BÖLÜM 21.1 [BİLİNMEYEN MİSAFİR]
Yemekler yenildikten sonra, masadan kalktık ve Haluk abiyle birlikte televizyonun oraya geçtik! İkimiz de yan yana oturduk ve geçmişi biraz gözden geçirdik. Güzel güzel sohbet ederken, gözüm ps5'e çarptı!
Ha: Dur!
“Ne oldu abi?”
Ha: Atalım mı biraz? Şaraplar gelince de oturur, hep birlikte içeriz hem de öyle sohbet etmeye devam ederiz!
“Olur abi!
Haluk abi ps5'i açtı ve bir dakika sonra da takım seçme safhasına geldik! O hemen Real Madrid'i seçti ve ben de Manchester City'i seçerek, karşı hamle yaptım!
Ha: Vaaay ManU ne oldu ya?
“Ben hep ManU fanıyım ama kadro için maalesef, ManC seçiyorum abi!”
Ha: Dur ortaya iddia koyalım mı?
“Ne iddiası abi?”
Ha: Ben arabamı ortaya koyuyorum!
“Hangisi? Ona göre, ben de bir araç ortaya koyacağım!”
Ha: Dur düşüneyim!
“Abi hiç düşünme!”
Ha: Neden, vazgeçtin galiba?
“Ben hangi arabayı istediğimi biliyorum çünkü!”
Ha: Hangisini istiyorsun bakalım?
“Gri Murcielago vardı senin!”
Hemen arkadan bir ses, bize doğru hafif kızgın bir şekilde çağrı yaptı!
Df: O olmaaaz!
“Niye olmasın Defne abla?”
Hemen topuklu sesleri yere sert sert vurarak, yanımıza geldi. Kollarını göğüs kafesinin altında bağladı ve "o benim arabam ve Haluk sen bana hediye olarak aldın onu!” dedi.
“Korktun galiba Defne abla? Kazanacağımı sen de biliyorsun demek ki?”
Df: Küçük Bey! Sizi seviyoruz, takdir de ediyoruz ama malıma da göz dikme yani!
“İddia'yı Haluk abi başlattı, yani kocan ablam! Hem sadece bir arabanızı alacağım o kadar! Her neyiniz varsa, istemiyorum sonuçta!”
Defne abla bir an elini ağzına götürüp "zamanında da böyle başladı zaten!" diyerek dikkatimi çekince, Haluk abi araya girdi.
Ha: Defnem ben sana gerekirse, yenisini alırım! Haydi sen mutfağa!
Df: Dur! Peki sen ne veriyorsun bize Aras?
“O zaman ben de size bendeki panamera'yı vereyim 12 milyon bandında değeri var! Senin araç kadar gene eder, değil mi?”
Ha: Tamam anlaştık!
Df: Haluk cidden yağıyor musunuz bunu? Pes size, pes...
Df: Yağmur baban yine iddia'ya girdi kızım!
Yağmur hemen telaşla geldi ve bize bakarak "baba yine mi ya?" dedi. Ben de döndüm ve "abi sen böyle hep yapıyor musun ya?" diyerek, tepkisini bekledim!
Ha: Şey Aras, bazen arkadaşlarla atıyoruz böyle iddialı oyunlar falan!
“İstersen atmayalım abi? Defne abla biraz tepk-...”
Ha: Boşver atalım! Hem bence alacağım ki...
“İyi başlayalım abi!”
Defne abla suratı asık şekilde mutfağa gitti! Bense kafamdaki düşünceleri dizginleyip, maça kendimi vermeye çalıştım!
[Maç Başlar]
İkimiz de durmadan ataklar yapıyor, birbirimizin kalelerine füze misali şutlar ata ata, direkleri dövüyorduk!
Dakika 21 olduğunda Haluk abi ilk golü attı ve büyük bir sevinçle Defne abla'ya seslendi "bu maçı alacağım karıcığım, merak etme sen!" demişti.
Bense gülüp geçtim ve oyunu oynamaya devam ettim. Dakikalar sonra, tam 44'de bir gol daha attı ve gözlerime bakıp "biz bu oyunu dün öğrenmedik aslanım!" diyerek aslında birnevi beni küçümsedi!
Herhalde Haluk abi'nin oynayışı Defne abla'nın dikkatini çekmişti ki, geldi ve Haluk abinin yanına oturup, bizleri izlemeye başladı!
İkinci yarı biraz daha hırs yapmıştım ve maçı ciddiye alıp, çalımlar atıyor ve ataklarımı güçlendirip, baskıyı da arttırarak defansı yarıyordum sanki.
Defne abla, Haluk abi'ye moral olması için "Hadi tatlım! Al şu maçı, yapabilirsin! Şu an çok iyisin hatta!" diyerek, Haluk abiyi mest ediyordu.
Haluk abi'nin yüzü gülüyordu ama taa ki, ben ilk golümü atıncaya kadar. Attığım gibi hem Defne abla, hem de Haluk abi bozulmuştu!
“Bu daha ilk Haluk abi!”
Ha: Hemen sevinme aslanım! Öndeyim ve sen daha ilk golünü attın!
“Merak etme Haluk abi sömürmem seni, sadece alacağımı istiyorum!”
Df: Oyunu oynayın, Aras sen de sessiz ol!
“Ne demek ablacığım!”
Defne ablanın bu tavırlarında bir gariplik vardı! Hem korkuyor hem de bir şey saklıyor gibilerdi? Acaba ne?
Tekrar maça konsantre olduğum vakit, dakikalar 58'i gösterdiğinde bir atak sonucunda maçı 2:2 yaptım!
Ha: Ya anasını öyle gol olur mu? Kaleci resmen tutmadı!
Df: Haluk 2:2 oldu hâlâ alabilirsin! Sus ve oyuna odaklan!
“Hahahah!”
Df: Aras neye gülüyorsun?
“Sadece gülmek istedim Defne abla!”
Df: Gülme!
“Tamam, sakin olun Defne Sultan!”
Df: Sakinim!
Maç tekrar başladı ve bu sefer arkadan Yağmur yanıma gelip oturup bana destek olmaya başladı!
Defne abla biraz da olsa farkettiğim kadarıyla, Yağmur'a gıcık kapmıştı! Maç 77.dakikaya geldiği vakit Bruyne ile bir frikik atmam gerekiyordu!
Defne abla bana baskı kurmak için kenardan "Atamayacaksın ki! Sen ve kaleye topu göndermek mi? Asla!" derken, Yağmur elini bacağıma attığı gibi "Sen babandan şirketi devralıp, onun yaptıklarını tersine çevirdin Aras! Bunu atabilirsin!" demişti.
Ortama ne olmuştu böyle? Sanki savaşa girmiştik ve tanıdığım insanlar bana başka bir tarafını gösteriyordu!
Ha: Hadi Aras at bari! Nasıl olsa dışarı gidecek!
Güldüm ve suratlarına bakıp "Defne abla, arabanı alıyorum!" dedim ve şut atmak için tuşa bastım...
Spiker: Goal, goal, goal...
Ha: Yaaa yuh be! Nasıl attın oğlum onu be!
Y: Çok iyi attın Aras!
Df: Atabileceğini düşünmedim bile!
“Haluk abi maçın bitmesine daha var ama pes etmek istersen edebilirsin!”
Ha: Hâlâ kazanabilirim!
Y: Tabi baba, yine kaybet!
Df: Haluk hiç kazanmayı bilmiyorsun ki sen! Bu sebeple ben hep baş-...
Ha: Aaa tatlım, sen de beni gömdün iyice haa!
Df: Bir şey demiyorum!
“Abi haydi devam edelim o zaman!”
Tekrar maça başladık ama o andan sonra, Haluk abinin yüzü hiç gülmedi. Ben de artık Yağmur ile birlikte güle oynaya, Haluk abiyi kısa sürede 7:2 yenmiştim!
Haluk abi'nin suratı asıktı! O an içim cız etmişti ve ağzımı açtım. Ancak ne diyeceğimi bilemezken, Yağmur araya girdi ve konuyu değiştirdi!
Y: Haydi içelim artık!
Hepimiz bir kalktık ve aşağı kata, yani oyun salonunun olduğu yere elimizde şarap kadehleri ile birlikte inip, oradaki koltuklara oturduk.
Defne abla Haluk abiye sinirli sinirli bakarken, şarapları durmadan dike dike içiyordu ve kendini neredeyse kaybedecek bir haldeydi!
Bir süre sonra, bahçede bir adam belirmişti ve tak diye sürgülü kapıyı çekti içeri girdi! Adam kimdi bilmiyordum, hiç de görmemiştim?
Tek gördüğüm şey, Haluk abi, Defne abla ve Yağmur'un suratı mosmor olmuştu! Haluk abi hemen kalktı.
Ha: Samet ne işin var burada?
Sa: Beni bu it için mi ektiniz ha?
Ben şok olmuştum ve anlam veremedim! Adam niye bana laf söylüyordu? Neden diğerleri bir şey saklar gibi bir havaya bürünmüştü?
Df: Samet misafirimiz o! Lütfen gider misin?
Sa: Lan orospu, gavat kocanla bir olup beni mi sattınız ha? Genç diye onu benim yerime mi geçiriyorsun Haluk?
Duyduklarım karşısında şok üstüne şok geçirirken, kafamda belli bir senaryo oluşmuştu bile! Fakat bu senaryoyu anlamamam için, Yağmur beni kolumdan tutup çekmek istedi.
“Bırak kolumu!”
Y: Aras lütfen gidelim yukarı, onlar aralarında halleder!
“Çek elini Yağmur, çek!”
Yağmur çaresiz bir şekilde, elini çekti ve seyirci olmama karar kıldı! Haluk abi ve Defne abla adamı dışarı çıkartmaya çalışsa da, adam çok iui direniyor ve konuşmaya devam ederek, aydınlanmamı sağlıyordu!
Sa: Lan şerefsiz! Her neyiniz varsa biliyorum! Ortaya dökmezsem Adam değilim! Sen de bittin Defne! Senin nasıl kaltak, senin de bir gavat olduğunu bu alem bilmezse ben de Samet Taşdağ değilim!
Sa: Seni de iyice araştırıp, açığını bulacağım genç adam. Seninle de artık yoğun bir işim var! Artık sen de benim radarıma girdin!
Adamın bu söylediği rahatsız ediciydi. Ve biraz da olsa, tekin bir adam gibi durmuyordu! Acaba bu adam bir daha karşıma çıkar mıydı, yoksa fazla mı laf ebeliği yaptı?
Bütün ne varsa söyledikten sonra gitti ve dönmedi. Bense ikisinin suratına dik dik baktım ve "bu salak neden siz böyle saçmalıyor ya? Siz kim gavat olmak ya da orospu olmak kim? Boş boş konuştu gitti!" diyerek, biraz anlamamazlıktan geldim!
“Hem ne bu tehditkâr tavırlar? Radarına girmişim falan? Benimle mi uğraşacakmış?”
Df: Aras çok özür dileriz! Yani arkadaşımız ama kendisi ile konuştuk misafirimiz var dedik! Yine de içmiş gelmiş, hem bize hem de sana çok saygısızlık etti!
“Abla söyledileri tehdit yani! Ben bu adamı araştıracağım ve gerekirse, kendim uğraşacağım!”
Ha: Yok, yok aslanım! Biz hallederiz! O öyledir ama kendisine gelince, hata yaptığını anlar! Sen gönlünü ferah tut. Sana bir şey yapamaz o! Haydi biz şarap içmeye devam edelim.
“Pek sanmıyorum ama neyse!”
Df: Aras sakin ol sen! O öyledir ve ayrıca derdi varsa bizimle, seninle olmaz merak etme...
Herkes yerine oturdu ama ne bir tat ne de bir hoşnutluk vardı! Benim aklıma bir fikir geldi ama şu şarap işi bittikten sonra yapmak isteyeceğim!
[Şarap içme faslı biter]
“Haluk abi bowling atalım mı takım olarak, ne dersin bu işe?”
Ha: Olur. O zaman ben, Def-...
“Yok ben Defne Abla ile takım olmak istiyorum!”
Defne abla şaşırmıştı ama bir şey demek istese bile, son sözü Haluk abi verirdi! Bir an durdu, düşündü.
“Abi sadece Defne abla ile takım olmak istedim! Merak etme sen, onu elinden almaya çalışmıyorum ben!”
Ha: Hahaha İyi öyleyse tamam olun!
Defne abla Haluk abinin yüzüne sinirli bir şekilde baktı ama hiç laf söylemeden yanıma gelip, elini omzuma koydu ve "başlayalım hadi!" dedi.
Ayakkabıları değiştirdik ve yazı tura yaptık. İlk atışı onlar yapıyordu ve biz geri çekilip bekledik. Haluk abi iyi olsa bile, Yağmur iyi değildi berbattı!
Yağmur her ıslakadığında Haluk abi küplere biniyordu! Ben attıkça bütün lobutlar devrilirken, Defne abla biraz bilerek olduğunu düşünüyorum ki, isteyerek atmıyordu ve lobutları es geçerek, puanın eşit olmasını sağlıyordu!
Haluk abi yine atmıştı ve tek bir lobut devrilmemişti sadece. Sıra Defne abla'ya geldiğinde onu durdurdum ve atış tekniği göstermek istediğimi söyledim. Tabii ki amacım atış tekniği değildi, Haluk abi'yi denemek ve kafamdaki örümcek ağı gibi bağlı olan olayları, birleştirmekti.
Df: Gerek yo-...
“Hemen göstereyim sana o zaman!”
“Topu al lütfen! Şimdi arkana geçiyorum söylediklerimi iyi dinle Defne abla!”
Haluk abi ve Yağmur sağımızdaydı. Böylece bizi rahatça göreceklerdi! Bir anda Defne abla'nın sırtını kendime doğru yasladım ve yavaştan eğilerek, kalçalarını da kasıklarıma sabitledim!
Sikim hafif kalkık olduğu için, rahatça kalkık olduğunu anlayabilirdi. Gözüme bakıyordu, suratından hafif ter damlaları akarken, gözlerinde bir mahcubiyet vardı! Kalçalarına teması arttırıp, gözüne bakarak konuştum!
“Ben topu güzelce kavradım abla! Yavaşça öne arkaya salla ama bırakma sakın!”
Df: Ta-tamam...
“İyi dimi şu an böyle!”
Df: E-evet!
Sol elimi karnına doğru atıp kendime sabitledikten sonra Haluk abiye dönüp "abi bak sende bana öğretmiştin, ben de Defne ablaya öğretiyorum!” diyerek hafiften sırıttım. Haluk abi öylece bakıyordu ve kızgınlık göstergesi yoktu yani.
Ha: A-aynen Aras!
“Şimdi 3 dediğimde, topu sakince sallayacaksın! Tamam mı ablam?”
Df: Evet Aras sa-sallayacağım!
Ben kasıklarımı sonuna kadar bastırdım ve geri sayıma başladım. Sikim artık tamamen kalkmıştı ve Defne abla'nın dolgun götünün yanakları arasına, temas ediyordu!
“3,2,1... Bırak Defne abla!”
Topu bana bakarak bıraktı ve bütün lobutları da devirmişti. Gözlerine bakarak gülümsedim ve tebrik edip bir adım geriledim! Haluk abiye baktığımda, bir anda bacak bacak üstüne attı ve manâlı manâlı baktı!
“Ne oldu Haluk abi?”
Ha: Yok bir şey dostum ya!
Y: Kaybediyoruz ya ona bozuluyor!
Df: Az önce de kaybettin zaten Haluk, bravo sana!
“Neyse! Devam edelim mi yoksa, kazandığımızı yine tasdikliyor muyuz? Hangisini seçiyorsunuz!”
Df: Kaybetti Aras Haluk abin!
İki adım attım ve yanına oturup "olsun oyun bu abim ya!" dedim.
Df: Bazıları için oyundan çok, rezalet gibi duruyor sanki!
“Ne oldu Defne abla? Niye bu kadar üstüne gidiyorsun adamın?”
Df: Yok bir şey! Allah'tan tatilde marsilya'ya gidiyoruz!
“Biz de sicilya'ya gidiyoruz!”
Y: Belki karşılaşırız, değil mi baba?
Ha: Evet!
“Neyse, ben kalkayım artık! Bugün için teşekkür ederim Defne abla! Yemekler güzeldi tatlı da öyle!”
Df: Şarap için teşekkür ederiz!
“Ne demek! Oyun için de teşekkür ederim, kazansam bile güzeldi!”
Y: İyi oynadın hakettin ve kazandın!
Df: Hep kazanırsın gibi duruyor Aras!
“Kaybetmek lüksüm değil ya Defne abla!”
Ha: Belli!
“Bu arada! Lütfen en yakın vakitte arabayı alayım, üstüme geçirelim en kısa vakitte notere gidip!”
Ha: Tamamdır Aras!
“İyi geceler!”
Hepsi benimle kapıya kadar eşlik ettiler ve son kez vedalaşıp, kendi arabama doğru ilerledim.
İlerlerken aklımda tek dönen soru şuydu; Haluk abi nasıl oluyor da gavat olabilirdi? Eşi nasıl kabul edebilirdi? Evet belli ki o gelen adam yani Samet haklıydı! Ama üzülmüştüm! Örnek gördüğüm bir aileydiler. Fakat bu kadarını bekliyor muydum? Tabii ki hayır...
BÖLÜM 21.1 SONU