← Ana Sayfaya Dön

ADANALI HANIMAĞA 20

📌 ADANALI HANIMAĞA (ÖZEL)

Beyaz ve diri memelerinin üzüm tanesine benzeyen uçlarını ısırırken, Milena kucağımda profesyonel ve ritmik hareketler sergiliyordu. Altındaki dar kot pantolona rağmen uzun bacakları sayesinde uyluklarıma yapışmıştı. Senelerce spor ve jimnastik yapmış biri olarak hareketleri rahat ve kıvraktı.


Kavradığım büyük ve sıkı memelerini emerken o da üstümdeki ceketi omuzlarımdan sıyırdı, kravatımı gevşetip açtıktan sonra da gömleğimin düğmelerini çözdü uzun ince parmaklarıyla. Boynumu öpmeye başladı yeniden ama bu kez daha ateşliydi. Etimi içine çekiyordu tıpkı benim memelerine yaptığım gibi.

Memeleri ağzımı doldurup taşıyordu. Beyaz ve sivri uçları gittikçe pembeleşmeye ardından kızarmaya başlamıştı. Teni kadife gibi yumuşaktı Milena’nın. Derken üstümden kalktı bir şey dememi beklemeden. Siyah kumaş pantolonumun önü kabarmıştı çoktan.

Milena hızlı bir hareketle üstündeki siyah kot pantolonu sıyırıp çıkardı bacaklarından. Biçimli ve uzun bacakları pamuk gibi beyazdı. Pantolonun altında siyah minicik bir tanga vardı. Sahnede giydiği deri tangaya benzeyen siyah tüllü bir tangaydı bu. Onu da çıkartacakken kendime çektim ince belinden tutarak.

Ellerim kavisli belinde gezindi. Dilimi çıkardım, minik göbek deliğinin etrafını dilledim bir zaman, öptüm ve yaladım. Arkaya kaydı ellerim daha sonra. Sıkı ve sert göt yanaklarını hissettim. Arkasına döndürdüm. Tanganın arkası götünün yarığında kalmıştı. Götünün yanakları birbirinden ayrık ve biçimliydi. Tangasını yavaşça sıyırdım bacaklarından. Eğilmesini istedim Milena’dan. Küçük sehpayı önüne çekip ellerini koyarak domaldı. Bacaklarını ayırdı epeyce. Tangasını çıkarıp attım.

Göt yanaklarını ayırdım iyice. Amının pembe ince dudakları gerildi, dudakların arasından içinin sulu kızıllığı göründü. Hemen üzerindeyse minik bir huniye benzeyen göt deliği duruyordu. Dilimi çıkardım ve göt deliğine değdirdim. O an Milena “Immm!” diye minik bir tepki verdi. Götünün yanaklarını sıkıp okşarken deliğini dillemeye devam ettim. Milena’nın uzun ama narin vücudu gerilmişti. Sahnede buz gibi görünen kadın kollarımın arasında erimiş, yumuşamıştı sanki.

Alta uzattığım dilimi amının içine soktum. Kıpkızıl ve yakıcı bir sıcaklığı vardı. Boydan boya amını yalarken Milena sağ elini amına attı. Uzun parmaklarıyla ovalamaya başladı onu. Bir yandan da inlemesine devam ediyordu.

Yarağım kalkmıştı çoktan ama Milena gibi bir kadına karşı erkenden harekete geçip musluğu boşaltmak istemiyordum. Kulüpteki gece benim için gergin geçmişti ve şimdi rahatlamak niyetindeydim. Neyse ki fazla içki içip de sarhoş olmamıştım. Sadece yorgunluk vardı üzerimde.

Yeniden benden yana dönmesini istedim. Milena yavaşça döndü. Önümde diz çöküp pantolonumun kemerini açtı, düğme ve fermuar işini de bir çırpıda halledip bacaklarımdan çıkardı pantolonu. Baksırımı da çıkardı, burnuna götürüp kokladı onu, sırtının üstünden arkaya attı. “Kokunu sevdim!” dedi gülümseyerek.

Yarağım kalkmıştı çoktan. Sağ eliyle yavaşça kavradı onu. Mavi gözleri üzerimdeydi. Ağır ağır okşaya okşaya sıvazladı bir süre. Ardından sarı saçlarını arkasına atıp ağzına aldı yarağımı. Yine yavaş ama kendinden emin şekilde saksoya başladı. Yarağımı dibine kadar alıyordu Milena. Ardından kafasını dilliyor, yalıyor, taşaklarımı emiyordu. Kasıklarımı da dillemekten geri kalmıyordu. Sonrasında yarağımın kafasına tükürüp onu da dondurma gibi emip içiyordu.

Sarı saçlarına asıldım. İpek gibi yumuşaktı saçları. Onlara iyi baktığı belliydi. Geniş alnının altındaki parlak mavi gözlerini üzerimden bir an olsun ayırmadan devam etti saksosuna. Keyfim yerine gelmişse de üzerimdeki yorgunluk beni geriyordu.

Sonunda dayanamayıp “Kahven var mı!” diye sordum. Ağzındaki yarağımı çıkardı. Beyaz alnında çizgiler oluştu, şaşırmış gibiydi. “Kahve mi!” diye sorunca “Evet, çok yorgunum, bir kahve olsa kendime gelirim!” dedim. Aksanlı ama tatlı Türkçesiyle “Sen alışık değil gece ayakta kalmaya, ben çok alıştım!” dedi. Ardından da ayağa kalkıp Türk kahvesi mi yoksa Nescafe’mi istediğimi sordu. “Sade bir Nescafe yeter!” dediğimde mutfağa geçti.

Geriye yaslanıp gözlerimi kapadım. Kahve gelene kadar en azından bir dakika da olsa kendimi dinlendirmek istedim. Mutfakta su ısıtıcının kaynamasını, dolap kapaklarının açılıp kapanmasını dinledim bu sırada. Az sonra Milena “Al bakalım!” diyerek kahvemi sehpanın üstüne bıraktı. Kendine de sütlü Nescafe yapmıştı. Yanıma oturup kahvesinden yudumlar alırken konuşmaya başladık.

Ev arkadaşları Vera ve Natali geceyi avukatın yanında getirdiği adamlarla geçireceklerdi, yalnızca Tamara gelecekti. Tamara’nın kendileri gibi kulüpte değil kumarhanede çalıştığını söyledi. Krupiye kızlardan biriydi. Üniversiteyi Türkiye’de okuduğunu, Kıbrıs’taki otel kumarhanelerinde birkaç yıl çalıştığını, son bir yıldır da Hanımağa’nın yanında çalıştığını ekledi. Tamara da Vera ve Natali gibi Ukraynalıydı, 27 yaşında olduğunu ilave etti.

Kolumdaki saate bakıp “Yakında gelir Tamara!” deyince “Bizi böyle görürse ne olacak!” diye sordum. Boynumdan öptükten sonra “Bir şey demez merak etme, Tamara açık fikirli bir kız. Problem olmaz. Hem sen Hanımağa’nın damat oluyorsun, bir şey diyemez zaten korkusundan. Hanımağa’dan çok korkar. Bir keresinde kızın birini onun yanında çok pis dövmüş Hanımağa, ondan beridir çok korkuyor ondan!” dediği vakit araya girip “Dayak mı atmış Hanımağa, ne dayağı!” diye sordum. O da aksanlı Türkçesiyle anlattı:

“Kızlardan birinin kumarhaneye gelen bir adamla ilişkisi varmış. Bu kumarhanelerde yasak bir şey. Adam devamlı onun masasına geliyormuş. En sonunda müdür anlamış ikisi arasında bir şey olduğunu. Adamı tehdit edip bir daha gelmemesini söylemişler ama kıza acımamış Hanımağa. Kumarhanede bütün çalışanların önünde çok pis dövmüş. Kızın her yanına sopayla vurmuş. Kızın kafa göz patlamış, kaburgaları, dişleri kırılmış hep. Tamara fotoğrafını göstermişti, çok korkunçtu. Ben de Hanımağa’dan çok korkuyorum…!”

Kahvelerimiz bitmişti konuşma biterken. “Kaldığımız yerden devam edelim!” dedim, dudaklarından öptüm onu. Dillerimizi, dudaklarımızı kanatırcasına emerken binanın önüne bir arabanın yanaştığını duyduk. Gecenin sessizliğinde kolayca duymuştuk bunu. Bahçe kapısının açılma sesi geldiğinde “Tamara geldi!” dedi Milena.

Ben hemen kalkıp yerdeki baksırımı ve pantolonumu giyindim ama Milena çok rahattı. “Sakin ol, problem yok!” dedi eliyle işaret ederek. Bir şey giyme ihtiyacı bile duymadı, kapıyı açmaya gitti. Az sonra Tamara geldi.

Kumarhaneye ilk gittiğim gece fiziğiyle dikkatimi çeken, Amerikalılara tercümanlık yapan uzun boylu sarışın kızdı Tamara. Bir Türk için fazla güzel görünmüştü bana o zaman ama nerdeyse kusursuz Türkçesiyle de yabancı hissettirmemişti. 1,80’e yakın, incecik, çok güzel bir kızdı Tamara.

Üstünde siyah mini bir etekle beyaz gömlek vardı. Sarı saçlarını tepesinden topuz yapmıştı, bir iş kadını gibi görünüyordu bu haliyle. Hanımağa kızın sade ve duru güzelliğini onu kumarhanede çalıştırarak kullanıyordu. Kumarhaneye gelen sonradan görme müteahhitler, para babası hacıağalar Tamara gibi bir kızın olduğu masaya oturup ceplerindeki tüm parayı bırakıyor, üstüne borçlanıyordu.

Ayağa kalkıp elini sıktım, merhabalaştık. Parlak kırmızı rujlu dudaklarının arasından biçimli bembeyaz dişleri görünüyordu.
Tamara neler olduğunu anlamıştı elbette ama hiçbir şey demedi. Aksine Hanımağa’nın damadı olduğumu bildiğinden gergin görünüyordu. Milena ile aralarında bir şeyler konuştular. Muhtemelen Ukraynaca idi konuştukları dil. Tamara bana bakıp zoraki gülümsedi ama yüzündeki gerginlik daha da artmıştı Milena’nın sözlerinden sonra.

Tamara banyoya gittiğinde ona ne söylediğini sordum. Yanıma oturup kulağıma “Seni buraya Hanımağa’nın gönderdiğini, eğer seni memnun etmezsek aynı o kız gibi bize de dayak atacağını söyledim!” diye fısıldadı. “Sen ciddi misin!” diye sordum. Mavi gözleri parıldadı. “Evet, bize güven. Tamara ile çok iyi anlaşırız. Hanımağa’nın çok özel misafirlerine şov yapacağım zaman Tamara’da gelir!” dedi.

Sahnede yaptığı şovun benzerini ama çok daha açık saçığını Hanımağa’nın kalburüstü zengin misafirleri için yaptığını, işin içine grup sekslerin de girdiğini anlattı sakin sakin. Hatta en son artık cinsel gücü kalmayan Adana’nın önemli iş adamlarından birinin evine gidip şov yaptığını, ardından da karısıyla ilişkiye girdiklerini de aynı sakinlikle anlattı. Tamara ile birlikte kadını takma yarakla sikmişler, adam da onları izlemişti. Bu iş için de iyi para almışlardı. Eliyle yüzünü gösterip “Kadın turbanli, böyle kapalı kadındı!” dedi.

Karısının cinsel ihtiyaçlarını karşılayamayan adam bu sayede onu doyuma ulaştırırken kendini de boynuzlanmış hissetmemişti anlaşılan. Tabii tüm bunlar çok gizli kalması gereken şeylerdi ve Hanımağa’da bu gizliliği sağlayan sigortaydı. İnsanların en gizli sırlarına vakıf olmak ona büyük bir güç veriyordu.

Birkaç dakika sonra Tamara banyodan çıktı. Yüzündeki makyajı temizlemiş, saçlarını açmıştı. Sırtına dökülüyordu dalgalı saçları. Bana bakıp gülümseyerek karşı odaya girince Milena da peşinden gitti.

Sabahın ilk ışıkları doğmak üzereydi nerdeyse ve rüya gibi iki kadınla ilişkiye girecektim. Neyse ki koyu kahve uykumu dağıtmış, yorgunluğumu da bir nebze gidermişti. Kısa zaman sonra önden Milena arkasından Tamara geldi.

Tamara da soyunmuştu ve üstünde sadece siyah bir çorap vardı kalçalarına kadar gelen. Yuvarlak ve Milena’nınkilere göre daha küçük memeleri öne doğru fırlamıştı. Uçları yukarı bakan memeleri birbirinden ayrıktı Milena’nın göt yanakları gibi. Vücudu bembeyazdı ve parlıyordu yağlanmış gibi. İnce pembe dudakların çevrelediği minik bir amı vardı. Yüzündeki gerginlik biraz azalmıştı. Milena’nın gerçek olmayan Hanımağa ile ilgili tehditkâr sözleri Tamara’yı yay gibi germişti.

Milena önce onları izlememi istediğinde geriye yaslandım. Neler olacağını merakla bekliyordum. Önce birbirlerine sarıldılar. Yanaklarını öptüler. Sonra da uzun kırmızı dillerini çıkarıp dillemeye başladılar birbirlerini. Dillerini, dudaklarını uzun uzun emerlerken ikisi de ara ara bana bakıyor, gözlerini sanki bayılıyorlarmış gibi kapıyorlar, inliyorlardı. Sanki aralarında lezbiyen bir ilişki varmış gibi görünüyorlardı bu haldeyken.

Milena dizleri üzerinde çöktü ve Tamara’nın kaymak gibi amını emmeye başladı daha sonra. Tamara sağ bacağını sehpanın üstüne koydu ve daha rahat bir pozisyon yarattı Milena’ya. Milena’nın attığı uzun dil darbeleri Tamara’nın yüzündeki son gerginlik izlerini de silip götürdü.

Milena’nın elleri Tamara’nın memelerinde, kalçalarında, sıkı göt yanaklarında, karnında geziyordu durmadan. Derken Tamara ayağını indirdi ve bu kez de arkasını döndü. Yana doğru kaydım çekyatta. Milena Tamara’nın göt yanaklarını ayırdı, alttan beliren minik amını parmaklamaya başlarken göt deliğini de dilliyordu. Tamara’dan uzun ve tiz iniltiler geliyordu. Dudaklarını emiyor, göz kapakları hızlı hızlı oynuyordu. İlişk**e aktif olan taraf Milena idi ve Tamara kendini kocasına teslim etmiş bir kadının rolündeydi.

Sonunda dayanamadım ve üstümdeki pantolonla baksırı çıkardım. Manzaranın keyfine varmak için yarağımı sıvazlamaya başladım. O anda Milena Tamara’nın götünü dillemeyi bırakıp önüme geçti ve yarağımı kaptı, ağzına aldı hemen. Tamara’da yanında çömelirken sağ elini yarağıma attı. Milena’nın kısa saksosundan sonra yerine Tamara geçti. Aç bir kurt gibi saldırdı yarağıma. Daha iştahlı şekilde somuruyordu yarağımı. Boşta kalan Milena ise Tamara’nın arkasına geçip onun amını emmeye, dillemeye başladı. Harika bir olayın baş aktörü olmuştum.

Yarağım Tamara’nın dudaklarından boğazının en derinlerine kadar gidip geldikçe zevkten çıldıracak gibi oluyordum. Yoğun dil darbelerini yarağımın kafasında hissediyordum. Aynı yoğunluk Tamara’nın amında da vardı ve Milena amını bir hayvan gibi emip ısırıyordu. Amının dudakları Milena’nın dişlerinin arasında lastik gibi uzarken Tamara yarağımı emmeyi bırakıp geriye dönerek inliyordu.

Her şey harika gidiyordu ama bu manzara kendime olan hâkimiyetimi de zorluyordu. Kahve o an için uykumu kaçırmış ama yorgunluğuma kesin çözüm olmamıştı. Bir an önce ikisinden birini sikmek istiyordum. Sonunda “Hadi sikişelim artık, yeter bu kadar!” dediğimde önce Milena ardından Tamara kalktı. Ben de doğruldum ve Tamara’nın elinden tutup sehpadan destek alarak domalmasını istedim. Ama Milena’nın daha iyi bir fikri vardı.

Odaya geçti ve biraz sonra bizi de yanına çağırdı. Tamara ile odaya geçtiğimizde onu tekli yatakta sırt üstü uzanmış halde bulduk. Üzerinde daha önce de örneğini gördüğüm belden bağlamalı bir yarak vardı. Yarak önünde havaya dikilmişti. Tamara kıvrak bir hareketle yatağa çıkıp yarağı amına hizaladı ve çabucak içine aldı. Ellerini Milena’nın omuzlarına atıp hızlı hareketlerle üstünde hoplayıp zıplamaya başladığında Milena “Hadi gel sen de!” dedi. Tamara’yı götünden sikecektim. Bunun verdiği heyecanla sarsıldı bedenim.

Yatağa çıkıp Tamara’nın arkasında yerimi aldım. O ana kadar Tamara vahşi bir at gibi Milena’nın üstünde tepiniyordu. Göt deliği yarağımı alabilecek mi acaba diye düşündüm. Çünkü Milena’nınkinden daha dar görünüyordu bu haliyle. Avuç dolusu tükürüğü yarağıma boca ettim ve sıvazladım. Başparmaklarımla ayırdım göt deliğini ve öne doğru kayıp bastırdım götüne.

İlk anda oldukça dar ve sıkı görünen delik hemen sonra yavaşça açıldı ve yarağım içinde ilerledi. Milena ve Tamara bu anda deli gibi dudak dudağa öpüşüyorlardı. Yarağım yarısına kadar girmişken gidip gelmeye başladım götünde. Tamara derin bir hırıltı çıkardı öpüşmeyi bırakıp. Götündeki yarağım daha da ilerlerken amındaki sert plastik yarağı hissediyordum. Milena’nın bir şey yapmasına gerek yoktu bu sırada. Sert yarak Tamara’nın minik amını doldurmuştu.

Ağırlığımı öne vererek daha da yüklendim Tamara’nın götüne. Nerdeyse dibine kadar içine girmişti ama çok sıkı olduğundan yarağıma baskı yapıp canımı acıtıyordu. Gene de çıkmaya niyetim yoktu. Ancak bir ara Tamara “Ahhhh!” diye sert bir sesle inleyince çıktım götünden. Yarağım onun minik göt deliği için kalın gelmişti.

Milena çekmecede sprey olduğunu, onu alıp Tamara’nın götüne sıkmamı istedi. Kalktım ve dediği çekmeceyi açtım. Siyah bir küçük kutuda üzerinde “Anal!” yazan spreyi aldım ve Tamara’nın göt deliğinin üstüne Milena’nın dediği gibi sıktım.

Yeniden yatağın üstüne çıktım. Tamara’nın arkasındaki yerimi aldım. Yarağımı tükürükledim tekrar ve sıvazlayıp göt deliğine bastırdım. Spreyin bir işe yaramadığını düşündüm önce çünkü yarağım girmekte zorlanıyordu ama sonra sihirli bir dokunuş olmuş gibi içinde kolayca ilerledi ve nerdeyse dibine kadar girdi. Gerçi Tamara’dan canının acıdığına dair bir ses çıktı ama fazla uzun sürmedi bu.

Gidip gelmeye başladım götünde. Yarağımın giriş çıkışları, içinde ilerleyişleri deliğin genişleyip Tamara’nın rahat etmesine sebep olmuştu kısa sürede. Spreyin işe yaradığı çok belliydi. Ellerimi öne uzattım, dik ve sert memelerini kavradım. Sıkı sıkı avuçlamıştım memelerini, onlardan destek alıyor gibiydim. Alttaki Milena ise gayet sakindi. Üzerine binen ikimizin ağırlığına rağmen sıkıntı çekmiyordu. Ancak yatağın ortası çökecek gibi çukurlaşmıştı. Yayların gacır gucur sesleri kulaklarımıza geliyordu.

Artık boşalmaya yaklaşıyordum ve daha fazla erteleyebilecek halde değildim. Tamara’nın göt deliği beni kısa zamanda doyuma uçurmuştu. Dalgalanan sarı saçlarına yüzümü gömdüm. Parfümünün kokusunu içime çektim. İniltiler ve hırıltılar eşliğinde boşalmaya başladım. Kendimden geçmiştim boşalmam sona erdiğinde. Uykudan yeni uyanmış da halen uykusunu alamamış gibiydim.

Yavaşça çıktım götünden Tamara’nın. Yüzü kızarmış ve terlemişti. Göt deliği açık kalmış, içine akan döllerimin kalıntıları ağzındaydı. Götünün boşalması Tamara’yı rahatlatmıştı. Alttaki Milena ile dudak dudağa öpüştüler, ardından Tamara doğruldu ve önceki gibi hoplayıp zıplamaya başladı. Plastik yarağı boydan boya içine almış, amının her noktasında hissetmek ister gibi belini, kalçalarını ve götünü sallayıp oynatıyordu.

Derken iki ayağını yatağın üstüne koyarak doğruldu. İşer gibi çömelerek yarağı amına soktu. Bu şekilde oturup kalkmaya başladığında yarağın amının içine giriş çıkışlarını izlemeye başladım. Ten rengi yarağın üstü Tamara’nın amının sıvılarına bulanmıştı. Milena onun memelerini okşayıp sıkıyordu. Tamara’nın iniltileri odayı kaplamış, Milena’da ara ara zevk alıyormuş gibi ona eşlik eden sesler çıkarıyordu.

Tamara’nın hareketleri günün ilk ışıkları odaya dolmaya başlarken yavaşladı ve sonunda durdu. Zevk almış, belki de boşalmıştı. Yüzünden belliydi. Kalktı Milena’nın üstünden. Plastik yarak dikili haldeydi yine. Tamara’nın hoplayıp zıplamalarına bana mısın dememişti.

Milena’da kalktı. O da Tamara gibi terlemişti. Önündeki yarağın kemerlerini açıp yarağı yatağın üstüne bıraktı. Terden ıslanmış saçlarını dalgalandırırken “Banyo yapalım!” dedi ve banyoya geçti. Biraz sonra Tamara’da çoraplarını çıkarıp onu takip edince ben de peşinden gittim.

Klozetin yanında naylon perde ile kapatılan bir yer duşakabin vazifesi görüyordu. Milena naylonu çekmemişti, duvardaki başlıktan akan suyun altında saçlarını ıslatıyordu. Tamara’da yanına geçti. Duşakabin gibi sınırlı bir alanı olmadığından ikisinin arasına ben de geçtim.

Tazyikli ılık suyu yüzümde hissedince kendime geldim. İki kadın sanki Hanımağa beni memnun etmelerini gerçekten istiyormuş gibi ihtimam gösterip yıkamaya başladılar beni. Biri saçlarımı eliyle yıkarken diğeri gövdemi ve yarağımı okşuyor ve üzerimde biriken teri ve kiri atmaya çalışıyordu. Bunu yapan Milena idi ve benden ikinci bir posta bekliyormuş gibi yarağımı sıvazlayıp onu kendine getirmek niyetindeydi.

Milena hemen yandaki klozete oturdu ve yarağımı aldı ağzına. Gerçekten de onu kaldırmaya çalışıyordu. Usta hareketlerle boğazının diplerine kadar alıyordu. Az önce Tamara’nın götüne boşaldığım halde Milena cinsel dürtülerimi uyandırmıştı. Gittikçe sertleşip kalınlaşan yarağım ağzını doldururken Tamara’nın elleri götümde ve kasıklarımdaydı. Ancak sonra hemen arkamda eğildi Tamara. Götümün yanaklarını ayırdı ve göt deliğime dilinin dokunuşunu hissettim. Ecem, Yasemin ve Melis daha önce yapmıştı bunu, şimdi de sıra Tamara’daydı.

Bu esnada Milena saksosuna devam ediyordu. Kadınlardan biri önümde diğeri arkamda beni memnun etmek için ellerinden geleni yapıyordu. Bunun için götümün dillenmesine katlanmak zorunda kalıyordum.

Boşaldığım için kendimi kontrol etmem kolaydı. Milena’nın güzel saksosuna rağmen tepemden akan ılık suyun da etkisiyle kendimi tutabiliyordum. Ancak Milena benim gibi sakin değildi. Henüz yarağımın tadına bakmamıştı ve vücudunda biriken enerjiyi dışarı atması lazımdı, bunun da yolu sikilmekten geçiyordu.

Kalktı ayağa ve benden klozete oturmamı istedi. Dediğini yaptım. Götümde ve kalçalarımda taşın soğukluğunu hissettim. Milena yüzü bana dönük olacak şekilde yarağımı kavradı ve onu amına sokarak kucağıma oturdu. Sırtımı sifona dayadım. Milena uzun boylu olduğundan ayakları yere değiyordu. Kucağımda ileri geri oynamaya başladı. Yarağımın amında olması onu keyiflendirmişti. Ben de öyleydim. Sıkı göt yanaklarını avuçladım. Boynunu ve dudaklarını öpüyor, etini içime çekiyordum.

Boşta kalan Tamara ise Milena’nın omuzlarını ve sırtını okşuyordu. Ara ara benimle öpüşmek için eğilip Milena’yı geri itiyordu. Altımızdaki klozet sanki yerinden çıkacakmış gibi oynarken sırtımı dayadığım sifon da gıcırdıyor, arkasındaki duvara vuran kapağı sesler çıkartıyordu.

Milena’nın amı yağlanmış gibiydi. Suyun altında temizlediği yarağım içinde kolayca oynuyor, onu zevke taşıyordu. Milena uzun boyunun avantajıyla doğruldu biraz sonra ve kalktı, sırtı bana dönük olacak şekilde oturarak yarağımı amına soktu bu kez. Böyle daha rahattı şimdi. Hareketleri de daha seri ve kıvraktı. Belinden ve götünün yanaklarından sıkı sıkı tutuyordum onu. Ama benim desteğime ihtiyaç duymadan hareketlerini sürdürüyordu.

“Şop şop şop şop!!!” sesleri götünün kasıklarıma çarpmaları sayesinde çıkıyor, halen akan suyun sesine karışıyordu. Bu sırada Tamara Milena’nın önüne geçmiş, ellerini tutmuş ona destek olmaya çalışıyordu. Milena götünü çalkalamaya başladı biraz sonra. Yarağım amının içinde sağa sola oynadıkça daha da zevke geliyordu. Hareketlerindeki yavaşlığı bu şekilde gidermeye çalışırken bir yandan da dinlenmiş oluyordu.

Banyo sefamız bir süre daha bu şekilde devam etti. Milena’nın inleyerek kendinden geçmesine kadar sürdü. Zevkin doruklarına çıkmıştı Milena. Oysa ben boşalamamıştım çok yaklaşsam da.

Milena üzerimden kalkarken Tamara’ya yarağımı ağzına almasını söyledim. Önümde domaldı ve kaptı yarağımı, ağzına aldı. Ustaca somurmaya başladı. Boşalmam fazla gecikmedi. Tamara’nın saçlarına asılıp başını kaldırmasına engel olmaya çalıştım. Arta kalan sıcak döl damlacıkları Tamara’nın ağzına akarken kendimden geçtim inleyerek.

Tamara kalktı ve akan suyun altında ağzını çalkaladı. İğrenmiş gibi görünmüyordu. Ben de kalktım, klozet kalçalarıma ve götüme batar hale gelmişti. Kalkınca bacaklarımda uyuşukluk hissettim. Su beni kendime getirdi neyse ki. Tamara’nın ardından ben de yıkandım. Milena ise içeri geçmişti.

Salona döndüğümde Milena çekyata uzanmıştı. Tamara ise yatağı topluyordu içerde. Çok güzel bir gece geçirmiştim sayelerinde ama artık gitme vaktim gelmişti. Ama Milena bir kahve daha içmem için ısrarcı olunca kıramadım. Sütlü bir Nescafe istedim bu kez. Üçümüze kahve yapmak için mutfağa geçince ben de giyindim. Tamara’da basit bir külot ve askılı atlet giymiş olarak geldi salona. Siyah atlet ve külot bembeyaz bedeniyle güzel bir tezat oluşturmuştu.

Kahvelerimizi içerken az önce yaşananları unutmuş gibi başka konulardan konuştuk. Tamara dün gece Hanımağa’nın milletvekilleri ile birlikte kumarhaneye geldiğini, adamların epey kaybettiğini ama Hanımağa’nın doğal olarak onlara para ödetmediğini anlattı.

Ayrıca kulüpte yanımızdan çıkan avukat ve yetkili adamların da yanlarında kızlarla birlikte kumarhanede Hanımağa’nın misafiri olduklarını söyleyince şaşırdım. Hanımağa kaçak bir kumarhane işletiyordu, Abuzer’in ihbarı sonrası polisten baskın yeme ihtimali varken o devletin yetkili adamlarını orada ağırlıyordu. Adamların orada görülüp tanınma ihtimali de varken bunun olması çok tuhaftı.

Neyse ki Tamara kumarhanede gizli bir oda olduğunu, adamların diğer müşterilere görünmeden orada misafir edildiklerini söyleyince durumu anladım. Doğrusu Hanımağa’ya olan saygım bir kat daha arttı bunu duyduğumda. Çok zeki ve cesur bir kadındı.

Nihayet kahvem bitti. İkisini de dudaklarından öpüp çıktım evden. Bahçedeki BMW’nin camından içine baktım. Kocaman ekranının koruyucu jelatinleri sökülmemişti daha. Tertemiz sıfır kilometre bir arabaydı. Yeni günün getirdiği taze havayı ciğerlerime çektim. Lüks aracıma atlayıp eve gittim doğruca. Banyoya geçip yıkandım tekrar. Kurulanıp uzandım yatağa. Saat 08:00 gibi telefonum çaldı.

Arayan Hanımağa idi. “Ulan puşt yılancı karıdan başkasını bulamadın mı koynuna girecek!” diye sert bir çıkış yaptı telefonu açar açmaz. Altta kalıp da kendimi ezdirmek, onun karşısında küçük düşmek istemedim. “Sen olmayınca kendimi oyaladım onunla. Hiç biri senin yerini tutmuyor!” dedim.

Ancak Hanımağa yılların kurduydu, sözlerime karşılık “Siktir lan ibne, kimi kandırıyorsun!” dedi. Ama hemen ardından yelkenleri suya indirip “Çok özledim seni. Güzel haberlerim var sana. Atla gel hemen. Kahvaltı yapalım birlikte!” diyerek gönlümü aldı.

“Tamam, yarım saate geliyorum!” dedikten sonra kapadım telefonu. Uzun bir gün beni bekliyordu…

Yorum Yap

Yorumlar