← Ana Sayfaya Dön

CANIM AİLEM 20

📌 ENSEST

B: "Gel." Zübeyde ile beraber odadan çıktık. Kapıyı açık bırakıp aşağı indik. Bizimkiler taşınacak birkaç kahvaltılık olduğunu söylemişti. Ben onları taşırken Zübeyde mutfakta annem ile konuşmaya başladı. İlk başlarda normal geçen sohbet sonraları Zübeyde ve annemin gülüşleriyle şenlenmeye başladı. Balkona götürdüğüm tepsiden sonra mutfağa geri gelip sohbetlerine bende dahil oldum. "Hayırdır, Neye bu kadar gülüyorsunuz?"

E: "Seni anlatıyordum."

B: "Ne yapmışım ben?"

E: "Küçüklüğün işte oğlum. Sen 6 yaşındayken yanıma gelip 'meme meme' diye ağlamıştın. Sana olmaz desemde istiyorum demiştin. Onu anlatıyordum." Bunu hatırlamadığımı söylersem yalan olurdu. O zamanlar pek farkında değildim ama annemin kokusunu en yakından hissedebileceğim yer göğüsleriydi. Hayal meyal hatırlıyorum o kocaman göğüsleri. Küçükken annemin yanına dolaşmamın sebebi bana hissettirdiği güven hissiydi.

A: "Aliiii ALiiiii. Baksana." Herhalde anılarımda memelerin arasında kayboldum biraz.

B: "Heh pardon bir şey düşünüyordum da. Ne oldu?"

A: "Al şu tepsidekileri de götür." Az önce boşalttığım tepsiyi yine alıp balkona gittim. Kahvaltılıkları yerleştirirken Yağmur gelip masaya oturdu. Ardından diğerleride geldi. "Çaydanlığı getirsene çok ağırdı." Hemen mutfağa gidip çaydanlığı aldım. Geri geldiğimde yine gülüşüyorlardı. Ablam, bu kahkahaların hiç birine dahil değildi. Elimdeki çaydanlıkla herkese çay doldurup ablamın karşısına oturdum. Karşımda ablam, sağımda Zübeyde. Zübeyde'nin karşısında annem. Bana yakın olan baş köşede Yağmur vardı. Kahvaltıyı yaparken ablam dışında herkes muhabbet ediyordu. Ablam ise elini yüzüne yaslamış tabağındaki yiyecekler üzerinde derin araştırmalar yapıyordu. Ayağımla dürtüp bana bakmasını sağladım. Sonra kafamı sallayıp ne olduğunu sordum. Derin bir nefes alıp cevapladı. "Yok bir şey" Ben kahvaltıyı yapıp muhabbet ederken ayaklarımda bir ayak hissettim. İlk başta umursamasamda giderek yukarı çıkıyordu. Nereye gideceğini direkt anlamıştım. Giderek aletime yaklaşan hatta dizimin üstüne çıkan ayağı elimle ittim. Yapma der gibi gözlerimle ablama işaret etsemde o bana hiç bakmıyor kahvaltısı üzerinde araştırma yapıyordu. İlk başta kendimden şüphe ettim. Acaba başka biri mi yapıyor diye düşündüm. Biraz sonra Yağmur ayağa kalktı.

Y: "Afiyet olsun size. Ben kalkayım." Bu durumda benimle oynaşan kişinin kim olduğu ihtimali azalmıştı hatta teke düşmüştü. Annem böyle bir şey yapmazdı. Yağmur gitti. Zübeyde zaten ayağını böyle bükemezdi. Tek seçenek ablamdı. Öyle kimseye hissettirmeden yapıyordu ki kendimden şüphe ettim bir an. Ayaklarını geri çekince bir an rahatladım. Sikime ulaşmamıştı ama her an ulaşabileceği için çok gergindim. Kahvaltıyı yapmaya devam ettim. O sırada ablam hızlı bir şekilde ileri atılıp ayağıyla sikime ulaştı.

B: "ÖHÖ ÖHÖ ÖHÖ"

Z: "İyi misin Ali?" Zübeyde belime vurdu. Öksürüğüm kesilmeyince su uzattı. Örtü sikimi kapattığı için hiç bir şey görünmüyordu. Suyu içip biraz rahatladım. "Daha iyi misin?"

B: "Evet canım teşekkür ederim." Bu sözler ablamı daha da kızdırmıştı. Ayağıyla sikimi daha sert ezmeye başladı. Hoşuma gittiği için bir şey yapmadım. O sikimle oynarken annem ve Zübeyde sofradan kalktı. İkimiz sofrada tek kalmıştık. Kafasını tabağından ayırıp ölüm saçan gözlerle bana baktı. "Kıskandın mı s-" Ayağıyla taşaklarımı sertçe basıp sözümü bitirmemi engelledi. Acıdan kıvrandıracak kadar değil ama sözümü bölecek kadar acı vericiydi. Elindeki çatalı sertçe tabağındaki salatalığa batırıp masadan kalktı.

Y: "Afiyet olsun."

B: "Ugh sa- sanada. Tabağını alıp içeri geçmişti. Ben de kalan parçaları alıp mutfağa taşımaya başladım. Mutfağa giderken Zübeyde ile annemi mutfakta fısır fısır konuşurken duydum. Yanların gidip konuştukları muhabbeti böldüm.

B: "Ne böyle fısır fısır konuşuyorsunuz?"

E: "Hiç. öylesine konuşuyoruz." Yanlarına daha da yaklaştım.

B: "Siz iyi arkadaş oldunuz ha."

Z: "Annen çok kafa valla. Muhabbeti sarıyor."

B: "Beni de alın muhabbetinize."

Z: "Ben çıkıcam birazdan. Daha sonra birlikte muhabbet ederiz."

B: "Bırakayım seni." Zübeyde, anneme sarıldı ama nasıl sarılıyor. Sanki 20 yıllık arkadaşı. Zübeyde annemle sarılırken ben mutfaktan çıkıp kapıya doğru ilerledim. Evden çıktım. Arabayı garajdan çıkardığımda Zübeyde daha yeni geliyordu. Arabaya binince ben de gaza bastım. "Baktım da iyi anlaştınız."

Z: "Çok tatlı kadın ya."

B: "Sen benim anneme mi sulanıyorsun."

Z: "Ne alakası var. Hem sulansam ne olacak. Kadın ne zamandan beri erkeksiz kalmış. Biraz ilgi onunda hoşuna gider." Bu sözler üstüne düşündüm. Annemin bir kadınla öpüşmesini, Zübeyde ile birbirlerini tatmin etmelerini düşününce sikim ister istemez ben buradayım, diye bağrımaya başlamıştı. "Hem sanada bir şeyler koparırım."

B: "Bir şeyler derken."

Z: "Video gibi mesela ya da fotoğraf."

B: "Ben onay vermedim ilişkinize." Diye emin bir edayla konuştum.

Z: "Ali, kadın 43 yaşında. İstediğini yapar. Buna karışmak sana düşmez." Bu sözlerin haklılığı karşısında susmaktan başka bir şey yapamadım. Yapamazdım da zaten. Biraz sessiz geçen bir yolculuktan sonra Zübeyde'nin evine geldik.

B: "Görüşürüz."

Z: "Görüşürüz canım." Zübeyde, tam olarak herkese canım diye hitap eden kadınlardandı. Nedenini bilmiyorum ama bu 'canım'lar samimi hissettiriyordu. Kapıyı açtıktan sonra tam çıkacakken bana dönüp konuştu. "Benim kedilere bakmak ister misin?"

B: "Olur. Arabayı otoparka bırakıp geliyorum."

Z: "Yemezler arabanı merak etme. Hem burası o kadarda kalabalık değil. Biri bir şey yaparsa hemen belli olur." Kapıyı geri kapattı.

B: "Bir yaşanmışlık sezdim," deyip güldüm. O da bana eşlik etti. Arabayı park ederken Zübeyde konuştu.

Z: "Benim arabamı çizmiştiler ya. Hem de boydan boya. Sonradan satmak zorunda kaldım."

B: "Geçmiş olsun." Arabayı park edip indik. Binanın içine girmeden önce yukarı baktığımda 7 katlı bir binaydı. Asansörü çağırdıktan sonra beklemeye başladık. Biz beklerken bir kadın girdi binaya. 30'lu yaşlarında.

Kadın: "Merhaba canım nasılsın?" Zübeyde'yi tanıdığı zaten belliydi hâllerinden. Bize yaklaşırken bana arada kaçamak bakışlar attı. Sonra Zübeyde ile sarıldılar. Uzun ve dedikodulu geçen bir sarılmadan sonra kadın geri çekilip bana baktı. "Merhaba."

B: "Merhaba." Asansörün açılma sesi gelince 3'ümüz içine girdik. Kadın, ileri atılıp tek bir kata bastı. 5'inci Kat. Sanırım ikiside aynı katta yaşıyordu. Ben kapıya uzak çapraza geçtim. Solumda Zübeyde, sağımda kadın vardı. Kadın, Zübeyde'ye ikide bir kaş göz yapıyordu. Zübeyde'de bu sinyallere karşı susmasını istediği birkaç kaş harketiyle cevap verdi. 5. Kata çıktığımızda elimi uzatıp geçmelerini işaret ettim. İki kadında biri sağa biri sola gitti. Ben de Zübeyde'nin arkasından sağa döndüm. Zübeyde, kapıyı açarken ben etrafı izliyordum. İki kadında kapıyı aynı anda açtı. Zübeyde, içeri geçti. Ben de arkasından geçtim. Kapı kapanınca derin bir nefes aldı.

Z: "Offf be. Bıktım bu kaltaktan." Yüzündeki bezmişlikle çantasını girişteki dolaba koydu.

B: "Hep böyle mi yapıyor." Amacım, sürekli erkeklerle olup olmadığını sormaktı. Merak ettiğimden.

Z: "Yok be. Eve attığım ilk erkek sensin. Onada eve atmak denirse tabi."

B: "Hıhı. Kedicikler nerede?" Zübeyde bana yerde birbirini yalayan iki kediyi gösterdi. İkiside çok tatlıydı. "Bunlar da çok şirinmiş. Büyünce tatlılığını kaybeder diye düşünmüştüm."

Z: "Kediler hep tatlıdır." Bana kedilerin eşyaları olan odayı gösterdi. O sırada kendisi mutfağa geçti. "Su içer misin?"

B: "Bir bardak olur." Birkaç dakika sonra elinde su bardağıyla geldi. Suyu bana verip odadaki tek, ikili koltuğa oturdu. Kedileri izlerken suyumu içiyordum. Oturmak istediğim için Zübeyde'nin yanına oturdum. "Şeyi merak ettim. Erkeklerle nerede birlikte oluyorsun?"

Z: "Valla canım en son 3 ay oldu. Genelde onların evine gidiyorum. Bu aralar biraz daha kızlarla oynuyorum." Deyip sesi zor duyulacak bir şekilde güldü.

B: "Belli oluyor." Dediğimde ikimizde sesli güldük. Biraz kedileri izledik sessizce. Sonra omzumda Zübeyde'nin kafasını hissettim. Kolumu açıp rahat etmesi için kafasını göğsüme koydum. Biraz öyle kaldıktan sonra elini göğsüme atıp sertçe sıktı. "Agh acıdı lan. Niye sıkıyon!"

Z: "Senin memelerde benimki kadar var he." Acı içinde güldüm.

B: "O kadar boşuna mı spor yapıyoruz."

Z: "Ben de spor yapmayı düşünüyorum ama vakit olmuyor. Baksana nasıl sarkmşım." Kafasını göğsümden kaldırıp ayağa kalktı. Fiziğini bana göstermeye başladı. İlk önce arka tarafını gösterdi. Siyah dar bir tayt giydiğini, fark etmiştim ama hiç dikkatli bakmamıştım. Sonra önünü dönüp iki eliyle elbisesinin üzerinden karnını sıktı. Elini taşırmayacak kadar olan bir göbeği vardı. Hafif bir gülümsedim.

B: "Bence iyisin. Evde spor yapmayı düşündün mü hiç?"

Z: "Yok. Hem o kadar eşyaya parayı kim verecek. Onun yerine birazcık göbekli yaşarım olur biter. Hem kaç yıl önemi olacak ki daha."

B: "'27 yaşındasın. Kadınların genelde 50'ye kadar gideri oluyor. Daha uzun bir yol var. Hem bence kadınların en çekici olduğu dönemlerden birindesin. Yani kadınlar hep çekicide. Yaş olarak 30'lar en ideali. Hem tecrübelisin hem de sarkmamış oluyorsun. Bence kendini önemsemelisin."

Z: "Öyle mi diyorsun. Hmmm" Kafamı sallayıp Zübeyde'nin düşünmesi için zaman verdim. "Aslında spor salonuna gidebilirim ama hangisine gideceğim. Hepsi çok pahalı. Bence evde yapmak en iyisi."

B: "Sen bilirsin ama istersen benim gittiğime gelebilirsin. Hem oradan kendine birkaç tane kadın da bulabilirsin. Böyle yuvarlak götlü kocaman memeli kadınlarla dolu hep." Zübeyde'nin ağzının suyu akmış spor salonundaki kızları düşünürken konuştu.

Z: "Olur aslında ama şuan müsait değilim ancak hafta sonu bakabilirim bu hafta çok yoğunumda."

B: "Sen bilirsin. Hafta sonu müsait olunca beni ararsın."

Z: "Aynen."

B: "Ben kalkayım o zaman."

Z: "Kalsaydın biraz daha."

B: "Çalışmam gerekiyor. Bir de bizimkileri dışarı götüreceğim." Yerimden kalkıp dış kapıya doğru yürüdüm. Zübeyde arkamdan geldi. Kapıda geçen küçük bir fasıldan sonra gelen asansöre binip aşağı indim. Arabanın önüne geldiğimde biraz etrafını kurcaladım. Çizik yoktu. Atlayıp eve gittim. Anahtarla açıp içeri girdim. Annem ile Yağmur televizyon izliyorlardı. Uzaktan seslendim. "Ablam nerede?" Annem, duymamıştı. Yağmur ise elinin işaret parmağıyla konuşmadan yukarıyı işaret etti. Üst kata çıkıp ablamın odasının önüne geldim. Kapıyı çalıp biraz bekledikten sonra içeri girdim. Sırt üstü uzanmış her zamanki aktivitesini yapıyordu. O götünü görünce küçük Ali, küçük bir hareketlenme yaşadı.

Götünü her seferinde gördüğümde, spor yapmamasına rağmen nasıl bu kadar sıkı kaldığını düşünüp tekrar hayret ediyordum. Odaya girince bana baktı. Yüzü asıktı. Beni görünce daha da asılmıştı. Kafasını tekrar telefonuna gömüp beni görmezden geldi. Kapıyı kapatıp kilidi yavaşça çevirdim. O kadar yavaştım ki ben bile duymakta zorlandım sesini. Sadece çok küçük bir klik sesi geldi. Yanına doğru yürümeye başladım. Yavaşça ilerleyip yatağa doğru vardım. Götünün hizasına geldim. Biraz daha ilerleyip götünün hemen ilerisine, yatağa oturdum. Elimi beline atıp sırtını okşamaya başladım. Sırtının her kıvrımını okşadıktan sonra aşağılara inmeye başladım. Ellerim, her kıvrımını ezberlediği için kendiliğinden yolunu bulmuş ve bakmama bile gerek olmadan giydiği pijamanın üsünden götüne ulaşmıştım. Tepksini ölçüyordum. Hiçbir işaret yapmıyordu. Süküt ikrardandır deyip devam ettim. Gözlerimi pijamasına döndürdüm. Giydiği mavi pijamanın üstünden güzel götünü okşuyordum. Elim bir yanağından bir yanağına aradaki bal kutusunu es geçerek sıçrayarak gidiyordu. Hafif hafif götünü sıkıyordum. Sonra aniden durup elimi götünden uzaklaştırıp yukarı çıkardım. Pijamasının üstüne varıp üstünden elimi sokmaya başladım. Hâlâ tekpi vermiyordu. Elimi içine iyice soktum. İlk başta bir kumaş daha beklemiştim ama altında külodu yoktu. Bunu farkedince yüzüme bir gülümseme takınıp işimi yapmaya devam ettim. Pijamasının altı o kadar sıcaktı ki. Büyük ihtimalle ekmek soksam pişerdi. :) Parmaklarım, götünü atlayıp amını bulmuştu. Elimi içine sokmadan önce amının yanaklarıyla oynadım. Tüylerini yeni kestiği belli oluyordu. Külot giymemesini ilk başta tesadüf olarak düşünsemde tüylerini yeni almış olması, benim için hazırlandığının bir göstergesiydi. Elimi, amının etrafında gezdirip oynamaya devam ettim. Amıyla oynarken kafamı kaldırıp ablama baktım. Elinde hâlâ telefon vardı. Telefona bakınca ekranının sönük olduğunu ve öylece beklediğini fark ettim. Hafif nefeslenme sesleri geliyordu ama başka bir hayat belirtisi yoktu. Transa girmiş gibiydi. Arkadan kafasına bakarken orta parmağımı hızlıca amına soktum. Küçük bir inleme geçirip telefonunu düşürdü.

A: "Ihhm.." Amı, çoktan ıslanmıştı. Orta parmağımı içinde gezdirmeye devam ettim. Onun küçük inlemleri ve nefeslenmeleri hızlanıyordu. Bense alev gibi yanan parmağımla içinde geziniyordum. Oynamaya devam ettikçe nefeslenmeleri hızlanmaya başladı. Benim de parmağım hızlanmaya başladı. Birkaç saniye sonra uyartı şiddetlenmişti. Parmağım küçük bir şelale tarafından ıslanmaya başlamıştı. Ablama baktığımda yatağın örtüsüne ellerini geçrimiş sıkıyordu. 10 saniye sonra örtüyü yavşça bırakıp kafasını bana döndü. Sarhoş gibiydi. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Utandığından değil, ateşinden olmalıydı. Bana bakarken elimi amından çıkarıp ablamın am sularıyla ıslanmış parmağımı ağzıma soktum. Tüm parmağımı yalayıp küçük bir şov yaptım. Tadı, hafif tuzluydu ve yanında çilek tadıda gelmişti. Cidden çilek tadı gelmişti. Acaba yediği şeylerin bir etkisi mi vardı? Elimi ağzımdan çıkarıp yüzüne yaklaştım. Dudaklarımızı birleştirdik. O güzel hissin tarifi çok zordu. Ablamla tutkulu bir şekilde öpüşmenin en kesin tarifi, göğsümün alev gibi yanması ve kalbimin davul gibi atması olurdu. Dillerimizle ve dudaklarımızla öpüşüyorduk. Öpüşürken ablamı yüz üstü döndürdüm. Dudaklarımız ayrılmadan yaptık bunu. Üstüne çıkmıştım. İki bacağım onun iki yanındaydı. Öpüşürken ellerini saçlarıma atıp beni kendine daha da çekti. O kadar uzun öpüştük ki dudaklarımızın morarması kesindi. Biraz sonra geri çekildim. Alt dudağını dişiyle ısırıp bana ateşli bir bakış attı. Sikim bu kadar baskıya dayanamamış zonkluyordu. Yataktan inmeden üstünde geriye doğru gidip tekrar bal kutusuna vardım. Pijamasını ellerimle aşağı doğru indirdim. O da kalçasını havaya kaldırıp indirmemi kolaylaştırdı. Tüm pijamasından kurtulup yataktan aşağı bıraktım. Amına yumulacakken eliyle kapattı. Sanki ikimizde susma yemini etmiş gibi konuşmuyorduk. Diğer eliyle pantolonumu işaret etti. Direkt sekse geçmek istiyor diye düşünüp pantolonu çıkarmaya başladım. Hâlâ yataktaydım. Pantolon ve boxerdan aynı anda kurtulup yere attım. Sikim çoktan sertleşmişti. Elimi sikime atınca ne kadar sıcak olduğunu fark ettim. Ablam, elini amından kaldırmış bana girmem için izin vermişti. Yanına doğru yaklaşıp sikimle amını okşadım. Başını, amının etrafında gezdirip kudurtuyordum. Ablama baktığımda çoktan gözlerini kapatıp içine girmeme hazırlandığını fark ettim. İkimizin nefesleri de çok hızlıydı. Sikimi amının üstüne koyup ileri geri yaptım. Amının üstünde kayıyordum. İçine sokmadan üstünde gezindim. Biraz sonra ablam bir daha kasıldı. Elleriyle ağzını kapatmıştı. Titremesinin bitmesini bekliyordum. Aletimle amının üstünde biraz oyalandıktan sonra geri çekilip başını amına dayadım. Yavaşça içeri doğru ittirmeye başladım. Ben sokmaya devam ettikçe ablamın seesiz inlemeleri, elini aşıp odayı sarmaya başlıyordu.

A: "Ahh.." İçi çok sıcaktı ve bu sıcaklık beni boşaltacak gibiydi. Sikimi giderek içine sokup tırtıklı yapısının hissiyle daha fazla zevke geliyordum. Ablam, eliyle yüzünü o kadar çok sıkıyordu ki nefessiz kalmasından korkmadım değil. Sikimin yarısından biraz fazlasını soktuktan sonra geri çıkıp alışmasını sağladım. O ıslaklıkla sikim içinde rahatça harket ediyordu. İçine çık gir yapmaya başladım. İçine girdikçe ablam alışmıştı. Tamamına yakınını sokup çıkarıyordum. Amının içinde geçirdiğim birkaç dakikadan sonra artık tamamını sokabiliyordum. İlk köklemeyi yaptığımda ablama yaklaşıp ellerini ağzından kaldırdım. Sonra ateşli iki sevgili gibi öpüşmeye başladık. Bacakları iki yanımdan geçip havada sallanıyordu. Öpüşürken aynı zamanda alttan içine girip çıkıyordum. Ellerini bana sarıp içine girip çıkmamda bana yardım ediyordu. Sıcaklığın etkisiyle çok fazla terlemiştik. Amına pompalarken dudaklarından ayrılıp boynunu öpmeye başladım. Kokusunu en iyi aldığım yerlerden biriydi. Boynu havanın sıcaklığından dolayı terlemişti. Dudaklarım nemlenmişti. Ablamın kendine has gül kokusunu içime çeke çeke sikiyordum. Onu öperken sırtımda tırnaklarını hissettim. Tırnaklarını bana geçirip sikimi sıkan amıyla tekrar boşalmaya başladı. Tüm vücudu titremiş gözleri kaymıştı. Havada duran ayakları titrerken bana çarpıyordu. Kaç saniye sürdü bilmiyorum ama sırtımda hissettiğim acı fazlaydı. Uzunca geçen bir süreden sonra bana batan tırnakları yavaşça geri çekilmişti. Elleri hâlâ sırtımdaydı ama destek vermek içindi. İlk söz onun ağzında çıktı.

A: "Özür dilerim." Boynunda yasladığım kafamı geri çekip yüzüne baktım. Dudaklarına küçük bir öpücük verip konuştum.

B: "Çok yoruldum. Yardımcı olur musun?" Ablam ne olduğunu anlamıştı. Kafasını salladı. İçinden çıkıp yatağa uzandım. O da uzandığı yerden kalkıp üstüme çıktı. Sikimi amına hizalayıp üstüne oturdu. Her saniye yüzü daha da garip bir ifade alıyordu. İçine tamamını alamamıştı. Elleriyle benden destek alarak yavaşça gir çık yapıyordu İçine tamamını sokmuştu.

A: "Çok büyükhhh... Ahh.." Alıştıktan sonra hareketlenmeye başladı. Biraz içimde oynadıktan sonra havaya kalkmaya başladı. Üstümde zıplıyordu. Bir elimle onu destekliyordum. Bir eliyle ağzını kapattı. Yapmasaydı sesleri, tüm ev için bir gösteri olacak kadar kuvvetliydi. O üstümde zıplarken arada çıkardığı inleme sesleri, onu daha fazla becerme isteği uyandırıyordu.

A: "Ihmm... Doldur beni."Kalçasından destek verip yukarı aşağı yapıyordum. Aynı zamanda diğer elimle vücudunu okşuyordum. Bu pürüzsüzlük ve beyazlık şaka gibiydi. Aynı bir süt gibiydi. Vücudunu okşadığım elimle elbisesinin üstünden memleriyle oynamaya başladım. Sütyeninin olmadığını o an fark etmiştim. Küçük meme ucu en az benim sikim kadar sertti. Elimi elbisesinin altına sokup parmağımı meme ucuna geçirdim. Sıktığımda yüzünün ani değişiminden canının hafif yandığını anlamıştım ama üstümde daha hızlı zıplamaya başladı. Ablamın içine böyle girip çıkmak çok üst düzeydi ve bunlar ben uzanırken olunca seksin zevki en üst kademeye ulaşmıştı. Elimi belinden ayırıp iki elimle meme uçlarını sıkmaya başladım. Ablam, üstümde sikimi içine alarak deli gibi zıplıyordu. Birkaç zıplamadan sonra yavaşlayıp en derine girip durdu. Ellerini karnıma koyup tekrar titredi.

A: "Ihmmm.. Ahhhh çok iyi ahhh" Bu seferki kısa sürmüştü. Titremesi bitince ablamın ne kadar yorulduğunu fark edip içinden çıkmadan tekrar misyoner pozisyonuna aldım. Seri seri pompalamaya başladım. Biraz sonra artık boşalmak üzereydim.

B: "Gelmek üzereyim." Sesim titremişti. Sikimin üstündeki damarlar kalbim kadar hızlı atıyordu. Ablam bir şey demeden ellerini ve bacaklarını etrafıma sarıp beni kilitlemişti. Sikimi amından çıkaracak hâlim yoktu. Öyle bir planım da yoktu. Bacaklarıyla beni iyice sıktı.

A: "Hepsini içime doldur. Boşal içime. Güvenliyim." Ablamın bu sözlerine karşı yapacağım tek şey, tüm rahmini ve ona gidene kadar olan yolu doldurmak oldu. Hayatımda hiçbir zaman bu kadar kuvvetli boşaldığımı hissetmemiştim. Ne kadar güvenli olsada. Bu kadar döl, bir yolunu bulup onu hamile edecek gibiydi. Sikimin etrafı giderek dolmaya başladı. Ablamın bacakları ve kolları giderek gevşemeye başladı. Ben ise orada zevkten bayılacak gibiydim. Üstüne yığılıp öylece kaldım. Bir daha sikişirsem muhtemelen yorgunluktan bayılacaktım. Sikim için aynı şey geçerli değildi tabi. Ablamın içindeyken inmek yerine tekrar sertleşmişti. Hafif geri çekilip dudağına bir öpücük kondurdum. Sikimi içinden çıkarıp yanına uzandım. Dudaklarımdan sözler döküldü.

B: "Bu kadar zevk alacağımı tahmin etmiyordum." Hafifçe ablama dönüp elimi, ablamın karnında gezdirimeye başladım.

A: "İlk defa bu kadar fazla boşaldım. Kaç kere boşaldığımı hatırlamıyorum. 6 mı 7 mi? Hiç emin değilim. Sevgilini aldatmış oldun gibi."

B: "Sevgili mi? Şu an benim sevgilim yok ki. Dediğim gibi o sadece cinsiyeti kız olan bir arkadaşım." Sikim inmişti. Yüzümü yüzüne yaklaştırıp küçük bir öpücük kondurdum. Sonra yataktan sıyrılmaya çalıştım ama ayağa kalkacak hâlim yoktu. Ablam benim bu yorgunluğumu fark edip kalkmamı engelledi.

A: "Biraz daha kal. Şu an bayılacak gibisin. Hatta sen uzan, ben hızlı bir duş alıp geleyim." Bu sözlere karşı başımı sallamak dışında bir şey yapmadım. Ablam yataktan kalkıp yerdeki pantolonumu ve içindeki külodumu bana fırlattı. Sonra camı açıp odadan çıktı. Bacağımı hareket ettirip pantolonumu giymeye çalıştığımda bacaklarımın ne kadar ağrıdığını fark ettim. Pantolonu tamamen giyip kafamı ablamın yastığına dayadım. Ona özgü koku yatağına sinmişti. Öyle biraz bekledikten sonra gözlerim hafifçe kapanmaya başladı. Uyumamak için çok zorlanıyordum.

Ne kadar geçtiğini bilmiyorum ama kapının çalındığını duydum. Biraz sonra kapı açıldı. Annem içeri girdi. Kafamı ona çevirip baktım. Beni görünce gülen yüzü asılmıştı.

E: "İyi misin oğlum?" Yanıma yaklaşıp elini alnıma dayadı. "Oooo sen yanıyorsun." Hasta değildim ama ateşim vardı. Dudaklarımı açıp konuştum.

B: "Ablamı beklerken biraz uzandım da oda çok sıcak herhalde. Yoksa iyiyim." Gerçekten ondan dolayıydı. Cam her ne kadar açıkta olsa hava çok sıcaktı. Annem söylediğim söze karşı kafasını sallayıp yanıma oturdu.

E: "Ateş düşürücü getireyim mi?" Annem bunu söylerken yanıma oturmuştu. Güzel göğüsleri önümdeydi. Küstahça ve hafif bir piç gülüşüyle ellerimi kaldırıp konuştum.

B: "Bunlar bana çok iyi gelir aslında." Annem, ellerimi takip ettiğinde gözleri memelerine varmıştı. İlk başta anlamadı ama sonra kaşlarını çatıp azarlar bir tonda konuşmaya başladı.

E: "Geçen yaşanan şeyden sonra seni affettim ama sen iyi terbiye olmamışsın." Uzandığım yerden oturur pozisyona geçip annemin gözlerine baktım.

B: "Anne en son ne zaman seks yaptın?" Annem bu soru karşısında şaşırmıştı. Beklemediği kulvardan gelmiş olmalıydım.

E: "N- Ne? Bu seni ilgilendirmez."

B: "Bu evin reisi değil miyim? Bu evin içindeki her bir birey ve olay benim kontrolümde değil mi? Tekrar soruyorum en son ne zaman gerçekten seks yaptın?" Soru çok açıktı. Annemin gözleri açılmıştı. Benim de kalbim hızlanmaya başlamıştı. Tereddüt ederek konuştu.

E: "2 yıla yakın" Söylerken gözlerini kaçırmıştı.

B: "2 yıl mı? Oha. Bu kadar güzel ve kendine bakan biriyken kendini niye bunca zaman ilgisiz bıraktın?"

E: "Kimin yanına gitseydim? Senin yanına mı geldeydim. Namusumu gidip iş yerindeki adamlara mı verseydim." Aramızda çok mesafe yoktu. Annem bana yakındı. Ağzından gelen çilek kokusu yüzüme vuruyordu. Bu da büyük ihtimalle ablamın çilek yediğinden dolayı am sıvısının çilek tadına sahip olduğunu açıklıyordu. Sıcak nefesini hissediyordum. Sikim bu sıcaklığa karşı hareketlenmeye başlamıştı. Annem, öfkeli ve sorgular gözlerle bana bakarken hızla dudaklarına uzandım. Dudağına yaklaşıp yapıştım. Annem şaşırmış, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Beni karşılıksız bırakmıştı. Bunun sebebi yüksek ihtimalle şaşkınlığından geliyordu. Biraz sonra geri çekilip tepkisine baktım. Annem, boş gözlerle bana bakıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibi bir hâli vardı. Tekrar dudaklarına yaklaştım. Beni itip yataktan kalktı. Tek bir söz bile etmeden odadan çıktı. Anlaşılan bu iş böyle olmayacaktı. Annem kendi isteğiyle bana gelecek gibi durmuyor. Başka bir şey yapmam gerekiyordu. Lavabonun kapısı da açılmıştı. Ablam, odaya gelince uzandığım yataktan kalkıp duşa girdim. Hızlı bir duştan sonra odama geçtim. Bilgisayarı açıp uygulama hakkında 1 saat'e yakın çalıştım. O sırada telefonuma bildirim geldi. Çıkarıp baktığımda Cennet olduğunu gördüm.

Cennet- Ali, kusura bakma ama uzun süredir görüşmüyoruz. Kendimi düzeltmem gerektiğini söylemiştin ama ben daha kötü hissetmeye başlıyorum. En kısa zamanda şirkete gelirsen seninle konuşmam gerekiyor.

Ben- Amacım seni kötü hissettirmek değildi. Özür dilerim. Yarın şirkete gelirim.

Cennet ile olan konuşmamdan sonra 1 saat daha çalıştım. Bu sefer odamın kapısı çalındı. İçeri giren ablamdı. Kafamı çevirip ne olduğunu sorar gibi salladım.

A: "Şeyy... Çıkmayacak mıyız? İşini bölmek istemedim ama söz vermiştin."

B: "Tamamen unutmuşum. Kusura bakma. Siz hazırlanın ben de geliyorum."

A: "Annem gelmeyecekmiş."

B: "Evde boş boş oturacak mı?"

A: "Canı öyle istiyormuş." Oturduğum sandalyeden kalkıp ablamın yanına gittim. Elimle çenesinden tutup başını yukarı kaldırdıktan sonra dudaklarına usulca bir öpücük bıraktım. Sonra yanından geçip aşağı indim. Televizyonun önünde tek başına oturuyordu. Yanına yaklaşınca bana baktı.

B: "Niye bizimle gelmiyorsun?"

E: "Yorgunum. Biraz evde oturmak istiyorum. 2 saat önce yaptığın şeyi de görmezden geliyorum." Annemin oturduğu koltuğa daha da yaklaşıp yanına oturdum. Elimi arkasından atıp belini sardım.

B: "Hoşuna gittiği için değil yani?" Afallamıştı. Ne diyeceğini bilemeyecek durumdaydı. Ağzı zorla aralandı.

E: "Hayır."

B: "Sadece hayır mı, hiç bahanen yok mu? Bilmem böyle oldu şöyle oldu falan. Yoksa hayır derken evet diye bağıran kendini de mi görmezden gelecksin?" Durumu hâlâ aynıydı. Son bir kozu kalmıştı ve onu kullanacaktı. O kozunu kullanmadan yanağına bir öpücük kondurup yanından kalktım.

E: "Ben, senin annenim." Artık işe yaramazdı. Sonuçta mağlup olmuştu. Aldığım zaferin mutluluğuyla merdivenlerden çıktım. Odama vardığımda kapıyı kapatıp üstümü giydindim. Üstüme siyah bir kısa kollu. Altıma da yeşil bir keten pantolon giydim. Odamdaki vazelini kollarıma ve boynuma sürüp sevdiğim maskülen parfümü sıktım. Odamdan çıkıp tekrar annemin yanına gittim. Bıraktığım yerdeydi. Kendimi onun yanına atıp bekledim biraz. Arada bana bakışlar atıyordu ama ses yoktu. Birkaç dakika sonra yukarıdan merdiven sesleri geldi. İlk önce Yağmur geldi. Güzelliğini görünce şok oldum. Zaten doğal güzel bir kızdı ama yaptığı hafif makyaj onu tam bir kraliçeye çevirmişti. Üstüne beyaz bir top crop giymişti. Altında ise mini diyebileceğim bir kot şort vardı. Bacaklarının tamamı sergilemekten çekinmiyordu. Ardından ablamı gördüm merdivenlerde. Bu iki güzelliğe karşı yapabileceğim bir şey yoktu. Ağzım açık bir şekilde ikisini de izliyordum. Ablam merdivenlerden inerken altında uzun bir kot olduğunu gördüm. Bacakları kapalıydı. Biraz daha inince üstünü de gördüm. Siyah askılı bir crop giymişti. Az önce gördüğüm memeleri saklayamayan bir croptu. İkiside annemle bana doğru geldi. Önümüzde durup defileye çıkmış kadınlar gibi pozlar veriyordular. Anneme baktım. O da ikisini izliyordu. Kulağına yaklaştım.

B: "Sence hangisi daha iyi?" Annem biraz düşündü ama cevabı bulamamıştı. Cevabı yoktu zaten. İkiside birbirinden güzeldi. Geri koltuğa yaslandım. "İkinizde çok güzel olmuşsunuz."

A: "Hangimiz daha güzeliz peki?"

B: "Bu soruya bir cevap vermem maalesef imkansız. İkinizde çok güzelsiniz."

Y: "Yakında cevabını alacaksın." Ablam ve kuzenim arasında tatlı bir rekabet vardı. İkiside kendini bana beğendirmeye çalışıyordu. Belki de mesele ben değilimdir. Orasını bilmiyorum.

B: "Hadi gidelim o zaman" Beraber evden çıktık. Ablamın arabasına bindiğimizde sürücü koltuğuna geçtim. Sonrası AVM'ye kadar uzun bir yolculuktu. AVM'ye vardığımızda kızların sonsuz enerjisi açılmıştı. Neredeyse her mağazaya bir kere girdik. Sonunda beğendikleri bir mağazadaki elbise deneme kısmına geçtiklerinde bacaklarım ağrımaya başlamıştı. Saate baktığımda 2 saattir yürüdüğümüzü fark ettim. Yağmur içeride kabindeydi. Ablam da yanımda. "Ben otura-" Sözümü bölen, Yağmur'un kabininin açılması oldu. Üstüne giydiği tek parça dizine kadar gelen siyah elbise, bir anda gözlerimi kamaştırdı.

Yağmur: "Nasılım?" Etrafında dönmeye başladı. Dönünce sırt dekoltesi olduğunu gördüm. Afrodit bu güzelliği görse kıskanırdı. Ağzımı zorla açtığımda sözler arasından uçtu.

Ben: "Çok güzel olmuşsun." Büyüleyici bir güzellikti. "Bence bunu al."

Yağmur: "Öyle yapacağım gibi gözüküyor. Diğerlerini de deneyeyim." Yağmur, içeri girince bacağıma sert bir tekme yedim.

Ben: "AGGHH ne vuruyorsun?"

Azra: "Yedin kızı gözlerinle. Hem şu sikine de sahip çık. Girecek delik arıyor."

Ben: "İstemez misin?"

Azra: "Aliiii! Bir tane yapıştıracağım suratına şimdi." Kalkan elini tutup aşağı indirdim. Kulağına doğru yaklaştım.

Ben: "Sen istemedikçe başka deliğe girmeyecek." Sözlerim onu az da olsa sakinleştirmeyi başarmıştı. Yağmur, her giydiği elbisede çıkınca ilk bana bakıyor kendini bana beğendirmeye çalışıyordu. Daha çok benim beğendiğim elbiseleri almıştı. Kasaya geldiğimizde ona hediye almak istediğimi ve ödemek istediğimi söyledim. Biraz ısrardan sonra kabul etmişti. AVM'de olan gezimiz henüz bitmemişti. Ablam başka bir yere daha gitmek istediğin söyledi. Bir giysi mağazasına daha gidip bir şeylere baktık. Ablam bakarken ben tüm günün yorgunluğuyla kendimi boş bir oturma yerine atıp beklemeye başladım. Ablam ve Yağmur, tüm mağazayı gezerken biri yanaştı yanıma. Yüzünü görmesemde sabah giydiği kot şortun benzerliğinden Yağmur olduğunu anladım. Kafamı kaldırmadan konuştum.

B: "Ne oldu Yağmur?" Sonra kafamı yasladığım elimden kaldırıp baktığımda Cennet'i gördüm. Gözlerinin içinde hayal kırıklığı vardı. Onu aldattığımı düşünmüşü belki de. Üstünde beyaz bir oversize tişört vardı. Cennet, olduğunu anladığımda hemen ayağa kalktım. "Aaa tesadüfe bak." O sırada Cennet'in eli havaya kalktı. Bir tokadın geleceğini anlayıp hemen elini kaptım. "Seni aldattığımı düşünmüyorsundur umarım." Dolu gözlerle ruhumun derinliklerine tekrar baktı. Bu kadında farklı bir şey vardı. Sanki beni görebiliyordu, gerçek beni.

C: "Yağmur kim peki?" Tam o anda kurtarıcı meleğim olarak Yağmur geldi.

Y: "Yağmur benim. Ne oldu ki?" İki kız da birbirini uzunca süzdü. Sonra söze ben girdim.

B: "Kendisi kuzenim olur." Cennet bunun üzerine biraz daha rahatlamıştı.

C: "Kusura bakma. Sen öyle deyince biraz şey oldum." Kolumu etrafına sarıp kendime yaklaştırdım. Yağmur ne olduğunu anlamamıştı. Bana bakıp ne olduğunu soruyordu. Ona gitmesini söyledim. Elindeki elbiseleri gösterdi. Tekrar gitmesini işaret edince gitti. İkimizde ağzımızı kullanmamıştık. Yağmur, usulca uzaklaşınca Cennet'e iyice sarıldım.

B: "Seni biraz fazla boşlamış olabilirim. Kusura bakma." Kollarımı gevşetince geri çekildi.

C: "Benim hatam. İşe kendimi veremez olmuştum. Tekrar beraber vakit geçirelim mi? Seni çok özledim."

B: "Olur. İstersen yarın gezelim."

C: "İş var ama."

B: "Yarın sana izin veriyorum." Cennet, gülümseyip bana tekrar sarıldı.

C: "Seni seviyorum. Beni güvende hissettiriyorsun."

B: "Ben de seni seviyorum." Bu sevgi, henüz aşka dönüşmemişti. Dönüşüp dönüşmemesi ise kime bağlıydı bilmiyorum ama bana olmadığı kesin. Kimi sevip sevmeyeceğimi kontrol edebilirdim belki. Fakat aşk, farklı bir şeydi. Ablama duyduğum aşk varken başka birine aynı duyguyu besleyebilecek kadar geniş miydim? Cennet'in kafasını öptüm. Ona karşı olan hislerim aşk değildi belki ama cinsellik de yoktu. Saf bir sevgi vardı kalbimde. "Beraber gezelim mi?"

C: "Çok isterdim ama teyzem bekliyor. Beraber geldik." Biraz sonra teyzesi geldi yanımıza. Biz sarılmayı bırakınca Cennet fark etti. Hemen teyzesine dönüp anlatmaya çalıştı. "Şey, teyze bu benim erkek arkadaşım."

Teyze: "Gerek yok kızım. Kendisiyle görüşmüştük zaten." Cennet ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Çok içtiğin bir gün o seni getirmişti kapıya kadar." Ortamdaki gerginlik azalmıştı. "Bir gün misafirliğe beklerim oğlum. Tanışmış oluruz."

B: "Mutlaka. Hatta müsaitseniz yarın olabilir."

T: "Cennetin yarın işi var. Hafta sonu daha uygun olur."

B: "Cennet, yarın izinli diye biliyorum. Değil mi?" Cennet, kafasını nahoşça bana çevirip gülümsedi.

C: "Yarın iznim var. Beraber vakit geçirebiliriz."

B: "Ablamla kuzenim bekliyor. Yarın yemeğe mutlaka geleceğim. İyi günler." Cennet'le sarıldık. Sonra teyzesinin elini sıkıp oradan ayrıldım. Bizimkiler sıradaydı. Ablam, kartını çıkarmış pos cihazını bekliyordu. Hızlıca yanlarına vardım. Ablamdan önce kredi kartını okutup ödedim. "Pardon. biraz geç kaldım." Hesabı ödedikten sonra tüm poşetleri sırtlandım. İkiside bu tavrımdan mutlu görünüyorlardı. Kasadan uzaklaşıp kapıya vardığımızda Yağmur konuştu.

Y: "Senin kaç tane sevgilin var Ali?" Zübeyde'yi sevgilim sanıyor olmalıydı.

B: "Sadece 1 tane."

Y: "Az önce konuştuğun kimdi peki?"

B: "Az önce konuştuğum sevgilimdi. Zübeyde sadece bir arkadaşım. Sevgilimle de yarın buluşacaktık da şimdi görünce bir selam vermek istedim."

Y: "Anladım." Mağazalara birkaç tur daha attık sonra kararlaştırıp yemek yedik. Yemekten sonra ise sinemaya gittik. O an vizyonda ne varsa onu izledik. Aksiyon filmiydi. Film sonrası akşam olmuştu zaten. Eve doğru yolumuzu aldık. Arabayı garaja park ettikten sonra içeri girmek için evin anahtarını çıkarıp kapıyı açtım. Elimdeki poşetleri içeri atıp üst kata lavaboya fırladım. Altıma yapacak gibiydim. Ablamla kuzenim alt katta aldıkları elbiselere bakıyorlardı. Üst kattaki lavaboya yaklaşınca duş seslerinin geldiğini duydum. Kulağımı kapıya dayayınca küçük ve suyla karışık inleme sesleri duymaya başladım. Annem, benim adımı sayıklıyor ve mastürbasyon yapıyordu. Sabah bıraktığım öpücük çok etkili olmuş olmalı. Telefonumu çıkarıp sesi kaydetmeye çalıştım. Çiş yapma ihtiyacım bir anda yok olmuştu. Telefonu kapının altından uzatıp sesleri kaydettim. Ne kadar geldiğini bilmiyordum ama yeterli olduğunu düşündüğüm bir yerden sonra telefonu geri alıp odama fırladım. Ses kaydını açtığımda inleme seslerinin az da olsa duyulduğunu fark ettim. Adımın banyonun duvarlarına sayıklanması hoşuma gitmemiş değildi. Birkaç dakika sonra annem duştan çıktı. İlk önce odamda bilgisayarın başında olan beni gördü.

E: "Siz ne zaman geldiniz?"

B: "5 dakika önce. Gel bir sarılayım sana." Annemin yanına gidince kısa ve masum bir şekilde sarıldık. "Ablamla Yağmur aşağıda. Bir sürü elbise aldık. Bir git bak istersen." Annem başını sallayıp aşağıya indi. Hemen lavaboya girip kapıyı kapattım. Kirlilere baktığımda üstte bulunan pembe işlemeli bir külot buldum. Amına gelen kısmını kokladığımda gelen keskin koku çok güzeldi. Sikime sarıp hızlı bir 31 çektim. İçini doldurmam çok riskli olduğu için peçeteye boşaldım. Temizlenip lavabodan çıktım. Sonra odama geçip çalıştım. Akşama doğru çok yorulduğumu fark ettim ve yarın da uzun bir gün olacaktı. Belki de anneme karşı olan kozumu başka bir zaman kullanmalıydım. Kendimi yatağa bırakıp uyudum.

Sabah beni Cennetin aramaları kaldırdı. Telefonu açtım.

B: "Alo"

C: "Günaydın."

B: "Günaydın canım. Bir şey mi oldu?"

C: "Sadece ne zaman buluşacağımızı merak ettim."

B: "Sen ne zaman istersen."

C: "Müsaitsen 1'de buluşalım." Telefonu kulağımdan çektiğimde saatin 9 olduğunu gördüm.

B: "Ooo saat geç olmuş. 12'de seni alırım."

C: "Tamam. Öptüm görüşürüz."

B: "Ben de öptüm görüşürüz." Telefonu kapattığımda aynı 2 liseli sevgili gibi olduğumuzu fark ettim. Sonrasında ise başka bir şeyi fark ettim. Sınava 2 hafta kalmıştı. Artık umrumda bile değildi. Hatta sınava girmeyi bile düşünmüyordum. Yataktan kalkıp üstümdeki ağırlığı attım. Odamdan çıkıp lavaboya giderken alt kattan gülüşme sesleri geliyordu. Lavabodaki işimi hallettikten sonra kapıyı açtım. Aşağı inecekken arkamda bir kapı açıldı. Günaydın demek için baktım arkama. Yağmurdu. Yüzünde garip bir ifade vardı. "Günaydın."

Y: "Yardım edebilir misin?" Yağmur, odasını gösterdi. Ne olduğunu anlamadım ama içeride böcek olduğunu düşünüp girdim. Etrafa bakarken kapının kapanma sesi ve ardından kilitlenme sesi geldi. Arkamı döndüğümde Yağmur, kapının önünde durmuş bana bakıyordu.

B: "Kapıyı niye kilitledin ve ne yapmam gerekiyor." Yağmur, yavaş adımlarla yanıma geldi. Ben, odadaki dolaba yaslanırken o bana doğru yavaş adımlarla geliyordu.

Y: "Ben de seni zeki sanırdım. Hâlâ nasıl anlamadın şaşıyorum." Daha fazla yaklaşmıştı. Sonunda bana vardı. Ben olduğum yerde donmuş gibiydim. Ellerini elbisemin iki yakasına attı. Kafasını kaldırıp nefesini hissedebileceğim bir yakınlıkta konuştu. "Ben çok azdım ve sen içimi dolduracaksın" Bu söylemlerle sikim hafiften kalkmaya başlamıştı.

B: "Hayır Yağmur. Bunu geçen de konuştuk. Öyle bir şey olmayacak." Yağmur, ellerini yakamdan bıraktı.

Yorum Yap

Yorumlar