Rutin bir hayatın farkında olmadan keyfini sürüyordum. Liseyi bitirmiş üniversiteye hazırlanıyordum. Sınavlara az bir süre kalmıştı. Rahat kazanacaktım bu sefer. Ailemde bu noktada bana çok destek oldu. Annem Türkan psikologtu. Normal olarakta bana anlayışla yaklaşmıştı. Babam Gökhan da aynı mesleği yapıyordu. Zaten üniversitede tanışmışlardı.
Annem babam ile evlenmek istediğini söylediğinde dedem karşı çıkmış ve izin vermemiş. Bu arada dedem Karun kadar zengin bir adamdı. Babam gariban bir adammış o zamanlar. İdealist diyebileceğimiz türden de birisi. Annem ise dedemi de karşısına almış ve babam ile evlenmiş. Dedem Nusret ise bir daha yüzlerine bakmamış. Ben doğunca belki yumusar diye düşünmüşler ama öyle olmamış.
1 dayım ve 2 teyzem daha var onlar da konuşmuyordu. Zaten dedemin seveni hiç yoktu. Öyle ki annesi bile öldüğünde aile mezarlığına girmesin diye vasiyet etmiş dedem için. Kendi annesinin bile sevmediği bir adamdı.
İşi gücü para ve güç olan birisiydi ama en nihayetinde çok yaşlanmıştı. Bunu farkındaydı. Kendini insanlardan izole edecek şekilde bir malikâne inşa ettirmişti. Zaten anneannem uzun yıllar önce vefat etmiş ve üzerine 3 eş eskitmişti. Şimdiki eşiyse 35 yaşlarında eski bir mankendi. Kadını sadece internette görmüştüm. Hakikaten taş gibiydi.
Orta halli bir aileydik yani. Herşey tek düze sakin geçiyordu. Bir akşam yemeklerimizi sakince yerken bir telefon çaldı. İşte benim hikâyemin kırılma noktası ise bu telefon oldu.
Annem telefonu açtı. Sakince dinledi. Açıkçası birazcıkta rengi atmıştı. Sakince telefonu kapattı ve suyundan içti. Boğazındaki düğümü açmak ister gibiydi.
Annem- Babam vefat etmiş.
Açıkçası ömrümde bir kere gördüğüm ve her sohbeti açıldığında kötü konuşulan birisi olduğu için beni hiç etkilememişti. Babam ise içten içe memnundu çünkü annem ile evlenene kadar türlü zorluklar çıkarmış hatta staj için gittiği yerlerde staj yapmasını engellemek için bile bir sürü şey yapmıştı.
Ben- Gidecek miyiz cenazeye.
Annem- Evet, arayan avukatıydi. Kaldığı malikânenin oraya gömülmek istemiş. Herkes geliyormuş. Bizde gitmeliyiz.
Babam- Yani biliyorum her ne kadar aranız kötü ama hayatım ya bu kadar mal varlığı kime kalacak.
Annem- Tek kuruşunu dahi istemiyorum Gökhan. Biliyorsun neler yaşadık.
Babam- Evet ama sadece baban değil kardeslerinde bize neler yaptı. Onlara kalmasını da istemem. Alalım payımızı gerekirse bağışlarız.
Annem- Bilmiyorum. Şimdiden hazırlanmamiz lazım. Malikânesi çok izole bir yer diye duymuştum. 2 saate araç gelecekmiş. Avukatı öyle söyledi.
Yemeklerimizi yarıda bırakıp hazırlanmaya başladık. Herkese birer ufak bir valiz yeterli olacaktı.
Annem simsiyah giyinmişti. Morali bozuktu hatta gözleri yaşlıydı. Babam ise onu teselli ediyordu ama umrunda değildi. Annem dünyanın en modern insanı olabilirdi. Modernizmin ismi olmasaydı Muhtemelen annem ismini koyardı. Renkli saçları olurdu kimi zaman. Bazen kısacık keser bazen uzatır. Bir gün sanat toplantılarına gider bazense resim yapmak için izole yerler severdi. Hep farklıydi. Babam ise daha çok işini profesyonel yapan biriydi. O da moderndi ama annem kadar değil. Sık tartışmazlardı ama tartışma konuları hep bambaşka olurdu.
İlk ergenliğe girdiğimi anladıklarında ikisi birden benle konuşmuştu. Hep farklıydı yani ailem.
Annem zayıf diyebileceğimiz bir kadındı. Her zaman kendine bakan doğal beslenen ve geceleri bir bardak şarap içen biriydi. Fiziği yüzü her zaman çok güzeldi. Beyaz tenli yeşil gözlü bir kadındı. Babam ise yakışıklı bir adam. İşinin aksine süslü cümleler kurmaz. Ne demek isterse direkt söylerdi. Kendide bakımlıydı. Tatillerine beni götürmüzlerdi. Bende gitmek istemezdim.
Araç gelmişti. Güzel lüks bir araç. Uzun süren bir yolculuk ardından varmıştık. Eski hikayelerde anlatılan babilin asma bahceleri gibi bir yer inşa etmişti dedem. Belki 100 dönümlük bir araziye inşa etmişti. Etrafını duvarlarla çevrelenmiş. Kapıdan içeriye girince bizi bekleyen egzotik ağaçlar ve kusursuz döşenmiş bir taş yol vardı. Kaç kişi çalışıyor kaç kişi yaşıyordu kim bilir. Etrafta en az 5 bahçıvan görmüştüm bile.
Biraz daha ilerledik ve bizi ardı sıra bekleyen küçük villalar karşılamıştı. Misafirler içindi. Düşünün misafir için villalar. Ardından arazinin içinden geçen ve yapay olduğunu düşündüğüm küçük bir dere geçiyordu. İçinde süs balıkları vardı. Köprüyü geçtikten sonra asıl malikâne karşımıza çıkmıştı. Eski italyan malikâneleri gibi taştan bir yapıydı. Devasa büyüklükte havuz ise hemen önündeydi. Kaç oda olduğunu tahmin etmek zordu. Evin duvarlarinin bir kısmında, özenle yapılmış duvar yosunları farklı bir hava katmıştı.
Malikânenin devasa kapısının önünde durduk. Belki 5 metre yükseklikte bir kapiydi. Yerlerde ithal mermerler bizi farkli hissettirdi. İçeriye girdik. Bizi bekleyen dedemin yıllarıdır yanında olan uşağı Selçuk bey karşıladı. Beni görünce duygulandı nedenini bilmediğim şekilde. Sarıldı. Ardından bizim yapacağımız yeri gösterdi. Öğlen cenaze vardı ve sadece aile katılımı olacak. Hiçbir iş insanı davet edilmemişti. Ayrı odamds vardı. Evin içinde resmen büyülenmiştim.bir müze gibiydi.
Tavanda özenle yapılmış resimler bile vardı. Herşey son derece lükstu. Odama girdiğimde anladım ki bizim evimizden bile büyük olabilirdi. Yorgunluktan yatağa uzandım ama sanki bir bulutun üstünde gibiydim. Öylesine rahat gelmişti ki direkt uyuya kalmışım.
Sabah erken saatte kapım çalındı. Kahvaltı hazırdı. Güzel bir duş aldım. Daha sonra kahvaltıya indim. Asansöru olan bir eve hiç girmemiştim.
Kahvaltı masası uzun ve özel yapım mermerdendi. Annem ve babam çoktan inmişlerdi. Dedemin son eşi yani üvey anneannem Hande hanım en başta oturuyordu. Buğulu gözleri, kusursuz bedeni dikkatimi dağıtmıştı. Annemlerin Yanlarına oturdum daha sonra ilk ailenin en küçüğü olan Buğra dayım indi. Annemden 1 yaş küçüktü. Dedem erkeği bulana kadar uğraşmıştı. Kısa boylu gözlüklü sinir bozucu bıyıkları olan biriydi. Kıl bir tipi vardı. Yanında yengem Aslı ve kızı Alya vardı. Alya benimle aynı yaştaydı. Çıtı pıtı kısa boylu sarışın ve burnu havada olan bir kız. Baya da güzeldi. Bize başını sallayıp yerine oturdu dayım. Ardından en büyük teyzem Ceyda Geldi. Annemden 7-8 yaş büyüktü. İnanılmaz kokoş bir kadındı. Annanemden kalan miras ile Amerika'ya taşınmış orada yaşıyordu. Durumları da iyiydi. Kocası ile uzun zaman önce boşanmıştı. Balik etli seksi ve Amerikan kültürü sinmiş bir kadındı.Oğlu Atalay benden 3-4 yaş büyüktü. O da sinir bozucu kaslı salak biriydi. Onlarda başı ile selamlayip oturdu. Ardından annemin büyüğü olan son teyzem Özge teyzem geldi. Eşi Hakan enişte ve ikisi birbirne çok uyan bir çiftti. Özge teyzem Ananeme çekmis olacak ki, çok duru bir güzelliği vardı. Kocası ise son derefe cool bir adamdı. Onlarda selamlayip oturdu. Sessizce kahvaltı etmeye başladık ve asla diyalog kurmadık.
Kahvaltıyı yaptıktan sonra avukat geldi ve bizi cenazenin defnedileceği yere götürdü. Orda işler değişti. Herkes az da olsa ağlamaya başladı ama herkes dedeme çok öfkeliydi. Defin işlemleri gerçekleştikten sonra avukat bizi evin içindeki ofise çağırdı.
Ofise hepimiz geçtik. Teyzemler ve dayım herkes oradaydı. Avukat herkesi saydiktan sonra elindeki zarftan bir kağıt çıkardı ve okumaya başladı.
Önce dedemin ölüm tarihini söyledi. Şaşırmıştık. Çünkü biz yeni öldüğünü düşünüyorduk ama 10 gün önce ölmüştü. Daha sonra dedemin vasiyetini okumaya başladı.
Nusret-
Umuyorum ki bunu avukat okurken hepiniz bir arada dinliyor olursunuz. Ben babanız Nusret asla size iyiliği dokunmamış katı bir adam. Sizi kendine küstüren ve asla size iyi davranmayan vefasız babanız. Evet sonunda bende o Kara toprağın içindeyim artık. Beni affetmenizi beklemiyorum ama en azından son isteğimi yerine getireceğinizden kuşkum yok. Evlatlarım. Mirasimin size kalmasını istiyorsanız eğer 3 ay boyunca burada aynı malikane içinde yaşayacaksınız. Tatile vs her hangi bir yere gitmeyecek ve asla yalniz kalmayacaksınız. Eğer dediklerimi yaparsanız size bir vasiyet daha okunacak. İşte orada nelere sahip olduğunuzu öğreneceksiniz. Artik yarınım yok ama sizin mutlu bir yarınınız olmasıni istiyorum. Vefasız babanız Nusret.
Annem bir an evvel gitmek istesede babam mani oldu. Herkes homurdandı ama miras istiyorlarsa kalmak zorundaydı.
Herkes ofisten çekildikten sonra merakima yenik düşüp avukatın yanına gittim.
Ben- Merhaba ben Umut. Dedemin torunuyum size. Birşey sorabilir miyim.
Avukat- Sizi tanıyorum umut bey. Dinliyorum.
Ben- Neden 10 gün önce ölen birisi şimdi gömüldü.
Avukat- Babanız yalnız başına öldüğü için otopsi yapıldı. Ama merak etmeyin doğal ölüm.
Ben- Eşi Hande hanım nerdeymis ?
Avukat- Kendisi bahçede geziyormuş.
İçimde bir şüphe oluşsada bilimin dediği geçerliydi. Avukat müsade isteyip gitmişti. Ardında tek başıma ofisinde gezmeye başladım. Bir yerleri kurcalıyordum. Daha sonra bir çekmeceyi açtım önümde sağlık raporları vardı. Dedem rutin bir şekilde tahlil oluyordu. Biraz okudum anlamadığım yerleri yapay zekaya sordum. Mükemmeldi ve hiçbir rahatsızlığı yoktu. Nasıl olmuştu da bir anda ölmüştü. Ardından evin içinde gezinmeye başladım. Aşağıdaki mutfağa indim. Susamıştım.
İnsanların hizmet etmesine alışkın değildim. Mutfağa pek inilmedigi için çalışanlar rahattı. İçeriye girdim baya büyük bir mutfaktı. Hizmetçiler kendi aralarında konuşurlarken girmiştim.
Hizmetçi- Kimse farkında değil de. Nusret beyi öldürdüler.
Afallamış bir şekilde dona kaldım. Beni farkeden hizmetliler bir anda telaşlandılar.
Galiba dedem eceli ile ölmemişti..