Taksici, Ceren’in telefonu elinde, karanlık bir ara sokakta Ceren’in çıplak fotoğrafına bakarak “orospu” diye diye 31 çekerken Ceren’i taksinin arka koltuğunda domaltmış kökleye kökleye siktiğini hayal ediyordu. Fotoğraftaki pespembe pürüzsüz amının içinde gidip geldiğini düşünüyordu iri, kapkalın kara sikinin. Sonra Ceren’in saçlarını çeke çeke daracık göt deliğine girdiğini hayal ederken kasılmaya başladı bütün bedeni, bacaklarından yukarı doğru bir sıcaklık yükseldi ve Ceren’e, 20 dakika önce arka koltukta iş arkadaşına bacaklarını elleten evli kadına bakarak hırlaya hırlaya boşalmaya başladı. İlk fışkıran dölü Ceren’in telefonunun ekranına geldi. Taksici 10-12 defa kasılıp rahatlayınca ekranı peçeteyle üstünkörü sildi ve kendini arayıp Ceren’in numarasını kaydetti. Sonra Ceren’in telefonundan arama kaydını silip mekana geri dönmek için yola çıktı, telefonu teslim edecekti.
Bu sırada Ceren telefonunu kaybettiği için endişelenmiş, ne yapacağız, deyip duruyordu.
Hasan: “Bekir Bey plakayı hatırlıyorsanız buluruz telefonu, ne dersiniz?”
Bekir: “Valla o sırada plakaya bakacak durum yoktu bende hahah” diye güldü Ceren’in bacaklarına bakarak.
Hasan: “Merak etmeyin Ceren Hanım, hallederiz bir şekilde buluruz. Zaten buradan eve de bırakırız sizi endişelenmeyin” dedi. Meyhanedekine göre daha mesafeli davranıyordu artık Hasan, bozuk bozuk konuşuyordu.
Ceren: “Umarım buluruz Hasan ya, bulmalıyız yani…” dedi Hasan’ın bileğini tuttu hafifçe. Bekir’in söylediği telefon kurcalama meselesi geldi aklına Ceren’in fakat telefonunda kilit olduğu için biraz rahatladı. “Neyse eğlenmemize bakalım, sizin de modunuzu düşürdüm” dedi.
Bekir: “Hah şöyle yaa” diyerek beline sarıldı ve Ceren’e sokulup kadehi eline tutuşturdu “hadi fondip!”
Ceren duraksayıp, “Yaa fazla gelmesin, zaten rakı çarptı hala başım dönüyor…” dese de Bekir kadehi alttan ittirip Ceren votkayı bitirene kadar “iç, iç, iç oooh” diyerek gaz veriyordu. Ceren’in yüzü biraz buruşsa da Bekir ikinci votkayı istemişti bile Ceren’e. Şimdi Ceren’in bacakları Hasan’ın bacakları ile birbirine dolanmış, Bekir beline sımsıkı sarılmış, kulağına eğilerek sürekli konuşuyor, konuşurken dudakları Ceren’in kulağına, boynuna değiyordu. İki erkeğin arasında kalmıştı gerçekten.
İkinci votkaların bitmesine yakın Ceren tekrar sarhoşluğun ortasına düşmüştü. Işıkların etkisiyle başı dönüyor, hiçbir şeyi de net göremiyordu. Bekir’in eli Ceren’in kalçalarında geziyor, Hasan da elinin tersiyle belli belirsiz bacağına dokunuyordu Ceren’in. Gizli gizli, karanlıktan da faydalanarak dokunuyorlardı ona. Hem özgürce hem de gizlice. Ceren bir kez bile ‘yapma’ dememişti. Demedikçe cesareti artan Bekir Ceren’in kulağına eğilip söylediklerinde daha da sınırı zorluyordu.
Bekir: “Bak, ortada dans eden kızı görüyor musun? Kot şortlu olan var ya.”
Ceren: “Hıhı, görüyorumm… Ne olmuş onaa?”
Bekir: “Seni de öyle ortaya alsak, ne güzel oynarsın güzelim. Fiziğin daha güzel zaten.” derken sağ eliyle Ceren’in poposunu sımsıkı tutup sıkarak “Taş gibisin…” diye fısıldadı kulağına.
Ceren: “Ih.. Şey, güzel dans ediyor evet. Benim pilim bitti ama.” diyerek Hasan’a doğru sokulmaya çalıştı.
Bekir: “Bak Hasan’a yanaşıp durma, genç çocuk mazallah patlayıverir hahahah” diyerek güldü Ceren’in kalçasını sıkarak.
Ceren ne yapacağını şaşırmış halde arada kalmıştı. Bu şekilde oturmaya devam ederse iki taraftan biriyle sonradan pişman olacağı bir şey yaşayacağını biliyordu. Ama gerçekten de sonradan pişman olacağı bir şey olurdu bu, şimdi değil. Şimdi içten içe bu dokunmalardan, temaslardan, hoş sözlerden hatta ona asılmalarından bile keyif alıyordu. Bekir tekrar eğildi Ceren’in kulağına:
“Hadi gel piste görelim marifetini güzelim” dedi dudakları boynundayken. Ufak bir öpücük kondurdu Ceren’in kulağının arkasına. Ceren Bekir’e bakıp kalkmaktan başka çaresi olmadığını, burada oturmaya devam ederse bu temasların sonunun gelmeyeceğini gördü Bekir’in iştahlı gözlerinde. “Tamam ama hep beraber kalkıyoruz o zaman” diye yanıtladı Bekir’i. Hasan da Ceren’i korumak istercesine hemen kalkıp, “Tabi hep beraber, ben de geliyorum merak etmeyin” dedi. Ceren hala Hasan’ın bileğini tutuyordu, eli kaydı ve el ele kalktılar Hasan’la.
Hasan Ceren’i önüne aldı, kalabalıkta piste gidiyorlardı. Ara sıra aniden durduğunda Hasan’ın penisi Ceren’in poposuyla buluşuyordu. Her seferinde Hasan’ın genç, iri penisine kan pompalanıyordu. Dimdik olmuş sert penisi poposunda hissettikçe içi sımsıcak oluyordu Ceren’in. Arkasına bakıp Hasan’la göz göze geldi, gülümsedi ve “Hadi gel” diyerek dans etmeye başladı Hasan’a arkası dönük halde. Ceren, zarif ayak bileklerini, güçlü fakat dolgun bacaklarını, iri kalçalarını ve kıvrak belini kullanarak birkaç saniye içinde Hasan’ı kendine yeniden aşık etmişti. Önünde kıvrılarak dans ederken kalçaları Hasan’ın penisine değip geçiyordu. İkisi de durumun farkında olmalarına rağmen asla geri durmuyorlar hatta Hasan Ceren’in beline sarılmış kendini Ceren’in dolgun poposuna tamamen yaslıyordu. Bekir de biraz uzaktan seyredip Ceren’in önüne geçip karşılıklı dans etmeye başladılar. Ceren’e elindeki kadehten votka içirip kulağına bir şeyler söyleme bahanesiyle dudaklarını Ceren’in yanaklarında, boynunda gezdiriyordu. İki erkeğin sert penislerini aynı anda vücudunda hissediyordu Ceren. Hasan’ın penisi poposunda, Bekir’inki karnındaydı ve sürekli sürtünüyorlardı Ceren’e. Ceren belki de kalkmakla hata etmişti fakat şu an uzun zamandır hissetmediği şeyleri hissediyor, keyifte havalara uçuyordu. Dansındaki masumiyet de tamamen kaybolmuş bazen eğilip Hasan’a poposunu sunuyor, Bekir’e kendini teslim eder gibi sımsıkı sarılıyordu.
Hasan alkolün ve ortamın etkisiyle o masum duygularını yitirmiş, Ceren’in dolgun etli kalçalarını yoğurarak sürtünüyordu yusyuvarlak poposuna. Biraz daha hızlı sürtünse boşalacak gibiydi. Bekir’in de gözleri önünde Ceren’le içli dışlı olması, açık açık boynunu, yanaklarını öpmesi artık onu rahatsız etmekten çok azdırmaya başlamıştı. Hem Hasan hem de Bekir, Ceren’i sikmek istediklerini artık açık seçik gösterseler de Ceren’in kimi tercih edeceğini bilemiyorlardı.
Ceren müziğe kısa bir ara verilince Hasan’a dönüp kahkahalarla sarıldı ve “Çoook güzeldi ahahah aşırı yoruldum ama” diyerek bir bacağını kaldırdı. Memeleri Hasan’ın göğsünde yayıldı. Hasan’ın sikini karnında hissetti, daha da sıkı sarıldı Hasan’ın boynuna.
Hasan da Ceren’in belini sarıp “İstersen dinlenelim, sakin bir yere geçip kafa dinleyebilirsin?” diye sordu.
Ceren Hasan’ın kulağına “Aslında tuvalete gitmem lazım ama tek başıma gidemem, bir erkek bana eşlik eder mi?” dedi.
Hasan: “Ben seni götürürüm Ceren…” deyip Bekir’e baka baka yanağını öptü Ceren’in. “Çok güzel kokuyorsun” diye ekledi. Ceren daha da sıkı sarıldı ve “Hadi gidelim, yine koklarsıın” dedi kırıtarak.
Bekir masaya geri döndü kalkmış penisini saklayarak. Suratı düşmüştü biraz ama Ceren’i bu gece sikeceğinden emindi. “Bu karı hakikaten yolluymuş lan” dedi kendi kendine. “Hasan salağıyla uğraşacağına bana gelse onu akıllandırırım da neyse” diye de söylendi.
Tuvaletin önüne geldiklerinde sırada çok fazla bekleyen olduğunu gördüler. Tek kabin vardı, hem kadınlar hem de erkekler orayı kullanıyorlardı.
Hasan: “Ceren… Ceren diyorum ama yani bence sorun yok öyle anladım tavrından. Benim de çok çişim geldi ya bu sıra bitmez off…”
Ceren: “İstediğin gibi seslen Hasancığım. İstersen ilk sen gir ya. Ben tutarım. Tutamazsam bana çorap borçlu olursun ahaha”
Hasan: “Yok yok ilk sen gir. Bizim mekanizma daha tutulabilir cinsten” dedi önünü göstererek. Ceren gülüp “Onu tutmak da zor gibi görünüyor ama neyse dedi gözleriyle süzerek” Hasan biraz çekinip konuyu başka yöne çekmek için “Çorap da borcum olsun Ceren. Bu bacaklara ne giysen yakışır” dedi Ceren’in elini tekrar tutup. El ele birbirlerini sessizce süzmeye başladılar. Hasan Ceren’in dolgun poposunu, seksi bacaklarını, saatlerdir sikini kaldıran zarif ayaklarını, bembeyaz yumuşacık memelerini izliyordu. Ceren de az önce poposunu delecekmiş gibi yoklayıp duran kalın sikinin izlerine bakıyordu Hasan’ın pantolonunun üzerinden.
Sonunda sıra onlara geldi. Hasan Ceren’i içeri gönderse de Ceren “Hayır önce sen gir lütfen bak çok gelmiş senin” diye çekiştiriyordu Hasan’ı içeri. Hasan da itiraz edip “Ben beklerim” diyor fakat ikisi de bir türlü giremiyordu. Arkalarındakiler homurdanmaya başlasa da hala sen gir ben girmem kavgası yapıyorlardı. Sonunda arkada sıradaki adam önce Hasan’ı içeri itti sonra Ceren’i onun üzerine itip kapıyı kapattı ve “Hadi işinizi görün ne nazlandınız ya” dedi. Dışarıda kahkahalar koparken Ceren, Hasan’ın kollarında, daracık bir tuvalette kapalı kalmıştı. Müzik sesleri içeri kadar geliyordu. Dışarıdaki konuşmalar duyulsa da anlamak imkansızdı.
Hasan: “Tamam, ben arkamı döneyim sen yap. Sonra ben yaparım.” dedi ve Ceren’le yer değiştirip arkasını döndü. Ceren çorabını ve külodunu indirdi ama klozeti görünce “ıyy ben buna oturamam” dedi.
Hasan: “Çok mu pis ya?”
Ceren: “Buraya oturursam ya hastalık kaparım ya hamile kalırım ahaha”
Hasan: “Dur, şurada tuvalet kağıdı var. Bunları serip öyle oturabilirsin.” diyerek tuvalet kağıdı rulosundan birkaç uzun parça koparıp arkasını döndü. Ceren’i öyle alt kısmı çıplak, eteği belinde görünce yutkundu. “Şey… sen soyunmuşsun” dedi.
Ceren: “Başka nasıl yapacaktık? Yani yapacaktım…” diyerek gülümsedi. Hasan’a arkasını dönüp eğildi ve tuvalet kağıtlarını yerleştirmeye başladı. Çıplak poposu bembeyaz, yusyuvarlaktı Ceren’in. Çorapları da külodu da dizlerine inmişti.
Hasan bir an nerede olduğunu, evli bir kadınla neler yaptığını, pistteki bilincini kaybetmiş gibi hallerini düşününce kendinden utandı. Böyle düşüncesizce tamamen iç güdüleriyle hareket eden birine nasıl dönüşmüştü? Evet, Ceren’den hoşlanıyordu, çok etkilemişti onu ama Bekir’den bir farkı kalmış mıydı. Fakat şimdi tuvalette önünde çıplak şekilde eğilmiş işte Ceren… Bu anı yaşayacağını tahmin bile edemezdi yarım saat önce.
Ceren klozete oturdu, Hasan’la aralarında 15-20 santimetre ya vardı ya yoktu. “Hani arkanı dönecektin?” dedi.
Hasan: “Dönmesem olmaz mı Ceren?”
Ceren: “Olur… Sen de hazırlan istersen. Dışardakileri bekletmeyelim.”
Hasan: “Ş-şey… Bak beni yanlış anlamanı istemiyorum. Bekir Bey… Yani Bekir olacak o herif sana nasıl davranıyor farkındayım. Onunla aynı kefeye koymanı istemiyorum beni. Benim de duygularım, düşüncelerim var farkındasındır zaten… Ama öyle sığ olmadığımı düşünüyorum.”
Ceren: “Farkındayım…” dedi usulca. Elini Hasan’ın kemerine atıp tek elle çözdü. Diğer eliyle gömleğini kaldırdı Hasan’ın. Taş gibi olmuş penisinin zonklaması dışarıdan bile görünüyordu. “Hadi sen de hazırlan Hasan” dedi Ceren yumuşacık bir sesle.
Hasan bir çırpıda düğmesini açıp pantolonunu indirdi. Gri boxerıyla karşısındaydı Ceren’in. Hasan’ın dümdüz karnı, neredeyse tüysüz vücudu, şekilli, hafif kaslı bacakları ve boxerın altından çıkmak için can atan siki karşısındaydı Ceren’in… Göz göze geldiler. Ceren, ‘evet hazırım’ der gibi başıyla onayladı dudaklarını ısırarak. Hasan usulca boxerını çekti aşağı. 15-16 cm kadar, hatırı sayılır kalınlıkta, dimdik siki şaha kalkmış gibi sallanıyordu şimdi. Çıt çıkmıyordu.
Ceren yutkundu. Birkaç saniye dikkatle inceledi. Islandığının farkındaydı. Dudaklarını diliyle ıslatıp Hasan’ın gözlerine bakarak Hasan’ın heybetli sikini başından tutup köküne kadar okşadı tadını çıkara çıkara. Tanımaya, öğrenmeye çalışır gibi her pürüzü, her damarı okşuyor, hiçbir noktayı atlamadan okşuyordu Ceren. Hasan sessiz bir ‘ooh’ çekti ve biraz daha yaklaştı Ceren’e. Ceren, Hasan’ın gözlerine bakarak, ondan yaşça çok küçük olan bu erkeğin sikini rahatlatmak için ilk hamlesini yaptı… Islak dudaklarıyla başını öptü Ceren. Bu öpücükten sonra kesik kesik fakat daha az aralıklarla, sık sık öpmeye başladı Hasan’ın sikini. Öptükçe kasılıyordu Hasan’ın siki. Hasan sağ eliyle at kuyruğu saçını tuttu Ceren’in, sol eliyle yüzünü seviyordu. Gözleri ışıl ışıldı genç ve yakışıklı Hasan’ın. “Hadi” der gibi, yalvarır gibi bakıyordu Ceren’e. Ceren ağzını aralayıp Hasan’ın kalın sikini dudaklarının arasından ağzının içine aldı. Sikinin başı ağzının içindeydi şimdi. Diliyle başının etrafında daireler çizerken genç aşığının gözlerine bakıyordu Ceren.
Ufak ufak gidip gelmeye başlamıştı Hasan’ın siki Ceren’in ağzında. Hasan eliyle Ceren’in saçlarından çekerek ritim tutturuyor, zevkle inleyip ağzına verdiği güzel kadını seyrediyordu. Ceren iştahla daha da derine almaya çalışırken Hasan’ın sikini hem taşaklarını okşuyor, hem de kendini okşayıp ıslak amını hazırlıyordu. Fakat Hasan bütün gece dolmuş olmasının da etkisiyle, Ceren’in saçlarına asılıp aniden boğazına kadar kökledi sikini. Ceren istemsizce Hasan’ın karnına koydu ellerini, itmeye çalıştı. Nefessiz kalmıştı. Fakat gücü yetmiyordu. Gözünden bir damla yaş aktı Ceren’in fakat bu durum çok uzun sürmeden birkaç defa gidip geldi Hasan ve şiddetle inleyerek parmak uçlarında yüksele yüksele kasılarak, karın kasları kasılıp gevşeyerek Ceren’in boğazına, gırtlağına yoğun şekilde boşalmaya başladı. Her fışkırdığında Ceren’in küçük dili, boğazı, dili, dişleri, ağzının içi tamamen dölle kaplanıyor ve git gide artıyordu bu döllerin miktarı. Hasan kasılarak ve sikini Ceren’in ağzına iterek boşalmaya devam ediyor, saçlarını hırsla çekiyordu Ceren’in. Ceren sadece burnundan nefes alabiliyor, beyaz güzel yüzü kızarmıştı.
Sonunda Hasan tamamen boşalıp rahatlayınca sikini Ceren’in ağzından çıkarıp kapıya yaslandı. Nefes nefeseydi ikisi de. Ceren bu kadar erken bitmesi sebebiyle hayal kırıklığına uğrasa da belli etmedi. Hasan’ın yüzüne gülüyordu dölleri ağzındayken. Dudağının kenarından sızıyordu beyaz sıvı… Hasan “Çok güzeldi…” dedi. Toparlanmaya çalıştı fakat dizleri titriyordu. Ceren’e “Pişman mısın?” diye sordu. Ceren kalkıp klozete tükürdü ağzındakileri. Hepsi çıkmamış gibiydi. Yutkundu, tuzlu bir tadı vardı. Klozete tekrar oturup “Pişman mıyım? Herhalde en sorulmaması gereken soruyu sordun şu an.” dedi ters ters. Başı öne eğildi Hasan’ın. Arkasını döndü. Sırayla tuvalet ihtiyaçlarını giderip çıktılar.
Kapıdaki onları içeri iten, bu anın yaşanmasına sebep olan adam Ceren’e bakıp gülerek “Dudağının kenarında kalmış” dedi. Ceren diliyle dudağının kenarındaki sıvıyı da ağzına aldı hemen. Utançtan kıpkırmızı oldu.
Masaya döndüklerinde Bekir “Neredesiniz siz ya, hesabı bana kitleyip gittiniz sandım.” diye çıkıştı Hasan ve Ceren’e. Ceren bir şey diyemedi, Hasan da “Çok sıra vardı o yüzden uzadı Bekir Bey” diye açıkladı durumu.
Bekir Ceren’i kolundan tutup yanına çekti. Ceren çekilmenin etkisiyle dengesini kaybetti, poposunun sol yanağı Bekir’in kucağına gelecek şekilde oturdu. “Bak burada ne vaar” dedi Bekir ve Ceren’in telefonunu çıkardı cebinden.
Ceren: “Aaa! Nasıl? Nerden buldun? Harikasın Bekir Bey!” diye bağırıp boynuna sarıldı Bekir’in. Bekir imalı imalı Hasan’a bakıyordu o sırada. Ceren neredeyse kucağında, boynuna sarılmıştı. Şimdi önde olan o gibi görünüyordu.
Bekir: “Siz tuvalet sırasındayken hava almaya kapıya çıktım. Takside unutmuşsun gerçekten de. Taksici getirdi telefonu. Yine de benden söylemesi bak o adam telefonu karıştırmış olabilir. Şifre falan var mıydı? Gözüm hiç tutmadı adamı.” dedi.
Ceren: “Şifre var evet sorun olmaz. Ay çok sevindim. İşte şimdi rahatladım” diyerek Bekir’in kucağında gevşedi iyice.
Bekir, Taksicinin gelip telefonu ona verdiğinde söylediği “Maden bu telefon maden. Karı da öyle. Evli hatunu ayıklamışsın abi tebrikler. Gelmeden bi posta attım helal et” dediğini hatırlayıp güldü. Ceren telefonun kilidini açtı. “Yapış yapış bu telefon ya ne olmuş buna” diyerek eteğine sildi ekranı. Kocasından gelen mesajı açtı:
Serhan: Biz yatıyoruz aşkım. Gelirken ses yapma çocuk uyuyor, iyi eğlenceler.
Ceren de cevap olarak: Tamam biraz daha takılacağız sanırım. Yazdı.
Tam telefonu çantasına koyacakken tanımadığı bir numaradan mesaj geldi: Evlisin ama ne haltlar yediğini biliyorum. Uslu durmazsan üzerim seni…
Ceren yutkunup ne yapacağını şaşırdı. Bekir’in kucağından inip ‘kimsiniz, yanlış oldu herhalde’ yazdı bu gizemli numaraya. Cevap geldi: “Yakında görüşürüz.”