdim, anne olmayı çok istediğim için duygusal davrandım dedim. Öyle deyince beni bırakıp sana kızmaya başladı. Bir daha görüşmek istemediğini söyledi sizinle.”
Sanki çok umurumdaydı diyordum kendi kendime, Gökçe olmasa hayatıma bile almazdım onu, en yakın arkadaşım falan da değildi, iki aile görüşmek zorunda kalıyorduk Şeyma ile Gökçw’nin arkadaşlığı sayesinde.
” Onunla görüşmek isteyen kim, ne zaman adam olmuş da bana posta koyacak. Sikerim onun belasını!” dedim sinirle.
” Sen beni yalnız bırakma yeter Hakan, ben onu ikna ederim. Beni bırakamaz o, ama ben onu bırakırım. Sana ihtiyacım var Hakan, sana sarılmayı çok özledim. Senden güç alıyorum, beni yalnız başıma bırakma. Bu çocuğu çok istiyorum, her şeyden çok..”
Konuşmaya devam ediyordu ama ben dinleyemiyordum şimdi. Çocuk. Çocuk konusu vardı değil mi? Hamile kalacak mıydı, hamile kalırsa doğurmasını isteyecek miydi Kadir? Şeyma ne olursa olsun doğurmak isteyecekti ama ya Kadir çocuğun benden olduğunu yayarsa ortalığa benden ya da Şeyma’dan intikam almak için? Şeyma bana aşık olmuştu, bunu anlamamak için salak olmam gerekiyordu.
” Olur mu?” dediğini duydum Şeyma’nın.
” Ne olur mu?” diyebildim zihnimi biraz olsun toparlayınca.
” Seni görmem lazım diyorum, Kadir işten gelmeden seni görebilir miyim?”
Akşam erken çıkacaktım işten, evde olmam gerekiyordu ama bunu Şeyma’ya söylememeyi tercih ettim. Yarım saat daha erken çıkabilirsem Şeyma’ya uğrayacak vakit yaratabilirdim.
” İşten erken çıkıp sizin evin oraya gelsem evden çıkabilir misin? Arabama gelirsin, onbeş dakika dolanıp seni geri bırakırım Kadir gelmeden, sorarsa markete gittim falan dersin.”
” Harika olur Hakan. Mutlaka gel. Seni çok özledim.”
” Ben de seni yavrun. Geleceğim.”
Geleceğim. Yavaştan sikilmeye başlayan geleceğim.
**Emre…**
İnstayı biraz karıştırınca aradığımı bulmuştum sonunda, Cansu nişanlısı ile fotoğrafını atmıştı profiline, ekran görüntüsünü alıp Gökçe’ye yolladım.
+
*+ Şu tipe şu ağza bakar mısın? Normalde bu kız buna hayatta bakmaz, ya parası çok ya da tam salak…*
İnstaya girmişken Gökçe’nin profiline bir daha göz gezdirdim. En son bir ay önce fotoğraf paylaşmıştı, o da çocuklarıylaydı. Kocası ile yakın zamanda fotoğraf paylaşmamıştı, çok bir anlam yüklemek istemiyordum buna ama son zamanlarda kocası ile ilgili iğneleyici cümleler kuruyordu ve uzun zaman sonra yakınlarında dolanmamdan rahatsız olmuyordu, hatta hoşuna gittiğini bile hissediyordum, yine de onu kendimden uzaklaştırmamak adına dikkatli olmam gerekiyordu. Evli olmasına sadece saygı duyuyordum, mesafe koymak istemesine saygı duyuyordum, sosyal medyada her bokunu paylaşmamasına saygı duyuyordum, ama ondan hoşlanmama engel değildi bunların hiçbirisi.
*- Ciddi misin? Üşenmeden bunu mu buldun. Gayet düzgün bi çocuğa benziyor. Başka bir nedeni olamaz yani*
*+ Başka tek nedeni olabilir*
*+ Yatakta zımba gibi olması lazım sanırım*
*- Ufff. Bir kere de şaşırmak istiyorum. Hepinizin aklı oranızda. Sevmediğim kızı savunduruyorsun bana*
*+ Nerede olacak ki başka? Erkeğin aklı orada olur, kimisinin aklı sonradan gelir, kimisi hep aklı başındadır. Başımız hep dumanlı*
*- Ne başı olduğunu merak bile etmiyorum, millete laf edeceğine sen kendi başını bağla*
*+ Başı bağlananlar mutlu mu oluyor, engin tecrübelerinden faydalanmak isteriz*
*- Her koyun kendi bacağından asılır canım, kendi tecrübeni kendin elde edersin*
*+ Asılmama izin vermiyorsun ki..*
*- Sen ne laf ebesi adamsın yaa.. Öyle asılmak değil bu.. Bak arayan buluyor, sen de ara bul*
*+ Ben buldum ama benden önce aramışlar*
Yazmayı kesmişti. Daha fazla ben de yazmayacaktım. Kadına çekiliyordum resmen, zor olanın peşinden gitmek zevkli geliyordu.
**Hakan…**
Arabamı sokağın başına çekip onu aramadan önce etrafı bir süre izledim, başka yerde buluşsak bu kadar temkinli olmazdım ama beni tanımasalar da onu arabaya binerken biri görürse sıkıntı olabilirdi. Telefonumu elime alıp onu aradım watsaptan.
” Alo Şeyma, köşedeki zincir marketin olduğu ara sokakta park ettim bekliyorum.”
” Hazırım, seni bekliyordum, hemen geliyorum.”
” Arkaya geç, sokaktan çıkınca öne alıcam seni!”
” Tamam canım,” dedi ve telefonu kapadı. Bir süre bekledikten sonra sokağın başında göründü, güneş gözlüklerini takmıştı, ön camdan arabaya yaklaşmasını izliyordum, yaklaştıkça adımları hızlandı, etrafına göz atıp arka kapıyı açtı ve içeri girdi.
” Sonunda! Hakan! Çok özledim seni!” dedi ve uzanıp kolumu tuttu.
” Az sabret canım,” dedim ayağımı gaz pedalına değdirince start stop sayesinde araba çalıştı ve hemen uzaklaştım. ” Birazdan öne yanıma gelirsin,” dedim, dediğim gibi de yaptım iki dakika sonra bir kaldırım kenarına çektim ağaçlık bir parkın oraya varmıştık. Etraf tenhaydı. Ön tarafa yanıma geldi.
” Buna çok ihtiyacım var, ” dedi ve boynuma sarıldı hemen, kendimi garip hissediyordum ama ben de sarıldım. İlk defa Gökçe’yi aldattığımın farkındaydım sanki, bir sarılma ne fark eder diyebilirdi bunu anlatsam birine, kadının koynuna girdin, bacak arasına girdin. Hayır. Onları yaparken ki bahanem buna başkalarının onay vermesiydi, zihnimde suçlayacak birilerini buluyordum ama şimdi ben kendim başka bir kadınla bile isteye buluşuyordum.
Bir an geri çekilip göz göze geldik ve dudaklarıma yapıştı bu kez, küçük, yumuşak, tatlı öpüşmeler.
” Off, üç gündür zehir oldu hayat. Kadir’in bunu yaptığına inanabiliyor musun? Resmen bize tuzak kurmuş. Hergün aynı laflar, aynı sorular, aynı bakışlar, her hareketimi sorguluyor. Sonunda işe gitti bugün. Kafayı yiyecektim seni görmesem.. ”
” Tersine Gökçe benimle konuşmuyor. Senin aramalarını da açmıyor biliyorum. Çok kızgın bize. ”
” Biliyorum ama ne yapayım. Ben sana aşık oldum Hakan. Herşeyi göze aldım, senden çocuk istiyorum, anne olmak istiyorum. İlerisini, kim kızarı falan düşünecek halde değilim, ” dedikten sonra yeniden sarıldı bana. Elimi başının arkasına atıp saçını okşuyordum ama baba olmak fikri biraz rahatsız ediyordu beni.
” Hamile misin yoksa? ” diyebildim.
” Daha erken, bir hafta on güne ancak belli olur. Korkuyor musun yoksa artık? ” diye sordu endişeli gözlerle.
” Korkmak değil. En başından beri razı geldiğimi biliyorsun. Hepimiz razıydık ama şimdi şartlar değişti. Bizi rezil etmek için bunu duyurabilirler, ” dedim.
” Gökçe mi? ”
Sarkastik biçimde güldüm, benim karım o noktadan sonra ölsem benim için kılını kıpırtdatmazdı, asla benimle uğraşmaya bile zahmet etmezdi. ” Asla. İhtimal bile vermiyorum. Beni kapının önüne koyar ve geriye bakmaz bile. Kadir’den bahsediyorum. Belanın önde gideni o. ”
” Ben ondan boşanmayım diye herşeyi yapar o. Çocuğun senden olmasına ses etmez, ama seninle görüşmeye devam ettiğimi bilirse gemileri yakabilir. Belki de boşanmalıydım, ” dedi.
” O zaman asıl ağzı durmaz. Hamile olup olmadığını bilmiyoruz, acele karar almayalım.”
” Hakan… ”
” Efemdim yavrum. ”
” Seni çok özledim.. Sevişmeyi.. Tenini… Çok yalnızım, ” dedi ve tekrar kollarıma attı kendini.
” Sabret canım. Bir yolunu bulacağım. Görüşmenin yollarını bulacağım. Yedi yirmidört seni takip edemez. Ben de seni istiyorum, ” dedim ve bu kez ateşli biçimde öpüşmeye başladık. Bir yandan da gözlerimle etrafı gözlüyordum. Ellerim bedeninde geziniyordu ki eve gitmem gerektiği aklıma geldi.
” Hadi. Artık eve gitmem gerekiyor, çocuklara bakacağıma söz verdim, ” dedim ama buna bozulduğunu düşünemedim. Gökçe’nin istediği birşeyi yapacak olmama bile irite oluyordu.
” Hey! Bana bak, şu an nasıl yanındaysam yanında olmaya devam edeceğim, bana biraz zaman ver, ayarlamam için, ” dedim ve tekrar eve doğru sürdüm. Elini elime attı, eve dönene kadar da bırakmadı.
**Gökçe…**
” Anne! Çok güzel olmuşsun! Saçların ne güzelll!! ”
Kapıyı açar açmaz kızım bana koşup sarılmıştı. Her halimi beğeneceğini bildiğim halde hoşuma gitmişti hemen fark etmesi değişikliği. Kapıyı kapatıp holde yürürken oğlum da yanıma gelip beni öptü. Hakan salonda oturuyordu anladığım kadarıyla ama ben yatak odasına geçtim üstümü çıkarmak için.
İkisini de yatağa oturttum ve günlerinin nasıl geçtiğini, okulda neler yaptıklarını sordum. Kızım çok başarılıydı ama oğlan okula gitmekten nefret ediyordu, üstüne gitmemek için sık boğaz etmiyordum.
Evden çıkmadan önce yemek yedirmiştim ikisine de. ” Hanginiz abur cubur yedi bakalım, ” diye sordum. Ağzını iyi silmemişti çocuğun, çikolata izleri duruyordu ağzının kenarında. Koyduğum bütün kuralları çiğnediğine emindim Hakan’ın. Kim bilir ne kadar süre tablet izlemişlerdi.
” Ben yemeyecektim anne. Kaan yedi. Sonra babam bana verdi telefonla konuşurken rahatsız etmeyelim diye. Tableti de verdi hiç takip etmedi ne kadar izlediğimizi.”
Gerizekalı kimbilir kimle konuşuyordu da unuttu çocukları. Boşuna dememişler çocuktan al haberi diye. İkisini de öpüp odadan yolladım soyunmak için. Uzun zaman sonra kendimi beğeniyordum, saçlarım tam istediğim gibi olmuştu, düğünde ne giyeceğime de karar vermiştim. Birden aklıma Emre’nin de geleceği geldi. Yüzümde istemdışı bir gülümseme olduğunu görünce aynada kendime şaşırdım. Resmen adam aklımdan çıkmıyordu. Sanki onun için süslenecek gibiydim. Ne saçmalıyorsun diyerek kendime kızdım. Hakan’a söylediğim sözler aklıma geldi. Seni aldatacağım demiştim ama bunu gerçekten yapacak kadar cesur muydum? Tek bildiğim ondan artık buz gibi soğuduğumdu.
Aynada kendime bir daha baktım. Sadece güzel olmak istemiyordum. Bütün hallerimle, karakterimle, tavırlarımla ve en önemlisi çekiciliğimle onu pişman etmek istiyordum. Peki Emre? İşte onun için tam tersi söz konusuydu sanki. Yüzüm kızardı. Utandım.