Salak muhabbetler, eski defterler derken, “Hay sikeyim hepinizi!” diye söyleniyordum. Kız kardeşim de gelince çenesi düşüklüğüyle susmadılar, kafam kazan gibi olmuştu.
Ben: Baba, xxx’e gidecektik?
Babam: He ya, hadi kalkın, herkes burada zaten. Amca, kuzu tandırları çok iyidir, kırk yılın başı gördük birbirimizi, ziyafet çekmeyelim mi?
Aziz Amca: Sen öyle diyorsan, benim aslan parçası oğlum da dediğine göre, hadi bakalım, kalkın gidelim.
Ben: Baba, isterseniz Rümeysa’yı alıp sen araçla Aziz amcalarla geç, anamla ben taksiyle geliriz, yakın zaten.
Babam: He, yaşa lan, kimseye ağız eğdirme bu saatte zaten araca.
Onlar, kız kardeşim Rümeysa ile hazırlanıp çıktılar. Annemle ben yakındaki taksi durağına gidip oraya geçecektik. Yalnız kalınca anneme:
Ben: Anne, dürüst ol, kafanda ne var?
Annem: Ne olacak, beyti var, kebap var. Asıl senin kafanda ne var, baş başa bıraktın bizi?
Ben: Bunu diyorum, anne. Bugüne kadar sapıklıklarım oldu, sineye çektin ama aramızda böyle cinsel bir tansiyon hiç olmamıştı?
Annem: Allah’ın sapığı, aklın fikrin şeyinde! Ne demek istiyorsun, ben sana kuyruk mu sallıyorum, kancık mıyım?
Ben: Anne, sabahkiler ve bugün odadakiler... Verdiğin çoraplar, külotlar falan, seni düşünerek asılacağımı biliyorsun ve buna rağmen bir şey demedin?
Annem: İstediğin bu değil miydi? Rabia’yı al, dediklerime uy, gerisini karıştırma.
Ben: Kız peçeli, ne bok olduğu belli değil, ya bok gibiyse?
Annem: Napcan kızı, oğlum? Bu dünyada kim elindekiyle idare etmiş? Salağın teki o, sen asıl üvey anası Hiranur’a dikkat et, ne orospudur o, her işi şeytan işi. Ondan bir şey gelirse hemen bana danış!
Ben: Tamam, anne, ama taş gibi oldum, ne bok yapacağım? Ev akşama kalabalık olacak.
Annem: Aaa, doğru, haklısın, hadi domalayım da sik beni o zaman! diyerek tokatı indirdi. Eşeğin sıpası, sex oyuncağın mıyım sandın?
Ben: Hışımla, gitmiyorum o zaman, naparsan yap, evlenmeyeceğim o kızla! diyerek odama geçtim. İki dakika sonra annem geldi:
Annem: Oğlum, tamam, tokat için özür dilerim, ama sen de sınırları zorluyorsun!
Ben: Anne, sürekli imalar verip sikimin kalkmasına neden oluyorsun, dayanamıyorum! Bana biraz alan ver ya da Almanya’yı unut!
Annem: Baştan söyleyeyim, cinsel şeyleri unut, en iyisi!
Ben: Paylaşımlardaki gibi cinsel gerilimi daha çok seviyorum. Mesela, şu bok rengi kahverengi çorap yerine seksi siyahlar giysen olmaz mı?
Annem: Şimdi aynı dili konuşmaya başladık, tamam, değiştireyim, çıkalım, geç kaldık.
Annem kalkınca, “Sen otur, beni bekle,” dedi, “Yoksa beş kardeş hazırda!”
Evin kapısında annem domalarak ayakkabısını giyerken, koca götüne ve giydiği çoraplara bakıyordum. Kanım hızlandı, halbuki sadece el kadar çorap görünüyordu.
Annem: Gözün doyduysa, hadi gidelim!
Ben: Anne, az okşasam olur mu?
Annem: Neyi okşayacaksın, ha?
Ben: Şu koca kaseyi!
Annem: Yüzünü ekşiterek, okşama falan yok, çorap dedin, giydik! Biz sikini indirmeye çalışıyoruz, sen kaldırmaya!
Dışarıda yürümeye başladık, annem koluma girmişti.
Annem: Kase hoşuna mı gidiyor?
Ben: Hem de nasıl! Sabahları odamı toplarken bilerek uyanmıyorum, kaseye bakayım diye.
Annem: Kase aslanıma kurban olsun, sen Aziz amcaya odaklan, onu hoş et, o da bizi hoş etsin.
Annem tam bir Anadolu karısıydı: Dışarıda mazbut, içeride ağzı bozuk, edepsiz. Hedefi için ahlaki hiçbir kuralı olmayan, istediğini elde etmek için her şeyi kullanan biriydi. Onun düşünerek asılmam için iç çamaşırlarını vermekte sorun görmüyor, ama götünü ellemeye hiddetle karşı çıkıyordu, enteresan karıydı. Amını şapurdatarak yalayacağım günlerin hayaliyle yürümeye devam ettim. Ama bu Almanya ısrarı niyeydi? Babam borç demişti, annem bu borçlardan haberdar mı, yoksa başka bir şey için mi?
Annem: Oğlum, sen o hikayeden anlıyor musun?
Ben: Ha, anne, sen okuyordun, ne oldu? Ben gece 5. bölümde bitirip yattım, 7. bölüm demiştin, ne oluyor orada?
Annem: Oğlu itirafta bulunuyor, annesini arzuluyormuş, şerefsiz. Hadi, o kısmı anladık, annesini çıplak kalınca kaldıramadı, 6. bölümde de... Sonra 7. bölümde annesi dışarıdan geldi, başörtülü falan işte.
Ben: Eee, ne oldu?
Annem: Ne olduğunu bırak, sen şunu söyle: Çıplakken olmuyor da, tek bir yanı açık değilken nasıl olmuyor, ha?
Ben: Ben olsam, anahtar kelimeler: Annelik kavramı, milflik ilkesi, kapalı yaşanan hayatın ironisi ve günlük hayat!
Annem: Ne diyorsun, beynim yandı!
Ben: Annelik kavramı bizim kültürde kutsal, ama dünya çapındaki seks forumlarında, anneyi arzulamak, erkeğin evdeki kendini kanıtlama savaşının göstergesi.
Annem: Seks forumu mu, neyse, o ne?
Ben: Facebook, Instagram gibi, insanlar konuşuyor, görüş bildiriyor, okuduğun gibi yaşanmış hikayelerini yazıp yol gösteriyor.
Annem: Tövbe tövbe! Zaten aklıma gelmişti, bu şerefsiz öyle yazmış ki, annesini... Neyse, milf mi ne dedin?
Ben: Yabancılar, anne kavramı için bir kısaltma kullanıyor. İlla kendi annesi değil, çocuğu olan ya da olma yaşındaki olgunlar için “milf” diyorlar. Bence sen tam bir milfsin.
Annem: Tam anlamı ne, ayıp mı?
Ben: Anlamı, “Sikmek istediği anne” demek.
Annem: Oha, çüş! Bunu nasıl kullanıyorlar?
Ben: Baya günlük hayatta, kadınlar bile “Ben bir milfim,” diyerek övgü yapıyor, güzelsin demek gibi.
Annem: Sen var ya, Almanya’ya tam uyum sağlarsın, haha!
Ben: Evet, son olarak, asıl olay günlük rutininde. O kadın çıplak gezmiyor, oğlu onu anne karakteriyle arzuluyor. Dışarıya karşı kapalı bir hayat sürmesi, ama oğluyla yaşadığı cinsel gerilim onun iştahını açıyor bence.
Taksi durağına geldik. Restorana vardığımızda köşeyi kapmışlar, özel servis açtırmışlardı. Peçeler sike sike açılacaktı. Yemekler geldi, hanımlar mezelere dokunmamıştı. Usul usul peçelerini hafif aralayıp lokmalarını atıyorlardı, dudakları değil, çeneleri bile görünmüyordu. Sanki ağızları görülse, babamla ben siklerimizi çıkarıp ağızlarından sikecektik, amk karılarını! Rabia ne boktu, tek şansım güzel bir şey olsa. Ailede renkli göz yoktu, o değildi herhalde. Sesi duyulmuyor, fısıldayarak konuşuyorlardı. Amk, şansımı yazı tura gibi, arası yok, diye geçirip durdum. Yemeği, tatlıyı, kahveyi yiyip içerken hep peçeyi aralayıp yaptılar.
Eve varınca herkese ağırlık çöktü, müsaade isteyip yatmak istediler. Aziz amca ve Hiranur teyze yatak odasında, Rabia kız kardeşimle kalacaktı. Annem öyle ayarlamıştı. Duruma burnunu sokan babam:
Babam: Oğlum, sen dükkâna geç, orada kıvrıl, ayıp olmasın. Tek yatakta koca iki kız... Ben senin odaya geçer, kıvrılırım. Anan da salonda yatar.
Aziz amca: Ya Tahir, vallaha en sevdiğim yeğenimsin, şimdi dünür olacağız, çok şükür Rabbime.
Babam: Öyle amca, valla çok şükür.
Bana yol görünce çıkıp dolaştım, dükkânın kapanışına yetiştim.
Rukiye: Aaa, Tarık abi, senin ne işin var, hayırdır?
Ben: Hayır, evde yer kalmayınca buraya bekçi köpeği atandık.
Rukiye: Estafirullah abi, hayırlı geceler, diyerek ayrıldı.
Dükkânda battaniye, yorgan, bir sik yok. Satılan üç beş şeyin paketlerini yere atıp yastık yaptım, iki karton serdim, ama uyuyamıyordum. Her tarafım kadın çamaşırı, sanki cennet gibi ama yavan. Anamın giydiği pamuklu bile daha zevkli. Hemen anneme mesaj attım: “Uyudun mu?”
Annem: Ne oldu, napıyorsun dükkânda?
Ben: Yerde kıvrıldım, önemi yok. Her taraf çamaşır, içim gıdıklanıyor.
Annem: Tam senlik ortam, ama sakın bir şeye kalkışma!
Ben: Ne giydin, neyle yatıyorsun şimdi?
Annem: Napacan da?
Ben: Off, amk, o yok, bu yok, ne bok yiyeceğim, söyle işte!
Annem: Pijama takımı işte.
Ben: Atsana, çekip.
Annem: Yok artık, fotoya bakıp mı çekeceksin, olmaz!
Ben: Sen atmazsan ben atarım, diye boydan çekip attım fotosunu. Annemden dönüş yoktu. Hemen ardına görüntülü aradım.
Annem: Niye arıyorsun, biri duyacak telefonu, aha!
Ben: Beğendin mi, ha? Her damarı senin için doluyor bunun!
Annem: Ne istiyorsun, hı?
Ben: Memitoları sıyırıp atmazsan, hem ses hem mesaj atacağım, sessize alsan bile telefonun ful yarrak fotosu olacak!
Annem görüşmeyi sonlandırdı. Ve yüklenen bir foto geldi. Hadi amk, yüklen, oley! Kazanan bendim. “Kancık mıyım,” diyen karı, boğazına sıyırıp içine giydiği dar body atletiyle taşan memeler ve göbeğini otuzbir mezem yapmak için göndermişti.
Dükkândan bağırarak: Amı çaktığım kahpe, “Kuyruk mu sallıyorum,” diyordun, ne oldu, meme dedik, attın, haha!