BÖLÜM 9.2 [TOKAT]
Eve girdiğimizde annem sol koluma tutunarak, ablam da sağ koluma tutunarak destek alıyordu benden.
Beraber yavaş ve dikkatli adımlar atarak salondaki koltuğa ağırlığımızı vererek oturduk.
Rahatlamıştık resmen. Ayaklarımıza ağrı girmiş ve emniyette verdiğimiz ifadeler yüzünden kafamız, karman çorman olmuştu.
Biraz oturduktan sonra kalkarken annem ve ablamın uyumuş olduğunu farkettim. Biraz uyandırmayı denedim fakat hiç bir tepki yoktu.
Aklıma yataklarına taşımak geldi. İlk baş ablam biraz daha hafif olduğu için onu taşımak için hazırlandım.
Ablamı kucağıma aldım ve yatağına kadar götürdüm. Elbisesini çıkardım ve üstüne gecelik giydirip yorganla örttüm.
Aşağı indiğimde annem yoktu? Etrafa bakındım, fakat hiç bir şekilde kendisini göremedim.
Acaba nereye gitmişti bu kadın? Tekrar salona döndüğümde acaba yukarı mı çıktı diye düşünerek, hemen merdivenlerden yukarı çıktım.
Ve evet nasıl olduysa odasına çıkmıştı, kapıyı da açık bırakmış ve karanlığın içinde elbisesiyle kamufle olmuştu.
Işığı açtım ve yanına doğru yaklaştım ilk baş annemin suratına baktım.
Aklıma bana sarıldığı ve oğlum dediği an geldi. Fakat hemen aklımdan bu yaşananlar kayboldu gitti. Sonuçta ne olursa olsun o kötü birisiydi. Hayatımı yıllarca mahvetti.
Yerimden kalktım ve ellerimi elbisesinin fermuarına attım, güzelce çözdüm ve sonra vücudundan elbiseyi aynı "kıl çeker gibi, çıkardım" fakat gözüm bir anda parlamıştı.
Annemi sırt üstü çevirince. Yıllara meydan okuyan muhteşem vücudu ortaya çıkmıştı.
Biraz şaşırmıştım ne bir sarkma ne de bir selülit yoktu. Evet cidden yoktu. Taş gibi sımsıkı bir vücuda sahipti.
Evet artık annemi anlatma vakti gelmişti, annemi size anlatıyorum.
[1.67 boy, 68 kilo, 46 yaşı, vücut yapısı Emily Addisonu andıran, memeleri biraz Angela White'ı, gözleri kahverengi, kaşları ince, burnu küçük ve düz, omuzlarının biraz altına gelen uçları hafif kıvırcık saçları, yumuşak ve pofuduk görünümlü ayakları. Dolgun dudakları. Keskin bacak kaslarına sahip, ablama kıyasla beyaz tenli bir kadındı.]
Birazcık ayaklarını okşadım ve öptüm oradan da ayaklarına doğru kısa ve taze öpücükler koydum.
Başım iyice kasıklarına doğru öperek yaklaşıyordu. Öpe öpe amına doğru gelmiştim. Amı kılsız ve tertemizdi.
Yavaşça etrafını yaladım ve amının deliğine gelecek şekilde dilimi ıslak darbelerle dokundurdum.
Biraz yaladıktan sonra annemin amından hafifçe sular gelmeye başlamış ve ağzıma tatlı su taneleri değmeye başlamıştı.
Hepsini içime çektim ve amının da etrafını temizleyip ayağa kalktım.
Sikim aşağıdan şahlanmış, yarışa hazır bir at gibi bekliyordu.
Elimi sikime attım ve düzelttim. Hayır dostum şimdi değil. Ona bunu şimdi yaşatmayacağım.
Bunu en temiz şekilde hatırlamasını istiyorum. İçine girdiğim anı kafasına kazımak istiyordum. Şu an alkollü olduğu için, pek bir şey hatırlamaz.
Hemen dolabına yürüdüm ve oradan bir gecelik çıkardım. İlk baş altını giydirdim ve sonra da üstüne giydirmek için kalkacağım vakit memesine elimi attım.
Memeleri yumuşak, taze ve dimdikti. Sarkma falan yoktu. Müthiş bir vücuda sahip bu kadını babam nasıl aldatmıştı ki? Aklım almıyor değil...
Memesi'nin başını ağzıma aldım ve dilimle kavraya kavraya emdim. Çocukken emmediğim memeleri şimdi emiyordum.
Başını dişlerim arasında eze eze emiyordum. Birazcık daha emdikten sonra, üstünü giydirdim ve ışığı kapatıp odama geçtim.
Yorgun geçen saatlerin ardından gözlerim ağırlığa yenik düşmüş ve kapanmıştı.
[saat 13.40]
Öff bu ses ne ya?
?: Araaassss
Kim sesleniyor bana???
"N'oluyor amk?"
Annem bir anda kapıyı sertçe açtı ve içeri girdi. Ben ne yaptım yine anlayamadım ama neyse öğreniriz.
"Ne var yine? Ne bağırıyorsun be?"
An: Üstümü sen mi değiştirdin?
"Tabi ben değiştirdim. Başka kim değiştirecek salak mısın anne?"
An: Sen nasıl vücuduma dokunursun nasıl üstümü değiştirirsin!
Ab: Aaa ne oluyor ya? Ne bu ses? Sabah sabah bu sesle uyanıyorum!
"Annen yine salak saçma konuşuyor, aptal bir kadın gibi hareket ediyor her zaman olduğu gibi."
An: Bana bak Aras! Sen bana dokunamazsın anlıyor musun beni?
"O zaman sen de bana bak kaltak! Gittiğimiz restaurant'ta eğer ki, ben olmasaydım şimdiye tecavüze uğramıştın. Hatırlıyor musun?"
An:...
"Hatırlamaz olur musun!"
Ab: Aras biraz sakin o-...
"Olamam kardeşim kusura bakma, götünüzü topluyorum burada ben."
"Eğer ki, ben olmasaydım şu an ailecek hapisteydik. Babam gibi hapis kenarlarında çürümeye başlardık. Fakat sen, evet sen anne! Bunu düşünemiyorsun nedense?"
"Şimdi siktirin gidin odamdan kahvaltımı hazırlayın ikinizi de yatırır sikerim burada. Amına koyduklarım!"
Annem ve ablam seslerini kesmiş bir şekilde odamdan çıktılar. Uykumun içine sıçıldığı için, ben de kalktım ve duşa girdim.
[15 dakika sonra]
Güzel bir duşun ardından, boktan bir güne merhaba amk. Neyse aşağı ineyim bakalım, kahvaltı hazırlanmış mı acaba?
Kapımı kapattım ve koridoru geçip merdivenlerden aşağı indim, bir koku almadım şu vakite kadar. Herhalde yapmadılar ve yarağı yediler.
Elimle mutfak kapısını sertçe açtım ve içeri girdim. Ablam bir şey yapmaya çalışıyor annemse oturmuş şarap içiyordu.
Evet kızına yardım etmiyor ve başına gelecekleri bilmesine rağmen, oturmuş keyif çatıyordu orospu.
Ablam beni görünce yüzü güler bir şekilde önüme tabağı koymuştu.
Ab: Afiyet olsun.
"Sağ ol abla!"
"Sen kendine yapmadın mı?"
Ab: Yok yaa ben aç değilim!
Aslında aç fakat bir şey bilmediği için tam olarak yapamıyordu. Ben de yerimden kalktım ve yanına geldim.
"Sen şöyle gel yanıma."
İki elinin önünde birleştirmiş utangaç bir kız gibi yanıma geldi. Şimdi tavayı çıkar. Bir de dolaptan ne varsa getir.
Ablam dediklerimi çıkarmıştı. Hemen tereyağa uzandım alıp tavaya birazcık tereyağ koydum.
Tel peynir ve Mısır unu istedim. Dediklerimi sırayla çıkardı ve uzattı. Mısır ununu kavurdum.
Kavrulduktan sonra su ekledim biraz ve bir süre sonra tel peynirleri atıp karıştırdım. Bu esnada ablam dışarıya masayı kurmuştu bile.
Bol yağlı, bol peynirli mıhlama yapmıştım. Masaya koydum ve ablamı da çağırdım.
Ablam gelirken çaydanlığı getirmiş ve ikimize çay koymuştu. Bunlar olurken annem yanımıza doğru geliyordu.
Sandalyeyi çektiği esnada sandalyeyi tuttum ve tekrar eski haline getirdim.
An: Ne yani kahvaltı yapamayacak mıyım kendi evimde ben?
"Kızın bir şey hazırlamaya çalışırken oturmuş şarap içiyordun. Şimdi mi aklın başına geldi de, oturmak istiyorsun masama? Yürü git!"
An: Ne diyorsun ya sen, ne hakla bunu diyorsun? Bu masa benim bunları ben aldım. Senin ne haddine beni bu masadan kovmak!
"Emek verirsen, yanlışlarından kaçınırsan ve düzgün davranırsan bu masaya oturursun. Ben ne dersem o!"
Annemin yüzü kıpkırmızı olmuş bildiğin kızarmış biber gibiydi. Bir şey demeden hemen çekti gitti.
Güzelce kahvaltımızı ediyor ve kuş seslerini dinliyorduk. O sırada ablam eline çay bardağı devrildi ve bütün aşırı sıcak çay eline dökülünce kısa bir bağırtı çıktı ağzından.
Ab: Offf elim yaa...
"Dur gel gel, bir şey yok. Benimle gel abla!"
Ablamla beraber odama kadar çıktık ve hemen banyomda olan ecza dolabından bir kaç şey çıkardım.
Hemen güzelce bakım yaptım ve üstünü kapattım, ne olur ne olmaz diye buz tuttuk ve beraber benim yatağıma oturduk.
"Hâlâ elin acıyor mu?"
Ab: Yok şimdi daha iyi, teşekkürler.
"Ne demek! Dikkat et allahtan çay bardağı döküldü, çaydanlık dökülseydi çok kötü olurdu."
Ablam kafasını omzuma dayadı, omzumu hiç çekmedim.
Bakalım amacı neydi diye bekledim, burnuma gelen güzel kokusunu içime çekmekten, çekinmedim.
Ancak, şu da var ki Ayla, ne kadar güzel koksa bile. Altında bir kaltağın kirli kokusu vardı aslında.
Bunları düşünürken kafasını kaldırıp gözlerime baktı, fakat ben de ne görüyorsa ben onda göremiyordum.
Koskoca Ayla Şura para babası ailenin ihtişamlı ama aptal kızı...
Bunları anlatırken hâlâ bana bakıyordu. Ben de onun kahverengi gözlerine bakıyordum. Tek gördüğüm şey aslında kendi silüetimdi.
Herhalde bunu bir yeşil ışık sandı. Burnu burnuma değmeye başladı, nefes alıp vermesi hızlandı.
Benimle göz kontrolünü iyice kurmuş ve dudaklarını biraz aralamıştı...
Hayır bu kadar kolay değildi. Kendimi ona teslim edecek kadar, aptal birisi değildim. Geri çekildim ve sağ elimle boğazını sertçe sıktım.
"Ah be Ablam aptalsın sen kusura bakma. Daha önce dediğim gibi. Sen değil ben ne zaman istersem, o zaman sikerim seni."
"Şimdi gözümün önünde daha fazla kendini düşürmeden kaybol, orospu bozuntusu seni!"
Ayla'nın boğazını bırakınca derin bir nefes aldı ve zor bir şekilde yerinden kalktı. Bana kızarmış, damlalar akmış gözleriyle öylece baktı.
"Daha ne duruyorsun, kusura bakma bugün bir orospu'nun hevesini yapmak istemiyorum. Git kendini parmakla sürtük!"
Çıktı ve gitti.
Belki de sikmeliydim ama daha istediklerimi onlara yapmadım bile. Belki o zaman istediklerimi gerçekleştirince yaparım tekrardan.
Yerimden kalktım ve bilgisayarın başına geçtim. Listeleri düzenledim, isimlerde değişiklik yaptım.
Bir kaç kişinin istatistiklerini iyice incelemeye başladım. Her birisi 40 yaş altı kişilerdi. Bence bu insanlarla çalışırsam ve başarı elde edersem...
20 yıl boyunca hiç değişiklik yapmam gerekmez. Kim bilir?
[Telefon çalar]
Kim acaba?
"Alo kimsiniz?"
Le: Aras Bey! Yani Aras benim Leyal. Ne çabuk unuttun beni ya.
"Aa sen miydin? Kusura bakma benim telefon birazcık bozuldu, o sebeple numaralar gitti!"
Le: Sorun değil, olur bazen öyle.
"Ee bakalım Leyal, sen beni aramazsın. Yani uzun zaman önce vermeme rağmen şimdi arıyorsun!"
Le: Ya kusura bakma cidden unuttum ben Aras. Sizin haberinizi yaptıktan sonra bir sürü iş teklifi falan aldım, onlarla uğraşırken görüşemedik.
"Neyse sorun değil! Beni neden aramıştın?"
Le: Şey biraz kızabilirsin ama herhalde geceleyin olay yaşamışsınız. Onun hakkında bir açıklama yapmak istersin belki bize.
"Niyeymiş o Leyal?"
Le: Yani haberciyiz biz biliyorsun. Hem güzel bir haber yapmış olur, hem de iyi para kazanırız.
"Hımmm, yani para kazanmanı cidden isterim. Fakat bu konu beni ve ailemi ilgilendiriyor. Sana açıklama yapmak zorunda değilim!"
Le: Ne seni rahatsız ediyor-...
"Yani tamam habercisin ama bunun için beni özel telefon numaramdan arıyorsun."
Le: Birazcık bana yardımcı olsan?
"Kusura bakma Leyal kendimi sana kullandırmam ben! Görüşürüz Leyal!
Le: Gö-...
Allah'ım bir haber yaptık, numaramızı verdik gelmiş beni arayıp haber yapar mıyız diyor, hangi kafa bu ya?