← Ana Sayfaya Dön ← Geri Dön
MİRA ABLA, KADINLAR VE BEN Serisi - Toplam 12 bölüm

MİRA ABLA, KADINLAR VE BEN 4

📌 KOMŞU

Ertesi sabah uyandığımda Mira Abla’yı mutfakta deli gibi su içerken buldum. Dün geceden hiç bahsetmedi. Ben de hatırlamıyor diye düşünüp ona hiç söylemedim. Ben bile gerçekliğinden emin değildim aslında. O kadar sarhoşken beynim en derin fantezilerimi gerçek gibi görmüş olabilir miydi?

O geceden sonra bir süre böyle şeyler yaşamadık. Bol bol ders çalışıyordum. O sene hayalim tıp fakültesine girmek ve bir doktor olmaktı. İyi para kazanmak, hayatı pek dert etmemek istiyordum ve çocukluktan gelen bir çalışkanlığım da hep vardı.

Aralık ayı öylece geçip gitti. Yılbaşı akşamı annem bizim evde ufak bir parti düzenliyordu. Komedi programı izlenecek, pasta kesilecek ve tombala oynanacaktı. Sıkıcı ve boş bir yeni yıl eğlencesiydi. Sadece komşulardan oluşan iki üç aileydik. Hafif kokteyller içildi. Oyunlar oynandı. Pasta üflendi ve herkes dilekler dileyerek yeni yıla girdi. Ondan geriye saymayı bile bağıra bağıra yaptık. Saat gece bir gibi misafirlerin bir kısmı gitmişti. İki aile, annem, babam ve Leyla Teyze, kapalı balkonumuzda, babamın elektrik sobasının eşliğinde masada okey oynuyordu.

Mira Abla ile odama geçtik. Klasik bir genç odam vardı. Geniş bir kitaplık, kitaplıkların ortasında bir teyp ve kaset koleksiyonu (çoğu Mira Ablanın öğrettiği gruplar) tek kişilik bir yatak ve elbette bir bilgisayar ve çalışma masası.

Mira Abla dolabımı karıştırıyor, ben bilgisayardan bir şeyler okuyordum. Mira Ablam kıyafetlerimi giymeyi çok severdi. Artık boyum ondan uzun olduğu için kıyafetlerim ona bol oluyordu. Tişörtlerim memelerini ve ince belini sarıp onu iyice çay bardağına çeviriyordu. O da onları elbise gibi giyip dolanmaya bayılıyordu. Sarhoş değildik. Çok az içmiştik aileler olduğu için. Bir anda üzerine kırmızı, ayı yogi baskılı bir tişörtümü alıp, kendisininkiyle değiştirdi. Kendi üstünde de beyaz bir tişört vardı normalde. Evimiz sıcak olduğu için kış olmasına rağmen şort giyiyordu. Bizim site yerden ısıtmalı olduğundan çıplak ayakla gezmenin tadı başka olurdu. Ayağında siyah babet çorapları vardı sadece.

Gelip yatağın ucuna oturdu ve ondan bundan sohbet ettik biraz. Üniversite tercihleri, dersler, arkadaşlar…

Bir an sonra bir anda Yılbaşı dileğimi sordu. “Ee bebek, yeni yılın ilk dileği neydi bakalım? Gerçekleşir derler hep.” diye dalga geçti.

“Sen ne diledin?” dedim.

“Hmm… sağlık, başarı, yeni ve düzgün bir sevgili, bol bol para…” diye saydı gülümseyerek. “Ama boşver beni… sen ne diledin? Benimle ilgiliydi di mi?” bir piç sırıtışı attı yine.

Duraksadım. Eskiden beri ona iltifat eder, aşkımı sürekli suratına söylerdim. Küçükken pek ciddiye almadı. Büyüdüğümde de sadece gülüp, yanaklarımdan öpmekle yetindi. Fakat ciddi olduğumu bence hep biliyordu. Çocuksu bir duygu olmadığını uzun zaman önce fark etmişti. Ben de bunu ona söylemeyi hiç bırakmamıştım. Hayata bir kere geliyorduk sonuçta.

“12 Yaşından beri her yılbaşı ve doğum gününde aynı şeyi diliyorum. Tabii ki seninle ilgili…” dedim gülümseyerek.

“Sapık bebek seniii!” dedi. “Ne diledin peki benimle ilgili?” diye sordu. Gözleri parlıyordu. Utanacak, sapıkça hayallerimden mi bahsedecektim? Yüzümün kızarmasını bekleyerek, gözlerini gözlerime dikti. Kahve gözlerinde kayboluyordum.

Bakışlarımı kaçırmadım. “Tabii ki her yılbaşı, her doğum günü, her allahın günü senin yanında olabilmeyi…” dedim. “Senin dibinde yaşayıp, senin dibinde ölmeyi.”

Gülümsemesi yavaşça soldu. Bakışları gözlerime kitlendi. İstemeden onu vurmuştum sanırım. Gözlerinin altında tomurcuk yaşlar belirdi ama ağlamadı. Bakışlarını kaçırdı.

Mira Abla, onu ne kadar sevdiğimi fark ettikçe, benimle ne yapacağını hiç bilemiyor olmalıydı.

“Gel buraya şerefsiz!” dedi titrek sesiyle ve sarıldı bana. Beni yavaşça yatağa çekti. Sırtını başlığa yasladı. Beni de göğsüne doğru sırt üstü yatırdı. Arkadan bana sarılmıştı şimdi. Bacakları ve elleriyle sarıp sarmalamıştı. Çenesini şakağıma yaslayıp, usul usul saçlarımla oynadı. Ben de onun kolları arasında eriyip gitmenin keyfini çıkardım.

“Seni haketmiyorum…” dedi fısıldayarak.

“Sen her zaman, her şeyin en iyisi hakediyorsun.” dedim ona.

“Lezbiyen olduğumu biliyorsun, sevgilim oluyor tanışıyorsun, her rezilliğimi görüyorsun… bunca şey oluyor. Genç, yakışıklı, durumu iyi, çalışkan cillop gibi çocuksun. Niye benden vazgeçmiyorsun be bebek? Niye köpeğin olacak binlerce yaşıtın kıza gitmiyorsun?”

“Bilmem…” dedim usulca. “Aşk nasıl bir şey? İşte böyle bir şey. Kalbimin attığı ilk anlarda sana bir fikir gibi aşık oldum. Seni mutsuz görmeye dayanamadım. Gülüşüne kurban olasım geldi…. Senin için her şeyi yapmak istedim. Bu böyle ne yapayım. Beni sevemeyeceğini biliyorum. Sevmene de gerek yok. Ne olursa olsun, ben binlerce köpek sahibi olmaktansa yine senin köpeğin olmayı isterdim.”

Böyle diyince iyice sıkıca sarıldı bana. “Şerefsiz…” dedi tekrar. “Seni sevemeyecekmişim… ben seni çoktan beridir çooook seviyorum. Anca kafamı karışıtır.” Ağlamaklı bir şekilde kıkırdadı. “Senin gibi bir erkeğin ilgisini ve sevgisini isteyen, tanrıya yalvaran binlerce kız vardır ama tanrı gelip seni bana veriyor. Komik di mi?”

“Komik…” dedim.

Önce yanağıma bir öpücük kondurdu. Sonra o öpücükler sıklaştı. Yavaşça boynuma indi. Bir eli göğsümü ve omuzlarımı okşamaya başladı. Hafiften kasıldım. Sonra bir anda dilini boynumda hissettim. “Ab… la…” diye fısıldadım.

“Hiştt… bebek… sessiz.” diye pış pışladı beni. “İçerisi kalabalık hala… kimsecikler duymasın. Uslu ol biraz.”

“Mira abla… napıyorsun?”

“Sana küçük bir ödül veriyorum.” dedi. “Bu kadar sabırlı, uslu ve aşık bir bebek olduğun için…”

Kendimi onun dokunuşlarına bıraktım… Eriyip bitiyordum. Sikim, kot pantolonumu delmeye çalışıyordu.

“Aferim bebek… aferim aşkım…” diyerek boynumu yalamayı, beni okşamayı sürdürdü. Ara sıra boynumu dolgun dudaklarının arasına alıyor, diliyle tenimde dans ediyordu. Bir süre sonra öne doğru eğilip, tek çırpıda kot pantolonumun düğmesini açıverdi. Baksırımı aşağıya kaydırıyordu. “Ablacım…” diye kekeledim.

“Hişt Ferit! Sessiz dedim! Görmediğim şey mi? Elimin içini silerken hiç utanmıyordun?”

Gözlerim büyüdü birden… “Hatırlıyor musun sen onu?”

“Tabiki safoz bebek seni… her anını hem de.”

Sikimi dışarı çıkardı. Eliyle rahat rahat oynayamazdı ama. Beni iyice aşağı kaydırdı. Kafamın arkası, yastık memelerindeydi. Yukarıdan gülümseyip, alnımı öptü. Ayaklarını arkadan kucağıma doğru uzattı.

“Çorabın topuk kısmını kaldır. Sikini araya sok.” dedi.

“Anlamadım?”

“Neyini anlamadın bebek? Çorabımla ayağımın arasına yerleştir senin aleti.”

Babet çorabın topuk kısmını çekiştirdim. Sağ ayağı kucağıma uzanmış, sol ayağı yatağın ucuna doğru uzanıyordu. Ayağının tabanı, yerden ısıtmanın etkisiyle gevşemiş, teni ipek gibi olmuştu. Çorabın kumaşı da pamukluydu. Gergin bir şekilde sikimi araya soktum. Sikim yumuşacık tabanı ve pamuk çorabı arasında sandviç oldu. Parmaklarını öne doğru bükerek başını kavradı. Bükülen derisi sikimi o çorabın içine hapsetti…

“Ohhh bu ne biçim bir şey ahhhh…” diye istemsizce inledim. Bugün bir de siyah ojelerini sürmüştü.

“Bu… çok uslu bir bebek, çok tatlı bir oğlan ve çok sadık bir köpek olduğun için tamam mı aşkım? Şimdi sik ayağımı.”

Bir refleks gibi kalçamı oynatmaya ve çorabın içinde git gele başladım.

“Ohhh aferin bebeğime…” diye fısıldadı kulağıma. “Ne güzel büyüdün de böyle ağzı laf yapan bir adama dönüştün…”

Yaklaşık beş dakika nefes nefese git gel yaptım çorabın içinde. Her hareketimle ikimiz de, “OHH, AHH,” diye sessiz iniltiler koyuveriyorduk.

“Bebek… şuan riskli bir yerdeyiz… geçenki gibi on saat tutamazsın tamam mı? En kısa sürede boşalmanı istiyorum. Ablacığının ayaklarına fışkırt hemen…”

Ayağını hareket ettirmeye başladı hızlana hızlana… “Oh.. ama bitsin istemiyorum.” dedim istemsizce.

Sessiz bir kahkaha atmasına sebep oldu bu. “Daha çooook sikersin ayaklarımı. Çorap koklamaktan ayak yalamaya ve sikmeye terfi ettiyorum seni… küçük köpekçik artık ablasının ayaklarını koklayabilir ve sikebilir… korkma o yüzden. Hadi bebeğim… hadi köpüşüm… doldur çorabı hadi…”

Nefesim daraldı. Zevk her yerimi ele geçirdi. Çok yakındım boşalmaya. Son darbeyi, meleksi sesiyle kulağıma fısıldayarak vurdu.

“Annenden çok ben büyüttüm seni. Hadi gerçek annesinin bebeği… hadi oğluşum… sözünü dinle annenin.”

Kasılan sikim mermi atar gibi çorabın içini ve ayak tabanlarını beyaza boyamaya başladı. Kaçacak yer olmadığı için sikim de onun ayak teri ve döllerim arasında kalmıştı. “Ohh sıcacıkkk.” dedi gözleri kısılarak. “Aferin bebek sana… aferin annemmm.”

Nefes nefese yastık memelerine bıraktım kendimi. İkimizde nefeslendik. Sonra o sessizliğin içinde, bir anda bir terlik hışırtısı duydum. Aynı anda fal taşı gibi açılmış gözlerle birbirimize baktık. Öne fırladım. Nasıl yaptığımı bile anlayamadan bir saniyede pantolonu kapayıp, kitaplığın yanındaki tekli koltuğa fırladım. Annem kapıyı dan diye açıp içeri girdi. Mira Abla, dizlerinin üzerine çökmüş yatakta oturur pozisyona gelmişti. Annemin o an için sağ ayağını kaplayan krema kıvamındaki dölleri görme ihtimali yoktu.

“Ayol napıyorsunuz burada? Tıkıldınız içeri, gelin balkona hadi meyve dilimledim.” diye azarladı bizi.

“Ay sorma Fatma Teyze, senin bu oğlun yine beni lafa tuttu!” diye role girdi hemen Mira Ablam. “Bir tuvalete giriyim geliyorum hemen.”

Annem cık cık yaparak salona doğru kayboldu koridorda.

“Ohh ödüm koptu…” dedim nefes nefese. Kıkırdadı. Bacaklarını öne aldı. Ayağını gördüm. Gerçekten hayvan gibi boşalmıştım. Çorabın için şakasız dolmuştu. Çoraplarının ikisini de çıkarıp, ayağının tabanını bir peçete gibi sildi. Sonra da döllenmiş çorapları cebine attı. “Hatıra kalsın.” dedi. “Canım isteyince yıkarım.”

Kalkıp banyoya yürümeye başladı. Yanımdan geçerken yanağımdan bir makas aldı. “Hem korkuyorsun hem de ablanın ayaklarına, bacaklarına iki kilo boşalıyorsun bebek… mutlu yıllar.” diyerek piç gülüşüyle annemin arkasından kayboldu koridorda.

Nefesimi toparladım. Kahkaha attım istemsizce. Bundan sonra ne olur bilmiyordum… fakat artık aramızda ne bir duvar ne bir perde olmadığını çok iyi biliyordum. Kilitler kırılmıştı. Koca bir yıl beni bekliyordu.

← Önceki Hikaye
MİRA ABLA, KADINLAR VE BEN 3
Sonraki Hikaye →
MİRA ABLA, KADINLAR VE BEN 5
Yeni bir hikaye mi arıyorsun?

Yorum Yap

Yorumlar