Merhaba, ben Ali 15 yaşındayım 178 boyunda, Kahverengi gözlüyüm. Kömür karası saçlarım var. Saçlarımı genelde korean style denen stile de kullanıyorum. Yakışıklı olup olmadığım hakkında pek bir fikrim yok. Daha doğrusu bunu pek düşünmedim. Kızlara karşı biraz kapalıyım. Oyun oynamak dışında pek bir aktivitem olmadığı için sikimin işemek dışında başka işlevi olduğunu biraz geç öğrendiğimi söyleyebilirim. Evet, 15 yaş size biraz geç gelebilir ama sürekli bilgisayar oyunu oynamaktan beyni erimiş bir genç için bu çok normal. İstanbul'da 3+1 bir evde yaşıyoruz. Durumumuz yok. Yani fakiriz diyebilirim. Babam Faruk 45 yaşında 173 boyunda boş bir adam, işsiz. Bütün gün kahvede oturur, arkadaşlarıyla okey oynardı. Hayırsız itin tekiydi. Annem Eylül 40 yaşındaydı. 164 boyundaydı, siyah saçlı yeşil gözlü bir kadındı. Bembeyaz teniyle güzel bir kadındı. Çoğu erkeğin rüyalarını süsleyecek bir kadın olduğunu söyleyebilirim. Özel bir şirkette çalışıyor. Ablam Azra 17 yaşında 166 boyundaydı kızıl saçları yeşil gözleri ve beyaz teniyle, güzel olduğu kadar uyuz biri. Aramız pek iyi değil. Uyuz biri olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bir de abim var Osman 20 yaşında abim, 183 boyundaydı benim gözümde hep kahraman gibidir. Beni hep korumuştur. Gerek babamdan gerek okulda kavgalardan. Onun sayesinde hiç kavga etmedim. Herkes bir abim olduğunu bilirdi. Onun bana verdiği birkaç boks taktiği, kavgaya girmemiş olsamda dayak yemeyeceğimden emin olmamı sağlamıştı. Her ne kadar üniversite için Ankara'ya doktor olmak için gitmiş olsada arada beni arar, sorunum olup olmadığını sorardı.
Sabah yanıma ablam gelmişti.
A: Gerizekalı kalksana kahvaltı hazır okula geç kalacaksın.
B:......
A:.....
Ablamı duydum ama belki beni bırakıp gider diye uyuyor taklidi yapmıştım. Tembel biri değilim ama şu an çok yorgundum ve okulu asmak istedim. Öffleyip odamdan çıktı. Kurtuldum sanıp sevindim. Bir kaç dakika ses yoktu. Tam uykuya dalacakken yüzüme foş diye su döküldü.
B: Ne yapıyorsun ya bırak uyuyayım işte.
A: uğraşamam senle hadi kalk.
Söve saya kalkıp hazırlandım. kahvaltı masasına doğru ilerlerken, annem beni görünce gülmeye başlamıştı.
E: Günaydın canım oğlum. Gel sarıl bana
Annemi görünce tüm nefretim dinmiş gibiydi. Hemen yanına gidip sarıldım.
B: Günaydın sultanım.
Ablam mutfaktan elinde yumurta tavasıyla çıkmıştı
A: ooooo şu iltifatlara bak. bana bir gün böyle şeyler söylemiyorsun.
B: Sabah insan gibi kaldırırsan belki sende hakedersin bu iltifatları.
A: İhtiyacım yok senin iltifatlarına. Hem benim sevgilim var.
B: Kimden bahsediyorsun o sümüklü Ahmetten mi ahahah
A: Ne gülüyorsun gerizekalı. Hem çok yakışıklı o çocuk
B: Yakışıklı mı. Sınıfta sevgilisi olmayan tek kişi o değilmiydi. Hem senin gibi bir çirkine ancak o bakar.
Ablam elindeki tavayı bırakırken, dönüp bana baktı bir kaç saniye, gözlerinde kendimi görmeye başlamıştım. Üzülmüşmüydü. Amacım onu üzmek değildi. Sadece şakalaşıyordum. Ama kalbini kırmıştım sanırım. Tavayı bırakıp hemen odasına koşup kapıyı kilitledi.
E: Oğlum çok ayıp bir kızla böyle konuşmamalısın. Hele bu kız ablansa. Çok ayıp çabuk özür dile.
Ne yaptığımın biraz geç farkına varsamda özür dilemek için geç değildi sanırım. Kapısına bir kaç kez çaldım. Ama küçük hıçkırık sesleri dışında ses yoktu. İçim burkulmuştu. Çaresizce okul saatinin gelmesini beklemiştim çıkınca özür dilemeyi planlıyordum. Ama ses yoktu. Okula gitmeyecekti herhalde. Annemin yanına gidip kafamı iki yana salladım. Annem anlayıp kafasıyla bana onay işareti yaptı. Çantamı alıp kapıda birazdan belirecek servise doğru yöneldim. Sınıfa gidip. Sırama oturmuştum. Sıra arkadaşım Bade beni görünce yüzü gülmüştü. Bade 161 boyunda sarı saçlı güzel bir kızdı.
Bade: Alii, Günaydınnnn
Ben: Günaydın
Bade: Hayırdır kim üzdü seni bu kadar.
Ben: Ablam ya
Bade: Nasıl üzer seni, senin gibi bir kardeşi olduğu için şükretmeli bence.
Ben: Benim salaklığım onun bir suçu yok zaten. Hem neyim varmış benim.
Bade: Hiiiç iyi birisin
İyi mi, bu sabah yaptıklarım pek de iyi birinin yapacaklarına benzemiyordu. Ama ses etmedim.
Arkadaşlar, sınıfta sürekli kızları konuşuyordu. Kanka şuna bak bunu böyle sikerim şöyle sikerim tarzı muhabbetler döndürüyordu. Ne konuştuklarını görmek için yanlarına gittiğimde arka sırada 7 erkek bir telefona bakıyorlardı. Ne olduğunu merak edip aralarına daldım. Gördüğüm şey inanılmazdı, iki kocaman meme, bu fotoğraf sikimde hemen bir hareketlenmeye neden oldu. Ne olduğunu anlamamıştım ama fotoğraf çok hoşuma gitmişti. Mert'ten fotoğrafı istedim.
B: Kanka bu fotoğrafı bana atsana.
M: Ne yapıcan 31 mi çekicen, internete meme yaz çıkıyor zaten.
B: 31 ne?
M: 31 ne mi?
Herkes bir anda gülmeye ve benimle dalga geçmeye başladı. Her biri bir şeyler söyleyip ezikledi beni. Olayı anlamadım bile.
B: Ne oldu komik bir şey mi var?
O sırada söze Furkan girdi.
F: Kanka espri yapıyorsun değil mi?
B: Yav yok bilmiyorum cidden o ne?
Mert hemen telefondan bir şey açıp bana gösterdi.
M: Bak bu kanka
Gördüğüm şeyler inanılmazdı. "Am göt meme" sikim direkt pantolonu zorlar hale gelmişti. Faruk sikimi gösterip "bak kanka 31 bununla çekiliyor." Kapının açılmasıyla sınıfa hoca girmişti. Öğretmen masasının önündeki sırama, Bade'nin yanına gidip hocayı ayakta beklemiştim. Ders kimyaydı. Ders hocası ise Fatma hocaydı. Sınıfa giren hoca hızlıca masaya gelip dosyalarını bıraktı. Sikimi saklama ihtiyacı duymamıştım. Utanılacak bir şey olduğunu düşünmemiştim bile. Hocanın gözü sikime takılmıştı. Ama ses etmedi.
F: Ayağa kalkın arkadaşlar
B: Bazıları çoktan kalkmış zaten.
Sessiz bir şekilde söylemişti Bade. Ardından belli belirsiz bir gülüş duydum. Badeye bakınca aşağı baktığını fark ettim. Neye baktığını anlamak için kafamı aşağı indirdim. Önümdeki şişlik çok belli oluyordu. Utanmıştım düzeltip oturdum yerime. Ders boyunca sessiz kaldım. Ne olduğunu bilmiyordum ama utanmam gerekliydi sanırım. Bu içgüdüsel bir duygu olmalıydı. Günün geri kalanında bir şey olmadı. Ama ablam aklımdan çıkmamıştı. Evde gidip hemen ondan özür dilemeliydim. Zaten okulda da görmemiştim bir ihtimal sonradan gelir demiştim. Ama sözlerim onu fazla incitmiş olmalıydı. Bunu düşündükçe kendime daha fazla kızıyordum. Son zil çalmıştı. Koşarak servise bindim. Eve geldiğimde kapıyı çaldım, ama açan olmadı. Hemen anahtarı takıp kapıyı açtım.
B: Annnne, Ablaaaa
Ses yoktu. Hemen ablamın odasına gittim. Yatakta uzanıyordu. Yüzüne vuran hafif ay ışığının etkisiyle gözüme farklı görünmüştü. Çirkin dediğim ablam hiç de çirkin değildi. Hatta yüzüne yansıyan ay ışığının bir parçası gibi görünüyordu. Yavaşça yanına yaklaşıp yatağının yanına oturdum. Bütün gün boyunca yatakta mı uzanmıştı. Söylediğim sözlerin, aslında kendisini güzel hissetmeye çalışan genç bir kız için ne kadar acı verici olabileceğini o an fark ettim.
B: Abla, sabah dediklerim için özür dilerim.
Güzel yeşil gözleriyle, evet ablam yeşil gözlüydü. Bana baktı. Sonra arkasını döndü. İçim cız etti.
B: Abla özür dilerim seni bu kadar etkileyeceğini düşünmemiştim. Şaka yapmıştım, sana kızgındım biraz, çok özür dilerim.
A: Ben çirkin miyim Ali?
O an, keşke sabah dilim kopmuş olsaydı da bunu söylemeseydim dedim içimden.
B:Hay...
Ablamdan sessiz bir ağlama duydum.
B: Abla cidden özür dilerim amacım kalbini kırmak değildi. Sen çok güzel bir kızsın.
Ablam bana doğru döndü ay ışığı güzel yüzüne bir daha vurdu. Gözlerinin etrafı mosmor olmuştu. Az önce fark edemediğim bir morluktu. Sabahtan beri ağlamış olmanın vermiş olduğu bir morluktu bu. Hemen ablama sarıldım. O halini görünce, benden istemsizce bir damla yavaş yavaş aktı. Ne kadar da aptaldım.
B: Abla sen çok güzel bir kızsın lütfen benim gibi hödükler için üzme kendini.
A: Ali.
B: Efendim ablam, Dünyanın en güzel ablası, Benim canım.
A: Ben cidden güzel miyim. Yoksa beni mutlu etmek için mi söylüyorsun.
Ağlaması bitmişti. Sadece arada hıçkırıyordu, gözlerindeki yaşı silip;
B: Güzelim, çok güzelsin cidden, Sınıftaki hiç bir kız senin kadar güzel değil.
Bunu belki onu o an mutlu etmek için söylemiştim. Ama birkaç saniye düşününce ablamın aslında ne kadar güzel bir kız olduğunu fark etmiştim. Yeşil gözü, kızıl saçı, pürüzsüz beyaz teni, çok büyük olmasada ideal olan göğüsleri ve güzel götüyle ablam bana çekici gelmişti bir anda. ona karşı bir şeyler hissetmeye başladığımı fark ettim. Ne olduğunu anlamadım bu hissin. Daha önce birine aşık olduğumu bile düşünmüyorum.
Ablam bana bakıp gülümsedi.
A: Alişim sen hödük değilsin sadece ben çok hassas bir dönemdeyim.Kendimi hep yalnız hissediyorum.
B: Ablacım ben varım, bundan sonra kendini yalnız hissetmeyeceksin. Bir tanem.
A: Bir az daha iltifat etsene bana
Deyip kıkırdadı. Gülüşü ona ayrı bir güzellik katıyordu.
B: Gülünce çok güzel oluyorsun abla bundan sonra kimse seni üzemez. Sen hep gül ki bende gülebileyim.
Bir kaç saniye gözlerimiz kesişti. Yanakları al al olmuştu. Utanınca ne kadar güzel oluyor diye iç geçirdim. Bu romantik olmaması gereken ama bana öyle hissetiren an kapının anahtarı zorlamasıyla bozulmuştu. Takırtı bir kaç saniye boyunca devam etti. Babam olduğu belliydi içip gelmiş olmalıydı. Ama babam bu kadar erken gelmez diye düşünüp kapıya yol aldım. Kapıyı tam açacağım sırada kapı açıldı. Babam ölü gibi yere yapışmıştı. Ardından annemi gördüm. Hemen annemin yanına gidip ne olduğunu sordum.Yerdeki it pek de umrumda değildi.
B: Anne ne bu hal napıyor bu adam leş gibi kokuyor. Her tarafı kızarıp morarmış.
E: Ali yardım et. Duşa götür şu hayırsızı. Beyefendi, sanki çok bir paramız varnış gibi pavyonlarda gezmeye başlamış. Beş kuruş eve soktuğu yok zaten bir de benim paramı karılara kızlara yediriyor.
Babamı koltuk altından kavrayıp banyoya yol aldım. küvete bırakıp, suyu soğuk aksın diye, çevirdim en sağa. Foşşşşşşş çığlık atıp kalkmaya çalıştı. Suyun altında çırpınıyordu. Acı çekmesi hoşuma gitmişti. Onu öyle bırakıp annemin yanına gittim. Salonda oturuyordu. Çaprazındaki koltuğa oturdum.
B: Nereden buldun şu adamı anne ya.
E: Ben de bilmiyorum Allah vermiş başıma bir belayı kurtulamıyorum da.
Ablam odasından çıkıp yanımıza doğru geliyordu. Annem, kaşıyla. Bize gelen ablamı işaret ediyordu.
A: Hoş geldin anne.
Ablam yanıma oturmuştu.
E: Hoş buldum hoş buldum. Siz barıştınız herhalde.
B: Sabah ablamı üzmek istememiştim. Biraz özür dileyince barıştık.
Sessizlik oluşmuştu. Annemi süzmeye başladım. Onun da ablam kadar güzel olduğunu fark ettim. Siyah saçları yeşil gözleri, büyük göğüsleri ve güzel götüyle altında kalmak isteyebilirdim. Bu kadar güzel iki kadının böyle bir evde yaşaması bana dokunmuştu. O an etrafımda yaşayan iki melek gibi kadının ne kadar kötü bir durum da olduğunu fark ettim. Derslerime çalışıp onları bu durumdan kurtaracaktım, söz verdim kendime. Anneme attığım ikinci bakışla, İş için giydiği etek, altına giydiği uzun çorap ve üstündeki beyaz bluzla cennetten bir parçaya bakıyordum adeta. Sikimde küçük hareketlenmeler oluşmasına yetmişti bu görüntü. Biraz muhabbet edip odama kaçtım.
B: Hadi size iyi geceler ben biraz telefona girip yatarım.
İkisine de sarılıp öptüm. Odama geçerken babamın duştan çıktığın gördüm. Bana sert bir bakış attı. Dövecek gibiydi. Çok cüsseli değildim ama ona göre uzundum ve fittim. Pis bir sırıtışla "İyi geceler" diyip odama fırladım. Arkamdan annemi içinde bulunduran birkaç küfür duydum ama kapımı kapatıp yatağa çoktan fırlamıştım. Sinirlenecek ne vardı ki alt tarafı iyi geceler demiştim. :)