İstanbul'da benim çocukluğumdan beri hep yabancıları görürdüm. Genelde bizim oturduğumuz semtlerde görmediğim için onları hep turist olduklarını düşünürdüm. O zamanlarda da, akraba ziyareti olsun çeşitli sebeplerle diğer semtlere gittiğimde de, o semtin oturanları arasında pek öyle yabancıya rastlamazdım. Şimdi merkezi semtlerde, bizimle ve neredeyse İstanbul'un gerçek sahibiymiş gibi yaşıyor onlarca milletten insan. Irkçı değilim, tam tersine yeni ve farklı kültürlerden insanlarla tanışmayı ve kendi ön yargılarımı kırmayı seviyorum.
İstanbul'da değişik semtlerde oturduktan sonra, her ne kadar trafiği, keşmekeşi ve kaosu daha fazla olsa da, eskiden oturduğum semtlerden birinde karar kıldım birkaç yıldır. Kafamı evden çıkarınca hemen insanların içine karışıvermeyi seviyorum. Üstelik metronun da yakınımda olması, işten evin olduğu muhite gelmem, sanki bir asansöre binip bir başka kata çıkmak gibi geliyor benim için.
Metrolarda bütün dünya metrolarında olduğu gibi bizim metrolarda da müzisyenler çalıyor. Güzel çalanlara lafım yok, hele dilenci gibi vagondan vagona geçen ve dibimizde çalan kafa ütüleyen cırtlak müzik çalan küçük çingene çocuklar yok mu? Bundan tek rahatsız olan ben değilmişim. Kulağımın dibinde cırtlak melodikasını çalan çocuğa yol verip, diğer tarafta çalmasını işaret ettikten sonra, yanımdaki uzun boylu zenci bir kadının yanında çaldılar. Kadının da rahatsız olduğunu görünce kadınla yer değişip, çocukların biraz daha uzaklaşmasını söyledim. Nitekim onlar da, diğer vagona geçtiler. Bu şekilde tanıştık Nneka ile. Önce karşılıklı mimiklerle gürültüden rahatsız olduğumuzu söyledik birbirimize. Sonra ben ona Türkçe bildiğini düşünerek, "Güzel çalsalar neyse" dedim. Anlamadı ki, Afrikalı aksanı ile İngilizce bir şeyler söyledi. İlk anda nece konuştuğunu çıkaramadığım için, ne dediğini anlamadım ama gülümseyerek onayladım. Sonra ben de nedense Türkçe devam ettim, o yine anlamadı, böyle garip Türkçe-İngilizce devam etti ineceğimiz durağa kadar. Sonra o da inecekmiş. Beraber indik. Metro koridorlarında yürürken İngilizce'ye geçtik, onu anlamam oldukça zordu. Hatta ismi Nneka'yı tam onun istediği şekilde telaffuz edemeyince, ona "Sana Çiko diyeyim bari" dedim, güldük karşılıklı.
Metrodan çıktığımızda evim yakındı, ama biraz dışarıda takılmayı düşünüyordum. Ona sordum ne yapacağını, o da "Abimi bekleyeceğim" dedi. Ben de "Benim de bir planım yok, istersen bir yerlere oturalım" dedim. Çekindi önce. Ben ısrar edince, nasılsa kalabalık yerdeyiz diye düşündü herhalde, sonra kabul etti.
Nijerya'dan gelmiş Nneka, önce İngilizce ders veririm diye düşünmüş. Benim bile zor anladığım İngilizcesi, tabii ki uygun olmamış buradaki kurslarda. Şimdi nerede çalıştığını söylemedi, güvenmediğinden olsa gerek. Ben merakla Nijerya hakkında bilgiler sordum. Bildiklerim Nijeryalı futbolculardı şimdiye kadar. Kalabalık bir ülke olduğunu biliyordum ama. Sonra İstanbul'dan, insanların zenci ve Afrikalılara bakışından filan konuştuk. Çok daha derinlere inmeden sohbet, abisi olduğunu sandığım birinden ona bir telefon geldi. Sonra hızlı bir zengin kalkışıyla gitti. Keşke telefonunu da alsaydım dedim.
Birkaç gün sonra, metroda tanıştığım Nijeryalı Nneka'yı, yani Çiko'yu düşünürken, bizim semtte onu gördüm. O da beni hatırladı, kocaman dudaklarının arasından bembeyaz dişleri ile gülümseyerek selamladı. Ayaküstü konuştuk, geçen sefer hızlı kalkmasından dolayı özür diledi. Ben de "Önemli değil, ama telaşlandım sen öyle hızlı kalkıp gidince" dedim. Sonra devam ettim, "İstersen, vaktin varsa bir yere oturup devam edelim sohbetimize". O da önce saatine baktı. Tavırları aslında pek öyle bir işi varmış gibi değildi. Sonra kafa salladı, "Olur" dedi.
Bu ikinci konuşmamızda ben yakınlarda oturduğumu, işimi filan anlattım ki, sonra ona da sorayım. O fazla kişisel şeyler anlatmak istemez gibiydi. Yine de anlattıklarından, yakınlarda bir evde birkaç kişi bir arada kaldıklarını anladım. Banyo ve tuvalet sorunlarından bahsetti, detaya girmeden. Bunun üzerine, "Eğer rahatlamak istiyorsan benim eve gel, en azından duşunu filan alırsın" dedim. Önündeki kahve fincanı ve tabağı ile oynamasından, bunun ilgisini çektiğini anladım. "Korkma, evde benden başka kimse yok" dedim. Bir evde yalnız yaşamama zaten şaşırmıştı. Ben ise, yeni bir kültür ve yeni bir insan tanımak olarak bakıyordum henüz. Sanırım o yüzden sakin davranışım ona güven verdi, hesabı ödeyip kalkarken "Benim eve gidelim mi, istersen duş alırsın" dediğimde çekingen de olsa, "Olur" dedi.
Eve geldiğimizde, kendi ülkesinde havanın sıcak olması ve altyapının pek yaygın olmamasından dolayı hep soğuk duş alındığını ama burada havanın kışın soğuk olmasından dolayı ılık duşa alıştığını söyledi. Ama kaldığı evde, gaz kesik olduğu için soğuk havalarda bile soğuk duş almaya alışmış. Ben istediğin zaman burada duş alabilirsin deyince gülümsedi. Onu banyoyu ve nasıl kullanacağını gösterdikten sonra rahat bırakıp, ben de televizyonun karşısına geçtim. Ona havlu ve bornoz bırakmayı unutmuştum. Benim banyo havlum vardı, ona sarınıp salona geldi. Nnena uzun boylu olduğu için, enine koltuk altından sardığı havlu, yuvarlak çıkık kalçasını ancak örtüyordu. Onu o şekilde görünce ıslık çalarak, "Vay, çok seksisin" dedim. Utandı, "Böyle uzun zaman sonra ilk kez sıcak duş almışken, kirli elbiselerimi hemen giymek istemedim" dedi. "Keşke yanında getirseydin temiz elbiselerini" dedim ben de. Televizyonda ne izlediğime baktı ayakta. Ben de onun uzun güzel siyah bacaklarına ve oradan havlusunun altında ne olduğunu hayal ederek ıslak saçları ve yeni yıkanmış tertemiz yüzüne baktım. Benim onu süzmem, dikkatinden kaçmadı. O da gülümsedi. İmalı bir şekilde, "Daha önce hiç bir zenci ile yapmadım" dedim. O da, "Ben de hiç beyaz erkekle yapmadım" dedi gülümseyerek. Ben de "Her şeyin bir ilki vardır" diyerek gülümseyerek ayağa kalktım ve ona yaklaştım. Sanırım onun da niyeti vardı ki, geri adım atmadı. Yanına iyice yaklaşarak, elimi omzundan kolunun üst kısmına doğru okşayarak götürdüm. Saçları benim şampuanın parfümü kokuyordu. Kıvırcık saçları hala ıslak ve omzunun arkasından sırtına düşüyordu. Başımı eğip, boynunu öpmeme tepki vermedi. Bunun üzerine elimi kolunun üst kısmından sırtına doğru götürdüğümde banyo havlusu gevşedi ve düştü. Kendini çıplak hissederek, benim onu görmemem için bana daha da yaklaştı. Ben de boynunu öpmeye devam ederek, ellerimle sırtını okşamaya başladım. O hala çekingendi, bir süre sonra elini benim arkama götürüp, o da beni elbiselerimin üzerinden okşamaya başladı. Ben de bu cesaretle dudaklarımı onun kalın etli dudaklarının üzerine götürüp, öpmeye başladım. O çıplak ve ben giyinik, öpüşmeye başladık. Ellerim bu arada onun çıkık koca kalçalarını okşamaya başlamıştı. Öpüşmemiz daha tutkulu hale geldi ve dillerimiz de işin içine girmeye başladı. Hemen onu yatak odama doğru götürdüm. Yürürken onu biraz tam çıplak olarak görebildim. Aşağısı tam bir Afrika ormanı gibi kıvır kıvır kıllı, memeleri siyah teninden daha koyu meme uçları ile dikkat çekiyordu. O yatağa utangaç bir şekilde uzanırken, ben hızlıca soyundum. Sikim zaten kalkmıştı. Dirseğimi yanına koyarak, yine dudaklarını öperek başladım. Acelem yoktu, onun siyah ve seksi vücudunu iyice tanımak istiyordum önce. Ellerimle memelerini okşuyor ve vücudunda gezdiriyordum. Meme uçlarını önce dilimle tahrik edip, sonra öptüm, sonra da güzelce somurdum. Sonra aşağıya gidip onun kara amını öpmek, yalamak ve içine girmek istiyordum. Aşağıya doğru gittikçe beni durdurmaya çalıştı. Ama ben ısrarlıydım. Siyah göbek deliğinden tam aşağıya inecektim ki, hemen kendini çekti, dizlerini kırıp oturdu. Sanki bakireymiş gibi kaçındı. "Tamam istemiyorsan oranı öpmem" dedikten sonra güçlükle ikna ederek, tekrar öpmeye başladım ve yine sevişmeye başladık. Bu sefer aşağıya inmeden memelerini öptüm ve ellerimle yoğurdum. Onun siyah amını yakından görmek isteğimi bastıramıyordum. Sonra o benim üstüme çıktı. Tempolu bir şekilde üstümde gidip gelmeye başladı. Ellerimi memelerinden alamıyordum, o koyu siyah uçlu memelerinden. Gözlerimi de kalın etli siyah dudaklarından. Arada bir gözlerimi aşağıya indirip, tenime göre daha koyu ama yine de Nnena'nın tenine göre beyaz sikimin onun koyu siyah amına giriş çıkışını izliyordum. Nnena işini iyi biliyordu, temposunu istediği gibi ayarlıyor ve gidip gelme açısını ayarlayarak istediği şekilde hızlanıp yavaşlıyordu. Hızlandığı bir ara tutamadım artık kendimi, boşalacakken, "Geliyorum" diye haber verdim. Hemen kendini çekti, spermlerim bir kısmı onun amının kıvırcık kıllarının üstüne, bir kısmı göbeğine ve en nihayet bir kısmı da kendi göbeğime boşaldı. Çok acayip bir duyguydu. İkimiz de nefes nefeseydik. Nnena hemen içine boşalıp, boşalmadığımı kontrol etti ve amını parmaklayarak tadına baktı. Sonra da kıvırcık siyah am kıllarının üzerindeki spermlerimi, elini tükürüğüyle ıslatarak temizlemeye çalıştı. Ben de yatak baş ucumdaki peçeteyi uzattım, kendimi de temizledim. Her şey bittikten sonra, amına yakından bakmak istediğimi söyledim. Utandı yine. Ama çok merak ettiğimi söyleyip ısrar ettim. Çekinerek kabul etti. Kıvırcık am kıllarını arasındaki gevşemiş am dudaklarını ayırdığımda, pespembe canlı amının içini gördüm. Bu şekliyle çok davetkar görünüyordu, hatta sikim hemen tekrar hareketlenmeye başladı. Amının dış dudakları teninden de daha koyu siyahtı. Gelecek sefere mutlaka bu amı yalamak istediğimi söyledim. Gülümsedi. "Hatta kıllarını da alalım istersen. Afrika'nın buradaki balta girmemiş ormanlarına nasılsa artık balta girdi" dedim. Gülüştük. Sonra o yavaşça giyindi ama, ben çıplak bir vaziyette onu izlemeyi tercih ettim. Onu yolculadıktan sonra giyindim ve açık kalan televizyonun karşısına geçtim.
Nnena'yı ertesi gün aradım ve her zaman buluştuğumuz yerde oturmayı teklif ettim. O da işi erken biterse gelebileceğini söyledi. İstersen eşyalarını da al gel deyince güldü. Bunu ilk anda onay mı, yoksa benim şaka yollu teklif ettiğimi mi düşündüğünü anlamadım. Ben kendi başıma mekanda otururken ve telefonla oynamaktan sıkılıp tam kalkmayı düşünürken, Nnena çıkageldi. Hiç beklemediğim şekilde yanında çantası da vardı. Demek eşyalarını al dememi ciddiye almıştı. Ben bir şeyler yemiştim, ona da yiyecek bir şeyler ısmarladım. Sonra benim eve geçtik.
Evde dışarıda da bir şeyler içmemize rağmen çay demledim. Televizyon açıktı ama pek bakmadık. Çayın yanında İngilizler gibi, süt istedi. Dışarıda zaten kahveyi hep sütlü istemişti. Sürekli İngilizce konuşması değil, çay kahve kültürü de İngiliz usulü idi. Bundan da konuştuk biraz. Sonra yatma vakti gelince beraber yatmamızı teklif ettim, ikimizden birinin kanepede yatması yazık olur dedim. Zaten seks yapmıştık daha önce, o yüzden garipsemedi. Geceliğini giyinip soyunurken utangaçtı. Ben ise onun güzel yuvarlak kalçalı ve dolgun memeli vücudunu izliyordum. Yattığımızda sanki kırk yıllık evli veya yatak arkadaşıymışız gibi, sadece iyi geceler dileyerek uzandık yatağın iki tarafına. Gece boyunca ben çok hareketli olduğum için, zaman zaman onun tarafında hatta ona sarılırken buldum kendimi. Sabah ise bu sefer o bana sarılıyordu. Kalktığımızda ben telefondan saatimi kontrol ettim, benim giyinip çıkmama yetecek gibiydim. Nnena ise saati öğrenince bir hamlede soyundu tuvalete gidip, makyajını yapıp geldiğinde, karşımda çıplakken giyinmesi hiç de geceki utangaç giyinmesi gibi değildi. O çıkarken, "Akşam aynı şekilde buluşuruz" dedim.
Evin anahtarını vermediğim için, her akşam sanki yeni tanışmışız gibi dışarıda buluşuyor, sonra çoğunlukla dışarıda bir şeyler yiyip eve geliyorduk. O akşam eve geldikten sonra duş almak istedi Nnena. Ona bildiği halde banyoyu gösterip, yine havlumu kullanabileceğini söyledim. O soyunurken nedense izleme isteği uyandı ve biraz bekledim. O yüzden, "Sen de mi duş alacaksın" diye sordu. "Beraber alalım mı" diye teklif ettim, bunun üzerine. Küvetli bir duşum vardı. O yüzden ikimiz de rahat sığabiliyorduk. Soyunup küvete girdikten sonra, "Senin ormanları temizleyelim mi" dedim. "Ben kendim yaparım" dedi ve ona yeni bir tıraş bıçağı verdim. Daha önce çok yapmış olduğu için pratik bir şekilde ben onu izlerken hızlıca tıraşladı amının kıllarını. Benim kontrol etmemi istedi. Kalan yerleri de ben aldım jiletle. Am kıllarının altı da am kıllarını aratmayacak siyahlıktaydı. Duşta sırasıyla ikimiz de şampuanla köpüklendik, sonra banyo lifini duş jeli ile köpürtüp birbirimizi lifledik. Ben onun bacak arasını liflerken, parmağımı çıkartıp parmağımı çıplan tenine, daha doğrusu amına değdirmeyi sevdim. O da benim sikimin etrafını liflerken sikimin nasıl da uyandığına şaşırdı. Ilık duşu üzerimizden akıtırken onun vücudunu okşadım. O da bana dokundu. Sonra duşu kapattıktan sonra sevişmeye başladık. Nemli vücudunda dudaklarımı gezdirmek çok hoş bir duyguydu. Hatta çömelip yeni tıraşladığımız ve tertemiz amını öpmeye çalıştım. O da bana yardımcı olmak için bir ayağını küvetin kenarına kaldırıp alan açtı. Yine de yataktaki kadar rahat dilimi hareket ettiremiyordum. Sonra dönüp eğilmesini istedim rahat yalayabilirim düşüncesiyle. Yuvarlak siyah kalçalarını ayırdım. Alttaki siyah am yarığının üstüne büzük göt deliği dikkatimi çekti. Dilimle amına ulaşmaya çalıştıkça burnum göt deliğine sürtüyordu. Bir süre sonra göt deliğini de yalamaya başladım. Şaşırdı, beni durdurmak için doğruldu ve bu sefer o çömeldi. Sikimi eline aldı ve önce sikimin ucundan başlayarak, bir eliyle de taşaklarımı okşayarak sikimi öpmeye başladı. Zaman zaman sikimin ucundan taşaklarıma geçerek emiyordu. O mercan gibi dişlerine değdirmeden sikimi emebiliyordu. En sonunda homurdanarak gırtlağına kadar aldı sikimi. Sonra ayağa kalkmasını istedim, ve yine arkasını dönüp eğilmesini söyledim. Elleri banyo duvarına dayalı vaziyette iken, arkadan amına girdim. Ellerimle hala nemli olan memelerini okşuyordum. Banyoda ikimiz de sesli sikişiyorduk. Küçücük yerde sesimiz çınlıyordu. Hızlı gidip gelirken sikim amından çıktı, tekrar girmeye çalışırken göt deliğini zorlamışım, hemen eliyle tutup yerine tekrar amına doğrulttu. O anda götten sikme fikri aklıma girdi. O pek niyetli değil gibiydi. Ona yatağa gidip orada devam etmemizi söyledim. O hemen yatağa geçince sırtüstü uzandı ama ona domalmasını söyledim. Çekmecede kremim vardı, çaktırmadan çıkardım, önce sikimin ucuna sürdüm. Sonra onun göt deliği çevresine sürünce anladı götünü de sikmek üzere olduğumu. Kremli parmağımı göt deliğinden sokarak, güzelce kremledim. Sonra sikimi dayadım ve yavaşça bastırdım. Daha önce yapmamış olmalı ki, zor girdi, hatta çığlık attı. O çığlık atınca ben biraz durakladım ve yavaşça devam ettim. Onu dinleyerek biraz hızlanıp hızlanmayacağıma karar veriyordum. Sonunda onun rahatladığı bir anda hızlanmaya başladım ve o şekilde götüne boşaldım. Sonra peçete alıp, ikimiz de temizlendik. Uzandığımızda pek memnun görünmüyordu, ama yine de bana sarıldı. Siyah ten ile benim buğday tenim birbirine değdiğinde sanki uyumluymuş gibi görünüyordu. "Vahşi hayvanlar gibi sikişiyorsun" dedi bana. "Alışkınsındır Afrika'da vahşi hayvanlara" dedim. "Afrika'da bile oradan pek yapmıyorlar" diye yanıtladı. Ben de bunun üzerine "Tabii 25-30 santimle zor olur" deyince gülüştük. Sonra "Seninki de fena değil, benim için seninki kadar olsun yeter" demesi beni gururlandırdı.
Nnena artık benim ev arkadaşım gibiydi. Bazı akşamlar ikimizin de keyfi yerindeyse sikişiyor. Diğer zamanlarda ev arkadaşı gibiydi. O pek ev işlerine karışmıyordu. Bir iki kere ben evde yemek yaptım. Sonra o da kendi tarzında yemek yapmak istedi. Ona göre çok güzel oldu dediği yemeği, zorla yiyebildim. Yemekten daha zoru, ona beğenerek yediğimi göstermeye çalışmam oldu.
Nnena genelde her akşam bende olmasına rağmen, arada bir gelmiyordu. Nereye gittiğini söylemek istemiyordu. Yine ortadan kaybolduğu günün ertesinde, her zaman buluştuğumuz yere, yine kendi gibi uzun ama fiziği yerinde bir erkekle beraber geldi. Ben onu görünce çekindim haliyle. Onu her zaman bahsettiği abisi olarak tanıştırdı. Ben de kaç gündür beraber kaldığımız için, mümkün olduğunca sıcak karşıladım Nnena'nın abisini. Nnena, abisinin de kaldığı evde sorunları olduğunu bizimle kalıp kalamayacağını sordu. Ben önce duraksadım, her ne kadar Nnena aramızda duygusal bağları olmayan, bir fuckbuddy ev arkadaşım olsa da, onun abisini dışlamak kültürümüze aykırı diye düşündüm. Abisi evdeyken rahat sikişemeyeceğimiz de aklıma gelince bozuldum gerçi.
O akşam evde, sohbetimize abisini de katarak kaynaşmaya çalıştık. Birbirlerine tatlım veya isimleriyle Nnena ve Oshay diye sesleniyorlardı. Bazen ben bakınca biraz ses tonları değişerek, erkek kardeş "bro" veya kız kardeş "sis" diye hitap ediyorlardı. Bir şeyler gizliyorlardı ama neydi.
O gece Oshay'ı kanepede yatağını ayarladık ve biz Nnena ile benim yatak odama geçtik. Nnena Oshay'ın gelmesi bizi etkilemez dercesine yattıktan sonra bana şehvetle sarılıp, elini bacak arama attı. Sikim henüz hareketlenmemişti. Bunun üzerine başını aşağıya götürüp, inik sikimi emerek uyandırmaya çalıştı. Bu hareketleri tuhaf gelmişti ama bir yandan hoşuma da gidiyordu. Sikim nihayet o gergin ortamda uyandı ve onunla sevişmeye başladık. Kafamda tam kendimi veremesem de onu öpüp okşayarak sevişmeye dahil oldum. Siyah amını yalamama izin verdi, sonra tekrar sikimi emdi ve sonra üstüme çıktı. Hoşuna gider diyerek sikimi göt deliğine almaya çalıştı. Garipsedim, dışarıda abisinin de bekliyor olmasından dolayı. Götten sikmeye hayır diyemeyeceğim halde tekrar amından sikmeye devam ettim. Yine tempolu ve sesli gidip gelmeye devam etti. Bu sefer boşalmak üzere olduğumu önceden kestiremedim ve içine boşalıverdim. O da ilk başta anlayamadı, o yüzden ancak son fışkırtmam dışarıya, o da amının üstüne gelebildi. "Memnun oldun mu?" dedi, o siyah yüzündeki bembeyaz mercan dişlerini göstererek. Ben de nefes nefese, "Evet" dedim gülümseyerek. Sonra yanıma uzanmaktansa, çıplak bir şekilde kalkarak odadan çıktı. Herhalde içine boşaldığım için tuvalette temizlenmeye çalışacaktır diye düşündüm. Gerçi ne faydası olacaksa. Abisinin salonda olmasına ve bizi duymamış olamayacağını da düşünerek, biraz gerildim. Nnena'nın abisinin yanına çıplak çıkması hiç bir ailede, abi kız kardeşin normal göreceği bir şey değildi. Biraz bekledim, Nnena'nın gelmesini. Sonra baksırımı giyip, odadan çıktım. Nnena hala tuvalette olabilirdi, Oshay'a rahat mısın diye sorarım diye düşündüm. Salona geçtiğimde ne göreyim. Oshay kanepede çıplak oturmuş, Nnena da onun üstüne çıkmış, aynı biraz önce benimle yaptığı gibi Oshay'ın üstünde gidip geliyor. Nnena'nın sırtı görünüyordu. Önce Oshay gördü beni, hareket eden Nnena olduğu için gözleriyle Nnena'ya işaret etti. Nnena anlayamadığı için devam ediyordu, şehvetle gidip gelmeye. Ben hala ses çıkarmadım, ama yaklaşmıştım onlara. Nnena Oshay'ın gözlerinden bir tuhaflığı fark etti ve durdu. Ben epeyce yaklaşmıştım. Nnena benim gelmiş olduğumu anlamıştı. Yavaşça indi Oshay'ın üstünden, Oshay'ın görkemli koca siyah siki ortaya çıkmıştı. Onu görünce biraz moralim bozulmuştu gerçi. Konu o değildi. Abisi kız kardeşini mi sikiyordu? Hemen "bro" ve "sis" dedim birbirlerine gösterip. Gülüştüler. Ben iyice tuhaf ve aptal hissettim kendimi. Meğer Nnena'nın nişanlısı imiş Oshay. Oshay önce gelmiş Türkiye'ye, peşinden de Nnena. Türkiye'de hayat bekledikleri gibi olmamış.
Benim için de beklediğim gibi olmadı, "Çikom" dediğim Nnena, meğer bir bitter çikolata imiş.