Mira Ablam üniversite yıllarıyla birlikte çok değişti. Öncelikle ilk sevgilisini üniversiteden buldu. Cinsel tercihi de tam bu sıralar bütün sitemiz ve arkadaşları tarafından duyuldu. Dedikodular etrafımızı sardı. Arkadaşlarının bir çoğunu kaybetti. Zorbalıklara ve garip bakışlara maruz kaldı. Annem bile “Mira’nın yanına çok gitme artık istersen. Hem kaç yaşına geldin bakıcın da değil artık.” diyerek beni ondan uzaklaştırmaya çalıştı. Fakat ben hep yanındaydım. Ağladığı gecelerde de, birilerinden hoşlandığı o ilk heyecanlı anlarda da…
Leyla Teyze kızına sahip çıktı. Kendisi de toplum tarafından sıkça yargılanan biri olduğundan toplumun ne iki yüzlü olduğunu çok iyi bilirdi. Mira’yı cık cıklayan bazı erkek komşularımızın travestilerle basıldığı olaylar yaşanmıştı yıllar içinde. Bu toplum da böyle bir toplumdu…
Fakat büyüdükçe cinselliğini keşfeden tek kişi Mira Ablam değildi. Ben de artık genç bir adam olarak, neyin ne olduğunu biliyor. Hormonların, tutkunun ve iç güdülerin etkisiyle her sabah dimdik bir sik ve dolambaçlı bir zihinle uyanıyordum. Lise sona başladığım yıl boyum artık Mira Ablamı geçmişti. Çocuksu tipim kaybolmuştu. Hala biraz zayıftım ama artık uzun boylu, beyaz tenli, siyah saçları o kadar da dağınık olmayan bir zayıftım. Yaşıtım kızlardan, çevreden bakışlar almak bana bu gerçeği hatırlatıyordu. Fakat yaşıtım kızlara o kadar da ilgili değildim…
Mira Ablaya olan büyük aşkım aynı anda bir cinsel tutkuya dönüşmüştü. Ona bayılıyordum. Buğday tenine, güldükçe kısılan gözlerine, kısa saçlarına, inci gibi dişlerine ve geniş gülüşüne, uzun ve dolgun bacaklarına, kıvrımlı hatlarına, iyice büyüyen (öyle epik, inek gibi iğrenç değil. Şekilli ve avuç dolduran türden) memelerine…
Ama en çok kokusuna… o kokusu yok mu…
Bu dönem farklı fetişlerimi ve kendimi keşfettim iyice. Öncelikle küçüklükten beri çevremdeki kadınların topuklularına, ojelerine dikkat etmemin bir sebebi olduğu ortaya çıktı. Rüyalandığım ilk geceden itibaren bir ayak fetişisti olduğumu çok iyi öğrendim. Kendimden yaşça büyük kadınlara ilgiliydim. Duygusal seksten, kontrol edilmekten çok hoşlanıyordum… ama aşağılanmak, aldatılmak gibi fantezilerim de yoktu. Kadını kendime istiyordum… sadece o kadın ne kadar güçlüyse onu becerme isteğim de o kadar artıyordu. Kokulara takıntılıydım. Özellikle kadınların doğal kokularına, bunları yoğun bir şekilde almaya, parfümlere, losyonlara…
Tabiki Mira Ablamı düşünerek defalarca kez 31 çektim, duşakabinimizin duvarlarını onun adını sayıklayarak sayısız kez beyaza boyadım. Ama onun da bunda payı büyüktü. Büyümeme ve bunun farkında olmasına rağmen yanımda yarı çıplak gezmeyi, bana arkadaşlarının sikilme dedikodularını anlatmayı ya da kendi yaşadığı aksiyonları anlatmayı bırakmadı. Benden hiç çekinmiyor, sırdaş gibi görüyordu.
“Öpüştük…” ile başlayan sohbetler, “Bugün Elif’in memelerini elledim” ya da “Biliyor musun sonunda Şevvalin tadına baktım” gibi noktalara geliyordu. Bazen hafif sansür uygular, bazen de “Amını yaladım…” der geçerdi. Hatta bana bunları anlatırken kızarıp bozarmalarım hoşuna giderdi.
O zamandan itibaren bende ondan utanmayı bıraktım. Evlerini ezbere bildiğimden ve yarı yarıya sakini olduğumdan her yere girip çıkma iznim vardı. Bunu kötü kullanmaya başladım. Önceleri banyodaki kirli sepetindeki çorapları 5 10 saniye koklar kaçardım ama sonra yetmemeye başladı. Eve götürmeye, evde dakikalarca koklamaya, yalamaya, öpmeye döndü. Bazen çorabını ya da giyildiğinden emin olduğum külotunu çalar onunla 31 çekerdim. Kendimi çok kaybettiğim noktalarda bir iki tanesinin içine boşalmış ve temizlemeye dahi korkup çöpe atmıştım. Mira Ablam ayaklarından saçlarına, amından memelerine kadar kadınlık kokuyordu ve o kokudan daha çok kudurtan hiçbir şey yoktu beni.
Mira Abla ile bazen film izlerdik. İzlediğimiz filmlerin ağır seks sahneleri de olsa yan yana dakikalarca izlerdik. Asla kapatmazdı. Bir noktada hikayeli porno gibi filmlere kadar düştük. Sevgilileri ya da arkadaşları ona kendi sevdiklerini öneriyordu ve bazen sırf fantezi yapmak için kız arkadaşları ona lezbiyen filmleri izlettirip arar ve ne hissettiğini sorardı. Bu olayların hepsinde yanında olmak beni çok etkiliyordu. Kadınların birbirini yalayıp yuttuğu filmleri yanımda aşık olduğum kadınla izlemenin sikime yaptığı etki inanılmazdı.
Mira Ablamı kız arkadaşlarından kıskanmıyordum. Nedenini de pek bilmiyordum. Onu sikmiyor olmak sorun değildi ama başkasının da sikmediğini bilmek beni rahatlatıyor hatta onu başka kadınlarla hayal etmek kudurtuyordu ama ana öznem hep Mira Ablamdı.
Böyle gecelerden birinde, Mira Abla ile vampir temalı ve bol yalaşmalı bir film izledik. İnce bir eşofman giyiyordum ve filme de gerçekten dalmıştım. Filmin bir noktasında, “Oooo Ferit Bey Maşallah!” diye kahkahasını duydum. Kendime gelip, şaşkınca ona baktım. Sonra da onun baktığı yere, yani eşoftmanımdaki kabartıya baktım.
Devasa bir sikim yoktu. Normaldi herhalde 14 15 santim bir şeydi. Yine de eşofmanımın üzerinden gayet belli olacak şekilde şişmişti.
Bir anda, “Özür dilerim.” diyip kollarımla öne kapandım. Ereksiyonu yok edemezdim ama gizleme iç güdüsü hep vardı.
“Ben özür dilerim bebek!” dedi suçlulukla. “Unutuyorum büyüdüğünü sana hep böyle şeyler izletiyorum… çok kötü bir ablayım di mi ben?”
“Yok,” dedim şaşkınca. “Önemli değil abla ben de seviyorum izlemeyi. İstemsiz oluyor. Seni rahatsız etmek istemedim.”
“Ne rahatsızlığı bebek ya!” diye azarladı hemen. Yanağıma bir öpücük kondurdu. “Ben hiç bebeğimden rahatsız olur muyum? Hem tam yaşları… böyle şeyler için. Sen her konuda bana destek oldun benim görevim de sana destek olmak.”
Şaşkınlıkla kaldırdım başımı. “Sana güzel şeyler indireyim mi? Evde bakarsın.” dedi gülümseyerek. Mira Abla o yıllarda öyle herkeste olmayan bilgisayara sahip bir kız olarak çok şey bilirdi ve internet kültürü de oldukça gelişmişti. Korsandan çok iyi anlardı. O yıllarda tarayıcıya girip, sikiş izle yazarak porno bulamazdınız. Ama Mira Ablam gayet güzellerini bulup çıkarırdı.
“O…lur.” dedim şaşkınlıkla.
“Hep senin seveceğin şeyler indircem söz. Kendi zevklerime çok mahkum ettim seni.” dedi. “Seni utandırmak da istemiyorum ama… istersen daha rahat edeceğin şeyler de veririm.”
Durakladım. “Ne gibi?” dedim.
Gülümseyerek ayağa kalktı. Dolabın yanındaki seleye uzandı. Elini atıp, bir çift mor renk diz boyu çorabı çıkardı. Şaşkınlıkla onu izlerken, bana doğru uzattı. Bunlar onun voleybol çoraplarıydı. Haftada iki gün belediyenin takımında maça çıkardı. Biraz kekelesem de, “Bu ne? N-ne alaka?” demeyi başardım.
“Bebek!” dedi öfkeyle. “Sen bana yalan söyleyebileceğini mi sanıyorsun bunca yıl sonra?”
Kafamı eğdim. İtiraz etmek istiyordum ama öyle bir bakıyordu ki delirtiyordu beni. Eziyordu resmen. Onun yanında hala kontrolsüz bir velet gibiydim. Utanarak aldım çorapları. Terliydi, kokusu avcumdayken bile yüzüme vuruyordu. Sikim iyice şişerdi normalde ama o an utançtan inmişti.
“Özür dilerim…” dedim.
“Hiç önemli değil bebek… istediğini yap, güzelce yıka, geri getir tamam mı? Giydikçe veririm onları sana, hatta farklı çiftlerden de veririm. Ama haberim olsun. Yalan ve gizli iş istemiyorum.”
Filmi açtı. Elimde terli çoraplarıyla filmi izlemeye devam ettik. İçinde bulunduğum durumun saçmalığıyla, sesim titreyerek, “Hiç iğrenmedin mi Mira Abla?” dedim.
“Hm?”
“Benden… hiç iğrenmedin mi?”
“Sen beni öğrendiğinde benden iğrenmiş miydin? En derin sırlarımı ve zevklerimi, rezilliklerimi sana anlatırken iğreniyor musun?”
“Ben senden asla iğrenmem.” dedim.
“Aldın işte cevabını…” diyip melek gülüşüyle güldü yüzüme.
O gece, o mor çorapların içine belki 4 – 5 defa boşaldım. Bir tanesini suratımda gezdiriyor, diğerini sikime takıp tahriş olana kadar çorabı sikiyordum. Daha sonra bu bir rutin halini aldı. Ondan özellikle belli çorapları istemeye başladım. Hepsi de ikiletmeden verdi. Annemden kaçak bir şekilde elimde yıkıyor, kurutuyor ona geri veriyordum. O da burnum ve sikim şenlensin diye tekrar tekrar tanrıça ayaklarına geçiriyordu benim için onları.
Bu ilişkimize bir katman daha ekledi. Artık daha da garip bir çifttik. Ara sıra birlikte içki içiyorduk. Onun annesinin evde olduğu akşamlarda bile içmek serbestti ama o bana sadece onlarda kalacağım, bizimkilerin olmadığı gecelerde içiriyordu. Mira Ablamın kuralları belliydi. Sentetik ya da değil her türlü uyuşturucu yasaktı. Sigara, puro yasaktı ama içki değildi. Onun yanında ve tadında bıraktığım sürece içmem serbestti.
Fakat bir süre sonra tadında bırakmayı becerememeye başladık. Bira, tekila, cin içiyorduk cebimizdeki paraya göre. Özel günlerde, film gecelerinde daha ağır alkollerde okeydi onun için.
O senenin kasım ayında, birlikte onların evinde takılıyorduk. Leyla Teyze bir iş gezisi için İzmir’de, Annem ve babam bir cenaze için Ordu’daydı. İkimiz yine yalnızdık. Onun bir süredir sevgilisi yoktu, ben ise sınav senemin stresiyle boğuşuyordum. “Düzgün bir şeyler içerim bebek.” dedi bana. Ortaya biraz para koyduk. Tekele gidip votka aldım. 50’lik votkayı zaten doğru dürüst içemeyiz dolaba koyarız diyordum ama ne olduysa oldu. Videolar, sohbetler, karikatürler, derin felsefik sorular derken, bulanan midem ve dönen başımla iki kişi koca votkanın içinden geçtiğimizi fark ettim. Mira Abla’yla 70’lerden bir Alman filmi izliyorduk. Şimdiye ölmüş olabileceğini tahmin ettiğim erkekler, mezarda olduğuna emin olduğum Milf kadınları sikmeye başladı filmde. Mira Abla genelde hetero seks sahneleriyle pek ilgilenmezdi. Burun kıvırır geçerdi. Fakat kadınların vücutlarını görünce coştu sanırım. Yüzünde, deli gibi bir kırmızılık vardı. Belki benden daha bile sarhoştu. “Off bu ne ya,” diyip kapattı filmi. Bir iki klasöre girdi ve zenci bir hatunla, sarışın bir çıtırın gayet hardcore sikiştiği bir porno açtı. İlk kez yan yana porno izlemiyorduk ama o kadar sarhoştuk ki o an aramızda her zaman olan o incecik duvar bile tül perdeye dönmüştü.
Kadınlar, makas pozisyonuna geçip, çığlıklar eşliğinde sürtünürken Mira Abla da sandalyesinde ileri geri kaymaya, sandalye köşesine sürtünmeye başladı. Başı biraz arkaya düştü. Bir kaç dakika dayansa da bir süre sonra salıp bilek çoraplı ayaklarını bilgisayar masasına koyup, elini şortuna soktu. El hareketlerini görebiliyordum. Onu mu filmi mi izleyeceğimi şaşırdım. “Ahhh… mhhh…” diye filmdeki karıların on katı güzellikte inlemeye başladı. Kulağıma müzik gibi geliyordu. Sikim yine kemik gibi oldu. Kemikten sertti o an hatta.
Bir süre sonra dönüp bana ve hipnoz olmuş bakışlarıma baktı. Güldü kıkır kıkır. Gözleri boş bakıyordu. Sikime baktı. “Sen de yapabilirsin…” dedi.
“Ne?”
“Oyna kendinle.”
“Mira Abla…”
“Ferit sok elini o pijamana ve beni tek bırakma. Bu bir emirdir.”
Bu bir emirdir lafı kafamda çınladı. Beni delirtiyordu bu halleri. Elimi sokup, kemik gibi sikimle pijamamın içinde oynamaya başladım. Hiç konuşmuyorduk… sadece pornonun hoparlörden yükselen tiz sesi ve bizim sessiz iniltilerimiz vardı odada. Hatta tüm evde.
Mira Abla bir yandan pornoyu izliyordu ama tekerlekli sandalyede döne döne yavaşça bana doğru döndü sarsıldıkça, ben de pornodan çok onu izlemek istediğim için ona döndüm o anın arsızlığıyla. Sandalyede iyice kaymıştı. Kayıp düşmemek için masadaki ayağını savsakça omzuma attı. Diğer ayağı da havada duruyordu. Sol ayağı, onun kendini okşamalarıyla sallanırken yavaşça suratıma yanaştı. Sadece on santim önümde sallanırken çoraplarının hafifçe kirlenmiş, ayağının izi çıkmış nemli tabanına kitlendim. Gittikçe yükseliyorduk. Ayağı giderek suratıma yaklaştı. Artık bariz bir şekilde kafamı kaldırıp, tabanını koklamaya çabalıyordum. İniltilerinin arasında kıkırdamaya başladı. Eli giderek hızlanıyordu artık sadece okşamıyor, kendini parmaklıyordu. Şortundaki inip kalkmadan anlayabiliyordum bunu.
Beni yok eden hamleyi tam o an yaptı. Boştaki ayağını bir anda suratıma bastı. Bir ayağı omzumda bir ayağı tüm tabanıyla suratımdayken eriyip bittim. Belki bir iki dakika boyunca ayağı suratımda kaldı. “Kokla… hatta öpebilirsin.” dedi iniltili sesiyle. Önce korkuyla kısa kısa sonra açlıkla tabanları öpmeye başladım. Koku, çoraplardan duyup aylarca 31 patlattığım koku, ayağından yükselen o meleğimsi koku burun deliklerimden beynime işliyordu. Mira Abla birden suratımdaki ayağını kasmaya başladı. Tüm vücudu titriyordu. Göz ucuyla, gözlerinin kaydığını ve siyah şortunun altının altına işemiş gibi ıslanmaya başladığını gördüm.
İşi bittiğinde eli şortunun içinde kendiyle oynamayı bırakıp, kafayı arkaya attı. Nefes nefeseydi. Ben kendimle oynamaya devam ediyordum ama bir türlü boşalmıyordum. Normalde saniyeler içinde boşalmış olmayı beklerdim ama belli ki beynim bu günün bir daha asla yaşanmayacağını düşünüyor, bu anları olabildiğince uzatmaya çalışıyordu.
Bir beş dakika daha devam ettim ama en sonunda nefes nefese bıraktım 31 çekmeyi. Olmuyordu. İki elimle ayağını kavrayıp, taparcasına koklamayı ve öpmeyi sürdürdüm. Mira Abla başını kaldırmış beni kesiyordu. Hala aşırı sarhoştu. “Niye boşalmadın hala?” diye sordu. Şaşkınlıktan ziyade sorgular bir tavrı vardı. Ondan zevk almam hoşuna gidiyordu sanırım. Ona olan aşkım, ona olan azgınlığım lezbiyen olsa bile derinlerde bir yerde kendiyle olan problemlerini yok ediyor. Egosunu okşuyordu. Ama bana ayaklarını vermesine rağmen henüz boşalmamış olmam onu şaşırtmıştı.
“Bilmiyorum abla…” dedim kızmasından korkarak. Bir süre daha ayaklarına tapmamı izledi ama tatmin olmamıştı. Ayağa kalktı sendeleyerek, ellerimden tutup çekti beni, yatağına doğru itti. Sırt üstü devrildim siyahlı pembeli pikesinin üstüne, Yatağa dizini atıp üzerime çıkarken, eliyle topuk kısmından tutup çorabını fırlatıp attı yere. Bacaklarımın arasına geçti. Ayaklarını göğsümün üstünden suratıma uzattı. İşte şimdi tam olarak onun altındaydım. Ayaklarının altındaydım. Bu bir güç gösterisiydi. Seni ezerim demekti sanırım. Fakat ben onun ayaklarının altındayken. “İşte hayattaki yerim burası. Sonunda hakettiğim yerdeyim.” diye düşündüm. Sikim tekrar iyice sertleşti. Eliyle tek hamlede pijamamı indirdi. Sikim dışarı fırladı. Yumuşacık avuç içiyle taşaklarımı hafifçe kavrayıp, dışarı çıkardı. Pijamanın lastik kısımları tarafından ezilmesine izin vermedi. Dokunuşuyla titredim. Çok nazikti. Pek erkek görmemiş biri olarak taşaklarıma ve sikime bu kadar nazik dokunmasına şaşırmıştım. Daha yabani olmasını bekliyordum. Sol eliyle taşaklarımı usulca kavramaya devam ederken, sağ eliyle sikimi sıkıca sarıp, oynamaya başladı. İlk başta yavaş ama giderek hızlanarak.
Çıplak ayağının tabanına yapışmıştım. Ayağının altı yumuşacıktı, tüm o spora rağmen tek bir nasır yoktu. Mira Ablam bebek gibi kendine takıntılı kızlardan değildi ama bakımlıydı. Ayağında o an hiçbir oje yoktu. Losyon, krem de yoktu. Tamamen terle karışık ten kokusuydu. Parmakların arasını, tabanları, her bir kıvrımı yalamaya ve öpücükler kondurmaya başladım. Çoraplı ayağının kokusu çıplak olana göre daha baskındı. Birini kokluyor birinin tadına bakıyordum. Hiç konuşmuyorduk. Eli giderek hızlandı. Sikim her darbesiyle kasılmaya başladı. Testislerim teli gibi atıyor, damarları dolduruyordu. Bir anlığına vücudumdaki tüm kan oradaydı sanki.
“Ne biçim çocuksun sen… hadi… hadii… bebek hadiiii….” diye mırıldanmaya başladı. Yorulmuştu ve sarhoşluk iyice vurmuştu kafasına. Ben de çok kötü durumdaydım. Tansiyonum yükselde ve bir anda kasıklarımda bir rahatlama ve sikimin başında bir atma hissettim.
Resmen tazyikli bir şekilde, ipler halinde bembeyaz döller fırlatıyordum. Mira Abla ilk dalga fışkırdığında, “Oyşşş aferin.” diye fısıldadı. Bacaklarımı kasa kasa, kafam sağa sola döne döne titreyerek boşaldım. İki ayağını da sıkıca kavramış hala kokluyordum. Döllerin büyük bir kısmı Mira Ablanın çıplak bacaklarına, kalan son dalgalar ise hala yukarı aşağı oynayan elinin üst kısmına yapıştı.
Bittiğinden emin olunca yorgunlukla arkasına devrildi. Ben de ayakları suratımda, nefes nefese tavanı izliyordum. İstemsizce, “Mira Abla, seni çok sevi… çok seviyorum..” diye sayıkladım. Kıkırdadı bunu duyunca. Belki Onbeş dakika hiç konuşmadan uzandık o pozisyonda. Boşalmanın etkisiyle bir utanç ve gariplik dalgası vurdu beni. Cesaretimi ve donumu toplayıp kalktım yataktan. Banyoya gittim. Bir yandan temizleniyor bir yandan şaşkınlıkla aynadaki suratıma bakıyordum. Ayaklarının hissi hala orada gibiydi. Yüzüme bir su çarptım ve daha iyi hissetmeyince klozete kusuverdim.
İçeri girdiğimde Mira Abla o pozisyonda sızmıştı. Bacaklarında kurumuş döllerim kendini gösteriyordu. Kendim 31 çektiğimde vücudum boşa gideceğini anlarmış gibi su gibi, şeffaf ve çok da olmayan bir miktarda bir sıvı atardı ama az önce boşaldığım şey gerçek bir döl bombasıydı. Islak mendil alıp usulca temizledim onu. Başka hiçbir yerine dokunmadım. Elini ve bacaklarını sildim sadece.
Çorabını geri giydirip, pikeyi üstüne çektim. Yanağına usulca bir öpücük kondurup salondaki kanepeye kıvrıldım yorgunlukla. O gece bunun hayatım en önemli deneyimi olduğunu düşünüp, yarı mutluluk yarı korkuyla sızdım. Bir daha böyle bir şey yaşayamam herhalde diye düşünüp üzülmüştüm. Vitesin giderek artacaktı ve benim haberim bile yoktu…