Hayatının en ateşli gününü yaşıyordu, daha önce hiç yaşamadığı bir histi bu, am ya da göt, ilk defa kanlı canlı bir deliğe giriyordu adeta, annesinin bu kadar temiz olmasına, bütün kıllarını lazerle alıp tertemiz bir amcık ve göt deliği sunmasına mest oluyordu adeta, ne deliklerini yalamaktan ne de götünü sikmekten en ufak bir şüphe duymuyordu çünkü herşeyi mis gibi geliyordu ona.
Artık saymayı bırakmak istiyordu kaç kere siktiğinin ama bir yandan da doyamıyordu, genç ve kuvvetli bedeni dahasını istiyordu.
Yeniden gelmek üzere olduğunu çıkardığı seslerden anlayabiliyordu. Yüzü kızarmaya başlamıştı bile, gözleri dönüyordu adeta, yukarıya doğru kaymıştı göz bebekleri, gözlerini kısarak bakıyordu.
Zevk almaları çoğaldıkça bunu göt deliğinin daha sık kısıp bırakmasından da hissedebiliyordu, daracık delik inadına zorluyordu kalın yarağını, ağlamaklı bir ses tonuyla, canı acır gibi, çığlık atmamak için zor duruyordu Duygu.
Onu bu hale sokan benim kalın sikim diye gururla izliyordu Burak.
Sikmediği pozisyon kalmamıştı, domaltıp üstüne çıkmış, elleriyle kalçasından destek alıp yukarıdan aşağıya doksan derecelik bir piston gibi analdan sikmişti annesini, sonra sırt üstü yatırmış, bacaklarını omzuna alarak götünü zorlamış, yorulunca kendisi koltuğa oturmuştu odasındaki, Duygu arkasını dönüp göt yanaklarını aralayıp, koca kafasını içine alıyordu şimdi.
Burak oturuyor, annesi geri sırtı dönük biçimde kucağına oturuyordu, ikisi de bir süre dinlendikten sonra Duygu kalçasını yukarı aşağıya hareket ettirmeye başlamıştı, şimdi o sikiyordu adeta oğlunu.
Siki zonklamaya başladığında kapının önüne yaklaşmaya başlayan arabanın sesini fark etti, babası eve geliyordu. ” Sakin ol ve boşalmaya çalış tatlım, hala vaktimiz var,” derken kalçasını yavaş yavaş ritmik biçimde hareket ettiriyordu ona doğru.
Beşinci kez gelmek üzereydi bugün ve artık pamuk gibi olmuştu bütün bedeni, yorgunluktan ve zevkten geberiyordu. Nasıl olduğunu bilmeden, uyuşmaya başlayan sikinin kafasından döller son kez fışkırdı ve üvey annesinin göt deliğini doldurdu, Burak’ın kucağından kalkınca yere akmaya başladı resmen ama Duygu bacaklarının arasından elini uzatıp avucunun içine biriktirdi dölleri. Burak büyülenmiş biçimde annesinin izliyordu, alaturka tuvalete sıçar gibi yerde çömelmiş götünün deliğini sıkıp bırakıyor, son damlanın da düşmesini bekliyordu.
Sonunda bir ıslak mendil alıp göt deliğini ve amını sildi ve gülümseyerek oğluna baktı.
” Babanı merak etme, ben şimdi onu karşılarım salonda, sen duşunu al, odanın içi seks kokuyor resmen,” dedi.
Duş alırken bugün yaşananları düşünüyordu, kendi yaşadığı her orgazma karşılık annesi iki üç tane yaşamıştı, her boşalmasında yüzünün aldığı halleri gözünün önüne getirdikçe kendisiyle gurur duyuyordu.
Akşam olduğunda Burak mutfak masasında sınav test kitaplarını açmış birşeyler çalışıyordu, üstünde ipeksi bir gecelik vardı, duş aldıktan sonra saçları hala ıslaktı.
” Nasıl gidiyor bakalım sınav çalışmaları?” diye sordu.
” Yapıyorum birşeyler, ama bu aralar aklım daha çok futbolda, dersleri biraz boşladım sanırım,” dedi Burak.
” Yardım lazım mı? Hangi ders bu? Gerçi sen benden daha çok biliyorsundur ama..”
” Olur, gel bak bakalım, Türkçen iyidir herhalde,” diye dalga geçti Burak.
Yanındaki sandalyeyi çekip oturdu Duygu, oturunca geceliğin çekilmesi ile ortaya çıkan baldırlarının güzelliğini takdir etmekle meşguldü oğlanın gözleri.
” Bakalım bakalım,” dedi annesi.
Duygu ayağını kaldırıp sandalyenin üstüne doğru kaldırdı ve ayağını köşeye koydu, geceliğinin yukarıya doğru sıyrılmasıyla bacaklarının arasında külot olmadığını fark edebiliyordu. Ayağı hala sandalyenin üstüne basarken bacağını iki yana sallıyordu hiperaktif kızlar gibi, bacak arası aralanıp kapandıkça etli amcığının dudakları da aralanıp kapanıyordu. Burak’ın dikkatini üzerine çektiğinin farkında olmasına rağmen önündeki ödeve bakıyor gibi aldırmadan bir eliyle kitabın üzerinde parmaklarıyla soruyu okuyor, diğer eliyle de bacak arasında, baldırında geziniyordu eli.
Birden, üvey oğlunun telefonu çalmaya başladı ve Duygu hemen atılarak telefonu kaptı ve cevap verdi.
” Alo?”
” Alo? Burak’la görüşebilir miyim?” diye sordu tatlı bir sesle kız.
” Melisa,” diye cevap verdi sesin sahibi.
Duygu’nun ses tonu birden ciddi bir hal aldı ve uyuz olmuş bir biçimde kıza cevap verdi. ” Bak canım, oğlum seninle görüşmeyecek, zaten senden o kadar da hoşlanmıyor,” derken acımasızca geliyordu kulağa sesi.
Burak yerinden kalkıp telefonu almaya çalıştı, ” Ya anne, versene şu telefonu, onunla konuşmam lazım!”
Duygu’ysa telefonu diğer eline alıp diğer kulağına götürdü Burak’tan hızlı davranarak.
” Onu telefona verir misiniz lütfen?” diye sordu Melisa.
” Hayır, konuşamazsın, bir daha aramazsan sevinirim,” dedi sert bir biçimde Duygu telefonu yüzüne kapamadan önce.
” Ya Allah Allah, hayatımı mahvetmeye mi çalışıyorsun şu an?” diye bağırdı kızgın bir biçimde Burak üvey annesine, sınava çalıştığı kitabı kapıp mutfaktan koşar adımlarla çıktı.
” Burak!” diye seslendi Duygu ama onu duymazdan gelip üst kata, kendi odasına doğru yürümeye devam etti, Duygu peşinden yakalamaya çalışarak gelse de yetişemiyordu, oturma odasından geçerlerken kocasının onları meraklı gözlerle izlediğini görebiliyordu. ” Sen maçını izlemene bak, benimle onun arasında, hallederiz,” diye cins cins bakıyordu kocasının gözlerinin içine. Kocası bu lafların üzerine televizyona bakmaya devam etti, böyle durumlarda ikinci eşinin ne kadar da berbat bir insana dönüşebildiğini tecrübe etmişti daha önceki tartışmalarında. Kızgınken hiç bulaşmazdı.
Odanın kapısını açınca yatağın ucunda sinirli biçimde oturup telefonundan birşeyler yazmaya çalışan üvey oğlunu gördü, kapıyı arkasından kapadı ve kilitledi. Yavaş adımlarla yatağın yanına kadar yürüdü ve üstüne oturdu. Burak arkası dönük olmasına rağmen ona yaklaşan annesini hissedebiliyordu, bacaklarını arkasından iki yanına uzatıp sırtından doğru ona sarılınca zaten olay belli olmuştu.
Küçük güzel ayaklarını bacaklarının üstüne yerleştirip narin ellerini tişörtünün içine sokmuştu, bir örümcek gibi sardı memeleri de sırtına baskı yaparken, dolgun dudaklarıyla da ensesini öpmeye başlayınca yine içi sıcacık olmuştu çocuğun. Kelebek gibi hafif dokunuşlarla öpücükler konduruyordu.
” Ona ihtiyacın yok, aradığın her şey bende var,” diye fısıldadı.
” Öyle mi? Peki ben senden babamdan kurtulmanı istesem hoşuna gider mi?” diye sordu Burak.
” Aynı şey değil tatlım,” diye cevaplayabildi Duygu.
” Nasıl aynı değil? Bana aşağıda ne diyordun? Benimkiyle kıyaslanınca benim sikim onunkinden çok daha iyiydi hani?” dedi bu kez.
” Öyle zaten, ama mesele sadece penis işlevi değil ki? Babanın takdir etmemiz gereken başka özellikleri ve faydaları var. Bugün mesela, para kazanmak için evden çıktı ve biz de başbaşa kalıp akşama kadar sevişebildik. Koca yatakta sen ve ben, bütün gün kaç sefer yaptık farkında mısın? Bütün onların parası onun cebinden çıkıyor, sahip olduğumuz herşey aslında onun?” diye devam etti.
Arkasından ayrılıp yerinde doğruldu ve oğlunun ön tarafına geçti, sonra da omuzlarından geriye doğru ittirdi, sırt üstü uzanırken üstüne atıldı ve elleri ile bacaklarını iki yanına koyup yukarıdan ona bakmaya başladı.
Burak, eğildiği için sarkan memelerinin yarattığı boşluktan geceliğinin dekoltesini görebiliyordu üvey annesinin, memelerini ve dikleşmiş uçlarını izleyip sonra göz göze geldi.
” Artık am sikmek istediğinin ve sabırsızlandığının farkındayım ama tatlım, deneyimsiz ve genç bir kız için değil bu koca yarak. Annenin amını sikmek için o. Korkusuzca ve abana abana sikebileceğin sulu ve koca dudaklı bir amcık,” diye fısıldadı.
Kalçasını tam kucağına yerleştirdi ve dudaklarına yumuldu. ” Güven bana, göreceksin, sadece sabret,” diye gülümsedi.
Yarım saat sonra Duygu’nun kocası üst kata çıktı, Burak’ın odasının kapısında durdu ve kapıyı çalıp girmek istedi ama kapı kilitliydi.
” İkiniz de odada mısınız?” diye sordu.
Burak’ın odası sallanıyordu üvey annesi yarağının üstünde zıplarken, köküne kadar göt deliğine gömülmüştü koca siki, kafasını kapıya çevirdi ve ellerini oğlunun karnına bastırıp doğrulunca meme ucu lop diye ses çıkardı Burak’ın dudakları arasından kurtulunca. Siki de bir an için götünden çıktı.
” Geliyorum canım, sorunumuzu hallettik sayılır, sorun yok,” dedi nefesini kontrol etmeye çalışarak. İkisinin de teni terden yapış yapış olmuştu, külotunu giymeye bile zahmet etmeden geceliğini dizlerine kadar indirdi, Burak da yatak örtüsünü üstüne örttü. Göğüs kısmını da kontrol edip aynadan, hemen gidip kapıyı açtı. Kocası merakla odanın içine bakıyordu ama içeri girmedi.
” Herşey yolunda mı? Odadan sesler geliyor sandım, kavga mı ediyorsunuz diye bakayım dedim,” dedi kocası. Burak ve üvey annesi birbirine bakıp gülmeye başladı. Kavga mı? diye düşündü Duygu, belimi kıracak neredeyse.
” Hayır canım, derslerine çalışması gerektiği konusunda tartışmıştık ama sanırım sorunu çözdük, daha çok dikkat edecek artık,” diye yalan konuştu Duygu.
” Evet baba, kesinlikle daha çok çalışacağım sınava!”
” Öyle mi? Aferin lan kerata, hem sporda hem derslerinde başarılı olursan benden sana var da var!” dedi ve maç izlemeye devam etmek için aşağıya indi. ” Tamam canım, ben de şimdi geliyorum,” dedi Duygu.
Duygu kapıyı kapadı ve oğlunun yanına geri döndü yatağa, örtüyü kaldırıp bacaklarının arasına doğru ilerledi ve az önce götünü delen kalkık siki ellerinin arasına alıp okşamaya başladı, eliyle sıvazlarken bir yandan da tüysüz taşaklarını dilliyordu.
Burak ellerini başının arkasında birleştirip keyifle gözlerini kapadı anası sakso çekmeye başlayınca, zevkten geberiyordu, sabahtan beri beş posta siktiği üvey annesi için hala taşaklarında biraz döl vardı, git gide hızlanan eliyle birlikte daha çok tükürük ve salya yaratan harika ağzı, nefesiyle birleşip sikinin kafasını çok hassas hale getirmişti, acıyla zevk karışımı bir his yaşıyordu.
Duygu’nun durmaya niyeti yoktu ama, boğazına kadar alabilmek için kafasını iyice bastırıp, taşakları dudaklarına değene kadar zorladı, eliyle taşaklarını da sıkıyordu bir yandan, salyalar sayesinde kayganlaşsa da, toplarını kavradı parmaklarıyla.
Artık boşalmamak için dayanacak gücü kalmamıştı Burak’ın, ayak uçlarını, başparmağını kıvırıp duruyordu, ha geldi ha gelecek şekilde gözlerini kapadı ve beyni uyuşmaya başladı, resmen gözü kararıyordu. Günün altıncı boşalması gerçekleştiğinde başı dönüyor sandı, sıcacık dölleri annesinin boğazına doğru fırlarken o gram geri adım atmadan hepsini yutuyordu, sikinde taşağında bir damla kalmayana kadar da emdi.
” Offff… Duygu.. Anneeeee.. Harikaydın!!”
” O zaman bunu hep hatırla. O Melisa denen küçük orospu bu yarağı asla benim gibi ememez!” dedi üstünü başını düzeltmeden önce.