Ali bu dokunuştan etkilenmişti. Kendini rahat ve değerli hissettiği bu an, ona güç veriyordu.
Nazlı Hanım, minderde oturan Ali’nin yanına iyice yanaştı. “Çok heybetli duruyorsun” diyerek Ali’nin boynunu öpmeye başladı. Ali acemi olduğu için ne yapacağını bilmiyordu. Sonrasında Nazlı Hanım, Ali’nin üstündeki tişörtünü çıkardı ve hemen kemerini çözüp pantolonunu çıkarmayı hedefledi. Ali biraz şaşkındı ama azıcık cesaretlenmek istiyordu. Ali, Nazlı Hanım’ın beline elini attı.
—Ne o, öyle ürkek davranıyorsun? Al, bunlar meme. Elle, korkma.
Üstündeki ince beyaz dantel bluzu çıkardı. Ali, karşısında duran büyük memeleri görünce şaşkınlığı devam ediyordu. Ali, Nazlı Hanım’ın memelerine elini attığında o yumuşaklığı hayatında ilk defa tatmıştı. İçinden “Demek ki kadın memesi böyleymiş” diye düşündü. Nazlı Hanım, Ali’nin kalkan sikini eline almasıyla üstüne patlaması bir oldu. Ali çok utandı; Nazlı Hanım ise bu duruma kahkaha atarak karşılık verdi: “Ne o öyle, memelerimi çok mu beğendin?” Ali, aşırı utanmış, ilk seferi olduğu için heyecandan ne yapacağını şaşırmıştı. Nazlı Hanım, bluzu ile göbeğine ve memelerine gelen dölleri sildi, kenara attı. Ali’nin siki boşalmıştı ama hiç inmemişti. Bu durum Nazlı Hanım’ın hoşuna gitmişti.
Öğleden sonra Nazlı Hanım hafifçe Ali’nin koluna dokundu:
— Yorgun görünüyorsun, biraz dinlen, dedi.
Ali minderde otururken, Nazlı Hanım eteğini çıkardı; içinde dantelli bir siyah kilot vardı. Ali, bu güne kadar hiç yakından bir kadının vücudunu bu vaziyette görmemişti. Sadece telefondan izlediği pornolarda gördükleriyle sınırlıydı. Nazlı Hanım, kilodunu da çıkardıktan sonra, Ali’nin yanına tekrar eğilerek Ali’nin sikini ağzına aldı. Birkaç kez ağzına sokup çıkardıktan sonra, Ali tekrardan boşaldı. Nazlı Hanım’ın kafasını ittirmeye çalışsa da, Nazlı Hanım’ın ağzına patlamıştı.
Nazlı Hanım yerinden kalktı, lavaboya gidip ağzını yıkayıp geri geldi. “Tamam, askersin, anladık da bu ne azgınlıktır, oğlum? 2 dakikada 2 kere boşaldın.” Ali’nin yüzü kızarmıştı ama içine korku gelmişti.
—”Buraya kimse gelmez, değil mi?”
—Yok, burası bağ evi. Sadece senle ikimiz varız, kimse gelmez. Anahtarı tek bende. Bundan korktuysan, rahat ol. Sen rahatla, ben zaten seni rahatlatacağım.
Nazlı Hanım mindere uzanmıştı. Bacaklarını iki yana açtı, amı ortadaydı. Ali’ye gel işareti yaptı. Ali ayağa kalkıp yanına gitti. Sikini tutup deliğe doğru yanaştırırken,
—”Hop hop, ilk önce yala, kuru kuru girmesin.”
Nazlı Hanım, Aliye’ye talimat vererek amcığını yalatıyordu. İçindeki orospuluğa yeni bir tat katıyordu. Ali’nin ilk seferi olduğunu anlamıştı. Çocuğu elinde oyuncak gibi oynatıyordu. Ali de bilmediğinden ne dese yapmaya çalışıyordu.
Nazlı zevkten dört köşe olmuşken, “Tamam, bu kadar yeter.” diyip Ali’ye tekrar talimat verdi. Ali, bu sefer sikini tutup Nazlı Hanım’ın içine geçirdi. Ritimsiz bir şekilde ileri geri yapan Ali, ilk defa kadın sikmenin nasıl bir duygu olduğunu tadıyordu.
Öğlen başlayan seks yaklaşık 2 saat sürdü.
—Normalde arka deligime alırdım ama senin sikin büyük, heybetli. Çocuksun. Haydi, duş alıp çıkalım. Sen askeriye dön, ben de daha fazla dikkat çekmeden eve gideyim. Haftaya bir daha buluşuruz. Sevdim seni, iyi çocuksun.
Akşam olmadan Ali evden ayrıldı, askeriye dönüş yolunda Nazlı Hanım’ı ve o sıcak anları düşündü.
Mehmet’e döndüğünde, ona yaşadıklarını anlattı. Mehmet, dostça gülümseyerek:
— İyi oldu abi, insanın hayatına böyle güzel anlar gerek.
Ali başını salladı:
— Evet abi, sana teşekkür ederim.
Ali’nin askerlik süresinde son üç ay kalmıştı. Artık koğuşun havası değişmiş, herkesin aklı terhis gününde toplanmaya başlamıştı. Kimisi ailesine kavuşma telaşında, kimisi köyüne dönüp yeniden hayata tutunma planındaydı.
Ali ise diğerlerinden farklı bir iç hesaplaşmanın içindeydi.
Her hafta sonu çarşı izninde Nazlı Hanım’la buluşması, koğuşta artık bir efsaneye dönüşmüştü. Mehmet, Serkan, Caner… Hepsi zaman zaman takılır, kimi zaman da gıpta edercesine konuşurlardı.
Ali bu muhabbetleri önce sessizce dinlerdi, sonra alıştı. Gülümsemeyle geçiştirir, ama içinde bir yer hâlâ utangaçtı. Nazlı’nın ona dokunuşu, sözleri, bakışları… Her temas Ali’nin zihninde bir başka yankı bırakıyordu.
Her buluşmalarında Nazlı, daha fazlasını anlatır, Ali’yi sadece bir erkek değil, bir adam olarak şekillendirmeye çalışırdı. Onun yanında Ali, bedensel olarak tatmin olurken, duygusal olarak da büyüyordu. Fakat bu büyüme rahatlatıcı değil, yer yer huzursuz ediciydi.
Bir gün Mehmet, kolunu Ali’nin omzuna atıp gülerek sordu:
Ali cevap vermedi. Gözünü yere dikti. Aslında cevap çok daha karmaşıktı.Ali’nin askerlik süresinde son üç ay kalmıştı. Artık koğuşun havası değişmiş, herkesin aklı terhis gününde toplanmaya başlamıştı. Kimisi ailesine kavuşma telaşında, kimisi köyüne dönüp yeniden hayata tutunma planındaydı.
Ali ise diğerlerinden farklı bir iç hesaplaşmanın içindeydi.
Her hafta sonu çarşı izninde Nazlı Hanım’la buluşması, koğuşta artık bir efsaneye dönüşmüştü. Mehmet, Serkan, Caner… Hepsi zaman zaman takılır, kimi zaman da gıpta edercesine konuşurlardı.
— Ali valla yaşadı be, Nazlı bacıdan her hafta ders alıyor!
— Ulan adam askerliğe geldi, evliliğe hazırlanıyor resmen.
— Abi o kadının teni… bir kere anlatınca rüyama girdi!
Ali bu muhabbetleri önce sessizce dinlerdi, sonra alıştı. Gülümsemeyle geçiştirir, ama içinde bir yer hâlâ utangaçtı. Nazlı’nın ona dokunuşu, sözleri, bakışları… Her temas Ali’nin zihninde bir başka yankı bırakıyordu.
Her buluşmalarında Nazlı, daha fazlasını anlatır, Ali’yi sadece bir erkek değil, bir adam olarak şekillendirmeye çalışırdı. Onun yanında Ali, bedensel olarak tatmin olurken, duygusal olarak da büyüyordu. Fakat bu büyüme rahatlatıcı değil, yer yer huzursuz ediciydi.
Bir gün Mehmet, kolunu Ali’nin omzuna atıp gülerek sordu:
— Oğlum doğru söyle, bu Nazlı abla seni mi seviyor yoksa sen mi ona bağlandın?
Ali cevap vermedi. Gözünü yere dikti. Aslında cevap çok daha karmaşıktı.