S2 - E6 [EKSİKLERİ TAMAMLAMAK?]
Telefonu açtığım zaman ilk baş bekledim. Herhangi bir ses duymamıştım! Daha sonra naif bir şekilde yine İtalyan aksanlı ama yaşlı, gür bir ses İngilizce konuşuyordu.
İA: Küçük beyefendi merhaba!
“Merhaba, kimi aradınız?”
İA: Ben babanızın eski bir dostu ve zor zamanlarda güvenilebilecek birisiyim.
“Nasıl yani?”
İA: İsterseniz bunu yarım saat sonra merkezdeki #### lokantasında sizinle konuşarak, güzelce anlatabilirim?
“Size niye güveneyim, sonuçta babamın bazı kirli işleri vardı. Ya o çevreden birisi olma olasılığınız varsa?”
İA: Babanızın yaptıkları onu ilgilendirir ama o benim eski dostum ve de yaptığı aslında yanlış olsa bile, onunla olan bir meselem olsaydı büyük ihtimalle onunla çözerdim.
“Peki öyle diyorsanız! Sizinle 1 saat içerisinde orada olacağım, isminiz neydi bu arada?”
İA: Luigi Castelli!
“Memnun oldum. İyi günler görüşmek üzere!”
LC: Görüşürüz küçük beyefendi!
Telefonu kapatınca içime biraz kuşku düşmüştü. Bu adamı tanımıyordum! Aslına bakarsak, babamın çoğu iş arkadaşıyla ben tanışıyor muydum ki?
Aslında Tuğba Hanımı ararsam, bana galiba yardımcı olabilirdi. Hemen kendi telefonumdan Tuğba Hanımın numarasını aldım ve buradaki telefona geçtim.
Numarayı yazdıktan sonra aradığımda 2 çalma sonucu açılmıştı. İlk baş bana "kimsiniz?" diye sormuştu.
“Tuğba Hanım merhaba! Aras ben.”
Tu: Aras Bey! Uzun zaman oldu galiba?
“Oldu bir süre evet!”
Tu: Galiba bir konuda yardıma ihtiyacınız var. Hem başınızda şuan bir sorun var. Şirketteki herkes, sizin durumunuzu merak ediyor.
“Yakın zamanda, buradan sizlerle bir görüntülü bir toplantı düzenlemeyi düşünüyorum. Ne kadar şirketin işlerin size bırakmış olsam bile, gelişmeleri merak etmiyor da değilim Tuğba Hanım!”
Tu: Olur efendim! Siz yokken bir sürü alan üstünde tercihlerde bulunduk ve eleme yaptık. Bence siz de bu sonuçları gayet beğenip, rahat hissedeceksiniz!
“Eminim ki beğeneceğim! Bu arada asıl konuya gelmek istiyorum. Bir isim daha doğrusu! Babamın böyle birisiyle ortak işi oldu mu merak ediyordum.”
Tu: Siz söyleyin ben sistemden görebilirim.
“Luigi Castelli! Böyle bir adamla herhangi bir iş ortaklığı gözüküyor mu?”
Tu: Evet, evet! Bay Castelli ile geçtiğimiz günlerde toplantı yaptık.
“Peki kendisi ile ne kadar süredir bir iş üzerinde birlikte hareket ediyoruz?”
Tu: 16 yıldır efendim!
“Tamamdır, bu bilgiler benim için çok acil bir önemi vardı. Teşekkür ederim Tuğba Hanım. Kolay gelsin, görüşmek üzere...”
Kendisiyle görüşmemizi bitirince, hemen özenli bir şekilde giyindim ve villa'dan dışarı çıktım. Hemen bir at arabasına bindim ve yola koyulmaya başladım.
Yolda aklımdan geçen tek şey "ne olacak?" kısmıydı. Çünkü ne olursa olsun, iş yapıyor olsak bile tanımadığım bir adamdı kendisi.
[20 DAKİKA SONRA]
Faytoncu adam beni istediğim yerin önüne bırakınca, indiğim gibi parasını verip mekanın önünde durdum. Çevre sakindi ve herhangi bir şüpheli olay, durum yoktu.
Lokantadan içeri girdim ve tekrardan etrafa göz gezdirdim. İleride yaşlıca bir adam bana doğru elini kaldırmıştı. İlk baş uzaktan sakince gülerek inceledim ve sonra yavaş adımlarla masasına doğru yaklaştım.
LC: merhaba küçük bey!
“Merhaba bay Castelli!”
Kendisiyle el sıkışırken durdu ve beni aşağıda yukarı doğru yavaşça süzdü.
LC: Babana benzemiyorsun?
“Evet!”
LC: Daha güçlüsün ondan.
“Öyleyim, babamdan fazlasıyım!”
LC: Hmm. Kendini iyi biliyorsun!
“Sonuçta beni benden iyi bilecek tek kişi, yaratıcımdır. Onun dışında, tek ben biliyorum kendimi.”
LC: Güzel, iyisin hem de fazla! Otur lütfen.
Kendisiyle oturduktan sonra masa aniden dolmaya başladı. Yemekler, tatlılar, içkiler ve daha fazlası. Ancak ben ne olursa olsun böyle bir ortamda, bir şey istemiyordum.
“Bay Castelli, çok naziksiniz! Ancak ben aç değilim. Bu misafirperver davranışınız için de çok minnettarım.”
LC: Anladım konuşmaya geçelim.
“Elbette.”
LC: Yaptığın şey, burada büyük bir ses getirdi. Bizler de bu durumdan bir hayli etkilendik. Aslında senin için çoktan harekete geçmişlerdi ama seni iyice araştırınca, kötü niyetli birisi olmadığını ve o kadını da savunduğunu anladım.
“Teşekkür ederim gerçeği gördüğünüz için!”
LC: Her zaman! Sonrasında şöyle bir gelişme oldu. Aslında bu gelişmeler çok hızlı gerçekleşti. Ancak ben de yavaş kalmadım. Baban benim ne olursa olsun dostumdur. Bana çok katkısı oldu.
LC: Ben eskiden çok kirliydim. Hala kirli bağlarım var ama iyi birisi oldum. Başındaki dert çok büyüktü ama merak etme. Olay artık çözüldü!
“Nasıl yani?”
LC: Sen oraları merak etmesen, daha iyi olabilir. Güzel şeyler değil. Senden bir ricam var.
“Lütfen buyurun!”
LC: Ben gittikçe yaşlandım. Yerime birisinin artık işlere bakması lazım. Yani yasal olan işlere. Çocuğum da torunum da yok.
LC: Sen cesaretli birisisin, gözü de kara. İyi birisi gibi duruyorsun, hem dikkat ettim sen baya zor yollardan geçmiş birisi gibisin.
“Teşekkür ederim!
LC: Ben mal varlığım dahil her şeyi sana bırakmak istiyorum. Merak etme bütün bunlara kimse el süremez.
“Bir dakika, bu olmaz!”
LC: Evlat hepsi olur. Bu sana vermek istediğim mal varlıkları babanla tanıştıktan sonra olanlar. Hepsi senindir.
“Bakın ben bunu kabul edemem bay Castelli. Bu kesinlikle normal bir şey değil.”
LC: Şu hayatta karşıma ne tam istediğim gibi bir varis çıktı ne de bir evladım oldu.
“Keşke hayat bunları size verseymiş.”
LC: Bak evlat ben sende gelecek gördüm. İstersen bu parayı bir yere bağışla, bu beni rahatsız etmez.
“O zaman sizi rahatsız etmeyecekse, gelin biz bu mal varlığını hiç hayatını yaşama şansı verilmemiş, yetim, öksüz ve fırsat bulamamış çocuklara paylaştıralım.”
Ne olursa olsun, bunu kabul edemezdim. Çünkü böyle bir adamdan gelecek para, nedense bana iyi gelecek hissiyatı vermiyor ve içimde hala adama karşı bir kuşku, bir rahatsızlık vardı.
Bay Castelli biraz düşünüyordu ve karar vermekte zorlanıyor gibi bir haldeydi.
LC: Peki sen öyle diyorsan, biz de onu uygulayalım o zaman.
“Bu konuda anlaştığımıza mutluyum!”
LC: Şimdi bunu nasıl yapacağız?
“Bizim şirketimizin vakfı var, kesinlikle güvenebilirsiniz. Bütün değerleri oraya aktaracağız ve sonra da gerekli yerlere kısa sürede ulaşacak.”
LC: Güzel! O zaman bu konuda hemen çalışanlarıma bildiri yapayım ve sizin çalışanlarınızla oturup, işlemi halletsinler.
“Hay hay...”
LC: Benden bir şey istiyor musun genç adam?
“İsteğim yoktur, teşekkür ederim. Tek dileğim şudur, ne aileme ne de o hanımefendi'ye rahatsızlık vermemeleri!”
LC: İçin rahat olsun.
[1 SAAT SONRA]
Bay Castelli ile sohbetimizden sonra, masadan kalktığım gibi rotamı İlsa'nın evine doğru çevirmiştim.
Yolda giderken de aklıma birkaç şey almak gelmişti, sonuçta elim boş gitmek benim hoşuma gitmezdi. Bu nedenle biraz bakındım, buralarda bildiğim iyi yerler vardı. Güzel tatlar bırakmıştı damağımda...
Kısa bir arama sonrası, burada işini layığıyla ve hakkıyla yapan pastan vardı. Bu pastene hem güzel tatlılara, yanında da mis gibi dondurmalara ev sahipliği yapıyordu.
İçeri girdim ve güzel olan ne varsa direk paket yaptırmaya başladım. Adam bana "yol uzaksa buz buz kalıbı koyabilirim, erimesin!" diye belirtmişti.
“Yok teşekkür ederim, hemen 2 sokak geride gideceğim yer!” (tercüman kullandım!)
Hesabı da ödedikten sonra, mekandan ayrılıp. Sakin ve mutlu bir kafayla yolda yürümeye devam ettim.
[2 DAKİKA SONRA]
Yolda giderken kaldırım üstünde banka oturmuş, ağlayan bir kadın görmüştüm.
Elinde de koca bir valiz tutuyordu. Aklım "geç git!" dese bile, kalbim "dur, yardım gerekiyorsa, elinden geleni yap!" diyordu.
Elimdekileri bankın köşesine koyup "oturabilir miyim?" demiştim italyanca.
Kadın da ağlayarak, yüzüme bakmadan "evet!" demişti ama bunu söylerken kalkmak isteyince de, elim koluna gitti.
Kadın gözlerime ağlayarak, şaşkın bir ifadeyle bakınca ben elimi çekmiştim.
Ka: Ne yapıyorsun?
“Özür dilerim amacım kabalık değil!”
Ka: Ne o zaman?
“Sadece yolda görünce dayanamadım! Yardım edebileceğim herhangi bir husus var mıdır sizin için?”
Ka: Benim yardıma ihtiyacım falan yok!
Kadın bunu söylediği andan sonra, telefonu çaldı ve birisiyle konuşmaya başladı. Herhalde telefonda konuştuğu kişi erkekti.
Garip garip bağırma sesleri kulağıma kadar geliyordu. Kadının ağzından aniden italyanca "çalıştığım için hakkımı istiyorum!” cümlesi çıkınca, konu aslında aynı yapbozun parçaları gibi oturmuştu.
Telefon bir anda kapanmıştı ve kadın daha sert, içten hatta öfkeyle ağlamaya devam ediyordu. Ancak elimi kadının omzuna attım ve "sizin gibi birisine ihtiyacım var!" demiştim.
Ka: Ne demek istiyorsun?
Ben bunu söyledikten sonra gözleri açıldı ve gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Tam cümleye girecekken "bana niye ihtiyacın olacakmış ki?" demişti.
“Bahçe sulama işlerinden, yemek yapmaktan ve klasik ev işlerinden anlar mısınız?”
Ka: Evet ama niye soruyorsunuz?
“Tamamdır! Evimizde çalışmak ister misiniz? Tabii gönlünüz cidden isterse...”
Ka: Ben şimdi anlayamadım? Geldin, beni gördün ve iş teklifinde bulunmak mı geldi aklına?
“Hanımefendi size saçma geliyor olabilir belki ama evet! İş teklifi sunuyorum size.”
Ka: Size niye güveneyim?
“Peki 1 dakika!”
Elimi cebime attım ve biraz para çıkartıp kadının elini açtım. Kadın bana daha da şaşırınca "bunu avans olarak vermek istiyorum! Siz bana yardım edin, ben de size!" demiştim.
Ka: Siz gerçekten ciddisiniz!
“Evet öyleyim! Ama sizden bir süre müsaade istiyorum, önemli bir buluşmam var. Siz de evinize gidin, bu da benim numaram. Bu numaradan benimle iletişimde bulunup, haber alabilirsiniz!”
Ka: Şey ben bakıcılık yapıyordum. Evim yok, yani var ama kocam biraz uzakta.
“Peki şu gerideki pastaneye gidin. Bir süre oturun! İstediğinizi yiyebilirsiniz, ödemeyi ben yaparım. Sonra sizinle evimize götürürüm kalacak yeriniz de hazır.”
Kadınla kısa konuşma sonrası, hemen hızlı adımlar atarak İlsa'nın apartmanına kadar geldim. Merdivenleri ağır ağır çıktıktan sonra, kapının önüne gelebilmiştim.
Kapıyı çaldıktan 20 saniye sonra, kapıyı İlsa açınca göz göze gelmiştik. Beni gördüğü gibi sevinmiş, hemen sıkıca sarılmıştı.
“Özledin galiba?”
İl: Özledim evet ve sana bir şey oldu sandım! Haber alamadım!
“Merak etme, artık başımızda bir bela yok. Sana da bir şey olmayacak canım! Hadi içeri geçelim!”
Hemen birlikte odasına doğru yürüdük. Koridorda kısa adımlarla yürürken, bize Sofia seslenmişti "kim geldi İlsa?" demişti.
İlsa da "Aras burada!" dediği an, hemen odasından çıktı. Biraz şaşkınlık, biraz da kıskançlık içerisinde bir bakışı vardı suratında. Ellerimi de dolu görünce tamamen İlsa'ya sinsi bir bakış atmıştı.
So: Hoş geldin! Bize bir şeyler mi getirdin?
“İlsa ile ikimize bir şeyler aldım! Ama seni hesaba katmadım.”
So: P-Peki... Görüşürüz!
“Bay, bay!”
Sofia böyle söylediğim için incinmişti. Herhalde beni kredi kartı erkek tarzında bir kategoriye almış olmalıydı. Fakat verdiğim cevapla, kendisine yaramayacağımı anladı.
İlsa kolumdan tuttu ve oda'nın içine çekti. Hemen dudaklarıma yapışmıştı. Ayak ucuyla bana yetişmeye çalışıyordu ama elimde ne varsa yatağın üstüne bıraktım ve ellerimi dolgun kalçasına attığım gibi kucaklayıp, öpüşmeye devam ettik.
“Seni özledim!”
İl: B-Bende...
İlsa'yı yatağın üstüne uzattım ve o yine gotik tarzını yansıtan elbisesinin iplerini sakince çözerken göz göze geldik.
“Biraz hızlı mı gidiyorum?”
İl: Şey, Sofia varken galiba bunu yapmayalım.
“Cidden ben onu unuttum.”
Hemen toparlandıktan sonra İlsa dudaklarımı öptü ve masasına oturup tatlı ile dondurma yerken, konuya dönüş yaptık.
İl: Nasıl oldu anlatabilir misin?
“Aslında pek bir şey yok desem doğru olur. Eski bir aile dostu yardım etti ve iş çözüme kavuşmuş oldu.”
İl: Nasıl yani?
“Arama geldi bir adamdan, ismini araştırdım hemen. Biraz baktım ve sonra da bu bilgilere göre hareket ettim, adamla buluştum. Bu adam cidden bizim ailemizin dostuymuş. Onun sayesinde hem durum düzeldi, hem de artık sana bir şey yapmayacaklar.”
İl: Yine de bana garip geliyor.
“Merak etme yavrum, kimse sana bir şey yapmayacak! Seni korumak için elimden geleni yaparım.”
İlsa ellerimi tuttu ve gözlerime bakarak "zaten korudun!" dedi. Yüzünde hafif bir tebessüm belirmişti. Dudaklarımı tekrar öptü.
[1 SAAT SONRA]
İl: İstersen, kal bu gece?
“İsterim ama ailemi kontrol etmem lazım. Görüşürüz ve şey, seni-...”
İl: Ben de seni seviyorum! :)
SEZON 2 - BÖLÜM 6 SONU...