← Ana Sayfaya Dön

CANIM AİLEM 21 PART 1

📌 ENSEST

B: "Hayır Yağmur. Bunu geçen de konuştuk. Öyle bir şey olmayacak." Yağmur, ellerini yakamdan bıraktı. Ne kadar olmaz desemde onu orada yatırıp 1 saat boyunca sikebilirdim. O kocaman götünün arasındayken tüm dertlerimi unutacağıma eminim. Yağmur'un yakamı bırakması üzerine rahatlamıştım. "Başka bir şey yoksa ben gidiyorum." Yağmur, derin bir nefes alıp gözlerini devirdi.

Y: "Sana izin vermedim." Gözleri gözlerimden ayrıldı. Vücüdu hızlıca aşağı kaydı. Dizlerinin üzerinde oturdu. Aletim, Yağmur'a doğru hücum etmeye başlamıştı. Beni tek bir hareketiyle bu kadar azdıran bir başkası yoktu. Sözler ağzımdan o kadar zor çıktı ki konuşamayacağımı sandım.

B: "Yağmur.. Şu an olmaz." Bu kıza karşı yapabilecek bir şeyim yoktu. Beynimi durdurmuş ve beni ele geçirmişti. Ellerini yavaşça pijamama atınca kaderime razı oldum. Yağmur benimle oynuyor gibiydi. İlk başta pijamamı yavaşça indirdi. Sonra külodumu. O bunları yaparken kalbim ağzımdaydı. Her bir dokunuşu beni göklere çıkartıyordu. Son parçayı da çıkarınca sikim özgürlüğüne kavuşmuştu. Yağmur'a yönelmişti.

Y: " Bu beklediğimden büyük." Benim iradem dışında oluyordu her şey. Elini sikime atınca bir anda derin bir inlilti çıkardım. Ablama karşı üstünlük ne kadar bende de olsa. Yağmur, bana delici bir üstünlük kurmuştu. Onun dediği şeyler oluyordu. Bu oldukça hoşuma gitmişti aslında. Elini sikim üzerinde gezdirmeye başlamıştı. O sikimle oynarken gözümü kapattım. Biraz sonra sikimde bir sıcaklık hissettim. İnanılmazdı. Yağmur, sikimi ağzına almıştı. O an derin bir nefes verdim, az önce tuttuğumun farkında bile olmayarak. Yağmur, her bir karışımı yalarken sikim ağzının içinde son raddeye geldi. Yağmur, ağzında olan sikimi çıkarıp konuştu.

Y: "Bunun büyümesi ne zaman duracak." Konuştuktan sonra tekrar ağzına aldı. Çok bir şey alamıyordu. En fazla yarısını almıştı. Sakso çekerken bana bakınca orada eridiğimi hissettim. Yağmur, ağzıyla değil de gözleriyle boşaltacaktı beni. Öyle ateşli bakıyorduki boşalmaya yakınlaştığımı hissettim. Ağzına alabildiği her şeyi emiyordu. Çok yoğun hissetmeye başladım.

B: "Ih geliyorum." Ağzının derinliklerine sokmaya başladı. Az öncekinden daha derine. Birkaç saniye sonra kuvvetli bir orgazm yaşadım. Gözlerimi kapatıp doruğu hissettim. Birkaç saniye sonra gözlerimi açtım. Yağmur, ağzını açıp döllerimle bana bakıp gülümsedi. Sonra hepsini midesine gönerdi.

Y: "Mhmm tadı güzelmiş." Hâlâ çok serttim. Yağmur, ağzındakileri bitirip sikimin ucunda kalan son damlalarıda emdi. O beni temizlerken ben zevki biraz daha yaşadım. İşi bitince eğildiği yerden kalkıp yatağa bıraktı kendini. Bense dolaba yaslanmış şekilde bekledikten sonra beni çağıran şeye doğru gittim. Yağmur, yatakta sırt üstü uzanmıştı. Yatağın üstüne çıktım. Hangi pozisyonu istediğini anlamaya çalışırken götünü havaya kaldırdı. Kafası yatakta götü havadaydı. Aynı kızgınlık dönemindeki bir kedi gibiydi. İki elimle kalçasını haififçe okşamaya başladım. Küçük bir hamleyle iki tarafı ayırıp aradaki hazinenin varlığını daha da ortaya çıkardım. Aletimi onun sıcak yuvasının üstünde sürtüp onunla oynuyordum. Yağmurdan zevk iniltileri çıkıyordu ama bana bakınca sinirli olduğunu fark ettim. Bana bakarken Yağmur'dan kesin bir emir geldi.

Y: "Çabuk o şeyi içime sok. Eğer oynamaya devam edersen bir daha beni göremezsin." Oynamayı bırakıp sikimi verdiği emirle içine soktum. "Off çok iyisin. Hepsini sok. Doldur içimi." İçine iyice girmeye başladım. Tüm benliğimle Yağmur'un sıcacık amının içine hücum ediyordum. "Aynen. Biraz daha sert." Söylediği şeyi hemen yerine getirdim. Sikimi içine sertçe sokmaya başladım. "Daha sert diyorum. Bu kadar mı senin erkekliğin." Veee işte. Öldürücü darbe gelmişti. O an gözümü kan bürüdü. İçine o kadar hızlı girmeye başladım ki büyük ihtimalle bu hızla bir ceviz kırabilirdim. Amını parçalarken Yağmur'un inlemleri kuvvetlendi. "İşte böyle ohh biraz daha istiyorum biraz daha." Tüm sikimi içine sokup çıkarıyordum. Her girişim bir öncekinden hızlıydı. Yağmur, tüm darbeler sonucunda. Titredi ve amı, sikimi sıkmaya başladı. Biraz yavaşlayıp orgazmının bitmesini bekledim. "Çok iyisinnn. Ufff... Ohhh.." Biraz sonra sakinleşmişti. Sikimden hızlıca çıktı. Bana dönüp yatakta emeklemeye başladı. Yavaşça bana yaklaştı. Elleri vücudumda yukarılara çıkmaya başladı. En sonunda o da benim gibi dizleri üzerindeydi. Dudaklarımız buluşmuştu. Öpüşürken bacağını yataktan kesip belime sardı. Düşmemek için yatağa tutunmuştum.

B: "Biraz yavaş be."

Y: "Sana kim konuşabilirsin dedi?"

B: "Sana mı sor-" Omzumdaki elini sikime atıp sertçe sıktığı için konuşmam bölünmüştü.

Y: "Konuşma. Senin tek görevin beni doldurmak."

B: "Böyle kon- Aaghhh" Sikimi bir daha sıkınca çaresizce kabul ettim olanları.

Y: "Konuşacak mısın şimdi?" Kafamı sessizce iki yana salladım. "Aferin. Uslu bir köpek ol ve sahibini becer şimdi." Sikimi sıktığı eliyle amına hizaladı. "Gir içime." İntikamımı ondan sikerek alacaktım. İçine, ilk darbede sertçe girdim. "AGHH yavaş öküz." Yataktan kalkıp iki elimle belini kavrayıp sertçe havada amına giriyordum. Yağmur ise sadece inlemesiyle zevkine bakıyordu. "Çok iyisin. İlk defa böyle bir yarrak yiyorum. Senden büyüğünüde içime almıştım ama sen farklısın."

B: "18 cm'den büyük roket soktun herhalde." Yağmur, zevkten dönmüş gözüyle bana keskin bir şekilde baktı. Susmamı istiyordu. Fakat bu saniyeden sonra benim hükmüm başlayacaktı. Sikim, içinde gezdiği her kıvrımında Yağmur'un inlemleri daha da kuvvetleniyordu. Biraz sonra bir daha titremeye başladı. Onun titremesini kendi oyunuma çevirecektim. İçine kökledim. Yağmur, kasılıyordu. Ben ise içinde git gel yapıyordum. O dar amının içinde ne kadar zor olsada.

Y: "AHhh dur bekle lütfen AHHh" Yağmur, bacaklarıyla beni itmeye çalışıyordu. Orgazmı sırasında hassaslaşmasından dolayı git gel yapmak, katlanılmaz olmalıydı. Benim amacım intikam almaktı. İçinde git gel yaptıkça Yağmur, daha da bağırdı. Bir elimle ağzını kapatıp bağırmasını engelledim. Seslerini bastırmıştım ama bu seferde elimi ısırdı. Elimi ısırırken gözleri kayıyordu.

B: "Aghh gerizekalı." Nefretimi daha da sert sikerek almayı planlıyordum. Öylede yaptım. Titremesi bitince, az önce yaşadığı zevk bombardımanından sonra bayılmış gibiydi. İçine birkaç kez daha girdim ve boşalmaya yakın olduğumu hissettim. "Sanırım boşalacağım." Zorlanarak konuştu.

Y: "Ağzıma doldur." İçinden çıkıp yere bıraktım. Sikimi ağzına sokup boşalmaya başladım. İlkine göre azdı. Boşalmam bitince ağzından çıkıp kendimi yatağa bıraktım. "Güzeldi."

B: "Elimi ısırmasaydın daha güzel olacaktı."

Y: "Ben böyle seviyorum ne yapayım?"

B: "Beni de düşünsen. Hani seks tek kişilik bir eylem değil ya."

Y: "Pardon." Konuşmamız merdivenden gelen ses ile bölündü. "Biri geliyor. Çabuk dolaba gir." Hızlıca dolabın içine girdim. O sırada Yağmur da benim elbiselerimi saklayıp kendiklerini üstüne giymeye çalışıyordu. Ben dolaba girdiğimde kapı çalmıştı. "Geliyorum." Yağmur, üstünü hızlıca giyinip kapıyı açtı.

E: "Kızım iyi misin? Bağırma sesi geldi."

Y: "İyiyim teyze. Sesim biraz fazla çıkmış olabilir. Kusura bakma."

E: "Başka bir sorunun yok değil mi?"

Y: "Yok teyze teşekkür ederim."

E: "Dikkay et Ali duymasın." Annem, kapıyı kapatıp gitti. Yağmur da kapıyı kilitledi. Dolabı açıp dışarı çıktım. Konuşmaları çok rahat gelmişti. Biraz garipti açıkçası.

B: "Bu kadar rahat olmanız normal mi?"

Y: "Kadınlar genelde bu konularda rahat oluyor. Arada ben de senin anneni yakalamıyor değilim." Yağmur, söylediği şeyin, söylenmemesi gerektiğini anlayınca. Gözlerini kapatıp ağzını sıktı. "Bunu söylememeliydim değil mi?"

B: "Niye öyle dedin ki? Sonuçta herkesin belli başlı ihtiyaçları var."

Y: "Yobaz değilsin anlaşılan."

B: "Çok konşuyorsun."

Y: "Ağzımı doldurursan belki konuşamam." Ağzını açıp iki elini ağzının içine yerleştirdi.

B: "Bugün işim var. Daha fazla yapamam."

Y: "Sen bilirsin. Bu arada teşekkür ederim. Çok azmıştım." Yanıma doğru yaklaştı. Elini sikime doğru attı. "Hatta, o an orada hangi erkek olsa ona siktirebilirdim. Bunu ister miydin?" Eliyle sikimi yokluyordu. Benim sikim büyümek yerine içine çekilmişti. Amacını anlayınca konuştum.

B: "Beni gavat mı sandın?" Elimle yanaklarını, yüzüyle birlikte sıktım. "Ben, sadece sikerim. Anladıysan başını salla." Yağmur, kafasını yukarı aşağı salladı. "Aynen. Anlamışsın." Yüzüne küçük bir tokat attım. Yüzünü bana geri döndürünce dişiyle ısırdığı dudağını öptüm. Sonra eşyalarımı yatağın altından alıp giyindim. "İlk sen mi girersin ben mi gireyim?"

Y: "Sen gir." Pijamamı giyip kapının kilidini açtım. İlk önce sesleri kontrol ettim. Sonra hızlıca lavaboya girip bir duş aldım. Bornozumla çıktığımda ablam kapıdaydı.

B: "Günaydın güzellik." Beni es geçip lavaboya girdi. Muhtemelen az önce olanları duymuştu. Çaresizce odama geçip elbiselerimi giyip ablamın çıkmasını bekledim. Biraz bekledikten sonra kapının kilidi açıldı. Hızlıca kalkıp lavaboya gittim. "Az önce dediğimi duymadın herhalde."

A: "Her şeyi çok net duydum Ali. Her şeyi duydum." O sırada Yağmur'un kapısı açıldı. Durduğu açıdan ablamı görmüyordu.

Y: "Bir şey mi oldu canım." Bana doğru yaklaşmak için odasından çıktı. Ablamı fark edince bir an dondu. İki kıza da baktığımda birbirlerini gözleriyle yiyorlardı. Kazananın kim olduğuna emin değilim ama ablam biraz sonra oradan ayrılıp odasına geçti. Ben de Yağmur'a dönüp omuz silktim. Sonra ablamın odasına girip kapıyı kapattım.

B: "Abla, çok garip davranıyorsun. Lütfen bak anlayacak biri." Sesim olabildiğince kısıktı. Yağmur'un duymasına ihtimal dahi yoktu.

A: "Artık umrumda değil. Kim anlıyorsa anlasın. Ben seni seviyorum ama sen beni hep aldatıyorsun. Artık bıktım bundan."

B: "İsteyerek yapmadım. Yağmur beni zorladı."

A: "Yağmur'un çığlıkları, aynı şeyi söylemiyordu ama. Beni böyle sik şöyle sik falan. Benden daha mutlu ediyordun gibi."

B: "Canım benim Olur mu öyle şey. Sen benim her şeyimsin. Yağmur, kendisi çok bağırdı. Yoksa ekstra bir şey yapmadım. Hatta seninle olduğumun 10'da 1'i kadar bile zevk almadım." 10'da 1'i biraz abartı olabilirdi aslında.

A: "Hani benden habersiz hiçbir şey yapmayacaktın?"

B: "Az önce dediğim gibi. Yağmur zorladı."

A: "Sana son bir şans veriyorum. Bu şansını da hor kullanırsan beni bir daha göremezsin.

B: "Özür dilerim." Kollarımı hafifçe açtım. Yanıma yaklaştı. Uzunca süren bir sarılma oldu. Sonra geri çekildim ve konuştum.

B: "Hayatımda sen ve annemden daha değerli bir şey yok benim için. Lütfen kendini üzme. Benim bazı anlık zevklerim oluyor. Sonuçta erkeğim ve meme görünce donup kalıyorum."

A: "Ben de yarrak görünce kalayım o zaman."

B: "Seninle anlaşmıştık ama. Öyle konuşmak yoktu unuttun mu?"

A: "Sen de öyle konuşmayacaksın o zaman. Beni gerçekten sevdiğini hissetmek istiyorum. İlişkimiz tek taraflıymış gibi hissediyorum."

B: "Tamam. Seni, iyi hissettireceğim. En kısa zamanda sana bir sürpriz yapacağım." Dudaklarına bir öpücük kondurup odadan çıktım. Yağmur, kapıdaydı. Dinlediğini saklamıyordu. Tam ağzını açacakken boğazını sıkıp konuşmasını engelledim. "Eğer bunu bir kişiden duyarsam seni çok pis ederim. Kimseye söylemeyeceksin tamam mı!" Yağmur, gülüp elini sikime attı.

Y: "Eğer benim de olursan kimseye söylemem."

B: "Bizimkiler bilmeyecek tamam mı!"

Y: "Bu yarrağı başkalarıyla paylaşmak isterdim aslında."

B: "Ben istemem." Boğazındaki elimi tamamen bırakıp aşağı indim. İnerken soluma baktığımda salonda annem ve Zübeyde'yi gördüm. Benden haberisiz mi gelmişti? İki kadının sesi de beni görünce kesildi. Merdiveni bitirince yanlarına doğru yürümeye başladım. "Günaydın"

E: "Günaydın oğluşum." Bunu söyledikten sonra ikiside kısık sesli bir kahkaha attı. Ne olduğunu anlamamıştım.

B: "Hoş geldin Zübeyde."

Z: "Hoş buldum canım." Kendimi koltuğa attım. İkiside bana bakıyordu. İstenmediğimi anlayınca ayağa kalktım.

B: "Tamam. Kadınsal mevzular. Kalkıyorum."

E: "Kusura bakma." Bir şey demeden balkona yöneldim. Masanın yanındaki sandalyeyi çekip manzaraya doğru oturdum. Boğazın manzarasını izlerken biraz kendimi dinledim. Zamanın içinde tüm her şeyi düşündüm. Aynı zamanda zihnimde hiçbir şey yoktu. Şu ana kadar yaşadığım her şey bir hayal gibiydi. Uzun süredir kendimi dinlememiştim. Dertlerden uzaklaşıp sadece boşlukta dinlendim. Bu 20 dakikalık boş oturmamda, o kadar çok rahatladım ki sanki kuş olup uçacaktım. Telefonumu çıkardığımda saatin 11 olduğunu gördüm. Vaktin bu kadar hızlı geçmesi üzücüydü. Bizimkiler çoktan kahvaltı yapmışlardı muhtemelen. İçeri geçip mutfağa yöneldim. Kahvaltılık bir şeyler çıkarıp mutfakta hızlıca ağzıma attım. Kahvaltıyı bitirince yukarı çıktım. Biraz bilgisayara baktım. 30 dakikalık yapmam gereken işimi araya sıkıştırmıştım. Hazırlanmak için masanın başından kalktım. Klasik kombinimi yapıp odamdan çıktım. Ablamın odasına gelip kapısını açıp. İçeriye girmeden konuştum.

B: "Ben çıkıyorum abla. Görüşürüz." Kafasını sallayıp tripli bir şekilde 'Görüşürüz,' dedi. Odasının kapısını kapatıp aşağıya indim. Yağmur, duşta olduğu için ona bir şey demedim. Kapıya doğru giderken anneme seslendim. "Anne ben çıkıyorum. Yemeğe beklemeyin beni."

E: "Tamam oğlum görüşürüz." Sesinde garip bir mutluluk vardı. Kapıyı açıp evin garajına gittim. Garajın açılmasını beklerken Cennet'e mesaj attım.

B- Ben şimdi çıkıyorum. Sen tam 12'de aşağıda ol. Ancak varırım zaten.

C- Tamam canım.

Açılan garjdan içeri girip 2 kişilik arabaya atladım. 10 dakikalık bir yolculuktan sonra Cennet'in evine vardım. Kapıda beni bekliyordu. Arabadan çıkıp yanına gittim. Üstünde tek parça siyah bir elbise vardı. Yanına varınca bacağının çok küçük bir kısmını sergileyen yırtmacı fark ettim. Ayağında siyah bir topuklu vardı.

B: "Geldimm. Nasılsın canım?"

C: "İyiyim. Sen nasılsın?" Cennet'e sarılırken konuştum.

B: "Ben iyiyimde sen ateş ediyorsun. Keşke banada söyleseydin sana yetişmeye çalışırdım en azından." Geri çekilip kapısını açtım.

C: "Teşekkür ederim. Seni seviyorum." Tebessüm ettim. Cennet arabaya bindikten sonra kapısını kapatıp sürücü koltuğuna geçtim.

B: "Eee nereye gidiyoruz. Aklında bir plan var mı?"

C: "Bence ilk olarak Dün karşılaştığımız AVM'ye gidelim. Bir film izleriz. Orada senin için çok güzel bir şey de buldum."

B: "Sürprizler beni oldum olası heyecanlandırmıştır." Gülümseyişlerimiz birbirine karıştı. "O zaman basıyorum gaza."

C: "Çok hız yapmazsan güzel olur. Biraz kötü oluyorum öyle olunca." Kafamı sallayıp çalışan arabanın gazına abandım. 3 saniye 100 km ulaşınca Cennet'in çığlıkları arabayı sardı. "Aşkım yavaş, çok hızlısın." Sabah kuzenimin ağzını beyaza boyamış olmasaydım sikim bu söz üstüne sınırlarını zorlardı. Bunu söyledikten sonra Cennet'in yüzüne hızlı bir bakış attım. Yanakları pembeye boyanmıştı. Sanırım söylediği şeyin ne anlama geldiğini fark etmişti. AVM'ye vardığımızda tüm yol boyunca biraz hız yapmıştım. Çok denmez ama bulduğum yerlerde 100'e basıyordum. AVM'nin altındaki otoparka girişi yaptık. Cennet, elini arabanın kolun atınca elini tuttum.

B: "O kapıyı yalnızca ben açabilirim." Arabadan inip Cennet'in kapısını açtım. Topuklusuyla arabanın dışında adımını attı. Arabadan çıkınca koluma girmesi için elimi karnımın üstüne getirip kolumla vücudum arasında bir boşluk oluşturdum. Cennet, bulduğu boşluğa kolunu sokunca beraber yürümeye başladık. Otoparkın asansörüne girdik. Asansör zaten oradaydı. İçine girdiğimizde birleştirdiğimiz kollarımız birbirinden ayrıldı. Cennet, son kata bastı ve bana döndü. Ağzı kulakların varacak kadar gülüyordu. "Hmm bu kadar mutlu olmanın sebebi nedir acaba?"

C: "Birazdan göreceksin." Cennet, yüzündeki tebessümü engelleyemiyordu. Ona baktıkça benim de gülesim geliyordu. Son Kata vardığımızda Cennet'in geçmesine izin verdim. Ardından ben de gelip kolum girmesi için kolumu açtım. Beraber yürümeye başladık. "İlk olarak vizyondaki filmi izleyeceğiz. Sonrası için birkaç planım var."

B: "Olur." Bilet almak için sıraya girdik. Sıra bize gelince Cennet öne atılıdı.

C: "Merhaba. X filmi için 2 bilet lütfen...... Şu arkadaki iki yer olsun..... Teşekkür ederiz." Cennet, bana baktığında planını anlamıştım. Romantik bir filmde arka tarafta tutulan iki yer. Aynı zamanda bu saatte bu filme gelecek kişi sayısıda az olacaktı. Her şeyi planlamış gibiydi. Sıradan çıkıp salona doğru ilerledik. Filmin başlamasına 10 dakika kalmıştı.

B: "1 günde nasıl her şeyi planladın?"

C: "Aslında bunu daha önce planlamıştım. Sen, biraz uzak kalırsak ikimizide iyi gelir dediğin gündü. O gün için her şey aklımda vardı. Sen öyle söyleyince planım iptal oldu." Cennet konuşma boyunca gözlerini kaçırmıştı. Söylerken utandığı da belli oluyordu.

B: "Kusura bakma. Bazı çalışanlardan gelen şikayetler yüzünden oldu. Böyle bir şey planladığını bilmiyordum." Cennet, gülümseyip konuştu.

C: "Önemli değil. Sonuçta yine beraberiz." Salona girip kendi koltuklarımıza oturduk. Salonda bizim dışımızda kimse yoktu. Tek bir kişi bile yoktu. Sanki bizim için ayırtılmış gibiydi. Gülerek sordum.

B: "Tüm koltukları önceden almadın değil mi?"

C: "O kadar param yok maalesef" Film biraz sonra başlamıştı. Başladıktan sonra 2 çift geldi. Gelen çiftler de bize en uzak olabilecek yerlerdeydiler. Bilet alırken ayarlamış olmalılar. Film, güzel başlamıştı. Bir kaç öpüşme sahnesi olmuştu. Genel olarak romantik bir tonda ilerliyordu. Zamanının geldiğini hissettiğim anda kolumu Cennet'in omzuna attım. Bakışıp gülümsedik. Film böylece devam etti. Gelen yakınlaşma sahneleri beni ateşlendiriyordu. Aynı şey Cennet için de geçerli olmalıydı. Ensesi alev gibiydi. Dönüp Cennet'i izledim. O da bana baktı. Yaklaşık olarak 10 saniye süren bir bakışmadan sonra yüzlerimiz giderek birbirine yaklaşıyordu. Nabzım çok kuvvetli atıyordu ve hava çok sıcaktı. Dudaklarımız buluştuğunda öpüşmemiz güzel hissetirdi. Cennet'in çok ateşli öpüştüğünü ama bir şey bilmediğini fark ettim. Büyük ihtimalle çok erkek arkadaşı olmamıştı. Babasından dolayı olmalıydı. Dilimi kullanmaya başladım. Biraz sonra ışıklar açıldı. İkimizde biraz daha devam edip yavaşça uzaklaştık. Kalbimin çarpıntısı o kadar kuvvetliydi ki normal bir anda olsa kalp krizi geçiriyorum diye düşünürdüm. Ablam ile olan ilk öpüşmem gibiydi. Çok güzeldi. Birbirimizden ayrıldığımızda derin bir nefes aldım. İlk konuşan ben değildim. "Teşekkür ederim."

B: "Asıl ben teşekkür ederim. Bugün benim için hazırlanmışsın." Ortamın gerginlik hissi çok fazlaydı. Tatlı bir gerginlikti ve hoşuma da gitmişti. "Bir şeyler alalım mı?"

C: "Olur. İkinci yarı biraz patlamış mısır iyi gider gibi. Biraz da soğuk bir şeyler."

B: "Gel." Oturduğumuz yerden kalkıp birlikte salondan çıkıp bir şeyler aldık. Az biraz patlamış mısır ve iki soğuk içecek. Film başlayana kadar Cennet, lavaboya gitti. Ben de o sırada lavabonun dışında bekledim. Biraz bekledikten sonra uzakta tanıdık bir sima gördüm. Direkt kim olduğunu fark ettim ama o olmamasını istediğim için ve aklımın benimle olan bir oyunu olabileceğini düşündüğüm için gözümü ovuşturdum. Tekrar baktığımda doğru gördüğümü fark ettim. Gördüğüm kişi sarı saçlarıyla gelen Bade'ydi. Beni görünce yüzü hafiften asılmıştı. Onu görünce yüzümü tekrar telefonuma gömdüm. Yanında bir kız arkadaşı daha vardı. Belki beni görmezden gelir diye dua ettim.

Bade: "Merhaba... Ali." Anlaşılan konuşacağız. Kafamı, gömdüğüm telefondan kaldırıp Bade'ye baktım.

Ben: "Efendim." Bade, bana yaklaşıp kollarını açtı. "Aklından bile geçirme."

Bade: "Bir dakika konuşabilir miyiz. O günden beri beni hiç dinlemedin. Bir şeyler anlatmak istiyorum."

Ben: "Sevgilimi bekliyorum Bade. Yanlış anlasın istemiyorum."

Bade: "Yaşadığımız onca şeye rağmen bana 1 dakika bile ayıramıyor musun?"

Ben: "Ağzımı açtırtma istersen. Bir dakika bekle. Arkadaşım birazdan çıkar." İki kız, birlikte içeri girdiler. Biraz sonra Cennet dışarı çıktı.

B: "Biriyle konuşmam lazım. Sen iki dakika salonda beklesen olur mu?"

C: "Olur da. Bir sıkıntı mı var?"

Ben: "Küçük bir sıkıntı var. Hemen halledip geleceğim. Sen bunları da al. Ben hemen geliyorum." Cennet'e elimdeki içecekleri ve mısırı verdim. O gidince ben de Bade'nin çıkmasını bekledim. Biraz sonra çıkmıştı. Yanında arkadaşı yoktu. "Dinliyorum. hızlı olsan iyi olur."

Bade: "Tamam. Anlatayım o zaman. Bak sen beni o çocukla gördüğünde ben sadece şey yapıyordum. Yani hiç ilişkiye girmemiştik. Sadece yakınlaşıyorduk. Bunlar kabul edilebilir değil biliyorum ama bana bir şans daha versen. Birlikte tekrar denesek. Ben seni çok özledim."

Ben: "Bade, sen beni aldattın. Mesele yakınlaşmak değil. Mesele 1 yıl boyunca bunu yapmış olman. Üstelik benim geleceğim gün olduğunu bilmene rağmen bunu yaptın."

Bade: "Sana son bir kez sarılabilir miyim o zaman?"

Ben: "Eğer kendini iyi hissedeceksen."

Bade: "Lütfen." Bade, direkt kollarıma atladı. Teselli verici bir şekilde sırtını sıvazladım. Biraz sonra geri çekildi. Gözleri doluydu. uzaklaşması gerekirken hızla yakınlaştı. Aniden dudağıma yapıştı. Olacak hiçbir şeyi düşünmeden direkt ittim. Yere kapaklanmıştı.

Ben: "Sen aklını mı kaçırdın? İnsan gibi muamele edelim diyoruz. Senin insana benzer yanın yok." Bade'yi, ağlamalarıyla birlikte orada bıraktım. Koridorun sonuna gelip lavabo koridordundan çıktım. Cennet oradaydı.

C: "O kimdi?"

B: "Eski sevgilim. Beni çok özlediğini pişman olduğunu falan söyledi."

C: "Seni niye öpüyor peki?"

B: "Çok özür dilerim. Son bir kez sarılalım dedi bana. Ben de iyi hissedeceksen sarılalım dedim. Aptal beni öptü. Çok özür dilerim. İlk date'imizde böyle bir şey olmasını istemezdim."

C: "Önemli değil. Hem onun aptallığı. Senin gibi birini bırakmış." Cennet, kendi koluma girip beni de beraberinde sürükledi. Salona geri dönüp yerimize oturduk. Filmin geri kalanı bir yakınlaşma olmadı. Bade yüzünden tüm düzenimiz bozulmuştu. Filme odaklanamadım da. Bittiğinde Cennet'e baktım. Gözleri dolmuştu. Tam izlediğimi söyleyemem ama pek de hüzünlü bir son olmadığına eminim. Salondan beraber çıktık. "O zaman ikinci aşamaya geçiyoruz."

B: "Merakla bekliyorum." Yürüyen merdivenle aşağı kata indik. Cenneti takip edince bir koleksiyon mağazasına girdik. Küçükken çok fazla anime izlerdim ve bir otaku olduğumu söyleyebilirim. Bu aralar işlerden pek fırsat bulamadım ve yeni eve taşınınca dolabımdaki tüm koleksiyonum kayboldu. Birkaç kez aradım ama hiçbir yerde bulamadım.

B: "Ciddi misin! Sevdiğimi nereden biliyorsun?" Çok mutlu olduğumu söylemeden edemem. Sesimden heyecanım seziliyor olmalıydı.

C: "Senin hakkında biraz derin bir araştırma yaptım. İlk önce annenin adı ve soyadına, senin sosyal medyandan ulaştım. Oradan annene yazdım. Kendimi tanıttım. Annen de sağolsun bana epey yardımcı oldu. Eskiden bir koleksiyonun olduğunu ama taşınırken kaybettiğini söyledi. Sevdiğin birkaç şeyi de söyledi tabiki." Bu kadar şeyi benim için yapması, beni bu kadar sevmesi ve düşünmesi benim için evlenme teklifi etmeye yetecek bir sebepti. Tabi şu an evlenmeyi düşünmüyorum orası ayrı.

B: "Sen cidden bunları mı ayarladın? Seni seviyorum." Cennet'e hızlı ve sıkı bir şekilde sarıldım. "Teşekkür ederim." Beraber mağazada gezinmeye başladık. Beğendiğim iki anime figürünü alıp kasaya vardık. Cennet, kartını uzatınca olaya müdahil oldum. "Lütfen, ben ödemek istiyorum. Bu kadar şey benim için yeter de artar bile."

C: "Bugün her şey benden. İtiraz kabul etmiyorum." İstemesemde teklifini kabul ettim. Figürleri alıp çıktığımızda tekrar 13 yaşlarıma dönmüştüm. (Çok eski değil gibi :D ) Eskiden sahip olduğum bir figür ve sevdiğim başka bir figürü almıştım. "Sıradadaki yere gidelim." Cennet'in liderliğinde bir sonraki varış noktamıza doğru yürüdük. Bu sefer bir elektronik mağazasına doğru yürüyorduk. Yaklaştıkça gideceğimiz yerin neresi olduğu kesinleşmişti.

B: "Orası olmaz." Cennet, beni dinlemiyordu. Mağazanın içine girince tekrar konuştum. "Eğer bir şey alacaksak ben ödüyorum. Sana bırakmam."

C: "Çoktan aldım zaten." Cennet'le birlikte kasanın yanına gittik. "PS5'i alabilir miyiz? Cennet adına." Bu gün neler oluyordu böyle! Hayatımda ilk defa bu kadar özel hissettiğimi söylersem yalan olmazdı herhalde. Kasadaki adam masanın altından PS5'i çıkarıp Cennet'e uzattı.

B: "Canım bu çok fazla. Gerek yoktu buna." Çok oynayamazdım. Buna eminim ama mesele beni düşünmüş olmasıydı. "Çok teşekkür ederim." Cennet, PS5'i bana verince hemen sarıldım ona. Geri çekilip dudağına bir öpücük kondurdum. Cennet, bu öpücükten sonra kıpkırmızı olmuştu.

C: "Şey.. son bir şey var."

B: "Daha fazla hediyeyi kaldırabileceğimi sanmıyorum. Hahahahaha." Cennet, yine koluma girmişti. Bu sefer aynı katta bulunan bir başka yere gittik. Küçük bir perdeli odaydı. Bu romantik filmlerde hep olan, sevgililerin içine girip fotoğraf çekindiği kabin var ya. Heh işte ona götürdü beni. İçine girince bir sürü fotoğrafımızı çektik. Sonra hatıra olması için birazını ben birazını o aldı. "Umarım başka planın yoktur. Emin ol bunların hepsi için sana küçük bir geri dönüş yapacağım."

C: "Bunları bir şey istediğim için yapmıyorum. Sadece beraber vakit geçirmek istediğim için yapıyorum."

B: "Buna eminim. Sadece ben de vakit geçirmek istiyorum."

C: "Şimdi ne yapalım? Hâlâ epey vaktimiz var."

B: "Bence biraz alışveriş yapalım. Sonra akşam yemeğine sizin eve geçeriz."

C: "Olur." AVM'de birkaç mağazaya girdik. Cennet, kendine birkaç elbise aldı. O elbiseleri denerken gözüm bir iç çamaşır reyonuna takıldı. Kırmızı, iç çamaşır takımı. Çok açık değildi ama Cennet üzerinde nasıl duracağını çok merak etmiştim. O elbisesini giyerken bir kırmızı takımı alıp yanına gittim.

B: "Müsait misin?"

C: "Bir dakika. Giydim sayılır." Cennet çıktığında gördüğüm güzellik cidden ismine yaraşırdı. Zaten güzel bir kadındı ve giydiği beyaz tek parça sırt dekolteli elbiseyle bir melek gibi olmuştu. Biraz fazla bakmış olmalıydım. "Alii, öyle bakma bana utanıyorum."

B: "Pardon. Bu kadar güzellik bana biraz fazla geldi sanırım." Cennet, birazdan domatese dönecekmiş gibi kızarmaya başladı. "Bunu da dener misin?" Elimdekini görünce gözü açıldı.

C: "Ama bu iç çamaşırı."

B: "Sadece merak ettim. İstemiyorsan seni zorlamam."

C: "Deneyebilirim ama biri görürse sıkıntı olur."

B: "Sen giyin. Ben içeri gelip bakarım. Olmaz mı?" Cennet, utanarak kafasını salladı. İçeri girip perdeyi çekti. "O beyazlıyı da kesin alıyoruz."

C: "Tamam." Üstünü değiştirmesini beklerken Cennet'i düşündüm. Birazdan o güzel vücudunu görecektim ve aletim kendini hissettirmeye başlamıştı. "Gelebilirsin." Perdeyi yavaşça açıp içeri girdim. O kadar heyecanlıydım ki kendimi gerdeğe girecek gibi hissetmiştim. Perde açılınca gördüğüm manzara için muhteşem az kalırdı. Götü, tam avuçlamalıktı. Ne çok büyük ne çok küçük aynı zamanda yuvarlaktı. Göğüsleri ise küçük bir nar büyüklüğündeydi. Bunların yanına pürüzsüz vücudunu katınca. Harika gözüküyordu. Ayrıca kırmızı takımın içinde ekstra güzel görünüyordu. Cenneti iyice süzdüm. "Beğendin mi?"

B: "Bu soruyu sormak için kendini hiç görmemiş olman gerekiyor. Bu tek kelimeyle mükemmel." Cennet'i süzerken gözlerinin büyümekte olan sikime baktığını fark ettim. "Pardon." Elimi sikime atıp hızlıca düzelttim. "Senin gibi bir güzelin karşısında irademi korumam imkansız."

C: "Te- teşekkür ederim." Biraz heyecanlanmıştı. Elimi koluna atıp yavaşça kolu üzerinde gezindim. İlk temasta irkilmişti.

B: "Korkuttuysam-"

C: "Yok. Ondan değil. Biraz huylandım sadece. Bir de hoşuma gitti sanırım." Kafamı, gülerek salladım. Elimi, tekrar koluna atıp gezinmeye başladım. Pürüssüz teni üzerinden omuzlarına ulaştım. Oradan ise yüzüne. Kızarmış yüzünü, elimle kendime çevirip bana bakmasını sağladım. Yüzümüz yakınlaştığında nefeslerimiz iç içeydi. Dudaklarımız buluşmak üzereydi.

Kadın: "İşiniz ne zaman bitecek hanımefendi?" Tüm atmosfer, dışarıdaki bir kadının sabırsızlığı yüzünden bozuldu.

C: "Birazdan çıkıyorum." Sadece Cennet'in duyabileceği bir şekilde fısıldadım.

B: "Başka kabin mi yok ya." Kadın, ne dediğimi anlamamıştı büyük ihtimalle ama erkek sesi oluğunu anlamış olmalıydı.

Kadın: "Beyefendi burası kadınlar için. Bu yaptığınız çok uygunsuz." Perdeyi hafifçe açtım. Kadın perdenin önündeydi. İtip dışarı çıktım.

B: "Sizin bu yaptığınıza göre hiç bir şey kalır. Birinin kabinini dikizlemek çok uygunsuz bir davranış."

K: "Toplumun ahlakını bozuyorsunuz."

B: "İçeriyi dikizlemezseniz hiçbir toplumun ahlakı bozulmaz. Aynı zamanda içeride olan şeyler sizi ilgilendirmez hanımefendi."

K: "Ya benim çocuklarım sizin yaptığınız bu terbiyesizliği görseydi, o zaman ne olacaktı?"

B: "O zaman siz çocuklarınızı başka birilerini dikizlememek konusunda iyi eğitememişsiniz demektir. İlk önce kendi gözünüze sahip çıkarsanız toplum bozulmaz."

K: "Sizi şikayet edeceğim." Başka çıkış yolu kalmamıştı. Haksız olduğunu bildiği için yetkiliye başvuracaktı. Kadın hızla uzaklaştı. O sırada tekrar kabine girdim. Cennet kendi elbisesini giymişti.

B: "Alacağın her şeyi yanına al. Birazdan kasaya gideriz."

C: "Tamam." Cennet, alacaklarını askılığa takarken ben dışarıda az önceki kadını bekledim. Biraz sonra gelmişti. Yanında en az onun kadar sinirli bir kadın vardı. Kim bilir nasıl yalanlar attı da görevliyi buraya getirdi.

Kadın: "İşte bu adam."

Görevli: "Beyefendi sizi dışarı alabilir miyiz?"

B: "Hiç sanmıyorum. Eğer zorluk çıkaracaksanız ben de çıkarırım."

Görevli: "Dışarı çıkmazsanız polis çağıracağım."

B: "Niye dışarı çıkarılmak istendiğimi öğrenebilir miyim?"

Görevli: "Yanımda gördüğünüz kadın, onu dikizlediğinizi söyledi."

B: "Siz de bunu hiç sorgulamadan bir koyun gibi inandınız yani! Yanınızdaki kadının anlattığının tam tersi oldu." Cennet'in kabini açıldı. "Bu gördüğünüz benim sevgilim. Kendisi giydiği bir elbiseyi bana gösterdi. Elbise, herkesin içinde giyilmeye müsait olmadığı için onun dışarı çıkması yerine ben içeri girdim. O sırada bu yanınızda gördüğünüz terbiyesiz kadın. Bizi dikizliyormuş. Yaptığımız şeyin uygunsuz olduğunu ve görevliye söyleyeceğini söyledi. Sanırım bazı noktaları atlamış."

Görevli: "Bu doğru mu hanımefendi?"

Ben: "Bence kamera kayıtlarına bakınca neyin doğru neyin yalnış olduğu çok rahat anlaşılabilir. İsterseniz hep birlikte bakalım."

Kadın: "Sapık herif. Bu sefer seni affediyorum ama bir daha böyle bir şey yaptığını görmeyeceğim."

Ben: "Komikmiş." Kadın elindeki elbiselerle kabin yerinde çıkınca görevli de özür dileyip ayrıldı. Cennet'e döndüm. "Kusura bakma. Benim yüzümden başımıza geldi."

C: "Boşverelim bence. Önemli olan biziz." Gülümseyip Cennet'in dediğini tekrarladım.

B: "Önemli olan biziz." Beğendiğimiz elbiseleri alıp mağazadan çıktık. Birkaç mağazaya daha baktık. Cennet beğenmediği için başka bir şey almadık. Saat 17.00 olduğunda AVM'den çıkıp otoparka indik. Arabaya bindiğimizde Cennet'in evine doğru sürmeye başladım. "Teyzeni ara istersen." Kafasını sallayıp telefonunu çıkardı.

C: "Teyzem, biz birazdan geliyoruz bir şey lazım mı?" Cennet, kafasını birkaç kez sallayıp onaylar sesler çıkardı. Telefonunu kulağından indirdi.

B: "Ne diyor?" Cennet'ten ses gelmiyordu. Yüzüne bakınca kızardığını gördüm. "Bir şey mi oldu canım?"

C: "Yok. bir şey lazım değilmiş. Hemen gelin dedi."

B: "Kötü gözüküyorsun."

C: "Yoo iyiyim." Daha fazla üstünde durmak istemedim. Sonuçta özel bir konuşma olabilirdi. Arabayı sürerken telefonuma bir bildirim geldi. Arabayı sürdüğüm için bakamamıştım. Sonunda Cennet'in evine vardık. Arabayı binanın önüne park edip arabadan çıkıp Cennet'in kapısına yönelip kapıyı açtım.

B: "Buyrun, madame." Cennet, kıkırdayarak ona uzattığım elimden destek alarak arabadan çıktı.

C: "Merci, monsieur" (Teşekkür ederim, Bayım/Beyefendi.)

B: "Hmm Fransızca biliyor musun?"

C: "Birazcık. Fransa'da 1 hafta boyunca kalmıştım. Sen nereden öğrendin?"

B: "Kendi kendime öğrendim." Cennet'le beraber binaya girmiştik. Asansöre girince 4. Kata bastım. Cennet ilk başta şaşırmıştı. Şaşkın yüzünü görünce konuştum. "Sarhoş olduğun gece getirmiştim ya seni."

C: "Pardon. Unuttum bir an. Kusura bakma." Kata geldiğimizde kapıya doğru yürüdük. Cennet biraz önden gidip kapıyı çalmıştı. Kapıyı açan kişi Cennet'in teyzesi değildi sanki. Dün gördüğüme göre güzel gözüktü. Makyaj yapmıştı. Makyaj dediğime bakmayın hafif biraz ruj falan sürmüştü. Onun dışında kısa bir şort giymişti. Üstünde ise ince beyaz bir elbise vardı. Cennet teyzesini görünce kapıyı geri kapattı. Eli ayağı birbirine girmişti. Teyzesini görmemiş gibi yaptım.

B: "Bir şey mi oldu canım?"

C: "Yok bir şey. Yanlışıkla kapattım." Cennet, kapıyı tekrar çaldı. Kapı açılınca hemen içeri geçti. "Sana bunu yapmamanı söylemiştim. Yanlış anlayacak." İçeride ne olduğunu çok merak ediyordum ama kapının açılmasını bekledim. İçeriden gelen seslere bakılırsa pek de hoş değildi. Sesler kesilince kapı açıldı. "Kusura bakma. Gel içeri." Ayakkabımı çıkarıp içeri adımımı attım. Sıradan bir Türk evi mimarisine sahipti. "Sen içeri geç, ben geliyorum." Cennet, yanımdan fırlayıp odadan çıktı. O sırada telefonuma gelen mesaj aklıma geldi. Telefonun ekranını açınca Zübeydeden bir video geldiğini gördüm. Kalbim ne olduğunu anlamış gibi hızlanmaya başladı. Korkarak videoya tıkladım. Evet, Zübeyde sözünü tutmuştu. Attığı videoda annem fantezi iç çamaşırları giymişti. Zübeyde ise elini tüm vücudunda gezdiriyodu. En alta inip amına vardığında eli, annemin külodunu çekiştirirken video bitti. Zübeyde o an da yeni bir video attı. Hızlıca videoyu açtım. Videoda hiçbir şey gözükmüyordu. Annemin ve Zübeyde'nin sesleri geliyordu.

Z: "Kim seni sikecek. Kim aramıza gelip ikimizide doyuracak?"

E: "Ihmmm."

Z: "Cevap ver! Kim boşaltacak seni, seni?"

E: "AHGG OĞLUM YAPACAK. AHHHG YAVAŞ LÜTFEN OĞLUMMM."

Z: "Sen oğlunu arzulayan bir sürtüksün. Söyle bunu." Ardından bir tokat sesi geldi.

E: "Ben oğumu arzulayan bir sürtüğüm. IHMMM"

Video bitince doğru mu duydum diye tekrar izledim videoyu. Her şey doğruydu. Bu inanılmazdı. Annem beni arzuluyordu. İçine girmemi istiyordu. Beni istediğine dair birkaç kanıt toplamıştım ama bunlara gerek kalmayacak gibiydi. Gözlerimi Telefonumdan ayırınca sikimi fark ettim. Kalbim hızlanmış, sikim kocaman olmuştu. Bu videolar beni çok azdırmıştı Hatta hemen eve gidip annem ve Zübeyde'ye katılabilirdim. Tabi biraz vakti var gibiydi. Ben bunları düşünürken ayak sesleri koridoru doldurdu. Birinin geleceğini anlayınca hemen sikimi düzeltip telefonu kapattım. Odaya Cennet girdi.

C: "Yemek hazır. Nerede yiyelim?"

B: "Balkonda masa var mı? Biraz temiz hava iyi olurdu."

C: "Olur, taşımama yardım eder misin?" Kafamı sallayıp oturduğum kolutktan kalktım. Cennet, önden gidip bana yol gösterdi. Mutfağa girdiğimizde. Tabakları, mutfakla bitişik olan balkona götürdüm. Her şeyi masaya götürdükten sonra sofra hazırdı. Ortalıkta Cennet'in teyzesini görmediğim için sorma ihtiyacı duydum.

B: "Teyzen niye gelmedi?"

C: "Birazdan gelecek o. İstersen biz başlayalım. "

B: "Olur." Yemeği yemeye başladık. İlk kaşıkta gözlerim açıldı. "Mhhh çok iyi. Teyzen mi yaptı bunu?"

C: "Yok. Ben sabahtan her şeyi hazırladım. Teyzem yemek yapmak konusunda pek yetenekli değil."

B: "Ellerine sağlık. Çok güzel olmuş."

C: "Afiyet olsun." 3-4 dakika sonra teyzesi balkona geldi.

T: "Bensiz başlamışsınız."

C: "Gelmedin!" Cennet öfkeli görünüyordu. Çok sorgulamak istemediğim için yemeği yemeye devam ettim.

T: "Misafirimizin yanında çok bağırma bence." Aralarında bir olay yaşandığı belliydi ve artık bunu sorma ihtiyacı duydum.

B: "Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?"

T: "Ev-"

C: "Yok. Teşekkür ederiz. Teyzemin kafası bu aralar biraz gidikte." Teyzesi biraz çakırkeyif gibiydi. Hareketlerinde bir sarkma vardı. Yemek bitişine kadar sohbetler aralıklı olarak devam ediyordu.

B: "Elinize sağlık. Çok güzel olmuş yemek." Tabağımı alıp balkonda çıktım. Biraz sonra arkamdan Cennet geldi.

C: "Teyzemin kusuruna bakma. Biraz şey olmuş... Lavaboyu göstereyim mi?" Kafamı salladım.

B: "Önemli değil." Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Geri döndüğümde Cennet'in sesi gür çıkıyordu. Balkondan gelen seslere doğru yaklaştım.

C: "Bak teyze. Git kendine birini bul. Bıktım artık senden."

T: "Burası benim evim kızım. Beni mi kovuyorsun hahaha." Cennet, anlamsız sesler çıkarıyordu. Sanki konuşmak için ağzını açıyor ama haksız olduğu için diyecek bir şey bulamıyordu. Sesler kesilince mutfaktan çıkıp yeni giriyormuş gibi yaptım. Ayağımı yere sert bastım ki beni duyabilsinler. Beklediğim gibi de oldu. Cennet balkonun kapısını açıp başı yere bakar şekilde hızla yürümeye başladı. Yanımdan geçerken kolumu önüne engel olarak koydum.

C: "Geçebilir miyim Ali?" Sesi titriyordu. Aralarında neler yaşadıklarını bilmiyorum ama bu üzücüydü.

B: "Gel buraya." Kollarımı açıp Cennet'e sarıldım.

Yorum Yap

Yorumlar