Cengiz, üstündeki gömleğin iliklerini tek tek açıyordu; altında hiçbir şey yoktu. Kıllı göğsü ortaya çıkmıştı, şerefsiz, fizikli, heybetliydi. Spor yaptığı belli oluyordu. Sonra altındaki pantolonun kemerini çözdü. Pantolonunu aşağıya indirirken boxer ile birlikte indirdi. Anlık olarak siki ortaya çıkmıştı boxer'ı geri yukarı çekti. Bence bilerek öyle yaptı ama sonradan anneme "pardon" diyerek geri üstünü düzeltti.
Annem de bu durumu fark etmişti. Şerefsizin siki anlık birkaç saniye gözüksede büyük ve kalın olduğunu görmüştük. Yarı kalkık siki boxer içinde duruyordu. Annem gözlerini oraya çevirdi, Cengiz'den bir atak bekler gibi bakıyordu ama Cengiz'de herhangi bir tık yoktu. Ne olacağını ben de bekliyordum.
- Annem: Cengiz Bey, boxer'ınız baya ıslanmış.
- Cengiz: Sorun değil, o kadar bence.
- Annem: Olur mu? Onu da verin, 5-10 dakikaya çıkar zaten.
Diyerek eliyle Cengiz Bey'in boxer'ını tutup aşağıya çekti. İlk atak annemden geldi. Cengiz'den tepki alamayınca kendini devreye soktu. "Tamam Cengiz, şerefsizine içim sinmemişti, sevmemiştim, kanım ısınmamıştı ama annemde kaşınıyordu."
Cengiz'e ayar olurken annemin yaptıklarına iyice sinir olmaya başladım. Evli, çocuklu bir kadın bunu nasıl yapabilirdi, hem de kendi evinde? Babamın yokluğunu fırsata çevirmişti. Annemin yaptığı bu davranış, Cengiz Bey'e yeşil ışık yakmaktı. Cengiz şerefsizi de boş durur mu? Zaten kendisi şark cambazı.
Cengiz: "Sizin de üstünüz çok ıslanmış, Ceyda Hanım,"
diyerek annemin tişörtünü alttan yukarıya doğru kaldırıp üstünden çıkardı. Annemin içinde sütyen yoktu; olduğu gibi o süt memeleri ortaya çıktı. İkisi de ayakta, Cengiz çıplak, annem ise memeleri ortada, altında gri taytı ile karşısında duruyordu.
Annem Cengizin sikini eliyle kavradı; Cengiz ise annemin dudaklarını ve memelerine yumuldu.
Ayakta sevişmeye başladılar. Cengiz, elini annemin taytının içinden amına soktu.
-Cengiz: "Ceyda Hanım, başka tamir edilecek musluk var mı?" dedim. "Yok," dediniz. "Bu musluk akıtıyor."
- Annem: Demek ki sızdırmaya başlamış, Cengiz Bey. Bunu da tamir edersiniz, değil mi?
- Cengiz: Tabii ki, Ceyda Hanım. Ama buraya yeni başlık değil, tıpa lazım.
Annem Cengiz'in sikini tutup:
- Annem: Bu tıpa biraz kalın olur mu ki?
- Cengiz: Bilmem, denemek gerek. Musluğun içini genişletmek lazım.
- Annem: Genişletin o zaman, Cengiz Bey; nasıl olsa usta sizsiniz.
- Cengiz : O zaman kuru kuru olmaz, biraz ıslatmak gerek,
diyip annemi dizlerinin üstüne çöktürdü.
Annem, Cengiz'in Sikini iki eliyle kavrayıp ileri geri hareket ettiriyordu. Cengiz'den komut geldi:
- Cengiz: "Ağzına alsana canım."
Bunun üzerine annem, Cengiz'in Sikini dudaklarının arasına alarak başını emmeye başladı.
Cengiz, bir eliyle annemin kafasını tutup ağzına doğru ittirmeye başladı. Artık sikin yarısı annemin ağzına girip çıkıyordu. Cengiz'in siki daha da heybetlendi; gerçekten şerefsizin siki çok büyük, kalın ve damarlıydı. En az 20 cm civarında bir siki vardı. Porno yıldızlarındaki gibi bir malafata sahipti.
Cengiz, annemin ağzına ittirdikçe zevkten mırıldanmaya başladı.
-Cengiz: "Çok güzelsin Ceyda, çok güzel yalıyorsun tatlım. Oh evet, bir tanem, hepsini al ağzına işte böyle. İşte benim kadınım, söyle bakalım canım, sikim hoşuna gitti mi?"
Annem de Cengiz'in söylediklerine kafa sallayıp ağzıyla "hıhı evet" şeklinde der gibi sesler çıkarıyordu. Bu esnada ben de cebimden telefonu çıkarıp bunları kayıt altına alıyordum. Aynada onlar beni göremiyorlardı ama ben çapraz bir şekilde aynanın yansımasından içeriyi rahatbir şekilde kayıt altına alabiliyordum.
-Cengiz: Bu kadar yeter, tatlım. Şimdi şu musluğa bir bakalım, ne kadar sızdırıyor.
Cengiz annemi dizlerinin üstünden kaldırdı, annemi lavabonun üstüne doğru domaltır bir şekilde yatırdı. Elleriyla annemin altındaki gri taytı sıyırdı; annemin içinde beyaz kilodu vardı.
Cengiz annemin götüne bir şaplak yapıştırdı.
-Cengiz: "Of of, bu ne güzellik, amına koyayım! Ne zamandır bu kalçalarının hayalini kuruyorum."
Annem de cilveli bir şekilde Cengiz'e kalçalarını sallıyordu. Cengiz, annemin beyaz kilodunu da bacaklarına doğru sıyırdı. Artık bu olaya müdahale etmeliydim, yoksa annem elden gidiyordu. Buna bir dur demenin ya da başka bir şey yapmam gerekiyordu. Hızlıca aklıma gelen ilk fikri denedim; yerimden kalkıp evin kapısının önüne geldim. Kapıyı açıp sertçe kapattım. Kapı sesi evin içinde yankılandı. Eve doğru bağırarak, "Anne, ben geldim!" diye seslendim. Annemden tepki yoktu. Biraz bekledikten sonra banyoya doğru gittim. Annem ile Cengiz üstlerini çoktan düzeltmişlerdi. Annem ayakta, sırtı kapıya dönük, Cengiz ise musluğun başına eğilmiş, yalandan tamir etme numarası yapıyordu.
Banyonun kapısına gelip "anne" diye seslendim. Annem arkasını dönüp,
-Annem :"Ah oğlum, sen ne zaman geldin?"
diye tepki verdi. Yalandan yaptığı bariz belliydi.
-Eve geldim, seslendim, anne, o kadar duymadın mı?"
-Annem : "Yok oğlum, bir an karşımda görünce korktum. Cengiz Bey musluğu tamir ederken ona dalmışım demek ki,"
Cengiz kafasını bana dönerek,
-Cengiz : "Hoş geldin, Ömer,"
-"Hoş buldum."
-"Anne, ben hallederdim, beni niye beklemedin?
-Annem : Seni iki kere aradım, ulaşamayınca baban da evde yoktu. Aklıma Cengiz Bey geldi, belki tanıdığı usta vardır diye aradım. O da şansa buradan geçiyormuş. Geçerken 'İki dakika hallederim' diyince tamam dedim,
- İyi, tamam anne."
-Cengiz Bey, siz zahmet etmeyin, gerisini ben hallederim.
-Cengiz : Zaten bitti sayılır, sızdırıyor mu diye kontrol ediyorum.
-Cengiz : Baktım, sızdırmıyor, rahat rahat kullanabilirsiniz artık, Ceyda Hanım.
-Eyvallah, sağ olasın Cengiz Bey.
-Cengiz : Eyvallah, ne demek Ömer. Bir sıkıntınız olursa aramanız yeterli, çekinmeyin. Bu arada, bey yerine 'abi' diyebilirsin bana.
-İş sahibi insansınız, sonuçta alışkınsınızdır diye öyle hitap ediyorum.
-Cengiz : İş adamıyız ama sonuçta artık komşu sayılırız.
-Sizin için sorun yoksa benim için de sorun yok.
-Cengiz : Neyse, benden bu kadar. Biraz işlerim vardı, başka bir şey yoksa ben çıkıyorum.
Annem, Cengiz Bey'e eşlik edip teşekkürlerini ileterek evden uğurladı. Annem adamı evden yolladıktan sonra annemle sözlü kavgaya başladım.
-Ne işi var o adamın bu saatte evde, anne?
-Annem : Bu ne biçim soru Ömer? Görmedin mi, musluk bozulmuş, tamir etti adam.
-Acelesi yoktu, anne, beni bekleyebilirdin.
-Annem : Ne yapayım oğlum, su çok akıtıyordu aklıma o an cengiz bey geldi sana ulaşamayınca.
-Olsun anne, beni tekrar tekrar arayabilirdin.
-Annem : İki kere aradım, açmadın.
-Açana kadar arasaydın anne, başka bir şey olduğunda ısrarla aramasını biliyorsun.
-Annem : Off, Ömer, gene başlama.
-Başlarım anne, bu adamı evde görmek istemiyorum dedikçe ille bu adamı getirip burnumun dibine sokuyorsun.
-Annem : Sana son günlerde ne oldu oğlum, anlamıyorum. Adamın ayıbı bir şeyini gördün yoksa sana bir şey mi dedi?
-Adamın bana karşı bir şeyini görmedim anne, olamaz da zaten. Herhangi bir yanlışı olsa kafasını kırarım onun."
-Annem : İyi de oğlum, sen bu adama niye bu kadar taktın?
-Kanım ısınmadı, piçe şerefsiz bir tipi var. Erkek adam, erkek adamın ne bok olduğunu bilir anne, konuşturma beni şimdi. Kötü kötü, ben adamın ne bok olduğunu az çok gözünden anlarım. Sağlam ayak değil bu adam."
- Annem: Valla pes doğrusu, Ömer seni oğlum olarak tanımasam, "Ömer gitmiş, başka biri gelmiş" diye düşünürdüm.
- O niye anne?
- Annem: Ne niyesi oğlum, adamın bir yanlışı yok, terbiyesiz, ahlaksız birisi değil. Hem tatil zamanı, bu adamın biz yazlığını kullanmadık mı? Sırf Pınar'ın ailesi akrabası geldi diye bu adam bizi orada ağırlamadı mı? Ne çabuk unuttun o günleri? Tatildeyken sohbetin, muhabbetin vardı da adam bizim eve gelince mi huyu suyu değişti?
- O başka, bu başka anne, konuları karıştırma.
- Annem: Nasıl o başka, bu başka Ömer efendi? Sen bir hafta boyunca adamın evini, havuzunu kullan, istediğin gibi yat kalk. Benim burada işim düşmüş, adam kalkmış gelmiş, musluğu tamir etmiş. Senin sorduğun soru, o adamın burada ne işi varmış, mış ta, mış mış. Hem bu adam şu an babanın İstanbul'da yaptığı işin proje sahibi değil mi? Dolaylı yoldan babanın patronu da oluyor.
- Ya üfff anne, anlamıyorsun ya da anlamazlıktan geliyorsun. Sevmedim o adamı, daha da evde görmek istemiyorum o kadar, diyip kapıya yumruk atıp kendi odama gittim. Ben giderken aklımda türlü türlü düşünceler vardı. Dilime defalarca geldi, "Sizi gördüm, ne bok yediğinizi biliyorum," demek istedim ama bir türlü diyemedim, içime attım. Ben giderken annemin telefonuna WhatsApp'tan mesaj sesi geldi, arka arkaya dıt dıt. Annem telefonu eline alıp mesajlara baktı, yüzü gülmeye başladı. Anlamıştım, o şerefsiz Cengiz mesaj atıyordu.
Annem kendi odasına girdi, havlusunu ve bornozunu alıp "Ben duşa giriyorum" diye bana seslendi. Odadan çıkıp banyonun kapısına geldim. Kapının deliğinden içeri bakıyordum. Annem üstündeki taytını ve külotunu çıkardı, duşa kabinin içine girip kendini iyice köpükledi. Sonrasında çekmeceden permatiği çıkartıp amını traş etmeye başladı. Çok kıllı bir amı yoktu ama yine de traş ediyordu.
Duşta biraz amıyla oynadıktan sonra duşa kabinin içinden çıktı. Kendini havlu ile kuruladıktan sonra telefonu eline aldı, yüzü yine gülüyordu. Ayna karşısında ilk önce kalçasının fotoğrafını çekti, sonrasında ise amının fotoğrafını çekti. Belliki o şerefsize resmini atıyordu. Evden çıkamıyordum, Pınar beni AVM'de bekliyordu ama bu şerefsiz gene eve gelir korkusu vardı içimde.
Banyo kapısına yöneldikten sonra yerimden kalkıp odama geçtim. Annem kendi odasına geçti. Telefon çalma sesi geldi; tam net duyamıyordum ama "Oğlum, evde şu an çıksın" tarzı bir konuşma yapıyordu. Büyük ihtimalle kendi aralarında bir plan yapıp benim evden gitmemi bekliyordu. Ben bilgisayarı açıp oyuna girdim. Kendi odamda tam bir yayıncı set-up'u vardı. Biraz oyun bağımlılığım, düşkünlüğüm vardı; hatta mühendislikten çok yayıncı olmayı istiyordum. Ancak bende o potansiyel pek yoktu. Sistemim, bilgisayarım oldukça iyiydi ama yayıncı olmak için biraz editöre, kurgucuya, o tarz modluk yapabilecek düzgün insanlara ihtiyaç vardı. O çevrede bende pek yoktu zaten; genelde CS, Valorant veya LoL oynardım.
Annem bir hışımla odama geldi, aklı sıra beni kontrol ediyordu, ne yaptığımı merak ediyordu.
- Annem: "Senin bugün işin var filan diyordun, ne oldu, hallettin mi?"
- Evet anne, hallettim.
- Annem: "Daha ben temizliği bitirmedim. İstersen gez dolaş 1-2 saat, senin odanı da temizleyeceğim, sonra gelirsin."
- Valla anne, çocuklara söz verdim, şimdi oyuna girdik. Ben kendim temizlerim odamı, sen diğer yerleri hallet.
Annemin yüzü düşmüştü, yaptığı plan bozulmuştu. Amına kodumun çocuğuna annemi yedirir miydim? Ama annemin de kaşıntısı var belli. Aklıma babamla ilgili düşünceler geldi, çünkü annemden hiç beklemediğim tavırlardı bunlar. Kaç yıllık kocasını durduk yere neden aldatmaya başlasın ki Bu kadın . Çok zengin veya varlıklı değildik ama sonuçta fakir veya geçimsiz bir ailede olmadık hiçbir zaman. Babam desen, o da heybetli bir adamdı. Tahminimce onun da siki iyi olması lazım, yoksa annemin şu an aklı karıştı, bu adam daha mı cazip gelmeye başladı? Benim göremediğim, annemin bu adamda gördüğü şey neydi? Ya da babamın son zamanlarda tansiyon veya şeker hastalığı başlangıcı vardı, yatakta istikrarsız mı oldu? Siki mi kalkmıyordu. Ya da babam şehir dışına çıkarken annemi aldatıyordu da anneme mi yakalandı? Bildiğim kadarıyla babamın ufak tefek çapkınlıkları vardı ama öyle büyük bir vaziyette değildi. Görüştüğü veya konuştuğu bir kadın yoktu. Ben bunları düşünürken telefonum çaldı. Arayan Pınar'dı. Tüh, Pınar'ı harbiden unutmuştum, annemi sikilmekten kurtaracağım diye.
-Alo efendim
-Pınar: Ömer, 5 dakikaya gider gelirim dedim, ağaç oldum burada, AVM'yi alt üst ettim, ortada yoksun.
-Ya, kusura bakma canım, iş düşündüğümden daha uzun sürdü. Musluğun başı komple gitmiş. Sen istersen eve geç, olmadı akşama bir şeyler yaparız.
-Pınar: Off, Ömer, tamam.
Pınar'la biraz alınmıştık çünkü sabahtan güzel plan yapmıştı kendisi ama nereden bilebilirdi ki şu an bizim evin içindeki fırtınaları? Bir yandan annemi takip ederken, bir yandan da oyuna girdim, PC'de takılıyordum. Annem ara ara gelip bana bakıp gidiyordu. İki saat sonra kız kardeşim okuldan geldi. "Heh," dedim, "tamam, kız kardeşim de eve geldiyse annemin hayalleri suya düştü demektir." Artık gönül rahatlığıyla ben de evden çıkıp nişanlımın yanına gidebilirdim. Zeynep eve girer girmez:
-Zeynep: Anne, açlıktan ölüyorum, lütfen bana yemek yaptığını söyle.
Annem mutfakta bir şeyler hazırlıyordu, mis gibi kokular yayılmıştı eve. Ben oyunum bittiği gibi PC başından kalktım, Pınar'ı arayıp her zaman gittiğimiz kafeye gelmesini söyledim. Üstümü giyinip hazırlandım. "Ben evden çıkıyorum," dediğimde annemle göz göze geldik. Annem imalı bir şekilde bana bakıyordu. İçimden yolda giderken "Oh olsun sana, aldın mı Cengiz'in s...?" diye söylenerek gidiyordum. İçim biraz daha rahattı çünkü kız kardeşim evdeyken bir şey yapamaz annem.
15-20 dakika sonra Pınar ile buluştuk, her zamanki gittiğimiz kafeye oturduk. Nargile, çay, kahve, yemek derken biraz takıldık. Pınar'ın gönlünü almıştım. 2-3 saat Pınar'la takıldıktan sonra Pınar'ı evine bıraktım. Saat 22.00'ye geliyordu, hafif açtım karnım. Eve doğru yola koyuldum, markete uğrayıp içecek, biraz da çerez aldım. Eve geçip PC başında film, dizi izlerim veya oyun oynarken takılırım düşüncesiyle eve vardım. Kapıyı açtığımda evin içi ağır duman altındaydı. Dolaba baktım, Cengiz'in ayakkabısı oradaydı. İçimden anneme söylenerek koridorda ilerliyordum. Oturma odasına yaklaştıkça annemle kız kardeşimin kahkaha sesleri geliyordu. Daha da kızmaya başladım.