← Ana Sayfaya Dön

MARANGOZUN İNTİKAMI 7

📌 KLASİK

Ceylin eşyalarını toplamıştı, yüzüme bakmaya bile cesaret edemiyordu* Sencer:Otoparka gideceksin ve ******** plakalı aracın arka koltuğuna bineceksin, seni arkadan izliyor olacağım, birini aradığını görürsem, biriyle konuşur yardım istersen… Ne olacağını zaten iyi biliyorsun. Ceylin usulca yürüyordu, sanki idamına giden bir mahkum gibiydi; yere bakıyor kimseyle konuşmuyor, göz teması kurmuyordu. On metre gerisinden onu takip ediyordum, okuldan hiç kimsenin onun benimle gittiğini görmesini istemiyordum. Bundan dolayı böyle bir önlem almıştım. Ceylin arabama vardı ve usulca arabamın arka koltuğuna geçti, böylelikle okuldan çıkarken de güvenlik görmeyecekti çünkü arka pencerelerimde karartma vardı. Sonrasında ben de arabaya bindim, dikiz aynasından Ceylin’i kontrol ettim, yere bakıyor sessiz sessiz ağlıyordu.

Eve geçinceye kadar Ceylin tek kelime etmemişti. Eve vardığımızda Ceylin’in kapısını açtım “in ve ilerle” dedim. Yerinden kalkıp evime doğru ilerledi, dış kapıma takılmıştı gözleri.

Ahşap işlemlerini babam yapmıştı, bir şovalye ejderin kalbine kılıç saplıyordu. Şovalyenin kılıcı ve ejderin de pulları bakır kaplamaydı, her şey tek tek babamın elleriyle işlenmişti. Kapı batıya bakıyordu, güneş batarken kızıllığı bakırla karışıyor ışıklandırma takılmış gibi kan kırmızısı rengini alıyordu. Ejderhayı gösterdim “Bu baban gibi adamları temsil ediyor zengin ve güçlü. Ejderhalar tonlarca altın biriktirir! asla harcamasalar bile biriktirmeye devam ederler! Bu ise benim babamdı… Şovalyeyi gösterdim* ama Ejderha onurlu bir şekilde savaşmadı” Ceylin bir şey söylemeden gözlerimin içine bakıyordu. Göz yaşları akmaya devam ediyordu, titriyordu iğrenerek Ceylin’e baktım ve içeri girdim bizi karanlık bir koridor bekliyordu.

Işığı açtım, Ceylin şaşkın bir şekilde koridoru inceliyordu koridor tıpkı kapı gibi işlemelerle doluydu. Yıldızlar simetrik geometrik şekiller çeşitli hayvan kabartmaları ve oymaları sanki 3D tablolar gibiydi babamın işlemeleri evinin her detayında bir hikaye gizliydi, koridordaki işlemelerde küçük bir çocuk tasfiri vardı. Her karoda, her karo ilerlemesinde, çocuk büyüyordu bir marangoz oluyor, bir kadınla tanışıp oğulları oluyordu, mutlulardı, bir evleri bile vardı. Son karonun dışında her bir resim birbirini takip eden bir hikaye örgüsüydü her birini babam elleriyle yapmıştı. Son karo dışında… Son karo ise rengi daha koyu bir abanoz a oyulmuştu diğerlerinin aksine yumşakça değil keskin köşelere sahipti, çok net bir şekilde belli oluyor göze çarpıyordu, nerdeyse siyahtı mutlu ladin oymalarının devamında bulunan abanoz, ladin olanlarının aksine öfkeyle kazınmıştı, bu oymanın da bir resmi vardı tabi. Bir çocuk vardı iki mezarın dibinde diz çökmüştü başka da hiçbir şey yoktu.

Ladin oymalar da hafif pürüzler vardı babam müşteriye vermeyeceği her şeye ufak bir kusur eklerdi. Ha bilerek, ha yanlışlıkla. Ona göre her insan hata yapardı, kusurlarla insan insan olurdu. Ama benim yaptığım abanoz o kadar pürüssüz bir şekilde zımparalanmıştı ki, karanlık abanoz siyahında bile çocuğun hayal kırılıklarıyla dolu göz yaşı, mezarların üstündeki Kral ve kraliçe armaları bile en ufak detayına kadar belli oluyordu. İnsan kusurlarıyla insan olurdu ama benim öfkem, benim intikamım insanlıktan çıkartmıştı beni. Tezat bir şekilde babamın öğrettiğini yansıttım, insan kusurluydu yumuşak kalpli olmalıydı, benim öfkem ise bir yaratıktı öyle ki kusursuz olmalıydı.

O karoya biraz daha bakındım. Sonra Ceylin’e döndüm Ceylin siyah karoya baka kalmıştı gözlerinde korku yerine sadece acı vardı. Salona ilerledim, Ceylin elini karodaki küçük çocuğa koyup acırcasına bakıyordu.

“İçeri gel” dedim. Daha önce duymadığı kadar duygusuz bir şekilde* anlık olarak irkilip yerinde sıçrasa da, sonrasında durumunu hatırlayıp usulca yanıma geldi. İstemsizce yine çevreye bakınmaya başladı, burası büyükçe bir salondu. Ortasında koltuk takımı ve ayı kürkünden bir halı karşısında şömine. Salon amerikan mutfak usulüydü mutfakla birleşikti. Mutfakla salonu ayıran siyah granit tezgahtı. Şöminenin etrafında kitaplık vardı, aslında salonun nerdeyse bütün duvarları raflar ve kitaplıklarla kaplıydı. Kitapların olmadığı yerler inanılmaz gerçekçi hayvan motifleriyle doluydu ve yine hepsi çeşit çeşit ağaçlardan oyulmuş ahşap heykellerdi. Mutfağın dolapları da yine babamın eseriydi. Tavandan yere salon babamın oluşturduğu eserler için bir sanat müzesiydi resmen. Girişin sol kısmında ise aşağı yukarı inen merdivenler vardı merdivenin köşe noktasına inanılmaz bir ustalıkla oyulmuş bir aslan başı otutturulmuştu.

Ceylin başta büyülense de odada gezdirdiği gözleri benle kesişince yine beyaz kesilmişti. Tezgahın üstündeki kadife kaplamalı kutuyu açtım, Ceylin korkmuş gözlerle bana bakıyordu. İçinden gümüş renginde metal bir halka çıkardım daha doğrusu “C” şeklinde yarım bir halkaydı. Ceylin’ e yaklaşınca Ceylin bir adım geri adım attı “Sabit dur uslu durduğun sürece canın yanmayacak” Ceylin’in yanına geldim gözlerini sıkı sıkı kapatıyor tir tir titriyordu. “Be-beni öldürmeyeceksin değil mi?” sahte bir gülüş attım “Sen ölümü bile hak etmiyorsun! Şimdi saçlarını topla ve boynunu tamamen aç! ” dediğimi titreyerek yaptı.

Halkayı boynuna koyduğumda C harfinin açık kısmı kapandı ve tamamen Ceylin’in boynunu sardı. Gittikçe sıkılaşmaya devam ediyordu, Ceylin gerilip elini boynuna attı. Tasma sıkılaşmaya devam ediyordu Ceylin tasmanın sıkılmasını engellemeye çalışıyordu* “NE-NEFES- NEF-ES A-L-AMIYORUM” Ceylin dizlerinin üstüne düşmüştü* Telefonuma bakıp “Ah fazla sıkmışım pardon” dedikten sonra telefonumda bir tuşa bastım ve tasma biraz genişledi ve Ceylin derin bir nefes aldı “NE YAPIYORSUN! BU GARİP ALET DE NE ÇIKAR ŞUNU!” Öksürmeye devam ediyordu* Saçlarını kavradım yüzünü bana çevirip “hiç tasmasız bir evcil hayvan gördün mü?” Ceylin inanılmaz sinirlenmiş görünüyordu “SENİ ÖLDÜRÜRÜM!” kıkırdadım “İstersen deneyebilirsin ama uyarmalılıyım o tasmanın tek özelliği boynunu kavraması değil” Ceylin anlık bir refleksle masanın üzerinden aldığı oyma aletiyle bana doğru gelmeye başlamıştı “Eh seni uyarmıştım” telefonumda düğmeye bastığımda yüksek voltaj Ceylinin omurgasından bütün sinir sistemine ani bir şok vermişti* Ceylin titreyerek yere düşmüştü*

Ayağımla ittirip yüzünü kendime dönderdim. Öfkeli gözlerle bana bakıyordu, yer yer titriyordu Sencer:4. Level ayarındaydı bana saldırdığın için verdim, uslu durduğun sürece arttırmayacağım. Yaptığın itaatsizliğe göre şoku belirleyeceğim uyarmalıyım ki 7 den sonra hayatta kalabileceğini sanmıyorum.

Ceylin yerde yatıyordu hüngür hüngür ağlamaya başladı: BANA TECAVÜZ EDECEKSEN ET DE BİTSİN BU İŞKENCE! DAYANAMIYORUM ARTIK!

İğrenmiş bir şekilde Ceylin’e baktım, bu darmaduman haline rağmen yine de oldukça güzel hatta seksi bir kızdı. Vücud yapısı bir çok modele taş çıkarırdı ama benim gözümde yalnızca çöp parçasıydı Sencer: Sana tecavüz etmek mi ? Gider zımparayla sikime masturbasyon yapar daha çok zevk alırım! Sana sadece uslu bir kız olmayı öğreteceğim! Bir itin sahibine duyması gereken itaatkarlığı, öğreteceğim sadece.

Ceylin bana bakıyordu ne yapacağımı kestiremiyordu* Mutfağa yöneldim, Ceylin biraz ayaklanmış yerde oturmuş delici bakışlarla beni izliyor sonraki hamlemi kestirmeye çalışıyordu. Mutfaktan ona seslendim: Sencer:Aç mısın? Sandviç yapacağım.

Ceylin öfkeli gözlerle bana bakıyordu önce kendime bir sandviç yaptıktan sonra ikinci tabağa da Ceylin için hazırladım, Ceylin’in sandviçi bir köpek kasesinin içindeydi kendi sandviçimi kahve masasına koyup koltuğa oturdum. Sencer: Buraya gel Ceylin: İstemiyorum! Telefonumu göreceği şekilde kaldırıp* Sencer: Geliyor musun? yoksa tekrar yerde kıvranmak mı istersin? Ceylin usulca yanıma gelip yanıma koltuğa oturmuştu* Sencer:Sana oturabileceğini söylemedim. Ceylin puflayarak ayağa kalktı* Ceylin’in kasesini yere koydum* Sencer:Mamanı ye tatlı kedicik! Ceylin:Böyle bir aşağılamaya maruz kalacağıma ÖLÜRÜM DAHA İYİ! Omuzlarımı silkip telefonumu Ceylin’ e yöneltip 1. Level tuşuna basmıştım Ceylin çığlık atarak dizlerinin üstüne düşmüştü* Sencer:Mamanı YE tatlı ke-di-cik! Ceylin: ÖLSEM DE YEMEM! 2. Level tuşuna bastığımda Ceylin titreyerek kasesinin yanına düştü* Ceylin:HAY SİKEYİM! AĞHHH! Sencer: Cık cık cık senin gibi tatlı kediciğe küfrenmek yakışıyor mu?

Levelin tuşuna tekrar basıp yerde titremeye devam edişini izledim.

Sencer: Bence kızarmış tavuğa dönmeden mamanı ye, bütün gün bir şey yememiş olman gerek. Malum prenses aşçısının yaptığı şeyler dışında yiyemiyor, Melisa’da yoktu sen kendi yemeğini bile hazırlayamayacak kadar aciz olduğun için bugün aç kaldın değil mi?

Ceylin öfkeli gözlerle bana bakıyordu nefes nefeseydi* Ceylin’in karnı guruldamıştı* Kahkaha atışım onu daha da sinirlendirmişti* Ceylin: Senin ben ta- Kumandayı Ceylin’e gösterdiğimde sustu*

Sencer:Yemeğini ye kedicik! Şimdi! Ceylin istemeyerek sandviçi alıp ufak bir ısırık almıştı* açlık hissiyatı gururundan fazla gelmiş olacak ki, sorgulamadan gerisini iştahla yemeye başlamıştı. Bittiğinde kasesini bile kontrol etmişti dahası var mı diye. Sencer:Ne o beğenmiş gibisin? Ceylin: İçine bağımlılık yapıcı uyuşturucu falan koydun! Beni bağımlı yapıp kölen yapacaksın değil mi!? Sencer:Ne uyuşturucusu salak! Marul, domates ve peynir vardı içinde! Ceylin:YALAN SÖYLÜYORSUN! Sencer:Sana bunu düşündürten şey çok lezzetli olması mı? Ceylin kollarını bağlayıp arkasını dönmüştü “hıh” Biraz önce elektrikten titreyen korkak köle gidip, şımarık çocuk geri gelmişti. Sencer: Daha ister misin? Ceylin: DAHA VAR MI? Sencer: Dolapta malzemeler gidip yaparsan var! Ceylin: Ben mi yapacağım? Sencer: Tasması olan tek köle sensin! Onun dışında 10 km çapımızda kimse yok zaten. Ceylin korkarak telefonuma bakıyordu:DUR! DUR! LÜTFEN! TEKRAR ELEKTRİK VERME! BEN! BEN BİLMEM Kİ SANDVİÇ YAPMASINI! Sencer:Korkma o elektrik sadece itaatsizlik yaptığıda var, beceriksiz olduğunda değil, acizliğine bak! Bu kadar egoya nasıl sahip olabildin ki? Sandviç yapmaktan aciz, işe yaramaz bir şımarık bok parçası. Ceylin utanmış görünüyordu* ilk defa utandığını görmüştüm: Mutfağa girmem yasaktı… nerden öğrenebilirdim ki! Sesi titreyerek söylemişti* Sencer:Sana şans git öğren! Ceylin ayağa kalkmıştı, endişeyle bana ve telefonuma bakıyordu sonrasında dış kapıya baktı. Sencer:Aklından bile geçirme! Kapıdaki sensörler tasmayla etkileşime girdiği anda anında 9 level yersin, sinir sistemin o kadar voltajı kaldıramayabilir direkt felç olursun. Şanslıysan da ölürsün. Ceylin mutfağa yöneldi* Sencer: Aynı şey pencereler için de geçerli, bu evden çıkmanın tek yolu benim izin vermem o yüzden riske girme tuvalete gitmen gerekirse kumun burda, dışarı gezdirmeme gerek yok değil mi? Ceylin utancından ve sinirinden kırmızı olmuştu ne yapacağını şaşırmıştı* Sencer:Sandviç diyordun? Bana da yap! Ceylin mutfağa gitmişti, marulu keserken elini kesmiş, peyniri rendelerken tırnağını kırmış, ekmeği bölerken de nasıl başardıysa dizini bir yere vurmuştu. Şimdi ise mutfak zeminin de yerde ağlıyordu* Sencer: Becerisizlikten ağlayanı da ilk defa görüyorum. Ceylin:Kes sesini! Ona ağlamıyorum! HEM GAYET DE İYİ SANDVİÇ YAPTIM!!! Tezgahın üstündeki ekmek arası balçık yığınına bakıyordum, sebzeler şekilsizdi sanki elle parçalanmış domatesler ezilmişti. Bir insan nasıl bu kadar basit bir şeyi mahvedebilirdi ki? yanında diz çöküp yerdeki bir böceği inceleyen çocuk gibi merakla Ceylin’e bakıyordum. Sencer:Madem ona ağlamıyorsun ne diye zırlıyorsun? Ceylin:Melisa her sabah erkenden bu acıya benim için katlanıyordu ve şimdi burda öleceğim ve ona teşekkür bile edemedim… hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı* Sencer:Öncelikle seni öldürmeyeceğimi zaten söyledim, ikincisi hala teşekkür edebilirsin burda olduğunu belli etmediğin sürece Melisa’yı arayabilirsin. Ceylin:GE-GERÇEKTEN Mİ? Telefonunu uzattım hemen telaşla telefonu elimden kağrı ve Melisa’yı aradı* Melisa:Buyrun Ceylin hanım? Ceylin ağlamaya başlamıştı* Melisa:Ceylin iyi misin? Berk mi bir şey dedi yoksa? Ceylin:HA-HAYIR BEN, ben sadece.. mırıldanarak* “tşkrlr” demek istemiştim. Melisa:Ne demek istemiştiniz? Ceylin iyi misin? Telefonu elinden almak için ufakça çekiyor gibi yapmıştım, konuşmayacaksan ver telefonu dercesine tehditkar bir bakış attım* Ceylin: TEŞEKKÜRLER MELİSA! HER SABAH BANA SANDVİÇ YAPTIĞIN İÇİN! BU KADAR ZOR OLDUĞUNU BİLMİYORDUM! Melisa: Utandırıyorsun beni, ne teşekkürü hiç sorun değil! Eve gelince yine yapacağım, keşke aşçıya söyleseydin.. Siz zahmet etmeseydiniz Ceylin hanım. Ceylin benle göz göze geldikten sonra: Benim- kapamam lazım.. Melisa:Sadece bunu söylemek için mi aradın? Ceylin:E-EVET Melisa:Beni şaşırtıyorsunuz Ceylin hanım, çok mutlu oldum rica ederim. Ceylin:Melisa bir şey daha! Tehditkar bir şekilde elektrik düğmesini gösterdim* Melisa:Evet? Ceylin:Bana bir daha hanım deme! Benim adım Ceylin, yalnızca Ceylin de! Ceylin’in sözleri beni bile şaşırtmıştı ve telefonu kapattı* ve konuyu dağıtmak adına:

Ceylin: Se-SENİN TABAĞIN ORDA! TEZGAHTA .. BENİMKİ DE … burda yerde fayansın üstündeki köpek kasesine bakıyordu* Yiye-yiyebilirim değil mi?

Ceylin’e baktım dişlerimi sıkıyordum, içimden “Hayır Sencer! ” dedim ama anamın babamın yetiştirdiği çocuk buna izin vermiyordu. Yerden Ceylinin kasesini alıp, bar tezgaha koydum. Sencer: Gel otur burda ye! Ceylin:Bu bir test mi? Sencer: Fikrimi değiştirmeden gelecek misin? Yoksa yerde yemek hoşuna mı gitti? Ceylin Çekingen bir şekilde sandalye çekip oturdu, sessizce sandviçini yiyordu. Bende tadına baktım görüntüsü berbat olsa da yine de ekmek arası sebzeydi yanı fazla abartılacak kadar kötü bir yanı yoktu. Ceylin kendisine ne yapacağımı merak ediyordu, aynı şeyi ben de merak ediyordum. Kafamdan sadece ona işkence etmek geçiyordu, Berk itini üstüme salıp beni hırpalattığı her anı ona bir bir ödetmeyi planlıyordum ama çoktan kırılmış, korkudan sersefil hale gelmişti. O egolu maskenin altında bu kadar sersefil narin bir kedi yavrusu beklemiyordum doğrusu.

Ceylin:Bu tasma su değerse beni öldürür mü? Sencer:Hayır su geçirmez o yüzebilirsin bile. Ceylin:Peki ben bunu kırsam? Sencer: Fazla zorlama kendini koruma modu var sana elektrik verecektir. Ayrıca Titanyumdan yaptım onu kırmaya çalışırsan muhtemelen boynunu kırarsın. Ceylin:Madem bu kadar sert bu kadar güzel işlemeleri nasıl yaptın? Sencer:Lazer kesim Ceylin:Yani lazerle kesebiliriz? Sencer:Boynun içindeylen mi? Ceylin biraz durmuştu.. Ceylin:Beni ne kadar esir tutacaksın? Sencer:Gerektiği kadar. Ceylin:Sence güzel duruyor mu? Kaşığın yansımasından kendine bakıyordu* Sencer:O tasmayı ben yaptım tabii ki güzel olacak. Ceylin:Hayır bana yakışmış mı? Sencer:Tasma mı? Ceylin:Benim için özel yaptığın tasma. Sencer:O bir işkence aleti ve seni kölem yapıyor bunu biliyorsun değil mi? Ceylin:Çirkin mi yani? Dudaklarını bükmüş üzgün duruyordu* “Ne diyorum ben niye açıklama yapıyordum ki” Ceylin ise şımarık sürtük modundan çekingen çocuk moduna girmişti. Sencer:Ne?! Ne bakıyorsun? Ceylin: Ben senin gözünde domuz muyum? Ya da ondan daha mı beterim!? Sencer: Ne demeye çalışıyorsun? Ceylin:Sınıftaki herkes beni ya arzuluyor ya seviyor. Zenginim! Güçlüyüm! ama sen benimle göz teması bile kurunca.. Resmen iğreniyorsun… Şaşkın bir şekilde Ceylin’e bakıyordum Ceylin stressli görünüyordu* Ceylin:Anlamıyorum seni! ANLAMIYORUM! BAŞTA OKULUN BAŞINDA SENLE KONUŞMAYA ÇALIŞTIM! SENİ ARKADAŞLARIMDAN BİRİ YAPACAKTIM! DERSLERİN İYİYDİ.. Sencer: İlk sınavlardan sonra ceketimin berbat olduğunu ve üstüme bir şeyler almam gerektiğini, evsiz gibi göründüğümü, eğer yeni kıyafetim yoksa dilenerek para bulabileceğimi söyledin! Ceylin:Arkadaş olmak istediklerime tavsiye veririm sadece! Sencer:Sadece hakaretlere dolu aptal bir cümleydi. Ceylin:Nerden bilebilirim? Bana rahatsız olduğunu hiç söylemedin ki?! Her zaman bana beni öldürecek gibi bakıyordun, sırf benle konuş diye seni sinirlendirmeye bile çalıştım ama benle hiç konuşmadın, seni sinirlendirmek için her şeyi yaptım! Sencer:Berk itini üstüme salarak mı benle konuşmaya çalışıyordun?! Ceylin:Bilmiyorum Sencer! Hayatımdaki herkes çok kolaydı, sadece sen benden uzak duruyordun! Ben de her yolu denedim! Sencer:İnsanlar sadece sana parandan ya da babana olan korkularından dolayı katlanıyordu, benim ne senin parana ihtiyacım var! Ne de babandan korkuyorum!

Bir anda tshirtini kaldırmıştı* Peki ya bunu yapsam?

Sencer: Çocukça davranıyorsun..

Ceylin:Sana bunları gösterdiğimde neden arzulamıyorsun beni?! Senin için çekici değil miyim?

Sencer:Ceylin bu böyle bir şey değil!

Ceylin’in gözleri dolmuştu, hızla önce tshirtini sonra sütyenini çıkardı, sonrasında altındaki pantolonu ve iç çamaşırını.. karşımda çırıl çıplak duruyordu. Ceylin:BENİM ÜZERİMDE TAMAMEN KONTROLÜN VAR! NEDEN BANA DOKUNMUYORSUN! elimi tutup göğsünün üstüne koymuştu* Okulda bunu yapabilmek için varından yoğundan vaz geçecek onlarca kişi var!

Elimi çekince* yüzünde yine hayal kırıklığı kaplamıştı*- Senin için o kadar mı çirkinim? Öldürmeye, tecavüz etmeye bile değmeyecek biri miyim? Ceylin hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı*

Melisa’dan daha güzelim! Daha zenginim! evdekiler bile onu çok seviyor, benimle muhattap olmaktan bile kaçıyor… Neden? Neden herkes benden nefret ediyor? Neden sınıfın ucubesi bile benden iğreniyor!? Berk mesajlarıma bakmıyor beni sadece bi kere öptü! Onda da ben çok ısrar ettim diye! Ben öpülmekten bile aciz miyim? Sandviçi gösteriyordu* bunu düzgün yaparsam beni sevecekler mi?

Önümde diz çökmüştü başını eğmişti ayaklarıma başını koymuş pantolonumu sıkı sıkı tutuyordu*

Yalvarırım Sencer! SANA İSTEDİĞİNİ VERİRİM! Para mı istiyorsun? bana miktar söyle! Bana istediğini söyle! Elimdeki telefonu göstererek* Bana istediğin kadar elektrik ver! Bedenimi istediğin gibi kullan! ama YALVARIRIM BENİ SEV! BENİ KABUL ET! SANA KENDİMİ SEVDİRİRSEM HERKES SEVER BENİ!

Duygularım birbirine karışmış ne diyeceğimi bilemiyordum kafamda böyle planlanmamıştım. Ceylin bana karşı çıkacak ona işkence edecektim. Sonrasında onu çıkmaza sokup kölem yapacak, onu kullanarak Sözer’e ulaşıp hayatını mahvedecektim. Ama şimdi Ceylin, benim bildiğim Ceylinden tamamen uzaklaşmış, bütün acizliğiyle kelimenin tam anlamıyla anadan üryan karşımdaydı. Ne yapacaktım? Öfkem mi? İnsanlığım mı?

Ceylin başını kaldırıp yalvaran gözlerle bana bakıyordu*

Ceylin:Bir şey demiyorsun, o kadar mı işe yaramazım? O kadar mı berbatım? O kadar mı kurtarılamazım? Benim kaderim yalnızca insanların bana karşı korku duyması mı? Bende bir çıkar araması mı? Sencer ben sevilmesi imkansız olan mıyım? Sen Melisayı çok kısa süredir tanıyorsun, ona dokundun onu sevdin sarılıp öptün, onu korudun Sencer… Berk neden bunu yapmıyor? Sana zarar vermesinin tek sebebi beni seviyor zannetmemdi ama başka biri taciz ederse umursamıyor! Sana zarar vermesinin tek sebebi seni sevmemesi! Beni sevdiği için sana bulaşmıyor Sencer! beni sevmesi için ne yapmam gerekiyor? O kadar mı imkansız benim için? Belki de benim için umut yoktur ha?!

Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu başını dizime koymuş tırnaklarını pantolonuma geçirip ağlıyordu* Ne diyeceğimi bilmiyordum ona karşı bir öfkem kalmamıştı, bana karşı bütün kalkanlarını indirmişti. İnanmak istemiyordum oyun oynuyordu benle! Aciz rolü yapıyordu! Böyle bir kız gerçekten egosunu hiçe sayıp bu duruma düşer miydi? Öfkem kabarırken şaşkınlığım artıyordu.

-Beni öldürür müsün Sencer? Belki o zaman insanlar artık bana katlanmak zorunda kalmazdı…

Bunu o kadar ciddiyetle söylemiştii ki öfkeyle yanan kor ateşten kalbim buz kesmişti aniden, ona baktım gözleri boştu.. ruhu solmuş, tamamen kabuk kalmıştı… düşünmeden sarıldım. Ona o kadar sıkı sarıldım ki… Sanki eğer bırakırsam elimden kopup gidecek, bir daha hayatta kalamayacaktı.. benim öfkem ona değildi! Benim öfkem babamın canını alan babasınaydı! Kızını sevgiden yoksun bıraktıracak kadar aç gözlü bir adamın kurbanıydı Ceylin.. Ceylin… Senden nefret etmem gerekti… Ama şimdi kollarımdasın o da bana sarılmış ağlıyordu*

Bir süre öyle kaldıktan sonra halsiz düşmüş olacak ki omzuma başı düştü. Çaresizce ağlıyordu, onu kucağıma aldım. Bana bakıyor gözlerinden usul usul yaşlar dökülüyordu, yukarı taşıdım ve onu misafir yatak odasındaki yatağa yatırdım. Üstünü örttüm onu izledim, gözlerini açamayacak kadar halsiz olmalıydı ki bir süre sonra uyuyakaldı. Bir süre onu izledim; beyaz teni, hafif dalgalı saçları, ufak burnu, kiraz gibi kıpkırmızı dudakları… Aslında o kadar güzel bir kızdı ki daha önce ona hiç bu kadar dikkatli bakmadığımı fark ettim. Gerçekten ona yardım edebilir miydim? Ceylin aslında iyiydi ama çevresi mi onu bu hale getirmişti?

Yorum Yap

Yorumlar