Olduğum yerde arkamı döndüm, hafifçe öne eğilip alnımı duvara yasladım ve uzun eteğimi iki elimle birden belime toplamaya başladım. Popom meydana çıkınca: “Of!” dedi, “çok güzelsin be!” Kikirdedim. Benden onküsür yaş genç adamın bir lafıyla yanaklarım nasıl da kızarıyordu. Salyalarımla sırılsıklam parlayan erkekliği önünde sallandığı halde iki eliyle birden uzandı, yuvarlak kalçalarımı kavradı. Kalçalarımı bir sağa bir sola kıvırtıp ona cilve yapıyordum. Neden sonra “Yaramaz,” dedi, eliyle popomun yanağına bir şaplak indirdi. Şaklama kazan dairesinde yankılandı: “Ay!” deyiverdim, “ne yapıyorsun?” Duymazdan geldi. İşaret ve orta parmağını birleştirip ağzıma uzattı. Em, dedi. Emdim. İzin verseydi erkekliğini nasıl emecektiysem öyle emdim, gözlerimi kapatıp yanaklarımı çökerterek, zevkle inleyerek. Güldü. Parmağını ağzımdan çıkardı, külodumun içine soktu, anüsümü buldu, bastırdı. “Kasma,” dedi, “rahatla.” Ay, aksine! Onu o kadar istiyordum ki! Aylar önce o gün lavaboda bana arkadan yasladığından beri bunu hayal ediyordum. Sağ eliyle arkadan anüsümü zorlarken sol eliyle önüme uzandı, o elini de küloduma soktu. Kadınlığımı avuçlayınca nefesim kesildi: Hem sırılsıklamdım, hem de ateş gibi yanıyordum. Kadınlığıma bastırıyor, ağır ağır klitimi okşuyordu. Diğer elinin işaret parmağını, canımı yakmamaya çalışarak, içime itti. Ucu girdiğinde dahi anüsümün çeperi cayır cayır yanmaya başlamıştı, ama bir yandan kadınlığımı avcuna sürtüp inliyor, bir yandan da daha fazlasını sokması için popomu eline doğru itiyordum. Kısa sürede iki parmağını da dibine kadar içime soktu, sol elinin parmakları da kıvrılıp kadınlığıma girmişti. İki elinin üzerinde dansediyordum, yaklaşan orgazmı hissedebiliyordum. Hafifçe yana döndüm, yüzünü bulup dudaklarına yapıştım. Dilimi ağzına soktum, dilini yakalayıp emdim. Gözlerim karardı, vücudum zangır zangır titriyordu…
Neredeyse kendimden geçmişim. Önder bacağıma yaslanıp boşalmıştı. Menileri bacağımdan aşağı süzülmüş, botlarımın üzerine akmıştı. Şimdi üzerini topluyordu. Biraz utanmıştı sanki, gözlerini kaçırdı. “Ben gidiyorum, çok geciktim, başım derde girecek,” dedi. Alelacele kaçtı. Kapı arkasından kapandığında kazan dairesinde yalnız başıma kalmıştım. Anüsüm zonkluyordu, parmakları hala arkamdaymış gibi hissediyordum. Zorladığı yere dokundum, bu hissi yanımda eve götürecek olmak güzeldi. Şimdi gitme vakti. Önce ayakkabımı sildim, çünkü bacağımı silecek kadar mendilim yoktu. Uzun eteğimi bırakınca üzeri örtülmüş oldu. Hissi iğrençti, kumaş bacağıma yapışıyor, menileri her yere bulaştırıyordu. Ama eve gidene kadar idare ederdi. Örtüm, yakamsa salya içindeydi. Başörtümü çözdüm, öbür tarafından bağladım ki ıslak, lekeli yerleri arkada kalsın. Derin bir nefes alıp apartmandan çıktım. Eve döndüm.
…
O gün Önder’in iki parmağını köküne kadar alıp orgazm olmuştum. Bu şimdi anal seks sayılır mıydı? Önder’e göre anal seks sayılırdı ama “götümü sikmiş” sayılmazdı. Anlaşmamız da buydu. Anal seks değil. Yüksek sesle güldüm. Kazan dairesinde yediğimiz haltların üzerinden bir hafta geçmiş, o okuluna ben hayatıma dönmüştüm. O günden beri ilk kez telefonda konuşuyorduk. Orgazm olurken o kadar kasılmışım ki parmaklarını kıracakmışım: “Zaten o kadar dar bir götün var ki, girmemin imkanı yoktu.” Bana bir şey gönderecekmiş ki bir dahaki sefere ona hazır olabileyim.
Gönderdiği kargonun gelmesi 4-5 gün sürdü. Ne olur ne olmaz, uzaktaki bir kargoya göndermişti, kendim gittim aldım. Kargo bir parti oyuncakları sitesinden gelmişti: Hani şu doğumgünlerine balon, maske satarlar ya. Eve gelince ufak kutuyu masaya koydum. Açmadan önce onu aramamı istemişti. Aradım. Telefonu açtı: “Şimdi aç bakalım hediyeni.” Telefonu omzumla yanağımın arasına sıkıştırdım ve dediğini yaptım. Şimdi elimde koyu mor, parlak renkli, esnekçe plastikten yapılma, tek parça, oyuncak gibi bir şeyvardı. Minare gibi sivrimsiydi, ya da açmamış bir çiçek gibiydi. Bir de masada dik dursun diye ayağı mı vardı? Masaya dik koydum. “Ne bu şimdi?” Güldü. “Bilmiyor musun?” Nereden bilecektim ki? “Tıpa,” dedi. Neye tıpa olurdu ki bu? “Tahmin et!” Düşündüm. Sabırla bekliyordu. Sonra anladım. “Ay sen manyak mısın?” dedim. Kahkahalarla gülüyordu. “Denesene.” Hayır, diyecektim. Demedim.
Az sonra yatakta yan dönmüş, bacaklarımı hafifçe karnıma çekmiş halde yatıyordum. Telefon yanımda, hoparlörü açıktı. Aslında video açmamı istemişti, ama olmaz, kayıt alır, birilerine gösterir, diye asla olmaz. Kutudan çıkan kremle kayganlaştırdığım oyuncağı arka deliğime hizalamıştım. “Şimdi yanımda olduğunu düşün,” diyordu telefondaki sesi, “arkadan sana sarılıyorum ve kafasını götüne yaslıyorum.” Konik ucu bastırdıkça anüsümü genişletiyordu. “Soktun mu?” diye sordu. “Biraz,” diye inledim. Telefonda, kulağımın dibinde inliyordu, herhalde kendini sıvazlıyor olmalı. “Hepsini sok, köküne kadar sokmak istiyorum!” Anüsüm ayrılırken yanıyor, nefesimi tutmamak çaba gerektiriyordu. Tıpa nihayet popomun arasına yerleştirdiğinde rahatladım: “Çok büyük bu…” diye inledim. Güldü. Yataktan kalkmamı istedi. Çıkarmadan mı? “Evet, çıkarmadan.” İçimde tıpa olduğu halde ayağa kalktım. Nasıl da doluydum! Talimatlarını takip ettim, duvarın önüne geçtim ve öne doğru eğildim. Domaldığım halde tıpayı hafif hafif duvara vurmamı istedi. Aynı öyle sikecekmiş çünkü beni. “Kendimi okşayabilir miyim?” diye sordum. “Elbette,” dedi. “Götünde ben varmışım gibi orgazm olmanı istiyorum.”
Daha sonra yatakta yatarken, “Şimdi götümü sikmiş sayılır mısın?” diye sordum ona. “Hayır,” dedi, “bu hazırlıktı. Bir ay sonra yine oradayım, bana hazır ol.”