Gece olmadan karar verememişti Duygu konuşmak için Burak’la, kız kardeşinin söylediklerini uzun uzun düşünmüştü. *Her zaman her yerde söylemiştin hatırlasana* diye içinden geçirdi, *bunun gerçek bir aile olması için elinden geleni yapacaktın*.
Burak hala deli gibi bilgisayar oyunu oynuyordu odasının kapısını tıklattığında üvey annesi. Duygu üstünü değiştirmiş ve yatmaya hazırlanmıştı, üstünde daracık bir tayt ve crop top gibi bir tişört vardı.
” Girebilir miyim tatlım?” diye sordu kapıyı aralayıp.
” Tabi ki, gelebilirsin,” dedi Burak.
Oyunun durdurma düğmesine bastı ve üvey annesinin odaya girmesini izledi. Çok seksi görünüyordu kadın, tayt kalçalarına ve bacaklarına o kadar güzel yapışmıştı ki, sadece ten rengi değişmiş gibiydi, hayal kurmak için fazla zorlanmaya gerek kalmıyordu. Tişörtün altında ise sutyen olduğu belli oluyordu, keşke olmasaydı diye içinden geçirdi, yine de göbek deliğini görebiliyordu yürürken. Gerçekten muhteşemdi fiziği.
Duygu odanın ortasındaki yatağın kenarına oturdu ve bacak bacak üstüne attı, Burak hayranlıkla izliyordu kadını.
” N’aber canım?” diye sordu.
” Daha iyi,” diye cevap verdi Burak.
” Şey diyeceğim… Sonraki maçın ne zaman?”
” Bu cuma sanırım, öğleden sonra ikide ama…” diyordu ki birden sustu Burak.
” Ama ne tatlım?” diye sordu üvey annesi.
” Sanırım takımı bırakacağım ben.”
” Neden? Hayır.. Takımdan falan ayrılmayacaksın,” diye kendinden emin biçimde araya girdi Duygu. ” Yanıma gel, otur şöyle,” dedi eliyle yatağın üstüne vurarak hafifçe. Burak masasından kalkıp dediği yere gitti ve oturdu. Elinden tuttu ve bacağının üstüne koydu. Elini sıkıca tutuyordu.
” Ama.. Çok berbat oynuyorum. Bir kere bile maç kazanamadık, beni de oyuna sonradan alıyor zaten hoca hep, öyle şampiyonluk yaşamayı falan geçtim, takıma girip gol atmak bile hayal gibi bir şey. En azından bırakırsam, babam tek kerede kızar ve olay biter, boş hayallere kapılmaz kimse,” dedi kafasını önüne eğip.
” Tatlım.. Yüzüme bak,” diye fısıldadı Duygu.
Burak kendini zorlar gibi yaparak başını kaldırmaya çalıştı, göz ucuyla üvey annesine bakıyordu, kocaman kahverengi gözleri ve kalın kırmızı dudaklarına bakmaya utanıyor gibiydi.
” Şu anda sen keşfedilmeyi bekleyen bir kömür cevheri gibisin, ama senin aslın bir elmas. Sadece ortaya çıkarılmayı bekliyorsun. Maç maç düşünmen gerekiyor, sadece önündeki engele odaklanmalısın, bugünden en sonu düşünme, bu maçı kazan ve sonra da kendini ödüllendir,” dedi Duygu.
” Kendimi mi ödüllendireyim? O nasıl olacak ki?”
” İşte.. Orada ben devreye giriyorum tatlım,” diye devam etti Duygu. Doğru kelimeleri bulmak için bir süre düşünür gibi bekledi.
” İster inan ister inanma ama, anneler çocuklarının tahmin ettiğinden çok daha fazlasını bilebilir. Ben senin öz annen değilim tabi ki ama bu durumda bu bizim belki de lehimize. Meselaa.. Bu bilgisayarın başında saatlerce oturup sadece oyun oynamadığını biliyorum,” diyerek gülümsedi.
Burak’ın yanakları kızarmaya başladı, neyi kastettiğini biliyordu.
” Ayrıca.. Ergenlikten daha tam olarak çıkmamış bir genç olarak, gözünün önünden geçen her kadının dikkatini cezbettiğini de biliyorum. Bu ben bile olsam böyle. Üvey annen bile.”
Burak’ın yüzü iyiden iyiye kızarmaya başlamıştı, sanki aklından geçenleri okuyordu Duygu.
” Yani.. Bedenimdeki bazı bölgelerin dikkatini çektiğini biliyorum. Aslında bakarsan.. Çekmeli de. Senin yaşındaki bir erkek için bunlar normal şeyler,” diye kıkırdadı. ” Zor bir dönemden geçtiğini biliyorum.”
Şimdi biraz daha açık konuşmanın vakti gelmişti, cesaretini topladı ve devam etti, Burak can kulağıyla onu dinliyordu.
” Senin kazandığını görmek için elimden geleni yaparım, senin başarın ailemizin başarısı demek, babanı ne kadar mutlu edeceğini biliyorum, tabi, ben basit bir ev kadını sayılırım, çok fazla seni memnun edemem belki amaaa… Belki de… Bu tişörtün altında neler olduğunu bilme şansın olsaydı?” diye fısıldadı kulağına.
Burak üvey annesi kulağına fısıldarken gözlerini memelerine dikmişti bile, derin bir nefes aldı ve kocaman yutkundu, kulaklarına inanamıyordu.
” Bu tişörtün altında ne yattığını görmek belki başkaları için çok da önemli değildir ama içimden bir ses diyor ki, sen bu tişörtü çıkarmam için elinden geleni ardına koymazsın ve gol atmak için çok çabalarsın, doğru mu sence de?” diye devam etti Duygu ellerini crop topun altından tutarken.
” E.. Evet,” diye mırıldandı Burak ne diyeceğini bilemeden.
” O zaman, işte anlaşmamız. Cuma günkü maçta kadroya girmek için ve maçın yıldızı olmak için elinden geleni yapacaksın. Eğer kazanırsanız.. Tişört çıkarılacak.”
” Şey olmadan mı?”
” Ney olmadan?” diye sordu Duygu gülerek.
” Sutyen olmadan?”
” Şöyle yapalım. Maçı kazanırsanız, sutyen olmadan. Ama en az iki gol atarsan, ne sutyen, ne külot olmadan. Anlaştık mı?”
” Ta.. Tamam! Peki ya şampiyon olursak?” diye sordu Burak heyecanla.
” Hey.. Sakin.. Maç maç düşüneceğiz demiştik. Sen maçı kazanmaya ve gol atmaya odaklan. Yapabileceğini biliyorum,” dedi Duygu kendinden emin biçimde.
” Vay be.. Duygu.. Yani.. Sen harikasın ya!” dedi Burak.
Bu kez Burak’ın sırasıydı sarılmak için ve hiç çekinmeden boynuna atıldı kadının.
” Şimdi uyusan iyi edersin bence. Yarın okul var,” diye gülümsedi.
” Biliyorum, tamam, uyuyacağım.”
” İyi geceler tatlım,” dedi ve ayağa kalktı Duygu, arkasını dönüp kapıya doğru ilerlerken kıvrımlı kalçalarını hayranlıkla izliyordu Burak, onu izlediğini bilerek arkasını döndü ve göz kırptı çocuğa.
” Teşekkürler Duygu.. Teşekkür ederim anne, bana yardım ettiğin için çok teşekkür ederim.”
” Teşekkür etmek için daha erken, unutma, kazanman gereken bir maç var.”
” Evet. Biliyorum,” dedi Burak.
” Seni seviyorum,” diye fısıldadı kadın.
” Ben de seni,” diye iç geçirdi. Annesi kapıyı kapatınca, karanlık odada tavanı izliyordu yüzünde kocaman bir gülümseme ile, az önce yaşananları baştan sonra düşünmeye başladı bile. Önündeki alet demir gibi olmuştu çoktan, üvey annesi odadan çıkınca ancak rahatlamıştı elini atıp sikini düzelterek. Sadece bunun düşüncesi ile bile boşalabilirdi. Aklından tek geçen Duygu’nun memeleri ve kalçalarıydı. Ve bacakları. Ve şeyi..
Sonraki günler aralarında başka konuşma geçmedi bu konu hakkında, sadece göz göze geldiklerinde manalı gülümsemeler yaşanıyordu ama ne anne ne de üvey oğlu bu konuya girmiyordu, söylenmesi gereken herşey söylenmişti zaten.
Tek değişiklik, beden derslerinde Burak’ın çok fazla istekli olmasıydı. Beden öğretmeni şaşırıyordu çocuğun bu istekli haline, maç haftası olduğu için fazladan beden dersi yapıyordu okul takımı, Burak idmanlarda coşuyordu resmen, sonradan açılmış gibiydi, her topa pres yapıyor, kazandığı her topu olumlu kullanıyordu. Herkesten çok daha fazla çaba gösteriyordu.
Akşam eve geldiğinde Duygu ev işlerinde hizmetçi kadına yardım ediyordu, kadın akşam olunca evine gidiyordu, yemeği o yapıyordu ama sofrayı Duygu kuruyordu. Yemek saatini beklemeden mutfağa geçti Burak ve üvey annesini izlemeye koyuldu. Üstünde yine crop top vardı, normalde iki gün üst üste bu şekilde salaş giyinmezdi. Göbeğini görmek çok hoşuma gidiyordu, spor yapıyordu her sabah ve dikkat ediyordu.
Dikkatini çeken şey, tişörtün kumaşında beliren iki noktaydı. Duygu sutyen giymemişti ve meme uçları kabarık halde belirginleşmişti. Bacak arasına dikkatli baktığında da yarığı belli oluyordu neredeyse. Burak mest olmuştu iki dakikada. Üvey annesine belli etmeden onu izliyordu.
” Bana yardım etmek ister misin tatlım?” diye sordu.
” Ederim tabi ki,” diye cevapladı Burak hevesle.
” Hacer ablan unutmuş sanırım, çamaşır sepetinde yıkanmış çamaşırlarım var, yatak odama çıkarır mısın?”
Burak banyo kapısının önünde bekleyen sepeti aldı ve yatak odasına götürdü ebeveynlerinin, en üstte Duygu’nun iç çamaşırları vardı. Kırmızı çamaşırlar çok seksi görünüyordu. Annesinin mutfakta olmasına güvenerek uzandı ve dikkatlice bakmak için kaldırdı. Sutyenin içinden bir kağıt parçası çıkınca şaşırdı.
“Çok çalış ve kendine güven. Sevgiler, Annen.”
Eşofmanının ön tarafında kabarmaya başlayan şeyin ne olduğunu düşünmesine gerek bile yoktu.