BÖLÜM 7.2 [BORÇ]
Şirkete geldiğimizde, daha önce babamın dava sürecinde aradığım Tuğba Hanım'ı aramıştım.
Kendisi şirkette iyi bir konuma sahip ve başarılı işler içerisinde bulunan, verdiği bilgiler doğrultusunda şirketin tek doğru dürüst kazandığı alanı, bana açıklamıştı.
İlaç sektöründe de çalışan Tuğba Hanım aslında, dünya'nın her yerinde bizlerin inşaat sektöründen çokça para kazanmasını sağlıyordu.
Tuğba beni kapıda karşılamış ve tatlı diliyle "Hoş geldiniz, efendim!" demişti. Ha bu arada eğer ki Tuğba kim nasıl biri derseniz sizlere özet geçebilirim, kısaca!
[2 kız çocuğu var, 44 yaşında, su yeşili gözleri ve küt kesilmiş kumral saçları var, ince yapılı bir kadın, orta yapılı memeleri ve biçimli bir göt yapısına sahip, birazcık minyon tipli bir kadın, 1.60 ya da 1.61 boy, bakımlı bir kadındır.]
Nasılsınız Tuğba Hanım? [Tu]
Tu: İyiyim efendim teşekkürler!
Sizden, bana odama kadar eşlik etmenizi, genel durumu, kazanç ve zararları kısaca anlatmanızı istiyorum.
Tu: Efendim, kurulumuz 17 kişilik bir ekip hepsi ayrı alanlarda çalışıyor, şu an diğer alanlarda kazanç var mı bilmiyorum.
Tu: Bunun nedeni Ahmet Bey, yani babanız hapse girdiğinden dolayı, şirketten bolca para çıkışı oldu, indirimli cezalar aldık, ne kadar babanız çaldığı paraları ödese bile, bizler hâlâ büyük bir yük sırtlıyoruz.
Peki şu an kurulda en yüksek kişi kim, yani elbet şu an geçici de olsa yöneten biri vardır.
Tu: Gökmen Türk, kendisi uzun zamandır babanızın yanında çalışıyor ve kurulda yönetim, söz hakkı ne varsa onun elinde efendim.
Anladım.
[Asansörden inince toplantı odasına doğru yöneldim.]
Tuğba Hanım, şu an 17 kişide burada mı acaba?
Tu: Evet, hepsi bugün burada yarım saat sonra olacak toplantı için geldiler.
Güzel, ben de orada olacağım. Şimdiden yerime geçiyorum.
Tu: Tamamdır efendim, birazdan görüşmek üzere.
[Yarım saat sonra]
Herkes toplantı odasına girmeye başlayınca, benim kim olduğumu bilmedikleri için, şaşkın bir tavırla yerine oturup aralarında kısık sesle konuşarak "kim bu?" diyordu.
Gökmen Bey gelince bana "Yanlış yerde oturuyorsun, kalk yerimden!" demişti. Yerimden kalktım ve Gökmen Bey'e elimi uzattım.
"Ben Holding'in yeni sahibi, Ahmet Şura'nın oğlu Burhan Aras Şura memnun oldum Gökmen Bey."
Gökmen, ne olduğuna şaşırmış eli ayağına dolanmıştı, bana baktı ve burası o zaman sizin yeriniz efendim dedi ve usulca yerine geçti.
Konuşma yapmak için ayağa kalktım:
"Hanımlar ve Beyler herkese iyi günler! Ben Aras Şura, bundan böyle babamın yerine ben geçmiş bulunmaktayım. Aranızda eğer ki okul okuyor, üniversite okumamış ya da bu alanda bilgisi olmayan biri, bizi nasıl yönetir fikri varsa haklısınız."
"Ancak, sizlere şunu söylemek istiyorum, babam ilköğretim mezunu yani, sizler de Yükseköğretim mezunusunuz, burada sizleri eziklemek gibi bir niyetim yok! Sadece olanları anlatıyorum."
"Yakında sizlerle daha çok toplantılar yapacağız, hatta şimdiden haber vereyim kurulumuzda değişikler olacaktı, gerek pozisyon, gerek isim."
"Elimde şu an kısa süre önce hazırladığım raporlar var ve hiç iç açıcı sonuçlar yok burada, yani şimdiden hazır olun, herkese iyi günler. İşinizi başarıyla yapınız!"
Konuşmamı yaptıktan sonra, herkesin yüzü buz tutmuş gibiydi, aralarında "olamaz, böyle yapamaz!" diye birbirilerine sitem ediyorlardı.
Ben toplantı odasında çıktıktan sonra, Tuğba Hanım arkamdan gelmişti, arkamdaki topuklu ayakkabı seslerini duyunca yavaşça döndüm.
Hayırdır Tuğba Hanım, bir şey mi söyleyecektiniz?
Tu: Biliyorum bu sizin kararınız fakat, bu biraz ağır bir karar değil mi?
Hayır Tuğba Hanım, son 6 yıllık süreçte şirket çok kaybetti, bence bu açık kapatılmalı. Hem siz niye bu kadar endileşelisiniz?
Tu: Efendim ben de kurulda bulunuyorum, uzun zamandır bu işi yapıyorum. Bu nedenle, eğer ki bizleri kovarsanız sözleşme gereği 10 yıllık süreç boyunca kimseyle çalışamayız.
Orası beni ilgilendirmiyor Tuğba Hanım, önümüzdeki ay sonu bütün kararları vereceğim, yeni düzen ve yeni isimler için.
Şimdilik iyi günler.
Tu: İyi günler efendim!
Şirketten çıkarken bugün spora ve psikoloğa uğrayacağım aklıma gelmişti. Ve kimsenin bunları bilmesini istemediğim için de arabayla gidemezdim.
Fakat aslında bu şirketin otoparkında bir sürü özel durumlarda kullanılmak için audi marka araçlar vardı.
Şoför'ü aradım ve geri dönmesini istedim. Hemen otoparka indim ve oradaki görevlilerle konuştum, bir tane anahtarı aldım ve arabaya gittim.
Aracı çalıştırdığım gibi hemen psikoloğa gitmek için tam gaz yola çıktım.
[30 dakika sonra]
Psikolog Hanım'ın kapısını çaldım ve içeri girdim. Simay Hanım her zaman olduğu gibi kenarda oturmuş bekliyordu.
Nasılsınız Simay Hanım?
Pg: İyiyim teşekkürler, siz nasılsınız?
Normal fakat aynı değil.
Pg: O da güzel bir durumdur, en azından kötüden iyidir.
Yani evet haklısınız!
Pg: Buyrun anlatın dinliyorum.
Hayatım son zamanlarda biraz zor olmaya başladı, duydunuz mu bilmiyorum babam hapse girdi.
O hapse girince de işlere ben bakıyorum nihayetinde.
Pg: Evet duymuştum.
Anneme bu sabah, beni yine eziklemeye babam kadar başarılı olamayacağımı söyledi.
Pg: Babanız dolandırıcı değil mi?
Evet ama annem bunu hâlâ unutuyor.
Pg: Peki, isterseniz buraları birazcık geçelim tekrar hayatınızın geçmiş zamanlarına dönelim.
Ne anlatabilirim ki? Neredeyse pandemi öncesinden beri geliyorum.
Pek bir şey kalmadı artık. Ne anlattıysam sizlere bütün yaşanmışlığımı biliyorsunuz zaten.
Pg: Aslında doğru haklısınız. Peki babanızın bu gidişi nasıl hissettiriyor?
Güzel hissettiriyor. Çürüsün hapiste ona orada ne yapıyorlarsa yapsınlar.
Pg: Hımm, anladım.
Ne diyebilirim 18 yıl sonra özgürüm, ailem bana istedikleri şekilde hareketler yapamıyorlar.
Birazcık nefeslenmiş olabilirim bir nevi.
Pg: Ne güzel değil mi?
Bayaa iyi. :)
Peki sizin hayatınız nasıl geçiyor?
Pg: Klasik her gün sizlerin yaşadığının benzerini yaşayan insanlar geliyorlar, onlarla sorunları çözüp, yeni bir insan olmaya çalıştırıyorum onları.
Bunu söylerken Simay Hanım'ın boynunda bir morarıklık farkettim tıpkı bir sopa ile vurulmuş gibiydi.
Boynunda duran izi gördüğümü farkedince, bozuntuya vermeden kaşla, göz arasında orayı çekiştirerek elbisesiyle güzelce kapattı.
Aslında ne olduğunu sormak istedim fakat, belki de düşündüğüm şey değil de, farklı bir şey olabilir diye üstüne gitmek istemedim.
Bir süre daha konuştuktan sonra, yerimden kalktım ve kendisiyle vedalaşıp, aşağı indim.
Arkamdan bir sesle tekrar döndüm, Simay bana seslenmişti. Gümüş ve özel yapım bir kalem cebimden düşmüştü.
Onu bana doğru uzattı, sonra da önümden merdivenden inerek gitti.
Aşağı indim biraz o güzelim çam ağacı kokusunu içime çektim ve otoparka doğru gittim.
Arabama doğru yürürken bir adam beni uzaktan arabanın içinde izliyor gibiydi, yani uzaktan dediğim 10 metre ötede.
Fakat belki durum farklıdır beni değilde bir başkasına bakıyor ya da bekliyor diye düşündüm ve arabama bindim.
Arabayı çalıştırdığım gibi 15 dakika ötede olan kursa, yavaş yavaş arabayı sürüyordum.
Bir ara aynadan baktığımda aynı araç arkamdaydı, az öncekine kıyasla işkillenmiştim. Arabayı bir sağ sokağa sürdüm.
Arkamdan o da girmişti, sonra da sol sapağa girince o da girdi. Garip?
Yavaşça arabayı sağda duran boşluğa doğru çektim ve arabadan inip yere biraz eğildim kenarda duran koca bir taşı aldım öylece bekledim.
Adam yaklaşınca birazcık dik durdum ve hazırlandım, adam tam o esnada arabasını gazladı ve son hız sokaktan geçti gitti.
Bir süre durdum ve bekledim.
10 dakika sonra arabayı tekrar çalıştırdım ve kurs yerine gelmiştim.
Yavaşça kapıyı açtım ve direk soyunma odasına gittim, içerisi boş ve sakindi. Üstümü değiştirip çıktım ve aşağı kata indim.
Nadia altında kırmızı bir tayt üstündeyse siyah bir crop tarzı rahat bir şey vardı.
Hocam merhaba?
Na: Aras Bey, sonunda gelebildiniz nerelerdesiniz ya siz? (sinirli)
Hocam kusuruma bakmayın, ailevi sorunlar, dava vs. derken size uğrayamadım.
Na: Gel bakalım şöyle sen!
Yavaş adımlarla Nadia'nın karşısına geldim ve beklemeye başladım.
Bir anda bana atak yaptı ve dövüşmeye başladık, her hareketini savuşturuyor ve elimden geldiğince kendimi savunuyordum.
Na: Sana sadece savunmayı öğretmedim, karşılık ver hadi!
Bunu söyleyince beni denediğini tamamen anladım ve ben de karşılık verdim.
İkimiz de çok hızlı hareket ediyorduk sanki iki tane Ferrari yarışıyor gibiydi.
Uzun süren karşılıklı mücadele 20 dakikadır devam ettiği için yorulmaya ve terlemeye başlamıştık.
Ben son anda bir hareket ile Nadia'yı yere sermiştim.
Hocam boynuz kulağa geçiyor ha ne dersini-...
Bacağıma yaptığı bir hamle ile yere serilmiştim, Nadia tam üstümde duruyor nefes alış verişini hissedebiliyordum.
Göğüsleri, göğüs kafesime temas ediyordu.
Na: Daha değil fakat iyisin bir süredir yoktun ama çoğu öğrencime göre hızlı öğrendin ve bayaa iyisin Aras.
Sağ olun hocam!
Peki bugün neler öğreteceksiniz.
Na: Senin fazla bir hareketin kalmadi, yani öğreneceğin bir şey kalmadi.
Na: Büyük ihtimal 3 ya da 4 ay içinde senin belgeni veririz.
Teşekkür ederim hocam, hepsi sizin sayenizde oldu.
Na: Sadece benim değil, sen çok azimlisin ve çoğu yerde olduğu gibi burada da başarılısın. Şimdi 2 saatlik işimiz var hemen başlayalım.
Tamamdır hocam, hemen yapalım.
[Bu 2 saatlik süreçte bir sürü hareketi öğrenmek için tekrar ve tekrar yaptım sonra da bunları denedim]
Hocam başka bir şey var mı?
Na: Yok Aras üstünü değiştirebilirsin!
Tamamdır hocam.
Üstümü değiştirmeye gittiğimde arka koridordan ses geliyordu fakat önemsemeden ilerlemiştim.
Üstümü değiştirip çıktığımda görüşürüz demek için Nadia'nın yanına gidiyordum.
Tam içeri girecektim fakat, kafamı kaldırıp baktığımda 5 tane adam Nadia Hanım'ın etrafını çevrelemişti.
Konuşmaları dinlemek için biraz saklanıp bekledim.
(x adam: xa)
Xa: Bak borcunu ödedin ödedin, ödemezsen, alırım burayı senden.
Xa: Hatta tek burayı değil başka bir şey de alırım, özellikle bunu sen hiç istemezsin!
Na: Lutfen kocam aldi parayi, ben bir şey almadim! Benim haberim bile yoktu paradan.
Xa: Kocan aldı fakat kaçtı gitti burayı da ipotek ettirdi. Ya bu ay sonuna kadar 200 bin doları ödersin ya da alırım burayı senden.
"Muhammet abi ne yaptı da bu adamlardan borç aldı ki? Allah'ım arada kadının başı yanacak... "
Adamlar bir süre daha konuştuktan sonra, çıktı gittiler. Hemen Nadia Hanım'ın yanına gittim ve yanına oturup neler olduğunu sordum.
Bana ağlamaklı bir şekilde durumu anlatmaya çalışıyordu.
Na: Ko-kocam, bitcoin ve b-borsa da yükseliyordu. Fa-fa-kat bir sabah uyandığımda, kendisini bilgisayar başında gördüm, kafasını ellerinin arasına almış a-ağlıyordu.
Na: Ne oldu dedim. Bana döndü ve "battık, büyük battık!" demişti.
Na: Ben toparlarız ederiz dedim tam 6 ay önce, her şey guzel gidiyordu fakat. Tam 1 ay önce kocam tekrar yatırım yapmak için tefeciden borç almıştı.
Na: K-kendisine n'olur tekrar girme şu işlere kaybederiz, yapma etme dedim. Gitmiş evi arabamı ve zamanında sattığım biriktirdiğim para ile bu binayı aldım, burayı da ipotek ettirmiş onlara.
Na: N-nasıl oluyor anlamıyorum, bir süredir gelip borcu öde, borcu öde diyorlar.
Na: Kocam nerelerde bilmiyorum 1 ay önce parayı aldıktan 3 gün sonra kayıplara karıştı bana sadece "annem'e gidiyorum döneceğim canım!" diye mesaj yazmıştı.
Na: Bu adamlar geldiği günlerde bir mektup geldi tam 10 gün önce;
"biliyorum, ne olduğunu anlamadın! Belki bana kızıyorsun ama o parayı ödeyecek param kalmadı yine battım, kalan 70 bin dolar ile borç ödeyemezdik, eğer ki dönseydim parayı alıp beni kurşuna dizlerlerdi. Seni seviyorum beni affet, artık dönemem" yazıyordu.
Na: Kocam beni borç batağına bıraktı ve gitti n'apacağımı bilmiyorum, Allah'im yardim et n'olursun...
Bunları dinlerken bildiğin şok olmuştum, Nadia Hanım çok tatlı ve akıllı bir kadındır. Onu bu hale sokmak, ne acı bir durumdu.
Kocası dönmeyecek o belli fakat, borçları nasıl ödeyecekti, eğer ki ipotek edilenleri verse kadının elinde ya da avucunda bir şey kalmazdı.
O an kendimin zengin olduğunu hatırladım, istediğim gibi para çeker ve istediğim gibi de harcayabilirdim kim ne diyebilir ki?
Nadia Hanım'ın çenesinin ucundan işaret parmağım ile tutup gözlerime gelecek şekilde kaldırdım ve;
"eğer ki para lazımsa, sizin için hiç düşünmeden karşılıksız para veririm! Yeter ki şu güzelim suratınızı ağlayarak mahvetmeyin, yazık değil mi şu gözyaşlarınıza!" dedim.
Nadia şok olmuş bicimde deniz mavisi gözlerini kocaman açtı ve gözlerime bakıp "ci-cidden mi? Yapabilir misin bunu?" demişti.
Gülerek "neden olmasın, hem sen bana neler öğrettin karşılık beklemeden, bunların bence bir bedeli varsa böyle ödenebilmeli" dedim.
Yüzü bir anda tarifsiz bir şekilde gülmüştü, Kollarını hemen sarmaladı sırtıma, yanaklarıma ıslak ve sıcak öpücükler konduruyordu her öptükten sonra "teşekkur ederim Aras, çok teşekkurler." diyordu.
"Bir an içimden umarım beni kandırmıyordur, çünkü ona ailemden bile çok güveniyorum."
"Uzun zamandır beraber sayılırız, beni eğitiyor ve hiç karşılık beklemiyor, aslında bunun için bile bu parayı hiç düşünmeden veririm."
"Neyse bu kadar düşünüpte yormayayım kendimi."
Sarılma faslı bittikten sonra Nadia elinin tersiyle gözyaşlarını silmiş ve yüzünde tatlı bir gülümseme olmuştu bu gülüş için neler verilmez ki...
Yerimden kalktım ve çantamı yerden aldım, kendisi de kalkmış bekliyordu, ona baktım ve soru sordum" bu adamlar ne zaman gelecek tekrar olarak?" dedim.
Bana hemen "Bu ay sonu tekrar gelecekler!" demişti.
Tamam o zaman "para hazır olunca gelir senin yanında bekler ve onlarla görüşme ayarlayıp uygun bir yerde parayı onlara veririz." dedim.
Kendisi sevinçten çığlık atıp tekrar sarılmak için üstüme küçük kız çocuğu gibi atladı, fakat bir an dengemi kaybettim ve yere düştüm.
Nadia hemen endişelenip "iyi misin, istemeden oldu özür dilerim." dedi.
Ben de kendisinin sırtına ellerimi atıp vücudunu vücuduma bastırdım ve sarılarak sesli gülmeye başladım.
O da benim gülerek tepki verdiğimi görünce yumuşamış ve sesli gülerek karşılık vermişti...