DERİN VE SESSİZ Serisi - Toplam 19 bölüm +

DERİN VE SESSİZ 18

← Ana Sayfaya Dön ← Geri Dön
📌 MİLF-MATURE

Rosa ile birlikte olduğumuz o muhteşem gecenin üzerinden on gün geçmişti. On gün boyunca bulduğum her fırsatta Rosa’yı sıkıştırıyor, bolca öpüyor ve hatta müsait olan her yerde sevişiyorduk. Bazen mutfakta, salonda, merdivende, havuzda ve hatta bir keresinde kilerde bile sevişmiştik.

Bir sabah Ulviye teyzenin bahçeden gelen sesiyle uyandım. Bahçıvanı karşısına almış yaşlı adamı kesinlikle boktan bir sebepten haşlıyordu. Aslında tatilinin normalde bitmemiş olması gerekiyordu ama herhalde bir problem olduki erken dönmüş olmalıydı.

Üzerimi giyinip hemen salona indim. Ben salona girdiğimde Rosa’ya bir şeyler söylüyordu. Rosa’ya göz kırpıp Ulviye teyzeye arkasından birden sarıldım. “Yahu sabah sabah evi inleten bu huysuz da kim.” diyerek yanağına öpücük kondurdum. “Üfff aman çekil yılışık.” dedi beni ittirip yalandan sinirlenerek. “Ne oldu Ulviye sultan. İnsanlar tatilden dönünce neşeli olur. Sen neden gerildin?” dedim. “Nasıl gerilmem? Biraz uzaklaştık ev almış başını gidiyor. Neslihan desem ayrı dert. Sen ayrı dert.” dedikten sonra yüzümü ve vücudumu baştan aşağıya inceleyip “Yok sen dert değilsin. Sen büyüdün mü? Bir olgunluk bir farklılık var sende ama anlamadım.” diyerek sorgular gibi baktı.

“Eee üniversite başlıyor. Neticede 18 yaşını da çoktan geçtim. Haliyle olgunlaşıyoruz. Sebep olanlar sağolsun.” dedikten sonra anlamasın diye Rosa’ya bakmadım. “Kahvaltı yapıp dışarı çıkacağım. Var mı bir isteğiniz dışarıdan?” dedim masaya yönelirken. “Nereye gideceksin? Çok sıcak olacak bugün ona göre.” dedi karşımdaki sandalyeye otururken.

“Arkadaşlarla buluşacağım. Haftaya dersler başlıyor biraz gezip tozmak lazım.” dedim arkasından Neslihan’ın sesini taklit ederek “Seni evde görmicem, gez toz boşuna mı aldık lan o arabayı.” dedikten sonra ikimizde karşılıklı güldük.

O sırada kapıdan “Yaaaa öyle mi?” diyerek Neslihan girdi. Yine süper şık giyinmişti. Üzerine giydiği ip askılı bluzden memeleri taşıyordu. Anlık olarak memelerine baktığımı fark edip bana göz kırparak. “Nerelerde takılacaksınız? Bilelim, sonra pişti olmayalım mekanlarda.” dedi.

Hemen bakışlarımı yüzüne çevirip “Ben sizin gittiğiniz mekanlarda bulunamam. Kalıbım yetmez oralara sevgili teyzecim.” dedim gülerek. “Senin kalıbını yerim lan.” dedikten sonra Ulviye’ye dönüp “Kalıbı da baya iyi ama baksana nasıl kaslandı.” dedi. Ulviye bana bakıp “Sen baya irileştin hakikaten.” sonra Neslihan’a dönüp “Babası böyle değildi sanki, sizde de böyle birisi yok. Kime benzedi acaba.” dedi.

Ulviye’nin sözlerinden sonra Neslihan sandalyeye oturup derin bir iç çekti. Sonrasında yüzüme bakıp “Babası böyle değildi ama o da çok yakışıklıydı. Anan kıymetini bilemedi aslan gibi adamın.” diyerek aniden sustu.

“Teyze sana artık bir şey soracağım müsadenle. 18 yaşını geçtim artık çocukta değilim. Nedir bu babam, annem ve sen arasındaki mevzu? Artık anlatsanız mı?” diye sordum. Sorduğum anda Neslihan önce bana sonra Ulviye’ye baktı. Ulviye “Artık öğrenmesinin vakti geldi bencede. İstersen ben çıkabilirim?” diyerek ayağa kalkarken.

Neslihan, Ulviye’nin elinden tutup “Otur anam otur. Sanki bilmediğin şey.” dedi. Sonra bana dönüp “Önce kalk şu kapıyı kapat.” dedi. Kapıyı kapatırken salona yaklaşan Rosa’yı görünce “Rosa lütfen salona kimse girmesin. Özel bir mevzu var.” diyerek arkamdakilerin görmeyeceğini düşünerek havadan öpücük attım. Rosa gayet profesyonelce “Emredersiniz Serkan Bey” diyerek arkasını dünüp gitti.

Yerime geri döndüğümde Neslihan yüzüme bakıp “Oğlum sen hiç bu kadar para pul nereden geliyor diye sormadın bunca sene. Ben sana ne dersem yaptın. Kızmadık, kızamadık. Ama sen de hiç merak etmedin mi?” diyerek yüzüme baktı.

Başımı öne eğip “Merak etmek mi? Öldüm meraktan ama küçük yaşta zenginliğin içine düşmüşüm etrafımda tanıdığım kimse kalmamış. Size de güvenmek zorundaydım. Onu da kaybetmemek için uslu olmalıydım. Ayrıca yaramazlık yapmak ya da sorun çıkarmak için hiç bir sebebim yoktu. Ben daha istemeden ikiniz de yapıyordunuz.” dedim. “İkinizinde hakkını ödeyemem neticede.”

“Hak falan yok ortada Serkan. Sen benim ablamın oğlusun yani şu hayattaki bana en yakın kişisin. Koca aileden ben, sen, annen ve” diyerek Ulviye’ye bakıp “ Ragıp bey yani senin hiç tanımadığın deden kaldı.” dedi.

Şaşkınlıkla ve biraz da yüksek sesle “Benim dedem yaşıyor mu?” diye sordum. “Annem bana öldüğünü söylemişti. Ben yakın akraba olarak seni biliyordum. Senden de babam bir kavga sırasında bahsetmişti. Senin adın geçince annem babama çok sinirlenmişti. Babam da beni alıp 3 günlüğüne şehir dışına çıkarmıştı.”

“Aslında her şey Bursa’da başladı. Baban yani Necmi aslında benim sevgilimdi. Ben lisede okurken baban polis kolejinden mezun olup ilk görev yeri bizim ilçeye tayini çıkmıştı. Ben onu ilk defa kaçak girdiğimiz bir mekanda kimlik kontrolü yaparken tanıyım aşık olmuştum. O da bana aşık olmuştu. Gel zaman git zaman biz sevgili olduk. Ama rahmetli anneannen bunu öğrendiğinde dedene söylemişti. Dedenden öyle bir dayak yemiştimki hala aklımdadır. Ulviye teyzen günlerce bana bakmıştı. Ulviye teyzen annenle benim dadımızdı. Sanırım benim hala dadım ya.

Neyse Ragıp Bey o bölgenin en eski ve en zengin ailesinin reisidir. İlçede kuş uçsa haberi olurdu. Bizim ilişki ortaya çıkınca emniyet müdürü babana bir süre ortadan kaybolmasını tembihlemişti. Ben uzun süre babandan haber alamadım. Bir gün annene bir mektup verip onu Necmi’ye ulaştırmasını istedim. O da yapmıştı. Aradan bir sene geçmiş ve Necmi’yi o süre içinde görmemiştim. Okula şoför ile gidip hiç bir yere uğramadan eve geliyordum. Ama annen öyle değildi o rahatça gezebiliyordu. Bir gün annenin evde olmadığını fark ettikler. Günlerce aradılar ama bulamadılar. En son devreye polis girdiğinde annen Necmi ile kaçmış ve evlenmişti. Ve hatta o sıralar 3 aylık hamileydi. O gün dünya başıma yıkılmıştı. Benim deli gibi aşık olduğum adam ev canım kızkardeşim benim arkamdan işi pişirip evlenmişlerdi. Evlilik ve hamilelik haberini duyan anneannen felç geçirdi. Deden resmen hayata küsüp kendini çiftliğe kapattı. Bütün ilçeye hatta Bursa’ya rezil olmuştu.” birkaç yudum su içtikten sonra tekrar iç geçirip anlatmaya devam etti.

“Üniversite tatile girdiğinde çiftliğe dönüyordum. Ailede babamdan başka erkek olmadığından ben biraz erkeklik yapıp işleri elimden geldiğince döndürmeye çalışıyordum. Günlerden bir gün annen kucağında seninle çiftliğe geldi. Annen Asiye bambaşka biriydi sanki. O havalı güzelliği gitmiş bakımsız bir kadın haline gelmişti. Sanki hiç bir şey olmamış gibi benimle sohbet etmeye çalışıyordu. Annemin bilinci yerinde değildi, babamsa o geldiğinde kendisini odaya kapatıp gidene kadar çıkmamıştı. Bir ara sadece seni görmek istedi. Bende seni kucağıma alıp dedene götürmüştüm. Annenin saçma sapan konuşmaları ve benimle kavga edercesine tartışması sonucunda deden çiftlikten anneni kovmuştu. Ondan sonrasında ara ara annenin akıl sağlığının yerinde olmadığına dair haberler dedene geliyordu. Baban ölüp annende hastaneye gidince deden seni yanıma almamı istedi. Bütün hikaye bu.” dedi. Gözleri dolmuştu.

“Annem beni sanırım hiç sevmedi. Ama babam çok sevdi. Ben olmasaydım babam bütün ilgisini anneme verecekti ya da en azından annem öyle düşünüyordu. Beni öpüp kokladığını hatırlamıyorum. Varsa yoksa babamdı ilgi odağı. Senden ve Ulviye teyzeden daha çok ilgi gördüm ben. Ama anne yerine koyabileceğim kimse yok şu hayatta sizin sevginiz bende ayrı yanlış anlamayın.” dedikten sonra teyzem “Rosaaaaaaaaaa çayları getir. Offf içim daraldı. Bana bak velet yeterli mi bu kadar bilgi. Daha da merak edecek bir şey yok. İçimi karartma. Dua et babana benziyorsun. Hatta bazen onun gibi bakıyorsun. Anana benzemiş olsan kapıya koyardım seni.” dedi gülerek.

Karışık kafam daha da karışmış ama en azından birçok sorunun cevabını bulmuştum. Artık önüme bakmanın ve hayatımı şekillendirmenin zamanı gelmişti.

\*\*\*\*

Günler aylar geçmiş dersler başlamış, Rosa sayesinde hayata ve kadınlara bakışım değişmişti. Rosa ile sevişmenin yanısıra barlarda gece klüplerinde tanıştıklarımla günübirlik ilişkiler kuruyor hızlı bir seks hayatının içinde gidiyordum.

Öğlen okula yakın bir cafede oturmuş ders çalışırken okuldan Soner yanıma gelip “Kanka naber?” diye selam verdikten sonra karşımdaki koltuğa oturdu. “Ne olsun Soner, Bahar Hoca’nın verdiği projeye çalışıyorum.” dedim derin bir iç çekerek. Soner etrafına bakıp bana doğru eğilerek biraz daha kısık sesle “Akşam Ortaköy’e gidiyoruz. Yeni açılan mekana. Bizim Mustafa gitmiş iki gün önce ortam feciymiş.” dedi gülerek. Mekanın iyi olduğunu başkalarından da duymuştum Soner bakıp “Bana Ok. Akşam 10 gibi düşerim o tarafa.” dedim. Soner hızla ayağa kalkıp “O zaman akşama mekanda görüşürüz kanka. Ben kaçar.” diyerek cafeden ayrıldı.

İki saat daha kafede çalıştıktan sonra önce spor salonuna oradan da eve geçtim. Biraz kestirip akşam yemeğinden sonra taksi çağırıp Ortaköy’e doğru yola çıktım. Gece klübü çok büyük olmasada tasarım olarak çok güzeldi. Özellikle ortaya koyulmuş kafeslerde dans eden profesyonel dansçılar ve alkollü içecek bakımından oldukça zengin upuzun bir barı vardı. İçerideki dansçıların yanısıra müşteriler arasında da oldukça güzel kadınlar vardı. Soner oturduğu koltuktan ayağa kalkıp bana selam verdi yanına gittiğimde Volkan ile birlikte dört tane kızın oturduğunu gördüm. İçlerinden birisi Volkan’ın sürekli takıldığı Ecem diğerleri de herhalde onun arkadaşlarıdır diye düşündükten sonra “Merhaba gençlik. Naber?” diyerek Soner ve Volkan ile el sıkıştım. Ardından “Naber Ecem? Bu güzel arkadaşlar kim?” dedim hafif gülümseyerek. “Arzu, Melis ve Ceren” diye sırasıyla tanıştırdı.

Gece boyunca alkolün dozu da artıkça özellikle Ceren ile daha samimi olmaya başladık. Dans ederken gittikçe yakınlaşmaya ufak ufak öpüşmeye başlamıştık. Üzerindeki parlak gece elbisesi dolgun kalçasını sarmış, südyensiz orta büyüklükteki dik memelerini cüretkar bir şekilde önüme sunuyordu. Öpüşmelerimizden aldığım cesaretle pistte bir yandan dans edip bir yandan da resmen sevişiyorduk.

Pistte bizim dışımızda hemen hemen herkes normal durumdaydı ama yaklaşık olarak benim boyuma yakın kaslı bir eleman ile Rus ya da Ukraynalıya benzeyen bir kızla işin dozunu biraz kaçırmış gibiydi. O sırada güvenlik yanıma gelip “Arkadaşım biraz sakin olalım ya da sizi kız arkadaşınızla birlikte dışarı alalım.” dedikten sonra Ceren güvenliğe dönüp “Çekil şuradan salak şey” diyerek adamı ittirdi. O sırada benzer bir durum diğer çift arasında yaşanırken bir anda ortalık karıştı. Ceren’in ittirdiği güvenlik başka bir kıza çarptı ve kız yere düştü. Yanındaki erkek arkadaşı güvenliğe yumruk attı. Başka güvenliklerin de gelmesiyle dans pistinde yumruklaşanlar arasında kaldık. Ceren’i koruyacağım derken bize musallat olan güvenlik bana saldırdı. O sırada elime geçirdiğim bir bira şişesiyle adamın kafasına hafifçe vurdum ve adamın sersemlik geçirmesini fırsat bilip Ceren’i kapıp mekandan dışarı çıktıp. Sanırım ilk çıkan biz olduğumuzdan sokak şimdilik sakindi. Ceren’i ileride bekleyen taksiye atıp taksiciye beklemesini söyledim. Mekana Soner ve Volkan için geri döndüğüm sırada dans pistindeki diğer eleman koluma girip “Deli misin? Koş, uzaklaş.” diyerek kolumdan çekti. Onun yanında sokakta koşarken “Arkadaşlarım içeride kaldı.” dedim. “Herkes kendi başının çaresine bakacak artık.” dedi. Arkamızdan güvenliklerden birisi “Yakalayın şu piçleri. Bunlar başlattı.” diyerek bize doğru koşmaya başladılar. Zor bela köşede Ceren ile bekleyen taksiye atlayıp “Abi bizi buradan uzaklaştır. Neyse karşılığı veririz.” dedikten sonra taksici gelenleri görüp cevap bile veremeden bir anda gazlayıp yerinden fırladı.

Taksiciye adresi söylediğimde paranın kokusunu çoktan almış ve “Eyvallah abim” diyerek gazı daha da kökleyerek hızlanmıştı. Taksici önde oturan elemana bakıp “Abim senin kolun kanıyor.” diyerek yan tarafından çıkardığı bezi uzatıp “Al bunu bastır üstüne.” dedi.

Eleman “Siz beni burada bir yerde indirip yolunuza gidin. Ben başımın çaresine bakarım.” dedi. Ben “Saçmalama kolun kötü bizim eve gidelim bakarız çaresine.” dedikten sonra Ceren’e dönüp “Baksana bu da sızdı zaten.” dedim gülerek. Ev gelip taksiciye yüklü bir ödeme yaptıktan sonra Ceren’i kucaklayıp içeri girmek için kapıya yöneldiğimizde Ulviye teyzenin kapının önünde dikildiğini gördükten sonra içimden şimdi boku yedik dedim.

Ulviye teyze parmağını bana doğru sallayıp “Sen manyak mısın? Sen deli misin? Aaaa bunun da kolu kan içinde.” dediği sırada eleman birden yere yığıldı. Ceren’i içeri bırakıp elemanı içeri taşırken. Ulviye teyze “Hemen doktoru çağırın. Hastane olmaz yediğiniz boktan sonra. Polisle uğraştırmayın bizi bir de. Zaten Neslihan zor topladı götünü.” dedi bağırarak. Ne olmuştu ve nasıl olmuştu bilmiyorum. Neslihan ve Ulviye teyze nasıl öğrenmişti. Ne ara halletmişlerdi. Anlam verememiştim.

Doktor gelip elemanın koluna dikiş attıktan sonra “Kan kaybı ve alkolün etkisi ile bayılmış. Sabaha kendisine gelir. Ciddi bir şey yok. Birkaç gün dinlensin kendine gelir. Geçmiş olsun.” diyerek odadan ayrıldı. O sırada Ulviye teyze gelip “Kim bu arkadaşın? Daha önce görmemiştim.” diyerek yüzüme baktı “Ha birde yarı çıplak içerideki kız var.” dedi. “Ya Ulviye sultan bırak gbt yapmayı zaten mala döndüm. Kızın adı Ceren. Volkan’ın kız arkadaşının arkadaşı. Bu da” diyip elemana bakarken “Bende bilmiyorum ama olmasaydı şu an güvenlikler beni hastanelik etmişlerdi.” dedim.

“İyi o zaman. Kendine gelince bol bol teşekkür edersin. Neslihan’a da derdini ayrıca anlat. Dua et mekanın müdürü seni tanımış Neslihan’ın arkadaşıymış. Engel olmaya çalışmış ama işin dozu kaçınca adam da bir şey yapamamış. Taksiye bindiğinizi gördükten sonra da bizi aradılar. Neyse ki eve geldiniz.” dedikten sonra odadan çıkmak için kapıya yöneldiğinde “Sende git duş al. Üstün başın kan olmuş. Sabah konuşuruz.” diyerek uzaklaştı.

Sabah olduğunda Ceren benim t-shirtlerden birini giymiş şekilde yanımda yatıyordu. Kızı gündüz gözüyle incelediğimde oldukça güzel olduğunu fark ettim. Altındaki iç çamaşırını da çıkarmış olduğunu fark ettim. Bir an sokulmak içimden gelse de akşam yaşadıklarım ve alkolün etkisiyle çokta sevişmek için çokta enerjim olmadığını anlayınca yataktan doğrulup elemanın yanına gittim. Odaya girdiğimde uyduğunu görünce tam çıkacakken “Off. Neredeyim ben.” diye ses geldiğini duyduktan sonra yatağa doğru yönelip “Bilader iyi misin?” diye seslendim. Hafifçe doğrulup, yüzüme bakıp “Ne oldu? En son taksiden indik ve sonrası yok.” dedi. Hafifçe gülerek “Sonrasıııı. Senin kolunda dikiş bolca azar ve baş ağrısı. Var mı merak ettiğin başka bir şey.” dedim.

“Eyvallah ben artık gitsem iyi olur.” diyerek yerinden kalkmaya çalışırken. “Hooppp yavaş nereye yahu! Doktor dinlenmeni söyledi. Bana yaptığın iyilikten sonra bir yere gidemezsin.” dedim. “Ama benim gitmem lazım” derken resmen inliyordu. “Tabi gidersin. Ama bu halde kalkarsan anca morga gidersin.” dedim kahkaha atarak. “Dinlenmene bak sen. Ev müsait sıkıntı yok.” diyerek masadan alıdığım su bardağını elemana uzatırken. “Ha bu arada tanışsak iyi olur. Serkan ben.”

Elimdeki bardağı alıp suyu içtikten sonra elimi kuvvetlice sıkarak “Memnun oldum sağlam adammışsın.” dedi gözümün içine bakarak “Bende Ozan.”

← Önceki Hikaye
DERİN VE SESSİZ 17
Sonraki Hikaye →
DERİN VE SESSİZ 19
Yeni bir hikaye mi arıyorsun?

Yorum Yap

Yorumlar