İl: Sivas
Yer: Zara ilçesinin küçük bir köyü olan Kızıldağ köyü
Klasik Anadolu köyü. Tarımla ve hayvancılıkla geçimini sağlayan, herkesin birbirini tanıdığı, küçük ama sıcak bir topluluk.
Emine Yılmaz (Anne)
Yaşı: 42
Fiziksel Özellikler: Etine dolgun, olgunluğun verdiği zarafeti taşıyan, köyde genç kızken dillere destan bir güzelliği olan bir kadındır. Kapalı giyinir ama bu onu gizemli ve dikkat çekici kılar. Belki de bu yüzden hâlâ köyde “Emine bacı gibi kadını zor bulursun” denir.
Kişilik: Kadınsı enerjisi yüksek, cilveli ama ölçülü bir kadındır. Eşine sadıktır ama kendine güveni tamdır. Evde söz sahibidir. Ali’nin üzerinde derin etkisi vardır; hem annesi hem de hayatı tanıdığı ilk kadın figürüdür.
Durumu: Ev işlerinin yükünü sırtlanmış, ama her şeyi ağırbaşlılıkla yapar.
Ali Yılmaz (Ana Karakter)
Yaşı: 19
Fiziksel Özellikler: 1.80 boyunda, iri yapılı, güçlü kolları, güneşte yanmış teni ve delici bakışları olan bir genç. Çoğu zaman susar, ama konuştuğunda dikkate alınır.
Kişilik: İçine kapanık, gururlu ama kırılgan biri. Babasının hastalığı ve hayatın yükü onu genç yaşta olgunlaştırmıştır. Geceleri ders çalışır, gündüz tarlada çapa yapar. Elif ablasına çok saygı duyar, Zeynep’i korur. Annesine derin bir hayranlığı vardır, ama bunu sadece iç dünyasında yaşar.
Durumu: Liseden yeni mezun olmuştur, şu an boşta ve babasına yardım ediyordur; okumaya pek hevesi yoktur.
Elif Yılmaz (Abla)
Yaşı: 20
Fiziksel Özellikler: Uzun boylu, belirgin hatlara sahip, dolgun yapılı ama taşıdığı duruşla göz kamaştıran bir genç kadın. Girdiği ortamda herkesin dikkatini çeker.
Kişilik: Zeki, sorumluluk sahibi. Ailenin yükünü en çok paylaşan kişidir. Kendi gelecek hayalini kurarken kardeşlerini de ihmal etmez. Özellikle Ali ile arasında derin bir güven bağı vardır.
Durumu: Üniversiteye hazırlık sürecinde. Hemşire olmak istiyor. Geceleri kitap okur, gündüzleri annesine yardım eder.
Zeynep Yılmaz (Kız Kardeş)
Yaşı: 18
Fiziksel Özellikler: İnce yapılı, minyon, çocuksu bir güzelliği olan bir genç kız. Saçlarını genelde örgü yapar. Ne giyse üstünde durur.
Kişilik: Neşeli, zaman zaman alıngan. Ablasına hayran, abisini kahramanı gibi görür. Derslerine düşkündür ama hayal kurmayı daha çok sever.
Hasan Yılmaz (Baba)
Yaşı: 48
Fiziksel Özellikler: Orta boylu, hafif göbekli, sakallı.
Kişilik: Kendiyle gurur duyan, eski kafalı Sert mizaçlı ama ailesine çok düşkün.
Durumu: Tarla işleriyle uğraşıyor, ama şeker hastalığı ilerlediği için güçsüz düşmüş. Gençliğinde güçlü ve dominant bir figürmüş.
Sahne: Eylül sabahı, Sivas Zara’daki köy evi.
Sabahın serinliği hâlâ teni ürpertirken, Emine hamur yoğurmakla meşguldü. Sobada kaynayan çayın sesi mutfağı doldururken, dışarıda odun kırma sesi yankılanıyordu. Ali, iri yapısıyla balta sallarken alnındaki teri elinin tersiyle sildi.
Elif sobanın kapağını kapatırken bir yandan Zeynep’in kitap okuduğu pencereye takıldı gözü.
“Şu çocuklar okusun da biz de kurtulalım,” dedi içinden. Sonra Ali’ye baktı, tam o sırada göz göze geldiler. Ali hiçbir şey demedi. Elindeki baltayı yere saplayıp sessizce arkasını döndü.
Babalarının sesi evin arkasından geldi:
— Ali, oğlum! Bi çuval daha yem getir!
Ali, omzuna yüklediği çuvalla yürürken düşünüyordu:
“Herkes okursa, bu evin altına kim girer o zaman?”
Ali, omzundaki çuvalı dikkatlice yere bıraktı. Ayaklarının altındaki toprak, gece yağan çiğle yumuşamıştı. Elini beline koyup derin bir nefes aldı. Sabahın soğuğu artık kırılmış, güneş yavaş yavaş tarlanın arkasından yükseliyordu.
Emine, tandır başında saç ekmeğini çevirirken oğlu için seslendi:
— Ali! Gel hele bi peynirli dürüm yapayım sana. Aç karnına çalışılmaz oğlum.
Ali sessizce yaklaştı. Oturmadı. Ayakta, dizlerinin üstüne ellerini koyup hafif öne eğildi.
— Yoruldun mu?
— Yoo… iyiyim.
Emine, göz ucuyla baktı oğluna. Omuzları genişti ama başı hep hafif eğikti. Ağzından pek laf çıkmazdı.
Elif içeriden seslendi:
— Zeynep! Hadi çık artık, sen de azıcık yardım et anama. Kitapla ev bitmiyor!
Zeynep pencerenin önünde dönüp burnunu kıvırdı:
— Birazdan. Şu paragrafı da bitireyim. Psikoloji hocası bunu kesin sorar.
Ali içini çekti. Gözlerini gökyüzüne çevirdi, ama bir şey söylemedi. Elif, onun bu halini görünce sustu. Biraz sonra yanına geldi, elinde sıcak çay bardağıyla.
— Ali…
— Hı?
— Hiç mi içinden gelmedi? Yani… okumak?
Ali başını çevirip ablasına baktı. Kısa bir sessizlik oldu. Sonra çayı aldı elinden, bir yudum içti. Sakin, düz bir sesle konuştu:
— Kitabı sevmem ben, Elif. Toprak daha dürüst.
Elif gülümsedi ama içinde bir burukluk vardı.
— Sen böyle diyorsun ya… bir gün Zeynep de gidecek bu evden. Ben de. O zaman ne yapacaksın?
Ali gözlerini uzak tarlaya dikti. Cevap vermedi. Verilecek bir cevap da yoktu onun için. Koca tarlanın ortasında kalan tek şeydi bazen: sessizlik.