← Ana Sayfaya Dön ← Geri Dön
MİRA ABLA, KADINLAR VE BEN Serisi - Toplam 12 bölüm

MİRA ABLA, KADINLAR VE BEN 0

📌 KOMŞU

Küçük bir çocukken kendimi bir gelecekte hayal ettiğimde hayal ettiğim gelecek asla şuan yaşadığım gelecek olmazdı. Kendimi hep sıradan gördüm. Öyleydim de. Büyüdüğümde de sıradan biri olurum diyordum. Ortalama bir iş, ortalama bir eş, ortalama bir ev...

Her şey 12 yaşına girdiğim o yaz başladı. Cılız, ufak bir çocuktum. Siyah saçlı, gözlüklü, çok bilmiş, kendince oldukça zeki ama garip bir şekilde iletişimsiz ve sessiz. Bu ailemden kaynaklı bir durumdu. Babam okul müdürüydü işkolikti ve doğru dürüst evde olmazdı. Çok nadir zamanlar dışında bana vakit ayırmazdı. Annem daha ilgili bir anneydi. Fakat o da sıradan bir anneden çok daha kötüydü. Sabırsız, çoğunlukla öfkeli, babamdan alamadığı ilgiliyi öfkesine yansıtmış bir kadın. O da o zamanlar öğretmen olarak bir kolejde çalışıyor, okul bittikten sonra bazen ekstra derslere gidiyordu. Paraya pek ihtiyacımız yoktu. İkisi de işte kalmayı yan yana oldukları zaman kavga edeceklerini bildikleri için tercih ediyordu diye düşünürdüm hep.

O yazın başında, güvenlikli siteli, korumalı ve biraz elit hayatımız karşı dairemize yeni komşuların taşınmasıyla değişiverdi. Annem ilk başta yeni komşulardan çok rahatsızdı. Leyla Teyze, eşinden boşanmış, at gibi bir kadındı. O zamanların Türkiye'sinde böyle kadınlara bizimki gibi çevrelerde bile biraz aranıyor gözüyle bakılıyordu. Annem Leyla Teyze'nin suratına hep gülerdi ama içten içe babamı çalacak diye korkuyordu sanırım. Arkasından söylendiğine sayısız kez şahit olmuştum. Yıllar içinde Leyla Teyze'nin her yeni sevgilisi olduğunda annem rahatlayacağına daha da gerildi.

Leyla Teyze'nin bir de kızı vardı. Mira Ablam... Kendisini ilk gördüğümde içimde anlamsız bir ilgi oluşmuştu. Sebebini bugün bile bilmiyorum. Çok güzel bir kızdı fakat o yaşlarda ben henüz bir sikim olduğunun bile farkında değildim. Buğday tenliydi. Kısa saçları vardı. Geniş bir gülümsemesi, inci gibi dişleri, uzun ince pürüzsüz bacakları...

60 kilo dolaylarında birazcık balıketli ama çekici bir kızdı. Yakınlardaki bir liseye, babamın müdürü olduğu liseye gidiyordu. Taşındıkları ilk haftalarda onunla pek bir iletişimim olmadı. Ara sıra balkondayken onun bir yerlere gidip geldiğini görürdüm o kadar. Beni biliyordu ama henüz adımı bile sormamıştı herhalde. Ben evden pek çıkmazdım. Ara sıra bakıcılar gelir giderdi yalnızlığıma çare olsun, annemler işteyken kendimi öldürmeyeyim diye o kadar. Bir haziran sabahı hayatımı değiştiren olaylar silsilesi başlayıverdi.

Uykumdan uyanmış, pijamalı halimle yüzümü yıkamış mutfağa gidiyordum. Annemin kapıda birileriyle konuştuğunu duydum.

"Olur tabii... niye olmasın Fatma teyzecim..." diyordu Mira Abla'nın tatlı sesi. Mira Abla bela gibi bir kızdı. Keskin bakışlı, baskın, lider... ama böyle melek gibi konuştuğunda insana melekmiş gibi gelirdi.

"İyi olur." diye konuştu Leyla Teyze, "Mira'ya hem harçlık olur hem de biraz para kazanmayı öğrenir..."

"Ay bana da iyi olacak hanımlar! Kimi getirsem aklım kalıyor... benim oğlan iyi çocuk ama çok sakin çok korkak saftirik. Getirdiklerimden biri aklını alacak, dövecek, evi soyacak... binbir türlü şey geliyor aklıma..."

"Aman sende!" diye şuh bir kahkaha koydu Leyla Teyze... Mira abla'nın da kıkırdadığını duydum. Tam o sırada şaşkınca çıktım kapının oraya. Annem arkasını dönüp, gülerek seslendi: "Hah! Gel bakalım saftirik oğluşum..."

Saçım başım dağınık, gözlüksüz zor gören bakışlarla donuk bir halde annemin yanına gittim. Leyla Teyze hazırlanmış işe gidiyordu anlaşılan. Annem de kapıda, kalem eteğini giymiş üzerine bir bluz çekmişti. Mira Ablamın altında bir şort ve üzerinde geniş bir tişört vardı. Evlerinin açık kapısına yaslanmış, kollarını bağlamış gülümseyerek beni izliyordu. Ayakları çıplaktı. Anlaşınlan hanımlar işe gidiyor biz çocuklar evde kalıyorduk. Cumartesi olduğundan benim için evde yatış günüydü. Pek arkadaşım olmadığından bugünü pek sevmezdim. Okuldayken itip kakanlar olsa da benden ve sakinliğimden hoşlanan tipler de olurdu. Daha az sıkıcıydı. Fakat tek başıma kalmak da öldürmezdi beni.

Yanına gelince annem elini omzuma attı. "Ben şimdi gidiyorum. Ama artık yeni bir bakıcı bulduk sana. Bundan sonra ben işe gittiğimde, akşam gelene kadar Mira Ablanların evinde duracaksın... annenin parası yabancılara gitmeyecek, içi de rahat edecek tamam mı?" diye sordu.

"Hep mi?" diye sordum şaşkınlıkla. Zaten başka da bir tepki veremezdim. Annem benden hayatı boyunca doğru düzgün bir itiraz duymamıştı herhalde. Hatta itiraz etme yeteneğim yok sanıyor bile olabilirdi. Fakat içimde garip bir heyecan oluşmuştu.

"Hep." dedi annem. "Saçını başını topla, geç karşı daireye."

Kadınlar işe gitmek için son hazırlıklarını yaptı. Banyo aynasında o küçük beynimle suratımı izleyip durdum. Bir cumartesi sabahı ilk kez bu kadar mutlu hissediyordum. Mira Ablamla, muhtemelen adımı bile pek hatırlamayan Mira Ablamla vakit geçirecektim artık... heyecan giderek arttı. Kalbim bam bam atmaya başladı.

Bu duygu neydi ki? Heyecan neden olurdu? Hayatı çizgi filmlerden öğrenmiş ben detaylı düşünmeyerek bunun aşk olduğuna karar verdim. Aşığım herhalde dedim. Çok basit bir gerçek gibi kabullendim durumu. Yapım buydu. Kabullen, istiyorsan yap, istemiyorsan istemiyorum de. Sonuçları ve detayları siktir et.

Saçımı başımı toplayıp, geçtim karşı daireye. Annem işe giderken, yanaklarımdan sulu sulu öptü beni bir tur. Sonra Mira Ablam kapattı kapıyı.

Evleri bizimkinin birebir aynısıydı. Her şey ters yerlerdeydi sadece. Bir de bizimki bir aile evi, onlarınki daha çok öğrenci evi gibiydi. Evleri iki kadın yaşadığından daha renkli daha ışıl ışıldı. Leyla Teyze'nin düzenli ve krem mobilyalardan bir odası, Mira Ablamın kapı önünden az buz gördüğüm kadarıyla mor duvarlı, siyah mobilyalı, duvarları posterlerle kaplı bir odası vardı. Kapının tam önünde, kocaman bir bilgisayarı, tüplü monitörü duruyordu. Banyoları, mutfakları, salonları pek dağınıktı. Ama önemsiyor gibi de durmuyorlardı. Annem olsa mahvederdi kendini başkaları evi böyle görecek diye. Bir de evleri kokuyordu. Mira Ablanın teni de aynı kokuya sahipti. Losyon, parfüm her şeyden farklıydı. Terli de olsa temiz de hep alırdım bu kokuyu ondan. Ne olduğunu anlayamadığım ama bağımlı olacağım bir kokuydu bu...

Mira abla beni salonun, tüplü tv'nin önüne getirdi. Bir çizgi film kanalı açtı. "Otur." dedi net bir şekilde. Bu bir emirdi. Oturdum. "Ferit miydi adın?"

Usulca başımı salladım.

"Feritcim, annen uslu çocuk dedi senin için. Uslu musun?"

Yine başımı salladım.

"Burada otur. Çizgi film izle... Bir ihtiyacın olursa odama gel benden iste. Ama ihtiyacın olmadıkça sakın gelme. Anlaştık mı?"

Başım üçüncü kez sallandı.

"Aferin uslu bebek."

"Ben bebek değilim!" diye yanıtladım hemen. Nedense gıcık etmişti beni. Ona göre velet olduğumu bilsem de öyle görmesin istemiştim beni.

"Bu evde, benim yanımda sen hep bebeksin! Anlaştık?" diye bastırdı beni gözlerini pörtleterek. Bu sefer yanıtımı da beklemedi. Salonda yalnız bırakıp gitti beni. Oturdum tv'nin karşına, daldım çizgi film kuşağına. Aklımın bir yanı orada, bir yanı yan odadaki ilk aşkımda...

Sonraki Hikaye →
MİRA ABLA, KADINLAR VE BEN 1
Yeni bir hikaye mi arıyorsun?

Yorum Yap

Yorumlar