Rektör üstünü giymişti, hala tuhaf yürüyordu (Eh tabi 30 cmlik dildodan sonra hareket etmesi bile mucizeydi bana göre) ve leş gibi kokuyordu. Üstüne üstlük, üniversiteye üç kişi gitmiştik, geri çıkmamızın tek yolu rektörü bagaja koymaktı. Başta rektör şikayet etse de Selin emrettikten sonra bebek gibi kıvrılmıştı bagajın içine, önce Selin’i evine bıraktım sonrasında da rektörün evine vardık. Aslında Selin’i eve bıraktıktan sonra Rektörü ön koltuğa alabilirdim ama ne bileyim unuttum işte. Bagajın kapağını açtım. Rektör indikten sonra esneyip sırtını açtı.
Sencer:Eşref…
Rektör:Bana Zelil de Sencer, o ismi yalnızca Sultan kullanabilir. Zaten daha fazlasını hak etmiyorum.
Sencer:Peki Zelil! Git evini toparla, sakın aptalca bir şeye kalkma. Ayten’e de 1 ay sonrası için 2 katı para teklif et. Zaten elinde video yok, bundan senin haberin olduğunu bilmesin, hala kozu var sansın. Sana rol kesecektir, zora sokacaktır. Pazarlığa gir, 2 hafta içinde 3 katı ödeyeceğim gibi bir şeyler sallarsın. Bir hafta boyunca da sakın bir daha fire verme! Ne yapıyorsan evinde yap!
Rektör:Tamam! Tamam ama neden hemen gitmiyoruz?
Sencer:Kocası evde olmalı, telefonuyla fazla uğraşmıyor. Bu kadar panikken elinden telefonu düşürmemesi gerekti.
Rektör:Ne yapacağız Sencer? kadın’a tecavüz edecek halimiz yok ya?
Sencer:Elinde şantajlık videosu olan tek kişi Ayten değil. Sen kafanı takma evini toparlat, yakında Sultan ziyaretine gelir gibime geliyor. Seni bu halde görürse üzülür, sakın Sultan’ı üzeyim deme…
Rektör:Sultanı üzeceğime kafama sıkarım… ki denedim de biliyorsun!
Sencer:Öyle bir sorun kalmadı artık, hadi git dinlen toparlan, iyileş. 2 gün içinde okul açıldığında yine diktatör rektörü göster bize!
Rektör:Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum Sencer…
Sencer:Sultan hanım’ı bu zamana kadar korudun kolladın Zelil ödeştik sayılır. Bir daha aptalca bir şey yapma benim için yeterli.
Rektör:Tamam dikkat edeceğim…
Sencer:Alkolü de azalt! Miden yok senin adam! Neyine güveniyorsun?
Rektör:Senin nereden haberin var? Neyse sormayacağım bile! Saçma sapan bilgilere ulaşıyorsun, sorgulamak bile istemiyorum. Merak etme midem küçük olsa da karaciğerim sağlamdır.
Sencer:Eh öyle olsun Toparla ama kendini!
Rektör:Halledeceğim merak etme…
Rektörü uğurladıktan sonra araba kiralamaya gittim arabayı teslim edip parasını ödedim. Otobüsle eve dönmem ve en yakın duraktan da yürüyerek eve dönmem gerekiyordu. Pahalı bir takım elbise, yorgun ve dağılmış haldeydim, saçım başım dağılmış haldeydi. Son bir haftam çok yoğun geçmiş, duygudan duyguya geçmiştim. Yoruldum sanırım… Mentalim çökmüş gibi hissediyordum, vücudumdaki bütün dopamin sönmüştü resmen. Herkes yine kendi yerlerine çekildi, şimdi tekrar evime dönüyordum yalnız başıma… Benim kalem, benim toprağım, benim evim… Kendimi huzurlu hissetmem gerekiyordu sanırım. Dikelmiş sırtımın yavaşça kamburlaştığını hissettim, gülümsemekten arşa çıkmış mimiklerim usulca aktı. omuzlarım düştü, başım bile bana ağır geliyor, kalbim normal atım hızının çok altına düşmüştü. Otobüs durağında oturuyordum sırtımı ve başımı cama dayadım ve ölü gözlerle yola bakıyordum. Otobüsün gelmesine az bir süre vardı. Yanıma biri oturdu göz ucuyla baktım ama kapşon giydiği için yüzünü göremiyordum ama mor kısa parlak saçları kapşonundan sağ sola dağılıyordu. Yırtık kot şortu, fileli çorapları, ölü denilecek kadar beyaz teni vardı. Çelik halkaları olan botları vardı. Boyu maks 1.55 falandı. Yüzüme bile bakmadan* bana bir paket uzattı* Gizemli kadın:Sigara ister misin? Sencer:Eğer bunlar weed ve sende torbacıysan, hayır istemiyorum. Gizemli:Normal sigara! dağılmış gözüküyorsun.
Fazla sorgulamadım bir dal aldım gerçekten de normal sigaraydı. Bana döndü yüzünde siyah bir maske vardı. Ağzımda biraz dolandırdım. Bana dönmüştü sonra bir nefes verdi, çakmağı yakıp bana uzattı* siyah maskenin üstüne vampir ağızı işlemeleri yapılmıştı. Ela büyük gözleriyle bana bakıyordu, çok gençti sigara içmesi yasal mıydı bu kızın?
Gizemli kız:Retina taraması mı yapıyorsun? Yoksa çakmağın gazı ne zaman bitecek onu mu merak ediyorsun?
Başımı hafifçe eğdim sigarayı yaktım. Derin bir nefes ve ardından büyük bir duman bulutunu dışarıya verdim*
Gizemli kız:Şimdi bir şey talep etme sırası bende…
Yüzüne bile bakmıyor hala boş gözlerle yolu izlerken sigarayı içime çekiyordum, sigara kullanan biri değildim. Hatta en son ağzıma sigarayı lisede almıştım, anlık nikotin girişi hafif bir hissiyatla başımı sarmıştı. İyi ya da kötü değildi sadece farklıydı, gerçekten sigara neden içmediğimi hatırladım. Ağzımda iğrenç bir tat bırakmıştı.
Gizemli kız:Hey talep sırası bende diyorum!!
Sencer:Ben sigara istemedim ki! Sen verdin!
Gizeml kızi:Ama kabul etmeyebilirdin!
Sencer:Gerçekten tartışacak enerjim yok ne istiyorsun?
Gizemli kız:Seri katil falan değilsin dimi? Amerikan Sapığındaki baş karaktere benziyorsun!
Sencer:Seri katil olmak için kaç kişi öldürmem gerek?
Gizemli kız umursamaz bir sesle: bilmem beş falan heralde.
Sencer: O zaman hayır.
Gizemli kız: İyi o zaman, otobüs biletimi sen öder misin?
Sencer:Bunun için miydi bunca sorgu?
Gizemli kız:Evet mi hayır mı?
Cebimden cüzdanı çıkardım nakit banknotlardan en yüksek olanı çıkarıp uzattım*
Gizemli Kız: Dilenci değilim, otobüs biletini öder misin dedim sadece!
Sencer:İnan bana o kadar halsizim ki, şuan şu parayı sana uzatmaya enerjim yok. Gurur yapıp kafa şişireceksen doğru kişi ben değilim. Otobüsteki herhangi birine sorarsın.
Parayı geri cüzdanıma koymaya yeltenirken elimden kapmıştı*
Gizemli kız:Tamam! tamam! Ver! Alıyorum ama KARŞILIĞINDA BİR ŞEY İSTEYEMEZSİN BENDEN!
Sencer:Sadece sessizlik istiyorum. Sigaradan bir duman daha çekip üfledim. son kısma gelince otobüs durağının direğine bastırıp söndürdüm* otobüs gelmişti.
Otobüse bindim kartımı okutup arka koltuklara doğru ilerledim, otobüs bomboştu zaten.
Kız para üstüyle uğraşırken ben çoktan arkadaki ikili koltuklardan birine oturup kafamı cama dayadım. Üstümden bu atalet halini atmam lazımdı, evde bir duş alsam… Sonra bütün gecemi ahşap oymaya harcasam, kafamı toparlardım herhalde… uzun bir süre sessizlik içinde tek başına yaşayıp, ardından da bunca macera yaşamak, sosyal pilimi tüketmişti sanırım. Otobüs durağındaki kız otobüsteki onca boş koltuğa rağmen, gelip yanıma oturmaya karar vemişti.
Sencer:Gerçekten mi?
Gizemli kız:Ne? Toplu taşımada boş bir koltuk buldum ve oturdum. Seni neden ilgilendirsin ki?
Sencer:Otobüsün bomboş olması dışında mı?
Gizemli Kız:Ee yani?
Göz devirdim*
Sencer:Beni sal olur mu? sadece sessiz bir yolculuk istiyorum.
Gizemli:Peki peki konuşmayacağım merak etme! Yalnızca otobüs şoförü bana garip bakıyordu tek olduğumu bilmesini istemedim.
Sencer:Ve senin dahiyane planın, 3 dakika önce tanıştığın adamın yanına oturmak mı? Ya ben sapıksam?
Gizemli kız:Öyle misin?
Sencer: Hayır.
Gizemli kız:Tamam o halde..!
Kızdaki cesareti ve garipliğini anlamamıştım, enerjim yerimde olsa çok hoşuma giderdi eminim ama şuan sadece sessizlik istiyordum. Kafamdaki sesler zaten oldukça gürültülüydü, düşünceler akıyor kendi içimde savaşıyordum. Bir de çoluk çocukla uğraşamazdım.
Gizemli kız:Ee neden bu kadar sersefil haldesin işten mi atıldın? Kız arkadaşın mı aldattı? Ya da diğer boktan sebeplerden… hangisi?
Kafamı sıkılmış bir şekilde geriye atıp:Sessizlik sözü vermedin mi sen!
Gizemli kız:Ama sıkıldım!
Sencer:Git şoför amcayla oyna! Sal beni
Gizemli kız:Sanırsın 90 yaşında ihtiyar bunak!
Sencer:Evet öyleyim! Çoluk çocukla uğraşacak vaktim de yok, hadi git telefonunla oyna!
Gizemli kız:Benim telefonum yok ki! HEM BEN YETİŞKİNİM TAMAM MI?
Sencer:Hiç zannetmiyorum.
Gizemli kız bir hışımla cebinden kimlik çıkardı gerçekten de 18 yaşındaydı isim kısmını fotoğrafıyla beraber parmağı ile tutuyordu.
Sencer: Bir dakika… Sen 18 olalı 3 gün olmuş!
Gizemli kız:Yani 3 gündür yetişkinim! Artık kendi haklarım var!
Sencer:Ya öyle mi? Naptın ailene kızıp evden mi kaçtın?
Gizemli kız:Ailem yok benim! dedikten sonra kollarını bağlamıştı*
Sencer:Bak fikir ayrılığına düşmeniz normal ama ailene dön küçük kız, eminim çok merak etmişlerdir.
Gizemli kız:BANA KÜÇÜK KIZ DEME! Hayır! Ailem yok hiç olmadı. Sadece dört yaşındayken hayal meyal annemi hatırlıyorum. Babamı da hiç tanımadım. Sadece amcam olduğunu iddia eden bir adam vardı. Ara sıra gelir, bana para verirdi ama ondan nefret ediyordum. Sürekli bana dokunmaya çalışıyordu. Vasimmiş… Kıçımın vasisi! Oramdan ayrıldığı da yoktu zaten. Beni ona vermesinler diye kaçtım. Artık yurtta kalmama izin vermeyeceklerdi.
Sencer: Nereye gidiyorsun peki?
Gizemli kız:Bir arkadaşıma!
Sencer:Anladım.. Eğer bir şeye ihtiyacın varsa?
Gizemli kız:NE O ŞİMDİ ACIMAYA MI BAŞLADIN? BİRAZ MUHABBET İSTİYORDUM PARA PUL DEĞİL!
Kalkmaya yeltenmişti bileğinden tuttum*
Ağlamaklı gözleri endişeyle açılmıştı, onun korktuğunu anlayınca hemen bıraktım.
Sencer:Bak özür dilerim, sadece mentalim pek iyi değil. Yanlış anlama için özür dilerim. dedim usulca*
Otobüs şoförü:HANIMEFENDİ BİR SORUN MU VAR?! OTOBÜSÜ DURDURMAMI İSTER MİSİN?
Gizemli kız: Hayır amca sorun yok kardeşler arasında tartışma işte başını şişirdiysek özür dilerim!
Otobüs şoförü:TAMAMDIR! Dikiz aynasından şüpheli bir bakış atmıştı.
Kız yeniden yanıma oturmuştu tekrar*
Gizemli kız:Kaba bir insansın!
Sencer:Eh hayat beni bu yola itti. Neyse seni tanımak güzeldi. Benim inmem lazım.
Son durağın bir önceki yere gelmiştik bu duraktan sonraki durakta çiftlikler vardı, kız da oraya gidecekti heralde. diye geçirdim içimden.
Otobüsün dur tuşuna bastım sessizdi konuşmadı. Sadece yerinden kalktı* kapıya yöneldim yere bakarak düşünüyordum… Hayat gerçekten zordu, bazıları için de ekstra…! Otobüsten indim gün ardımdan batarken, evimin çatısının silüeti uzaktan hafifçe parlıyordu. Otobüsün egzoz öksürerek yerinden kalkıp uzaklaştı. Yürümem gereken çamurlu bir tarla vardı, ilk işim buraya asfalt döktürmek olacak! diyordum kendi kendime
Gizemli kız:E nereye gidiyoruz?
Yerimden sıçradım ve bir kız çocuğu gibi minik bir çığlık attım*
Sencer:SEN NE GEZİYORSUN BURDA? SEN NİYE İNDİN? BURDA HİÇ BİŞİ YOK ÇİFTLİKLER BİR SONRAKİ DURAK!
Gizemli kız:Niye bu kadar korktun ki? Şaşkın bir şekilde bana bakıyordu* ben inerken görmedin mi?
Sencer:KORKMADIM, irkildim öfkeli sesim bu benim!
Gizemli kız:Biraz önce kız çocuğu gibi çığlık attığına, yemin edebilirim!
Sencer:SEN ONU BOŞVER! KIZIM MANYAK MISIN? GİT EVİNE YURDUNA! BURDA NİYE İNİYORSUN!? BU SAATTEN SONRA OTOBÜS FALAN GELMEZ! Nnnn-Neyse! yolu takip et iki kilometre yürü! İlk çiflikleri görürsün! Ordakilere sor nereye gideceğini yol gösterirler iyi insanlar zaten. Hava güzel tamamen kararmadan ulaşırsın.
Gizemli kız:O konuda… Benim gidecek yerim yok…
Sencer:SENDE BANA MI GELMEYE KARAR VERDİN?!
Gizemli kız:İYİ BİRİNE BENZİYORDUN!
Sencer:LAN DAĞILMIŞ BİR AYYAŞA BENZİYORUM! SENİN İYİ STANDARTIN NE KADAR DÜŞÜK!
Gizemli kız:Hala beni taciz etmedin…
Anlıma sert bir şekilde elimi koyup “ALLAHIM SEN BANA SABIR VER”
Gizemli kız:Fazla yer kaplamam sabah olunca da çeker giderim ne abarttın ya! Ufak bir şeyim zaten! Beni de alamıyor musun?
Sencer:SENCE KONU YER Mİ? OTOBÜSTE TANIŞTIĞIM YABANCI TAKİP Mİ EDİLİR KIZIM!
Gizemli kız:YAPTIM OLDU İŞTE NE YAPACAKSIN! BENİ TARLANIN ORTASINDA BIRAKACAK HALİN YOK YA!
Sencer:HAY BEN BÖYLE İŞİN!
Sinirli sinirli evime doğru yürüyordum*
Kız geride kalmış yanındaki minik çantasıyla sabit duruyordu.
Sencer:NEYİ BEKLİYORSUN!?
Gizemli kız:Gelebilir miyim?
Sencer:ŞİMDİ Mİ AKLINA GELDİ SORMAK?!
Gizemli kız:Bu evet demek mi?
Sencer:YÜRÜ HADİ YÜRÜ!
Çamurun içinde bata çıka ilerliyordum ama belli ki kız pek alışık değildi baya bir gerimde kalmıştı aşırı yorgun ve ağlamaklı gözüküyordu.
Yanına gidip sırtımı döndüm*
Sencer:Atla hadi!
Gizemli kız: Kendim gidebilirim!
Sencer:EVET SABAHIN İLK IŞIKLARINDA DA EVE VARIRSIN!
Kız utanmıştı sesimi yükseltince de kaskatı kesilmişti* Derin bir nefes alıp verdim*
Sencer:Hadi gel sorun değil ufak bir şeysin zaten!
Kız:HEY!
Sencer:Şikayet mi edeceksin sürükleyerek mi götüreyim!
Önce dudağını sağ sola büktü sonra ikna olmuştu sanırım. Sırtıma aldım.
Kız:DEH! DEH! dedikten sonra kıkırdamıştı.
Sencer:Şansını fazla zorluyorsun! Seni direkt çamura da atabilirim ve inan bana bu çamur sadece toprak değil bolca gübre de var.
Kız:Tamam tamam özür dilerim usulca -yaşlı bunak- demişti
Eve vardığımda işçiler çoktan malzemeleri getirmiş çimento kum ıslanmasın diye çadırlar kurulmuştu. Yarından tezi yok inşaat başlayacaktı ve bu durum beni memnun etmişti.
Gizemli kız yol boyunca hiç konuşmamıştı.
Sencer:Pişt uyudun mu?
Gizemli kız:Hayır! demişti esneyerek. Bura senin evin mi?
Sencer:Evet?
Gizemli kız:SENİN BİR ŞATON VAR!
Sencer:Hahaha biraz büyük doğru.
Gizemli kızı indirmiştim sırtımdan: Büyük mü? KOCAMAN! Kapının işlemelerine baktı, ellerini gezdirdi. İNANILMAZ BUNU YAPAN ADAM DAHİ OLMALI!
Sencer:Babam yaptı…
Gizemli kız:BABAN MI? İÇERDE Mİ? BENİ DE TANIŞTIR! NOLUR BANA DA ÖĞRETSİN!
Zaten stressli zihnim kızın sözlerinden sonra boğazıma bir şeyler hücüm etti, sanki deve dikeni yutmuştum. Gözlerimin pınarları sınırları zorluyordu. Havaya bakıp dişlerimi sıktım bağıra bağıra ağlamamak kendimi zor tutuyordum.
Sencer:EĞER…Derin bir nefes aldım.. eğer yaşasaydı… Eminim sana öğretmekten zevk alırdı. Şimdiye kadar sahip olduğum en iyi öğretmendi çünkü…
Gizemli kız:Ben özür dilerim…
Sencer:Sorun değil hadi içeri girelim.
İçeri girdiğimizde koridoru görünce büyülemiş, hayran hayran etrafa bakıyordu Ceylin’in söküp aldığı karonun boşluğa baktı.
Gizemli kız:Burada bir şey eksik gibi
Sencer:Alan hırsız geri getirecek!
Gizemli kız: Umarım getirir, ahenk bozulmamalı!
Sencer:İstersen yanlış anla ama bunu söylemek zorundayım, evdeki herhangi bir şeyi çalma niyetine girme bile. Maddi olarak değerli bir şey yok zaten. Paraya ihtiyacın varsa söyle ben veririm sorman yeterli ama hırsızlığa tahammülüm yok. İnan bana pişman olursun dedim soğuk bir sesle* Umarım bu konuda anlaşmışızdır.
Kız utangaç bir şekilde benim cüzdanımı bana uzatmıştı*
NE ARA ALMIŞTI LA! dedim içimden.
Kız:Sadece sadece şaka yapmak istemiştim, lütfen beni kovma!
Cüzdanı aldım masaya koydum. Tepki vermedim doğruyu söylemek gerekirse yeteneği şaşırtmıştı. Salon’a geçtik. Hayran hayran çevreye bakınıyordu.
O salonda dururken mutfağa geçtim* ceketimi çıkarıp gömleğimin kollarını katladım. Sonrasında dolaptan mantar, soğan, konserve domates sosu çıkardım. Japon bıçaklarımın arasından sebze bıçağını bıçak tutucudan çıkarırken sanki kınından katanamı çıkarıyor gibi hissediyordum. Minik mutluluklar gerçekten insanı hayata bağlıyordu. Hızlı bir şekilde önce iki orta boy soğanı soyup jülyen usulü kestim, sonrasında mantarları pizza dilimlerinin üstündeki halleri gibi doğradım ve buzdolabından çıkardığım taze domateslerin saplarını ayıklayıp iyice yıkadım ve küp küp doğradım. Sonrasında granit tavamın içine göz kararınca tavayı ıslatacak kadar ayçiçek yağı koydum ve ocağı açtım. Yağın ısınması için 20-30 saniye bekledikten sonra soğanları yağın içine doğrama tahtasından bıçak yardımıyla kaydırdım. Sonra tahta kaşık yardımıyla soğanları iyice yağa bulanacak şekilde biraz karıştırdım ve diğer elimle tavayı bir ileri bir geri hızlıca hareket ettirip yağ ile beraber soğanların dağılmasını sağladım. Soğanlar yağın içinde renklerini yavaşça beyazdan pembeye bırakırken baharatları tavanın yanına dizmeye başladım. Tuz, biber zaten vazgeçilmez ikiliydi. Sonrasında kendi vazgeçilmezim olan sivri kekikleri koydum; bunları dağlardan kendim toplayıp kendim kurutmuştum. Kuru reyhan tozu da aynı şekilde mor alacalı rengiyle kavanozda bile estetik duruyordu; yine kendim kurutup toz haline getirip kavanozlamıştım. Baharatları tezgâha dizdikten sonra hafif kahverengileşmiş soğanlara domates sosunu (salça da olur) ekledim ve kırmızı renk soğanlara geçene kadar kavurdum. Mantar ekledim, sonrasında göz kararınca tuz attım. Bu, mantarın ve soğanın sulanmasını sağlayacaktı. İkisinin suları birleşirken aromaları dengelenecek ve aynı zamanda yanmasını da engelleyecekti. Birlikte bir süre pişirip mantarlar diriliğini hafifçe kaybedene kadar kavurdum ve domatesleri ekledim. Soğan ve mantarın kokusu mutfağa yayılmış, oradan da salona gelmiş olmalı ki gizemli kız merakına yenik düşüp arkamda belirmişti. Uzaktan beni izliyordu; davlumbazdan yansımasını görmesem kesinlikle fark etmezdim, inanılmaz sessiz yürüyordu. Domatesleri ekledikten sonra baharatları ekledim. Kekiğin ve reyhanın aromatik kokusu kızgın sosa değince kokusunu ortama bırakmıştı. Bu ana bayılıyordum; acıkmaya başladığım an bu kokudan sonra geliyordu. Domates de homojen şekilde tavaya dağılana kadar karıştırdıktan sonra domates yavaş yavaş suyunu bırakıyordu. Üstünü kapakla kapattım, ateşi kısık ateşe aldım. Kendi suyunda pişecek ve tadını kaybetmeyecekti. Bu sırada ben de içecekleri hazırlayacaktım. Dolaptan yoğurt, soda, baharatlıktan da kuru naneyi aldım. Cam sürahinin içine kırılmış buz, nane ve suyu ekledikten sonra blender ile iyice çekip nanenin kendisini salana kadar bu işleme devam ettim. Sonra yeterince yoğurt ekleyip yoğurt ayran olana kadar tekrar blenderda çektim ve içine sodayı ekleyip bir kaşık yardımıyla yavaşça tekrar karıştırdım. Sonra tavanın kapağını kaldırdım, rendelenmiş kaşarı üzerine serpip kapağını kapattım. Ardından ocağı kapatıp tavayı ve sürahiyi bar tezgâha koydum. Ardından iki servis açıp mantar soteyi eşit bir şekilde tabaklara ayırıp kristal bardaklara içeceklerimizi doldurdum. [Yukarıdaki tarif gerçektir, evde deneyebilirsiniz sevgili okuyucularım.] Gizemli kız: SEN AŞÇI FALAN MISIN? Sencer: Hayır, dünyanın en basit öğrenci yemeğini hazırladım. Gizemli kız: Harika kokuyor! Sencer: E hadi, geç. Hemen hızlıca tabureyi çekip oturdu. Maskesini çıkardı. Çok tatlı bir kızdı; yüzünde keskin hatlar vardı ama bu sadece yüzüne estetik katıyordu: elmacık kemikleri, çenesi, tatlı küçük burnu… Onu izlemek bana hamsteri andırıyordu. Yanaklarını şişirerek yemeğe yumulmuştu, çok hızlı yiyordu. Sencer: Sakin ol küçük hanım, kimse kaçırmayacak yemeğini. Boğazına duracak şimdi. Gizemli kız: Yetimhaneden alışkanlık ve aşırı lezzetli; hızımı yavaşlatmayı hiç düşünmüyorum! HEM BANA KÜÇÜK HANIM DEME, BEN ÇOCUK DEĞİLİM. BİR İSMİM VAR BENİM! Sencer: Bak sen… Evimde davetsiz misafir olmadan önce konuşulması gereken bazı şeyler varmış, değil mi? Gizemli kız: E sen de sormadın ki? Göz devirdim. Sencer: İSMİNİZ NEDİR KÜÇÜK HANIMEFENDİLERİ? Gizemli kız: BANA ÖYLE DEME DEMİŞTİM… Gözlerini kısmış, pis pis bana bakıyordu. Kıkırdadım. Gizemli kız: Yasemin benim adım! Sencer: Güzel isimmiş. Yasemin: Seninki ne? Sencer: İsmim mi? Yasemin: YOK, SOSYAL GÜVENLİK NUMARAN! Neyse, önemli değil; sana zaten İHTİYAR diyeceğim. Sencer: Senden sadece 5 yıl büyüğüm, biliyorsun değil mi? Yasemin: YUH! SENLE ARAMIZDA EN AZ 30 YIL VAR ZANNEDİYORDUM. ÇOK YAŞLI GÖRÜNÜYORSUN! Sencer: Bence kaba bir insansın. Yasemin: Üzüldüm adına, ihtiyar. Ama yemek harika olmuş. Sencer: Afiyet olsun, bulaşıkları sen yıkayacaksın. Yasemin: HAYIRRR! NEFRET EDERİM. HEM MİSAFİRİM BEN! Sencer: Yo, bildiğin evime çöreklendin ve kira ödemen gerek. Bunu da ev işi yaparak yapacaksın. Yasemin: Yani ev işlerini hallettiğim sürece evde kalabilir miyim? Sencer: Hayır, onu kastetmedim. Yasemin: YAŞASIN! SAĞ OL BE İHTİYAR! Göründüğünden daha iyi kalpliymişsin! Sencer: Bir yer bulana kadar bir süre burada takılabilirsin ama bura otel değil. Yasemin: Tabi, ev arkadaşım. Nasıl istersen. Sencer: Sen baya baya yapışıp kalacaksın, değil mi? Yasemin: HI HI. Yerimden kalktım, bulaşıkları tezgâha bıraktım. Gömleğimin düğmelerini bir bir açmaya başladım. Yasemin: NAPIYORSUN? Sencer: Duşa gireceğim! Leş gibiyim. Duvardaki hazneyi açtım ve çıkartıp gömleğimi oraya attım. Çamaşırhane aşağıda; kirli sepeti niyetine burayı kullanabilirsin. Eminim katlar arasında uzunca bir oluk aşağıya bağlanıyor. Üzerin çamur olmuştur, duştan çıkınca sana kıyafet getiririm. Arkamı dönüp merdivenlere yöneldiğimde Yasemin derin bir çığlık atıp elindeki tabakları yere düşürmüştü; parçalanarak yere dağıldı. Sencer: NOLUYOR AQ? Yasemin eliyle beni işaret ediyordu, inanılmaz şok olmuş duruyordu. Sırtımın halini hep unutuyordum ama o kadar korkunç da görünmüyordu. Yasemin: SEN- SEN… SIRTIN- SIRTINA NOLDU? Sencer: Uzun hikâye… Ama tek yetimhanede kalan sen değilsin. Kıkırdadım. Yasemin: Se… SENCER?! Sencer: Sen? Adımı nereden biliyorsun?