← Ana Sayfaya Dön

ARKADAŞIMIN KARISINA HÜLLE 2

📌 TÜRBANLI

Bir süre sessizce oturduk. Ne diyeceğimi bilmiyordum çünkü. Huriye'nin bu hali karşısında heyecanlanmıştım. Kelimeler aklımda oluşuyor ama dudaklarımın ucuna geldiğinde kayboluyordu.

En fazla 22-23 yaşında gösteriyordu Huriye. Büyük kahverengi parlak gözlerini yere dikmiş, ellerini dizlerinin üzerinde birleştirmişti. Onun da en az benim kadar heyecanlı olduğu anlaşılıyordu. Artık sizli bizli konuşmanın gereği yoktu.

“Şey, karnın aç mı? Bir şey yemek içmek ister misin?” diye sordum.

“Yok, teşekkür ederim, Allah razı olsun!” dedi başını kaldırmadan.

Bir Şeyhin kızıydı. Ağırbaşlı, oturaklı birine benziyordu, ama gençliğinin verdiği dik başlılığa da sahip gibiydi. Yaşadığı hayat, yetişme tarzı göz önüne alındığında bakımlı bir kadındı.

Kalın siyah kaşları özenle alınmıştı, kirpiklerine rimel sürülmüş gibiydi, yanaklarında da hafif bir makyaj vardı, çıplak beyaz kollarında tüyden kıldan eser yoktu.

Ayağındaki siyah file çoraplarsa işin başka bir boyutuydu. Sokaklarda her gün daha sık görmeye başladığım modern türbanlı genç kadınlar, kızlar gibiydi. On yıl evli kaldığım eski karım başı açık, modern bir kadındı ancak Huriye'nin şu hali kadar bakımlı olduğunu nadiren görmüştüm.

Arkadaşımın Karısına Hülle (2), resim №2
Derin bir nefes alıp verdim. Meselenin ne olduğu belliydi. Gerdeğe girecektik, ancak bunun nasıl yapılacağını bilmiyordum. Huriye gibi Şeyh kızıyla gerdeğe girmeden önce yapılması gerekenler vardı muhakkak. Öyle elinden tutup da yatağa götürebileceğim bir kadın değildi.

“Ne olacak şimdi?” diye sorduğumda, başparmaklarını çevirip durdu.

“Allah nasıl istiyorsa öyle olacak!” dedi fısıltılı bir sesle.

“Şey, yok yani, bunun bir yolu yordamı var mı?” diye sordum. “Kusura bakma, ben bu konularda biraz cahilim!” dedim devamında.

O zaman gerdek öncesi yapılması gereken birkaç şey olduğunu söyledi başını kaldırmadan. Karı koca olarak önce birlikte gerdek namazı kılmamız gerektiğini, ardından da birkaç dua okumamız lazım olduğunu söyledi. Bunların ardından da kendisi yatak odasına geçip hazırlanacak, ben ondan sonra odaya girecektim.

“Tamam!” dedim. Ben abdest alırken o da namaz elbisesini giyinip örtündü. Birlikte salonda namaz kılıp dualarımızı ettik. Saat 18:00 olmuştu. Artık gerdek önünde engel kalmamıştı.

Huriye yatak odasına geçip kapıyı kapattı. Bense salonda bekledim on dakika kadar. Heyecandan içim içimi yiyordu. Karımdan boşandıktan sonra iki kadınla ilişkim olmuştu ancak bunlar kısa süreliydi. İçinde cinsellik olmayan duygusal ilişkilerdi.

Cinselliği evime çağırdığım eskortlarla yaşamıştım. Paramın yettiği ölçüde birkaç ayda bir yaşadığım bir olaydı onlar da. Pencereyi açıp birkaç derin nefes alıp verdim. Akşamüstünün serin havasıyla doldurdum ciğerlerimi. Pencereyi kapatıp perdeleri çektim. Gerdek öncesi tuvalete geçip çişimi yaptım. Heyecanım yarağıma da yansımıştı. Daha şimdiden sertleşmişti.

Elimi yüzümü yıkayıp yatak odasının kapısına tıkladım ve

“Girebilir miyim?” diye sordum yavaşça. Huriye'nin fısıltılı,

“Evet!” sözü üzerine kapıyı açıp girdim içeri.

Bekar yaşadığım için en ucuzundan iki kişilik bir bazayla yatak almıştım. Huriye yataktaydı, iki kişilik kalın battaniyenin altına girmiş, battaniyeyi çenesine kadar çekmişti. Elleri ve kolları battaniyenin altında kalmış, sadece kafası görünüyordu.

İnce perdeler çekiliydi. Hava henüz tam kararmadığından bir de karşı dairelerden ve site bahçesindeki lambalardan yansıyan ışık nedeniyle yatak odasının içi loş bir şekilde aydınlıktı.

Soyunmaya başlarken Huriye başını diğer yana çevirdi. Heyecandan yerimde duramıyordum. Son olarak külotumu da indirip battaniyeyi kaldırıp girdim yatağa. Sırtüstü uzanıp birkaç saniye öylece kaldım, tavandaki lambayı seyrettim.

Huriye aynı şekilde duruyordu, ölü gibi yatıyordu. Soluma döndüm daha sonra. Battaniyeyi yavaşça çektim aşağı doğru. Yutkunmalarım arasında nefes alışverişim ve kalp atışlarım hızlanmıştı.

Huriye kırmızı, saten bir gecelik giymişti. Geceliğin kalın askıları ve göbeğinin üstüne kadar gelen kısmı dantelliydi. Dantelin ince dokusunun altından şişkin ve birbirinden ayrık duran memelerinin üstü ve pembe minik uçları görünüyordu.

Manzara karşısında yarağım daha da sertleşirken,

“Şimdi ne yapmam lazım, herhangi bir şekli, yolu var mı?” diye sordum. Fısıldayarak,

“Yok, bundan sonra nasıl istersen öyle yapabilirsin!” dedi. Böyle söyleyince yavaşça, nazik olmaya çalışarak kalın pembe dudaklarından öptüm. Dudakları titredi, ne yapacağını bilemez gibiydi.

Arkadaşımın Karısına Hülle (2), resim №3
“Serbest bırak dudaklarını!” dediğimde hafifçe araladı onları.

Önce üst dudağını emdim uzun uzun. Ellerimi işin içine katmamıştım henüz, en az Huriye kadar heyecanlıydım çünkü. Yeni milli olacak bir delikanlı gibiydim.

Sıra alt dudağına geldiğinde işin içine sağ elimi kattım ve kaygan saten geceliğin üstünden karnını okşadım. Kavisli ve hafif şişkin göbeğini nazikçe okşarken alt dudağını emmeye başladım.

Karşılık vermiyordu Huriye. Sağ kolu vücuduma değiyordu, sol kolunu da uzatmıştı yine aynı şekilde. Sevişme konusunda deneyimli bir kadın değildi göründüğü kadarıyla. Ramiz gibi bir adamla beş yıl evli kalınca kadının deneyimli olmasına da imkan yoktu.

Alt dudağını emerken uzattığım dilimi aralık ağzından içeri soktum. Öylece, karşılık vermeden dururken,

“Dilini uzat!” dedim. Uzattığı ıslak pembe dilinin ucuna dilimi değdirdiğimde irkildi. Ancak dilini çekmeyip öyle tutmaya devam etti.

Kahverengi gözlerini gözlerime dikmiş, beni dikkatle izliyor, takip ediyordu. Dilimi bir süre daha diline değdirdikten sonra onu emmeye başladım. Pembe dilini emip vakumlarken sağ elim de karnının üzerine daha büyük bir baskı yapmaya başlamıştı. Genç ve taze bedenini elimin altında hissettikçe dilini de daha büyük bir güçle emiyordum.

Nefessiz kalır gibi olduğunda başımı kaldırdım. Beyaz, ince burun delikleri genişleyip daralıyordu hızlı hızlı. Yaşadığı heyecanla göğsü de inip kalkıyordu. Saten geceliğin kalın dantelli askılarını omuzlarından aşağı kaydırdığımda Huriye'nin heyecanı daha da arttı.

Arkadaşımın Karısına Hülle (2), resim №4
Aynı artış bende de vardı. Memeleri açığa çıkmıştı. Yer çekimine meydan okuyan, zayıf bedenine oranla şişkin memelerinin pembe uçlarını emmeye başladığımda tüm vücudu gerildi.

Elimin altındaki karnının sertleştiğini hissettim. Sertleşme bende de olmuştu, ama karnım değil yarağımdı sertleşen. Demir gibiydi. Huriye'nin sağ kalçasına değiyordu kafası. Onu bu kadar geren şeylerden biri de buydu.

Meme uçlarını emerken sağ elim aşağılara kaydı yavaşça. Saten gecelik kalçalarına kadar geliyordu. Geceliğin kumaşını aşan elim beyaz kalçasına ulaştığında Huriye ikinci bir gerilim daha yaşadı. Memeleri vücudunun gerilimlerinden payını alıyor ve tüm sertliğine rağmen titriyordu sütlaç gibi.

Kalçaları pürüzsüz, kaymak gibi kaygandı. Böylesine kapalı, izole ve dinin emirleri altındaki bir kadın için fazlasıyla bakımlı bir kadındı Huriye.

Belki de bugün ne olacağını bildiği için böyle bakım yapmıştı vücuduna. O da olabilirdi. Çünkü şu yaşadığım durum benim için büyük bir sürpriz iken, kendisinin her şeyden haberi vardı, olacakları biliyordu.

Dolgun beyaz kalçasında fazla tutmadım elimi. Çünkü asıl hazine biraz daha yukarıda, kasıklarının arasındaydı. Geceliği gibi külotu da kırmızı ve satendi. Elim kasıklarının arasına ulaştığında bacaklarını kastı ve sıktı.

“Rahat ol, korkma!” dedim sakinleştirmeye çalışarak. Beş yıl evli kalmış bir kadındı, ama halen erkeğine kendini teslim etme konusunda korkuları, çekinceleri vardı.

Kenarları ince saten külotu nazikçe sıyırdım aşağı. Sol bacağını hafifçe çekip kaldırırken diğer yandan da tutup çektim. Külotunu ayaklarından çıkarıp yere attığımda Huriye'nin gözleri daha da büyümüş, endişeli ve meraklı bakışları üzerimde geziniyordu.

Arkadaşımın Karısına Hülle (2), resim №5
Yeniden alt dudağını emmeye başladığımda bu kez daha sakindi. Hatta dilini kendisi uzattı emmem için. Pembe dilini emerken sağ elim memelerinde geziniyordu. Her bir memesi avucumu dolduran bir ayva misali büyük ve sertti. Minik uçlarını parmaklarımın arasında sıkarken,

“Sen de yap!” diyerek dilimi uzattım.

Huriye dudaklarını araladı ve uzattığım dilimi emmeye başladı. O ana dek hareketsiz kalan sol kolunu da saçıma attı bu sırada. Ağarmaya başlamış saçlarımı nazikçe okşarken dilimi iştahla emiyordu.

Dilimi ağzının içine almış vakumlarken sıcak nefesini yüzümde hissediyordum. Kalkan yarağım kalçasına değerken sağ elinin kafasına dokunduğunu hissettim o sıra. Sadece sol elini değil sağ elini de kullanmaya başlamıştı.

Üstündeki ölü toprağını yavaş yavaş üstünden atmaya başlamıştı Huriye. Battaniyeyi biraz daha çekip ayak uçlarımıza indirdim. Merkezi sistem olduğundan evin içi sıcaktı, serin sonbahar akşamında üşümemiz mümkün değildi evin içinde.

Huriye'nin sağ eli artık yarağımın kafasından gövdesine kaymış, onu okşuyor, bir yandan da ağzındaki dilimi iştahla emmeye devam ediyordu. Sağ elim memelerinden aşağıya, amına kaydı.

Yarağımı okşamalarına karşılık vermem gerektiğinden sıra bendeydi. Am dudaklarını araladım parmaklarımla. Kasıkları ve amı da tıpkı kolları ve bacakları gibi temiz, tüysüz ve kılsızdı. Amının üzerinde gezdirdiğim elime amının ıslaklığı geliyordu.

Amının ne çok ince ne çok kalın meme uçları gibi pembe dudaklarını okşadıkça Huriye'den sesler gelir oldu. Minik, fısıltılı ve sıcak inlemelerdi bunlar.

Ağzındaki dilimi serbest bıraktığında başımı kaldırdım ve yeniden memelerini emmeye, uçlarını ısırıp yalamaya başladım. Ağzımı dolduran memelerini tıpkı dudakları gibi vakumlarken dilimi uçlarında gezdirmemden çok hoşlandı.

Zevkli iniltiler eşliğinde kasıklarını sıkıp duruyordu, gözlerini kapatmıştı. Göğsü aldığı güçlü nefeslerle bir kalkıp bir inerken memelerinin titreyişleri devam ediyordu.

Sağ eli halen yarağımdaydı, ancak şimdi onu okşamıyor sıkı sıkı tutuyordu. Yeni gelinin yarağı sıkı sıkı tutması lafı gerçek olmuştu. Gerçi Huriye ilk defa gelin olmuyordu, ama bu gece benim gelinim olmuştu.

Artık ön sevişme faslını bitirip sikişme faslına geçmemiz gerektiğine karar verdim. Biraz daha sabredecek gücüm ve sabrım kalmamıştı. Böyle taze ve diri bir güzelliğin içine girmek, yeniden hayat bulmak, onun enerjisini almak istiyordum.

Yavaşça doğrulup kalktım ve bacaklarının arasına yerleştim. Dizlerimin üstünde olduğumdan kalkık yarağım önümde sallanıyordu. Az önce görmeden tutup okşadığı yarağım şimdi karşısındaydı.

Huriye'nin gözleri oraya kaymışken ben de geceliğini beline çekip okşadığım amına baktım birkaç saniye boyunca. Sanki daha önce hiç sikilmemiş, ilk defa bu gece yarak yiyecek bir am vardı karşımda…

Arkadaşımın Karısına Hülle (2), resim №6
Üç aylık bir evlilik olacaktı bu, o nedenle korunmamız gerekiyordu. Yataktan kalktım, çekmecede eve çağırdığım eskortlar için aldığım kondom paketi duruyordu. Huriye elimdeki kondom kutusunu görünce,

“O ne, ne yapıyorsun?” diye sordu fısıltıyla.

“Kondom takacağım, korunmak için!” dediğimde birden hareketlendi.

"Korunmak mı, neden?“ diye sordu.

Ona bu evliliğin gerçek bir evlilik olsa bile 3 ay süreceğini, benden hamile kalmaması gerektiğini söylediğimde dizlerinin üzerinde doğruldu yatakta.

"Babam seninle konuşmadı mı?” diye sordu heyecanla.

“Konuştu, neden?” diye sordum.

“Bu gerçek bir evlilik, biz artık karı kocayız. Neden korunmak istiyorsun anlamıyorum. Hem bu günah olan bir şey, böyle bir şey yapamazsın!” dedi. Yeni bir sürpriz karşıma çıkmıştı.

“Nasıl yani, benden hamile kalırsan ne olacak, üç ay sonra boşanacağız zaten?” dediğimde,

“İlla boşanacağız diye bir şey yok. Hamile kalırsam doğuracağım!” dedi.

“Nasıl ya, sen yeniden Ramiz'le evlenmeyecek misin?” diye sordum. Durum garip bir hal almaya başlamıştı çünkü.
“Hamile kalırsam neden senden boşanıp onunla evleneyim? Senin çocuğuna babalık yapacak değil ya, hem ben de bunu istemem, babam da izin vermez zaten. Eğer hamile kalmazsam üç ay sonra boşanırız, o zaman onunla evlenebilirim. Ama bu üç ay boyunca benimle korunmadan ilişkiye girmen gerekiyor. Gerçek bir evlilik neyi gerektiriyorsa onu yapmalısın, bu şekilde korunarak evlilik yeminini çiğnemiş oluyorsun. Hem de bana kocalık vazifeni yapmamış oluyorsun, ben bunu kabul edemem. Benimle korunmadan ilişkiye girmen gerekiyor!” dedi yanıt olarak.
Elimde duran açmama fırsat kalmayan kondom kutusunu yerine koydum. Kafam karışmıştı. Üç ay boyunca evli kalmak iyiydi, hoştu, ama o süre boyunca Huriye'yi korunmadan sikmem gerektiğini bilmiyordum. Bu işleri değiştiriyordu. Bu noktaya geldikten sonra durabilecek iradeye de sahip değildim.
“Ya bu nasıl Hülle, anlamadım. Bir işe girdim ama çıkamıyorum!” dediğimde,

“Bu senin duyduğun yalancı günah olan hüllelerden değil. Meşrudur, doğrusu da budur zaten. Biz karı kocayız artık. Üç ay sonra senden boşanıp Ramiz'le evlenebilmem için benimle ilişkiye girmen gerekiyor. İlişkiye girmezsen senden boşanıp onunla evlenemem. Ama benimle de korunmadan birlikte olmalısın!” dedi.

“Hamile kalmandan korkuyorum!” dediğimdeyse,

“Ne güzel işte, Allah bize bir evlat vermiş olacak, bunun nesinden korkuyorsun?” dedi karşılık olarak.
“Bak, ben 42 yaşındayım, iki çocuğum var. Hayatımda yeni bir çocuk planlamadım, düşünmedim. Bu saatten sonra da istemiyorum. Anladın mı? Ramiz beni bir işe soktu ama çıkamıyorum. Daha senin kim olduğunu bile bilmiyorum. Yarın öbür gün hamile kalırsan ne olacak? Nasıl olacak?” dediğimde sustu bir süre. Sonrasında,

“Babam 65 yaşında dördüncü annemden çocuk sahibi oldu. Hiçbir zaman da senin gibi düşünüp konuşmadı. Ben Ramiz'i evlenmeden önce ne kadar tanıdım sanıyorsun ki? Babam bana onunla evleneceğimi söyledi ben de evlendim. Şimdi de seninle evlenmem gerektiğini söyledi seninle evlendim. Bunun neresi tuhaf geliyor sana. Evliliği ayakta tutan çocuktur, çocuk yapmayacaksan niye evleniyorsun ki?” deyince susma sırası bana geldi.
Kalkık yarağım çoktan inmişti. Hızlı ve güzel başlayan sevişmemiz ateşli bir sikişme ile devam edecekken, hayatımı 180 derece değiştirecek konuşmalar içine girmiştim. Saat ilerlemiş, dışarının karanlığı artmıştı. Oda da daha karanlık bir hale gelmişti.
Yandaki banyonun lambasını yakıp içeriye biraz ışık vurmasını sağladım. Huriye saçlarını açmamıştı. Karnına kaymıştı saten geceliğinin askıları ve çıplak diri memeleri net olarak karşımdaydı.

Arkadaşımın Karısına Hülle (2), resim №7
Pamuk gibi beyaz tenini görmek beni yeniden heyecanlandırsa da Huriye pek de benim gibi değildi. Gözlerinde bana karşı duyduğu belki öfke değil ama tepkiyi fark ettim. Ayakta çırılçıplak bir halde duruyordum.
“Ramiz'le niye çocuğunuz olmadı peki?” diye sordum.

Ramiz sorunun kimde olduğunu söylememişti. Belki de problem Huriye'deydi. Eğer öyleyse korkmama da gerek olmayacaktı. Korunmadan siksem bile hamile kalamazdı.

Huriye sorum karşısında önce başını öne eğdi. Saten geceliğin karnına kayan askılarını omuzlarına attı. Gözlerini kaçırırken,

“Cevap versene, niye çocuğunuz olmadı?” diye tekrar sordum. Belki de sorun kendisindeydi ve bunu söylemeye çekiniyor, utanıyordu. Ancak verdiği cevap karşısında neye uğradığımı şaşırdım.
“Ramiz erkeklik yönünden zayıf bir adamdı. Çocuğumuz da bu yüzden olmadı. Babam onu pek çok defa okuyup üfledi ama fayda etmedi. Doktorlara da gitmek istemedi. Beş yıl evli kaldık, ama bir kere bile ilişkiye girmedik!” dediğinde ağzım açık kaldı.

“Yani, sen halen bakire misin?” diye sorduğumda gözleri nemlenip dudakları titredi ve zar zor duyulan bir sesle,

“Evet!” dedi…

*** Devamı ***

Arkadaşımın Karısına Hülle (2), resim №8
25306 gösteri·6 paylaştı

Bankada Aşk
Gül Mutsuz·18 ekim 2022
Bankada Aşk, resim №1
“Selimciğim, aşkım, akşam üzeri teftişe girdik. Müfettiş beyle tam kadro çalışıyoruz. Özür dilerim, ama elimde değil biliyorsun. Geç gelirim. Beni beklemeyin, yemeğinizi yersiniz.”

Kocamla konuşurken gözüm Yağız’daydı. Masasındaki kredi dosyaları ve klasör yığını üzerinden yiyecek gibi bana bakıyordu . Gülümsedim. Kocamın telefonda bana anlattıklarını dinlerken, altımdaki tekerlekli sekreter sandalyesini yana kaydırdım. Masanın arkasında kalan bacaklarım şimdi onun görüş alanına girmişti.

Her zaman sevdiğim gibi kısacık bir etek vardı altımda ve iyice sıyrılmıştı ben sandalyeyi yürütürken… Hafifçe bacaklarımı araladım. Gözleri parladı, dik dik bacaklarımı süzmeye başladı. O ısrarlı, yapışkan, aklından neler geçtiğini çok belli eden şehvet dolu, isteyen, beğeni dolu bakışlarla bakıyordu.

İnce ve uzun bacaklarımı biraz daha araladım. Kırmızı ojeli uzun tırnaklı parmaklarımla bacaklarımı saran külotlu çorabımı çekiştirip düzeltir gibi yaptım. Mini eteğimin altından kasıklarımı, en kuytu yerlerime kadar görebiliyordu şimdi…

Yağız da eve haber veriyordu durumu, eşi Melek’le konuşuyordu o da… Gözlerini devirerek baktı bana, dilini çıkarıp yalar gibi işaret yaptı. İçim gıcıklandı dilini görünce… Dudaklarımı buruşturup işaret parmağımı salladım yapma der gibi… Tavandaki güvenlik kamerasını işaret ettim. O da boş ver hareketi yaptı.

Manyak şey… Azdırmıştım yine her zamanki gibi, üstüme atlamak üzereydi. İçim kıpır kıpır, eteğimi düzeltir gibi yaptım, parmağımın ucuyla biraz daha sıyırdım. Kamera göremezdi bacaklarımı, masanın ters tarafında ve alçakta kalıyordu.

Masanın üstündeki fosforlu markör kalemini aldım. Şu geniş, yuvarlacık, kalınca olanlardan… Yuvarlak sapıyla dizimi kaşır gibi yaptım, sonra okşarcasına hareketlerle bacak aramdan eteğimin altına kadar çoraplı bacağımda dolaştırdım.

En sonunda da arzuyla kabaran klitorisime çorap ve külodumun üzerinden baskı yaparak masturbasyon hareketleri yapmaya başladım.

Bankada Aşk, resim №2
Kalçama kadar sıyrılmış eteğimin altından ikiye açılmış bacaklarımı, benim kışkırtıcı erotik hareketlerimi görünce gözleri faltaşı gibi iyice açıldı. Gülümseyip ben de ona dilimi çıkardım.

Kırmızı rujlu dudaklarımda dilimin ucunu gezdirirken Yağız elini masanın altına atmıştı bile… Koltuğunda kıpır kıpır, benim mastürbasyon yapışımı izlerken, bir yandan da pantolonun önündeki sertliği bastırmakla uğraşıyordu.

Şubenin ikinci katında krediler bölümündeydik, ikimiz yalnızdık. Müfettiş ve diğerleri zemin katta çalışıyorlardı. İkimiz yaramaz çocuklar gibi, çalışmaktan çok birbirimizi tahrik edip azdırmakla uğraşıyorduk. Aşağıdaki kalabalık olmasa işin sonu nereye varacak, ikimiz de farkındaydık.

Bankada Aşk, resim №3
İkimiz de evliydik, eşlerimiz, birer küçük çocuğumuz vardı. Ailece tanışıp görüşüyorduk. Eşlerimiz de dahil, öyle iyi anlaşıyorduk ki, son yaz tatiline de ailecek, hep beraber çıkmıştık. Zaten ne olduysa o yaz tatilinde oldu. O zamana kadar süren arkadaşça ilgi, yakınlık, hoşlanma olayı birden bire başka bir şeye dönüşüverdi.

Uyuşan fikirlerimiz, zevklerimiz, hayat görüşümüz, aynı masada yenen ikili öğle yemekleri, dert dinlemeler, benim kocam Selim’den, onun karısı Melek’ten şikayetler… Hepsinin toplamının, bizi bir yöne doğru yönlendirdiğinin farkındaydık elbet…

Onu görmeden yapamıyordum. Gece gündüz, evdeyken, Selim’le sevişirken aklımda hep o vardı. Onun gülümsemesi, benimle ilgilenmesi, beni dinlemesi, şakaları, minik dokunuşları, cinsellik de dahil her konuda çok rahat konuşabilmemiz…

O tatilde otelde beni bikiniyle gördüğü andaki hayran bakışları hala gözümün önünde… Denizde ıslak mayosunun önündeki kabarıklık, kocamın bira göbeğinden tiksinmeme neden olan kaslı, biçimli, tüysüz kılsız erkek vücudu da beni hayran bırakmıştı. Erkek gibi erkekti Yağız, tam hoşlandığım, beğendiğim erkek tipi…

Otelin yüzme havuzunda, denizde şakalaştık, eğlendik, yüzerken birbirimize dokunduk. Çıplak teninin temasını bedenimde hissettiğimde öldüm, bittim. Ama tüm tatil boyunca sadece bir iki kere yalnız kalma fırsatını yakalayabildik.

Bankada Aşk, resim №4
O nadir anlardan birinde, güneşlenirken birbirimize güneş kremi sürdük. Onun ince uzun parmakları sırtımda, kalçalarımda dolaştı, ben onun sırtına bedenine yaydığım kreme bulanmış kaygan ellerimle sırt ve bacak kaslarının sertliğini duyumsadım.

Hele sırtüstü yatıp şımarıkça önünü de kremlememi istediğinde… Heyecandan dudaklarım kurumuş, titreyen ellerim geniş ve kılsız göğsünde yutkunarak dolaşırken mayosunun önündeki kabarıklığın artışı bitirdi beni…

Önünde kurduğu çadırın farkında değilmiş gibi umursamadan gözlerini dikmiş, gözlerimin içine bakıyordu. Oysa önündeki tümseği fark ettiğimi, bocalayıp arzuyla yutkunduğumu biliyordu domuz gibi…

Ellerim heyecandan titriyordu ama ben de inadına, beni oracıkta becerecekmiş gibi dik bakışlarına aldırmadan devam ettim. Sert karın kaslarında, mayosunun belinde, bacaklarının içlerinde dolaştım. Karnını okşarcasına kremlerken aniden elimi tutuverdi. Göz göze, dudaklarımız aralık, istekle, şehvetle birbirimizi süzdük.

“Yeter artık Gül…” dedi boğuk bir sesle… “Beni ne hale getirdin, baksana…”

Elimi tutup deniz şortunun önündeki kabarıklığa bastırdı. Bütün tüylerim zevkle ürperdi. Benim için kalkan, sertleşen o tümseğin altındaki şeyi görebilmek için deli oldum. Parmaklarımı belli belirsiz sıkıp elimin altındaki kabarıklığını hissetmeye çalışırken yutkunarak,

“Ya sen ne yaptın?” diye fısıldadım.

Şezlongun kenarında oturuyordum, bacaklarımı aralayıp minik bikini altını ona gösterdim. Önü akan zevk suyumla iyice ıslanmış, içindeki küçük Gül arzuyla kabarmış, ince bikini kumaşı şişmiş kadınlığımın dudaklarını olduğu gibi gösteriyordu. Gözlerini orama dikti,

“Ohhh… Gül… Islanmış… İçin görünüyor. Sanki bikini yokmuş gibi…”

“Evet… Islandı… Çok kötüyüm Yağız…” diyebildim.

Bankada Aşk, resim №5
Dünya silinmişti o anda, yalnız ikimiz vardık. Biliyordum. Etrafımızdaki insanlar olmasa, oracıkta, o anda sevişecektik. Öylesine istiyorduk birbirimizi…

Ah… Öyle çok istedim ki onu… Kumların üstünde sımsıkı sarsın, üzerime çıksın, o güzel erkek vücuduyla beni ezsin… Bacaklarımın arasına hapsedeyim, sertliğinin tadına bakayım. Otel odasının geniş yatağında, buz gibi klimasının altında onunla sevişeyim.

Yine biliyordum ki, her şeyi mükemmel yapan erkeğin sevişmesi de mükemmel olacaktı. İliklerime kadar doyuracaktı beni… Kocamla yaptığımız yalap şalap birleşmelerden çok daha güzel, çok daha zevkli olacaktı Yağız’la sevişmemiz… Bundan emindim.

Ama bir şey yapamadık tabi… Etraftaki insanlar, her an gelebilecek olan bizimkiler… Onun sertliği inene, benim bikini altımın ıslaklığı sıcak güneşin altında kuruyana kadar yan yana, iki şezlongda uzanıp kaldık. Kedinin ciğere baktığı gibi birbirimize bakıp yalanmakla kaldık.

Bankada Aşk, resim №6
Otelin animasyon gecelerinde beraber dans ettik, eğlendik. O meşhur gece, Melek, Yağız’ın karısı, güneş çarptığı için başı ağrıyor diye erkenden uyuyup kalan çocuklara bakmak için odada kalmıştı. Animasyon eğlencesine kocam, ben, Yağız, üçümüz indik. Su gibi içilen içkiler, kokteyller, sexonthebeachler, çılgın müzik…

Üçümüz yoruluncaya kadar tepindik. İki erkeğin arasında başım dönüyor, mutluluktan uçuyordum. Bir yanımda kocam, bir yanımda sevdiğim adam…

Üzerimde incecik minicik askılı jile elbisemin eteklerini savurta savurta oynadım, döne döne dans ettim. İçimdeki tek çamaşır olan tanga külodumu göreceklermiş, bakacaklarmış, umurumda bile değildi. Bakmaları da hoşuma gidiyordu zaten…

Bir ara barın önünde oturup son içkileri içerken tuvalete gitmek için kalktım. Selim aldırış bile etmezken Yağız

“Benim de gitmem lazım, ben de geleyim” diyerek bana eşlik etti. Kocamın görüş alanından çıktığımızda elimi tutuverdi birden… Yavaşladım, başımı çevirip ona baktım. Gülümsüyordu. O delici bakışlarla bakıyordu bana…

Gözlerimizle anlaştık, el ele yürüyüp dışarıya çıktık. Otelin çok güzel düzenlenmiş peyzaj alanında loca şeklinde, sarmaşıklarla kaplı, gözlerden ırak bir bankın önüne geldiğimde durdum. Animasyon yapılan alandan gelen müzik ve denizden gelen dalga sesleri haricinde sessizlik hakimdi. Kimseler yoktu ortalıkta…

Yağız’a döndüm. Bana bakıyordu. Beni istiyordu, en az benim onu istediğim kadar… Çok istiyordum onu… Hem de çok… Şezlongda olduğu gibi kasıklarım alev alev yanıyor, içimden bir şeylerin aktığını hissediyordum. Birden kollarımı kaldırıp boynuna sarılıverdim. Vahşice öpüşmeye başladık.

Bankada Aşk, resim №7
Hırsla birbirimizi somuruyorduk. Benim ellerim onun saçlarında, boynunda, ince beyaz gömleğinin altına girip çıplak sırt kaslarında, şortun üstünden dar ve sıkı erkek kalçalarında dolaşıyordu. Yağız da bana mengene gibi sımsıkı sarılmış, her yerimi okşuyor, eteğimin altına dalan arsız elleri tanga külodumu çekiştiriyor, pençe gibi parmaklarıyla kalçalarımı sıkıp kendine çekiyordu.

Penisinin kabarıklığını üstümdeki incecik kumaştan mini etekli jile elbisemin üzerinden hissedebiliyordum. Ben de ona bastırdım kendimi, sertliğini daha çok duymak istercesine… Sonunda nefes alabilmek için durmak zorunda kaldık. Burun buruna, göz göze, nefes nefese birbirimize baktık.

“Ohhh… Gül… Seni istiyorum.” dedi.

“Ben de seni istiyorum.” dedim.

“Emin misin Gül? Geri dönüşü yok bunun… Selim var, Melek var, çocuklar var…”

O seks kokan anlarda bizimkilerin varlığı düşünmek isteyeceğim en son şeylerdi. İçimdeki şeytan uyanmış, şehvet duygusu hepsinin üzerine bir tül örtmüştü sanki… Onunla sevişmekten başka bir şey istemiyordum.

“Sus… Eminim… Çok istiyorum seni… Al beni… Hemen… Burada… Başka hiçbir şey söyleme, düşünme… Al beni…”

Omuzlarından tutup banka doğru bastırdım. Niyetimi anlayarak banka oturdu. İki bacağımı ayırıp kucağına tünedim ben de… Tekrar öpüştük. İnce beyaz ipek gömleğinin üst düğmelerini açıp göğsünü okşarken, altımda sertliğini daha iyi duyabiliyordum.

Bankada Aşk, resim №8
Elimi araya sokup, telaşlı hareketlerle beyaz şortunun önündeki düğmeyi açmaya, fermuarını indirmeye çalıştım. Yardım etti. Şortun içinde sertliğini tuttum. Sıcaklığı parmaklarımı yaktı sanki… Sabırsız hareketlerle tutup çıkarttım dışarıya…

Hep hayal ettiğim, kendimi okşarken canlandırdığım gibiydi penisi… Hayal kırıklığı yaşamamıştım. Güzel, canlı, damarlı, harika bir erkekliği vardı. Kucağındaydım hala… Dudaklarını öptüm eğilip… Dizlerimin üzerinde biraz kalkıp tanga külodumun incecik ağını yana çektim.

Ön sevişmelerle oyalanacak sabrım, onu içime almadan bir saniye dayanacak halim kalmamıştı artık… Kadınlığım istekli, hazır, ıslaktı.

Yükseldim, penisinin başını kadınlığımın ıslak dudaklarına sürttüm. Sonra da dudaklarımı ısırarak alçaldım. Yavaş yavaş, tadına vara vara içime aldım sevgilimin erkekliğini… Kasıklarındaki tüyleri klitorisimde hissettiğimde derin bir oh çektim.

“Güzel mi?” dedi dudağımı somururken, ağzımın içinde…

“Harika…” diye soludum, alt dudağını ısırır gibi yaptım. “Seni tanıdığım, Şubeye geldiğim o ilk günden beri bunu istemişim meğer… Çok güzel…”

Oturup kalkmaya başladım. Ben onun kaslı göğsünü okşarken, o da benim sütyensiz, çıplak göğüslerimi okşuyor, sıkıp mıncıklıyordu. Şehvetle kabarmış meme uçlarımı emerken zevkten delirtiyordu beni…

O kışkırtıcı, sıcak yaz gecesinde, denizden esen hafif rüzgarın serinliğinde, gecenin koynunda sevgilimle birlikte olduk. Öyle zevk aldım ki o gece…

Fazla sürmedi, çünkü kocamın barda bizi beklediğini bilmenin telaşıyla seviştik. Fazla sürmedi, çünkü öyle arzulamış, öyle çok beklemiştik ki bunun için… Kısa bir zaman zarfında ikimiz de yükseldik,

“Geliyorum.” diye inledi kulak mememi dişlerken… “Çıkayım mı?”

“Ohh… Hayır… Gel… İçime boşalabilirsin aşkım… Ben de geliyorum. Çok güzel, harika… Ohhh…”

Zevkten bağırmamak için dudaklarımızı ısırarak, kucağında bir kuş gibi çırpınarak, sadece soluk alıp verme seslerimiz ve birbirine çarpan ıslak kasıklarımızın şapırtısı eşliğinde ikimiz aynı anda boşaldık.

Ben inip kalkarken, Yağız da kalçalarımı iki pençesiyle tutmuş, benim tempoma uygun olarak penisine gömüyor, sonra da kaldırıyordu beni… Yuvasında düzenli çalışan bir motor pistonu gibi uyum içindeydik. Sonunda hareketsiz kaldık, birbirimize sımsıkı sarılmış, dudakları boynumda, nefes nefese…

“İnanamıyorum Gül… Böyle bir zevk yaşamadım ömrümde… Daha önce neden yapmadık biz bunu… Bu zevkten kendimizi mahrum bırakmışız…”

“Evet… Evet aşkım… Erkeğim… Harikaydı. Keşke daha önce sevişseydik…”

Son bir kez pelvis kaslarımı sıkıp penisini içimde sağarak teşekkür ettim sevgilime… Yağız da son atışlarını yapar, kamışında kalan son sperm damlalarını içime boşaltırken erkekliğinin kasılmasını hissettim.

Bankada Aşk, resim №9
Her şey bitip fırtına dinince kucağından kalktım. Külodumun ağını yerine getirdim, eteğimi düzelttim. Telaşla elinden tutup kaldırdım.

Yağız da penisini şortundan içeri soktu, el ele iki haşarı çocuk gibi, koşar adımla animasyon alanına yöneldik. Kocam hala barın başında, barmenle sohbet ediyordu. Yanına yaklaşırken ellerimiz birbirinden ayrıldı. Bizi görünce peltek peltek, neşeyle seslendi kocam,

“Çocuklar, nerde kaldınız yahu? Neler kaçırdınız bir bilseniz… Hadi gelin, birer kadeh kokteyl içelim.”

O kadar ilgisiz bir kocaydı ki… Benim dakikalarca nerede olduğumu, ikimizin birden neden ortadan kaybolduğumuzu sorgulamak aklına bile gelmiyordu. Beni bu noktaya getiren de kocamın bu ilgisiz, lakayt tavırları değil miydi zaten?

Barmen kadehlerimizi önümüze koydu. Üçümüz birlikte şerefe diyerek kadeh kaldırdık. Kocam kadehi kaldırıp fondip yaparken, Yağız ile ikimiz birbirimizi süzerek içkimizi yudumladık. Az önce yaşadığımız doyulmaz zevklerin sarhoşluğu içindeydik ikimiz de… İçkiye gerek yoktu aslında…

İçkimi yudumlarken birden erkeğimin içime boşalttığı spermlerinin külodumdan sızıp, bacaklarımdan süzüldüğünü hissettim. Yapış yapış, kirli, namussuz bir orospu gibi hissettim kendimi… Fakat bir o kadar da mutlu, doygun, tatmin olmuş bir orospuydum.

Bar tezgahına kapanıp kendimi maskeleyerek eteğimin altından elimi apış arama götürdüm. Parmağımın ucuyla dudakların arasından akan ve külodumun ağından bacaklarıma sızan bir tutam spermi sıyırıp aldım.

Ne yapsam diye bakarken, sevgilime yan dönmüş konuşup duran kocamın dirseğinin yanında duran içki kadehini gördüm. Spermli parmağımı içkisinin içine daldırıp içindeki buzlarla birlikte çalkaladım, çıkardım. Bulaşık parmağım şimdi tertemiz olmuştu.

Kocamla konuşan Yağız ne yaptığımı görmüş, hayretle bana bakıyordu. Biraz sonra kadehini kafaya diken kocam, Yağız’ın spermleriyle beraber içkisini içiverdi.

Kendime inanamıyordum. Kocamı boynuzladığım yetmiyormuş gibi, ona sevgilimin içime boşalttığı spermlerini içirmiştim ve farkına bile varmamıştı. Kıkır kıkır güldüm. O mazbut, evine bağlı, bankacı Gül gitmiş, yerine azgın ve yaramaz bir fahişe gelmişti sanki…

Bankada Aşk, resim №10
Hala ıslaktı bacak aram… Barın üstünden kağıt peçete alıp loş ışıkta çaktırmadan eteğimin altına götürdüm elimi, sevgilimin spermlerini sildim.

Yağız da biliyordu ne yaptığımı… Ona gülümseyerek elimdeki ıslak, spermli peçeteyi dudaklarıma götürdüm. Dilimi çıkarıp ucuyla ıslaklığı yaladım.

Gözlerini kırptı, işkence etme bana der gibiydi. Benim zavallı, olan bitenden bihaber, boynuzlu kocam olmasaydı, o barın önünde bir daha sevişmek isteyecekti neredeyse…

Eşlerimiz olmasaydı, biz iki sevgili, o otelde her şeyden uzak, cenneti yaşayacaktık. Emindim buna… ❤️

Yorum Yap

Yorumlar