MÜZİK ÖĞRETMENİM SUNA Serisi - Toplam 8 bölüm +

MÜZİK ÖĞRETMENİM SUNA 3

← Ana Sayfaya Dön ← Geri Dön
📌 FANTEZİ

Suna, bir yandan boğazımı sıkarken ağzında parçaladığı buz parçalarını ağzımın içine bıraktıktan sonra yanağını yanağıma dayadı, dudağımın kenarından öptü ve usulca “tamam, bu kadar” dedi.

Bana yaşattığı eşsiz manzaranın üstüne, bir anda “tamam bu kadar” demesine anlam verememiştim. Belki de anlam vermeye çalışmanın kendisi doğru bir hareket değildi. “Evet” dedim, şortumu üstüme çektim, kapıya doğru ilerledim, portmantoya astığım çantayı aldım, eve döndüm.

Boşluğa düşmüş gibiydim. Yeryüzündeki bütün iğrenç duyguları yaşıyordum. Korku, heyecan, yetersizlik, endişe, öfke ve daha bir çok benzeri hissediş kaplamıştı etrafımı. Yaşadığım en ilginç,en muhteşem, en korkunç tecrübeydi.

Duşta bira yapacaktım bir faydası olacağını düşünerek. Vantuzlarıyla banyo duvarına yapışan ve genelde içine şampuan sabun kese gibi şeyler konulan bir aparat almıştım IKEA’dan. Yaz kış fark etmeksizin uzun bir duş alacağım zaman mutlaka bir bira da içerdim. Aparat da aslında bu işe yarar olmuştu benim için.

Tinder’dan tanıştığım Şeyma’dan öğrenmiştim bunu: “Madem bira içiyorsun, soğuk da içiliyor sanırım, içine buz doldur, sürekli soğuk kalsın”. Gördüğüm en zeki, en aklı başında kadınlardandı. Belki de hayatımda gördüğüm tek aklı başında kadın olabilirdi.

Bakıyorum da şimdi geriye, Şeyma ile Tinder’dan tam 3 ay boyunca hemen hemen her gece konuşmuştuk. Şeyma inanılmazdı. O ara hayatımda bir kız vardıysa da, sürekli bira içip, sevişip film izliyorduk. Ayıkken kavga ediyor, içince çoğunlukla muhteşem sevişmeler yaşıyorduk. Sürdürülebilir değildi. Bir süre sonra sıkıyor insanı, başka bir şey lazımdı, yaratıcı bir ruha sahip olmak.

Şeyma cin gibiydi, acayip orijinaldi. Olayı ince ince seksting’e getirmeye çalışmalarımı öyle güzel manipüle edip espriye çeviriyordu ki, inanılmazdı. Şeyma ile cinsellikle ilgili bir kelime bile konuşmadık.

Sonradan bana: “Evde sıkıldığım için deneme amaçlı kurmuştum, neye benziyor görmek istemiştim. Bu yüzden sadece ismimin baş harfini yazdım ve profil fotoğrafım yoktu” diyecekti.

Konuştuğumuz günlerde Şeyma ne Whatsapp numarasını veriyordu, ne de Instagram adresini. Şeyma hakkında bildiğim tek şey bir mühendislik fakültesinde birinci sınıf öğrencisi olduğuydu. İstanbul’daydı. Burada mı doğmuştu, dışarıdan okumaya mı gelmişti bilmiyordum.

Sohbetimiz biraz ilerleyince “Şeyma, kim olduğunu önemsemiyorum ama cinsiyetin benim için önemli. Kadın mısın erkek misin bunu ispatla bari” demiştim. Benim adımı, o günün tarihini yazdığı bir A4 kağıdının köşesine simsiyah bir rujla işlemiş dudaklarının damga gibi izini mühürleyip fotoğrafını çekmişti.

Fotoğraftan Şeyma’ya dair başka hiçbir şey şey anlaşılmıyordu. Elleri uzun ince, zarifti. Dudaklarını bilmem ama elleri kesinlikle kadın eliydi. Tırnakları doğaldı, kapısında bekleyen 1000’lerce abazaya gül dağıtan takma tırnaklı bol filtreli Instagram kızlarından değil galiba, konuşma stili de çok farklıydı, dil kullanımı beni kendisine hayran bırakıyordu.

Bir gün, “Şeyma ola ki uygulamayı silersin, veya ben silerim, numaram burada kalsın” diyerek numaramı verdim.

“Konuyu yine aynı yere getirmeye çalışıyorsun, nesi kötü yaşadığımız dialogun, sen de seviyorsun bilinçlerimizin birbiriyle karışmasını” dedi.

“Şeyma, her ne kadar niyetim öyle olmasa da, seninle dialogumu yitirmek istemememden kaynaklı bu durum” dedim. Sinirlenmişti.

“Sen de dış görünüşümle ilgileniyorsun, tipim nasıl, oram buram nasıl gibi şeyler. Ve sonunda hayal kırıklığına uğrayacaksın, ben paramparça olacağım.”

Belli ki Şeyma’nın pek de hoş anıları yoktu. Bir anda mesaj atamaz hâle gelmiştim, Şeyma gitmişti. İnternetin altını üstüne getirdim, 2022 yılında mühendislik kazanan Şeyma’lar, çuvalla sonuç. Bütün üniversitelerin sitelerine baktım, her yere baktım. Yoktu. Çok üzülmüştüm. Beni yanlış anlamıştı. Yaptığım bir hareket onu kaybetmeme sebep olmuştu.

Şeyma’ya her şeyimi anlatıyordum, benim terapistim gibiydi. Her şeyi biliyordu benim hakkımda.

Ara ara açıp Şeyma ile mesajlaşmalarımıza bakıyordum. Aradan neredeyse 2 ay geçmişti. Artık yavaş yavaş unutmaya başlamıştım Şeyma’yı.

Bir gün telefonuma bilmediğim bir adresten mail geldi saat 13:00 sularında: “Ben Tuğba, Şeyma’nın kardeşiyim. Bugün saat 14:00’da Avcı Tepesi Parkı önündeki bankta kendisini beklemenizi rica ediyor. A4 kağıdını hatırlamanızı talep ediyor.”

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Aklım sorularla dolmuştu bir anda: Şeyma neredeydi? Niye böyle bir şey istiyordu? Bir kardeşi mi vardı? Avcı Tepesi Parkı, evime 4-5 dakika uzaktaydı, çok yakındı.

A4 kağıdından bahsettitine göre kesinlikle Şeyma olmalıydı bu maili attıran.

Avcı Tepesi Parkı önünde iki tane birbirine bakan bank vardı. Bu bankaları akşama kadar genellikle aşıklar, gece de piizciler kullanırdı.

13:30 gibi evden çıktım, 5 dakikada oradaydım, heyecandan içim içime sığmıyordu.

Parka geldiğimde karşı bankta çarşaflı bir kadın ve önünde bebek arabası vardı. Kadın bebek arabasını sallıyor, komik yüz hareketleri yaparak çocuğu güldürmeye çalışıyordu.

Şeyma henüz gelmemişti, daha 25 dakika vardı. Sonra başka bir çarşaflı kadın geldi, bebek arabasını aldı, parkın içinde gezdirmeye başladı. Telefonumla oynuyordum beklerken.

İçimden, “ya şu abla da gitse bari, Şeyma karşıma otururdu ne güzel hem. Yanımda otursa yüzünü göremem her dakika” geçiriyordum.

Saat 14:15 olmuştu bile. Kafamı kaldırdım telefondan. Çarşaflı kadın nihayet gitmişti, derin bir oh çektim ve daha sola baktım.

Üst sokaktan derin yırtmaçlı mini etek giyen uzun boylu, liseli gibi görünen bir kız geliyordu, yan sokaktan 35-40 yaşlarında normal bir kadın geliyordu. Üniversiteye yeni başlayan birinin tarifine uyan kız mini etekli olandı. İçimden “Şeyma eğer ki bu mini etekli kızsa evlenme bile teklif edebilirdim.

Mini etekli kız arkamdaki üst sokaktan gelirken daha iyi göreyim diye hemen karşı banka oturdum. Kıza hayran kalmıştım, yürüyüşündeki zariflik kuğu gölü balesi yapan kadınları andırıyordu.

“Sutyen giymediği belli, meme uçlarını kapatan şu bantlardan takıyor sanırım, yoksa memeleri jelibon gibi neden sallansın ki” derken içten içe, kız da direkt olarak bana doğru yanaşıyordu. Kalbim yerinden çıkacaktı. Saat neredeyse 14:20 olmuştu.

Kız: “Şeeeeey, merabaaa, Kadırga Sokağı nerede biliyo’ musunuz acabaaaası, Maps yanlış gösteriyo da” diye sordu hafif tatlı ve baştan çıkarıcı bir tonla.

“Kadırga Sokağını ayrı seni ayrı sikeyim amına koduğumun talihi, yedi sülalenin mezarını sikeyim senin gibi kaderin, feleğinin çarkını ayrı ayrı sikeyim, 70 bin ecdadını ve 140 bin atanı sikeyim, Şeyma değil bu” gibi birçok küfürlü cümle geçirdim içimden.

Kıza biraz da hayal kırıklığıyla bakıp, yalan dolan bir tarif verdim, sinirden dişlerimi sıkıyordum. Oysa bu kızın bir günahı yoktu o anda orada olmaktan başka.

“Elbette biliyorum,tarif edeyim. Sokak isimleri karışık buralarda, Osmanlı döneminden kalmış eski isimler, telefonunuza yazmak isteyebilirsiniz. Şimdi ileride Bızırı Karalar Sokak var azcık düz gidince, tabelasını göremeyebilirsiniz. İlerideki ilk sokaktır. Oradan sağa dönün, karşısında Zebbak Külhanı Süleyman Sokağı var. Oraya girmeyin, devam edin, bir sonraki solda Ferc sokağı karşısında.”

Kız zar zor not aldı. Teşekkür etti ayrıldı. Kızı fena trollemiştim çünkü Bızır klitoris demekti. Bızırı Karalar, klitorisi yani bir anlamda amı kararmışlar demekti. Zebbak işe Zıbık yani dildo yapan kişilere deniyordu. Ferc işe direkt olarak vajina demekti. Neşem yerine gelmişti.

Artık bir saat geçmişti. Şeyma yoktu. Banktan kalkarken gözüme bankın arasına ikiye katlanarak sıkıştırılmış bir post-it kağıdı ilişti, bakayım dedim:

İçinde siyah rujla yapılmış bir damga vardı. Kan beynime sıçramıştı şaşkınlıktan: Şeyma çarşaflı bir kadın mıydı yani? Karşımda oturuyordu onca süre boyunca. Kafayı yemek üzereydim. Mümkün görmüyordum asla. En azından gözlerini görmüştüm.

Hemen yeni bir mail yazdım: “Büşra, Şeyma nerede?”

Mail “iletiniz gönderilemedi” diye bana döndü geri. İlk başta aklıma gelmese de, sonradan fark ettim: Tek kullanımlık mailler ile atılmıştı.

Tek çarem beklemekti. Kimdi bu Şeyma gerçek hayatta?

← Önceki Hikaye
MÜZİK ÖĞRETMENİM SUNA 2
Sonraki Hikaye →
MÜZİK ÖĞRETMENİM SUNA 4
Yeni bir hikaye mi arıyorsun?

Yorum Yap

Yorumlar