← Ana Sayfaya Dön

CANIM AİLEM 18

📌 ENSEST

Öpüşmemiz bittikten sonra ablam, ışığı kapatıp odasına gitti. Ay ışığı, odama vuruyordu. O ışığın aydınlığında uyudum. Sabah 6'da kalkmıştım. Duşumu aldım. Üstüme şık bir şeyler giydim. En çekici parfümlerinden birini sıktım. Arabaya atlayıp çıktım. Uzun yolu tercih ettim. Saat 7.05'de havaalanının önündeydim. 3 dk sonra geldiğini gördüm. Güzelliği eskiye göre daha da artmıştı. 170 boylarında, annesinden beyazlığı babasından esmerliği almış aradaydı. Siyah saçları iki yana ayrılmış güzelliğine güzellik katıyordu. Göğüsleri, giydiği elbiseden çok belli olmuyordu. Ama bir şişkinlik vardı. Götünü daha görmedim. Etrafa bakınıyordu. Arabadan çıkıp yanına doğru yürüdüm. Ona gelirken bana birkaç kez şaşkın bakışlar attı. Yanına gittiğimde

Ben: Yağmur?

Yağmur: Ali, sen misin?

Ben: Benim.

İkimizde gülerek birbirimize sarıldık.

Yağmur: Kocaman olmuşsun.

Ben: Sen hâlâ aynısın. Hadi gel. Ceza yazacaklar şimdi.

Valizi yoktu. Çantasını aldım. Beraber ilerledik. Heyecandan ölecektim. Arabaya yaklaştıkça şaşırması artmaya başladı. Arabanın önünde durunca bir an durup bana baktı.

Yağmur: Bu mu?

Ben: Beğenmedin mi? Daha pahalısıda vardı ama bu bence daha iyi.

Yağmur: Bu çok güzelmiş.

Acaba içinden neler düşünüyordu. Meraktan ölecek gibiydim. Bu his çok hoştu. İçimi gıdıklayan bir şeydi. Arabayı bindim. O da beni takip etti. İçine oturunca Her tarafına baktı aracın. Sonra güzel gözleriyle bana baktı.

Y: Bunu satın mı aldın, Yoksa beni etkilemek için kiraladın mı

B: Yok ya. Satın aldım.

Y: Annenler nerede?

B: Uyuyor olmalılar. Eve gidelim mi?

Gözlerimiz bir daha kenetlendi.

Y: Olur.

Arabayla eve doğru giderken boş bulduğum yerlerde hıza abanmaktan çekinmiyordum. Yağmur, her seferinde heyecan çığlıkları atıp gülüyordu. Eve yakınken konuşmaya başladım.

B: Eski halinden eser kalmamış gibi. Ya da şu an cicim günleri mi?

Küçük ve tatlı bir piç gülüşü attı.

Y: Bilmem.

B: Umarım değişmişsinidir.

Arabayı garaja park edip evin kapısını çaldık. Açan ablamdı.

Azra: Hoş geldiniz.

Yağmur: Ayyy özlemişim seni.

Sarıldılar ama etrafta pis bir hava vardı. Ortamı yumuşatmak için konuştum.

Ben: Umarım birbirinizi öldürmezsiniz.

İkiside kahaka atıp geçiştirdiler. İçeri girince yüzüme pek hoş kokular geldi. Hemen annemin yanına uçup sarıldım.

Ben: Günaydın.

Eylül: Günaydın.

Arkamdan Yağmur geldi.

Eylül: Yağmurum, özlemişim kız seni.

Yağmur: Ben de seni özlemişim. Teyzem.

Sarılma faslı bitince ablamla kuzenim balkona geçtiler.

Bende anneme yardım etmek için kaldım. Tabi o da bana giydiği pijamasıyla götünü bir sağa bir sola sallayarak yardım ediyordu. Bulduğum her fırsatta arkasına geçip bakıyordum. En son annemden ses geldi.

Eylül: Yansımadan görüyorum seni.

Dilim, düğümlendi. Konuşamaz oldum.

Ben: Ne?

Annem, arkasını dönmeden konuşmaya devam etti.

Eylül: Bana bakarken seni görüyorum.

Ben: Böyle bir güzellik evdeyken nasıl konstantre olabilirim ki?

Eylül: Git, sofrayı ser.

Çaresizce elimdeki işi bırakıp sofrayı sermek için balkona çıktım. Büyükçe bir balkondu. Masaya doğru ilerlerken manzarayı izleyen ablamı gördüm. Arkasından da Kuzenimi. Oturmuş muhabbet ediyorlardı. Yanlarına gidince muhabbetleri kesildi.

Ben: Beni mi çekiştiriyorsunuz?

Yağmur: Evet.

Ben: Ne yapmışım yine?

Yağmur: Hiç hoş şeyler yapmamışsın.

Ben: Ablam'ın söylediği dedikodular %99 yalan oluyor. Haberin olsun.

Azra: Uzaklaş. Kız meselesi.

Sofrayı serip içeri geri döndüm. Annemin yanına vardım.

Ben: Özür dilerim.

Eylül: Önemli değil.

Ben: Ceza yok mu?

Eylül: Şu an değil.

Aklıma ceza ile ilgili binbir türlü şey getirip azdırmıştım kendimi. Aletim de pantolonu zorlamaya başladı.

Eylül: Oğlum benim boyum yetişmiyor. Şu sürahiyi verir misin?

Fırsat bu fırsat. Hemen fırladım. Annem, eliyle üstündeki dolabı işaret ediyordu. Arkasına geçip sikimi giydiği pijamanın üstünden kalçalarına değdirdim. Tepki vermemişti. Cesareti alıp yukarı aşağı ulaşmaya çalışıyormuş gibi yapıp sürtmeye başladım. Birkaç in kalktan sonra çok da dikkat çekmemek için sürahiyi alıp geri çekildim.

Ben: Al, anne.

Eylül: Epey zorlandın almakta.

Ben: Arada sen vardın. Ulaşamadım.

Başını yukarı aşağı sallayıp garip bir ifade takındı. Sanırım çok da mutlu değildi, bu durumdan.

Kahvaltılık tepsisi hazırlandıktan sonra alıp balkona götürdüm. Kahvaltılıkları masaya yerleştirirken Yağmur'un gözleri bana takılı kalmıştı. Kafamı 'ne oldu' der gibi salladım. O da omuzlarını silkti. Ardımdan gelen annemle konuştu.

Yağmur: Teyze, senin bu oğlun kocaman olmuş ya. Küçükken onunla hep oyun oynuyorduk.

Eylül: Nasıl da hızlı geçiyor zaman!

Annemin sözlerinde bir dertlenme vardı. Hayataydı bu sözleri.

Ben: Bence bu güzel sofrayı dertlendirmeyelim. Güzelce kahvaltımızı yapalım. Benim işim var sonra.

Kahvaltıyı yapıp topladık sonra yukarı çıkıp hazırlandım. Şirkete gittim. Odama geçip 2 saat çalıştım. Çalan kapı, küçük bir molanın işaretçisiydi. İçeri Cenk girdi.

Ben: Hoş geldin Cenk.

Cenk: Hoş buldum. Size iş ile ilgili bir şey sormaya geldim.

Ben: Dinliyorum.

Cenk: Cennet Hanım, bu aralar çok çalışamıyor. Onunla bir konuşursanız güzel olur.

Ben: Odama gönderir misin?

Cenk çıktı. 5 dakika sonra kapım açıldığında Cennet içeri girdi.

Cennet: Beni çağırmışsınız

Ben: Evet, bu aralar çok düşünceli olduğunu söylüyorlar. Nedendir bu?

Bunu sorunca kızarmaya başladı.

Cennet: Sizi düşünüyorum hep.

Ben: Bu hiç iyi değil. Her ne kadar şirket dışında beraber vakit geçirsekte şirkette adım attığımızda aramızdaki tüm bağların kopması lazım.

Cennet: Yapamıyorum.

Ben: Biraz uzak durmaya ne dersin?

Cennet: Sürekli birbirimizi göreceğiz. Nasıl uzak kalalım?

Ben: Sen alışana kadar mümkün olduğunca konuşmayalım.

Cennet'in yüzü asılmış, morali bozulmuştu.

Cennet: Denerim.

Ben: Tamam o zaman. Çıkabilirsin.

Cennet, ayrıldı odadan. Yarım saat sonra, yeni çalışana ihtiyaç olduğunu düşündüğüm için müdürün odasına gittim. İçeriden sesler geliyordu.

Kadın: Yetti artık bu Yalçın. Sana son bir şans veriyorum. Bunu iyi kullan.

Ceo: Sessiz ol. Biri duyacak.

Kapıyı çalınca sesler kesildi.

Y: Gel

Kapıyı açtığımda ceo ve 40'lı yaşlarında bir kadın karşıladı beni. İster istemez kadını biraz süzmüş bulundum. 165 boyunda siyah saçlı balık etli irice göğüsleri ve yan taraftan bakınca eteğiyle birlikte belli olan kocaman bir götü vardı.

İçeri girince kadın da beni süzdü. Sonra ceo'ya döndüm.

Ben: Konuşacağım bir şey vardı ama meşgul gibisiniz. İsterseniz sonra geleyim.

Kadın: Gel canım, ben çıkacağım zaten.

Ben: Eşiniz mi?

Y: Sanane!

Kadın, topuklularıyla kapıya, yanıma, geldi.

Kadın: Boş ver sen bunu. Adım Melek.

Kadının elini tutup dudaklarıma götürdüm. Sonra küçük bir öpücük bıraktım.

Ben: Ailenizi isim seçme konusunda tebrik ederim. Size yakışır bir isim bulmuşlar.

Melek: Ayy ne kadar da centilmen bi değil mi Yalçın!!

Kapadığım yolu açıp geçmesine izin verdim.

Ben: Buyrun efendim.

Kadın, Bana göz kırpıp odadan çıktı. Ceo'ya döndüğümde gözleri ateş püskürtüyordu.

Yalçın: Bu kadarı fazla. Susuyorum ama yetti artık. Eğer eşime bir daha yaklaşırsan hiç iyi olmaz.

Ben: Sakin olun Yalçın Bey. Tehdite gerek yok. Hem daha halletmemiz gerek işler var. Bana ihtiyacınız olacaktır. Şirketin de ihtiyacı var tabiki.

Yalçın: Ben, tehdit etmiyorum. Sadece aileme yaklaşırsan ne olacağını söylüyorum.

Ben: Neyse. Bu konuları geçelim o zaman Yalçın Bey. Benim işime gelelim.

Biraz konuştuktan sonra yeni çalışandan vazgeçtik. Onun yerine ihtiyacım olunca çalışacak kişiler şirketten seçilecek.

Ben: Teşekkürler Yalçın Bey.

Odasından çıkıp kendi odama geçtim. Gün çalışmayla bitti. Eve gelince kapıyı ablam açtı.

Azra: Hoş geldin.

Ben: Hoş buldum.

Azra: Nasıl geçti günün?

Ben: İçinde senin olduğun kısımlar dışında kötü.

Azra: Yaaaa. Şapşik.

İçeri geçince bizimkiler koltukta oturmuş konuşuyorlardı.

Ben: Merhaba, ne yapıyorsunuz?

Eylül: Hoş geldin oğlum. Bİr dizi hakkında konuşuyorduk. Annem ve kuzenime de sarıldım sonra yukarı çıkıp üstümü değiştirdim. Geri aşağı inip ablamın yanına oturdum. İyice yaklaşıp kolumu koltuğun üstüne attım. Annem ile kuzenim de yan yanaydı. Biraz sonra annem sesi kapatıp bana döndü.

Eylül: Oğluşum. Şey diyorum. Bu evi biz temizliyoruz. Sürekli sürekli zor oluyor. Bir hizmetçi mi alsak eve.

Ben: Size kal-

Azra: Gerek yok ya. Küçücük ev zaten biz temizleriz. Şimdi Ali'ye yük olmayalım.

Ben: Benim için sıkıntı yok.

Ablam, bacağımı çimdikledi.

Ben: Aghh.

Eylül: Ne oldu oğlum?

Ben: İğne batarmış gibi oldu ya. İsterseniz haftalık gelecek birini tutalım. Evde hep birinin olması bence çok hoş değil.

Eylül: Öyle de olur.

Konuşma bitince annem dizinin sesini geri açtı. Biraz sonra ablamın kulağına fısıldadım.

Ben: Kıskandın mı sen beni?

Azra: Dikkat et. Daha büyük bir iğne batmasın.

Ben: Ama sen hemen ağlıyorsun. Böyle olm- Aghhh

Azra: Susmazsan biraz daha geliyor.

Ben: Tamam be.

Biraz oturduktan sonra yukarı çıkıp gereklilikleri hallettim. Sonra geceye kadar biraz daha çalıştım. Ardından yorgunlukla kendimi yatağa attım. Yarın cumartesi.

Sabah seslerle uyandım.

Yağmur: Hadi kalk, Ali.

Ben: Saat kaç?

Yağmur: 6

Ben: Bizimkiler kalktı mı?

Yağmur: Hayır ama ben kalktım ve canım sıkılıyor. Kalk biraz muhabbet edelim.

Lavaboya gidip işimi hallettim. Sonra odama geri geldim. Yağmur, odama göz gezdiriyordu. İçeri girince hemen söze girdi.

Yağmur: Çok sade.

Ben: Kötü mü?

Yağmur: Kötü demedim.

Ben: Beğendin mi peki?

Yağmur: Hayır.

Ben: O zaman senin için kötü.

Yağmur: Yani. Neyse boş ver. Hadi gel sana anlatacaklarım var. Otur yatağa.

Ben yatağa oturup ayaklarımı uzattım. Yağmurda ayaklarımın olduğu yere oturdu.

Ben: Anlat bakalım.

Yağmur: Şimdi benim en büyük halam 40 yaşında eşini kaybetmişti. Bu kadında bir süreden sonra hep en küçük kardeşinin evine gitmeye başladı. Ben şüphelenmiştim başta. Meğer neymiş?

Ben: Neymiş?

Yağmur: En küçük amcamın büyük çocuğunun yanına gidiyormuş kadın. üst üste yakalamışlar. Kadın 40 yaşında adam 18 yaşında. Evlendirdiler.

Ben: Hıı

Yağmur, şaşırmamı bekleyen gözlerle bana baktı.

Yağmur: Hiç keyifli değilsin. İnsan biraz şaşırır.

Ben, bundan daha fazlasını yapıyorum diyemem tabikide.

Ben: Çivisi çıkmış bu dünyanın.

Yağmur: Seninle dedikodu falan yapılmaz. Gel doğruluk cesaretlik oynayalım.

Ben: Olur ama yok kafanı klozete sok yok şunu öp gibi saçma şeyler yok.

Yağmur: Öyle tadı çıkmaz. Her şey olsun.

Ben: Sen bilirsin. Sen başla.

Yağmur: Doğruluk mu Cesretlik mi?

Ben: Doğruluk.

Yağmur: Sence ben güzel miyim?

Ben: Maalesef güzelsin.

Yağmur: Niye maalesef?

Ben: Senin yüzünden az mı dayak yedim ben.

Yağmur: Küçükken yaptık bazı hinlikler ama geçti onlar. Artık öyle biri değilim.....Sıra sende.

Ben: D mi C mi?

Yağmur: Doğruluk

Ben: Hiç seks yaptın mı?

Yağmur: Bu özel bir soru.

Ben: Çok da umrumda değil özel olması. Oyun oynuyoruz sonuçta.

Yağmur: Yaptım ama bir kişiyle tek yaptım. Kızlığımı o aldı. Doğruluk mu Cesaretlik mi?

Ben: Doğruluk.

Yağmur: Hiç ablanın ya da annenin küloduna boşaldın mı?

Ben: Yapmayan ergen yoktur bence. Zamanında bende yaptım.

Yağmur: Hmmm. Sıra sende.

Ben: D mi C mi?

Yağmur: Cesaretlik

Ben: Her şey dahil dimi?

Yağmur: Birini öldürmek dışında evet.

Ben: O zaman küçükken bana verdiğin sözü tutmanı bekliyorum.

Yağmur: Hangi söz

Ben: Büyüyünce seni öpeceğim demiştin.

Kızarmaya başladı.

Yağmur: Ama... Ben o sözü küçükken verdim. Hatırlamıyorum.

Ben: Söz, sözdür. Tutmak zorundasın.

Üffleye püffleye yanıma geldi. O da istiyordu ama utanıyordu. Dizlerinin üstünde oturmuş bana bakıyordu. Yanına doğru yaklaştım. Dudağına doğru uzandım. Dudaklarımız buluştu. Bir elimi, yüzünün sağ tarafına koyup onu kendime çektim. Dilimi çıkarıp öpüşmeye devam ettik. Sikim biraz kalkmıştı. Uzun bir öpüşme değildi ama ayrıldığımızda Yağmur nefes nefese kalmıştı.

Yağmur: (Nefeslenme) Çok güzel bir histi.

Ben: Daha önce hiç öpüşmedin mi?

Yağmur: Ondan değil. Çok yaptım ama bu garip bir şekilde daha güzel hissettirdi. Sence?

Ben: Bence normal olan bir şey olmadığı için güzel hissettin.

Yağmur: Sen farklı hissetmedin mi?

Ben: Biraz

Yağmur: Devam edelim mi?

Ben: Olur.

Yağmur: D mi C mi?

Ben: Cesaretlik

Yağmur: Sikini bana göster.

Ben: O kadar olmaz Yağmur.

Yağmur: Ama her şey var dedik.

Ben: Bu biraz fazla değil mi?

Yağmur: Az önce öpüştük Ali. Bence bu kadarda önemli değil.

Ben: Sen bilirsin.

Pijamamı ardından külodumu indirdim. Yağmur'un gözleri sikime takılmıştı. 10 saniye kadar izin verdim bakmasına. Sonra çektim pijamayı

Yağmur: Büyükmüş.

Ben: Az önce görüğün yarısıydı.

Yağmur: Sen de abartma istersen. Mutlu ol diye dedim de bokunu çıkartma istersen.

Pijamamı tekrar indirdim. Sikimle oynamaya başladım.

Yağmur: Ne yapıyorsun ya.

Ben: Tamamını göstereceğim. Az bekle.

Yağmur'un eli arada amına gidiyor ama hemen elini çekiyordu. Sikim son raddeye kadar uzadı. Sonra dik tutup Yağmur'a gösterdim.

Ben: Bak.

Yağmur: Bu kocaman. Zor olmuyor mu bununla?

Ben: İstersen deneyebilirsin.

Yağmur: Sapık.

Ben: Gözlerinle yedin zaten ağzınla da yesen bir şey olmaz.

Yağmur, ilk başta iğrnemiş gibi bir tepki verdi. Biraz sonra gözleri sadece sikimdeydi. Sonra elini uzatmaya başladı. Eliyle kavrayıp yukarı aşağı oynamaya başladı. Ben de elimi amına doğru götürdüm. Elimi birkaç kez çekmeye çalıştı ama faydası yoktu. Oynamaya devam ettim. Pijaması biraz nemliydi. Ben oynamaya devam ederken kapı açılma sesi geldi. Hemen toparlandık. Ben örtünün altına girdim. Yağmur ise beni kaldırmaya çalışıyormuş gibi yaptı.

Yağmur: Ali. Hadi kalk. Sıkıldım.

Ben: Kalkıyorum.

Odadın kapısı açıldı. İçeri annem girdi.

Eylül: Uyandınız mı?

Yağmur: Ben uyandımda canım sıkıldı. Ali'yi kaldırayım dedim.

Eylül: Normalde bu saatlerde uyanıyor zaten. Kaldır bir elini yüzünü yıkasın.

Annem odadan çıktı. Merdiven sesleri birkaç saniye sonra geldi. Yağmur yanıma oturup güldü.

Yağmur: Heyecandan ölecektim. Çok güzeldi. Sonra devam ederiz.

Ben: Aynen.

Elimi, yüzüne atıp biraz okşadım.

Ben: Güzel kızsın aslında.

Yağmur: Teşekkür ederim.

Yağmur, hemen yanımdan kalkıp lavaboya girdi. Acil bir işi vardı anlaşılan. Odadan çıktıktan birkaç saniye sonra ablamın sesleri geldi.

Azra: Ne yapıyorsun. Yavaş Yağmur.

Ayağa kalkıp ablamın yanına gittim. Lavabonun önündeydi.

Ben: Günaydın

Azra: Günaydın

Dudağına öpücük kondurdum. Ablam sessizce konuşmaya başladı.

Azra: Öyle gelme Ali. Şimdi annem görecek. Nasıl açıklamayı planlıyorsun?

Ben: Deliler gibi seviyorum diyeceğim.

Azra: Annem de seni öldürecek sonra. Umarım daha mantıklı bir açıklama bulabilirsin.

Ben: Aşk, sence mantıklı mıdır. Örnek biz. Sence hiç mantıklı mı?

Kapı açıldı.

Yağmur: Ne mantıklı mı?

Ben: Yemeğe dışarı gidelim mi, diye sordum.

Yağmur: Bence güzel olur.

Ben: Anneme sorayım.

Yağmur'la beraber aşağı indik. Annem kahvaltı hazırlıyordu. Yanına geldim.

Ben: Anne, yemeğe bir yere gidelim mi?

Eylül: Olur canım.

Yağmur: Yardım edecek bir şey var mı teyze?

Eylül: Ali, bana yardım eder. Sen rahatına bak.

Yağmur, koltuğa oturup televizyonu açtı. Ben de anneme bulaşıkları boşaltmaya başladım. Annemin altında mavi genişçe bir pijama üstünde ise kısa kollu beyaz bir elbise vardı. Mavi pijama, zaten belli olan götünü daha da büyük gösteriyordu. Çok bakmamaya çalıştım. Arada gözüm kayıyordu ama hemen işime geri dönüyordum. Annem yanımdan geçerken bana bakarak yüzünü iki yana salladı. Anlamıştı. Umarım ceza vermez. Yanımdan geçip gitti. Üst kata çıktı. 2 dakika sonra aşağı indi. Yanıma gelip durdu.

Ben: Anne yapabileceğim bir şey yok. İsteyerek yapmıyorum. Çok güzelsin. Gözüm kayıyor.

Eylül: Bir de utanmadan söylüyorsun bunu. Sen iyice yüzsüz oldun oğlum. Kendine bir çekidüzen ver. Arada sana yardım etmek istemiştim ama sen bu sınırı koruyamayacaksın.

Ben: Pardon.

Eylül: Seni seviyorum oğlum ama lütfen bak. Annenim ben senin. Ablan ya da kuzenin, bana böyle baktığını görürlerse hiç iyi olmaz.

O güzel kokusunu bir daha içime çekememe ihtimali beni öldürebilirdi. Aramızdaki bağ, benim aptal heveslerim yüzünden kopmamalı.

Ben: Bakmamaya çalışırım.

Eylül: Üzme kendini bu kadar oğlum. Senin gibi bir yakışıklı istediği kadınla birlikte olabilir.

Ben: Ama olmuyor.

Eylül: Oğlum. Ben sana acıdıkça sen tepeme çıkıyorsun. Yeter artık çık odana.

Arabanın anahtarını alıp dışarı çıktım. Biraz gezmek rahatlatır diye düşündüm. İyi de gelmişti. Bizimkiler birkaç kez aradı ama eve gelmeden konuşma gibi bir planım yoktu. Yol boyunca düşündüm. Ben ne istiyorum? Annemi mi? Ablamı mı? Kuzenimi mi? İş yerindeki kadınları mı?............... Bence hepsini istiyorum. Ablam ve annemi seviyorum ama diğerlerini istememin sebebi tatmin olmak sanırım. Güzel kadınlarla vakit geçirip egomu tatmin etmek amacım. Nasıl kurtulacağım bu kötü alışkanlıktan? Kime anlatabilirim derdimi? Kimsem yokki. Yalnız gibiyim. Hiç arkadaşım yok. Kendime ördüğüm kozanın içine insanları çekip kullanıyorum. Sonra emecek kan kalmayınca atıyorum. Bade, en büyük örneği bunun. Sonra Nur da bunun gibi. Amacım onunla ilişkiye girmekti sadece. Yeliz bir benzeri. Amacım kendimi tatmin etmek. Ve sanırım bu duyguların bir dönüşü yok. Bana birinin yol olması lazım.

Yorum Yap

Yorumlar