← Ana Sayfaya Dön

MİLLİ PİYANGO 7

📌 MİLLİ PİYANGO (ÖZEL)

Bir taksi çevirip eve doğru yol aldık. Araba ehliyetini almamıştım, kursa yazılmıştım ama daha ehliyetim yoktu. Ankara'da çok çevirme olduğu için arabada alsam kullanamazdım rahat bir şekilde

-Esma: Nereye gidiyoruz, otele mi?

-Hayır, benim eve.

-Esma: Ben eve gitmem, otele gidersek kabul.

-Merak etme, evde yemem seni, bir şey yok, rahat ol.

-Esma: Hayır, ben eve gitmiyorum, durdur arabayı, otele gideceksek kabulüm.

Cebimden 100 dolar çıkartıp Esma'ya verdim.

-Bu şimdilik yeterli mi?

Esma 100 doları alınca sesi kesilmişti.

Eve varmıştık, kapıyı açıp içeriye geçtik.

Ben lavaboya gidiyorum, gidip gelene kadar hazırlan.

Lavaboda işimi hallettikten sonra içeriye geçtim, Esma daha hazırlanmamıştı.

-Ne o, niye hazırlanmadın?

-Esma: Evin güzelmiş, ona bakıyordum.

-Bırak şimdi evi, çabuk hazırlan.

-Esma: Tamam, benim de lavaboya gitmem gerek.

-Tamam, seni bekliyorum, acele et.

İçeri geçip koltukta oturmuş Esma'yı bekliyordum. Esma, 5 dakika sonra lavabodan çıkmıştı. Esma, amcamın 3 çocuğundan en büyüğüydü.

Esma'nın fiziğine gelecek olursak, vücudu ile kilosu orantılıydı; ancak memeleri ile kalçası oldukça geniş bir hatundu. Esma'nın üstünde, dizlerinin 2 karış üstüne gelecek kadar mini sayılan tek parça saten, bir elbise vardı. Elbise o kadar sıkıydı ki tüm vücudunu sarmıştı ve vücut hatları 90-60-90 şeklinde şekillenmişti.

- Eee, hani hazırlanmamışsın?

- Esma: Zaten tek parça elbisem var.

Esma, iki eliyle elbisenin askılarını yana çekerek beline doğru elbiseyi sıyırmaya başladı.

Esma'nın vücudu beklediğimden çok daha iyiydi. Üstünde memelerini zor kapatan siyah bir sütyen, altında ise siyah bir tanga vardı.
"Esma, bana doğru yavaşça yürüyerek yanıma oturdu."
"Kolundaki bilekliği ile saçlarını topladı.

- Esma: Bakalım burada ne varmış.

Boxer ile koltukta oturuyordum, iki eliyle boxerımı sıyırıp sikimi ortaya çıkardı."

- Esma: Ooo, bu da ne?

- Ne oldu?

- Esma: Kocaman bir şey, bunu nerede büyüttün?

- Bilmem, büyük mü?

- Esma: Büyük ne kelime, canavar canavar resmen! Bu kadar büyüğünü içime alamam, ben sadece Sakso çekerim.
-hadi ya, o kadarı da abartma.

-Esma: Şaka şaka, seks yapacağız ama bu yine de beni zorlayacak gibi.

"Esma beni tanıdı mı, oyun mu yapıyor yoksa cidden tanıyamadı mı, anlamış değildim. Tek bildiğim, 2 dakika sonra amcamın kızı, öz kuzenim Esma'nın Amını sikicektim."

(Açıklama: Bu arada Kenan Bey ile tanıştıktan sonra Kenan Bey, ana karakterimizin akıl hocası gibi düşünün; her şeyde yardımcı oluyor. Para konusunda finanse etmekte, kılık kıyafette, konuşmada, tarzda aklınıza gelebilecek her şey olsun. Eski İbrahim değil, yerine iş insanı İbrahim Bey olarak dönüyor. Her ne kadar yaşı genç de olsa. Not: Bu arada burnu kırıldığı için burun estetiği oldu; o yüzden belki imajı ve tarzı değiştiği için akrabaları tanımakta zorluk çekebilir.)

Esma, Sikimi çıkarmış iki eliyle oynuyordu.

- Esma: Kenan Bey, senin neyin oluyor?

- Hiçbir şeyim olmuyor.

- Esma: Hımmm.

- Ne oldu, bir şey mi oldu?

- Esma: Ne bileyim, yaşın çok genç, yanında görünce yeğeni falan sandım seni.

- Kenan Bey ile hiçbir arkabalığımız yok. Hem yaşın genç olunca senin için fark eden bir durum mu var?

- Esma: Yok, genelde olgun erkekler iş insanları geliyor. Seni yanlarında görünce şaşırdım.

- Sen Kenan Bey'i tanıyor musun?

- Esma: Kenan Bey'i Ankara'da tanımayan mı var?

- Daha önce Kenan Bey ile yaptın mı?

- Esma: Yok, yapmadım. Doğrusu uzun süredir kızlarla o mekâna gideriz. Kenan Bey'i ara ara görürüz ama daha tanışmaya fırsatımız olmadı. Bugün masaya davet edince tanışacaktım ama sen Kenan Bey'den önce davrandın.
- Bu senin için iyi mi oldu, kötü mü oldu?

- Esma: Bilemiyorum, duruma göre değişir. Hala nasıl arkadaş olduğunuzu söylemedin. Akraban değilse, bu genç yaşta ne ayaksın sen, bakayım?

"Esma da babası gibi paranın köpeği olmuş, genç yaşında para avcılığına başlamış.

- İlla öğrenmek mi istiyorsun?

- Esma: Evet.

- İş ortağım Kenan Bey ile birlikte proje yürütüyoruz.

- Esma: Oooohhhoo, o zaman sen zenginsin.

- Sayılır, zenginlik herkese göre farklı bir kavram."

-haydi, çok konuştun. Bakalım, ağzın konuştuğun kadarıyla diğer işte iyi mi?

-Esma: Sen bana bırak, arkana yaslan. Bu gece bu sikin hakkını vereceğim (sikimi iyice sıkıyor) ama sen de beni unutmazsın, değil mi?
"Sen parayı dert etme, orası kolay. Esma, ağzıyla Sikim'in başını emiyordu; yavaş yavaş gırtlağına kadar Sikimi ağzına alıyordu."
2 dakika sonra, iki eliyle hızlıca sikimi ağzından çıkartıp oynayarak tekrar ağzına alıp müthiş bir şekilde kavrayarak saksoya devam ediyordu.
Bu kız bu işte inanılmazdı. Kafamı geriye atıp o anın zevkini gözlerimi kapatarak yaşıyordum. Çok geçmeden Esma'nın kafasını elimle ittirmeye çalıştım ama o an hemen ağzının içine patladım.
Esma'nın ağzı, dudakları boynuna doğru döl ve salya olmuştu. Ayağa kalkıp lavaboya giderek ağzını ve yüzünü yıkayıp geldi.

- Esma: İlk defa yapıyorsun galiba.

- Yoo, o nereden çıktı?

(Oysaki sadece kız olarak Merve ile seks yaptım; herhangi biriyle para karşılığı ilişki yaşamadım.)

- Esma: Hemen ağzımın içine patladın da ondan.

"Çok güzel yalıyordun, bu kadar iyi olacağını tahmin etmemiştim.
(Esma'nın yüzü gülüyordu, iltifat alınca.)"

- Esma: Seninkisi de çok büyük şimdi.
Esma çantasına gidip kayganlaştırıcı jel ile kondom çıkardı.

-o kondom ne alaka?

-Esma: kondomsuz asla yapmam.

-benimki kondom takınca kalkmıyor, gel normal yapalım.

-Esma: olmaz canım, yoksa hamile kalırım, içime boşalırsın.

-gel, gerek yok diyorum, içine boşalmam söz.
( Cüzdanıma uzanıp 100 dolar daha çıkardım. Esma parayı alıp )
- Esma: Tamam ama içime boşalma, dışarı çıkar, tamam mı?

- Merak etme, içine boşalmam.

Esma sırtını dönerek kucağıma oturdu. Bir eliyle Sikimi kavrayıp deliğine hizalıyordu.
"Yavaş yavaş üstüne oturuyordu.

- Esma: Harbiden büyükmüş, ben tam oturmadan alttan ittirme sakın."

Esma yavaş yavaş oturup kalkıyordu, artık amcığı iyice alışmıştı. Esma oturup kalkarken ben de kalçasını okşuyordum. Kalçasının üstünde kelebek dövmesi vardı.

- Orospu, çok güzel kalçan var.

Esma birden bana dönerek,

- Esma: Ben orospu değilim.

- Bu dövme ve şu an yaptığımız ne o zaman?

- Esma: Dövme, cahillik döneminden kalma bir iz. Şu an evet, bunu yapıyoruz ama herkesle yapmıyorum. Bana orospu demezsen sevinirim.

-sen de çok nazlı çıktın, tamam sana orospu demeyiz.

Bir anlık içime sinir geldi, alttan Esma'yı pompalamaya başladım. Esma kucağımda tavşan gibi sekiyordu.

- Esma: Ah, oh, ah, oh, ah, evet, evet, ah, ah, acıttı, yavaş, ah, ah, devam aşkım, süper, ah, ah.

- Yoruldum, belim ağrıdı, pozisyon değiştirelim.

- Esma: Tamam.

Ayağa kalkıp Esma'yı sırt üstü koltuğa doğru yatırdım.

bacaklarını iki yana açarak pompalamaya devam ettim.

- Esma: Çok güzel aşkım, haydi haydi gir içime daha çok.

- Hoşuna gitti mi?

- Esma: Evet, evet çok güzel.

- Nasıl, iyi mi?

- Esma: Evet, evet amcığımı o müthiş sikinle parçala.
- Neyinim ben senin?

- Esma: Sikicimsin.

- Nereni sikiyorum?

- Esma: Amcığımı, sikiyorsun aşkım.

Bu konuşmalar beni çok tahrik etmişti. Sikimi Hızlıca çıkartıp Esma'nın göbeğine, memelerine, ağzına doğru oluk oluk döllerimi fışkırtım.

Esma'nın her yeri döl içindeydi. Esma banyoya doğru gitti, elini yüzünü yıkadı.

- Esma: Duşa gireceğim, havlu var mı?

- Var, vereyim.

Esma duşa girdikten sonra, hâlâ kalkık olan sikimle evde geziyordum. 2 dakika sonra suyun altında köpüklenen Eda'nın yanına gittim.

- Esma: Doymadın mı, ağzın oğlan, 2 kere boşaldın.

- Bu memelere, bu göte nasıl doyulur?

(diyerek ağzımla Esma'nın memelerini öperken elimle götünü avuçluyordum.)

"Esma'yı belinden tutarak duvara doğru yasladım. Sikimi esmanın amcığına ayakta alttan sokup ittirmeye başladım."
Duvara iyice sıkıştırdım, suyun altında bedenlerimiz yapışmış gibiydi. Bu pozisyon, suyun etkisiyle bizi biraz zorluyordu. Esma'yı belinden tutarak yere doğru dizlerinin üstüne domalttım. Tam üstüne ata biner gibi binmeye başladım, hızlıca şak şak sokarken arada bir sikim dışarı çıkıyordu.
"Sikim en son çıktığında bu sefer hızlıca amcığına değil de göt deliğine dayadım, direkt içine doğru ittirdim."
Esma büyük bir çığlıkla kendini öne doğru attı ve ağlamaya başladı. O an Sikim içine yarısından fazlası girmişti.
"Özür dileyerek Esma'yı sakinleştirmeye çalışıyordum. Esma ağlayarak yerde kıvranıyordu; bir sağa dönüyordu, bir sola. Eliyle götünü tutuyordu, ben mahçup olmuştum.
-Bir anlık deliğişaşırıp direkt yüklendim, özür dilerim."

- Esma: Ay, götüm yandı, götüm çok acıyor. Hayvansın sen, hayvan! Böyle kız mı sikilir? İlk defa mı sikiyorsun? Gitti götüm, gitti.

O sırada kapı çaldı, gelen üst komşuydu. Üstümü giyinip hemen kapıyı açtım.

- Komşu: Bir sorun yok değil mi? Bir çığlık duyduk da.

- Bir sorun yok, kız arkadaşım ayağını masanın kenarına vurdu da.

- Komşu: He, tamam. Ben de bir şey oldu sandım. Rahatsız ettim, kusura bakmayın. İyi geceler.

- Size de iyi geceler.

"İçeriye geçtiğimde Esma üstünü giymiş, çantasını hazırlıyordu.

- Gidiyor musun?

- Esma: Bir zahmet, ne göt kaldı ne de amcığım."

- Ya cidden kusura bakma, böyle olsun istemedim. Seni bırakayım mı ya da taksi çağırayım?

- Esma: Gerek yok , arkadaşım birazdan gelecek beni almaya.

Beş dakika sonra arkadaşı geldi, kapıdan uğurlarken

- Cidden kusura bakma diyerek 300 dolar daha uzattım eline, bu da telafisi olsun.

- Esma: Normalde senden daha fazla almam lazım ama bugünlük böyle olsun.

- Merak etme, bir dahakine kat kat fazlasını vereceğim. Şimdilik böyle oldu, kusura bakma.

- Esma: Bilemiyorum, bir daha gelir miyim?

- Esma: Şaka şaka, yüzünü hemen asma. Olan oldu ama hemen olmaz, götüm hâlâ acıyor.

- Yok, zaten hemen ben de yapamam, işlerim var. Yarın ehliyet kursuna filan gideceğim.

- Esma: İyi olur, Ankara'da taksi ile gezmek hiç iyi değil. Zengin adamsın, al kendine bir araba.

- Öyle yapacağım, zaten ehliyeti bir alayım.

- Esma: Tamam, çıktım ben. Görüşürüz.

Görüşürüz diyip Esma'yı uğurladım. Pencereden baktığımda bir çocuk gelmişti. Esma apartmandan çıkarken hâlâ biraz daha sendeliyordu. Çocuk, anladığım kadarıyla ne olduğunu soruyordu ama şunu çözemedim; çocuk Eda'nın sevgilisi miydi yoksa pezevengi mi?

1-2 saat çok düşündükten sonra Esma'ya WhatsApp'tan mesaj attım.

- Nasılsın?

- Esma: Daha iyiyim ama hâlâ götüm acıyor.

Esma, götünün resmini çekip bana atmıştı; deliği iyice kızarmış, şişmişti.

- Kusura bakma, bir daha olmaz.

- Esma: Olan oldu, canım, sen de üzme kendini.

- Bir şey soracağım sana, yanlış anlama beni.

- Esma: Sor, yanlış anlamam.

- Sevgilin var mı?

- Esma: Hayır, yok. Eskiden vardı, şu an boşum.

- Anladım.

- Esma: Ne oldu, sevgili mi olalım diyecektin yoksa? (Gülücük emojisi atmış.)

- Hayır, yok. Hoş kızsın, gerçekten ama ben seni almaya gelen çocuğu görünce sevgilin sandım.

- Esma: Hee, o mu? Yok, bizim arkadaşımız.

- Nasıl arkadaşımız derken, pezevengin mi yoksa?

- Esma: Daha öncesinde de söyledim, İbrahim (kızarak) ben orospu değilim ki, pezevengim olsun.

- Tamam, tamam, kızma. Merak ettim, neyin o zaman bu saatte gelip seni alıyor, onu merak ettim.

- Esma: Normal arkadaşım işte. İlla bir şey bilmek istiyorsan, hayrına kızlarla arada ona da veriyoruz. O da bizim ayak işimizi yapıyor. Öyle senin düşündüğün kızlardan değilim ben. Bugün öyle şey oldu diye de orospu yerine koyma beni.

-tamam, daha bir şey demiyorum, konu kapandı benim için. Senin için bir sorun var mı?

-Esma: hayır, yok.

-ben yatıyorum, sana iyi geceler.

-Esma: sağ ol, sana da iyi geceler.

Sabah olmuştu. Kahvaltımı yapıp sürücü kursuna gidip ders eğitimlerimi almaya başladım. Bir yandan okul, bir yandan özel hoca, İngilizce ve finansal eğitim, bir yandan da ehliyet işi, bir yandan da muhasebeciden gelen bilgi mesajları... Günüm o kadar dolu geçiyordu ki, kafamı kaşıyacak vaktim kalmıyordu.
1 hafta sonra Esma ile tekrar buluştuk. Çok güzel bir gece daha geçirdik. 2. haftaya girecektik, hafta sonu yine gelmişti. Artık Esma ile rutine bağlamış gibi her hafta sonu kutsal cumartesi gecesi yapıyorduk.

3. haftaya geldiğimizde telefonum çaldı, arayan Hafize ablamdı (2. annem).

-Alo

-Hafize: (ağlayarak) İbrahim, çok kötü bir şey oldu.

-Ne oldu, Hafize abla?

-Hafize: Buraya gelebilir misin?

-Geleyim, Hafize abla, da ne oldu onu söyle.

-Hafize: İlyas abin kaza geçirmiş, şu an hastanedeyim, yoğun bakıma aldılar.

-Ne kazası, abla, nasıl olmuş?

-Hafize: Akşam iş çıkışı motorla gelirken araba çarpmış, hastaneye kaldırdılar. Ben de şimdi apar topar hastaneye geldim, arayacak kimsem yok, bir sen varsın.

-Tamam, hemen geliyorum.

Telefonumu elime alıp Esma'yı aradım.

-Acil işim çıktı, Esma, bu haftayı pas geçelim, diğer hafta telafi ederiz.

-Esma: Üfff, bu hafta çok güzel hazırlanmıştım.

(Tabi Esma her hafta 500 dolara alıştığı için üzülmüştü.)

-Merak etme, bu hafta seni ihmal etmem, paran hazır.

-Esma: Tamam aşkım, süpersin, seviyorum seni, söz, diğer hafta bomba gibi yapacağım seni.

"Evden hemen çıkıp taksi çevirdim.

-Taksi: Nereye gidiyoruz abey?

-Konya'ya. (Taksici şaşırmıştı.)

-Şaka yapmıyorum, Konya'ya sür.

-Taksici: Tamam abey, sen nasıl istersen.

-Eğer biraz daha hızlı sürersen 2 kat para veririm.

-Taksici: Tamamdır abey, o iş bende."

2 saat içinde Konya'ya varmıştım. Hastanenin önüne geldiğimde taksiden indim, hızlıca acilden girerek Hafize Ablaya telefon ettim.

- Abla, geldim ben, neredesin sen?

- Hafize abla, -1'deyim, ameliyathane önündeyim.

Alt kata koşar adımlarla indim. Hafize abla koltuğa oturmuş, gözleri yaşlı bir şekilde bekliyordu. Koridorun başından beni görünce ayağa kalkıp ağlayarak bana doğru geldi, sıkıca sarıldık birbirimize.
ellerimle yüzünü tutarak

- Bak, bana tamam, buradayım, geçti, bir şey yok, halledeceğiz.

(Hafize abla hiçbir şey demeden ağlayarak bana bakıyordu.)

- Nasıl olmuş, bilgin var mı?

- Hafize: Bilmiyorum, motor kazası dediler, araba çarpmış.

Hafize ablayı koluna girerek, "Gel, senin bir elini yüzünü yıkayalım, her şey hallolacak, sıkma canını" diyerek teselli ediyordum. Elini yüzünü yıkadıktan sonra kantine oturttum, bir bardak çay ve bisküvi aldım. "Sen burada bekle, ben doktorla konuşup geliyorum" Tekrar ameliyathane bölümüne indim, hemşireye hastanın durumunu sordum.

- Hemşire: Bilgim yok, doktor birazdan çıkar.

Doktorun çıkmasını bekledim. 15 dakika sonra ameliyathane kapısı açıldı, içerden biri çıktı.

-Doktor bey, doktor bey, hastanın durumu nasıl?

-Doktor: Siz neyi oluyorsunuz?

-Abim sayılır.

-Doktor: Aileden biri değilseniz bilgi vermem doğru olmaz.

-Hem abim sayılır hem de patronuyum.

(Doktor bana bakar, biraz şaşırır.)

-Çalışanım hakkında bilgi almak en doğal hakkım.

-Doktor: Hastanın iç kanaması vardı, durdurduk. Boynunda ve omuriliğinde büyük zedelenme var. Kollarında ve bacaklarında kesikler mevcuttu. Ayrıyeten omzu çıkmış, parmaklarında kırık, bacağında ise çatlaklar var. Hayati tehlikesi yok, şu an hastanın durumu stabil, ameliyat başarılı geçti.

- Oh, şükür.

- Doktor: Ama bir sorun var.

- Nedir o?

- Doktor: Hastanın durumu iyi, ancak büyük ihtimalle ne yazık ki hasta daha yürüyemeyecek.

- O nasıl söz, doktor bey, nasıl?

- Doktor: Omuriliğinde büyük derecede zedelenme var, hatta kayma diyebiliriz halk tabiriyle. Bu da hastanın bel altı felç kalma oranını artırıyor. Ama emin değiliz, ilerleyen dönemde fizik tedavi ile kısmi bir iyileşme olmasını umuyoruz. En iyi ihtimalle bunu söyleyebilirim. Bunun haricinde en kötü sonuca hazırlıklı olmak gerek.
"Bu gece gözetim altında olacak. Şimdilik ameliyathanede bekleteceğiz. Hastanın durumu daha iyi olduğunda odaya alırız. Şimdilik bu kadar."
- Doktor bey, bu durumu eşine ben söylerim, eşi ablam olur, siz diğer durumları anlatın, felç kalma işini ben söylerim.

- Doktor: Ne yazık ki hasta-doktor ilişkisi kadar hasta yakını ile ilgili de aynı hassasiyeti göstermemiz gerek.

- Tamam, o zaman müsaade ederseniz ben de yanında olmak istiyorum.

Beraber üst kata doğru çıkıyorduk, Hafize abla beni görünce koşarak yanıma geldi.

Doktor bey yanımızdaydı, her şeyi A'dan Z'ye Hafize ablayla da anlattı. Hafize ablanın dünyası başına yıkılmıştı; daha yeni evlendiği kocası 1 yıl olmadan felç kalmıştı. Nice hayalleri, nice umutları vardı Hafize ablanın. Bu saatten sonra çocuk sahibi olabilir miydi, orası da kesin değildi. Hafize ablaya sarılarak,

- Abla, buna da şükür, bak durumu iyiymiş, ölmedi ya, çıkmadık candan umut kesilmezmiş.
- Hem ben en iyi doktorlara bakarım, İlyas abiyi burada bırakmayız, içerden çıksın, ilk iş Ankara'ya en iyi doktorlara götürmek olur.

- Hafize: Gerçekten bunu yapar mısın İbrahim?

- Tabii yaparım, sen benim annem sayılırsın, senin için her şeyi yaparım, yeter ki sil şu gözyaşlarını.

(Hafize abla gözyaşlarını siler.)

- Heh, şöyle o güzel yüzünü görelim. Hemen yelkenleri indirdin suya, benim tanıdığım kadın, annem dediğim kişi dirayetli, güçlü biriydi.

(Bu sözlerim Hafize ablayı baya motive etmişti.)

1 hafta boyunca hastanede kaldık. 1 hafta sonra Kenan Bey'le konuşup, Ankara'da çok iyi bir hastaneye İlyas abiyi yatırdık. İlyas abinin orada tüm testleri yapılmıştı. 3 gün sonra hastane, "Hastanızı eve götürebilirsiniz. 2 günde 1 fizik tedavi için hastaneye getirmeniz gerekecek." dedi.

İlyas abinin ilk etapta bacaklarına ve beline elektrik verilecek, eğer tedaviye yanıt verirse sonraki etaplarda ise ayakta durma ve adım atma çalışması başlayacaktı.

Yorum Yap

Yorumlar