Gecenin sonunda Ceren iki erkekle dans etmiş, birine tuvalette oral seks yapmış ve sonunda telefonunu bulsa da gelen mesajla irkilmişti. Mesajı yazanın kim olduğunu anlayamamış, kocasını aldattığını iddia eden kim olduğunu düşünüyordu taksiyle eve dönerken. Saat epey geç olmuştu. Bu gece hissettiklerini ve yaşadıklarını düşünüyordu Ceren şimdi. Bekir yine elini Ceren’in bacağına atmıştı çoktan. Artık Ceren de alışmıştı bu duruma. Bekir bahane bile bulmadan dokunuyordu ona. Hasan yine önde oturuyordu.
Aldatmış sayılır mıyım, diye düşünüyordu Ceren. Evet şu an bir erkeğin eli bacağımda ya da Hasan’la yaşanan o ani gelişen şey… oral seks olayı da biraz garipti ama aldatmak bu mu, diye düşünüyordu. Bu erkeklere duygusal anlamda bağlı değildi, bir anlık alkolün de etkisiyle yaşanmıştı her şey. Bir daha olmayacağına inanıyordu. Kocasını aldatmadığını düşünüyordu Ceren. Bunlar olsa olsa flörttü…
Ceren’in evinin önüne geldiklerinde Bekir Ceren’i boynundan tutup dudağının köşesinden öptü.
Bekir: “İyi geceler güzelim. Harika bir geceydi. Sabah uyanamazsan gelir uyandırırım arayıp” dedi.
Ceren: “İyi geceler, evet güzeldi… Uyanırım ben, gerek yok.” dedi dalgın dalgın. “Hasan… İyi geceler” dedi Hasan’ın omzunu okşayarak.
Hasan: “İyi geceler Ceren Hanım, tatlı rüyalar…” dedi.
Ceren taksiden inip eve girdi. Kapıyı sessizce açıp topuklu ayakkabılarını çıkarıp karanlık koridorda parmak ucunda yürüyordu. Çocuğunu kontrol etti, uyuyordu. Kocası da öyle. Elleri, dudakları, yüzü, her yerini kirlenmiş hissediyordu. Suçluluk muydu buna sebep olan alkol mü, başka erkeklerin bütün gün ‘elinin altında olmak’ mı emin değildi. Banyoya girip soyunmaya başladı.
Çorabının üst kısmı kaçmıştı. “Bu da çöp oldu” dedi kendi kendine. Bekir’in marifetiydi bu. Eteğini, üstünü, sütyen ve külodunu da çıkarıp çırılçıplak kaldı Ceren. Aynada kendine bakınca dank etti kafasına. Sürekli kendisini öpüp elleyen Bekir de pis bir tuvalette ucuz bir kadın gibi oral seks yaptığı Hasan da iş arkadaşlarıydı. Her gün göreceği insanlarla bir anda neler yaşamıştı öyle? Utançtan yüzü kızardı. Yüzüne baktı, makyajı akmıştı. Bacakları ve poposunda kızarıklıklar vardı. Kendini uzun zamandır bu şekilde görmemişti. Hem içeride uyuyan kocası ve çocuğundan utanıyor hem de yeniden kadın gibi hissettiği için bu görüntüsü özgüvenini tazeliyordu. Kafası karmakarışıktı. Duşa girip kendini temizledi güzelce. Gözlerini kapattığında Hasan’ın güzel, diri, genç vücudu ve erken boşalsa bile çok güçlü olan siki aklına geliyordu. Güldü kendi kendine.
Çıkıp bornozunu giydi. Telefonuna baktı, o gizemli numaradan yeni bir mesaj yoktu. Biri şaka yapmış olmalıydı… Umarım bu iş böyle kapanıp gider, diye düşünüyordu. Bornozuyla kocasının yanına girip yattı. Kocası uyanıp: “Evin yolunu bulabildin mi?” dedi uykulu, yorgun bir sesle.
Ceren: “Kaç yılda bir defa oldu…” diye savunmaya geçti.
Serhan: “Çok kötü kokuyorsun. Ne vardı bu kadar içecek iki gündür tanıdığın insanlarla? Kalabalık mıydınız neden bir türlü gelemedin?”
Ceren: “Evet, 7-8 kişi falandık. Kızlar falan kalkmayınca ben de kalkamadım” diye yalan söyledi kocasına. Sonra arkasını döndü kocasına. Ceren kısa süre içerisinde tam uykuya dalacaktı ki bacaklarının arasında sıcacık bir sertlik hissetti. Serhan Ceren’in bornozunu açıp beline toplamış, kendi pijamasını sıyırmış, sikini Ceren’in dolgun dudaklı pürüzsüz amına sürtüyor, deliği bulmaya çalışıyor gibiydi. Bir elini de karısının pembe uçları olan memelerinde geziniyordu.
Ceren: “Serhan yapma, çok uykum var…” dese de Serhan durmadı.
Serhan: “İki gündür öyle güzel görünüyorsun ki… Dayanamıyorum artık.” diyerek sikini itip Ceren’in amının içine kaymaya başlamıştı. Ceren’in amı her zamankinden daha sıcak ve ıslaktı. Serhan, siki içeri çekiliyor gibi hissetti. Sessizce inleye inleye kaşık pozisyonda sikmeye başladı Ceren’i. Ceren bütün gün iki erkeğin hayallerini süslemiş, birini tuvalette ağzına boşaltmış, şimdi de hiçbir şeyden haberi olmayan kocası tarafından sikiliyordu. Serhan pek de büyük sayılmayan 12-13 cm kadar siki girip çıktıkça Ceren’in amından iştah kabartan sesler çıkarıyordu.
O gün yalnızca Bekir ve Hasan değil Ceren de dolup taşmak üzereydi. Yaşananlar, iltifatlar, flörtler, dokunuşlar, sürtünmeler derken libidosu yükselmiş fakat tatmin olamamıştı. Serhan arkadan yapışıp hızlı hızlı amını sikerken Ceren de eliyle klitorisini okşuyor, dişlerini sıkıp gözlerini sımsıkı kapatıyordu. Gözlerini kapadığında; memelerinde gezen elin de ensesine sert sert vuran nefesin de köküne kadar içine girip girip çıkan sikin de Bekir’e ait olduğunu hayal etmeye başladı. Çok geçmeden orgazm olmaya başladı Ceren. Gözleri hala kapalı, kocası içinde gidip geliyordu. Kaşları kalktı önce, ağzı açıldı fakat incecik bir sesle inliyordu. ayak parmakları kasılırken bacakları titredi uzun uzun. Göğsünü istemsizce birkaç defa öne attı Ceren orgazm olurken. Şimdiye kadar ulaştığı en hızlı ve en uzun süren orgazmı tadıyordu. Hala devam ederken Serhan da dayanamayıp Ceren’in boynunu eme eme inlemeye başladı ve son anda içinden çıkarıp karısının dolgun poposunun üzerine şiddetle boşaldı. İkisi de nefes nefese, ter ve diğer vücut sıvılarıyla karışık kalakaldılar. Sonra hiçbir şey konuşmadan birkaç dakika içinde uyuyakaldılar.
Ceren uyandığında yorganın altında çırılçıplaktı. Arkası yapış yapış olmuştu. Kolları, bacakları ve başı ağrıyordu. Alarmı kapatıp üzerine bir şeyler alıp çocuğuyla ilgilendi. İki gündür hiç vakit geçirememişti, özlemişti. Fakat işe gitme vakti de yaklaşıyordu.
Tekrar duşa girip hızlıca yıkandı. Saçlarını kuruttu fakat bu kez toplamadı. Aynada vücuduna dikkatle baktı. Kendini seksi hissediyordu tekrar. Gülümsedi ince beline, bembeyaz memelerine bakıp. Banyodan çıkıp açık mavi renkli, ince sayılabilecek, ters ışıkta biraz iç gösteren bir elbise giydi. İçine iz yapmayan incecik beyaz bir tanga ve beyaz destekli sütyen giydi. Altına krem rengi topuklu ayakkabılarını giyecekti. Fakat önce el ve ayak tırnaklarına beyaz ojelerini sürdü. Topukluları da giydiğinde annesi kapıyı tıklattı. Yine erkenden çocuğa bakmak için gelmişti.
Ceren’in Annesi: “Günaydın kızım. Yine çok güzel olmuşsun… Ama gece Serhan’la konuştum da çok geç gelmişsin eve. Çocuğun çok ufak, biraz dikkat etsen…”
Ceren: “Anne daha dur dün bir bugün iki ya.” sesi biraz sert çıkmıştı. Yumuşamaya çalışarak, “Kaç yıl sonra insan içine çıktım, uzun zaman sonra bir işim oldu. Bunu da fazla görmeyin bana. Ev dışında da bir hayatım var benim. Hadi, çıkıyorum ben…” dedi. Annesi de daha fazla uzatmayıp “Tamam kızım” diyebildi sadece.
Serhan çoktan otoparka inmiş karısını bekliyordu. Asansörde yine Kerem’le karşılaştı Ceren.
Ceren: “Kerem’cim günaydıın!” dedi Kerem’in yeni sakallanan yanaklarını okşayarak.
Kerem: “G-günaydın Ceren… Abla.” dedi yutkunarak. Ceren’in olgun sayılabilecek fakat hala tazeliğini de koruyan seksi vücudundan yayılan kokuyu içine çekerken duruşu değişti. Daha dik ve erkeksi görünmeye çalıştı istemsizce.
Ceren: “Nasılsın canım? Asansör de olmasa görüşemeyeceğiz ahaha…”
Kerem: “İyiyim abla. Evet, iyi ki asansör var.” dedi gülümseyerek. “Sen nasılsın? Çok şıksın… Yani güzel görünüyorsun… Güzelsin zaten de… Çok güzel olmuş-…” diye bocaladı, yüzü kızardı.
Ceren Kerem’in koluna sarılıp: “Yaa çok tatlısın. Bak şimdi güzel hissettim işte.” dedi memelerini Kerem’in omzuna dayayıp bileğini yavaşça ovalarken. “Hah geldik…” dedi ve indiler asansörden. Ceren önde Kerem arkada yürüyorlardı çıkışa. Kerem Ceren’in dolgun poposunu, bembeyaz parlak pürüzsüz bacaklarını büyülenmiş gibi seyrediyordu. Ceren’in “Heey sana diyorum!” cümlesini duyunca başını kaldırıp Ceren’in güzel yüzüne baktı.
Ceren: “İyi günler Kerem’cim, annene babana selam söyle.”
Kerem: “Söylerim tabi… İyi günler Ceren…” dedi ve Ceren arabaya binip kapısını kapatana kadar arkasından seyretti.
Ceren ön koltuğa, kocasının yanına oturup bacak bacak üstüne attı. Serhan yola çıkmadan önce Ceren’in bacaklarına şöyle bir bakıp iç çekti. “Çok güzel görünüyorsun ama…”
Ceren: “Ama ne?”
Serhan: “Biraz abartılı değil mi bu? İşe gidiyorsun ya…”
Ceren: “Kıyafetime mi karışıyorsun şimdi anlamadım? Plazada herkes böyle.”
Serhan: “Sen o amaçla giyinmezsin ama elin adamı gider götünden anlar, yavşar, laf atar… Biraz usturuplu giyin bence.”
Ceren: “Kimse öyle laf atıp dokunamaz bana merak etme sen. Nerede ne yapacağımı biliyorum ben.”
Serhan: “Ya dokunma kısmı zaten olmaz bence de, ne dokunması?” diye sordu. Ceren, dün akşam Bekir’in elinin dokunmadığı yer kalmayan bacaklarına baktı. Gerçekten de oturunca iyice açılmıştı elbisesi. Hasan da onu böyle görünce kim bilir neler düşünecekti. Kocasına hak verse de altta kalmamak için “Ben nerede ne giyeceğimi biliyorum” diyerek konuyu kapattı.
Yol boyunca pek fazla konuşmadılar. İş yerindeki insanları sordu Serhan fakat Ceren çok da ayrıntı vermeden isim isim tanıtmakla yetindi. Sadece Hasan’ı “tatlı, genç bir çocuk” olarak tanımladı. Serhan’ın da fazla dikkatini çekmedi.
Ceren’in iş yerinin olduğu plazanın önünde durdular. Öpüşüp vedalaştılar. Ceren arabadan inerken Serhan Ceren’in poposunun yanağını görür gibi oldu. Kapıyı kapatıp elbisesini çekiştirdi hemen. Serhan Ceren’i plazaya girene kadar bekledi fakat Ceren arkasına dönüp el sallamayı düşünmedi bile. Kocasını arabadan iner inmez unutmuştu. Aklında sadece dün gece yaşananların bugünü etkileyip etkilemeyeceği vardı.
Ofise girdiğinde hemen hemen herkes yerini çoktan almıştı. Ceren yürümeye başladığında topuklularının çıkardığı sesle çevrildi başlar ona doğru. “Günaydın” dedi ortaya. Fakat ona çevrilen başlar uzun süre takip ettiler onu, Ceren yerine oturana kadar. Özellikle erkekler oturdukları yerde biraz daha dikleşip Ceren’i daha net görmeye çalışıyor gibiydiler. Ceren durumdan hoşnut, gülümseyerek yerine geçti. Bekir yine yan masadaydı.
Bekir: “Günaydın güzell-… Şey, Ceren Hanım” dedi imalı imalı gülerek.
Ceren: “Günaydın Bekir Bey…”
Bekir: “Maşallah o kadar geç yatmana rağmen böyle erkenden gelebildin. Çok şıksın yine, göz kamaştırıyorsun.”
Ceren: “Teşekkür ederim” dedi Ceren kısaca. Bacak bacak üstüne attı. Bacakları Bekir’e dönük şekilde fakat masanın altında kalıyordu. Bekir sandalyesini biraz geri çekip Ceren’in süt gibi bacaklarını uzun uzun izleyip dudaklarını ısırdı ve çok kısık bir sesle: “Çorapsızsın bugün…” dedi. Ceren aniden dönüp sert bir bakış attı ve bacaklarını diğer tarafa çevirdi. Dün gece yaşanan küçük heyecanın orada kalıp bitmesi gerektiğini düşünse de Bekir bununla yetinecek gibi değildi.
Ceren bir yandan gözüyle Hasan’ı arıyor diğer yandan işlerini yapmaya çalışıyor, mailleşiyordu. Öğle arasına kadar Bekir’in dikizlemelerini saymazsak hiçbir gariplik yaşanmamıştı. Öğle yemeği için Bekir “Hadi yemeğe gidelim” diyerek omzundan ensesine doğru okşamaya başlasa da “Ben bugün ofis dışında bir arkadaşımla yiyeceğim, teşekkür ederim” dedi. Bekir kafasını sağa sola sallayıp dudağını ısırdı ve bir şey söylemeden gitti.
Elbette yalan söylemişti. Tek başına midpoint’e gidip oturdu Ceren. Telefonunu çıkardı. Ekranı hala garip bir şekilde yapış yapıştı. Sipariş verdikten sonra ıslak mendil rica edip ekranını silip temizledi. Sonra Hasan’ı hala görmediğini fark edip Whatsapp’tan Hasan’a: “Selam, bugün seni ofiste göremedim. Her şey yolunda mı?” yazdı.
Kısa süre sonra Hasan çevrimiçi oldu: “Selam. Evet her şey yolunda, biraz rahatsızım önemli bir şey değil. Rapor aldım. Merak etme…” dedi.
Ceren: “Aa… Çok geçmiş olsun. Dün gece mi üşüttün acaba? Neyin var?”
Hasan: “Bilmiyorum, ateşim var biraz. Dün gece bence güzeldi, bazı açılardan Dün gece de ateşim vardı” yazarak tuvalet olayını ima ediyordu.
Ceren: “Hiç farkında değildim. Neyse geçmiş olsun. Geldiğinde görüşürüz o zamann” yazdı anlamazdan gelerek.
Ceren tekrar Hasan’ın o anki halini, kasılmalarını, saçını kavrayıp ağzına hırsla sokuşunu hatırladı. Dudağını ısırdı istemsizce. Hasan’ın profil fotoğrafını açıp güzel, erkeksi ama sevimli ve temiz yüzüne, geniş omuzlarına baktı bir süre. Sonra kapatıp yemeğini yemeye devam etti.
Bir süre sonra bir mesaj daha geldi Ceren’e. Hasan olmalı diye düşünüp açtı, gizemli telefondan, yani Ceren’in henüz kim olduğunu bilmediği taksicidendi mesaj: “Bu akşam başkasıyla planın yoktur umarım”
Ceren’in eli titredi, ürkmüştü. Kimdi bu? Önce kocamı aldattığımı ima ediyor sonra beni tanıyor gibi mesajlar atıyor diye düşünüyordu. Cevapladı: “Sen kimsin bilmiyorum ama bu saçma sapan mesajlara son vermezsen engelleyip geçeceğim. Hatta şimdi engellememek için de bir sebebim yok. Çocukça şeylerle uğraşamicam” yazdı. Tam numarayı engelleyecekken bir mesaj daha geldi, bir fotoğraftı. Ceren fotoğrafı görünce gözlerine inanamadı. Dantelli iç çamaşırlarıyla ayna karşısında kendini çekmiş olduğu oldukça seksi bir fotoğrafını göndermişti karşısındaki… Taşlar yerine oturmuş gibiydi. Taksici olmalıydı bunu yapan. Bekir uyarısında haklıydı. Ceren içinden küfürler ediyor fakat tek kelime yazamıyordu. Taksici tekrar yazdı: “Bu fotoğraflardan çok var bende. Ama ben gerçeğini bir göreyim diyorum. İş çıkışı seni alırım. Kocana söyle gelmesin almaya. Gelirse bilmemesi gereken bir şeyleri öğrenir.”
Ceren’in başından aşağı kaynar sular döküldü sanki. İki gün içinde hem saçma sapan şeyler yaşamış hem de şantaja maruz kalmıştı. Eli ayağı uyuştu. Boğazında son lokma takılı kaldı sanki. Su içip kendine gelmeye çalıştı ve taksiciye cevap yazabildi sonunda: “Tamam, bunu konuşarak çözelim. Lütfen.”
Taksici gülücük emojisi attı önce sadece. Sonra: “Tabi canım. Önce konuşuruz. Sonrasına bakarız ;)” yazdı.
Ceren kalkıp ofise geri döndü. Suratı beş karıştı. Görenler ne oldu diye sorsa da “tansiyonum düştü herhalde” diyerek geçiştiriyordu. Sonunda Bekir de yanına gelip;
“Şşşt Ceren! Ne bu hal? Hasan yok diye mi bozuldun hahah” diyerek dalga geçti. Ceren ters ters bakıp “Seninle uğraşamayacağım şu an” diye tısladı sessizce. Bekir durumun ciddiyetini anlayıp Ceren’in eline dokununca buz gibi olduğunu fark edip, “Ciddiyim, iyi değilsin galiba. Gel bir revire falan gidelim istersen…” dedi. Ceren belki yolda kafası dağılır belki sakinleştirici bir şey verir diye kabul etti. Asansöre girdiler ikisi. Bekir Ceren’in belinden tuttu.
Ceren: “Elini çeker misin. İş yerindeyiz…”
Bekir: “Tamam da kimse yok burada, hem hasta gibisin güzelim. Başka amacım yok.”
Ceren: “Teklifsizce dokunman biraz garip geliyor Bekir.”
Bekir: “Dün gece öyle demiyordun” dedi yine gülerek. Ceren’in belinde olan elini poposuna indirip kavradı iyice.
Ceren dün geceyi hatırlayınca poposundaki eli bile fark etmeyip ağlamaya başladı. Bir anda döküldü ve taksicinin neler yazdığını, fotoğraflarını aldığını, kendini berbat hissettiğini, şantajdan ne kadar korktuğunu, çaresizliğini anlattı. Bekir Ceren’e sımsıkı sarılıp “Şimdi siktir et reviri de işi de, gel sana bir kahve ısmarlayayım. Bu akşam o işi halledeceğim” dedi. Ceren ıslak gözlerini kaldırıp Bekir’e baktı umutla. Bekir: “Korkma güzelim, ben buradayım” dedi. Ceren sıkıca sarıldı Bekir’e. Kendini güvende hissediyordu…
Kahve içerlerken Ceren’in telefonunu aldı Bekir. Mesajlara bakarken konuşmaları görünce önce okkalı bir küfür patlattı. Sonra Ceren’in fotoğrafını görünce yutkundu. Önce uzun uzun fotoğrafa sonra Ceren’e baktı iyice. Sanki röntgenini çekiyor, elbisesinin altını görmeye çalışıyor gibiydi. Yine de Ceren hassas olduğu için bu konuya girmedi. Ceren’in ağzından taksiciye: “Tamam iş çıkışında görüşelim” yazdı. Taksici de hemen cevaplayıp: “Hah şöyle, uslu ol görüşürüz…” yazdı.
Ceren Bekir’e ne yapacağını defalarca sormasına rağmen net bir şey söylemedi asla. “Dersini vereceğim…” dedi sadece. Ceren Bekir’in elini tutup teşekkür etti kedi gibi incecik bir sesle. “Sen olmasan…” dedi ve devamını getiremedi. Bekir Ceren’in pürüzsüz bacağına elini atıp okşadı “Ben buradayken sana zorla bir şey yaptıramaz korkma” dedi. Ceren’in Bekir’e olan bakışı tamamen değişmişti artık. Kahvelerini içip ofise döndüler. Ceren Serhan’a mesaiye kalacağını, almaya gelmesine gerek olmadığını belirten bir mesaj yazdı. Serhan, ilk haftadan ne mesaisi bu dese de tamam deyip uzatmadı. Yine de şüphelenmişti.
Saat ilerledikçe Ceren’in yaşam enerjisi düşüyordu. Sonunda mesai bitti. Bekir’le göz göze geldiler. Bekir çok sakin ve kendine güveniyordu. “Sen karışma, tek kelime etmene gerek kalmayacak. Hatta istersen uzaktan izle” dedi. Ceren ne diyeceğini bilemeyip umutsuzca gülümsedi. Aşağı indiler.
Caddeye geçip etrafa bakındılar. Bekir “Hah şu taksi olmalı” dedi. “Sen burada bekle Ceren” deyip hızlı adımlarla gitti. Ceren ne olduğunu tam olarak göremiyor heyecanla beklediği yerde sağa sola gidip geliyordu. Oflayıp pufluyor, Bekir’e bir şey olmasın diye dua ediyordu. Bekir 5-10 dakika sonra sakince, elinde taksicinin telefonuyla belirdi ve Ceren’e uzattı.
Bekir: “Şifresi 1453’müş. İster gir sil fotoğraflarını, ister telefonu kır, göm, denize at. Sana kalmış. Bir tokat patlattım, telefonunun parasını da ödeyip siktir ettim şerefsizi. Seni bir daha rahatsız ederse başına neler geleceklerini de anlattım. Şimdi suratındaki kanı silip uzayacak buradan” dedi.
Ceren’in gözleri ve ağzı kocaman açıldı, içten bir gülümseme yayıldı yüzüne. Bekir’in boynuna atlayıp iki bacağını da kaldırarak sımsıkı sarıldı ve “Çok teşekkür ederim Bekir! Hayatımı kurtardın sen. Harikasın!” diyerek Bekir’i yanağından öptü bastıra bastıra. Sonra Bekir’in yanağında oluşan ruj izini sildi gülerek. Mutluluktan gözleri yaşarmıştı bu kez.
Bekir: “Eh, böylelerine dersini vereceksin” diyerek kabardı iyice. Ceren’i etkilediğinin de farkına varıp iyice kasıldı. “Peki şimdi ne yapıyoruz? Bunu da kutlayalım mı” diyerek göz kırptı.
Ceren gözlerini devirdi gülerek, “Her gün kutlama yapacak bünye yok bende. Çocuk evde biliyorsun. Bir de şey, kocam falan…” dedi dudak bükerek.
Bekir: “Hmm kocan falan… Kocan falan kurtarmadı seni ama neyse. Şaka şaka, seni eve bırakayım güzellik, hadi gidelim” dedi ve Bekir’in arabasına bindiler.
Ceren yine bacak bacak üstüne atınca Bekir gözleriyle dün gece ezberlediği, ellerinin her noktasında gezindiği o süt gibi, seksi bacaklara baktı uzun uzun. Elini Ceren’in bacağına atıp “Bak şimdi ısınmışsın işte” diyerek güldü. Ceren şakayla eline vurup Bekir’in, “Ahaha yaa tamam kurtarıcım hadi gidelim” dedi. Bekir elini çekse de yolda bir şeyler anlatırken bahaneyle elini Ceren’in bacağına koyup 3-5 saniye dokunup, sıkıp bırakıyordu. Ceren kıpırdanıp çekinse de engel olmuyor, ters hiçbir şey söylemiyordu.
Ceren’in evine yaklaştıklarında trafikte kaldılar uzun süre. Yol kenarındaki çiçekçilerden biri musallat olup “Yengeye almaz mısın be abi” diyerek bir demet gül uzattı camdan. Ceren, “Biz şey değiliz ya” falan diyecekken Bekir direkt cüzdanını çıkarıp gülleri aldı ve Ceren’e uzattı. “Öyle göründüysek öyle davranalım” dedi ve Ceren çiçekleri koklarken Ceren’in bacaklarını boydan boya okşayıp sıktı doya doya.
Ceren huzursuzlandı fakat açıkça söyleyemediği için: “Şey… Eve yaklaştık baya. Az kaldı zaten sen de biliyorsun.”
Bekir: “Tamam tamam bırakacağım eve korkma” dedi gülerek. Dudaklarını ısırarak son bir defa sıktı bacağını Ceren’in ve çekti elini. Siki kalkmıştı, Ceren’den saklamıyordu artık. Ceren de gizli gizli bakıyordu sikine Bekir’in. Pantolonun altında bile oldukça heybetli görünüyordu.
Bu çiçeklerle eve nasıl gireceğini düşünmeye başladı Ceren. Serhan kesinlikle yanlış anlardı. En iyisi Bekir gittikten sonra çiçekleri bir köşeye bırakıp eve öyle gitmekti. Yoksa kimin neden aldığını nasıl açıklayabilirdi kocasına? Evet, aldatma sayılmazdı bu yaşadığı şey, Bekir flört etmek istiyordu onunla ama Ceren sınırlarını koruyacağına inanıyordu. Bu düşüncelerle sitenin önüne kadar geldiler. Ceren tam “Yarın görüşürüz” derken kapının koluna uzanmıştı ki Bekir Ceren’i ensesinden tutup çekti ve dudağının kenarından öptü uzunca. İkisinin de dudaklarının kenarı birleşmişti sadece fakat Ceren gizlice öpüşen liseli aşıklar gibi hissedip utanmıştı. Tekrar “Tamam o zaman, ııı, görüşürüz…” diyerek indi arabadan. Bekir arkasından izliyordu Ceren’in harika vücudunu. “Fiziğe bak tam milf amına koyayım” dedi kendi kendine. Ceren arkasına dönüp el salladı Bekir’e. Bekir de el sallayıp gazladı ve uzaklaştı oradan.
Ceren bir elinde çiçek diğerinde çanta, sitenin çöplerinin olduğu yöne doğru yürüyordu, çiçeği oraya bırakacaktı ne kadar istemese de. Çöp kutusuna oldukça yaklaşmıştı ki Serhan’ın sesini duydu: “Ceren! Mesaiye kalmamışsın?” Ceren döndü, kocası binanın girişinde kapıdaydı, elinde anahtarlar vardı. 2 dakika erken gelseler onları görecekti belki de. Telaşlandı. Çiçeği ne yapacağını bilemedi. Kocasına doğru yürüdü bir şey söylemeden. Sonunda cevap bekleyen Serhan’a: “Evet ya hallettik çıkmadan çok şükür.”
Serhan gözleriyle çiçekleri işaret edip, ne bunlar der gibi bakıyordu. Ceren kısa bir an düşündü ve “İş yerindeki arkadaşlar hem hoş geldin hem de tebrikler hediyesi olarak almışlar. Dün toplantı iyi geçmişti ya” dedi.
Serhan: “Ne tebrikmiş ya bitmedi bir türlü. Kırmızı gül falan görünce dedim aha, ilk haftadan başladılar yavşaklar…”
Ceren: “Düzgün konuş ya. Ne yavşaması?”
Serhan: “Tamam ya. Yol kenarından mı almışlar özensiz de bir şey.”
Ceren: “Olsun… Anlamı büyük bence.” dedi.
Eve girdiler. Ceren telefonuna bakarken taksicinin telefonunun da çantasında olduğunu hatırladı. Hemen tuvalete girip o telefondaki fotoğraflarını ve konuşmaları sildi. Kendi numarasını da silmek için rehbere girdi. Taksici onu ‘AaaKaşar’ olarak kaydetmişti. “Pislik…” diyerek onu da sildi. Sessize alıp çantasına geri koydu.
Tam tuvaletten çıkacakken yeni mesaj geldi kendi telefonuna, yazan Bekir’di:
“Bu gece rahat rahat uyumanı sağlayabildim ya, ben de rahat uyuyacağım.”
Ceren ekrana bakıp gülümsedi. “Şimdiden tatlı rüyalar :)” yazıp gönderdi ve tuvaletten çıktı.