MİLLİ PİYANGO Serisi - Toplam 31 bölüm +

MİLLİ PİYANGO 30

← Ana Sayfaya Dön ← Geri Dön
📌 MİLLİ PİYANGO (ÖZEL)

Yerimden doğruldum, Münevver Hanım’ı belinden sertçe tutup domalttım yatağa. Okkalı bir şekilde götüne şaplak attım. Her şey bir anlık oldu; Münevver Hanım neye uğradığını şaşırdı, üstünde koca bir şok etkisi vardı. Ağzı açılmadı, dili tutulmuştu. Sikimi Amcığına sokup pompalamaya başladım, sert sert git gel yapıyordum.

Bu sırada kalçalarına şaplaklar atmaya başladım. Her şaplak atışımda cıyak cıyak bağırmaya başladı. İki dakika sonra kapı zilini duyduk; gelen güvenlikçiydi. Münevver Hanım, üstüne geleceğini geçirdi ve alt kata doğru indi. Ben de peşinden gittim. Kapıyı hafif araladı, karşısında güvenlikçiyi gördü.

\-Güvenlik: Münevver Hanım, iyi misiniz?

\-Münevver: İyiyim, iyiyim.

\-Güvenlik: Sesler duyunca bir şey oldu sandım, bir bakayım dedim.

\-Münevver: He yok, iyiyim. Düşündüğünüz için yine de teşekkürler.

Diyerek kapıyı kapattı, ben de kapıyı kapattığı gibi götüne bir şaplak daha attım. Münevver Hanım’ın çığlığı evde yeniden yankılandı.

Bağırma, orospu diyerek elimdeki kilodu ağzına tıkadım. Olduğu yere çömeltip sikmeye başladım. Amcığı baya sulanmıştı. Kulağına fısıldayarak, “Seni böyle siken olmadı değil mi? Kocanda böyle sikmedi gerçek erkek nasıl sikermiş göstericem bugün sana” diyerek kadının içinden geçiyordum.

Yukarı kata çıktığımızda telefonumu odanın kenarına koymuştum, video kaydı alıyordu. Münevver Hanımı kolundan tutup yatağa doğru fırlattım.

\-Münevver: İbrahim, biraz yavaş olalım.

\-Bu daha başlangıç, gel buraya, sikimi yala.

Münevver Hanım yataktan bana doğru geldi, ve sikimi yalamaya başladı. Kafasını elimle tutup daha da bastırıyordum; gırtlağına kadar girmişti, nefes almakta zorlanıyordu. Yüzü kırmızı olunca çırpınmaya başladı. Sonra ellerimle kafasını serbest bıraktım, yoksa boğulacaktı. Kadın ağzını hemen dışarı çıkardı, nefes nefese kaldı.

\-Münevver: Ne yapıyorsun, öldürecek misin beni?

\-Yüzüne bir tane patlattım, “Sus ve yalamaya devam et” diyerek tepkimi gösterdim. Bu tepkime şaşırsa da içten içe hoşuna gitmeye başlamıştı. Emri vaki konuşmalarım onu tatmin ediyor gibiydi; ilk defa böyle seks yapıyordu, belli.

Bu kadar yeterli diyerek yatağa doğru uzattım. Yatağın tam köşesine çektim, bacaklarını omzuma aldım. Altımda iki büklüm kalmıştı, çivileme şeklinde amcığına açıyordum.

Çok sürmeden içine boşaldım. Karşımdaki münevver hanım olunca çok fena tatmin olmuştum ve böyle dominant bir kadını resmen kölem gibi ezmiştim. Bu, daha da tahrik etmişti beni. Hiç olmadığı kadar içine patladım.

(Bu arada, Münevver Hanım’ın profilini Eşret Tek dizisindeki Irmak Hanım gibi düşünebilirsiniz. Aynı onun gibi giyim tarzına sahip; onun gibi hem resmi işi var hem de mafyatik tarafı da var.)

Münevver Hanım’ın amcığından dolu dolu yoğun kıvamda döllerim akıyordu.

Elimle akan döllerimi aldım, ağzına verdim. Bunu görünce şaşırmıştı. “Al dölümün tadına bak” diye emri vaki konuşmaya devam ettim. Münevver Hanım şok içinde elimdeki dölleri yalamaya, emmeye başladı.

\- “Haydi, bu kadar yeter. Toparlan, çıkıyoruz.”

\- Münevver: “Bir duşa gireyim, çıkalım hemen.”

\- “Hayır, üstüne giy şunları, çıkıyoruz.” diyerek yatağın kenarındaki dantel siyah kilot ile sütyeni önüne attım.

Dolaptan siyah yırtmacı olan bir kalem etek, üstünde krem rengi bir bluz, onun üstüne yazlık bir ceket verdim. “Ayakkabıyı da sen seç, hazırlan, bekliyorum.” diyerek odada ayakta dikildim. Münevver Hanım yerinden kalktı, verdiğim iç çamaşırlarını giydi. Sonra elbiseleri tek tek giydi, aynanın önüne gidip yüzünü ıslak mendille sildi, saçlarını taradı, hafif makyajını tazeledi. “Hazırım.” diyerek yanıma geldi. Beraber evden çıktık. Münevver Hanım’ın teni beyaz olduğu için boyun kenarları olsun, vücudu olsun, kızarıkları belli oluyordu.

Arabaya bindik. Güvenliğin önüne geldiğimizde güvenlikçi dikkatli bir şekilde bana bakıyordu; şaşırmış olması gerek. Kenan’ın karısını evde bağırta bağırta sikmiştim. Bunu bildiğim için güvenlikçiye ibnelik olsun diye tam durduğumuz esnada Münevver Hanım’ın bacağına elimi attım. Bunu güvenlikçi görmüştü. Sonrasında geçerken dikiz aynasına baktım; yanındaki arkadaşıyla bir şeyler konuşuyordu.

\-Münevver: Rezil olduk, İbrahim, neden böyle bir şey yaptın?

\-Bir şey olmaz, merak etme, şimdi koşa koşa tuvalette 31 çekmeye gider garibim.

\-Münevver: Olsun, ben burada oturuyorum ya, birine bir şey derse…

\-Kime ne diyecek? Hem o güvenlikçi Kenan abinin karısı hakkında yorum yapmaya götü yemez bence.

\-Münevver: Orası öyle ama evde sanki çok abarttın bazı şeyleri.

\-Ben nereden bileyim o kadar bağıracağını?

\-Münevver: Sen niye öyle davrandın bana? Böyle birşeyi senden beklemiyordum.

Cebimden telefonu çıkardım, video kaydı ile Kenan abi ile aramızdaki mesajları gösterdim

(WhatsApp konuşmaları).

\-Abi, dediğin gibi yaptım, olmuş mu? Şimdi sana video atıyorum.

Video izleyen Kenan abi:

\-Kenan: Aferin İbrahim, biraz da olsa benden bir şeyler kazanmışsın.

\-Sağ ol abi, senin kadar olamasam da bir şeyler denedim.

\-Kenan: Yengen nasıl, şimdi iyi mi?

\-Valla abi, yanımda turp gibi şu an.

\-Kenan: İyi, iyi, çıktınız mı yola?

\-Evet, çıktık abi, 2 saate kalmaz yanındayız.

\-Kenan: Bekliyorum sizi, karımı baya özledim.

\-Bence o da seni özlemiş abi.

\-Kenan: Biliyorum.

\-Münevver: Şimdi anlaşıldı senin bugün neden böyle olduğun. Ah Kenan, ah Kenan, şimdi ben gittğimde bunun hesabını senden sormaz mıyım?

\-Aman Münevver abla, benim de başımı yakarsın. Sana bunları gösterdim, bil diye başımı yakma, gözünü seveyim. Kocanı sen de tanıyorsun, tek sana ve kızına zaafı var, valla çıkarır silahı, vurur beni.

\-Münevver: Yok yok, ben bunun bedelini Kenan Efendi’ye ödetmem lazım. Baksana, arabada koltuğa zor oturuyorum, götüme şaplak ata ata kıpkırmızı yaptın İbrahim.

\-Biliyorum abla, kusura bakma ama ben de bir plan yaptım senin için.

\-Münevver: Nedir o?

\-Sana bilerek duş aldırmadım, bilerek döllü Amcığının üstüne kilot giydirdim, gidince Amını Kenan abiye yalatıp intikamını alırsın diye.

\-Münevver: Bak sen İbrahim Efendi’ye, nelerde düşünmüş. Yanıma geldiğinde el kadar çocuktun, dün gibi hatırlıyorum. O günlerden bu günlere ne çabuk geldin de böyle planlar yapar oldun.

\- Eee abla, boynuz kulağı geçer derlermiş; sizlerden ne öğrendiysem o.

\-Münevver: Yok yok, bu Kenan ile takılmak sana yaramadı. En iyisi araya biraz mesafe koymak.

\-Aman abla, Kenan abinin yanında başka, senin yanında başka. Gözünü seveyim, senin kocan harbi deli. Bugün böyle der, yarın ne der bilmiyorum. Kafası güzelse birde yaptıkları bir değil.

\-Münevver: Şaka yapıyorum İbrahim, tamam, bir şey demeyeceğim.

\-Ama senin de hoşuna gitti gibi, öyle değil mi?

\-He abla, hoşuna gitmedi mi?

Münevver hanım yüzünü kaçırsa da, istemsizce gözlerinden anlamıştım onun da hoşuna gittiğini.

\-Münevver: Evet, hoşuma gitti ama ilk defa böyle biri sert davrandı bana, hem de kocamdan başka biri. Onun şokunu yaşadım. Gerçi bu güne kadar Kenan’dan onu göremezdim, hep nazik davranırdı bana. Ben ise ona karşı serttim. Şimdi senden böyle tepki alınca biraz garipsedim ama yalan yok, gerçeği duymak istiyorsan hoşuma gitti ama bu kadar sert olmazsan daha iyi olur. Götüm hâlâ acıyor.

Elimi attım, emin ol abla, alışınca sen de daha fazlasını isteyeceksin.

\-Münevver: Yok yok, ben böyle iyiyim.

\-Alışırsın, alışırsın.

Ankara’ya varmak üzeriydik. Yol üstünde Münevver Hanım biraz aç olduğunu söyledi, biraz atıştırmalık bir şeyler alıp yola devam ettik. Artık Ankara’ya varmıştık. Kenan abi, Ankara’daki evine geçmişti, biz de oraya geçtik. Arabayı park edip beraber binaya girdik. Asansöre binip Kenan abinin olduğu kata geldik. İçimde biraz heyecan vardı, Kenan abinin tepkisini merak ediyordum.

Kenan abi kapıda bizi don atletle karşıladı, Münevver Hanım içeriye geçti.

\- Abi, müsaadenle ben ayrılayım.

\- Kenan: Nereye İbrahim?

Kenan abinin elinde viski bardağı, diğer elinde puro vardı; kafası biraz güzel olmuştu.

\- Abi, evime gideyim dedim, Münevver Hanım’ı getirmemi istemiştim.

\- Kenan: Bir yere gitmiyorsun, geç içeriye.

Mecbur ben de eve girdim, Kenan içeriye geçtiği gibi

\- Kenan: Ooo, karıcım gelmiş,

diyerek Münevver Hanım’a sarılmaya kalktı.

\- Münevver: Az dur bir Kenan, eve yeni girmişim, ağzım kurumuş, bana buzlu bardakta viski getir, kendime geleyim.

\- Kenan: Tamam karıcım,

diyerek mutfağa gitti, elinde bardak ve buz getirdi. Masanın üstündeki viskiyi alıp bardağa doldurup karısına ikram etti. Münevver Hanım koltuğa uzanmış, iki bacağını açarken bir yandan viskisini yudumluyordu, eliyle amına şaplak atarak

\- Münevver: Gel buraya Kenan efendi,

diyerek kocasına emir veriyordu.

Kenan abi, eğilmiş karısının altındaki dantelli siyah kilodunu çıkardı; benim döllediğim Amcığı karşısında duruyordu.

Münevver Hanım, Kenan’ı kafasında tutarak amcığına doğru bastırdı.

\- Münevver: “Yala, kocacığım,” diyerek emrini vermişti.

Kenan abi amcığının yapış yapış olduğunu fark etmiş, ağzına farklı bir tat geldiğini anlamıştı. Bunu gören Münevver Hanım, Kenan abinin kulağına eğilerek bir şeyler söyledi. Kenan abi birden durdu, başını çevirip bana baktı. O an dedim ki, “Ben bittim, amk.”

Ecel terleri dökerken Kenan abi tekrar döndü, işine devam etmeye başladı. Bu sırada Münevver hanım bana göz kırptı. Artık bu işin boyutu farklı bir hal almaya başlamıştı; ikili kendi arasındaki fantezi dünyasına farklı bir şeyler daha ekliyorlardı. İçim bir nebze de olsa rahatlamıştı, ancak Kenan abinin kafası yarı kıyak olduğu için tereddütteydim. Sonuçta masanın üstünde yine silahı duruyordu; böyle adamların bir dakikası bir dakikasına uymuyordu.

Kenan abi ile Münevver hanım o gece sabaha kadar seviştiler; fantezilerine farklı boyut kazandırmışlardı. Sabah olmuştu, Münevver hanım kahvaltı hazırlamış, bizi uyandırdı. Dün geceki Kenan abiden eser yoktu; iş disiplini ve resmiyeti tekrar elini almıştı.

\-Kenan: İbrahim, sen daha hazırlanmadın mı?

\-Ne için abi?

\-Kenan: Dün sana söylediğim evrak dosyaları vardı.

\-Doğru abi, onları ben unutmuştum.

\-Kenan: Haydi, çabuk kalk, o dosyaları yerine teslim et, ofise gel sonra.

\-Münevver: Çocuk kahvaltı yapsaydı Kenan.

\-Kenan: Kahvaltı için geç bile kaldı; yolda giderken bir şeyler alır kendine.

\-Kenan: Alo, haydi İbrahim, kime diyorum, çabuk düş yola!

İçimden Kenan’a sövmüyor değildim; bu amına kodumun delisi, harbi kafası kırıktı.

Ofise gittim, Kenan abinin sekreteri dosyaları çoktan hazırlamıştı. İçinde önemli evraklar da vardı. Onları aldığım gibi doğruca bağlı olduğu fabrikalara gitmiştim. Manyak, ofise geçmiş öğlene kadar canım çıktı. Bir oraya bir buraya koşturmaktan ara ara telefon edip ne yaptığımı soruyordu. Sonradan tekrardan telefon açtı.

\-Kenan: Alo İbrahim, nerdesin?

\-Abi, şu an fabrikadayım, gerekli dosyaları teslim ediyorum, evrakları alıyorum.

\-Kenan: Tamam, acele et. Yengen burada, yengeni tekrardan Konya’ya götüreceksin. Akşam 5 olmadan yurtta olması lazım yengenin.

\-Tamam abi, diyip telefonu kapatmıştım.

Artık Ankara-Konya arası yapmaktan içim dışıma çıkmıştı. Şimdi öğle vakti bu yolda çekemezdi. Üfle üfleye ofise gittim. Sanki amına koyayım, başka adamları yok, karısını Konya’ya yollayacak diye söyleniyordum.

Ofise gidip Münevver Hanımı alıp Konya yoluna düştük. Beraber Münevver Hanımı yurda teslim ettim. Nasıl olsa müdür istediği zaman git, istediği zaman gel; hayat onlara güzel. Kendi evime 1 aydan fazla oldu, uğrayamamıştım. Artık evimi özledim ama hazır gelmişken bir de Hafize Ablaya uğrayım dedim. Hafize Abla en son hamile olduğunu söylemişti. Tahminimce 2-3 aylık hamile olabilirdi, belki de 3-4 ay; artık bilemiyorum. Hafize Ablayı telefonla aradım.

\- Abla nasılsın?

\- Hafize: İyiyim İbrahim, nerelerdesin? Özlettin kendini.

\- Şu an Konya’dayım abla.

\- Hafize: Aaa ne güzel, gelsene bize.

\- Ben de müsait misin diye soracaktım.

\- Hafize: Sana her zaman müsaitim İbrahim, biliyorsun, sormana bile gerek yok. Gel, bekliyorum seni. İlyas abin işte, o da birazdan gelir.

Hafize ablanın evine gittim. Beni altında geniş gri eşofman, üstünde de krem rengi bir penye ile karşıladı. “Hoş geldin” diyerek boynuma sarıldı. Boynuma sarıldığında içinde sütyen olmadığını fark ettim. Hamilelikten dolayı hormonal değişim ile biraz kilo almış, memeleri büyümüş, vücudu şekillenmeye başlamış. Vücudu, kalçası, memesi derken o biçim bir kadın olmuş; hamilelik ona yaramıştı.

\-Bakıyorum da abla, taş gibi hatun olmuşsun, hamilelik sana yaramış.

\-Hafize: Yok be İbrahim, kilo aldım, baksana.

\-Yok yok, güzel olmuşsun, kilo alsan bile sen hala güzelsin.

\-Hafize: Teşekkür ederim, şımartıyorsun beni.

\-Şımarmayı hak edecek kadınsın.

Hafize abla, yüzünde tebessümle karşılık veriyordu.

\-Hafize: Aç mısın, yemek hazırlayayım mı?

\-Yok abla, ama bir kahveni içerim.

Hafize abla mutfağa gitmişti, beni de çağırdı.

\-Hafize: Gelsene İbrahim, sana kahve hazırlarken sohbet ederiz.

Mutfak masasına oturdum, Hafize ablayı seyrediyorum, o kadar güzel olmuş ki, hamilelik cidden yaramıştı.

\-Hafize: Eee İbrahim, nasıl gidiyor hayatın, uzun zamandır yoktun.

\-Valla sorma abla, iş güç, okul, uğraşıyorum, biliyorsun, Kenan’ın yanındayım.

\-Hafize: Halen o adamla takılıyorsun, değil mi?

\-Evet abla.

\-Hafize: O adam için mafya diyorlar, bir sorun olmuyor mu?

\-Yok abla, iyi anlaşıyoruz, beni boşver, sen ne yapıyorsun?

\-Hafize: Ne yapayım, işte ev işleri, bildiğin gibi, İlyas işe gidiyor, yemeğini hazırla, evi topla derken gün geçiyor.

Karşılıklı kahve içerken sohbet muhabbet devam ediyordu, Hafize abla ayağa kalktı.

\-Hafize: Bak, yeğenin ne kadar büyüdü, diyerek göbeğini gösteriyordu.

Elimle göbeğini severken

\-Hafize: Sen şimdi dayı mı olacaksın? derken duraksadı.

\-Ne oldu abla, neden durdun?

\-Hafize: Ay İbrahim, bilmiyorum.

\-Neyi bilmiyorsun?

\-Hafize: En son buraya geldiğinde seninle Münevver Hanım’la seks yapmıştık, hatırlıyor musun?

\-Evet.

\-Hafize: İşte en son ondan sonra vücudumda değişiklikler oldu, hamile olduğumun farkına vardım.

\-Evet abla.

\-Hafize: İşte İlyas bilmiyordu, seninle en son 1 seneye yakın görüşmüyoruz diye biliyor.

\-Hafize: Büyük ihtimal çocuk kimden bilmiyorum ama İlyas kendi çocuğu sanıyor, ya öyle değilse sen şimdi dayısı değil de babası olursun o zaman.

\-Abla, neden öyle düşünüyorsun?

\-Hafize: Niye, nasıl düşüneyim?

\-Sen bu çocuğu istemiyor musun?

\-Hafize: Evet, istiyorum.

\-Peki, senin için benden ya da İlyas’tan olması fark ediyor mu?

Hafize abla derin düşüncelere daldı, hayır yok, ikinizi de seviyorum.

\-O zaman konu kapanmıştır abla, İlyas’a da söylemezsin, olur biter.

Hafize abla tekrar ayağa kalktı.

\-Hafize: O zaman hem dayısı hem de babası olarak sev çocuğumu, diyerek göbeğine tekrardan elimi koydu.

Hafize ablanın göbeğini severken memeleri elime değiyordu, vücudu çok yumuşamıştı, çok güzel olmuş. Hafize abla da hafif karşılık vermeye başladı.

\- Çok özledim abla seni.

\- Hafize: Ben de seni özledim İbrahim.

Hafize ablanın memelerini ellemeye başladım.

Hafize abla elimden tutup hemen beni yatak odasına götürdü.

\- Hafize: Çok vaktimiz yok, İlyas. 1 saate gelir, hızlıca yapalım. Uzun zamandır özledim seni, hasret giderelim.

← Önceki Hikaye
MİLLİ PİYANGO 29
Sonraki Hikaye →
MİLLİ PİYANGO 31
Yeni bir hikaye mi arıyorsun?

Yorum Yap

Yorumlar