Bilenler bilir, İstanbul'un eski semtleri nispeten emeklilerin ve yaşlıların çoğunlukta olduğu apartmanlarla doludur. Bunların bazıları gençlere karşı önyargılı ve mesafeli iken, bazıları kendi halinde yaşar giderler, bazıları da gençlerle sohbet etmeyi, onlara yakınlaşmayı severler. Bekar bir genç erkek olarak taşındığımda, apartmanın yüzde sekseninin emeklilerden oluştuğunu gördüm. Apartman yöneticisi de, herşeye meraklı ve işgüzar bir kadındı. Allah için, apartmanın düzenliği ve temizliği yerindeydi. Genelde tek başına yaşadığım için pek gürültüm ve apartmanda dikkati çekecek bir etkinliğim olmuyordu. Benim yan dairede de Nermin Abla yaşıyordu. Nermin Abla, altmışlı yılların başında, modern ve hatta genç görünmeye çalışan bir kadındı. Saçlarını kısacık kestirir, arkaya doğru tarar, saçlarının yan tarafını da kulaklarının arkasına toplardı. Oval bir yüzü vardı, gülünce dişleri at gibi sırıtırdı. Kendine zamanında iyi bakmış demek ki, yaşına göre genç gösterir, giyimiyle de vücut hatlarının güzel yerlerini göstermesini bilirdi. Yazın askılı bluz giyer. Altına nadiren etek, çoğunlukla eşofman altı veya tayt giyerdi. Ne zaman kapıda karşılaşsak, beni lafa tutar, apartmanın işlerinden, komşulardan ve hatta siyasetten konuşur dururdu. Ben pek fazla konuşkan biri değilimdir, fazla konuşanları da sevmem. Yine de Nermin Abla'nın uzun konuşmalarına, apartmanda en azından bir yakınım olsun diye, dikkatle dinler gibi yapardım. Neler anlatmıyordu ki. Bir kızının şimdi Amerika'da olduğunu, diğerinin karşıda oturduğunu, pek ziyarete gelemediğini ama her gün bir kaç kere aradığını, iyi bir işi olduğunu. Ben sormadan kocasının da 7-8 sene evvel kısa sürede kanserden öldüğünü de öğrendim. Tabii siyaset de konuşmaz mıydı. Bazen ben de gaza getirip, uzun uzun onu konuştururdum.
Nermin Abla ile bu yakınlaşmamızın bana bir bedeli olacaktı elbet. Nermin Abla bir teknoloji özürlüydü. Bazen uydu alıcısı kilitlenir, bazen uzaktan kumandasının pili biter, bazen interneti kesilir, mühendis olduğumu bildiği için bu tür şeylerde hemen zilime basardı. Ben de, film seyrediyorsam, yemek hazırlıyorsam ya da maç bakıyorsam, bırakır onun işini görür gelirdim. Genelde hep böyle basit şeyler olurdu. Allah için, çok fazla çağırdığını da söyleyemem. Yine de ortalama ayda bir evine girmişliğim olurdu. Evi sade ve düzenliydi. Bir iki kere çayı demliyse çay ikram etmiş veya bir türk kahvesi yapmışlığı da vardı. Nedense hiç, kız arkadaşın var mı, ailen ne yapıyor diye sormamıştır. İşimi ise anlamadığı için sormazdı, sadece işten mi geldin, işiniz çok mu gibi sıradan şeyler sorardı. Tabii bu, ikimizin yakınlaşmamıza engel değildi, tam tersine gereksiz çatışmalardan uzak tutuyordu. Sadece ortak noktalarımızdan konuşuyorduk. Böylece, bazı açılardan mesafeli ama bazı açılardan da iki yakın arkadaş gibiydik.
Bir gün, kombisinin su basıncı düşmüş, sıcak suyu çalışmıyordu. Ben de tam, yemeğimi yemiş kaldırıyordum. Hemen telaşla ve acil birşey varmış gibi beni çağırdı evine. Ben de sanki, yangın çıkmış gibi terliklerimle evine geçtim. Meğer kombisi çalışmıyormuş. Daha önce benim de başıma geldiği için, su basıncından olduğunu düşündüm, nitekim öyleymiş. Yaptıktan sonra, sıcak suyu denemek için küvetin başına geçtik. Banyo çeşmesi, duş başlığına yönlendirilmiş. Suyu açınca Nermin Abla'ya doğru gitti su, ben başlığı alıncaya kadar bayaa bir ıslattı, sonra tabii ben de ıslandım. Onun üzerinde siyah bir bluz vardı, bende de gri bir sveter ve eşofman altı vardı. İkimiz de ıslanınca gülüştük. Gülüşünce, ben aldım duş başlığını onu biraz ıslattım. O da beni küvete doğru hafifçe itti, ben de sendeleyim küvete düştüm. Tabii bu sefer duş başlığının suyu kendi üzerime gelmeye başladı. İkimiz hala gülüşüyoruz. Ben de Nimet Abla'yı çektim, küvetin içine. Ben altta, Nimet abla üstüme oturmuş, küvette kalakaldık. Hatta, o kalkmaya çalışıyor, kalkamıyor. Ben onu tutuyorum, ellerim memelerinde. Islanmışız güzelce. Sanki ergenlerin şakalaşması gibi birbirimize gülüyoruz. O arada duş başlığı serbest bir şekilde rasgele sıcak suyu üzerimize verirken, elimi Nermin ablanın taytının içine soktum. Amının kıllarını hissettiğim anda gülüşmeler kesildi, ikimiz de sessiz ve derin nefes almaya başladık. Elimi biraz daha soktum, amını okşamaya başladım. Arkasından boynunun yanını öptüm, elim amındaydı. Sıcak su, küvetin tabanından üstümüze doğru fışkırıyordu. Ben de tam ereksiyon olmuştum, Nimet Abla'nın bunu farketmemesi mümkün değildi. O da elimin amında gezinmesine birşey demiyordu, hatta bacaklarını iyice açmıştı. Küpeli kulak memelerini öpüyor emiyordum. Gayet erotik bir sevişme başlamıştı. Eliyle uzanıp sıcak su çeşmesini kapattı, sonra bir şekilde doğruldu ve ayağa kalktı. İkimiz göz göze geldik. "Hadi çıkar üstündekileri" dedi. Ben de biraz güçlükle ayağa kalktım. O sırada, Nimet Abla da çıkarmaya başlamıştı üstündekileri. Memelerinin bu kadar büyük olduğunu o an anladım. İkimiz de bütün üstümüzdekileri çıkardıktan sonra, "Hadi odaya geçelim" dedi. Onun arkasından kalkmış sikim sağa sola sallana sallana çırılçıplak odasına gittik. Uzandı sırt üstü. İkimiz de hafif nemli idik. Amının kıllı olduğunu ellerimle hissetmiştim, ama koltuk altları da kıllıydı. Ama bacaklarında fazla kıl yoktu, sanırım genetik olarak pek kıllı bir kadın olmadığındandı. Hemen başımı amına gömdüm. Am dudaklarından başlayarak yalamaya başladım. Kesif bir kokusu vardı. Açıkçası beni tahrik etmişti bu koku. Am dudaklarını ayırarak, klitorisini de uyararak yalamaya başladım. Nimet Abla sesli sessiz inlemeye başlamıştı. Sanırım, pek duygularını belli eden biri değildi. Vücudunun tepkilerinden anlayabiliyordum. Amını dakikalarca ve keyfini çıkara çıkara yaladıktan sonra, yavaşça öperek yukarı çıktım. Biraz memelerini ovuşturarak öptüm ve sonra sikimi yavaşça ıslanmış amına soktum. O anda gözgöze geldik. Alt dudaklarını ısırıyordu. Bir bacağını yukarı kaldırıp, omzuma aldım. Bacağını gererek içine gidip gelmeye başladım. Bu şekilde onun çıplak vücudunu daha rahat görebiliyordum. Arada bir ellerimde memelerini ovuşturuyor, yavaş yavaş içine girip çıkıyordum.
Sonra hafiften kaldırmış olduğum bacağına doğru yana kaydım. Yanına uzandım. Kaşık pozisyonunda içine girip çıkmaya başladım. Bir elim memesindeydi. Tabii bu pozisyonda sikim, fazla derine giremiyordu. Bir ara dışarı kaydı. Sikim ıpıslaktı. Sonra elimle tutup tekrar içine sokmaya çalıştım. O anda aslında farkına varmıştım ama, arka deliğine bastırıyormuşum meğer. Nermin Abla da benim acemiliğime vererek, kalçasını öne geri, bazen sağa sola oynatıyordu. Ben de tam yeri diye bastırıyordum. Bir anda sikimin başı kayarak girdi. Girdiği yerin amı olmadığını o an anladım. Nermin Abla yine sessiz bir çığlık patlattı. Yani bağırmak istiyormuş, ama bağıramıyormuş gibi bir mırıltı çıkardı. Ben yüzünü görmeye çalışıyordum, başımı kaldırdım. Yüzünü yana çevirdiği için göremiyordum, ama eli benim kalçamdaydı. Beni geri itmeye çalışıyordu. Ben de tam tersine biraz daha ittim. Bu sefer, "Çıııık.. çık giiiiit" diye bağırdı. Yüzü yine yana çevrilmişti, tam göremiyordum. Duracak gibi değildim, elimle amını okşamaya başladım, sikim götünde sabit duruyordum. Klitorisini okşadıkça biraz rahatladı ve bir süre sonra da titremeye başladı. Sikim götünde sabit amını okşayarak titremelerini hızlandırmaya çalıştım. Bütün vücudu titremeye başlamıştı, o an ben de boşalmaya başladım. Ben kendim de boşalırken de elimle amını okşamaya devam ettim. Bacakları titriyordu. Benim boşalmam bittikten sonra, amını okşamayı bıraktım. Rahatlamıştı. Yeni boşalmış bir kadını hissedebiliyordum. Sikimi yavaşça çıkardım. O da sırtüstü döndü, "Ne yaptın sen?" dedi. Yüzü kızarmıştı, gülümsüyordu. Utandı ve elleriyle yüzünü kapadı. Sanırım anal olarak boşalmanın utancını yaşıyordu. ilk kez ben de böylesini görmüştüm. Ayağa kalktıktan sonra, Nermin Abla'nın uzanmış çıplak vücuduna baktım. Bir ilah gibi göründü gözüme. O da beni, baştan aşağı süzdü. "Bir daha habersiz yapma bunu" dedi. "Olsun" dedim, "Habersiz daha zevkli oldu" dedim. Gülümsedi. Sonra ıslak elbiselerimi yavaşça giyindim. "Sıcak suyun oldu artık herhalde, ben geçeyim artık evime" dedim. Arkamdan yolculamaya kalkmadı, sadece çıplak bir şekilde yatarken gülümsedi bana.
O günden sonra, Nermin Abla'ya "Abla" demedim. Genelde ismiyle hitap etsem de, isim söylemeden de "sen" diye ondan bahsettim. O zaten bana hep "şekerim" diye hitap ederdi. O akşamdan sonra, birkaç gün hiç bir şey olmamış gibi davrandık, kapıda görünce selamlaştık, başka şeylerden sohbet ettik. Sanki o olay olmamıştı. Ben açıkçası, tekrar bir böyle fırsat olur mu diye hayal kuruyordum. Ondan açık ya da imalı bir işaret görmeden harekete geçmeyi düşünmüyordum. Ne de olsa, yaşlı bir kadındı.
Bir hafta kadar sonra, bir hafta sonu eve girişte beni farketti ve kapısını açtı. Kurabiye yaptım, çay da var ister misin dedi. Ben de, reddetmek ayıp olur diye hemen kabul ettim. Ne de olsa, geçen seferden bir hukukumuz olmuştu. Kanepeye oturup çayı ve kurabiyeyi servis etmesini bekledim. Ben bir konu açmadan, "Ne o geçen sefer pek memnun kalmadın galiba, hiç mevzusunu geçirmiyorsun da" diye söze girdi. Ben utanarak, "Eee.. şey, ben asıl biraz fazla ileri gitmiş olabileceğimi düşündüm" dedim. O da, "Daha ne ileri gidecektik canım, yaptık işte" diyerek beni rahatlattı. Ben de, "Yani, beni sapık olarak görmüyorsunuz değil mi?" diye sordum. "Şekerim, yaptığın şeye normalde izin vermezdim. Ama böyle olacağını da hiç düşünmemiştim açıkçası" diye cevap verdi. Başımı eğmiş, kurabiye ve çaya bakıyordum. "Pek öyle acımadı herhalde" dedim kısık sesle. "Acımaz mı, neredeyse çığlığı basacaktım. Sonra ne yaptıysan, daha önce hissetmediğim şekilde oldum" dedi. Ben de başımı hafifçe kaldırarak, "Daha önce hiç yapmadın mı?" diye sordum. "Manyak mısın, yapar mıyım hiç. Annenin ya da kızkardeşinin yapmasını ister miydin?" diye soruyla cevap verdi. "Eee.. şey.. tuzak bir soru.. Hoşuna gitti ama sonuçta" dedim. Sorusunda ısrarlıydı, "Cevap vermedin, annenin ya da kızkardeşinin yapmasını ister miydin?".. Çayımın şekerini karıştırırken başımı kaldırmadan cevapladım, "Eğer onların da hoşuna giderse evet", sonra başımı kaldırıp gülümsedim. "İşte aradığım cevap" dedi. "Annenin de yapmasını normal gördüğün birşeyi bana da yapabilirsin" diye devam etti. Bir an annem aklıma geldi, hiç düşünemedim tabii böyle birşey. Ama Nermin Abla'nın vermek istediği mesajı anlamıştım. Onu aşağılamak amacıyla yapmayacaktım, sadece zevk aldığımız için yapacaktık. Yavaş yavaş çayımızı içip kurabiyemizi yedik. Sonra sözleşmiş gibi odasına geçip, sevişmeye başladık. İki sevgili gibi tutkulu sevişiyorduk, birbirimize oral yaptık. Memelerini sıkarak öptüm. Biraz sertçe seviştik. Onu domaltarak arkasına geçtiğimizde yine göt deliği dikkatimi çekti. Götünü sikeceğim zaman annem aklıma geldi, yine de kendimi tutamadım. Tükürükleyerek sikimi yuvarlak kalçalarının arasındaki göt deliğine bastırdım. Bu sefer direnmedi, yine de kolay girmedi sikim götüne. Yavaş yavaş gittim geldim. Kesif bir koku yayıldı ama yine de çok tahrik ediciydi benim için. Nermin Ablanın yuvarlak kalçası çok güzel görünüyordu bu şekilde. Arada bir başını çevirip, bitip bitmediğini kontrol ediyordu. En sonunda biraz daha hızlanıp boşaldım içine. Sikimi çıkardıktan sonra dönüp, "Yine dayanamadın di mi" diye gülümsedi. "Merak etme, annemi de düşündüm seni yaparken" dedim. "Ben annenden daha güzelim değil mi, şekerim" dedi. "Sen bir tanesin" dedim. Gülüştük.
Nermin Abla ile böyle arada bir, onun planladığı ve davet ettiği zamanlarda sikiştik. Ne zaman benim evime kız arkadaşım gelmeye başladı, kıskandı ve beni çağırmaz oldu. Ben de açıkça soramadım. Bir ihtiyacı olduğunda da aramaz oldu. Acaba, niyeti baştan da belli miydi, diye düşünmeden edemiyorum.