BÖLÜM 14.1 [TERCİH ETMEK]
Saat gece vaktini iyice aşarken artık bizimkiler sadece şarapla kalmıyor, içinde alkol olan ne varsa içiyorlar.
Şarap, viski, vodka şampanya... Tabi bunları içtikçe algıları kapanıyor ve engelli gibi hareket ediyorlardı.
Onların bu halini gördükçe, kendi kendime içimden “şu an tam zamanı, hepsiyle aynı yatakta sert bir şekilde seks yapabilirim” dedim.
Ama tabi ben ne kadar istesem bile, Derya'yı kaybetmekten de korkuyor ayrıca, fazlasıyla endişe ediyordum.
Ne olursa olsun, ne kadar istesem bile! Bunlar olacaksa, sadece annem, ben ve Ayla arasında olmalıydı.
Ben bunları kendi içimde sükûnetle düşünürken, onlar kendi aralarında çocuklar gibi eğleniyordu.
Hepsinin yüzlerinde anlamsızca gülümseme vardı ama hallerinden oldukça memnun gözüküyorlardı.
Hatta belki şu an bu yaşadıkları hayatları boyunca, unutulmaya yüz tutmayacak gecelerden birisiydi.
Tabi ben sadece arkama yaslanmış, bu üç güzelliğin beter, vasat haline bakıyordum ve içimde şeytani düşüncelerin gerçekleşmesi için, kendi kendime dua ediyordum...
İşin güzel kısmı, hepsi birbirinden güzel ağız sulandıran ve azdırıcı birer aura'ya sahip olan, seksi kadınlardı. Umarım zamanı çabuk gelir de, güzel bir şekilde tadını çıkarırım bu hayalin.
De: A-Aras Bey Ku-kusura bakmayın size de yük olacağız gibi!
An/Ay: Ahahahhahaahah
An: Ayyh şekerim bırak sen onu! Ayda yılda bir eğleniyoruz, taşısın bizi evimize kadar. Değil mi yaa? :)
Ay: Ahahahaha Aras tek merak ettiğim sen sağdaki misin? Soldaki misin? Seçemiyorum seni...
De: Ben de aynısını düşünüyorum Aras Bey siz hangisisiniz?
An: Ben Aras'ı göremiyorum bile şu an kızlar.
Hepsi bir ağızdan gülerken, beni de gülme tutmuştu tabi. Ayla elini soluma uzatmış fakat, dokunamıyor çünkü ben onun solunda kalıyorum.
Ay: Aayy Aras elim şuan boğazının içinden geçiyor çok garipmiş buu!
An: Sen boğazından elini o senin boğazından si-...
“Tamam hanımlar biraz toparlanmayı deneyin! Daha siz tombulları arabaya kadar, teker teker taşıyacağım haa!”
De: Ağras b-bey! Ayıp lütfen! 3 güzel kadın var yanınızda manken gibi. Ne kilolusu? Siz bizi tek seferde hoplata hoplata kaldırırsınız!
Beni hafif bir öksürük tutmuş ve yüzüm kızarmıştı...
An: Ayy Derya dikkat et baya sert yapar hem! Baya iyi o konuda ahahahahah!
Ben içimden ecel terleri dökerken, hepsi garip hareketler yaparak çocuk gibi gülüyordu...
[40 dakika sonra]
Bir süre sonra gülüşmeler kesildi ve herkes hafifçe kendinden geçmeye başladı, içe içe kendilerini bitirmişler ve bomba patlasa kalkmayacak gibi bir halleri vardı adeta.
Fırsattan istifade ben de o esnada hesabı istedim. Bir kaç dakika sonra hesap gelince cebimden 5 bin dolar çıkarttım ve saymaya başladım.
Garson yüzüme ve paraya bakarak, nefesini tutmuştu. Sanki hediyesini bekleyen bir çocuk gibiydi, ben de hesabı ödedikten sonra cebine biraz para sokup “bu senindir!” dedim.
Ga: Teşekkür ederim efendim!
Yavaşça yerimden kalktım ve sandalyemi yerine iktirdim. Biraz ara kenardan masanın yanına geçtim. Sonra da Annemi ve ablamı iterek uyandırmaya çalıştım. Bir kaç dakika denedikten sonra biraz ayıldırlar.
İlk baş ayağa kalktıklarında, düşecek gibiydiler. Tabi sonra Annem elini omzuma attı ve ensemden dolayıp, bana yaslandı.
Ayla'ya baktığımda ilk baş bana bakarak kafasıyla ve eliyle işaret yaparak, ben iyiyim demek istedi.
Tabi iki adım attıktan sonra, o da az bile olsa farkına vardı. Elini göğüs kafesime yasladı ve belimden sarılarak beni destek gibi kullandı.
Fakat kenarda Derya kalmıştı. Onu nasıl halledecektik? Acaba, garson mu çağırmayı denemeliyim?
Ben Derya'ya bakarken annem bir adım attı ve Derya'nın omzundan itekleyip onu da uyandırdı. Derya yarı açık gözlerle bakarken, annem onun omzundan tuttu ve çekip kaldırarak onu da yanımıza aldı.
Artık tam bir şekilde çıkabilirdik. Yavaş yavaş, küçük adımlar atarak kapıya doğru ilerliyorduk.
Kapının önüne geldiğimizde soğuk havanın yüzümüze vurmasıyla adeta donmuştuk annem “uff çok soğuk!” diyerek “araba nerede?” demişti...
Ben de vale'nin arabayı getirmesini bekliyordum! 1 dakika sonra, uzaktan bir araç farı belirdi. Ancak, bu benim arabamın farı değildi! Tabi kapının önünde durup, camı açınca anladım.
Şoför saatlerdir orada bekliyormuş! Kendisiyle birlikte bizimkileri arka koltuğa oturttuktan sonra, benim Holding'in arabasını ona verdim.
Cebime elimi atıp, kalan 2.300 usd'yi saymadan direk şoförün eline hemen uzattım ve beklediği için, ayrıca “teşekkürler” dedim. Kendisinden de vip aracın anahtarını aldığım gibi, ön koltuğa geçtim ve aracı çalıştırdım.
Aracı çalıştırdım ve ön camı açıp, oturduğum tarafı sıcak havadan kurtardım. Bu sayede sıcak havanın etkisiyle, uykum gelmeyecekti.
[30 dakika sonra]
Yavaştan hızımı azalttım ve aracı kenara parkedip, dışarı çıktım. Hava sıcak ve terleticiydi klasik Muğla işte.
Hemen arka kısıma geçip, Derya'yı yavaş yavaş çektim ve sonra dışarı çıkarttığım gibi kucağıma alıp, yukarı doğru merdivenleri aşarak kapıya kadar vardım.
Hemen elimdeki çantayı zar zor açıp, içinde anahtarı el yordamıyla aramaya başladım. 5 dakika boyunca elleye elleye, çantayı ezberleme sonunda anahtarı buldum ve kapıyı hızlıca açıp, Derya'yı yatak odasına götürdüm.
Narin bedenini yatağın üstüne güzelce uzattıktan sonra, biraz nefeslenmek için de yanına uzandım.
Bir süre sonra kendime gelince, Derya'yı yüz üstü uzattım ve sonra da sırtındaki fermuarı yavaşça indirdim.
Bütün vücudu karşıma çıkmıştı. Elimle güzelce dokunup, elimi saçına attım ve ensesini ortaya çıkardım. Yaklaştım ve ensesini öperek, kuyruk sokumuna kadar öperek geldim.
En sonunda kıyafeti komple çıkardım ve altındaki külotu da çıkarttığım gibi kılsız vajinasının dudaklarına güzelce parmaklarımı bastırararak dolaştırıp, vajinasını yalayarak öptüm.
Belli ki, öptğümü hissetmiş ve ağzı hafif açık “Iğmm!” iniltisi çıkartmıştı. Ben de bu sefer dilimle daha fazla baskı uygulayıp, vajinasını emmeye başladım ve sesler biraz daha arttı.
Bir kaç dakika yaladıktan sonra, uyku esnasında olduğu için daha fazla ileri gitmek istemedim. Kalktım, dolabına doğru ilerledim ve kapısını açıp, içeride neler var, neler yok baktım.
Hemen gözüme siyah ve örgülü dantelleri olan, geceliği gelmişti. Onu elime aldım ve bir tane de külot aramak için, çekmeceleri karıştırdım.
Siyah, kenarları ipli olan, güzel bir tanga da bulduktan sonra, yanına geldim ve özenle hepsini giydirdim.
Siyah saçlarını da biraz okşadım ve üstünü örtüp, dudağını öperek yanından ayrılmak için odanın kapısına yöneldim. Kapısını sessizce kapattım ve koridordan geçtim, en sonunda evden çıktım.
Kapının önüne geldiğimde, anahtara bastım ve arabanın kilidini açıp Ayla ve annemi kontrol ettim. İkisi de hâlâ uyuyor ve bomba patlasa duymazlar.
Anahtarı tekrardan kontağa yerleştirdim ve arabayı çalıştırdım. Aracı park alanından çıkardıktan sonra, anayola girdim ve evimize doğru hızla ilerlemeye başladım.
Gecenin geç saatlerinde, kuş uçmaz kervan geçmez yerlerden ilerliyor ve trafik ışıklarının art arda sarı rengi yanıp, yanıp sönüyordu.
[13 dakika sonra]
En sonunda evin önüne varmış ve güvenliğin kapıyı açmasıyla, aracı içeriye park etmek için girmiştim.
Garajın kapısı açılınca içeriye aracı yerleştirdim ve düğme ile kapısını açıp, annemi ve ablamı uyandırmayı denedim.
Tam bu esnada güvenlikten sorumlu adam gelip, bana “efendim yardıma gerek var mı?” dediği an kafamı çevirdim ve derin bir şekilde gözlerine bakarak “yok git!” dedim.
Hemen arkasını döndüğü gibi çıktı gitti. Ben de uğraşlar sonucu, annemi ve ablamı en sonunda biraz ayılttım.
Annem gözleri yarı açık şekilde elini suratıma atmıştı ve bana “neredeyiz bebeğim?” demişti. Ben de elini yüzümden, omzuma attırdım ve “eve geldik! Haydi biraz ayıl!” dedim.
An: Tamam aşkım! Tamam kocacım! (yavaşça söylüyor)
Elimi Ayla'ya uzattım ve onu kendime çekip, kulağına bağırdım. İlk baş gözleri fal taşı gibi açıldı ve yarı ayık bir şekilde “offf kulağım! N'oluyor?” demişti.
“Haydi Ayla kalk!”
Ay: Şu şampanyayı da içeyim sonra gideriz Aras lütfeeeen!
“Ne şampanyası amına koyduğum? Eve geldik eve! Kendine gel haydi!”
Ay: Aaaağ biz e-eve mi geldik? Ne ara buraya geldik? İyiydik aslında!
“Haydi Ayla fazla konuşma! Destek alın benden gidelim içeri geçelim!”
İkisi de istemeye istemeye ellerini omzuma atıp, benden destek alarak aracın içinden çıktılar. Onları hem ayakta tutmaya çalışıyor, hem de yolda zar zor yürümeyi deniyordum.
Kısa bir yürümenin ardından, kapıya vardık ve anahtarla birlikte kapıyı açtığım gibi içeri doğru geçtik.
Işıklar açıldı ve salona doğru geçildi. Annemi ve ablamı koltuğa oturttum sonra da aralarına geçip, kafamı koltuğa yasladım ve nefes aldım.
Ben gözlerimi kapatıp dinlenmeye çalışırken, göğüs kafesimde Ayla elini dolaştırmaya başlamıştı. Gözlerimi hafifçe açtım ve Ayla'ya baktım.
Gözleri yarı açık bir şekilde etli dudaklarını sertçe ısırarak, ellerini göğüs kafesimde dolaştırırken, diğer eliyle de pantalonun üstünden, sikimi okşamaya başlamıştı.
Ben tam elini çekmesi için elimi uzatacaktım ki, annem elini elimin üstüne attı ve bir anda dudaklarıma yapıştı. Bu esnada Ayla kenardan kahkaha atarak gülüyordu.
Ay: Ahhaahahaha! Evet anne zamanı gelmişti sen de katıl bize! :)
Dudaklarını, dudaklarımdan çekti ve Ayla'ya bakarak “hep bu siki sen mi yiyeceksin! Azıcık oğlumu bana da vermen gerekiyor ablası!” demişti.
Ay: A-ama annee o benim de biricik kardeşim ve onu içimde bizzat istiyorum ben de! Ne yapacağız?
An: Sert ve dominant oğlumun altında ikimize de yer var kızım!
Neler oluyordu, ikisi de yanıyor ve tutuşuyordu. Gözlerine baktığımda annemin, geri dönüşü olmayan yola girmeye hazır olduğu açıkça belliydi.
İkisinin arasında kalmış ve onları dinlerken, annem ve ablam, ellerini vücudumdan dolaştırıyorlardı.
Şimdi bir karar verme zamanıydı! Ne yapmalıydım? Annemin ve ablamın bu hallerine karşılık, onların açlığını çektiği şeyi yani “sikimi” onların içinde terletmeli miydim?
Yoksa onları reddetip, kendi isteklerim doğrultusunda başka bir zamanda ve onları yalvartıp mı bunu yapmalıydım?
Acaba şimdi mi yapmalıydım?
BÖLÜM 14.1 SONU