← Ana Sayfaya Dön

CANIM AİLEM 21 PART 2

📌 ENSEST

C: "Güzel bir gün olmasını istemiştim ama bir yolunu bulup en güzel günümün içine etmeyi yine başardı." Göğsüme yasladığı kafasını öpüp saçlarını okşamaya başladım. "Ben sıkıldım artık." İyice kendime yaslayıp Cennet'in kokusunu içime çektim. Vanilya kokulu teni tüm beynimi doldurdu. Biraz sonra geri çekilip Cennet'e baktım.

B: "Nasıl hissediyorsun?"

C: "Daha iyi."

B: "Gitmek ister misin?"

C: "Olur." Teyzesine bir şey demeden kapıya gidip ayakkabılarımızı giydik. Asansöre bindiğimizde Cennet'in yüzündeki üzgün ifade azalmıştı. "Teşekkür ederim. Sen olmasaydın artık ne yapacaktım bilmiyorum."

B: "Sana vuruyor mu?"

C: "Hayır. Daha kötü şeyler."

B: "Anlatmak ister misin?" Cennet biraz çekingen duruyordu. Susmanın bir faydası olmayacağını anlayınca konuştu.

C: "Küçükken bana iyi davranıyordu aslına. Sonradan ben ilk sevgilimi yaptığımda bana olan tüm tavrı değişti. Onu benden koparmak için her şeyi yaptı. Sanırım 18 yaşındaydım. Teyzem eski sevgilimi seninle olduğu gibi bir yemeğe çağırdı. İlk başta her şey normaldi ama sonra sevgilime burada kalmasını falan söyledi. O da kabul etmişti. Gece yan yana uzanmıştık ama hiçbir şey yaşanmadı. Benim ilk seferim olacağı için heyecanlıydım ama o istekli değildi. Sigara içmek istediğini söyledi. Gittiğinde epey bir süre gelmedi. Evin içinde gezerken hoş olmayan sesler duydum. Teyzemin odasını açtı-"

B: "Anladım. Devamına gerek yok. Başka bir şey oldu mu? Sana karşı bir hareketi. Yakınlaşmaya çalışması."

C: "Biz hep yakındık buna hiç dikkat etmedim. Ani bir ruh hâli değişimi yaşamıştı ama benden uzak durmuyordu. Sadece hareketleri biraz daha farklıydı." Bu konuşma sırasında çoktan arabaya varmıştık. Arabayı çalıştırırken konuştum.

B: "Nasıl farklılıklar?"

C: "Arada göğüslerimi elliyordu. Sonra pardon deyip çekiliyordu. Neyse konuyu kapatalım mı? Çok iyi hissetmiyorum."

B: "Benim psikolog bir arkadaşım var. Onunla konuşmak ister misin?"

C: "Olabilir." Telefonumu çıkarıp Zübeydeyi aradım.

B: "Zübeyde neredesin?"

Z: "İyiyim sen nasılsın?"

B: "Yav iyiyim Zübedye iyiyim. Sen şu an neredesin?"

Z: "Sizin evdeyim."

B: "Bir arkadaşımla geleceğim. Seninle muhabbet edecek. Müsait misin?"

Z: "Ben müsaitimde annen pek öyle değil gibi."

B: "Birazdan geliyoruz tamam mı?"

Z: "Arkadaşını da getir 4'lü yapalım. Hatta kuzeninle ablanıda eklersek. 6'lı olur Kulağa güzel geliyor." Zübeyde sanki beni duymuyormuş gibi konuşuyordu ve bu düşünceyi aklıma sokunca ister istemez gözümün önüne geldi. Aletim uyanmaya başlamıştı.

B: "Annem yanında mı?"

Z: "Az önce 8 kere boşalttım da şimdi duş alıyor. Sana şunu söyleyeyim en fazla boşaldıkları seni hayal ederkendi."

B: "Öhm öhm neyse. Biz geliyoruz." Telefonu kapatıp cebime attım. "Bizim evdeymiş." Cennet başını salladı. Yolun geri kalanı sessizlik vardı. Ben annemi düşünüyordum. Cennet'in neyi düşündüğü hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Kafasını çevirmiş camdan dışarıyı seyrediyordu. Biraz sonra eve varmıştık. İçeri girip arabayı garaja soktum. Arabadan çıkıp yine Cennet'in kapısına yöneldim. Açtığımda Cennet'in üzgün yüzünün ardında bir parlama belirdi. Gülüşü çok güzeldi ve ona özeldi. Bana her baktığında onu ruhumda hissediyorum. Elinden tutup arabadan çıkardım. Cennet garajdan çıktığında tüm bahçeye bakıyordu. "Eviniz çok güzelmiş."

B: "Belki ileride bizim evimiz olur." Cennet, tekrar bir parlama geçirdi ve kolunu iyice bana yanaştırdı.

C: "Umarım." Arabadaki her şeyi alıp kapının önüne geldiğimizde anahtarım olmasına rağmen zili çaldım. Onları uygunsuz yakalamak istemiyordum. Biraz sonra kapı açıldı. Açan Zübeyde'ydi.

Z: "Hoş geldiniz." İkimize de sıkıca sarılıp yolu açtı. İçeri girip ayakkabılarımızı çıkardık.

B: "Bu sevgilim Cennet. Cennet, bu arkadaşım ve psikolğum Zübeyde."

Z: "Tanıştığıma memnun oldum Cennetcim. Sana yaraşır bir isim olmuş."

C: "Teşekkür ederim."

B: "Siz konuşun isterseniz ben bir ablama bakayım."

Z: "Azra ile Yağmur çıktılar." Açıkçası sabah gerçekleşen olaydan sonra bu biraz garip gelmişti.

B: "Tamam. Üstümü değiştiririm o zaman." Merdivenlerden çıkarken Zübeyde'nin Cennet ile çoktan konuşmaya başladığını gördüm. Onlar muhabbet ederken ben üstümü değiştirdim. Lavaboya girip elimi yıkadım. Lavabodan çıktığımda annemin bornozuyla merdivenlere doğru gittiğini gördüm. Hemen yanına koşup elini tuttum. "Annecim. Hiç selam yok. Nereye, ne bu acele?" Boğazını temizledi.

E: "Kapının sesini duydum da." Yüzüme bakmakta zorlanıyordu. Az önce yaşadığı fanteziden sonra bakması zor olmalıydı. Sanırım bu utanç bir tek bende yoktu.

B: "Fark ettiysen ben geldim."

E: "Özür dilerim. Kendimi kötü hissediyordum da. Biraz hava almak istedim." Kollarımla annemi sardım.

B: "Utanmana gerek yok. Sonuçta biz bir aileyiz. Bu tarz, saçma toplum yargılarını düşünmememiz gerekiyor."

E: "Ö- özü- özür dilerim." Göğsümün ıslandığını hissettim. Ağlıyordu ve yüksek ihtimalle büyük bir suçluluk hissediyordu.

B: "Hadi üstünü giyin. Kız arkadaşım geldi." Annem kollarımdan ayrıldığında sessiz ağlaması bitmişti. Tam odasına dönecekken bana baktı.

E: "Bir dakika. Sen nereden biliyorsun?" Biraz sıçmış olabilirim.

B: "Neyi?"

E: "Şeyi.... şeyi işte. Bahsettiğin şey."

B: "Ben neyden bahsettim?" Sözlerin ağzından çıkıp aramızdaki bu tutkulu bağa resmiyet kazandırmasını istedim.

E: "İlla ağzımı açtıracakasın ha... Üff unut gitsin." Odasına girip kapısını kapattı. Ben ise orada bekledim. Cennet'in Zübeyde ile olan konuşmasının bölünmesini istememiştim. 5 dakika sonra annemin kapısı açıldı. "Sen hâlâ burada mısın?"

B: "Aşağıda özel bir konuşma oluyor. Bölmek istemedim. Rahatsız olmadın umarım." Bir şey demeden yanımdan geçti. Yavaş gittiği için kolunu yakalayabildim. "Ne zaman kabul edeceksin?"

E: "Neyi?"

B: "Lütfen ama.. Az önceki konuşmayı tekrar yapmak istemiyorum."

E: "Kabul etmek istesemde bu mümkün değil. Ben senin annenim."

B: "Anne yeter artık. Bak Azra da benim ablam ama.." İşte şimdi gerçekten sıçmıştım. Bu söylenmemesi gereken bir şeydi. En azıdan şu an. Annemin gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

E: "Ama derken. Umarım devamı düşündüğüm gibi gitmiyordur?"

B: "Öfff artık dayanamayacağım. Ablamla birkaç kez yakınlaştık. Bundan ikimizde mutluyuz. Artık bıktım bunu saklamaktan." Ağzı açık kalmıştı.

E: "Ama o senin ablan."

B: "Anne anlamıyorsun herhalde. Aramızdaki bağ, benim için bir anlam ifade etmiyor. Benim seni sikmem ile Zübeyde'yi sikmem arasındaki tek fark; farklı kişiler olmanız. İkinizde benim için bir kadınsınız. Annem olman bir şeyi değiştirmez... Dürüst olayım annem olman biraz daha çekici." Ağzı hâlâ açık bana bakıyordu.

E: "Sen kafayı sıyırmışsın. B-"

B: "Adımı inlerken aynı şeyleri söylemiyordun ama anne. O zaman oğlun değil miydim yoksa? Ya da azgınlıktan gözün dönmüştü ve o an benim kim olduğumu mu unuttun? İnlemelerine bakılırsa oğlun olduğumu hatırlıyordun." Kızarmaya başlamıştı.

E: "Se- sen ne- nereden öğrendin?"

B: "Duşta beni sayıklayarak mastürbasyon yaptığın da var tabi. Ben 1 kere yakaladım ama kim bilir sen benim duymadığım kaç sefer yaptın."

E:....

B: "Düşünmen için zaman veriyorum. İyice düşünüp tart. Sonra ilişkimize karar ver." Yüzümü kulağı ile omzu arasına sokup boynuna öpücük kondurdum. "Umarım doğru kararı verirsin... Herkesin mutlu olacağı kararı.." Geri çekildim. "Aşağı şimdi inme." Annemi orada bırakıp odama geçtim. 10 dakika sonra aşağı gitmek için odamdan çıktım. Annem aşağıda yoktu. Cennet'in yanına oturdum. Zübeyde, karşı koltukta oturmuştu. "Daha iyi misin, bir tanem?"

C: "Evet, teşekkür ederim. Zübeyde çok yardımcı oldu."

Z: "İstediğin zaman ara konuşalım canım..." "Bu arada aç mısınız? Biz daha bir şey yemedik." Bunu söylerken bana bakıp kıkırdadı

B: "Biz yedik ya. Siz yeyin." Oturduğu koltuktan kalkıp üst kata çıktı. "Bugün burada kal."

C: "Teyzem beni merak eder."

B: "Hâlâ ona teyzem diyebiliyor musun? Kim bilir, aklından neler geçiyor? Seni güvenmediğim birinin yanına gönderemem."

C: "Teşekkür ederim." Sessiz bir şekilde iç içe oturduk orada. 5 dakika sonra kapı çaldı. Cennet'in dudağına bir öpücük kondurup koltuktan kalktım. Kapıyı açtığımda ablam ile kuzenimdi. İkisininde elleri poşetlerle doluydu.

B: "Hoş geldiniz.. Dün aldıklarımız yetmedi galiba."

A: "Bir sürü şey aldık. Sana da bir iki şey aldık."

B: "Bakıyorumda barışmışsınız."

Y: "Aramızda küçük bir anlaşmazlık vardı. Kolayca çözdük." Yağmur içeri geçerken dudağıma bir öpücük kondurdu. Ablam da içeri geçerken boynuma sarılıp dudağımı öptü.

A: "Seni çok seviyorum." Bir öpücük daha kondurup boynumu saran kollarını gevşetip içeriye girdi. Kapıyı kapatıp eğilmeden ayakkabılarını çıkaran ablama döndüm. Yağmur içeri geçmişti.

B: "Şeyy... sevgilim geldi de. İçeride şu an."

A: "Aaa. Yağmur bahsetmişti de bir bakmak isterim. Yağmur'un dediğine göre benden güzelmiş." Ayyakkabısını çıkardıktan sonra götünü aletime bastırdı. "Sen ne düşünüyorsun Ali, sence öyle mi?"

B: "Şeyy... şey bence. İkinizde çok güzelsiniz."

A: "Hıh yanlış cevap. Ben daha güzelim." Kalçalarını iyice bastırdı. "Ne dersin?"

B: "Ihmmm sen daha güzelsin ablam." Yaptığı küçük bir kucak dansı sonucu sikim demir gibi olmuştu.

A: "Güzel. Hızlı öğreniyorsun." Götünü çekip o da içeriye geçti. Kapının önünde 20'ye yakın alışveriş poşetiyle ve kalkık bir sikle kaldım. Bir de aklımda ablamla kuzenimin nasıl barıştığı vardı. Bunu düşünürken tüm poşetleri taşımaya başladım. Ablam, Cennet'in yanına varmıştı. Birbirlerine sarılıp gülerek konuşuyorlardı. O sırada merdivenlerden annem ve Zübeyde indi. Elimdeki poşetleri içeriye götürüp yere koydum. Ablam annemi görünce hemen ayağa kalktı. "Annem, bak neler aldık." Yere koyduğum poşetleri gösteriyordu. Annem tepkisizdi. Bana hızlı bir bakış atıp poşetlere geri baktı.

E: "İyi yapmışsınız."

A: "İyi misin?"

E: "Biraz başım dönüyor." Ablam, annemi koltuğa oturttu. Ben ise Cennet'in yanına oturdum. "Sabahtan beri bir şey yemiyorum. Bir şeyler yersem iyi olurum."

B: "Ben hazırlayayım mı?" Annem yine bana baktı. Gözlerini birkaç saniyeden uzun süre benim üstümde tutamıyordu. Gözlerini kaçırıp boşluğa baktı. Sessizce başını salladı. "Tamam o zaman. Zübeyde ve annem dışında aç olan yok değil mi?" Kimseden ses çıkmadı. Oturduğum yerden kalkıp kadınları baş başa bıraktım. Mutfağa girip buzluk kısmını açtım. 2 parça biftek almıştım. Onları çıkarıp tezgaha koydum. Bifteğin oda sıcaklığına gelmesi için beklemem gerekliydi. 10 dakika kadar telefonumda takıldım. Yazın gelişiyle havalar sıcaklamıştı. Etlere baktığımda yeterli düzeyde bir sıcaklığa sahiptiler. Tavayı çıkarıp ocağın altını açtım. Tava kızarken eti tuzladım. Tavanın içine hafif yağ döküp birkaç baharat ekledim. Yanınada amerikadan aldığım şarabı açıp döktüm. Marinasyon sonrası beklemek gerekirse de zaman yoktu. İki bifteğide yavaşça kızgın tavaya bıraktım. İki tarafınıda mühürleyip tavadan alıp dinlendirmeye bıraktım. 10 dakika kadar beklemem gerekliydi. O sırada mutfağa ablam girdi. Mutluydu ve seke seke yanıma geldi. "Hayırdır, ne bu mutluluk?"

A: "Mutlu olmak suç mu?"

B: "Seni böyle görmek garip geldi açıkçası.. Emin ol böyle daha iyisin."

A: "Bundan sonra böyle. Eski benden kurtulmaya çalışıyorum."

B: "Eski senden kurtulurken benden de kurtulmazsın umarım." Gülüp yanıma biraz daha yaklaştı. Elini vücudumda gezdirmeye başladı.

A: "Sen, benden asla kurtulamayacak bir parçasın sanırım." Eli aşağı inip sikimi avuçladı.

B: "Ben yemeği hazırlayayım en iyisi."

A: "Güzel olur. Annemiz çok yorgun ve aç gözüküyor. Onu doyurman gerekli." Bu sözler çok tahrik ediciydi. Bunu ablamın sikimi avuçlarken söylemesi ise beni boşaltacak gibiydi. "Pardon. Biraz sıkmış olabilirim." Elini gevşetip yanağıma bir öpücük kondurdu. Geldiği gibi mutfaktan çıktı. Kalkmış aletimin inmesini beklerken etin dinlenmesi bitmişti. Tavaya geri alıp altını orta açıp geri kalan pişirme işlemini yaptım. Annemin iyi pişmiş sevdiğini bilsemde Zübeyde'nin bu konudaki fikrini bilmiyordum. Çok sormak istemedğim için onunkinide iyi pişmiş yapma kararı aldım. İki biftek de hazır olunca tabaklamayı yaptım. Küçük bir yeşillik ve tamamdı. İki şarap bardağı çıkarıp ortadaki tezgaha koydum tabaklarıda yerleştirip annemi çağırmak için mutfaktan seslendim.

B: "Yemek hazır. Mutfakta sizi bekliyor."

Z: "Geliyoruz." Onları beklerken dolapta bulduğum birkaç tane pasta mumunu çıkarıp ortaya koydum. Hepsini yakınca ortalığı hafifçe aydınlattı. Mutfağın ışığını kapatıp ortamın aydınlığına baktım. İçeriden gelen ışıkla birlikte yeterli ve romantik bir ortam oluşmuştu. Zübeyde önden geldi. "Vaaaay sen neler yaptın böyle. Mumlar falan. Şekil olmuş."

B: "Başka mum bulamadım. Bir tek bu vardı. Başka bir zaman telafi ederim." Annem mutfağa girerken bana baktı. Bu sefer gözlerini kaçırmadı. "Annem. Umarım yemeği beğenirsin." Tezgaha oturduklarında annem şarabı gördü.

E: "Ben şarap içmeyeceğim."

B: "Şaka yaptığını düşünüyorum. Bu şarap taaa amerikalardan geldi. 5 yıllık bir şarap. En özel günlerden birine saklıyordum ama sizin yemeğiniz bunun için yeter de artar bence."

E: "Ben şarap içmek istemiyorum." Olduğum yerden anneme doğru yaklaştım. Oturduğu taburenin yanındaki tabureyi çekip oturdum.

B: "Annecim, lütfen beni kırma. İçince kimse ölmeyecek. Kendine verdiğin yemini anlayabiliyorum ama artık zamanı gelip geçti bunların. Artık eskiye dair çoğu şeyi silip yeni bir sayfa açıyoruz. Bunun ilk sayfasını da sen dolduracaksın." Hem emrivaki yaparak hem de ricada bulunarak söylediğim sözler annemi arada bırakmıştı.

E: "Bugün tek içeceğim ama."

B: "Orasını ben bilemem. Size afiyet olsun. Umarım beğenirsiniz." Mutfaktan çıkıp içeriye vardım. Ablam ve kuzenim Cennet'i iki taraftan ablukaya almış soru yağmuruna tutuyorlardı. Hemen yanlarına gittim. "Ne oluyor bakayım burada?"

A: "Kardeşim! Sana hiç yakıştırmadım."

B: "Ne yaptığım hakkında bir fikrim yok."

A: "Bu kadar güzel ve tatlı bir sevgilin var ve bizimle tanıştırmıyorsun." Cennet'in yanına oturup kolumu koltuğa attım.

B: "Yapabileceğim bir şey yok. Ne demiş atalarımız; güzel iş sonucuna varana kadar kimseye söyleme."

Y: "Bunu hangi atamız söyledi?"

B: "Bilmiyorum... ama bir tanesi söylemiştir bence." Muhabbet, kıkırdamalarımızla ve kahkahalarımızla devam etti. Biraz sonra mutfağa gitmek için oturduğum yerden kalktım. "Ben bir mutfağa bakayım." Mutfağa gittiğimde bifteğin çoğu bitmiş azı kalmıştı. Şarap ise bitmişti. "Maalesef başka şarabımız kalmadı. Kusura bakmayın."

Z: "Hepsini annen içti ya."

E: "Hepsi mi? Ben o kadar içmedim bir kere. Sadece bunu içtim. Şişeyi gösterdi." Hafif biraz çakırkeyif olmuştu. Onun dışında ikiside iyiydi.

B: "Biftekleri sevdiniz mi?"

Z: "Şöyle diyim. Hayatımda bundan daha iyi bir biftek yediğimi hatırlamıyorum." Annem kafasını sallayıp konuşmadı.

B: "Size afiyet olsun o zaman ben kaçar." Mutfaktan ayrılıp tekrar içeriye gittim. Biraz sonra annem bize katıldı. Zübeyde acil bir işi olduğunu söyleyip ayrıldı. Gece olana kadar muhabbetlerimiz devam etti. "Benim uykum geliyor. Siz yatmayacak mısınız?"

C: "Benim de uykum geldi." Diğerlerinden ses gelmiyordu.

B: "Biz çıkalım o zaman." Birlikte kalkıp merdivenlerden çıktık. Yatak odasının yanındaki odama varıp kapıyı açtım. O an aklıma kediler geldi. Hemen arkamdaki kapıyı da açtım. "Sana kedileri göstermedim."

C: "Ablan bahsetmişti ama hiç göstermediler." Kapı açılınca kediler uykularından uyandılar. İki kedide Cennet'e sırnaştılar.

B: "Seni daha çok sevdiler gibi." Biz kedileri severken yatak odasının kapısı açılıp ardında kapandı. Annem uyumaya gitmiş olmalıydı. Biraz sonra biz de odadan çıkıp kapıyı kapattık. Benim odama girdik. "Pardon yatak getirmeyi unuttum."

C: "Yatağı ne yapacaksın?"

B: "Yere sermek için." Cennet gözünü kısıp bana baktı.

C: "Umarım şu an benimle kafa buluyorsundur."

B: "Rahat hissetmeyebilirsin diye demiştim."

C: "Bu kocaman yatak ikimizede yeter. Hem sana sarılıp uyumaktan daha güvende hissedeceğim başka bir yer de yok zaten." Gülümsedim.

B: "Yatalım o zaman." Odayı biraz havalandırmak için camı açtım. Üstümü değiştirmek için dolaba yöneldiğimde Cennet yatağa oturmuş odaya göz gezdiriyordu. "Beğendin mi?" Üstümü değiştitirken konuşuyordum.

C: "Sade bir odan var. Bir yatak bir masa ve dolap. Aldığım şeyleri nereye koyacaksın."

B: "Onları şu an bekletiyorum. Bir raf alıp oraya yerleştireceğim."

C: "Şey benim için elbise var mı?" Pantolonumu indiriken gelen bu soruya karşı Cennete döndüm.

B: "Pardon. Seni unuttum. Hemen ablama sorayım." Cennet'in gözü pijamanın altından kendini belli ettiren sikimdeydi. İnik hâlini hiç ölçmediğim için bilmiyorum ama yarısından az dersem yalan olmaz. Hemen pijamamı giyip odadan çıktım. Aşağı inip ablama seslendim. "Abla bakar mısın?" Yukarı geldiğinde mesleyi anlattım. Cennet için rahat bir pijama ve elbise verdi. "Hadi iyi geceler. şey bir de abla. Bir şey soracaktım." Kafasını salladı. Kulağına yaklaşıp fısıldadım. "Biraz yakınlaşsak sorun olur mu?" Kıkırdayıp boynuma nefesini verdi.

A: "Çığlığını tüm ev duysun."

Yorum Yap

Yorumlar