KAPALI KAPILAR ARDINDA Serisi - Toplam 5 bölüm +

KAPALI KAPILAR ARDINDA 2

← Ana Sayfaya Dön ← Geri Dön
📌 ALDATMA

Ceren işe başlayalı iki gün olsa da tekrar eski bekar günlerindeki gibi hissediyordu. İş sorumluluğu dışında fazla bir sorumluluk yoktu üzerinde, evdeki işlerden çok güzel görünmek ön plandaydı planları arasında. Bugün de fazlasıyla dikkat çekici olduğunu evden çıkarken komşunun liseli oğlunun tavırları ve Bekir’in bakışları ve iltifatları sayesinde anlamıştı. Bekir şimdi Hasan’ın evine sürüyordu arabayı. Bu sırada sürekli Ceren’le muhabbet etmeye, samimiyet kurmaya çalışıyordu.

Bekir: “Bizim böyle toplantılarımız sık sık olur. Hatta bazen şehir dışında bile olur. Enişte kızmasın? Hahaha”

Ceren: “Yok, Serhan öyle şeylere takılan kompleksli biri değil. Çocuktan dolayı şehir dışına çıkmayı pek istemem ama iş için ne gerekirse yaparım yani…”

Bekir: “Ya şu çocuk mevzusuna gerçekten çok şaşırdım. Bakıyorum da şöyle…” Ceren’in bembeyaz tenini, boynunu, hafif dolgun memelerini, ince belini, biraz geniş ve etli kalçalarını ve düzgün bacaklarını inceledi 3-4 saniye içinde ve “bu vücut doğum yapmış demezdim. Salmamışsın kendini ya da zaten hep böyle güzeldin, doğanda vardır belki” diye devam etti Ceren’in ince çoraplı bacaklarına bakarak.

Ceren, hoşuna gittiğini gizlemeye çalışarak, biraz da yanakları kızararak “Teşekkür ederim” dedi. Göz ucuyla Bekir’e baktı. Bekir’in gözleri hala Ceren’in bacaklarındaydı. Ceren istemsizce çoraplı bacağını okşadı hafifçe. Bekir’in bir elinin direksiyonda diğerinin önündeki kabarıklığın üzerinde olduğunu görünce başını çevirip dışarıyı izlemeye koyuldu. Uzun bir sessizlik oldu.

Bir sokağa girdiler ve Hasan’ı kaldırımda beklerken gördüler. Yanında durup arabaya aldılar. Hasan arabaya binip “Günaydın Bekir Bey, günaydın Ceren Hanım” dedi. Ceren arkasına dönüp Hasan’ın güzel yüzüne bakarak, günaydın, dedi. Havadan sudan ve toplantıda ne olabileceğinden konuşmaya başlamışlardı ki Bekir Hasan’a “Ceren bugün nasıl olmuş Hasan? Müşteriyi kafalarız değil mi?” diyerek göz kırptı ve kahkahayı patlattı. Hasan diyecek bir şey bulamasa da sinirlendiği yüzünden okunuyordu. Ceren’den hoşlandığı için bu şekilde ulu orta onun hakkında konuşulması zoruna gitmiş fakat hem yaşı hem konumu dolayısıyla ses çıkaramıyordu. Normalde ‘abla’ diyeceği bir kadına karşı hissettiği duyguları bastırmaya çalışıyordu.

Ceren: “Ben bunları müşteri için, şirket için ya da x kişisi için değil kendimi iyi hissetmek için giyiyorum.”

Bekir: “Hah, yüzyıllık kadın yalanı… Tamam sen kendin için giymiş ol, ama benim için çok güzelsin!” dedi gülerek. Dikiz aynasından da Hasan’a göz kırpıyordu yılışık bir tavırla.

Ceren: “Bir kadın kendine bakıyorsa kendisi için olamaz mı bu yani?”

Bekir: “Olabilir fakat çevrendeki erkeklerin de dikkatini çekeceğini sen de biliyorsun bence. Doğal bir şey bu, haksız mıyım?”

Ceren cevap vermeyip tekrar bacak bacak üstüne atıp dışarıyı izlemeye başladı. Hasan, “Ben Ceren Hanım’ın ne söylemek istediğini anlıyorum. Sırf giydiği bir şeyden dolayı hemen anlamlar çıkarılmasındansa güzel görünme isteğinin başkalarının dikkatini çekmekten çok kendini iyi hissetme ihtiyacı olduğunu söylüyor sanırım, yanlış anlamadıysam…”

Ceren: “Aynen öyle canım ya… Hasan Bey yani, tabi canım demek istedim.” Yanakları kızardı Ceren’in tekrar.

Bekir: “Hahahah meriçlik işe yarıyormuş demek. Az değilsin sen de Hasan”

Hasan: “Yok Bekir Bey… Ceren Hanım’dan bağımsız olarak da söyledim aslında tam olarak onu savunma amaçlı da değil…” şeklinde kem küm etti Hasan da utanarak. Ceren’in mis gibi kokusunu duydukça da iyice bocaladı ve sonunda sustu.

Biraz sonra sekreter Özlem Bekir’i arayıp bugün rahatsız olduğunu, patronun izin verdiğini söyledi. Ceren, Bekir ve Hasan’ın toplantıya üçünün katılabileceklerini iletti. Bekir de geçmiş olsun dileyerek telefonu kapattı. Kapatır kapatmaz da, “Ben biliyorum onun hastalığını da neyse…” dedi. Ceren “Hayrola? Geçmiş olsun, önemli bir şeyi yoktur umarım” dedi. Bekir, aynadan Hasan’a bakarak “Şirket dışı mesai diyelim değil mi? Burada şimdi gençlerin yanında söyletme…” dedi gülerek. Ceren, Bekir’in ne ima ettiğini anlasa da anlamamış gibi yapıp, geçmiş olsun, dedi.

Ceren, uzun zaman sonra iş hayatında çalışan bir kadın olmanın ne denli zor olduğunu tekrar hatırlamıştı. Yaşının, evli olup olmamasının, üslubunun, tavırlarının nasıl olduğunun önemi olsun ya da olmasın her zaman birileri için ‘ilişki ihtimaliydi’ Ceren iş yerinde. Burada da böyle olacak gibiydi. Fakat hem hamilelik hem de sadece evde kalarak annelik yaptığı süreçten sonra bu durum gerçekten hoşuna gitmiş, ruhunu okşamıştı. İçten içe bu durumun bitmemesini istiyordu. Bekir’in yol boyunca bacaklarını, kalçalarını izlediğini, emniyet kemerini takarken memelerine uzun uzun baktığını biliyor fakat normalde buna tepki gösterecekse bile şu an hoşuna gittiği için gülüp geçiyordu. Bu durumun bu frekansta, ileri gitmeden devam etmesi ne aldatma sayılırdı ne de flört. Sadece birkaç ufak bakış ve heyecan… Kadınlığını hissettiren güzel detaylardı bunlar.

Özellikle hamile kaldıktan sonra Ceren’in eşi Serhan artık bir erkek gibi değil sadece ‘eş’ gibi davranıyordu. Aralarındaki cinsel çekim sönmüş, hayat arkadaşlığından başka bir anlam ifade etmeyen avm gezileri, çift buluşmaları, ayda yılda bir yapılan seks ve bunun dışında evde pijamalarla oturup dizi izlemek dışında bir paylaşımları kalmamıştı. Ceren, bu durumdan şikayetçi değildi fakat şu an çevresindeki erkeklerin ilgi odağı oldukça bu yeni durumdan duyduğu memnuniyeti de reddedemiyordu. Daha ikinci gün olmasına ve iş yerindeki bazı gerginliklere rağmen eve gitmeyi pek istemiyordu açıkçası.

Toplantıda her şey yolunda gitmiş, sunumları başarıyla tamamlayıp anlaşma için artık topu mali birimlere bırakmışlardı. Ceren de elinden geleni yapmış ve gerçekten hem müşterilerce hem de iş arkadaşlarınca performansı çok beğenilmişti. Bunu kutlamak için toplantıdan sonra bir restorana gittiler.

Lüks, yeni nesil bir meyhanenin önünde durup aracı valeye verdiklerinde akşam üzeriydi. Ceren, Bekir ve Hasan araçtan inip meyhaneye girdiler. Ceren, garsonların gösterdiği masaya oturup telefonuna baktı. Serhan’dan “toplantı nasıl geçti aşkım” mesajı gelmişti. Birkaç saniye ekrana bakıp bildirimi kenara itip kaldırdı, Serhan’a cevap vermedi. Ceren’in yanına Bekir, karşısına Hasan oturdu. Büyük rakı söyleyip mezelerden de seçtiler. Mezeler gelirken Bekir rakıları doldurdu. Ceren duble içemeyeceğini söylese de “Biz bizeyiz ya iç sen ne olacak. İçemezsen ben içerim seninkini” deyip doldurdu. İlk yudumları almadan önce kadehleri kaldırdılar. Hasan “Daha nice başarılarımız olur umarım” dedi. Ceren de başıyla onaylarken Bekir “Başarımıza” dedikten sonra Ceren’e dönüp “ayrıca Ceren’in güzelliğine…” diyerek ilk yudumunu aldı.

Genel olarak tatlı tatlı sohbet edilen bir akşamdı. Bekir dozunu bazen kaçırsa da Ceren’e iltifatlara tam gaz devam ediyor, Hasan ise kadın ruhundan anlayan modern bir genç olarak saygıda kusur etmeden Ceren’e hak ettiği ilgiyi göstermekten de geri kalmıyordu. Bu ikili ilgi bir süre sonra iki erkeğin rekabetine dönüşmüş, Bekir Hasan’a cephe almaya başlamıştı.

Bekir: “Ben senin yaşındayken neler yapıyordum oğlum. Senin gibi meriçlik de kasmadan hem de. Ceren beni o zaman tanısaydın kaçamazdın…”

Hasan: “Bekir Bey, meriçlik falan değil yani başka bir amacım yok… Düşüncelerimi söylüyorum. Kadınlarla bazen aynı fikirdeysem yanlış mı yapıyorum?”

Ceren’in Hasan’a kanı ısınmıştı iyice. Onu gerçekten anlıyordu Hasan. Gerçekten dinleyip fikirlerini önemsiyor ve Ceren’i ‘kadınlardan biri’ olarak değil de birey olarak görüyordu. Bekir ise tam aksine sadece ‘güzel bir kadın’ olarak görüyordu Ceren’i ve elde etmek için erkekliğinin sınırlarını zorlamaya hazırdı. Ceren, Serhan’ı aramak için masadan kalkıp dışarı çıkarken Bekir Ceren’in dolgun kalçalarına bakarak kısık fakat Hasan’ın duyacağı sesle “Şu göte bak amına koyayım” dedi dişlerini sıkarak. Kadehi kafasına dikip rakıyı bitirdi. Hasan’a dönüp “Aslanım bak gençsin, heyecanlısın ama bu karı sana burada yakın davranır, haklısın der cart curt eder. Günün sonunda adam gibi bir adamın altında kalır. Tecrübe konuşuyor yani…” dedi. Adam gibi adam derken de kollarını açtı kendini göstererek. Hem gözdağı hem de ders veriyordu. Hasan ise alkolün de etkisiyle meydan okurcasına “Hiç sanmıyorum, görürüz…” dedi kısık fakat kararlı bir tonda. Bekir sinirle bakıp başıyla onayladı.

Ceren masaya geri dönerken Bekir “Ben bir tuvalete gideyim” diyerek kalktı. Ceren masaya yan yan yürüyerek gelirken Bekir de yan yan onun arkasından çıkıyordu. Tam arkasındayken bir anlığına Ceren’in belinden tutup hafif belirgin olan önünü de Cerenin poposuna sürterek arkasından geçti ve “Kocan da rahat adammış valla” diyerek tuvalete gitti. Ceren bu temasta kötü niyet olmadığını düşünse de istemsizce eteğini çekiştirip yerine oturdu, bacak bacak üstüne attı. Ayak bileği Hasan’ın dizine değdi. Göz göze geldiler, gülümsedi fakat bacağını her ikisi de çekmedi. Ceren hem alkolün verdiği gevşeme hem de ilgi odağı olmanın keyfiyle kendini iyice salıyordu. Şarkılara eşlik ediyordu. Hasan artık çekinmeden, başını ellerinin arasına alarak aşık aşık Ceren’i seyrediyordu. Ceren, heyecanın bittiği evliliğine kısa bir ara vermiş gibi özgür hissediyordu şimdi. Etrafında onu ilgiyle takip eden gözler, bir fırsatını bulup dokunmaya çalışan meraklı eller vardı. Ayak bileği genç bir erkeğin dizinde kıpırdanıyordu. Göz göze geldiler ‘Kıskanırım Seni Ben’ çalarken. Hasan, Ceren’in gözlerine bakarak katıldı şarkıya. Bekir de tuvaletteyken rahat rahat aşık olduğu kadının gözlerine bakarak söyledi:

“Kıskanırım seni ben

Kıskanırım kalbimden

Bu nasıl aşk allahım

Öleceğim derdimden”

Her şey apaçık ortada olsa da belli belirsiz, açıkça konuşulmadan gizli bir heyecan yürütülüyordu Ceren ve Hasan arasında. Ceren kadehindeki son yudumu da bitirdikten sonra Hasan’a bakarak hafif hafif oynattı bacağını, Hasan’ın bacağında yukarı aşağı gezdirdi bacağını farkında değilmiş gibi bir ifadeyle. Sonra “Bacağına çarptım galiba… Rahatsız oldun mu?” diye sordu. Hasan kısa ve net: “Hayır, çok rahatım Ceren… Hanım…” diye yanıtladı. Ceren sımsıcak bir gülümsemeyle bakıyordu Hasan’a. Onun ince uzun parmaklarıyla kavradığı kadehine kendi kadehini dokundurup, “Bana da servis yapar mısınız yakışıklı” dedi genç bir çocuğa ablalık taslayan bir ifadeyle. Hasan “Tabii ki Ceren Hanım” diyerek kadehin yarısına kadar rakı doldurdu. Bekir bir anda belirip “Hasan ne yapıyorsun lan? Sarhoş etmeye mi çalışıyorsun kızı?” diyerek kahkaha attı. Yerine geçerken Ceren’in omuzlarını tutarak yan yan yürüdü sandalyesinin arkasından. Sağ elini çekerken de boynunu okşadı hafifçe. Ceren ürperdi, Hasan’ın dizindeki bacağını oynattı istemsizce. Hasan da bu hareketle kadehe suyu koyarken eli titredi, dışarı döktü suyun birazını. Ceren’in varlığı her şeyi etkiliyordu adeta.

Son kadehlerdi artık ve üçü de iyice gevşemiş, kadehlerini kaldırarak şarkılara eşlik ediyorlardı. Bekir biraz sessiz bir anda Ceren’in kulağına eğildi ve “Ceren’cim, bazı sözlerimin şaka olduğunu farkındasın değil mi? Bozulma sonra bak üzülürüm” dedi ve elini Ceren’in dizine atıp hafifçe iter gibi yaptı yaramaz bir çocuk gibi. Ceren “Hayır hayır, sorun değil zaten tanıdıkça alışıyorum sana, size… O yüzden sorun yok” dedi gülerek. Bekir Ceren’in bacağından elini çekmeden “Güzeel…” dedi. Bir eli Ceren’in bacağında diğeri havada şarkı söylemeye devam etti. Ceren şimdi bacağında iki gündür tanıdığı sürekli kendisine asılan bir adamın eli, ayağı ise ona aşık olduğu her halinden belli olan yakışıklı, tecrübesiz fakat hoş gencin bacaklarının arasında kalmış, kalp atışları hızlanmış halde telefonuna baktı. Saat epey geç olmuştu. Fakat Serhan ne arıyor ne mesaj atıyordu. “Biraz geç kalırım, arkadaşlarla meyhaneye gideceğiz” dediğinde bile kimlerin olacağını bile sormamıştı. Serhan için karısı sadece bir ev arkadaşı gibiydi artık. Ceren bunları düşünürken şarkıyla uyumlu olarak bacağını sallamaya başladı. Bu şekilde hem ayağıyla Hasan’ın bacaklarını okşuyor hem de Bekir’in elinin altında çorabın da etkisiyle bacağının kaymasını sağlıyordu. Bekir bu hareketten cesaret alıp hafif hafif kavradı Ceren’in bacağını ve dizinden yukarı doğru çıkardı elini, eteğinin bitiminde durup hafifçe sıkarak bekledi. Havadaki elini de önüne indirmiş, kabarıklığını kapatır gibiydi.

Hasan, bacaklarında Cerenin ayağının gezinmesinin verdiği heyecanla titriyordu. Bekir’in Ceren’in bacağında gezinen elini görünce keyfi kaçtı. “Ne zaman kalkarız” diye sordu. Ceren “Bana fark etmez beyler” dedi. Konuşması bozulmuştu alkolden. Hareketleri de cümleleri de yalpalıyordu. Göz kapakları yarıya inmişti. Bekir’e dönüp “Bu şekilde araba kul-la-nıl-maz!” deyip güldü yüksek sesle. Ceren’in sarhoş olduğunu fark eden Bekir “Tamam güzellik, taksiyle gideriz. Nereye gidelim sen söyle?” dedi Ceren’in güzel bacaklarını hafif hafif okşayarak. Hasan, bu gece burada bitmezse Ceren’in yani sevdiği kadının kötü şeyler yaşayacağından korkuyor fakat evlere dağılmayı teklif edemiyordu. Hem dalga konusu olabilirdi hem de onu bırakıp ikisi devam ederse korktuğu başına gelebilirdi. Sessizce Ceren ve Bekir’i izlemeye devam etti. İki erkeğin de penislerini dimdik eden bu güzel kadının kararını bekliyorlardı.

Ceren biraz düşünüp Hasan’a bakarak “Dans edebileceğimiz bir yere ne dersiniz?” diye sordu ayağıyla Hasan’ın bacağını dürterek. Hasan sakince “Güzel fikir” dedi. Bekir de göz kırptı ve hesabı istedi. Hesabın tamamını Bekir ödeyince Ceren “Böyle olmadı ama ya…” diye üzülse de Bekir “Senin de bana dans borcun oldu şimdi, ödersin bu gece ;)” dedi. Ağzının suyu akıyordu Ceren’e bakarken. Ceren kalktı, Hasan da Bekir de bir şey unuttuk der gibi masayı kontrol edip oyalanıyorlardı. Önlerindeki kabarıklıktan dolayı kalkamadıklarının farkına varan Ceren “Hadi kalkmadınız mı hala ahaha” diyerek güldü ve kapıya yöneldi. Hasan hemen yetişip sendeleyen Ceren’in kolundan tutarak destek oldu. Dışarı çıktılar ve bir taksi önlerinde durunca Bekir arkadan yetişip “Hasan sen öne geç koçum” dedi ve Ceren’e taksinin arka kapısını açıp hafifçe iterek taksiye binmesini sağladı. Ceren koltuğun soluna doğru ilerlerken ortada Bekir kolunu tutup “tamam tamam daha gitme sığarım ben” deyip oturdu yanına, kapıyı kapattı. Hasan da öne oturunca yola çıktılar. Mekanın adını söyledi Ceren ve taksici Ceren’e göz ucuyla bakıp gülerek bir şey demeden yola devam etti.

Ceren’in sağ bacağı Bekir’in sol bacağına yapışmış şekilde taksinin arka koltuğunun tam ortasında oturuyordu. Eteği iyice açılmış, Çorabının koyu renkli yerleri rahatlıkla görülüyordu. Bacakları hafif aralıktı. Bekir elini Ceren’in bacağına atıp iyice kendi bacağına yapıştırdı. Hafif hafif bacağının iç kısmını okşuyordu yoldaki sallantılardan da faydalanarak. Artık sertleşen penisini de saklamıyor, bir yandan Ceren’in bacağını okşarken diğer yandan penisini okşuyordu hafif hafif. Ceren de bunların biraz farkında biraz da sarhoş olduğu için tam olarak anlam verememekteydi. Hasan’a “Sen orada rahat mısın Hasan?” diye seslendi. Hasan dönüp “Rahatım rahatım Ceren Han…” derken Bekir’in elinin Ceren’in bacaklarında gezdiğini ve Ceren’in küloduna kadar göründüğünü fark edince sesi alçaldı ve sustu. Somurtup Bekir’e sert sert baktı. Bekir’in umrunda değildi, keyiften ağzı açık, iyice yayılmış ve Ceren’in bacaklarının her noktasını merakla keşfediyordu dokunarak.

Ceren kendi kendine konuşuyor, şarkı söylüyor, sarhoşluktan bacakları iyice açılıyor, başı Bekir’in omzuna düşüyordu. Bekir de elini iyice yukarılara çekiyor, Ceren’in eteğini daha da sıyırıyordu. Taksici aynadan Ceren’e bakıp dudaklarını ısırdı ve “Yenge iyi değil mi? Çok dağıtmışsınız bu gece anlaşılan” dedi yılışık bir tavırla. Bekir, “Görmüyor musun çok iyi, daha da dağıtacağız yeni başladık” dedi gülerek ve elini iyice yukarı çekip serçe parmağıyla Ceren’in küloduna değdi. Ceren Bekir’in elini hissedince ürperip bacak arasını kapatsa da Bekir’in işine geldi, Ceren’in bacağını sımsıkı kavradı iri eliyle. Kulağına eğilip “Rahatına bak güzelim” dedi pis pis sırıtarak. Ceren Bekir’e çaresizce bakıp bacaklarını gevşetti tekrar. Bekir de bir yandan Ceren’in külodunu yoklarken diğer yandan bacağının yumuşacık noktalarını, en özel, en iç kısımlarını avuçlarında tutuyordu. Parmaklarının arasındaki sımsıcak vücudun tadını çıkarıyordu Bekir. Evli olmasına rağmen iki günde bu kıvama geldiği için Ceren hakkında “orospuya bak bir rakıya gittik kıvama geldi” diye düşünüyordu kendi kendine. Hasan ise sık sık arkaya dönüp bakarak oflayıp pufluyordu. Taksicinin Ceren’den ‘yenge’ diye bahsetmesi de Bekir’in Ceren’le arkada oynaşması da canını çok sıkmıştı.

Mekanın önüne geldiklerinde taksiden önce Hasan indi. Bekir Ceren’e “Ben seni tutacağım dikkatli in güzelim” diyerek elini tuttu. Ceren’in tektaş yüzüğü de ince güzel parmakları gibi avcundaydı Bekir’in. Bekir önden inip Ceren’i elinden tutarak kaldırdı. Ceren biraz sendeleyince Bekir diğer eliyle Ceren’in poposundan tutup “Gel bakalımmm” diyerek poposunu sıkarak kaldırdı Ceren’i. Hala el eleydiler. Bekir’in penisi yukarı doğru meyil almış, kemerine kadar çapraz şekilde ilerliyor ve pantolonun altındayken bile belli oluyordu. Hasan başka tarafa bakmaya çalışsa da kıskançlıktan çatlıyordu, sinirden tırnaklarını yiyordu.

Mekana girdikleri an hepsinin kafası açılır gibi oldu yüksek sesten dolayı. İçeride 70-80 kişi dans ediyor, içiyor, eğleniyorlardı. Çoğu gençti. Herkesin kafası gitmişti. Işıklardan dolayı hiçbir şey net görülemiyordu. Bekir de bundan faydalanarak Ceren’in elinden tutup yürüyor, yer yer de ilerletmek ister gibi beline dokunurken elini kalçasına indirip daha sonra elini çekiyordu. Ceren biraz açılmış ve durumun farkına varıp utanmıştı. Bekir’den uzaklaşıp Hasan’a yakın yürümeye başladı. Sonra bir masaya oturdular. C şeklinde oturma alanı olan masada Ceren ortaya, sağına Hasan, soluna Bekir oturdu. Ceren bacak bacak üstüne atıp sessizce etrafı izlerken buraya gelmesinin bir hata olup olmadığını düşünüyordu. Takside yaşadıklarını da şimdi anlıyordu. Bekir her yerine dokunmuş, her şeyinden faydalanmak için elinden geleni yapmıştı. Ceren kendini güvende hissetmek için Hasan’a yanaştı iyice. Sol ayağı Hasan’ın bacağına değiyor, sağ bacağı Hasan’ın sol bacağına yapışıyordu şimdi. Kolları da temas ediyordu. Bekir ters ters baktı ve herkese votka söyledi.

Ceren, içkiler gelene kadar telefonuna bakmak için çantasını açtı fakat telefonu bulamıyordu. “Nerede bu ya” derken Bekir elini Ceren’in omzuna atıp üstten çantaya bakıyor “Takside düşürmüşsündür güzellik. O adam senin telefonu karıştırır haberin olsun” diyordu gülerek. Ceren üfleyerek çantayı masaya attı. Ne yapacağız şimdi, diye sordu fakat kimse cevap vermedi.

O sırada taksici arka koltukta kalan Ceren’in telefonunun ışığını fark etti. Telefonun kilidi açık, öylece duruyordu. Alıp ön koltuğa koydu ve mekana geri dönüyordu ki telefona bildirim gelince göz ucuyla baktı: ‘1 yeni mesaj: Kocam’

Taksici pis pis gülüp mekanın yakınlarında bir ara sokakta durup Ceren’in telefonunu karıştırmaya başladı. Galeriye girip “Evliymiş meğer, vay orospu” diyerek kemerini çözdü. Kapıları kilitleyip farları kapattı. Ceren’in galerisindeki bazı fotoğrafları kendi telefonuna gönderdi. Sonra o fotoğraflardan çırılçıplak olan ve kocasına 4 yıl önce atmış olduğu bir fotoğrafı açıp 31 çekmeye başladı. Sürekli sayıklar gibi “orospu” diyordu…

← Önceki Hikaye
KAPALI KAPILAR ARDINDA 1
Sonraki Hikaye →
KAPALI KAPILAR ARDINDA 3
Yeni bir hikaye mi arıyorsun?

Yorum Yap

Yorumlar