İzinlerini ayarlamaları biraz zaman alsa da halletmişlerdi. Karısına anlatmasa da kafasında tam olarak ne olduğunu, bunun Esra'yı meraktan öldürdüğünü biliyordu. Aynı zamanda hem endişeli hem de heyecanlı olmasını istiyordu zaten karısının, eğlencenin bir parçası olacaktı bu.
Gizli telefon görüşmeleri yapıyordu ara sıra. Esra ne kadar denese , neler döndüğünü öğrenemiyordu.
Sonunda, bir cuma günü, ikisi de tatillerine ayrıldı işlerinden. Karı koca oturuyorlardı. '' Canım, bunu gerçekten yapmak istediğinden emin olmak istiyorum,'' dedi, Esra'nın elini tutarak. Nefesini tuttu, fikrini değiştirmemesini umarak.
Esra uzun süre sessiz kaldı. '' Evet, hala istiyorum ama biraz korkuyorum,'' dedi sonunda, elleri terden sırılsıklamdı. On yıllık kocasına baktı ve onu gerçekten tanıyıp tanımadığını düşünmeye başladı. Sanki tamamen başka birine dönüştü, yıllar sonra. Kötü değil, sadece farklıydı. Gözlerinde, uzun süredir görmediği bir ışık vardı.
Hakan, karısının sorgulayıcı bakışlarını gördü. '' Seni asla, ama asla incitmeyeceğimi biliyorsun, değil mi?''
'' Evet ama neler olacağını bilmiyorum. Ya hoşuma gitmezse?'' diye sordu, gözlerine yaşlar dolarken.
'' Eğer hoşuna gitmeyen bir şey yapmanı istersem, güvenlik parolasını kullanacaksın. ' Sardunya.' Ama unutma, üç kere kullanırsan, biter, ve ben kazanırım.''
'' Eğer kazanırsan ne elde edeceksin?''
'' Önümüzdeki bir yıl boyunca, ne zaman istersem benimle sevişeceksin, eğer kazanırsam. Fakat, üç kere kullanmazsan bu kelimeyi, bir hafta seninim. Benim sıram da bitince, eğer sen daha az kullanmış olursan parolayı, her zaman istediğin o 4X4 senin olacak.''
'' Kafamı karıştırıyorsun.''
'' Peki, ama şunu unutma, bunu sadece eğlenmek ve cinsel yaşantımıza renk katmak için yapıyoruz. Sen merak etme, ben tutacağım skoru,'' dedi gülerek. '' Dinle, Esra, küçüklüğünden beri, cinselliğin ne olduğu hakkında kafana sokulan şeyler olduğunu biliyorum ama benim de kendi sıkıntılarım var. Evliliklerin bitme nedenlerinden biri de bence bu, cinselliklerini keşfetmiyorlar. Eminim, yapacağımız bazı şeyleri önce sevmeyeceksin. Bu konuda hassas olacağım, ama emin ol, içinde bir yerlerde, bunun hoşuna gideceğine eminim.''
Esra bu baş döndürücü heyecan ve kafa karışıklığını kanında hissediyordu sanki. Karşısında oturan bu yeni adam kimdi? On yıldır aynı yastığa baş koyuyorlardı ama onu tanımıyordu sanki. Allah biliyor, kendisini de tanıyamıyordu.
'' Hakan,'' dedi sessizce.
'' Efendim hayatım?''
'' Kazanırsam jeep istemiyorum.''
'' Tamam, peki..ne istiyorsun?''
'' Ben..ben bir..bebek istiyorum,'' dedi Esra tereddütle.
Hakan'ın gözleri açılmıştı şaşırarak. Esra bebek istediği için değil, bunu sanki bir ödülmüş gibi sunmasına şaşırmıştı. '' Bebek içi bir süre daha bekleyeceğimizi sanıyordum.''
'' Biliyorum ama artık yaşlanıyorum, ve sen de gençleşmiyorsun.''
'' Biliyorum canım, ama ikimiz de kariyerlerimizin peşinden gitmek istiyorduk,'' dedi pek de ikna edici olmayan bir ses tonuyla.
'' Şartım bu. Kabul edersin, ya da oynamıyorum,'' dedi Esra, kocasını alt ettiğini biliyordu.
Hakan bir süre sessiz durdu sanki teklifi düşünüyormuş gibi. O da zaten, artık çocuk için geç kalmaya başladıklarını düşünüyordu. Oyunu kazanmadan da çocuk yapmaya razı gelebilirdi zaten. Yine de, karısını bu oyuna sokmak, cinsel özgürlüklerini kazanmaları için bir hedef olabilirdi. '' Sanırım başka çarem yok,'' diye cevap verdi. '' Tamam, kazanırsan çocuk yapıyoruz, ama ben kazanırsam, kendi ödülüm olan bir sene sınırsız seks hakkım bitince yapacağız. Hamile kalırsan ödülümü alamam.''
'' Anlaştık!'' dedi Esra, kalp atışlarını hızlandıran bir heyecanla.
'' Tamam. Şimdi Kanyon'a gidiyoruz, yapmamız gereken alışverişler var.''
'' AVM'ye mi?''
'' Evet, sana yeni kıyafetler almalıyız,'' diyerek güldü Hakan.
'' İyi de neden bu kısacık eteği giymem gerekiyor AVM'ye giderken?'' diye sordu Esra, gerçekten kısa olan eteği dizlerine doğru biraz daha indirebilmek için çekiştirirken. Bu eteği hiç giymemişti çünkü aldıktan sonra çok kısa olduğuna karar vermişti. Ve gerçekten de dardı.
'' Kısa etek, beyaz gömlek, sutyen ve külot giymek yok,'' dedi Hakan.
'' Külotsuz mu!?'' diye sorarken bağırdı neredeyse, ellerini kalçasına koyup, sinirli bir bakış atarken.
'' Benim kurallarım. Şimdi, çıkar şu külotu ve kısa çoraplarını giy,'' dedi yataktaki gömleği işaret ederek. '' Sonra da gömlek. Kızınca çok tatlı oluyorsun.''
'' Ama alış veriş merkezine gidiyoruz,'' diye tekrar şansını denedi Esra.
'' Ama demek yok. Şimdi acele et. On dakika sonra aşağıda ol. Geç kalma,'' dedi sesindeki özgüvenle Hakan. Bu ilk test olacaktı ikili için, ve sonucun ne olacağından Hakan da emin değildi.
Esra dediği şekilde giyinip aşağıya inince, Hakan'a bir rahatlama hissi geldi. Kısa eteği görmek bile içini gıdıklamaya yetmişti üstünde. Kapının önünde karısını kucaklarken elleri kalçalarındaydı, çıplak poposunu hissedebiliyordu külot olmadan.
Yarım saat sonra AVM'ye vardılar. İlk gittikleri yer bir giyim mağazası oldu ve Hakan karısı için etekler, bluzlar ve bulabildiği en seksi kıyafetlerden aldı. Ortak noktaları kısa, dar ve açık olmalarıydı. Esra ne kadar karşı çıkarsa, o kadar cesaretleniyordu sanki.
Altında çamaşır olmadan kıyafet denemek çok rahatsız hissettiriyordu Esra'ya, ama yine de heyecan duymuyor da değildi. İpek bir bluzu denerken ellerinin titrediğini fark etti, meme uçları kumaşın üstünden çıkıntı yapıyordu. Sonra da kısa bir eteği denedi Hakan'ın seçtiği. Allahım, diye düşündü, oturduğunda bacak arasını görmemek imkansızdı. Arkasını döndü ve biraz eğilip aynada kendini seyretti, baldırları ortaya çıkıyordu eğildikçe. Birden gurur duydu bedeniyle, hala harika görünen bacaklara sahipti. Sonra biraz daha eğildi ve nefesi kesildi, kalça yanakları ortaya çıkmıştı külotlu çorap olmadan üstünde. Biraz daha eğildi ve işte oradaydı, şeftalimsi dudaklar meydana çıkmıştı.
'' Kabinden çıkıp yanıma gelecek misin?'' diye sordu Hakan dışarıdan.
Esra'nın yüzü kızarmıştı utancından, perdeyi aralayıp dışarıda kendisini bekleyen kocasına baktı. Başka kimsenin olmaması için dua edip etrafta, dışarı fırladı. İki yaşlı kadın daha vardı ama diğer kabinin orada, başlarını sallayıp Esra'nın kıyafetlerini onaylamadıklarını belirten mimikler yaptılar. Hakan beğendiğini belirtir belirtmez kabine girdi hemen, kalbi hızla çarpıyordu. Giysileri kocasına uzattı, o giyinirken ödeme işini halletti.
Sonraki mağazaya girme sebebi, karısına tayt ve üstüne de uyumlu dar giysiler almaktı. AVM'de ilerlerken, yanlarından geçen erkeklerin, karısının sallanan memelerine bakması hoşuna gitmeye başlamıştı. Birisi uzun süre baktığında, karısının gerildiğini fark ediyordu. Ama bunu engellemek için yapabileceği hiçbir şey yoktu Esra'nın, zaten yapmıyordu da. Gururla yürüyordu karısının yanında sanki.
'' Tamamdır,'' dedi Hakan tayt da aldıktan sonra, çıktılar ve bir ayakkabı mağazasının önünde durdular. Esra'ya döndü ve '' İçeri girmeni ve kendine üç dört çift stiletto almanı istiyorum. İstediğin renk olur, sen seç.''
'' Sen gelmiyor musun?'' diye sordu.
'' Hayır, ben burada bekliyorum.''
Bu Esra'ya garip gelse de, ayakkabı mağazasına girdi ve etrafa bakınmaya başladı. Diğer mağazalar gibi kalabalık değildi çünkü lükse kaçıyordu burası. Etrafta dolanıp ayakkabılara bakınırken, genç bir satış elemanı yanına yaklaştı. Kadın çalışan arar gibi bakındı ama sonra kafasına dank etti, sadece iki erkek görevli vardı. Kalbi güm güm atıyordu, eğer ayakkabıları denemek için oturursa, bacak arasını görmemesinin imkanı yoktu görevlinin. Dışarıya baktı kocasını görmek için ama Hakan kapının yanındaki camekandan sırıtmakla yetiniyordu ona.
Görevli tekrar sordu, '' Yardımcı olabilir miyim hanımefendi?''
'' Umm, şey, pardon.. Şu topuklu ayakkabıları denemek istiyorum, farklı renklerde olacak,'' dedi gergin bir biçimde Esra. '' 38 numara giyiyorum.''
'' Buyurun, oturun, ben hemen getiriyorum,'' dedi ve gidip birkaç kutu ayakkabı getirdi. Hala ayakta dikilirken, kutunun birini açıp, Esra'ya uzattı. Uzattığı stilettoları alan Esra, ayakkabılarını çıkarıp, denemek için eğildi, bacakları aralanmış, etek kalçalarına doğru iyice toplanmıştı.
Esra yüzünün nasıl da kızarmaya başladığını biliyordu çünkü utancından yerin dibine giriyordu, gözlerine bakamasa da elemanın, onun gözlerinin bacak arasını görmeye çalıştığını tahmin edebiliyordu.
Genç adam kısa etekleriyle gelen çok müşteri görmüştü, ve genelde şakasına kavga ederlerdi iş arkadaşıyla kim yardımcı olacak diye ve en güzel görünen kadınları beklerlerdi. Bu kez sıra ondaydı, Esra mağazaya girer girmez zaten zevkten dört köşe olmuştu. Oturduğu açıya baktığında, külotlu çorap giymediğini zaten biliyordu ama görünüşe göre, ya da görünmeyene göre, hala külotuna ulaşamamıştı önündeki güzel kadının.
Gereğinden fazla zaman geçiriyordu sanki artık ayakkabıları kutusundan çıkarmak için. '' Giymenize yardımcı olmamı ister misiniz?'' Delikanlı oldukça cesur görünüyordu bu teklifi yapabildiğine göre, ama Esra'nın, elemanın işini kolaylaştırmaya niyeti yoktu. Devamlı eteğini çekiştirip, oturaklı bir kadın gibi davranıyordu. Yine de, bu kavgayı kaybetmek üzereydi. Eleman, çaktırmadan hamleler yapıyordu, kafasını oynatarak, bacak arasından daha iyi görüntü alabilmek için.
'' Bunlar ayağıma olmadı,'' dedi Esra.
Sonunda, eleman daha fazla dayanamadı, ayağa kalktı, müsaade istedi ve depoya gittiğini söyleyip, diğer arkadaşının yanına vardı.
'' Murat, kanka,'' diye fısıldadı heyecanla. '' Oğlum bu karı cayır cayır yanıyor. Altına külot giymemiş galiba, zaten sutyen de yok. Meme uçlarını görmen lazım!''
'' Hadi lan?'' diye atladı diğeri. '' Ben ilgileneyim mi biraz da?''
'' Yavaş! O benim,'' dedi bencilce.
'' Hadi ama lan! Bütün hafta diğer güzel kadınlara sen bakarsın,'' diye yalvardı Murat.
'' İşine bak, şansına küs kardeş,'' diye sırıtarak depodan kaptı ayakkabı kutularını. Hemen Esra'nın yanına fırladı.
'' Hangi renk istediğinizi söylemediniz, ben de her renkten birer çift getirdim,'' diye lafa girdi Özkan.
Esra ayağına ayakkabıları giymeye çalışıyordu ama neredeyse imkansızdı bu frikik vermeden. Utanmasına rağmen, bir yandan da heyecan dalgaları vuruyordu içine. Eleman önünde diz çökmüş kutuları açarken, bacaklarını bitişik tutmaya çalışıyordu umutsuzca. Sonunda, pes etti ve madem Hakan ondan bir sürtük gibi davranmasını istiyor, öyle davranmaya karar verdi. Hakan'a son bir bakış attı, hala camdan onu izliyordu. Çaktırmadan, küçük bir öpücük attı kocasına ve çok kısa süren bir an dilini çıkardı. Sonra da önünde çömelen genç adama döndü.
Kalbi yerinden fırlayacak gibiydi, bacaklarını araladığında. Etek artık iyice geriye doğru kaymıştı. Bir baldırı diğerinden yavaşça uzaklaştı bu süreçte, genç adamın aklında kaldıysa eğer, o şüphelerde artık ortadan tamamen kalkmıştı. Esra külot giymiyordu, çıkarmamıştı, zaten hiç giymemişti. Özkan'ın gözlerinin direkt, teşhir edilen kadınlığında olduğunu görebiliyordu. Ağzından bir nefes kaçırdı, kalın, etli dudaklarının nabzı atıyordu sanki apış arasında, sular sarmaya başlamıştı şeftalisini.
Durum neredeyse komedi halini almıştı, Özkan ayakkabı ardına ayakkabı getiriyordu, Esra da ara sıra bacak bacak üstüne atıp, görüş alanını kapatsa da, oyunu bozmayıp, her gelen ayakkabı da yeni manzaralar sergiliyordu. Islaklığı, kadınlık organından ilerlemiş, baldırlarına bile sarmıştı. Sonunda üç çift ayakkabı seçtiğinde, Özkan'ın pantolonundaki kabarıklık açıkça belli olur haldeydi. Eteğinin arkasında nemli bir leke oluşturmaktan korkan Esra, artık kalkma vakti geldiğini biliyordu. Kasaya gidip, kredi kartını uzattı Murat'a gülerek. Gözlerine bakınca, genç adam nedense kızardı. Bu arada Özkan da kasaya gelmişti. '' Teşekkürler gençler, çok yardımcı oldunuz,'' dedi ve arkasını döndü Esra.
'' Imm..birşey değil, yeniden bekleriz,'' diyebildi Murat.
Esra'nın son bir numarası daha vardı, artık mağazaya giren utangaç kadın değildi, kasadan birkaç metre uzaklaşınca, yere düşürdü elindeki kredi kartı slibini ve almak için yere eğildi. Bacaklarını hiç aralamadan yerdeki kağıdı almak için uzandığında, eteğinin yeterince kalkacağını biliyordu. Doğrulup, son bir bakış attığında kasaya, Murat'ın fal taşı gibi açılmış gözleri ve Özkan'ın muzır gülümsemesini zevkle seyretti.
Mağazadan çıkınca, elinde poşetlerle kocasının yanına vardı, yüzünde geniş bir gülümsemeyle. '' Yeterince eğlendin mi bakalım?'' diye sordu, kızgın olmayı beceremeyerek.