← Ana Sayfaya Dön

CANIM AİLEM 26

📌 ENSEST

Yavaşça arkasından yaklaştım. Kalçaları giydiği şortun üstünden taşıyordu. Elimi atıp sıktım.

Z: "Ahh acıdı." Vücudumu vücuduna yaklaştırıp nefesimi boynuna verdim. "Doğru kararı verdiğine sevindim." Kulağına yaklaşıp konuştum.

B: "Ben güçlü bir erkeğim Zübeyde. Bunu bil istedim. Bugün kahvaltımızı yapacağız ve bundan sonra arkadaş olarak kalacağız. Anladın mı?"

Z: "Kimsenin haberi olmayacak zaten... İki kişi seni bekliyoruz neden istemiyorsun?"

B: "Çünkü siz, ikinizin amından daha değerli şeyler var. Ben o değerli şeyler için yaşıyorum. Bugünü kendime bir şeref meselesi olarak hatırlayacağım. Belki başka bir gün başka bir yerde olabilir.. ama benim erkekliğim tuttu. Maalesef bugün size yarrak yok." Vücudumu ayırıp mutfaktan çıktım. İçeriye geçip koltuğumu düzelttim. Örtüyü katlayıp odanın camını açtım. Ben bunları yaparken lavabonun kapısı açılmıştı. Yatağımı tamamen topladıktan sonra mutfağa gittim. Asya ve Zübeyde konuşuyorlardı. "Öhm öhm. Kahvaltı hazır mı?" Zübeyde irkilip bana baktı.

Z: "Hazır." Kahvaltı boyunca pek ses çıkmadı. Kahvaltı bittiğinde izin alıp Zübeydeden ayrıldım. Arabaya atlayıp eve geçtim. Düşündümde aldatmak artık hayatımda olmamalıydı. Böyle bir işe bulaşmayı istemiyordum. Cennet'in bana olan güvenini kırmak istemiyorum. Belki hiçbir zaman haberi olmayacaktı ama ben böyle bir şey istemiyorum. Aldatmak öyle basit bir şey değil. Zamanında Bade'yi aldatmamın sebebi onu sevmiyor oluşumdu. Onu aldatırken hiçbir zorluk çekmedim... ama şimdi.. bana zulüm gibi geliyor. Aldatıp onun yüzüne bakmayı düşünmek bile bana acı çektiriyor. Belki gerçek aşk budur. Ben düşüncelerimin altında boğulurken eve yaklaşmıştım. Arabayı garaja park edip eve girdim. Yapacak hiçbir şey yoktu ve sıkıntıdan patlamak üzereyedim. En iyisi spora gitmek gibiydi. Tam hazırlanırken dış kapının zili çaldı. İlk başta telefon sandım. Bildirim olmadığını görünce ve zil bir daha çalınca çıkardığım pantolonumu giyip kapıya gittim. Ev'in dışarıdaki kapısını kontrol eden akıllı zile bakınca birini gördüm... O an kalbim bir daha attı. Elim, kendiliğinden kapının kilidini açtı. Ben ise hareket edecek durumda değildim. Biraz sonra kapı çalınca irkildim. Kapıya elimi atıp açtığımda karşımda...

Ben: "Gül.... n.. ne yapıyor.. sun burada?"

O an kalbim sıkıştı. göğsüm daraldı, vücut ısım yükseldi, başım döndü ve orada ağlamak istedim. Çok garip bir duygu bombardımanıydı. Karşımda belki de gerçekten kalbimde kelebekleri uçurtan ilk insan vardı. Beni seven bana değer veren ilk arkadaşım ilk yoladaşım Gül vardı. 170 boylarında. Ela renkli cam gibi gözleriyle bana bakıyordu. Saçı siyahtı. Topuz yapmış uzunluğu omzuna kadar geliyordu. Üstünde basit bir kırmızı elbise, altında siyah bir pantolon ve taktığı siyah bir çantayla bana tarifi olmayan bazı duygular yaşattı.

Gül: "Merhaba Ali...." Biraz bakakaldık birbirimize. Durumun saçmalığını fark edince kapıyı tamamen açtım.

Ben: "İçeri gelmez misin?"

Gül: "Kötü bir zamanda geldiysem gidebilirim."

Ben: "Yok. Gelebilirsin." Ayakkabısını çıkarmaya çalışırken elimle içeri gelmesini işaret ettim. Duraksayıp içeri geçti. Ayakkabısını içeride çıkardı. İçeri girdiğinde etrafa göz gezdirdi. Boynundan çantasını çıkardığında hemen alıp girişteki dolaba koydum. İçeri geçmesini işaret ettiğimde tekli koltuğa oturdu. Ben de çaprazındaki 3'lüye geçtim. "Eee nereden buldun beni?"

Gül: "Her yerde varsın. Çanakkaleye gittikten yaklaşık olarak 1 yıl sonra bir haber aldım. Biraz geç aldım haberi... baban ölmüş sanırım. Mekanı cennet olsun..."

Ben: "Mekanı neresi olur pek umrumda değil aslında."

Gül: "Sonra sana ulaşmak istedim... Numaran değişmişti. Sosyal medyandan yazmak istedim ama... yapamadım. Belki buluşup eski günleri yad ederiz diye düşünmüştüm."

Ben: "İyi yapmışsın. Özlemişim seni... küçüklüğümüz birlikte geçti hep... aynı sokaklarda oyun oynadık. Aynı yollardan okula gittik. Aynı şeyleri sevdik. Aynı filmleri izledik... liste böyle uzar gider... keşke hep küçük kalabilseydim. Hayat artık güzel olduğu kadar üstüme biniyor."

Gül: "Zor... ben şey için gelmiştim aslında.. belki biraz... vakit geçiririz.."

Ben: "Dışarı mı çıkmak istersin yoksa evde mi takılalım?"

Gül: "Bütün gün yoldaydım. Biraz yorgunum.. evde takılsak."

Ben: "Olur.. sen nasıl istersen." Muhabbetimiz 10 dakika civarı eskileri anmakla geçti. Sonra o soru geldi.

Gül: "O gün sana seni sevdiğimi söylemiştim. Keşke demeseydim diye kendime çok kızdım... senin üzülmen.. o gün... o gün sabaha kadar ağladığımı hatırlıyorum."

Ben: "Artık eskide kaldı o günler."

Gül: "Ali... ben.. ben seni unutamıyorum. Her gün, o günü hatırlıyorum. Her Ali ismini duyduğumda sen geliyorsun aklıma. Her gün aklımda sen varsın... ben senin yanında olmak istiyorum. Beraber güzel vakit geçirelim istiyorum. Sana sarılıp birlikte uyumak istiyorum." Çaresiz kaldığım bir andı. Ben de Gül'ü seviyordum ama eskide kaldı o günler. Ben evlenmeyi düşünüyordum. En az Gül kadar sevdiğim biriyle evlenecektim. Bu kıza ne olacaktı peki? Beni çocukluğundan beri seven bu kıza ne olacaktı? Başka bir şehre gittiği için beni unutabilirdi ama o geçen 2 yılın ardından yine benim yanıma geldi. Ona nasıl açıklayacaktım bu durumu.

Ben: "Gül.. ben bilmiyorum.. benim şu an bir ilişkim var." Bana bakarken gözleri hafifçe dolmaya başladı. Kafası yavaşça yukarı aşağı sallandı. Sanki 'Seni anlıyorum ama anlamak istemiyorum' diyordu. Hayatımda söylemekte en çok zorlandığım söz olabilirdi bu. Bade'ye onu sevmiyorum derken zorlanmamıştım. Asya ve Zübeyde'yi redderken bu kadar zorlanmamıştım... ama benim için yeri hep farklı olan o kız, Gül için bunu söylemek bana ölüm gibi geldi. Oturduğum koltuktan kalkıp mutfağa gittim. Bir bardak suyu doldurup içeriye geri gittim. Gül ayağa kalktı. "Otur Gül." Elimle yaptığım siperi geçmeye çalışırken bir daha konuştum. "Otur Gül." Dolan gözlerinden akan göz yaşları ve sesli ağlamasıyla konuştu.

G: "Bırak beni...... gitmek istiyorum." Tüm vücudunu sardım. Bana yaslanıp ağlamaya devam etti. "Annem demişti.. gitme demişti.... keşke dinleseydim onu... Şimdi ben nasıl dayanacağım Ali?" Daha da sıkı sarıldım. Keşke onu görseydim... keşke onu zamanında görseydim. Beni sevdiğini hissetseydim. Hepsi benim hatamdı.... ama ben Cennet'i seviyorum.. şu an neden böyle düşünüyorum ben? Ben niye Gül'ü bu kadar yakın hissediyorum? Gül kafasını öptüğümde burnuma bir koku geldi... çok tanıdık bir koku. Bana güven aşılayan bir histi bu. Kalbim olduğundan daha hızlı atmaya başladı. Bu koku bende bazı soruları uyandırdı. Bu koku çok özel bir kokuydu ve şu ana kadar 2 kadından tek aldım. Amerika'da, Türkiye'de, İspanya'da kısacası gittiğim hiçbir ülkedeki hiçbir canlıdan gelmiyordu bu koku. Bu annemin kokusuydu. İçime kurt düşürdü bu. Gül'ün sıktığı vanilya kokulu parfümün altından kendine ait olan kokusuydu bu.

B: "Ağlama. Lütfen ağlama Gül..." Elimdeki su bardağını dengede tutamya çalışrıken Gül'ü de koltuğa oturtmaya çalıştım. 3'lü koltuğa oturduğunda ben de yanına geçtim. Suyu uzattığımda kana kana içti. O an annemi aramak vardı aklımda. Kafam allak bullak olmuştu. "Sen bir dakika bekle burada. Lütfen bir yere gitme." Sessizce kafasını salladı. Hemen annemin odasına çıktım. Dolabını açıp tüm dolaba baktım. Tam pes edecekken bir bavul buldun. Eski olduğu belliydi. Deriden yapılma bavulu dolaptan çıkardığımda kilidinin olduğunu gördüm. O anın öfkesiyle kilidi vura vura kırdım. Açtığımda içinden bir sürü şey çıktı. Bir parfüm kutusu.. içinde az kalmıştı. Kokladığımda babamın kokusu olduğunu fark ettim. Bir sürü mektup ve kocaman bir fotoğraf kitabı olduğunu gördüm. Kitabı açtığımda içinde aile resimleri olduğunu gördüm. Biraz daha ilerlediğimde. Sayfalar gittikçe uygunsuz fotoğraflarla dolup taşmaya başlıyordu. Annem ve babamın kendilerini çektikleri çıplak fotoğraflar... biraz sonra fotoğrafların birinde annemin hamilelik foroğrafı... abimin bebekliği.. ablamın bebekliği... ben... benim bebekliğim ve... bu kimdi peki... yaımdaki kimdi benim? Hemen mektupları açıp okumaya başladım.

07/04/1997

"Sevgili Aziz (Gül'ün babası)

Sana karşı olan aşkım çok fazla. Sana bunu gönderebileceğimden emin değilim. Evlenip çocuklarımız olmasını isterdim.. ama durumun bunu engelliyor. Aramızda hep bir bağ kalsın diye onu sana emanet edeceğim. Kimse bilmeyecek. Çoktan her şeyi hazırladım. Bana bir tarih ver.

Mektubu koyup sırasıyla altında olan diğer mektubu açtım."

11/04/1997

"Merhaba Sevgili Eylül

Seni hep seveceğim. Bunu biliyorsun. O kocan olacak herifi bıraksaydın mutlu bir hayat yaşardık. Belki çocuklarımız olmazdı ama biz birbirimize yeterdik. Mektubunu geri gönderiyorum. Malum artık bir eşim var. Hediyen ne bilmiyorum. Eğer çok istersen 20 Mayıs günü Gülhane Park'ında buluşalım. Her zamanki gibi dertleşiriz.

Son bir mektup vardı. Üstünde hâlâ yapışkanı vardı. Hiç açılmamış bir mektuptu. Üstünde ise bir yazı. "Beni gerçekten istediğin zaman aç" Mektubu açıp okumaya başladım."

11/05/1997

"Teşekkür ederim Eylül

Bana verdiğin bu hediye çok cömertçeydi. Bunu tekrar söylemek istedim. Seni hep hatırlayacağım. Seni asla unutmayacağım. Çocuklarımız beraber yaşasın isterim. Bundan dolayı senin yanında yaşayacağım. Hayatım boyunca sana yakın olmaya çalışacağım. Bunu açtıysan beni gerçekten seviyorsun demektir... ama artık birbirimizin olamayız.

Her şeye rağmen, bana yaptığın her şeye rağmen hâlâ bir aptal gibi seni seviyorum. Sanki beni hiç yüz üstü bırakmamışsın gibi, sanki beni hiç kullanmamışsın gibi seni hâlâ seviyorum. Bu mektubu yazmamın sebebi beni istediğin zaman açman ve bunu okuyup acı çekmen. Umarım hedefime ulaşırım. Bu arada kızımız senin kadar güzel.. umarım senin kadar acımasız olmaz.

Saygılarla Aziz"

Mektup bitince bir daha okudum. Sonra bir daha. Sonra bir daha. Kapı çalmasaydı okumaya devam edecektim. Odanın kapısına baktığımda Gül kapıda bekliyordu. Oturduğum yerden kalkıp yanına gittim. Sıkıca sarıldım. Şimdi anlamıştım o kokunun sebebini. Anneme ait olan o koku Gül'e de geçmişti. Bunu şu ana kadar nasıl fark etmedim. Aziz Bey'in bana karşı olan o babacan hâllerini nasıl fark etmedim. Anneme olan sevgisi onu aşıp bana ulaşıyordu. Geri çekildiğimde Gül'e baktım. Gözleri doluydu. İki elimle iki yanağını kavradım. Alnımı alnına yasladım. Bir şey söylemedim. Sadece dudağına yapıştım. Uzun uzun öpüştük. Annemden ve ablamdan aldığım hisse çok benzerdi. Gül, beni hafifçe itti. Gözlerimiz kesişti.

G: "Ben bunu yapamam Ali... benim yüzümde birini aldatmanı istemiyorum." Kafamı iki yana salladım. Hemen odadan çıkıp aşağı indim. Balkona gidip telefonumu açtım. İçimde, içime sığmayan bir sevinç ve sevinç kadar nefret vardı. Annemi aradım.

B: "Anne, bu konu telefonda konuşulacak bir şey değil biliyorum ama sana bir şey sormam lazım."

E: "Hayırdır oğluşum? Bir şey mi oldu?"

B: "Senin kaç çocuğun var?"

E: "O nasıl soru? Üç tane var. Bir şey mi oldu?"

B: "Annem, sana kızmayacağım… sadece doğruyu söylemeni istiyorum." Duraksadı. Sadece derin bir nefes sesi geldi.

E: "3 tane diyorum oğlum. Biri bir şey mi söyledi?"

B: "Hayır anne.. kimse hiçbir şey söylemedi.. ama senin köpeğin yaptığın o adam her şeyi yazmış."

E: "Ne adamı oğlum? Kimden bahsediyorsun?"

B: "Bana maval okuma anne! Bana maval okuma. Aziz ile yaşadığın onca şey, açmaya tenezzül bile etmediğin bir mektup..."

E: "Sakın! Sakın o bavulu açtığını söyleme. Şifresini nereden öğrendin?"

B: "Kırdım anne... Bana bunca zamandır söylemediğin bu şey.. anne bana niye yalan söyledin?'"

E: "Yalan söylemedim oğ-"

B: "Evet anne yalan söylemedin. Çünkü siktiğimin hiçbir şeyini söylememişsin."

E: "Oğlum öyle deme.. benim de hatalarım var ama-"

B: "ANNE lütfen sus.. yarın Gül ile oraya geleceğim ve olan biten her şeyi konuşacağız... Anladın mı beni?"

E: "Tamam.." Telefonu kapatıp içeriye girdim. Gül yoktu. Üst kata çıktığımda annemin odasında yerde oturduğunu gördüm. Yanına gittim.

B: "Kardeşim!" Yüzündeki yaşları silip bana baktı.

G: "Biz ikiz miyiz yani?"

B: "Evet.."

G: "Ama.. ama ben sana aşığım Ali... senin için hazırlanmıştım bugün. Ben seni seviyorum Ali." Ağlaması tekrar başladı. Yere oturup kendimi dolaba yasladım. Ağlayan Gül'ü, kafasından tutup kafasını dizime koyması için hamle yaptım. Uzanırken saçını okşadım.

B: "Bence ikiz olmamız aşkımıza engel değil." Dediğimde bana baktı. Gülümsediğimde o da güldü.

G: "Eminim engel değildir.... en azından sana yakın olacağım. Birlikte vakit geçiririz." Boştaki elimi karnına attım. Yavaşça aşağıya indim. Elimi tuttuğunda gözlerine baktım. Kafasını iki yana salladı.

B: "Yapsak kim bilecek ki?" Biraz bekledi düşünceleriyle sonra elimi yavaşça bıraktı. Elimi aşağılara götürmeye devam ettim. Elim, istediğim yere ulaşamadığı için vücudunun üzerinde tekrar hareketlendim. Göğüslerine geldiğimde bana yakın olan memesini sıktım. Kısık bir sesle inledi. Ben memelerini sıkarken o büyüyen sikimin kafasına yaptığı baskıyla gülümseyip elini kafasının altına, sikime attı. Onun aletime dokunmasıyla ben göğüslerini daha sert sıktım. Sesli bir inleme bıraktı.

G: "Alimhh.. bu yaptığımız çok yanlış."

B: "Güzel olan taraf orası değil mi zaten?" Dudağını ısırıp kafasını kaldırdı. Pantolonun üstünden belli olan sikimi açığa çıkarmak için hızla atıldı. Keten pantolonun düğmesini çözüp indirdi. Kafasını sikimin üstüne koyup öpücükler bırakmaya başladı.

Külodumu indirdiğinde külodun altından fırlayan aletim, bir hocanın öğrencisini cezalandırdığı cetvel gibiydi. Yüzüne vurduğunda şak diye ses çıktı. Tüm yüzünü kaplamış hatta aşmıştı. Bir gözü kapalı diğer gözü açık bana bakıyordu. Gülümseyip kafasını kaldırmadan dilini çıkarıp. Boylu boyunca yalamaya başladı. Aletimin başına gelince birkaç öpücük bıraktı. Sonra ağzının içine aldı. O sakso çekerken ben de götüne uzanıp tokat attım. Ağzından çıkarıp tatlı bir gülümseme bıraktı. Sonra tekrar ağzına soktu. Kafasını tutup soktum tek seferde. Yarısına kadarını almıştı ağzına. Biraz bekledikten sonra bacağıma vurmaya başladı. Az daha bekleyip çıkardım. Derin derin nefeslenip bana baktı. "Çok iyiydin." Nefeslenmesi bitince tekrar soktum. Uzun süre böyle gitti. Nefes aldırıyordum ama konuşmasına izin vermiyordum. En son boşalmaya yakın olacağımı fark ettim ama artık çok geç olmuştu. Tüm döllerimi midesine doğru gönderdim. Gül tırnaklarını bacağıma geçirirken ben Gül'ün ağzının sıcaklığının bana verdiği zevkle 4 köşe olyordum.

Ellerimi çekince Gül, hızlıca çıkıp öksürmeye başladı. Nefesi yerine gelince bana pis bir bakış attı. Hızlıca yanıma yaklaşıp dudağıma yapıştı. Midemi bulandırmaya çalışıyordu. Bilmediği şey ise benim herhangi bir sınırımın olmayışıydı. Ağzından döllerim akıyordu ama ben iğrenirsem o kazanacaktı. Tepki vermeden öpüşmeye devam ettim. Biraz sonra geri çekilip bana baktı.

G: "Az önce kendi sıvını içtin. Haberin var mı?" Kafamı sallayıp konuştum.

B: "Senin ağzından..." Gülümseyip tekrar dudağıma yaklaştı. Bir öpücük kondurdu. Hemen ayağa kalkıp Gül'ün elini tuttum. Yatağa doğru ilerleyip Gül'ü yatağa oturttum. Önünde eğilip pantolonunu çıkardım. Beni tanga karşıladı. "Bak sen benim kardeşime. Hazırlık derken bunu mu kastettin." Gülüp kafasını salladı. Oturduğum yerden kalkıp boğazından hafifçe tutup Gül'ü yatağa yapıştırdım. Ağzımla elbisesinin üstünden memesini ısırmaya başaldım. Hafifçe ama zevk verecek şekilde. Boğazını sıktığım elimi iki eliyle tutup kendine yaklaştırmaya başlayınca ben de boğazını sıkmaya başladım. Memelerini bırakıp hızlıca aşağı inip tangasını sıyırdım. Aletimi üstünde gezdirirken amının ıslaklığı sikime bulaştı. Aletimle üstünde oynarken kalçasını iki yana sallamaya başladı. Elimi hafif gevşetip konuştum. "Ne istiyorsun?"

G: "Lütfen gir içime."

B: "Duyamıyorum seni!"

G: "Lütfen sik beni." Sikimi amına hizalayıp içine girmeye başladım. Beklediğimin aksine rahatça girmişti. Yine dardı ama kan akmamıştı. Daha sert girdiğimde Gül'ün boğazını ne kadar sıktığımı fark ettim. Tüm yüzü kızarmış gözleri kaymıştı. Yavaşça elimi gevşetecekken elimi tutup boğazına doğru yaklaştırdı. Sert sevdiğini anlayınca ben de öyle davrandım. Aletimin tamamını hızlıca içine sokmaya başladım. Tüm amını delip geçtiğimde Gül'ün vücudu titremeye başladı. Titremesi bitince hareketlenmeye devam ettim. Boğazını biraz bıraktığım için konuşma fırsatı buldu.

G: "Alii çok büyük.... AHH DAHA SERT" Sikimi içine soktukça kıvrımlarının verdiği zevkle daha da sert girmeye devam ettim. Elimle boğazına daha fazla asılıp boğarak sikiyordum. Zevkliydi... annem kadar zevkliydi... ablam kadar zevkliydi... Yağmur kadar lezzetliydi.. bu yasağın tadıydı. Bu bazı tabuların üstüne çıkmanın verdiği zevkti. Kasıklarını, kasıklarımla eze eze sikiyordum ve ikimizde zevk iniltileri veriyorduk. Gül'ün boğazını bırakıp içinden çıktım. İki elimle iki yanını kavrayıp ters çevirdim. Yatağın üstünde domaltıp sikimi tekrar içine soktum. Götüne bir tokat attım. "Ovvv" Gül'ün içinden adeta bir seks makinesi çıkmıştı ve ben bu makinenin çalışması için gereken dişliydim. Her sokuşumda yatak sallanıyordu. Gül'ün elleri kayıyordu. Artık dengede duracak hâli yoktu ve boşalmaya başlayıp yatağın üstüne yığıldı. Ellerini yatağın örtüsüne geçirip sıkmaya başladı. Sikim, amı tarafından vakumlanırken biraz bekledim. Alnımdan akan teri sildim.

Gül rahatlayınca içinden çıkıp Gül'ü yatağın ortasına iteledim. Yatakta sırt üstü uzanırken arkasından yaklaşıp. Boynuna öpücük bıraktım. Bacaklarını birleştirip sikimi arasına soktuğumda pronebone pozisyonunda içine girmeye başlamıştım. Güzel götü altımda sallanırken ben içinde ilerliyordum. Kendimi Gül'e yaslayıp üstünde uzandım. Sadece kalçalarımı hareket ettirip içine giriyordum. "Offf çok ahhh çok iyi." Kafasını bana çevirince küçük bir öpücük bıraktım. Nefesini ağzımın içine verip konuştu. "Öz kardeşim sik beni. Ahhh" Azdırmayı çok iyi başarıyordu.

B: "Bu öz kardeşin birazdan içine boşalmak istiyor."

G: "Güvenli değilim Ali."

B: "O zaman hepsini midene göndereceğim." Kafasını sallayınca sikmeye devam ettim. Orgazm yaklaşınca içinden çıkıp sikimi ağzına soktum. Tüm potansiyel çocuklarımı Gül'ün ağzından içeri gönderdiğimde kendimi yatağa bıraktım. "Güzeldi." Gül, tüm dölleri yutup yanıma uzandı.

G: "Bu son mu?" Kafamı çevirip Gül'e baktım.

B: "Hayır, bu bir başlangıç."

G: "Bizimkilere ne diyeceğiz."

B: "Hmm bakıyorum da hızlı alıştın... Bilmelerine gerek yok."

G: "Bence de. Sadece ikizler arasında küçük bir sır." Dudağına öpücük kondurup gülümsedim.

B: "Sanki benden önce biri seni genişletmiş."

G: "Hayır... bak inanmaycaksın ama ben küçükken oldu bu. Çanakkaleye taşınmadan önce. Bir gece çok fena azmıştım ve annemin odasına girdim. Gİzli zulasından bir oyuncak buldum. Büyük bir dildo. Onunla eğlenirken içime sokmuşum biraz... Kan aktı orada. Yoksa başka kimseyle yapmadım."

B: "Hahahaha inanalım bari."

G: "Benim ne zaman yalan söylediğimi gördün?!"

B: "Az önce." Koluma vurdu.

G: "Pislik.. yalan söylemedim."

B: "Tamam tamam. Haklısın."

G: ".... Şu senin evleneceğin kız... güzel mi bari?"

B: "Hem de nasıl. Dünyalar güzeli." Uzandığı yerden kalkıp dizleri üstünde oturup memelerini avuçladı.

G: "Ben mi daha güzelim, o mu?"

B: "Böyle bir karşılaştırma yapmayacağım. Yarın birlikte Fethiyeye gideceğiz ve kendi gözlerinle göreceksin."

G: "Fethiye mi? Annenlerin yanına mı.... Olur ama nasıl?" Telefonumu çıkarıp biletlere baktım. Tüm biletler satılmıştı. Ben de yarın için özel jet tuttum. Uçak sadece bizi alacak ve birkaç çalışan olacak. Gül ile duş alıp birbirimizi temizledik. Duştan çıktığımızda yatağa uzandık. Çıplaktık.

B: "Eğer bu mükemmel vücudunla burada beklersen bir daha duşa girmemiz gerekebilir."

G: "Gereksin. İstediğin kadar bana sahip olabilirsin."

B: "İstediğim kadar... iyiymiş." Memelerine yaklaşıp en az ablamınki kadar büyük olan memelere öpücük kondurdum. Biraz uzandık birlikte. Huzur doluyduk sonra yine o mesele geldi aklıma. Konuşmamız gerektiğini fark ettiğim için konuyu açtım. "Artık bir baban yok." Biraz sessiz kaldı. Nefes alıp verdi.

G: "Belki.. nasıl sakladılar bunu bizden anlamıyorum."

B: "Benim de aklım almıyor... ama artık umrumda değil."

G: "Benim de değil. Onların aşkı yüzünden ben kendi aşkımdan vazgeçemem."

B: "Aziz Bey annem hakkında sürekli acımasız demiş... acaba ne yaşandı aralarında?"

G: "Tam olarak bilmiyorum ama benim annemle.. yani annem bildiğim.. konuşmuştu bir ara.. Annemin söylediklerini hatırlıyorum şimdi... Babamla olan konuşmalarında 'Kan bağı mı önemli, can bağı mı?' demişti bir gün. Pek anlam vermememiştim o zaman... hatta hiçbir anlam vermedim ama benden bahsediyorlarmış. Acaba annemizin acımazsızlığı ne?"

B: "Annen ile konuşacak mısın?"

G: "Bir ara konuşurum. İlk önce annemizle konuşalım durumu."

B: "Siz niye Çanakkale'ye taşındınız? Baban mektuplarında asla terk etmeyeceğini söylüyordu."

G: "Aaaa şimdi anladım. Annem ile babam kavga etmişlerdi. Annem babama 'O kadın mı ben mi?' Diye sormuştu. Babam da 'Aşkım tabiki de sen,' demişti. Annem de uzaklaşmak istediği için Çanakkaleye taşındık. Ben babam bir kadınla aldatıyor sanmıştım.... annemizmiş..... Peki böyle bir ihtimal nasıl aniden aklına geldi ve araştırma yaptın?"

B: "Nasıl mı?.... çok basit... sen de sana ait olmaması gereken bir şey var... Annemin kokusu.. o kokuyu şu ana kadar kimseden almamıştım, annem dışında. 7 ülke 48 şehir gezdim. Pek çok kadınla konuştum.. ama hiçbirinde yoktu. Bugün sana sarıldığımda fark ettim. Aynı koku sende vardı. İçime kurt düştü ve belki bir şey bulurum diye annemin odasına baktım."

G: "Seni ne kadar sevdiğimi hiç mi fark etmedin?"

B: "... Hiç düşünmedim.. Yani çok güzel bir kızdın ama bilmiyorum nedense beni sevdiğini düşünmedim. Tamamen benim aptallığım."

G: "Önemli değil... Sonuçta artık birbirmi... birbiri.... öfff birbirimiziniz işte anla. Hahahaha"

B: "Hahahahaha anladım anladım. O zaman yarın alınacak bir hesaplaşmamız var." Gül, gülümsedi.

G: "Yarın hesaplaşmamız var."

Yorum Yap

Yorumlar