BÖLÜM 19.1 [BİR KADININ ATEŞİ]
Leyal'i eze eze sikmemin üstünden tam 2 hafta geçmişti. Evde ve şirkette durumlar artık daha iyiydi ve hayatım da git gide iyileşiyordu.
Şirket son 2 haftada büyük bir değer atlamış, yatırım planlarımız işlemiş, Avrupa ve Amerika piyasasında da yerimiz iyice temellenmişti!
Galiba artık yavaştan da olsa, lise hayatına dönmeliyim ve tekrar başarılı öğrenci olup, istediğim hedefi tutturarak hayalime koşa koşa gitmeliyim!
Masamdan kalktım ve dosyaları raf'a kaldırdım. Her şeyi yerli yerine koyduktan sonra çalışma odasından çıktım ve kapısını da kilitledim.
Koridorda sakince yürüyüp odama girdiğim gibi üstümü çıkartıp, banyoya geçtim. Soğuk suyun altında güzel bir duş alıyor, kendime kese atarak kirden arınıyordum.
Yarım saatlik duşun ardından bornozumu giydim ve banyodan çıktım. Odaya girdiğimde, içerisi aslında biraz garip kokuyordu! Bu nedenle camı açtım ve içeriyi ben tekrar eve dönesiye kadar, havalandırmaya bıraktım.
Yatağın üstüne oturdum ve giyinmeye başladım. Üstümü giyindikten sonra odamdan çıktım ve kahvaltı için bahçeye gittim.
Ayla ve annem beni görünce hemen ayağa kalkıp "hoş geldin Aras!" demişlerdi. Yüzlerinde tatlı bir neşe vardı ve çocuk gibi heyecanlılardı!
“Maşallah ne bu suratlar böyle? Güneş gibi parlıyorsunuz!”
Ay: Eee tatil vakti geldi de çattı! Yakında liseler tatile giriyor ama durr sen sınavlara girdin mi?
An: Kızım okul bizim, Aras da okulun başarılı öğrencisi! Bu dönem sınava girmese bile, garanti olarak geçiyor!
Ay: Haa doğru aslında! O zaman sınav derdin de yoksa madem, nereye gidelim bu yaz?
“Hanımlar öncelikle ben bir garanti olarak dönemi kapatayım! Şirkette son toplantımı yapayım, ondan sonra zaten tatil yapılacak! Ama bilmem ki, nerede yapalım?”
De: Aa günaydın Aras Bey!
“Sağ olun Derya Hanım! Nasılsınız?”
De: İyiyim ben de! Malûm yaz yaklaşıyor şimdiden tatil hazırlığı falan yapıyorum!
“Biz de onu konuşuyorduk zaten!”
Ay: Derya sen de bizimle tatile gelmek ister misin?
De: Teklif güzel ama ben almayayım! Biraz kafamı dinleyeceğim.
Ay: Sen bilirsin! Ama yine de karar değiştirmek istersen, bize söyle lütfen!
De: Tamamdır!
Derya'nın bizimle tatile gelmek istememesi, azıcık moralimi bozdu! Ama kendisine zaten yalnız kalınca soracağım için, şimdilik bizimkilerin yanında onu darlamayacaktım!
Ay: Haydi kahvaltıya başlayalım!
“Buyurun o zaman!”
Kahvaltı yine dolu doluydu, ziyafet şöleni hazırlanmıştı ve hepimiz güzelce kahvaltımızı yapıyorduk!
Kahvaltı faslı biterken, herkes yavaş yavaş kalkıyor ve kendi tabaklarını mutfağa bırakıyordu! Artık ortamda yalnız kalmıştık ve Derya ile konuşma vaktim de gelmişti.
“Neden bizle gelmek istemedin ki aşkım?”
De: Canım kırdıysam özür dilerim! Ancak, onlar senin ailen. Ne olur ne olmaz biraz şüphe çekmemek lazım!
“Canım, sen benim aşık olduğum kadınsın ya! Bunun şüphe uyandırma tarafı olsa, ne olabilir ki?”
De: Biliyorum, biliyorum bitanem! Ama biraz ailenle vakit geçir! Anlıyorum onlara kızgınsın ama sana da ihtiyaçları var bunu unutma.
“Bak, tamam bir şey demiyorum! Haklısın tatlım ama senden nasıl uzak kalabilirim ki ben?”
De: Uzak olmayız ki! Her gün konuşuruz. Biraz da dinlenmem lazım benim bu tatil süreci boyunca. Biliyorsun, çok yoruldum ve kafa tatiline de ihtiyacım var bebeğim!
“Doğruya doğru. İhtiyacın var tatlım! Ama bak dediğim gibi ne zaman istersen bize katılabilirsin!”
De : Tamam canım benim!
“Seni çok seviyorum bitanem!”
De: Ben de seni seviyorum aşkım!
Anlık olarak dudaklarına öpücük kondurduktan sonra, hemen bir göz kırptım ve tabağımı da elime alarak mutfakta yıkayıp yerine koydum!
Elime kahvemi aldım ve salona geçip, biraz oturmak istedim! Bir elimde kahve diğer elime de tableti aldım ve derslerimin olduğu notları açtım.
Ne kadar gitmesem bile, sınıf grubuna atılmış notlar sayesinde dersleri yavaş yavaş tekrar ederek, günümü geçirmek istiyordum!
[4 saat sonra]
6 kahve sonrasında, artık kafam ağrımıştı ve gözlerim fazla okumaktan dolayı, biraz yoruldu.
Yerimden kalktım ve ellerimi iki yana açıp, sanki kükrer gibi esnedim! Annem ile Ayla bana bakarak güldüler ve "yuuh!" dediler.
“Napayım abla? 4 saattir okuma yapıyorum şurada! Girmediğim dersler sağ olsun, baya şey işlenmiş! Benim önümüzdeki dönem bu dersleri iyice halletmen gerekiyor.”
Ay: Başarılısın halledersin.
[Telefon çalar]
Telefonu elime aldığım zaman, arayanın Haydar Abi olduğunu gördüm ve biraz şaşırdım!
“Efendim abi!”
Hr: Aras Bey yalnız mısınız?
“Yok abi ya! Bir şey mi oldu?”
Hr: Anladım anladım! Sizin şu Alya Hanım ile Leyal baya birbirine girdiler ve zor ayırdık! Buraya gelmeniz gerekiyor efendim!
“Bugün gelirim o zaman 2 saate senin hatrına abim!”
Hr: Tamamdır efendim! Bir isteğiniz var mı benden?
“Yok yok, sağ ol abi canının sağlığını isterim o kadar!”
Birbirimize "görüşürüz!" dedikten sonra telefonu kapattım ve yerime oturdum! Bizimkilerin gözü benim üzerimdeydi ve kimle konuştuğumu, baya merak ediyorlardı.
“Hayırdır?”
An: Yok bir şey?
“Var bir şey belli suratından!”
Ay: Ya annem konuştuğun kişiyi merak ediyor işte Aras! Yani ben de merak ediyor olabilirim hem.
“Haydar abi çok yakın bir tanıdığım! Sanki tanıdıklarımı tanıyorsunuz da?”
An: Kusura bakma sadece merak ettik o kadar!
“Neyse! Ben birazdan giyinip çıkacağım. Ha bu arada tatil kararını verdim! Tatilimizi sicilya'da yapacağız bence orası güzel olur! Ama fikirlere de açığım hanımlar!”
An: Güzel olur aslında!
Ay: Bence de orada yapalım Aras! Çok iyi bir yer seçmişsin.
An: Nerede kalacağız peki?
“Biraz baktım ve orada bir otelimiz varmış, bir de 3 tane yazlık var.”
An: Yazlıkta kalalım!
Ay: Otelde kalalım bence!
“Hayda başladı fikir ayrılığı!”
An: Siz otelde kalacağınıza emin misiniz? Bence yazlık bizim için çok daha iyi olur!
Ay: Ama otel daha lüks!
“Baktığında yazlıklar da lüks! Ve mantığa göre, yazlıkta kalmak daha rahat olur bizim için. Sakin, sessiz ve insanlardan uzak oluruz biraz!”
Ay: Sen öyle diyorsan, kabulüm ben de o zaman Aras!
“Madem karar kılındı! 2 hafta sonra yolculuk yapacağız özel jetle! Yanınıza sadece az bir şey alın! Zaten oradaki ev doldurulur bir şekilde kıyafetlerle falan!”
An: Tamamdır!
“Neyse ben kaçıyorum! Ayla bentley'i aldım!”
Ay: Ama ben de dışarı çık-...
An: Başka arabamız mı yok kızım?
“Hah bak doğru cevap! Haydi görüşürüz.”
Kapıdan çıktım ve garaj'a gidip, araca bindiğim gibi yola koyuldum. Hızlıca varmam gereken yere gidiyordum ve şehrin dışına artık çıkmıştım. Muğla ayağımın altındaydı ve yarım saate de neler olup bittiğini öğrenecektim.
[40 dakika sonra]
Villa'ya gelmiştim! Garaj otomatik olarak açıldı ve arabamı içeri soktuğum gibi, Haydar Bey ile karşılaştım.
Hr: Aras Bey hoş geldiniz!
“Sağ ol hoş buldum Haydar Bey!
Hr: Kız baya hırpalandı Alya tarafından Aras Bey! Biraz pansuman ettik ve kendisi şu an dinleniyor.
“Var mı peki kritik bir şey?”
Hr: Yok ama içim cız etmedi değil!
“Haydar Bey, ikisi de aynı bunların! Vicdanın kan ağlamasın boşver...”
Hr: Siz öyle diyorsanız öyle olsun!
“Şimdi senden ricam üst katları boşaltın ve ben gelesiye kadar, kimse yukarıya adımını bile atmayacak! Tamam mı Haydar Bey?”
Hr: Tamamdır Aras Bey! Ne derseniz onu yapacağız efendim!
“Güzel!”
Haydar'ın yanından ayrıldıktan sonra, merdivenleri sakin adımlarla çıkarken sanki farklı bir yerin basamaklarını çıkıyor gibiydim. İçimde bir ateş vardı sanki, kor alevler yanıyordu.
Elime ve koluma baktığımda, bütün damarlar sanki aşırı kan depolamış ve şişmiş gibiydi! Merdivenin son basamağını da çıktıktan sonra, kapısına doğru yaklaştım ve anahtarı çıkarttığım gibi kilide "tık!" diye yerleştirdim.
Sakince anahtarı çevirdiğimde, kilit aynı bir gömleğin düğmesinin açılması gibi açılmıştı. Elimi attım ve kapıyı açtım. Işık süzmesi gözüme sanki fener tutuluyor gibi çarpıyordu.
Kapıyı tamamen araladığımda, Alya yatağın üstünde sırtı cam'a dönük bir şekilde, altında mor bir tayt, üstünde de oversize beyaz bir tişört vardı!
[Alya kafasını çevirir]
A.R: Hıh! Dur lütfen ben bir şey yapmadım, o beni sinirlendirdi. Bak hatta git konuş onunla, ne varsa anlatsın sana. Ama lütfen bana bi-...
“Kes!”
A.R:...
“Sen iyi misin?”
A.R: E-evet!
“Ayakta aval aval dikilme, otur!”
A.R: Peki...
“Kilo vermişsin!”
A.R: Nereden anladın?
“Götün biraz küçülmüş oradan!”
A.R: Ş-şey!
“Ney?”
A.R: Aras yalvarırım artık bırak beni! Bak sen ne dersen yaparım ama artık beni burada kapana kısılmış bir şekilde bırakma!
“Seninle o konuları konuştuk Alya! Ben ne kadar istersem, burada kalacaksın!”
A.R: Yaptığın büyük bir su-...
[Boğazına yapışır]
“Neyin suç, neyin de ceza olduğunu çok iyi biliyorum ben sürtük! Beni yaptığım şeyle pişman edebileceğini mi sanıyorsun sen?”
A.R: Ne-nefes...
“Şu zamana kadar çok bile aldın! Milleti soydunuz! Onların ne hayali, ne tutkusu ve isteği varsa hepsini çaldınız! Ama yine de o gün mahkemede seni koruyarak, sana yeni bir hayat vermiş oldum ben!”
A.R: Ne-nefes a-...
“Alma orospu alma! Madem çok bıktın hayatından alma! Madem isyan ediyorsun, etrafındakilere saldırıyorsun, böyle bir hayatı yaşamak istemiyorsun! Seni ezeyim ki yaşadığın hayatın kıymetini bil!”
Boğazını bıraktım ve sanki suda boğulmaktan kurtulmuş insanlar gibi öksüre öksüre tükürcükler saçarak, nefes almaya başladı!
“Leyal'i neden dövdün Alya?”
A.R:...
“Neden?”
A.R: O hakettiği tepkiyi aldı!
“Demek öyle ha!”
A.R: Öyle!
“Size hakettiğiniz ne varsa, sadece onu ben veririm aptal orospular!”
Yavaşça pantalonumun kemerini, sanki bir ipin bağını çözermiş gibi çözmeye başladım! Alya'nın gözleri fal taşı gibi açıldı ve yavaşça yatağın baş kısmına, emekleyerek çekildi.
“Nereye gidiyorsun küçük sincap?”
A.R: Yapma! Bak, n'olursun!
“Sakin ol sincapçık! Acımayacak!”
Bir anda ayağa kalktı ve yatağın üstünde yürüyüp, kapıya yapıştı! Hemen arkasından koştum ve kapıyı tam açtığında, saçlarına yapıştım.
“Nereye gidiyorsun kevaşe!”
Ağlamaya başlamıştı, gözlerinden yaşlar yağmur damlası gibi süzüle süzüle akıyor, dudaklarında anlamsız bir titremeyle birlikte, yüzünde soğuk bir ifadeyle korku vardı!
“Şimdi sana birazcık kötü ama zevk dolu şeyler yaşatacağım!”
Saçlarından tutarak camın önünde duran koltuğa kadar getirdim ve onu dizlerinin üstüne çaresiz bir köpek gibi çömeltip, koltuğa oturdum!
“Ellerini kenarlara at ve altımda ne varsa çıkar Alya!”
Alya elleri titreye titreye kenarlara doğru attı ve pantalonumu çorap çıkartır gibi çıkarttı! Boxer'ımın içinde duran sikim çaresiz ve acı dolu bakışlarını gördükçe, kafası arı tarafından sokulmuşçasına zonklayarak şişmeye başlamıştı.
Ellerini boxer'ımın üstüne attı ve tereddütlü ama aciz bir şekilde gözlerime bakarak onu da çektiği gibi çıkartıp, yere sakız poşedi atarmış gibi salladı!
Hafif tüylenmiş olan sikim, bir anda kendisini Alya'nın soba gibi sıcak elleri arasında bulunca, ısınmaya başladı ve sokak lambası gibi dimdik, hatta demir gibi de sert olmuştu!
“Haydi sıvazla sikimi Hint orospusu!”
A.R: Lütfen öyle deme!
“Tamam orospu Hintli demeyeceğim sadece orospu diyeceğim sana!”
Alya sikimi yukarı-aşağı ayran sallarmış gibi sıvazlarken, sağ elimi suratına attım ve baş parmağımı kuyu gibi derin ama fırın kadarda sıcak olan, beyaz inci gibi dişlerle dolu olan ağzına doğru soktum!
“Parmağımı em sürtük!”
Alya'nın elinde huzura kavuşan sikimle birlikte, parmağımı şeker gibi emiyordu ve diliyle birlikte etrafını dolaşıyordu.
Bir süre sonra parmağımı çıkarttığım gibi, yüzüne tokat atmıştım. Elimin 5 parmağı da yüzünde kıpkırmızı bir iz oluşturdu!
A.R: A-acıdı!
“Acı yoksa kazanç da yok orospu! Şimdi aç ağzını!”
Ağzını kocaman açtı ve dilini adeta bir yılan gibi dışarı çıkarttı. Sikimi dilinin üstüne nazikçe bıraktım ve ağzına doğru yavaşça iktirdim.
Ağzı yanardağ gibi sıcak ve yağmur ormanları gibi nemliydi! Sikimi ileri geri yaparak sokup çıkartırken, gözlerinden gelen yaşlar kesilmişti!
Elimi saçlarına attım ve atın eyerini kavrar gibi elimde kavradıktan sonra da sikimi ağzından çıkarttım ve diline tükürdüğüm gibi tekrardan soktum!
Sikim ağzının içinde tren gibi ilerliyordu. Bazen kafasından bastırıp boğazına kadar kökleyerek, son istasyona sikimi erkenden vardırıyor ve sonra da sikimi çıkarttığım gibi, suratına vura vura nefes almasına izin veriyordum.
Sikimin etrafı salyalarıyla ıslanmış ve elmas gibi pasparlak olmuştu. Yüzü sikimin darbelerini yedikçe, kendi salyalarıyla birlikte ıslanıyordu!
Bir anda ayağa kalktım ve saçlarını kavrayarak yatağa uzattığım gibi kafasını bana doğru çekip, sikimi boğazına yerleştirdim!
Sikim her ilerlediğinde taşaklarım yüzüne, gözüne sert sert çarpıp demir döver gibi suratını döverken, elimi memelerine attım.
Meme uçları fındık kadardı ve kahverengiydi. Yumuşacık bir jöle kıvamına sahipti!
Alya'nın vücudu: 1.70 boy, buğday ten, kahverengi gözler, etli dudaklar, hilal şeklinde kaşlar, 67 kilo, kalça yapısı melody marks'ı, bacak yapısı Eva lovia'yı, memeleri Hazel Moore'u suratı ise Sheena Ryder ile P.copra'yı andırıyordu.
Memelerini elimde hamur gibi sıkarak oynarken, boğazını sanki amını siker gibi sikiyordum!
Her sikim girip çıktığında, boğazı şişiyordu ve sikimin etrafından taşaklarıma ve oradan da Alya'nın alnına doğru, tükürcükleri akıyordu!
Ne kadar Alya'yı burada tutsam bile, lazer epilasyon gibi bakımlarını da eksik etmeden, dolgun vücudunu bozmamasını sağlıyordum!
Dikkatimi çeken bir şey vardı, o da bu mor taytın altındaki amcıkta çimleri kesilmiş bir bahçe gibi miydi?
Ellerimi memesinden çektim ve sikimi sertçe sokarak yüzünü "şap şap!" sesleri çıkarttırarak döven taşaklarımı da yüzüne yapıştırdıktan sonra, iki elimin işaret parmaklarını kullanarak mor taytının kasık kısmını düğümlü bir poşeti yırtar gibi parçaladım!
Gördüğüm şey bir Brazilian'dı! Yavaşça bedenimi çarşaf misali Alya'nın üstüne örttüm ve burnumu külotunun üstünden amına doğru dayadım. Yavaş yavaş amının kokusunu burnumla çekerek, ciğerlerimi onunla doldurdum!
Bir kedi misali yavaşça dilimi külotun üstüne değdirerek dil darbelerimi vurmaya başladım! Alya elleriyle çarşafı sıkarken, yarağımı yiyerek ödülleniyordu ve ben de onun için bir kurdun elmayı yiyip bitirdiği gibi bitirmek istiyordum!
Sol elimin iki parmağıyla yavaşça Brazilian'ı alttan tutarak koparttım ve etli am dudaklarını sonunda gördüm!
Tüysüzdü, mango kokuyordu ve dil darbelerimi attığımda, hafif hafif şeftali misali sulanıyordu! Amının dudaklarına küçük ısırıklar atarak emerken sağ elimin parmağı ile klitorisine dokunuşlar yapıyordum!
Bilerek Alya'nın ağzından sikimi çıkarttım ve bekledim! Her dil darbemde ve parmak dokunuşumda, Alya kendisini zorlasa bile "ağh, ığm!" seslerini ağzından kaçırıyordu!
Bu hoşuma gitmişti ve parmaklarımla birlikte amının iki durağını sayfaları ayırır gibi ayırdım ve içerisi pembe hatta derin olan amcığının içinde dilimi dolaştırarak gezintiye çıktım...
BÖLÜM 19.1 SONU