GENÇLİK ÖFKESİ S Serisi - Toplam 54 bölüm +

GENÇLİK ÖFKESİ S2 B2

← Ana Sayfaya Dön ← Geri Dön
📌 GENÇLİK ÖFKESİ (ÖZEL)

Başta ne kadar içimde otel odasına mı yerleşsek diye bir düşünce olmuş olsa bile, iyi ki kendi evimize yerleşmiştik. Fazla bir eşya almamıştık, çünkü zaten bir sürü var.

An: Oğlumm!

“Efendim. :)”

An: Tekrar yapacak mıyız?

Annem ne kadar istekli olsa bile bugün tekrar yapma isteği içimde yoktu. Tek istediğim Sicilya içinde biraz dolaşıp, kendi gece kulübümüze gidip biraz ortamı inceleyip "belki!" yeni oyun arkadaşları bulmak istiyordum.

“Bugün olmaz annem!”

An: Ama bebeğim...

“Şş sakin ol lütfen! Tatilimizi de yaparız, seninle güzel şeyler de yaşarız!”

Bunu dedikten sonra, annemin belinden ve diğer elimle de kalçasından kavrayıp, güzelce yapıştım dudaklarına. Birbirimizin dili ağzımızda dolanırken, arkamdan Ayla yaklaşmış ve bize katılıp boynumu öperek bu anın içinde bulunmaya çalışıyordu.

“Mhmm! Hanımlar çok ateşlisiniz...”

Ay: Hele bir regl'im geçsin daha da yanacağız. Aslında şuan daha fazla istiyorum seni ama durumlar...

An: Kızım bir rahat dur! Bari böyle anlarda kendini siktirmeyi düşünme!

Ayla ellerinin birisini göğsüme ve diğerini de sikime atmış sıkarak tutarken, anneme bakarak "böyle bir kardeşim varken, nasıl siktirmeyeyim annem?" demişti.

“Hanımlar, hanımlar ahahah! Ben bir müsaadenizi alayım. Bu arada plaj direk aşağısı, kendi özel alanımız da var ama isterseniz halkla iç içe de olabilirsiniz!”

An: Seninle iç içe olmak daha iyi olur...

Ay: Bence de!

“Bunu elbette ben de çok istiyorum!”

An: O zaman en kısa sürede, ilgini ver!

Ay: Sadece ilgini mi?

An: Ne dediğimi anladı bence kızım kardeşin.

Gülüştükten sonra yanlarından ayrıldım ve yukarı çıkıp burada kullandığımız telefonlardan birisini alıp, yalnız başıma sokaklarda dolaşmaya çıktım. Etraf çok güzeldi ve aslında ege'den farkı yoktu.

Müzik enstrümanı çalan bir sürü insan, at arabaları, küçük ve doğal yapısı bozulmamış kafeler ve içlerinden gelen nefis kokular. Sakin bir ortamdı. Burası cidden bana iyi gelecekti.

Sokakta dolaşırken acaba sonralarda ada'nın diğer tarafına mı gitsek diye bir düşünce geldi ama zaten daha önce dolaşmıştım. Hatta bizim içli köfteye biraz benzeyen yemekleri vardı arancini, ondan da yemiştim.

Biraz daha dolaştıktan sonra bir minik lokanta benzeri yerin önünden geçerken canım tatlı istemişti. Hemen daldım. İçerisi dolu ve sesliydi. Biraz pratik yaptığım İtalyanca ile cannoli istemiştim. Yaşlı amca bekle işareti yaptı ve arkaya seslenip bana tatlımın getirilmesini istedi.

İçeriden bir kız geliyordu ama ne kız... 1.70 boylarında, beyaz tenli, belirgin elmacık kemikler, orta yapılı dudak güzel ve dolgun duruyor, ince kaşlar burun ucu sivri ama ince bir burun yapısına sahip, bembeyaz dişler, kahverengi saçlar, kahverengi gözler ve adeta manken gibi vücudu vardı.

Göğüsleri orta beden diyebiliriz, avcumdan taşardı ama o kadar da abartı büyük değildi. Karnı dümdüz duruyordu. Kalçası enine doğru genişti, dar bir uzun etek giyiyordu ama içinden fışkıracak gibiydi.

Off şimdi niye ben bu kadını süzdüm ki? Kadın önümde duruyordu, bense büyülenmiş gibiydim. Tatlı elinde duruyor ve güler yüzüyle "buyurun!" diyordu.

Bir anda aklımda bir ses bana "Heey Derya var, ondan asla şaşma!" diyordu. Bunu nasıl unuturdum? Hemen kendimi toparlamalı ve durumun içinden çıkmalıydım.

Hafif bir şaşkınlıktan sonra "özür dilerim!" dedim ve gülerek elinden tatlıyı aldım. O da bana saçını eliyle kulağının arkasına atıp "sorun değil!" dedi. Cebimden para çıkartıp adama uzattım ve kıza da birazcık bahşiş bıraktım.

Fakat nedense ayağım mekandan dışarı çıkmak istemiyor gibiydi ama aklımdaki ses hala bana "Derya!" diyordu. Cidden terlemeye başlamıştım. İçimde derin bir hisler oluşmuştu ve kontrol edemiyordum.

Eleonora (Kadının kendisi)

Ele: Beyefendi, bir şey daha mı istiyorsunuz? Hemen söyleyin ben seve seve size getiririm! :)

Hayda laf atmıştı ve ingilizce konuşuyordu. Şaşırmıştım? Nedeni de yani aksanlı bir şekilde istediğimi belirtmiştim.

“Şey... Yok, yok!”

Ele: Donup kaldınız gibi.

“Anlık oldu, kusura bakmayın! Hem nereden anladınız İtalyan olmadığımı?”

Ele: Aksan yapıyorsunuz iyi ama bazı sesler çıkmıyor, kendinizi zorluyorsunuz.

“Aa! Teşekkür ederim, İtalya'ya pek gelmiyorum buralara da yılda bazı zamanlar içerisinde uğruyorum!”

Ele: İsterseniz size İtalyanca veya neler isterseniz öğretebilirim!

Kadın flört mü ediyordu benimle, yoksa amacı cidden İtalyanca öğretmek miydi? Off çok hızlı konuşuyorduk ve bildiğin içim titriyordu.

“Olur, tabii!”

Ele: O zaman numaramı yazın lütfen!

“Tabi söyleyin...”

Kadının numarasını almıştım ama aklımı kemiren soru bu güzellik flört mü ediyor yoksa cidden amacı eğitim mi, buraya takılıp kaldım ileri de gidemiyordum.

Fakat hala kafamın içinde yankı eden ses bana "Amk Derya'dan başkasına bakılır mı böyle?" diyordu. Galiba fazla saçmalama yaşamadan, kendime mukayyet olarak bu tatili olduğu gibi yaşamalıydım.

“Teşekkür ederim, seninle en kısa sürede görüşeceğim emin olabilirsin!”

Ele: Bekliyor olacağım.

Eleonora'nın yanından ayrıldıktan sonra kıyıda biraz dolaşmaya başladım. Kıyıda dolaşırken güzel bir bankta klasik her deniz kenarında olan ve o batan güneşin deniz üstünde oluşturduğu görüntüyü izlemek, biraz da sessizce oturmak istedim.

Otururken genç bir kadın ve adamın tartıştığını gördüm, adam kızı kolundan tutmuş bağıra bağıra azarlarken kızın da gözlerinden yaşlar akıyordu.

İçim biraz burkulmuştu. Tam ayağa kalkıp adamın üstüne gidecektim ki, adam kadına tokat indirdi. Bu sefer öfkelenmiştim. Hemen adama doğru koşarken, bir iki kişi adamın üstüne çullanıp başladılar dövmeye.

Ben hemen kadının yanına gittim ve onu yerden kaldırıp "iyi misiniz?" diye sordum. Kadından cevap gelmiyordu. Dizleri kanıyor, dudağının kenarından kan damlası da çenesine iniyordu. Galiba kadın şok olmuştu. Bu esnada arkamdan darbe almış ve biraz dengemi kaybetmiştim, ancak düşmedim.

Hemen arkamı döndüğümde adam arada yerden aldığı taşı sırtıma vurmuştu. Ancak arada bir tane yapıştırdım ve diğer adamların yumruklarını yemeye devam etti. Tam diğerlerine ben de katılacaktım ki, kadın kolumu tuttu ve bana birkaç bir şey demeye başladı. Ancak anlamıyorum?

Fakat kolumdan çekiştirince gitmek istediğini anladım. Hemen uzaklaştık. Kadın yolda ağlaya ağlaya konuşurken, kolundan tuttum ve İngilizce konuşarak anlamadığımı belirttim.

Sofia (kadın)

So: Lütfen biraz daha uzaklaşalım.

Konuşmadım ve teklifini kabul ettim. Yaklaşık 10 dakika sonra bir apartmanın önüne geldik. Kadın hala ağlarken cebimden mendil çıkarttım ve uzattım.

Gözlerimin içine derince baktı ama sonra alıp "gracias!" diyerek aldı. Açıkça belli oluyordu ki, bu kadın İspanyol olmalı. Bir süre sessizlikten sonra, konuşmayı başlatmak istedim.

“İyi misiniz?”

So: Sence, iyi görünüyor muyum oradan?

“Haklısınız özür dilerim!”

(Tekrar bir sessizlik olur ama bu sefer Sofia başlar)

So: Özür dilerim kabalık e-...

“Canınız yanmış, yüreğiniz burkulmuş. Bunlar, yani bu tepkiniz gayet normal!”

So: Siz iyi misiniz?

“Bu soruyu bence sen kendine sor, hala dizinden ve dudağının kenarından kanlar akıyor.”

So: Geçer onlar, benim yüzümden darbe aldınız. Şok geçirdim biraz ama farkettim.

“Sorun değil.”

Hemen arkama geçti ve biraz dokununca, o bölgeden hafif kan aktığını farketti. Bana yardım etmek istiyordu ama bu yaraları birisinin görmesini de istemiyorum.

So: Bırakın yardım edeyim.

“Cidden gerek yok, ben size edeyim asıl. Küçük bir sıyrık benimki!”

So: Siz bana edin, ben de size.

“Kaçarım yok gibi galiba?”

So: Siz bana yardım ettiniz, ben de size.

“Peki ilk yardım kiti ala-...”

So: Evim hemen burası, gelin.”

İlk baş yerimde durdum ve gözlerine baktım. Acaba girsem mi yoksa çekip gitsem mi fikri kafamın içinde dolanıyordu. Sonra kadın "yamyam değilim." diyerek elimden tuttu ve birlikte merdivenlerden çıktık.

3 kat yukarı çıkmıştık. Sonra anahtarı soktu kapıyı açtı ve içeri geçtik. İçerisi dışarıdan küçük bir bina gibi sanılsa bile, baya büyük duruyordu, bu nedenle biraz şaşırdım.

So: Tahmin edeyim evi küçük sandın?

“Yani, evet!”

So: Çok duydum bunu, hadi otur sen ben yardım kitini getiriyorum.

Sofia içeri geçmiş ve söyleyene söylene, kiti arıyordu. 5 dakika uğraştıktan sonra, kiti buldu ve getirdi. Suratına baktığımda yine bir buruk ifade vardı.

“Ne oldu?”

So: Önemli değil! Arkadaşım yine odamı dağıtıp çıkmış evden.

“Anladım, olur böyle şeyler!”

So: Neyse hadi başlayalım.

[5 dakika sonra]

So: Sıra bende. Çıkart gömleğini.

“Gerek de yoktu ama?”

So: Çıkart sen hadi!

İstemeye istemeye gömleğimi çıkarttığım zaman, Sofia baya şaşırmış ve eli ağzına gitmişti. Biraz korkmuş gibiydi.

So: Bunlar nasıl oldu?

“Şey uzun hikaye, belki bir gün anlatırım!”

So: Pe-Peki!

Sofia yaralarıma hafifçe dokuna dokuna, nazik bir şekilde pansuman yapıyordu. Sonra küçük yaranın üstünü kapattı ve bana içeriden bir gömlek getirdi.

“Hiç gerek yo-...”

So: Aaa lütfen bu kadar da isteksiz olma, kibar olma.

Gömleği aldım ve giydim sonrasında sormak istedim kimin diye ama önemi yoktu. Fazla kafa kurcalamadan çıkmak istiyordum evden ama Sofia birkaç bir şey getiriyor ve bana "bu akşam boş musun?" diye sormuştu.

“Elbette!”

So: O zaman bu gece içkiler benden ha, ne dersin?

“Ben ısmarlasam?”

So: Olmaz öyle, benden olacak.

“Tamam ama bu gecelik sadece!”

So: Tamam, zaten gideceğimiz gece kulübünde bir arkadaşım çalışıyor. Daha doğrusu ev arkadaşım orada.

“İsmi nedir bu gece kulübünün?”

So: Sürpriz olsun, buranın en iyisi sayılır diyebilirim!

“Hmm, öyleyse tamam.”

So: Ee ne yersin?

“Ya şey aslında senden müsaade isteyecektim!”

So: Neden, bir şey mi yaptım? Hata falan mı yaptım sana?

“Yok, yok! Sadece bir bizimkileri kontrol etmem lazım, hem onlara bir uğrayıp yıkanmalıyım ve gece için hazırlanmam lazım. Yanlış anlama her yerde rahat olamıyorum, alışkın değilim!”

So: Haaa anlıyorum! Tamamdır sorun değil. Şey ben sana numaramı vereyim, ararsın beni sonra da buluşuruz olur mu?

“Kesinlikle olur. Sen söyle yazıyorum.”

Sofia numarasını verdikten sonra veda edip yanından ayrıldım ve eve doğru yürüdüm. Düşününce daha ilk günden bir sürü kişiyle karşılaştım diyebilirim.

Yani daha doğrusu "bir sürü kadın." ama bu detay nedensizce hoşuma gitmişti ve yüzümde de piç bir gülümseme vardı.

Eve vardığımda bizimkiler hemen seslendi. Kendileriyle oturup biraz sohbet ettik ve sonra da 300 mt ötede bizim restaurant'a inip yemek yedik.

Yemek sonrası bizimkilere bugün nasıl ve neler yaptığımı söyledim ve de olan küçük sürtüşmeyi anlattım. Biraz endişe ettiler ama durumu tatlıya bağladım.

“Ee bu gece napalım?”

An/Ay: Biz yorgunuz.

“Şey emin misiniz? Bir şey değil mi?”

An: Yok oğlum, ikimiz de tam uyumadık bir de esnettin sen beni. Onun da etkileri var.

Ay: Benim de regl 1, 2 güne bitiyor. O zaman akarız aleme.

“Hay, hay hanımlar!”

Hesabı istedikten sonra, çıktık ve at arabasına binip tekrar yazlığa vardık. İçeri girdiğim gibi direk duşa gittim. Soğuk duş sırasında hala kafamda Eleonora vardı...

← Önceki Hikaye
GENÇLİK ÖFKESİ S2 B1
Sonraki Hikaye →
GENÇLİK ÖFKESİ S2 B3
Yeni bir hikaye mi arıyorsun?

Yorum Yap

Yorumlar