------------------FİNAL-------------------------------------------
İçime akması bittiğinde nefes nefeseydi. Bense hala azgındım. O da bunun farkındaydı. İçimden çıkmadı. Boşaldığı yerde, yumuşamadan kaldı. Hiç istifini bozmadan ağzıma uzandı. Dirseklerim çalışma masasının üstünde, kalçalarım kasıklarına yaslı, domalmış olduğum halde başımı çevirip iki parmağını kapıverdim. Dudaklarımla sımsıkı kavrayıp yanaklarımı çökerterek uzun uzun emdim. Bunun ne kadar hoşuna gittiğini biliyordum. Hafif kalça hareketleriyle cevap verdi: İçime akıttığı menileriyle iyice kayganlaşmış kadınlığımda, az önceki sertliğini kaybetmiş erkekliğini, keyfimi sürer gibi, ağır ağır, ileri geri kaydırdı. Bir yandan da yüksek sesle düşünür gibi: “Ağzında gerçek bir yarak olsa daha iyi olmaz mıydı?” Ağzımdaki sanki Önder’in erkekliğiymiş gibi evire çevire emmeyi bırakmadan, kafamı salladım: “Hı-hı” diye ses çıkardım. “Şimdi, hemen, ne dersin?” Kafamla bir kez daha onayladım. İçimde sakin sakin gidiş gelişlerinin tadını çıkarırken dilimi parmaklarının çevresine doluyordum. Benden, tamam, cevabını alan Önder içeri seslendi: “Mahmut, gelsene!” O zaman kafamı hışımla Önder’e çevirdim. Ay, yok artık! Ben kendi erkekliğini ağzıma vermekten bahsediyor, sanıyordum! Öyle diyecektim, elini kalçama koydu ve kasıklarına doğru iyice çekti ve bastırdı. Ay! Nefesim kesildi! Evet, biraz yumuşamıştı ama hala kapkalındı ve yeterince de sertti. Anüsümdeki tıpa ve Önder’in erkekliğiyle içim dopdoluydu! Sol eliyle popomu sıkıca kasıklarında tutarken sağ eliyle kapıyı açıp bir kez daha: “Mahmut, gel ya! Haydi.” Eğildiğim yerden bir şey göremiyordum, ama Mahmut salondan bu tarafa baktıysa eşofmanını ayak bileklerine kadar indirmiş Önder’i ve onun kucağında domalmış, çıplak, beyaz kalçalarımı, dizlerime kadar inmiş taytımı ve bacaklarımı görüyor olmalıydı. Önder yanlış anlamıştı beni. Düzeltmek istedim. Ama sesimi çıkarmakla çıkarmamak arasında gidip geliyordum. Sırılsıklamdım, kendimi çok iyi hissediyordum. İçimin doluluğu başımı döndürüyordu. Dudaklarım adeta kaşınıyordu: bir erkekliği ağzıma almak öyle çok istiyordum ki. Öte yandan çekiniyordum, pek de yakışıklı bir delikanlıydı, düzgün ve temizdi, nazikti, ama sonuçta tanımadığım birisiydi. Unutmayın: O ana kadar bir eşim, bir Önder’den ibaretti deneyimim. Biraz da korkuyordum. Önder bile sert davrandığında, kaba konuştuğunda ürkütücüydü. Evet, biraz da o yüzden seksiydi: Kimi zaman yumuşacık, istek dolu, nazik, kimi zaman bana yüzde yüz hakim. Ama ürkütücüydü. İkisi birden olursa, kontrolü kaybetmekten korkuyordum. Bir yandan da, ses çıkarmadığım her saniye, kontrolü onlara bırakmak daha da kolaylaşıyordu. İzin verirsem beni nerelere uçuracaklardı! Öyle azgındım, her şeyi istiyordum, her deliğimi doldurmak istiyordum! Üstelik çok seksi görünüyor olmalıydım.
Ben böyle kararsızlıkla boğuşurken Mahmut gelmişti bile. İçeri girdiğinde beni onun bilgisayar masasına yaslanmış, aynen öyle buldu: Bacaklarım iki yana açık, dirseklerim masada, domalmışım; Önder kadınlığıma saplamış, köküne kadar içimde, kıçımın ortasında parlayan tıpanın sapı; başımda hala örtüm duruyor, sırtımda hala tuniğim, bir tek kıçım çıplak, muhtemelen Önder’in indirdiği şaplağın izi beyaz tenimde pespembe; yüzümü kollarımın arasına gömmüşüm utançtan, kaldırıp Mahmut’a bakamıyorum. Yanıma geldiğini duydum ama görmedim. Kumaş sesinden anladım, eşofmanını indirdiğini. Elini başıma koydu, kafamı dirseklerimin arasından o zaman kaldırdım. Yüzüm kıpkırmızı olmalı, ateş gibi yanıyordu. Neyse ki kafamı kaldırıp yüzüne bakmam gerekmiyordu: Erkekliği yüzümün önündeydi. Kılları tamamen traşlanmış, tertemiz kasıklarının ortasında kalın ama kısa, yukarı doğru azıcık eğri, bir de sivrice bir kafası vardı. Sol elimle dibinden tuttum. Güzel kokuyordu: Temizdi, hafif bir parfüm kokusu vardı. Dudaklarımla sardım ve dilimin üzerine yerleştirdim. “Mmm,” dedi sahibi. Boynumu ileri geri oynatarak dilimin üzerinde kaydırmaya başladım. Ucundan bir damla dilime yapıştı. Ekşi…
O sırada Önder kadınlığımdan çıkıverdi. Bacaklarımın arasında aniden bir serinlik hissi! İçim boşalıverince ağzımdakini çıkarıp zevkle inledim. Önder’in sıvıları erkekliğiyle beraber dışarı çıkıp bacaklarımdan aşağı süzüldü. Mahmut biraz bekledi, sonra elini başıma koydu, yüzümü tekrar erkekliğine doğru yönlendirdi. Bu kez yüzüne baktım. Keyif, zevk ve sevgi karışımı, huzur veren bir ifadeyle gülümsüyordu. Bakışlarımı yüzünden ayırmadan dilimi dışarı çıkarıp kılsız sapını bir dondurma yalar gibi yaladım. O anda Önder tıpayı tuttu ve acele etmeden arkamdan çıkardı. Anüsüm genişlerken zevkten gözlerim karardı: Tıpa içimden çıktığında oyulmuş bir kabak gibi boş hissediyordum kendimi. Mahmut yine eliyle başımı kendisine doğru çekti, bu kez belki biraz sabırsızca. Güzel erkekliğini bir kez daha sardım dudaklarımla.
Şimdi sırada Önder vardı, nihayet götümü sikecekti! Kafasını anüsüme yasladı. Organlarımız ıslak ve kaygandı; dahası, tıpa yüzünden arkam ona hazırdı. Lakin sandığımdan daha kalındı Önder. Koca kafasını içime bastırırken anüsüm ilk kez beni parmakladığındaki gibi acıyla kavruluyordu. Bu kez Mahmut da kafamı kaldırmama izin vermeyecekti. Arkadaşı arkamı zorlayıp milim milim içime girerken, o örtümü sıkıca tutmuş, başımı erkekliğinde yukarı aşağı kaydırıyordu. Dudaklarıma sapını sıvazlatırken acele etmiyordu, ama kontrol kesinlikle ondaydı. Önder, kafası arkama tıpa gibi oturduğunda bir an durdu, sonra o da ileri geri yapmaya başladı. Az önce boşalan o değilmiş gibi şimdi tekrar kemik gibi sepsertti. Her itişinde biraz daha derine giriyordu. Her darbesinde yüksek sesle inliyordum: Ağzımda Mahmut’un kalın erkekliği olduğundan ağzımdan “mmh” “hmmh” gibi sesler çıkıyordu. Hiç tahmin edebilir miydim ki, ilk kez götümü siktirdiğimde ağzım da dolu olacaktı!
Mahmut’un da kalçası hareketlenmeye başlamıştı. Ağzıma sokup çıkarıyordu. Uçuyordum: Acı ve zevk birbirine girmişti.
Önder tamamen içime girince kendisini iyice yaslayıp kanırttı. Acı ve zevkle gözlerim karardı! Bunu fırsat bilen Mahmut da kendisini tamamen ağzıma sokuverdi. Burnum kasıklarına yaslandı. Kısa ve kılsız olduğundan Önder’inki kadar midemi bulandırmamıştı. Ama daha kalındı, tüm ağzımı dolduruyordu. Üçümüzün de kendimizi kaybettiğimiz an oydu. Aynı anda pompalamaya başladılar; aralarında bir oyuncak bebek kadar iradesizdim. Şakırtılı sesler çıkararak iki deliğimi istedikleri gibi kullanıyorlardı. Önder’in sapı artık arkamda boydan boya kayabiliyordu; sertçe, dibine kadar soktuğunda taşakları kadınlığımı dövüyordu. Mahmut’ta da en baştaki nezaket bitmişti. Örtümle beraber saçımı sıkıca tutmuş, ağzıma sertçe sokup çıkarıyordu. Aynı anda girip aynı anda çıkıyorlardı. Aralarında eziliyordum. İçimde hiç hissetmediğim, hissedebileceğimi hayal edemeyeceğim şiddette bir orgazm gittikçe yükseldi, yükseldi, ve bütün vücudumu yıldırım çarpmış gibi titreterek boşaldı. Bütün vücudum sarsıldı, ama bitmedi: Şimdi Mahmut ağzıma boşalıyordu. Ekşi, yoğun, yapış yapış sıvıları dalga dalga ağzıma akıyordu. Dilimin üzerinden kayıp boğazımı dolduruyor, durmadan yutkunarak ancak yetişiyordum. Tam o sırada Önder arkamda kökleyip kalmıştı. İkinci kez boşalacaktı, ama boşalmadan önce kaskatı kesilmiş inliyordu. Patladığında anüsümün çeperinde kasılmalarını hissettim: O hisle, ilki bitmeden ikinci kez orgazmla sarsılıyordum.
Olduğum yere yığıldım. Perişandım. Kötüye kullanılmıştım: Çenem ağrıyor, anüsüm yanıyor, kadınlığım zonkluyordu. Nefes alırken hırlıyordum, sıvılarıyla dilim boğazıma yapışmıştı. Bacaklarımın arasından, iki deliğimden de Önder’in sıvıları yere akıyordu.
Utanç bariyerimi aşan an o andı. O an yerde, vücudumdaki tüm enerjiyi alan iki orgazmdan sonra, bu öğrenci evinde, tanımadığım bir gencin yatak odasında, iki genç adam tarafından her deliğinden sikildiğim gerçeğiyle başbaşayken, aynadaki yansımama bir daha asla iğrenmeden bakamayacakmışım gibiydi. İki oğlan toparlanırken ben de kalktım. Nazikçe vedalaştım, bir daha da Önder’in telefonlarına asla cevap vermedim.
Fakat yüreğimde bir kapı, bir daha kapanmayacak gibi açılmıştı. Eşimi bir daha aldatacak enerjiyi toplamam, bir seneyi bulacaktı.