İsmim Sencer yaşım 22. Üniversiteye ailevi sebeplerden dolayı geç gitmek zorunda kaldım şuan Programcılık 2. Sınıf öğrencisiyim. Ülkenin en iyi özel okullarından birini tam burslu olarak kazandım boyum 1.70 ve 65 kiloyum ufak tefek olmam diğerlerinden yaşça büyük olmamdan dolayı sınıfta bir ortam kurmamıştım, derslere giriyor arka sıradan da ayrılmıyordum. İnsanlarla iletişim kurmaktan da olabildiğince çekiniyordum çünkü insanlar samimileştikçe sorular soruyor, sorular ise daha büyük sırları ortaya çıkarıyordu... Yine normal derslerden birindeydik "Ve evet sınıfa girdi beni gördü yine aynı şey olacak... Bir kere de şaşırt be..." Diye geçirdim içimden
Ceylin: Ucubeliğinden sıkılmadın mı kalk biraz hava al güneş gör belki kemiklerin gelişir ve boyun uzardı köşende çürümeye devam ediyorsun.
Başımı kaldırmadım verdiğim herhangi bir tepki onu daha çok tahrik edecek daha çok başıma bela olacaktı sessiz kalmalıydım henüz çok erkendi öfkeme yenik düşemezdim zaten sorun onun hakaretleri değildi...
Onun ismi Ceylin idi sınıfın popüler güzel kızı 165 boyunda sarışın mavi gözlü dolgun göğsüsleri dolgun kalçaları kıp kırmızı dudakları olan, bir bakanın bir daha dönüp baktığı bir kızdı. Hani bazı insanlar şanslı doğarlar ya! Ceylin şanslı doğmamıştı Ceylin şansın ta kendisiydi... Babası belediye başkanı ve oldukça zengin bir iş adamıydı şehrin bütün gelir giderleri mutlaka Ceylin'in babası Sezer beyin(!) banka hesaplarından geçiyordu hakkında bir sürü suçlamalar olsa da hepsinden bir şekilde sütten çıkmış ak kaşık olarak çıkan bir şerefsizdi.
"Para" ilk aşkı, ikincisi ve en değerli şeyi ise kızı Ceylin'di, Ceylin'in şımarık, kötü kalpli ve zalim olması da bundandı belki de çünkü o ne isterse olurdu. Hatta Ceylin bir gün arkadaşlarıyla parkta eğlenirlerken sırf görüntüsünü beğenmediği için bir marangozhaneyi yıktırabilirdi. Babası o denli güçlüydü ki Marangozhanenin sahibine deli raporu çıkarttıp işinden men de ettirebilirdi! Sonrasında o ustanın intiharından ( ki o bile şaibeliydi) sonra olayın üstünü kapattırıp karısını ve oğlunda oluşan minik ailesini başka şehre başı boş sürdürebilirdi! Bunu araştıran gazeteciyi de sürdürebilirdi! Hatta o marangoz ustasının karısının kahrından ölümünün de üstünü kapattırabilirdi! İşte Ceylin'in babası bu kadar güçlüydü işte... Ceylin'in babası Sezer Doluzengin.. böylesine şerefsiz bir adamdı ve başına gelecek her şeyi hak ediyordu şımarık kızı da aynı bokun başka rengiydi sadece.
Benim bu okulu kazanmamın da yegane sebebi buydu yoksa ne dersler umrumdaydı ne de hayat. Sezeri al aşağı edecek her yöntemi, aklımın yettiği andan berri araştırıyordum ona bana yaşattırdıklarının her birini katlayarak yaşatacak ve bunu yaşatmak için önce sevdiği iki sevgili en değerli şeyini elinden alacaktım önce çok sevgili kızını sonra da en değerli paracıklarını bunları düşünürken Ceylin'in zorbalamalarını duymamıştım bile, bir anda ceketimin kapşonunu açtığında öfkeli gözlerimi Ceylin'e kitledim bakışım onu oldukça ürkütmüş olmalı ki ani bir çığlık attı. Çığlığının ardından daha ne olduğunu anlamadan Ceylinin köpek gibi peşinden gezdiği Berk isimli besyönün popüler ibnesi bir anda fırladı ve yüzüme okkalı bir yumruk attı. Anında burnumdan kan fışkırdı ve yere yığıldım. Sonrasında iki kişinin beni spor odasına doğru sürüklediğini hatırlıyorum, ardından gelen yumruklar, tekmeler neler olduğunu anlamıyordum bile en sonunda hırslarını almış olacaklardı ki beni bıraktılar. Bir süre orda kaldım. Yer kendi kanımdan kırmızı olmuş hareket ettirebildiğim tüm kemiklerim ağrıyordu tepkisizdim sadece orda yatıyordum beni hayatta tutan öfkem olmasa çoktan ölürdüm sanırım ama vücudum dayağa alışıktı da yetimhanede yediğim dayaklardan kurtulsam lisede, liseden kurtulsam bu okula geldiğimde Ceylin'in bana takmasından sonra nerdeyse Allahın her günü berk ve takım arkadaşları canım çıkası beni dövüyorlardı. İğrendikleri sinirlendikleri şey de bu olsa gerek, yine kalkıp hiç bir şey olmamış gibi sırama dönüyordum ama bu sefer fena dövmüşlerdi, yerimden kalkamayınca yapacak hiç bir şeyim kalmamıştı bir siluet gördüm Ceylinin beyaz ayakkabıları gözümün önündeydi sesi o kadar beynime kazınmıştı ki sağır bile olsam onu sesi öfkemi kabartmaya yetiyordu ayağının ucuyla beni ittirdi. Ceylin: Bu sefer öldü galiba ıyy! Ayakkabım kan oldu iğrenç
ayakkabısını çıkardı ve üstüme doğru attı yardakçıları hemen ona yenisini getirdi *
Sonrasında kalabalıktan birisi bana acımış olmalı ki üniversitenin güvenlikleri ve hemşiresi geldi beni revire götürdüler, bundan sonraki kısmı pek hatırlamıyorum bayılmış olmalıydım zihnim bulanıktı sonrasında tekrar o rüyayı gördüm Annem babama sesleniyordu: -Etme eyleme Arslan bırak gidelim bu adam seni öldürtür dükkanı kapatıp gidelim.
Babam: NASIL BIRAKAYIM KADIN VARIM YOĞUM AİLEMDEN KALAN YEGANE ŞEYİM ŞU BAYIRDAKİ EVİMİZ BİR DE ŞU İMALATHANE YOK VURACAM BEN O ADAMI... Sonra sahne tekrar silindi gözümün önünden canım yanıyordu, fiziksel acıyı bile bastıracak şekilde kalbim acıyordu, annem ve babam vardı sadece... Başka da kimsem yoktu ikisini de elimden alan o şerefsizi de kızının da sahip olduğu her şeye veba gibi çökecektim! henüz ölemezdim, henüz yıkılamazdım... canım acıyordu çok halsiz ve zayıftım ama planım tıkırında ilerliyordu her ikisi de yaptıklarının bedelini çok ağır ödeyeceklerdi.