← Ana Sayfaya Dön

GENÇLİK ÖFKESİ S1 B13.2

📌 GENÇLİK ÖFKESİ (ÖZEL)

BÖLÜM 13.2 [UNUTULMUŞ OLAN]

Videoları tamamen izlerken, koridora çıkıp odama bile geldiğini gördüğüm an şaşırdım. Sesini bile duymamıştım.

Ama o aradan bizi biraz izleyip kendi odasına döndüğünde, kendisini zevke getirerek orospuluğunu gözler önüne sererek amacını belli etti.

Bu demek oluyordu ki, annem beklediğimden bile hızlı kıvamına gelmişti. Fakat buna sevinmedim değil! Sonuçta bugün yaptığı hareket ve giyinişiyle, kendisini sunmaya hazır olduğunu vücuduyla söyledi...

Neyse! Nasıl olsa artık taşlar yerine oturuyor. Bu sebeple, bence artık yavaştan annemi zorbalayarak onu ezik fahişe olarak kullanabilirim. :)

Yerimden kalktıktan sonra, dolabımı açtım ve takım elbiselerin arasından güzel bir tanesini seçip giydim.

Odamdan çıktıktan sonra, ayaklarımı yere vura vura yürümeye başladım ki, köseli ayakkabıların sesini duysunlar.

Merdivenlerden inerken, evin bütün kadınları yüzüme gülerek bakıyor. Ve hepsi bana kur yapmaya çalışıyordu.

“Akşama güzel bir yemek için mekân ayarlıyorum Derya Hanım siz de davetlilerimdensiniz. Araçla hepinizi oraya getirecekler haberiniz olsun!”

De: Teşekkürler efendim.

Ay/An: Nereye gidiyoruz Aras?

“Derya Hanım gibi Teşekkür edip. Soru sormadan bekleyebilirsiniz bence! Sonuçta göreceksiniz değil mi hanımlar?”

İkisinin de suratları biraz bozuldu ama özür dileyip, hazırlanacaklarını söyledikten sonra çıktım ve arabama binmek için garaja gittim.

Arabalara baktığımda güzel bir araç hissi vermiyordu nedense. O sebeple, binmedim ve şirketin audi marka aracına binerek, onunla gitmeye karar vermiştim.

Yolda giderken Tuğba Hanım'ı arayarak biraz rapor almak istedim.

Hatırlatma:

[2 kız çocuğu var, 44 yaşında, su yeşili gözleri ve küt kesilmiş kumral saçları var, ince yapılı bir kadın, orta yapılı memeleri ve biçimli bir göt yapısına sahip, birazcık minyon tipli bir kadın, 1.60 ya da 1.61 boy, bakımlı bir kadındır.]

Yarım saat sonra holding'e vardığımda kapıda Tuğba Hanım beni karşıladı ve önemli konuları sırayla bana arz etmeye başladı.

Çoğu bildiğim şeylerdi. Fakat aralarından bir tanesini söylediğinde, önemli konu olduğunu hatırladım.

İptal edilen bir toplantı vardı ve toplantı için, önümüzdeki hafta Çin'e gitmemiz gerekiyordu.

Bir an keşke iptal etmeseydik ve gitseydik dedim içimden. En azından Avrupa, Çin'den daha yakındı bize.

Bunları konuşurken, kendisine soru sordum “Siz de geliyorsunuz o zaman” dedim ve tepkisini bekledim.

İlk baş böyle bir şeyi beklemiyordu ki herhalde, bana bakarak “ben de mi?” diyerek yineledi. Ben de “Siz benden sonra bu şirkette en önemli kişisiniz!” diyerek gelmesi gerektiğini belirttim.

Kendisi başıyla onaylayarak kabul etti ve Çin de yapılacak görüşmeyi onayladığımızı belirtmek için, kendileriyle konuşacağını söyledi.

[Toplantı odasına girilir]

Herkese iyi günler! Nasılsınız hanımlar ve beyler? Bana güzel haberlerinizi sunmak için, istekli gözüküyorsunuz gibi geliyor.

Herkes sırayla araştırmaları ve finansal faaliyetleri güzelce sunarken ben onları usul usul dinleyerek düşüncelerini gerekiyorsa onaylıyor, gerekmiyorsa onaylamıyordum.

Toplantı bittiğinde hepimiz dağıldık ve kendi odama geçtim. Birazcık oturdum ve bilgisayarı açıp gereken görüşmeleri ayarlıyor ve raporları düzenleyerek yeniliyordum.

3 saat bunlarla uğraştıktan sonra, bir telefon gelmişti. Telefonumun ekranındaki numarayı görünce, hemen açtım ve durum raporu istedim.

“Neden aradınız beyler?”

X: Efendim Bu kadın (Alya Rhamil) çok sorun çıkarıyor. Durmadan sizinle konuşmak istediğini ve konuşamazsa kendisini öldüreceğini söylüyor bize.

“Allah allah, onda kendi canına kıyacak kalça yok ama madem çok görüşmek istiyor 1 saate oradayım!”

X: Tamamdır efendim!

(BİR ÇOĞUMUZUN UNUTTUĞU BU KAŞARI HATIRLAMA VAKTİ GELDİ!)

Şirketten çıktığım gibi arabanın anahtarını alıp sürmeye başladım.

Yolda giderken “acaba ne oldu da bunları söylüyor?” diye sordum kendime. Ancak saçma salak bir neden olduğu kesindi, benim düşünceme göre.

Şehrin biraz dışına çıkmıştım, hafif ormanın dibindeki villaları sırayla aşarken satın aldığım o büyük evi görünce kumandayla otoparkın kapısını açtım ve içeri geçtim.

Evi özel güvenliklere koruma altına alıp, onu dışarıya çıkarttırmadan ceza vermiştim ama rahatlığa rağmen yine de isyan ediyordu ya? Tam bir salak!

X: Efendim Hoş geldiniz!

“Hoş buldum Haydar Bey!”

Hr: Efendim! Bu salak kadını neden burada tutuyoruz?

“Haydar her kararın bir nedeni var! Sen zamanında bana çok iyilik yaptın sana güvenmeseydim burada olmazdın. Her şey için teşekkürler! Ancak, inan bana bazen ben de bilmiyorum! Neden burada?”

Hr: Siz nasıl derseniz öyle efendim!

“Maaşına zam yapıyorum bu arada malum açlık sınırı, ücret dağılımı falan ekonomik açıdan rahat olman gerekiyor! Senin de bir ailen var!”

Hr: Teşekkür ederim efendim!

“Neyse ben içeri geçiyorum! Sen aşağıda kal! Hizmetçiler de öyle! Odasında kendisi değil mi?”

Hr: Evet efendim!

Haydardan bilgiyi aldığım gibi, en üst kata çıktım asansörle! En üst kata çıktığımda kapının önüne geldim ve anahtarı sokup, kilidi açtığım gibi Alya'yı gördüm!

Japon kamikaze uçağı misali bir anda üstüme atlamaya çalıştı, fakat kenara çekildiğim gibi yere çakıldı ve can acısından bağırmaya başladı.

“Harbi salaksın ya sen!”

[Acıdan inlemeye devam eder]

Elimi saçına attım ve kavrayarak kaldırdığım gibi çöp atarmışçasına, yatağın üstüne attım ve kapıyı kilitleyip koltuğa oturdum.

“Salak salak hareketler yapıyorsun sonra da ağlayıp zırlıyorsun! Amacın ne senin aptal kadın. Söyle bana!”

A.R: Bırak beni gideyim! Aylar geçti yeter lütfen yeter! Ülkeme geri dönmek ve hayatımı orada devam ettirmek istiyorum. Yalvarırım sana!

“Bak Alya! Seni buradan çıkaracağım ancak, ne zaman istersem öyle! Belli olmaz belki yarın, belki 10 yıl sonra!”

A.R: Yet-...

“YA SUS BE GERİZEKÂLI KADIN SUS BİR BOK YEMENE RAĞMEN SANA İYİ NİYET GÖSTERİYORUM BURADA!”

A.R: Ne iyi niy-...

Bir anda ayağa kalktım ve boğazına yapışıp, gözlerine sessizce bakmaya başladım. Sadece iki saniye bakıp, kafasını yana çevirmeye çalışıyordu.

Ancak çenesini tuttum ve zorla baktırdım gözlerime. Tam bu an yere düşmüş bir çocuk gibi ağlamaya başladığı için, elimi çenesinden çektim ve tekrar yerime oturdum.

Sustu ve öylece yerinde uzanmaya başladı. Gözleri kapalıydı, ancak nefes alıyordu. Biraz bekledim ve tam kalkacakken, aklıma bir şerefsizlik geldi. Yapmak için yaklaştım.

Parmaklarımı bacağında gezdirmeye başladım. Bana korku dolu gözlerle bakarken, sesini bile çıkartamıyordu.

Elimi eteğinin altına doğru iktirmeye başlayınca, gözlerini kapattı elini yorgana attı ve tırnaklayarak sıkmaya başlamıştı.

Tepki veremiyor ve sadece olduğu gibi durarak durumu kabul ediyordu. Yani, kendisini kullandırmaya ve fahişe gibi davranılmaya açıktı.

Bir anda elimi geri çektim ve yüzüne gülerek, odadan çıktım. Kapıyı da kilitlediğim gibi aşağı inerek. Haydar'a anahtarı teslim ettim.

Hr: Efendim haddime değil ama derdi neymiş bu kadının?

“Onun derdi yok! Sadece rahat batması var ve o batan yere, başka bir şeyi batırmak gerekiyor ondan.”

Hr: Şimdi anlıyorum efendim.

“Neyse Haydar. Kendine iyi bak yakında tekrar görüşürüz!”

Hr: Görüşmek üzere efendim!

Villadan çıktığım gibi, merkeze doğru tekrar ilerledim ve Nadia'nın yanına geldim. Arabayı bir yere parkettikten sonra, biraz yürüdüm ve içeri girip, aşağı indim.

Na: Aaa Arascim hoş geldin!

“Hoş buldum hocam! Nasılsınız? Var mı giden gelen, rahatsız eden?”

Na: Yok yok canim! Gelmiyorlar senin sayende çok şukür!

“Tamamdır hocam o zaman çok iyi! Ben bir kabinlere gideyim, üstümü değiştirip antrenmanlara başlayalım sonra da, bire bir şekilde deneriz!”

Na: Tamamdir bekliyorum!

[3 saat sonra]

“Hocam ben müsaadenizi isteyeyim! Duşumu da aldım zaten. Tertemiz geldim, tertemiz gidiyorum!”

Na: Tekrar görüşürüz! Gule Gule!”

Çıktıktan sonra, ailemi aradım ve belirli mekâna gelmelerini söyledim.

Yolda giderken ne olur, ne olmaz diye aynadan arkadaki araçlara bakıyordum ayrıca.

[15 dakika sonra]

Mekâna erken gelmiş ve bizimkileri masada beklerken laptop'tan gerekli raporları kontrol ediyor ve sırayla onaylayıp geçiyordum.

Bir süre sonra laptop'u kapattığımda, Derya'yı, annemi ve Ayla'yı gördüm. Hepsi birbirinden güzel giyinmiş ve içimdeki seks isteğini yükseltmişti.

Derya ve Ayla'nın vücut yapısı:

[1.68 boy, ela göz, hafif buğday ten, beline uzanan ince tel saçları, ince beli, orta boy memeler, lana rhoades gibi bir kalça yapısına ve ince ama şekilli bacaklara, küçük ayakları vardı] - Derya

[Ayla, vücut yapısı kalça ölçüsü ve göğüsleriyle birlikte tam Gabbie Carter'ı andırıyordu. Dudak yapısı olarak hafif kalın ama abartı değildi, teni beyaz, yanaklarında hafif kahverengi çiller, gözleri kahverengi saçları da kumral bir kızdı]

Derya kırmızı bir elbise giymişti, üstünde siyah ip dokunuşları ve siyah taşlarla doluydu. Göz kamaştırıyordu.

Ayla yeşil bir elbise ve siyah kot çorabı giyerek gelmişti. Elbisesi dar ve içimdeki ateşi harlıyordu resmen.

Annem ise siyah etek, üstüne dar mavi bir gömlek, siyah bir ceket ve ucu açık olan ipli bir topuklu giymişti.

Hepsini yan yana görünce, kendi içimde bir foursome isteği olmuştu. Fakat, bu durumda Derya hayalimi gerçekleştirmemi istemezdi eminim.

Acaba hangisi geldiği gibi yanıma oturacaktı merak ediyordum. Topuklu ayakkabılarının sesleri kulağa hoş gelen bir ritimle yankılanıyordu.

Hepsi masaya yaklaştığında merakım da artıyordu, acaba hangisi?

Annem aslında arkalarındaydı ancak buna rağmen, önlerine çıktı ve sıyrıldığı gibi hemen sandalyeyi çekip, yanıma oturdu ve selam verdi.

An: Merhaba Oğlum!

Ay/De: Merhaba!

“Hoş geldiniz hanımlar!”

Hepsi bir ağızdan sırayla hoş geldin dedi ve garsondan menüyü istediler.

Ben Derya'yı ve Ayla'yı süzüyordum, ancak Ayla'yı süzdüğümü Derya'ya belli etmeden yapmaya çalışıyordum.

Tam süzme işine kendimi öylesine kaptıracaktım ki, bir anda verdiğimiz siparişler gelmişti. Evet menüyü istedikten sonra siparişi vermiştik ama ben kendimi öylesine kaptırdım ki, sipariş verdiğimi unutmuştum.

Yemek önüme koyuldu fakat, benim iştahım yoktu bile. Ancak masadaki güzellikler bana bakarak bekliyordu.

An/Ay: İyi misin? Yemek geldi ama yemeyecek misin yoksa?

De: Evet Aras Bey! İyi misiniz?

“İyiyim Hanımlar siz başlayın! GARSON! Bir bakar mısınız?”

Ga: Evet efendim!

“En kalitelisinden 2 tane kırmızı şarap istiyorum herkes içiyor zaten!”

Ga: Tamamdır efendim!

Herkes sessiz sessiz bana bakıyordu!

“Ne o içmeyecek misiniz yoksa?”

Hepsi sırayla “Yok, olur, tabii ki!” diyerek onaylamışlardı. Yemekler güzelce yenilirken şarap kadehleri sırayla dolmaya ve et ile birlikte güzelce tüketilirken, zaman çok ama çok hızlı akıp gidiyordu.

Acaba gecenin sonunda neler olacaktı, ya da görünen güzel şeylere elimi uzatıp tadına bakabilecek miydim? İşte hepsinin yanıtını çok yakında göreceğim gibi duruyordu...

PART 13.2 SONU

Yorum Yap

Yorumlar