ÇINAR'IN HİKAYESİ Serisi - Toplam 33 bölüm +

ÇINAR'IN HİKAYESİ 1

← Ana Sayfaya Dön ← Geri Dön
📌 ÇINAR'IN HİKAYESİ (ÖZEL)

Hayatın bazı gerçekleri var, o gerçeklerden bazıları hayatınızın dönüm noktalarını oluşturuyor..!

Ağustos doğum günüm. Evet ya, yaş günümdü bu gün. Okullar tatil olduğu için sabah sabah yataktan kalkmak istemiyordum, fakat sidik torbam dolmuştu ve baskı yapıyordu. Acilen tuvalete gitmeliydim yoksa altıma kaçırmam içten bile değildi. Ama gördüğüm rüyanın etkisi, yataktan kalkmamı engelliyordu. Sikim resmen kazık gibiydi. Yataktan da hiç kalkasım yoktu. O yüzden koca yatakta bir o yana bir bu yana dönerek, gördüğüm rüyaya adeta kaldığı yerden devam etmek istercesine, şortumun içerisinden sikimi bir aşağı bir yukarı sıvazlıyordum. Yorganı tekmeleyerek üzerimden dizlerime doğru attım. Gözlerimi kapayıp, şortumu aşağıya indirdim ve başladım sikimle oynamaya..!

Aniden, Nalan ablamın odama girmesiyle, yatağımı üzerime çekmem, biraz zor olsa da, çektim. İçimden inşallah Nalan ablam görmemiştir, yoksa rezil kepaze olurum. Hem de doğum günümde. Öyle dediğime bakmayın aramız çok iyidir. Arkadaş gibiyiz ama yine de ablam yani. Birden bire karnımda bir yanma. Zannettim sidik torbam patladı. Ablam öyle bir atlamıştı ki üzerime, kendimi nasıl sıktıysam. O basınçla kasıklarıma ve karnıma müthiş bir sancı saplanmıştı. Ablam sikimin üzerindeydi resmen ve rahat durmuyordu. Hadi kalak, hadi diye pat oturuyor pat kalkıyordu sikimin üzerine ve beni gıdıklamaya başlamıştı. Bardağı taşıran son damla misali, yavaş yavaş altıma kaçırmaya başladım. Ablamın bu sefer biraz daha karnımın üstünde zıplamasıyla, tutamadım ve altıma işedim. (Ablalarım bana hep Aşkım diye hitap ederler.)

Ablam Nalan: “Aşkım, hadi kalk” diyerek yüzümü gözümü öpüyor. Bir yandan üzerimdeki yatağı çekiyor. Ben sikimi görmemiş olmasına sevinemedim bile. Ben: “Öfff ya abla yaaaa” diyerek sitem ediyorum. Bir yandan sıkı sıkı yatağa sarılmışım bırakmıyorum. Derdim ablam durumu çakmasın. Yoksa daha büyük rezil olacam. Sen çık, ben geliyorum abla, tamam dedim. Hem de çekiştirip durma şu yatağı diye biraz sitem dolu konuştum…

Ablam yatağı bıraktı, yanağımdan şapır şupur öperek, “Hadi kalk, uykucu, doğum günü sürprizi için millet seni aşağıda bekliyor” dedi. Tamam dedik ya gelecem diye, sen git. Ablam yataktan indi, döndü, iki adım attı, birden bire dönerek aniden üzerimden yatağı çekti aldı. Nalan ablam elinde yorgan, gözleri fışkıra fışkıra açılmış, baksırımın üstünden çıkmış olan sikime öyle odaklanmış ki, dondu kaldı öylece.

Sonra kıvırarak: “Sen, sen altına mı işedin” dedi. Ben bir yandan sikimi kapatmaya çalışıyorum, bir yandan da ıslaklığı gizlemeye çalışıyorum. Sikimin başı baksırımın üstünden çıkmış. Ben nerdeyse ağlayacam, nasıl rezil oldum anlatamam, gözlerim doldu iyice. Birden ablam kendine geldi, hemendöndü, kapıyı kapadı. “Aşkım, sakın ha. Ağlamak yok bu gün. Hepsine ben sebep oldum. Hepsi benim yüzümden oldu, ben çok özür dilerim senden.” Ben öyle atlayınca oldu kesin. Ablamın üzerinde penyebir buluz ve kısa penye şort var. Geldi yatağa oturdu, aldı kafamı gögüslerine gömdü, sarıldı iyice.

Sonra döndü, direk baksırımı elini atıp, çevik bir hareketle çekti aşağı, çıkardı. Sikim hala kazık gibi dimdik. Ablam bir birkaç saniye baksırımın kuru taraflarıyla, sikimin kenarlarını siler gibi yapıp, sikimi kökünden tutup sıvazlayarak, kah o yana kah bu yana yatırdı. Sonra iyice bir sıkarak sikimi hissetmek istemiş olacak ki, bir eliyle sikimi ta kökünden sıkıca kavrayarak sıkarken, diğer eliyle de sanki taşaklarımın altını siler gibi tasaklarımı avuçladı. Bana bakarak: “Sen ne ara bu kadar büyüdün ufaklık” dedi. Sikimi sıkarak. Ben: “Ne zannettin ya” dedim. Sonra yaptığı normal bir şeymiş gibi, çarşafı çekerek bana: “Kaldır kıçını” dedi. Ben de kıçımı kaldırıyomuş gibi yapıp, sikimi sanki ablama köklüyormuş gibi iyice diktim. Ablam bir an öyle kaldı, yutkundu, sonra gözgöze geldik. Bana bakıp gülümseyip göz kırptı. Sonra da çekti yatak çarşafının içine baksırımı kaltlayarak kenara attı. Acele ederek yatağın örtüsünü çıkarmaya başladı. Ama arada bir gözleri kayıyor sikime doğru… Ne kadar belli etmemeye çalışsam da ben anlayacağımı anlamıştım. Ablam büyülenmiş gibi sikimden gözlerini alamıyordu. Ben de sikimi kapatmaktan vaz geçtim.. Çünkü ablamın gizli gizli bakması bayağı hoşuma gitmişti. Öylece yatağın üzerinde oturdum, kendimi biraz geriye atarak iki bacağımı iyice acarak, ablamın işini kolaylaştırıyım dedim. Bu olanlardan o kadar etkilenmiştim ki, aldığım zevkle sanki taşaklarımı kapatıyormuş gibi yapıyor sonra avuçluyor, sikimi kapapatır gibi yapıp okşuyordum. Ben öyle yaptıkça ablam yandan göz ucuyla kısa kısa bakıyordu. İlk defa bir kıza sikimi gösteriyordum ve bu kız ablamdı. Ama ben bundan utanmıyordum artık. Bu ablam bile olsa, acayip azdırmıştı beni. Sonra bana iyice dönüp: “Senin kalkmaya niyetin yokanlaşılan küçük bey” dedi, sonra gerçi senin küçüklüğünde pek kalmamış ama neyse dedi. “Aşkım, hadi ben bunları makinaya atıp geliyorum, kimseye bir şey söylemem, aramızda tamam mı?” dedi ve öpücük atıp: “Sen hemen üzerini giy, herkes aşağıda seni bekliyor” dedi. Ben: “Gelir sonra sererim çarşafı, yorganı, hadi hadi” dedi ve gitti.

Ablamın bakışları hiç gözümün önünden gitmiyor, ergenliğimin zirvesindeyim, hemen koştum banyoya, bir güzel 31 çekip boşaldım, doya doya. Sonra yüzümde bir gülümseme… Bu yaşım bana uğurlu gelmişti, şimdiye kadarki en iyi otuzbirimi çekmiştim. Elimi yüzümü yıkayıp üzerimi giydim, artık hazırdım…

Ben size biraz benden ve ailemden bahsedeyim. Biz 7 kardeşiz, en ufakları ben oluyorum, adım Çınar. Babam, babadan zengin biridir. Dedem mütahitlik yaparmış, babamı inşaat mühendisi olması için okutmuş ki zamanı geldiğinde işlerin başına geçtiğinde zorlanmasın. Babam önce hayatını yaşamak istemiş ve önüne geleni sikmiş resmen. Babaannem ballandıra ballandıra anlatırdı: “Cemalim şöyle çapkın, böyle çapkın” diye. Babam ancak otuz yaşında evlenmiş. İlk evlendiğinde yedi sene beklemiş karısının hamile kalmasını ama bir türlü olmamış, sonra da boşanmışlar. Babam sonra annemle evlenmiş. Daha doğrusu rahmetlik babaannem annemi istetmiş. Annem daha çok küçük o zamanlar. Çocuk denecek yaşta. Annem 13.5 yaşında, babam ise 37 yaşında. Ama ülkemizde o zamanlar normal. Annem kasabanın hatta şehrin en güzel kızı, güzelliği dillere destan. Anneannem istihbaratı sağlam yerden almış. Annemin sülalesindeki kadınlar çok güzel oldukları kadar çokta doğurgan. Babaannemişi şansa bırakmak istemiyor, biran önce torun sevmek istiyo. Babam annemin ailesine güzel bir başlık para teklif etmiş. Dedem de hemen atlamamış demiş: “Oğlunuzun yaşı malum. Bir de evlilik geçmiş başından biz biraz düşünelim. Ben bir de kızıma sorayım, gönlü var mı?” Biz size birkaç gün içinde haber verelim. Ama babaannem hiç boş bırakmıyo, her gün anneme türlü türlü elbiseler, hediyeler getirerek, annemin gözünü boyamaya çalışıyor. “Bak sen bi evlen oğlum Cemalle, ben sana daha neler neleralacam. Elini sıcak sudan soğuk suya sokturmayacağım…” Annem çok zorlanmış. Ama bir yandan da bakmış ablalarından ikisi fakir kocalarla evlenmiş, hep yoklukla mücadele. Hergün kafasına girmişler annemin. Ama asıl sebep babaannemmiş. Ablalarıma dayıma demiş: “Ayşe bir kabul etsin evlenmeyi. Cemalin yeni yaptığı konutlardan hepinize birer daire verecem” diye iyice baskı kurdurmuş annemin üzerine. Annem hemi rahat ederim, hem de kardeşlerim kiralarda sürünmez diye kabul etmiş evlenmeyi. Ne annessinin ne de babasının bu olanlardan haberi yokmuş. Babam: “Bak Ayşe kızım, adam genç delikanlı felan değil. Bayağı da bi yaşlı, iyice düşündün mü kızım” diye son kez sormuş. Annem babama sarılmış: “Tamam baba, iyice düşündüm, kabul ediyorum” demiş. Annem evlenir evlenmez hamile kalmış. Tabi boşuna değil, sülalelerinin şanı. Herkes çok sevinmiş. Nalanı on dört yaşında dünyaya getirmiş annem. Tabi babam erkek çocuk diye diye her sene annemi hamile bırakmış. Hepimizin arasında 12 ile 14 ay arasında fark var. Taa ki ben dünyaya gelene kadar. Orada da zaten annem son noktayı koymuş bu: “Sondu” diye. Sırasıyla ablalarım: Nalan (21), Elif (20), Zeynep (19), ikizler Kübra ve Bahar (18), Aylin (17) yaşında. Annem Ayşe, kumral güzeli, şu anda 34 yaşında. Çok ama çok güzel kadın. Kadın olsun erkek olsun bakan bir daha dönüp bakıyor. Babam Cemal, uzun boylu, yaşına göre bayagı yakışıklı, kalıplı biri. Şu anda 57 yaşında. Babam dedemden sonra yaptığı akıllı yatırımlar ve inşaatlarla işlerini çok büyütmüş, şu anda yüzlerce çalışanı olan dev bir inşaat firması olan başarılı bir iş adamı. Babam annem bana hamileyken, ultrasonda benim erkek olduğumu söyleyen doktoru iki haftalık Avrupa turuna tatile yollamış. Ben doğduğumda şirketindeki bütün çalışanlarına birer maaş ikramiye vermiş. Babam benim erkek olduğumu örendiği anda, önceden bütün planlarını en iyi mimarlara çizdirdiği, şehrim en güzel nezih yerinden eski olan dört apartmanı satın alıp yıkarak boş beklettiği arsaya, “Çınar Apartmanı” inşaatını başlatmış. Tabii annemin dahi haberinin olmadığı bu binayı rekor seviyede bitiren babam iç mimarlara evimizi dayayıp döşetmiş. Benim doğduğum gün, babam direk nufüs dairesine gidip, kimliğimi çıkartıp, avukatlar verip, tapu dairesinden binanın tapusunu benim adıma çıkararak getirip babama vermişler. O da anneme süpriz yapmak için tapuyu, yeni evdeki beşiğimin içine koymuş. Maksat anneme süprizyapacak. Babam önce evden kızları alır, sonra hastaneden bizi alır ve yeni yaptığı binanın önüne getirdiğinde kızlar huysuzlanmışlar, “Baba eve gidelim” diye. Annem: “Cemal, hiç gezecek havam değilim, ne olur eve gidelim, hem bak ağrılarım var” demiş. Babam: “Ayşe sultan, in aşağıya” demiş. Herkesi asansörün önüne getirmiş. Önce çocuklarla birlikte şirin ablayı bindirmiş asansöre, kapıkapanınca asansör otomatik olarak 7. kata çıkıyor. Sonra annemi ve sultan ablayı, tabi beni sultanteyze taşıyor. Biniyoruz asansöre. Herkes kapının önünde bekliyor. Kapı ama ne kapı, 2,5 metre yüksekliğinde, iki metre eninde. Üzerinde ince bakır işciliği olan bir çelik kapı. Kale kapısı gibi. Annem: “Cemal, kurbanın olayım, hiç halim yok, gezmeye kime getirdin sen bizi” diye söylenmeyebaşlıyor. Babam annemi getiriyor kapının önüne: “Aşkım, kadınım, bana iki dakika müsaade et” diyince annem bir şeylerin döndüğünü anlıyor. Babam: “Bana her biri çok değerli bir sürü evlat verdin. Ama bu sonuncusu ile bana bir varis vermekle soyumuzun devamını sürdürme imkanını da verdin, Aşkım. Ben de sizi bu günden sonra ancak saraylarda yaşatacam… Bu benim en mutlu günüm” dedi. Sonra kızlara dönüp: “Kızlar, süprize hazır mısınız?” diyince, ablalarım hep bir ağızdan: “Evet baba, hazırız” diyorlar. Annem tabi böyle bir şeyin olacağına hiç ihtimal vermediği için birdenbire çok heycanlanmayabaşlıyor. Babam yandaki panelden kapının kodlarını girip, “Ok, basınca” koca kapı sağdan sola doğru kızağın üzerinde kayarak açılmaya başlıyor. Annem kapı açılınca yarım yamalak görürgörmez ilk izlenimi “Muhteşem” heyacandan bacakları titreyerek yere düşeceği zaman, Cemal: “Düşücem tut beni, ne olur” diye demiş. Babam annemi kucakladığı gibi içeri götürmüş. Ama hiç indirmemiş kucağından. Bütün evi kucağında gezdirmiş anneme. Annemin doğum sonrası olması gereken depresyon, stres ve ağrıları yeni ev sayesinde çabucak geçmiş. Morali çok yükselmiş annemin. Tabi babamın herkesten bir sır gibi sakladığı bu yeni ev süprizi, çocuk görmeye gelen herkes eski eve gidiyor, kapıda kalıyor. Sonunda babam çözümü, eski evin oraya personelden birini dikerek çözüyor. Annem çocuk görmeye ve hayırlı olsuna gelenlere yeni evinde güzelce ağırlayabilmiş. Sonunda demiş: “Gerçekten bu çocuk her şeyi değiştirdi, artık inanıyorum…”

Aynanın karşısında son defa kendime baktım… Tamam yakışıklısın hedi milleti daha fazla bekletme dedim kendime kendime…

← Önceki Hikaye
KIZ KARDEŞİM VE ARKADAŞLARI 7
Sonraki Hikaye →
ÇINAR'IN HİKAYESİ 2
Yeni bir hikaye mi arıyorsun?

Yorum Yap

Yorumlar