← Ana Sayfaya Dön

MARANGOZUN İNTİKAMI 14 PART 2

📌 KLASİK

Bizi arabadan indirdiler, ikimizin de üstü el dedektörleriyle arandı. Bu sırada arabanın altına aynayla bakıldı, içli dışlı taranırken bir görevli beni elle aradı. Selin’i de ordaki kulübeye götürdüler, kadın bir görevli gelip o da Selini aramış olmalıydı çünkü Selin kulübeden huzursuz bir şekilde çıktı. Burası sahil kenarına inşa edilmesinin yanı sıra evin kendi koyu vardı inanılmaz derecede lüks ve güvenliydi ama yine de Doluzengin malikanesinin aynında küçük kalıyordu. Süslemeli duvarları geçtikten sonra malikaneye ulaştık, bahçe çok güzel ayarlanmıştı. Her bir çalı bir hayvan şeklinde budanmış, beyaz mermerden yapılmış yaldızlı fiskiye güneş gibi ışıldıyordu. Deniz kokusu gerçekten Malikanenin içini ferahlatıyordu, biraz daha ilerledikten sonra cam bir kapıdan geçtik. Sonrasında Hizmetçi bizi karşıladı ve “Hanımım sizi bekliyor Sencer bey” hizmetçiyi takip ettikten sonra, genişçe bir salona girmiştik. Her şey ya mavi, ya da beyazdı. Yunan adalarının mimarisini andırıyordu ama ne olursa olsun bu ev deniz, deniz de bu evdi. her bir zerresinde bunu çok iyi hissediyordunuz. Mimarisi çok güzel dizayn edilmiş, havalandırması ve yapısı harikaydı. Nuh tufanı geri gelmedikçe evi sel basması imkansızdı. Suyun akışı engellenmeden denize geri dönmesi sağlanıyor, Hollanda usulü deniz doldurulmuş evin denize bakan bahçesine de Polder set çekilmişti. Büyük salonu geçtikten sonra balkona geçtik, işte orda Zümrüt rengi elbisesi kızıl saçları, beyaz teni, şekilli vücuduyla, kırkını aşmasına rağmen 30 un başlarında gibi görünen, otoriter figür bizi karşılıyordu. Yerinden kalkmamış denizi izliyordu bize bakmadan sert bir sesle konuştu

Sultan:Ooo Sencer! Hangi dağda kurt öldü de beni hatırladın?

Sencer:Sizi unutmak mümkün mü?

Sultan:Zırvayı kes!

Ortalığın havasını buz kesmişti*

Sultan hanım ayağa kalktı beni es geçti ve Selin’in yanına geldi. Bir hanımefendi nasıl diye tasvir edilirse Sultan hanım da öyle bir zerafetle* Selin’in Elini sıktı.

Sultan:Hoş geldin Selin hanım, gönül isterdi ki sizi daha iyi karşılayayım…

Selin:AMAN ALLAH’IM Sultan hanım beni tanıyor bu şeref bana ait ne demek!

Sultan:Abartma canım ben o üniversitedeki her çalışanı tanırım ama…

Sonra bana döndü gözleri öfkeyle parladı kulağımdan tutup çekerek başımı eğdirdi* Sencer:AĞH AĞH SULTAN HANIM ACITIYORSUNUZ!!

Sultan:ACIR TABİ! NERDESİN SEN! KAÇ ZAMANDIR!! YENİ ÜRETİM YAPMIŞSIN!

Sencer:TAMAM İŞTE İLK ÜRETİM SİZE GELDİ NİYE KIZIYORSUN!!

Sultan:MÜŞTERİN MİYİZ LAN BİZ SENİN! KARGOYLA GÖNDERMEK DE NE DEMEK ALIP GELSENE! GETİRSENE! NE ARADIĞIN VAR NE SORDUĞUN! HEM BİR DAHAKİ GELDİĞİNDE MELİSA’YI GETİR! EN KISA SÜREDE SENİ BEKLİYORUM DİĞER MUAZZAM ARAŞTIRMACIMIZI BENLE TANIŞTIR DEMEDİM Mİ!

Sultan Selin’e dönüp gayer sakin bir sesle:Güzel kızım sen alınma olur mu? HEPSİ BU EŞEĞİN SUÇU!

Sencer:VALLA GETİRECEKTİM! SON ANDA PÜRÜZLER ÇIKTI!

Sultan: Pürüzün adı da Ceylin mi? Sencer bıkmadın dimi eşek arısı yuvasına çomak sokmaktan!

Sencer:YA BEN BİŞİ YAPMADIM! USLU USLU DURUYORUM! HEM BEN ZATEN GELECEKTİM! SANKİ KAÇIP SAKLANIYORUM!

Sultan:SESİNİ YÜKSELTME BANA -kulağımı daha sert çekerek- KAÇ METRE DUVAR DİKTİRİYORMUŞSUN! İSTERSEN TANK, TOP DA KOY! SANKİ YIKIP, YİNE BAŞINA GELEMEYECEĞİM! BENDEN SAKLANMAYA MI YAPTIRIYORSUN O DUVARI! O DELİĞE SAKLANINCA GELMEKTEN KURTULABİLECEK MİYDİN?

Sencer:YOK SULTAN HANIM! VALLAHA UĞRAYACAKTIM! DERSLER FALAN!

Sultan kulağımı daha çok çekmişti* SÖZER’E ADAM ASITIRIRKEN DERS MERS YOK AMA! DÜŞÜK NOTUN OLSA! DERS ÇALIŞIYOR DİYECEĞİM… YİNE KAPANDIN ATOLYEDE AĞAÇ OYUP DURUYORSUN DEĞİL Mİ?!

Sencer:Yok valla sosyalleşiyordum!

Sultan hanım Selin’e dönüp baştan aşağı süzmüştü:Ne o yoksa yeni gelinim olarak Selin’i mi seçmeye karar verdin? Pek de güzelmiş ama bu kız çok aslan gibi duruyor! parçalar bu seni dayanamazsın..

Selin şaşırmıştı* hem kendisini tek bakışta çözmüş, sonrasında da bir nebze utanmıştı.

Selin:Biz- sadece arkadaşız

Sultan : Siz her arkadaşla **** restorantında olay çıkarıp şarap çalar mısınız?

Selin de ben de şaşırmıştık* Kadının gerçekten eli kulağı uzun her şeyden haberi vardı.

Selin: O halde neden geldiğimizi de biliyorsunuzdur…

Sultan kulağımı bırakıp, hizmetçisine odadan çıkmasını emretti. Bizi de salona yönlendirdi*

Sultan:İçeri geçelim daha rahat konuşuruz.

İkimiz içeri geçtikten sonra pencereleri ev balkon kapısını kapattı.

Sencer: Zelil’den neden hiç bahsetmedin?

Sultan:İnsanların telefonunu kurcalamaktan neden hiç bahsetmedin?

Selin gergin bir şekilde bana bakıyordu*

Sencer:VALLAHA ÖZÜR DİLERİM ATIŞTIK! KAVGA ETTİK! SONRA TELEFONU AÇIK UNUTTU! BEN DE DAYANAMADIM! virüs yükledim amacım sadece ona karşı kullanabilecek bir şey bulmaktı!

Sultan:Karısı olduğum dışında bir şey buldun mu Sencer? Çok daha özel meseleler…

Selin İkizleştirmeden bahsetmediğimi fark etmişti sonra Selin ile göz göze gelmiştik peki ama rektörün gay olduğundan bahsetmeli miydik..?

Sencer:Sultan hanım bunu size nasıl söylesem…

Sultan:Eşref’in Gay olması mı? Elini anlına koymuş parmaklarıyla hafifçe ovalamıştı* Yine mi aynı mesele… Sencer:Evet… Sultan:Benim bildiğim Sencer sadece bununla yanıma gelmezdi, hatta gider rektörle konuşur ben öğrenmeyeyim diye Eşrefi ya da sizin bildiğiniz üzre Zelil’i uyararırdı. Can damarına dokunmuş olmalı seni getirdiğine göre senle alakalı olmalı…. Yoksa Zelil iti fotoğrafınızı çekip Selin’i kovmakla mı tehdit etti

Selin inanılmaz etkilenmişti Sultan’ın farkındalığından, zekasından, otoritesinden.

Sencer:Aynen öyle oldu…

Sultan:Onun kovulmayacağını garantilersem sorununuz çözülür mü?

Sencer:Hayır, çünkü kafama yatmıyor Sultan hanım… Zelil gibi ucube bir adamın senin gibi ihtişamlı bir kadının yanında hatta senin nüfus kağıdında ne işi var? Neden sahte kimlik kullanıyor?

Sultan:Selin kızımıza ne kadar güveniyorsun Sencer?

Sencer:Canımı emanet ederim ki bi kaç kez öteki dünyadan alıp getirmişliği de var demiştim tüm ciddiyetimle* Selin kıkırdamıştı* sonrasında ortamın ciddiyetiyle o da ciddi rolüne geri bürünmüştü*

Sultan da ciddi suratı ilk kez tebessüm yansıması oluşup kaybolmuştu Sultan:O halde anlatayım bundan 25 sene evvel ben daha erişkinliğe ermeden, Eşrefin babasıyla benim babam evliliğime karar vermişlerdi çünkü onlar bağları kopmaz iki kardeş gibilerdi. Eşref’in babası Eşref’in gay olduğunu öğrendikten sonra benim babamla konuşmuştu, benim babam ise kanser hastasıydı ve dev bir deniz ticareti ağı olmasına rağmen benim erişkinliğimi görmeden ölecekti ve bir karara vardılar. Bir antlaşma imzaladılar her iki ailenin tek varisleri evlenecek ve bir hazine imparatorluğu kuracaklardı ama babam beni korumak, Eşref’in babası da oğlunun tekrar hetero olmasını istiyordu. Anlaşmanın şartları da bu yönde oluşturuldu şartlar şu olacaktı:

1)Nikah hemen kıyılacaktı 2) ben 18ime girene kadar Eşref bana dokunmayacaktı zaten Eşref’in de hiç bir zaman böyle bir niyeti olmadı. Sultan’ın yüzü düşmüş gibiydi* Babam beni Eşrefin babası da namını korumak adına 3. maddeyi hazırladılar 3)hisse hakları %90 oranda ikimizin doğacak ilk varisinin olacaktı %10 da karşılıksız Eşref’in 4)Doğacak varisin tüm vilayeti de bana ait olacaktı ve henüz ortada çocuk olmadığı için maddenin sonuna doğum ihtimalinin başından doğumuna kadar ibaresi eklenmişti.

Sencer:Yani bütün bu zenginliğin sahibi ne sen ne Zel--ehem Eşref! hepsi Zeyneb’in yani?

Sultan: Aynen öyle! Eşref yeri geldiğinde bana arkadaşlık, abilik dostluk yapsa da bana hiç bir zaman eş olmadı. Ondan son çare olarak sperm istedim ama bana vermeyi reddetti! Ben de deneysel bir yöntem olan ilikten sperm alınmasını denedim…

Sencer:Bi dakika bu sadece teoride olan bir durum değil miydi? Sultan: yeterince paran olursa her şey elde edebildiğin aşağılık bir dünyada yaşıyoruz.

Sencer: Yani Zeynep sadece senin çocuğun Babasız mı doğdu?

Sultan:Hayır yani kısmen %50 si benden %50 si Eşreften olan yapay bir sperm elde edildi ve benden alınan yumurtalarla eşleştirildi yeterli gelişkinliğe uğrayınca 137 denekten başarılı olan tek zigot geri rahmime yerleştirildi.

Sencer:İyi de neden direkt Eşreften sperm almadınız ki?

Sultan:İstemedi çocuk sahibi olmayı zorla aldırdığımda ortaya çıktı ki Eşref kısırdı…

Selin: Yani genetik olarak Zeynep senin %75 oranda senin genini taşıyor ama ama bu demek oluyor ki kalıtımsal bütün hastalıkların baskın olma olasılığını kat be kat katlar… “Juvenil Parkinson” milyonda bir görülen bu hastalığın Zeynep’te ortaya çıkmasına sebep oldu ama neden yaptınız? SULTAN HANIM BU BİR İNSANLIK SUÇU? SİZ İNSAN DENEYİ YÜRÜTMÜŞSÜNÜZ RESMEN BUNU NASIL YAPARSINIZ!

Sencer:Selin sözlerini dikkatli seç!

Sultan’ın gözleri dolmuştu usulca gözlerini sildi ve yutkundu: Ben sadece babamın mirasını taşımak isteyen aptal bir çocuktum… Selin haklı gelme onun üstüne…! Yaptığım bir hataydı. Bir insanlık suçu işledim belki ama çocukluğumdan beri çocuğum olursa ancak mutlu olacağım söylendi… Zeynep gelecekti ve bütün dünyam bir cennet olacaktı para hiç bir zaman önceliğim olmadı ne benim.. Ne Eşref’in ama Eşref beni aldatmayı seçti… Bu bilgi medya baronlarının eline geçti, onlar da anlaşmayı biliyorlardı. Doğacak ilk çocuğun olacaktı bütün para, ya da çeşitli kuruluşlara bağışlanacaktı. Babamın canını verdiği serveti sırf bir erkek beni kabul etmiyor diye reddecek değildim…

Ama bunun bedelini ben ödemedim benim yavrum ödedi!

Bana sağlıklı doğacak deseler buna bin kez daha katlanırdım, yavaşça elbisesinin sırt dekoltesini açtı* Her bir omurgasının arasında onlarca belki yüzlerce delik izi vardı* Sultan Zeynebin doğabilmesi için hayatını tehlikeye atacak kadar İlik sıvısı vermişti belki hayatı boyunca sırt ağrıları çekecekti ama bu durum Sultan’ı durdurmamıştı. Sonunda hamile kalmıştı, zigotun oluşması da hamilelik süreci resmen bir mucizeydi. Normalde bu kadar fazla ilik sıvısı veren birinin omurgasında, Osteoartrit(Kemik kireçlenmesi) olmalıydı ama hayır Zeynep’e hamile olduğu her saniye, her gün her an Sultan biraz daha gençleşmiş bir o kadar yenilenmişti, Zeynep normal insanların sahip olduğundan 20-30 kat daha fazla kök hücre salgılıyordu, Sultan’ın dediğine göre Zeynep’e hamileyken, hamile olmadan önce yapamadığı şeyleri bile yapmaya başlamıştı, güçlenmiş gençleşmiş kronik bonşiti ve reflüsü bile iyileşmişti, şuan eğer sağlıklıysa bunu Zeynep’e borçlu olduğunu söylemişti… Ama simyanın en acımasız kuralıydı… “Aldığın kadar vermek”… Kader acı oyununu oynamış Sultan ne kadar sağlıklıysa Zeynep o kadar kırılgan ve hastaydı daha doğumunun 2. ayına gelmeden Zeynep’in sinirleri kontrolsüzce hareket etmeye başlamıştı. Tarihin en genç Parkinson insanı olarak kayda geçmişti, en azından gizli dosyalarda, Sencer’in icadına kadar da Zeynep’in hareketleri; konuşmasına, yemesine, içmesine, uyumasına, yürümesine bir pranga olmuştu. Bu sessiz zindan süresince, sürekli gelen acı ve yalnızlığa rağmen pes etmemiş, yalnızca okumuş okumuş ve okumuştu. Ama Sencer’in icadı sonrasında bir devrim olmuştu bu kadar genç bir beyin sayesinde başta Zeynep olmak üzere yüzlerce binlerce parkinson hastası hayatlarında ilk kez kendi başlarına yemek yiyebilmişlerdi.

Sultan’ın uzun hikayesinden sonra herkes birbirlerinden gözlerini kaçırıyordu

Sultan yine sessizliği bozan kişi oldu:Ama neyseki Sencer Her şeyi çözdü, Bu çocuk bir dahi! bir kahraman! Bir o kadar da HAYIRSIZ bir APTAL! Sencer:BEN NAPTIM YİNE YA? Sultan:HADİ BENİ ARAMAYALI 2 YIL OLDU BAHANEN VAR! Kİ O BİLE MANTIKLI DEĞİL! ZEYNEBİ NİYE ARAMIYOR SORMUYORSUN!??

Sencer:Neden rahatsız edeyim ki artık bana ihtiyacı yok

Sultan:SEN ONUN TEK ARKADAŞIYDIN SENCER! NE KADAR SÜRE SENDEN HABER BEKLEDİ HABERİN VAR MI?

Sencer:Direkt olarak bana yazabilirdi ya da arayabilirdi ama yapmadı…

Sultan:Ona acıdığını düşünüyordu Sencer…

Sencer:ACIMAK MI ONA İNSAN OLARAK BAKAN TEK KİŞİ BENDİM HATTA SİZ BİLE

Selin:SENCER! DÜŞÜNMEDEN KONUŞMA

sözlerimi yutmuştum*

Sultan utanmış olarak yere baktı:İyileştikten sonra onu arayıp sormadın Sencer, o da artık acınacak bir tarafı kalmayınca senin için bir önemi kalmadığını düşündü..

Sencer:SİKTİR…. İYİLEŞTİKTEN SONRA BENİ ARAYIP SORMAYINCA ARTIK BANA MAHKUM DEĞİLDİ VE YENİ ARKADAŞLAR EDİNDİ ARTIK BANA KATLANMAK ZORUNDA DEĞİL ZANNEDİYORDUM

Selin:Ne yani ikinizin aptal aşağılık kompleksinden dolayı yaklaşık 4 yıldır birbirinizi hiç görmediniz mi?

Sultan:Sadece görmek değil Selin, hiçbir şekilde ne kadar zorlarsam zorlayayım ikisi de iletişime geçmedi. HATTA BENİ BİLE ARAYIP SORMADI!

Sencer:SENİN YÜZÜNDEN!

Sultan:BEN NAPMIŞIM?

Sencer:Sürekli para teklif edip durdun! Üstüne üstlük babamın evi Sözer’den el değmeden satın aldığında benim üstüme yaptın! Zaten sana borçluydum! Yeterince para kazandığımda bile kabul etmedin! Sultan:BANKA HESAPLARIMA GİRİP ZORLA PARA GİRİŞİ YAPTIRDIN!

Sencer:Ben sadece borcumu ödedim!

Sultan:KIZIMI KURTARDIN SENCER! NE BORCU!?

Sencer:HAYATIMI KURTARDIN SULTAN HANIM NE BORCU?... Eğer hala kendinizi borçlu hissediyorsanız sizden bir isteğim var o halde!

Sultan:Ne dilersen!

Sencer:Zelil’i harcayacağım! İzin verin bana! Benim üzerimde bir etkisi olmasın! Ayaklarımın altında süründüreceğim ve siz hiç bir şekilde karışmayacaksınız. Sultan: Sencer o şerefsiz medya olayından sonra, benim parama çöküp, benim kızımı alı koymaya çalıştı. Sadece yılların hatrına onu öldürmek yerine sadece sürdüm, yine geldi burnumun dibindeki üniversiteye yerleşti, ona verdiğim Ad bile onu yeterince aşağılamaya yetmedi. [Zelil: Aşağılanmış küçük düşürülmüş kimse] Ona istediğini yap, zaten ilk yediği boktan (Selin’e dönüp afedersin dedi) sonra bana söz vermişti, herkesten uzak durup etliye sütlüye karışmayacağına dair ama beni dinlemedi. O üniversitede bir dikta inşaa etti, aklınca bana meydan okuyordu şuan ne yaşayacaksa her şeyi hak ediyor. Sencer:Onu seninle tehdit edeceğim! çünkü ona dokunamayacağımı biliyor zayıf noktasından vurmak istiyorum. Sultan:Benim ismimi kullanmanı istemiyorum, sonra kudurmuş köpeğe dönmesini istemiyorum.

Sencer:Kullanmayacağım.. ama bana bir koz ver Sultan hanım öyle ki mesajın senden geldiğini bilsin ve itaatkar bir köpek olsun istiyorum.

Sultan:Seni böyle yetiştirmedim ne zamandır böylesi zalim oldun çıktın!

Sencer:Ben tam olarak yetiştirdiğiniz gibiyim Sultan hanım, benim sevdiğime dokunanı yakar yıkarım

Sultan:Selin bakıyorum güzel bir eş seçmişin kendine. demişti gülümseyerek.

Selin:Sultan hanım biz sadece arkadaşız

Sultan:Peki peki… ama bir şartım var Sencer

Sencer:Nedir?

Sultan:Melisa’yı getireceksin ona bir teşekkür borçluyum ve evin bittiğinde seni ziyarete geleceğim ben ve Zeynep bu aptalca çatışmanızın sürmesinden sıkıldım

Sencer:O konuda.. Sultan:Şartlarım bunlar ya da istersen Zelil itiyle bir başınıza uğraşırsınız.

Konu pazarlığa geldiğinde Sultan bambaşka bir insana dönüşüyordu Sencer:Evim size her zaman açıktır ve Zeynep’e bir özür borçluyum… Sultan: Anlaştık o halde.

Sultan ceketindeki broşu çıkardı bir Zümrüdü anka kuşu işlemesiydi üzeri zümrütlerle yakutlarla süslenmiş saf altından bir broştu arka kısmını çevirdi ve arkasında bakırdan yapılma bir köpek vardı.

Sultan:Zümrüdüanka’nın kanatları altına saklanmış sokak köpeği, kendini alfa kurt zanneden Zelil bunu görünce aslında ne olduğunu hatırlayacaktır. İyi Şanslar Sencer unutma onu öldüremezsin ona zarar veremezsin o hala benim köpeğim ama eğitebiliyorsan ağzına ağızlık takmana izin veriyorum.

Bakır köpeği aldıktan sonra Sultan hanımla oturup kahvelerimizi içtikten sonra Selinle beraber ayrıldık ve Önce Selin’in evinden birkaç malzeme aldıktan sonra GPS i Rektörün kendi evine ayarladım

Selin:Bunu gerçekten yapmak istediğine emin misin? Bu adamın üç kuruşluk onurunu param parça eder!

Sencer:İsteğimde bu zaten

Bakırdan köpeği elimde gezdirdim* O şerefsiz Rektörü eğitmek için her şeyi yapacaktım çünkü bu sıralar gereğinden çok havlıyordu.

Yorum Yap

Yorumlar