GENÇ ADAMIN İLGİSİ Serisi - Toplam 7 bölüm +

GENÇ ADAMIN İLGİSİ 4

← Ana Sayfaya Dön ← Geri Dön
📌 KOMŞU

Ya iki ya üç gün sonraydı. Telefonum çaldı. Tanımadığım bir numara. Yüreğim ağzımda açtım telefonu; öyle ki Önder’in sesini duyunca hiç şaşırmadım. Arayacak diye bekliyordum kaç gündür; Ayşen ablalara bir daha gidemem ya, nerede buluşabiliriz diye planlar yaparken yakalıyordum kendimi. Ama bana erişmenin bir yolunu bulacağından emindim.

Numaramı annesinin telefonundan gizli gizli almış. Fakat şimdi okula dönüş yolundaymış, oradan arıyormuş beni. Bunu duyunca dünyam yıkıldı, dersem yalnızca biraz abartmış olurum. Madem buluşamayacağız, neden arıyor beni? Hiç, dedi, hep aklındaymışım, ondan aramış. O böyle diyor ya, yüreğim sımsıcak oluyor. Sesimin yumuşadığını anlamış olmalı, “Ya orada olsaydım? O zaman ne yapardık?” dedi. Ben mırın kırın edince de güldü. O başladı: Tadımı, kokumu özlemiş bile, burnunun ucunda tütüyormuşum. Utançtan yüzümün kızardığını hissettim: Hayatımda ondan başka kimse tadıma bakmamıştı ki! Neyse ki görüntülü konuşmuyorduk… O bana ne yapacağını anlatırken koltukta kaykıldım, parmaklarımı küloduma soktum. Sonra sıra bende: Onu o gün ağzıma almayı ne kadar istediğimi söyledim. Bir dakika da dursaydı dizlerimin üzerine çökecektim. Ben tarif ederken gözlerimi kapatıp erkekliğini düşledim: şeklini, kalınlığını, elimde kasılmalarını… Nefes alışverişleri sıklaşıyordu. Telefonun öbür ucunda kendini sıvazlıyor olmalıydı. Konu geçen sene, üniversiteye gitmeden önce kafasını nasıl popoma yasladığına gelince utanma sırası ondaydı. Utanma, dedim, çok hoşuma gitti, şimdi bile sanki kafasını arkamda hissedebiliyorum. Güldü: “Söz. Bir dahaki sefere hem ağzını hem götünü sikeceğim.” Vallahi öyle dedi! Ben şokta: “Aa, bak terbiyesize!” O sırada telefonun öte tarafında hırlayarak boşalıyordu.

Onunla bir kez daha konuştuğumuzda bunun üzerinden bir ay geçmişti. O uzaktaki hayatına, belki derslerine kaptırmış olmalıydı; bizim ailede de işler, güçler, birtakım rahatsızlıklar olunca Önder aklıma bile gelmemişti. Ama şimdi telefonun öbür ucundaydı. Biraz konuştuk, başladı kız arkadaşını şikayete. “Kız arkadaşın mı var,” deyiverdim. Ne kadar aptalca olduğunu bilsem de kıskançlığımın sesime yansımasına engel olamadım. Güldü. Varmış. Ama buna vermiyormuş. O da ne yapsın, beni düşünüyormuş. “Terbiyesizsin,” dedim. Onu böyle şakadan azarladığımda aramızdaki yaş farkı meydana çıkıyordu. Fakat bundan utanacağımıza, hoşlanıyorduk. Belki de durumu normalleştiriyordu, kim bilir. Birden onu ne kadar özlediğimi farkettim. Bunu ona söyledim. Bir daha buraya geldiğinde bana neler yapacağını, başladı anlatmaya. Götümü sikecekmiş, habire öyle diyor. Sonunda cesaretimi toplayıp söyledim ona. “Ben hiç anal seks yapmadım ki,” dedim. Ne hoşuna gitti, bilemezsiniz! Anal bekaretimi o bozacakmış! Sadece bunun için gelecekmiş önümüzdeki hafta buraya. “Hadi ordan,” dedim. “Harbiden,” dedi. Kalbim göğsümde sevgilisinden aşk mesajı gelmiş genç bir kızmışım gibi pıt pıt etti.

Ne yaptı etti, o haftasonu geldi. Üstelik şansımız öyle yaver gitmişti ki ailesi Cumartesi sabahı köye gideceğinden Önder boş eve gelecekti. Onun evinde buluşabilecektik. Cuma gecesi yatakta uzanıp tüm gece tavanı seyrettim. Yüreğim yerinde durmuyor, nefesim kesilecek gibi oluyor, bana yapacaklarını anlatan sesi kulağımdan gitmiyordu. Gerçekten bana öyle davranmayı mı planlıyordu? Evire çevire sikmek, demişti. Bugüne kadar beni hiçkimse evire çevire sikmedi ki! Sabaha karşı uyuyakalmışım. Cumartesi sabahı uyandığımda heyecanım geri döndü. Kahvaltı hazırlarken ellerim titriyordu. Eşim nihayet işe gittikten sonra çıkıp da Ayşen ablaların evine varana kadarki yolu nasıl yürüdüm, bilmiyorum. Apartmanın dış kapısına elimi atmıştım ki Önder’le karşılaştım. Gözlerini açarak beni içeri aldı, bir yandan işaret parmağıyla “sus” işareti yapıyordu. Girdim, apartmanın ağır kapısını arkamızdan kapattık. Meğer ailesi bu geliyor diye köye gitmekten vazgeçmez mi! Çıkamazmışız yukarı. Dondum kaldım. Nasıl böyle bir halt yemiştim ben? Ne yapıyordum burada! İçimde kendime yönelik müthiş bir hiddetin köpürdüğünü hissedebiliyordum: Ha taştı ha taşacak!

Yüzümde ne gördü bilmiyorum, birden dudağımdan öptü. Dudaklarımız birkaç saniye yapışıp kaldı. Yüreğim hemen bir başka atmaya başladı. Bir yanımı bıraksam kollarında eriyip gidiverecek! Ama ayrıldık. Gözlerimin içine baktı: “Ne için geldiğimi biliyorsun, almadan gitmem!” Utangaç utangaç gülüştük. Yüzyüze olunca telefondaki terbiyesizliği sürdürememişti. Kafam hızla çalışmaya başladı: Neresi? Nereye gidebiliriz? Şu apartmanın kapısından beraber çıkmak bile ne tehlikeli! Ben düşünürken elimden tutmuş götürüyordu bile beni. Ama nereye? Merdivenlerden bodrum katına indik. Mavi demir bir kapıyı açtı, içeri girdik, arkamızdan kapattık. Otomatik sarı bir ışık yanınca kazan dairesi gibi bir yerde olduğumuzu farkettim. Odanın bir yanında büyükçe bir makine duruyordu, yanında da bir musluk vardı. Ortalık epeyce temizdi, belli ki burası oda olarak da kullanılıyordu. Duvara kırmızı eski bir çekyat yaslanmış, yanında bir sehpanın üzerinde eski bir gazete, birkaç kalem ve temiz görünen bir kupa vardı. “Nasıl?” dedi. O sırada ben odaya bakmıyordum.

Yukarıda başladığımız öpücüğü sürdürmek için üzerine atladım, onu duvara çiviledim. Ayak ucuma yükselik birkaç hafta önce beni öptüğü gibi öptüm onu. Aşkla yanıyordum! Dilimi boğazına iterken beceriksizce pantolonunu açmaya çabaladım. Erkekliğini salıp da iki elimle kavrayana kadar dudaklarımız ayrılmadı. O zaman bakışlarımı aşağı yönelttim. Sertti, aynı geçen seferki gibi, bir tahta sopa gibi düz ve sert. Ve sıcaktı: Yanıyordu. Ağır ağır sıvazladım. Her bir kıvrımını öğrenir gibi dikkatle. Damarlı biçimini avcumda çevirdikçe içim bir acayip oluyordu. Öpüşmemizden sonra Önder hala nefes nefeseydi. Biraz öyle durdu, yüzümü izledi, dudaklarımı yalamamı… Sonra elimi başıma, örtümün üstüne koyup kafamı aşağı bastırdı: “E haydi, ne konuşmuştuk?” Dizlerimi kırıp çömelmek zorunda kaldım. Doğrusu benim de istediğim buydu, ama beklediğimden daha sertçe bastırmıştı. Kafamı kaldırdım, ona baktım. Çöktüğüm yerde, tepeden tepeden, ürpertici bir yanı vardı. Bir de gözleri bir acayip, çılgınca parlıyordu: Daha yapmadan yapacaklarımızı görür gibi bakıyordu bana. Huzursuz olmuştum. Dikkatimi elimdeki lezzetli et parçasına yönelttim. Aylardır hayalini kurduğum bu an değil miydi? Kafasına dudaklarımı yasladım. Kılları kısa kesilmiş, temizdi, hafif bir sabun kokusu vardı, ama erkeğimin kendi ekşimsi kokusunu örtemiyordu. Emdim, kafasını ağzıma aldım. İnledi. Hoşuma gitti. İnleyişini görmek için kafamı kaldırdım. Fakat kafamı sabırsızca geri, erkekliğine doğru bastırdı ve mor, toparlak kafasını ağzıma tekrar soktu. Dudaklarımla boynunu sımsıkı sardım. Kalçaları hafif hafif hareketlendi, ağzımın içindeki kafasını dilime bastırıp bastırıp geri çekerken inler gibi nefes alıp veriyordu. Aylardır, dilimi çevresine sarıp dondurma yer gibi nasıl da yalayacağımı düşlemiştim; o ise hemen pompalamaya başlamıştı. Kafamı sımsıkı tutuyordu ve hafif hareketlerle de olsa gittikçe daha çoğunu ağzıma soktuğunu hissedebiliyordum. Ne kadar sokacağını kontrol edebilmek için ellerimi bacaklarına koydum. Kafası önce dilimin üzerine yattı, derken neredeyse yarısını sokup çıkarmaya başlamıştı. Burnum kasıklarına iyice yaklaşmıştı, gözlerimi kapattım. Ağzımın içi yavaş yavaş salyayla doluyor, hareketleri ağzımda şakırtılı sesler çıkarıyordu.

Bu eşime yaptığımdan öyle farklıydı ki! Evet, Önder nazikti, canımı yakmıyordu, ama kontrol tamamen ondaydı: Ne isterse yapabilirdi! Bir diğer farksa şuydu: Belli ki eşim erkekliğini ilk kez bir kadının dudaklarına bıraktığını söylerken yalan söylemiyordu. Önder ise kimbilir kaçıncı kez bir kadının ağzını sikiyordu! Salyalarım ağzımdan taşıp örtümü ve pardesümü kirletmeye başlayınca çıktı. Nefeslenmeme izin verdi. Nasıl da şeytanca sırıtıyordu. Dilimi çıkarmamı istedi. Çıkardım. Sapından tutup hafif hafif dilime vurdu. Komikti, kıkırdadım. “Böyle salya içinde çok seksisin,” dedi. Şaşkınlıkla ağzımı açtım: “Terbiyesiz!” diyecektim. Ağzıma geri sokuverdi, hem de kafasını damağıma yaslayana kadar. Darbeyle sarsıldım. Midem bulandı. O zaman bıraktı beni. Öksürerek kalktım. “İyi misin?” dedi. Gerçekten endişelenmişti. Başımı salladım. Gülümsedim. O da gülümsedi. “Söylemiştim sana,” dedi. “Neyi?” dedim. Belli ki yüzüme söylemeye utanmıştı. Sarıldı, kulağıma söyledi: “Ağzını sikeceğimi. Şimdi de…” Parmakları arkadan popomun arasına doğru kayarken ittim onu: “Terbiyesiz!”

← Önceki Hikaye
GENÇ ADAMIN İLGİSİ 3
Sonraki Hikaye →
GENÇ ADAMIN İLGİSİ 5
Yeni bir hikaye mi arıyorsun?

Yorum Yap

Yorumlar